'ANNEM BABAM GİRİTLİYDİ'
Hasan Cemal’in, ‘1915: Ermeni Soykırımı’ kitabında, Cumhuriyet gazetesinin rahmetli imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk’un annesinin Ermeni olduğunu, fakat kendisinin bunu hiç dillendirmediğini yazması yankı yarattı.
Bu iddiayı hiç ciddiye almadığını söyleyen Orhan Karaveli, ulusalcı çevrelerin tepkisine tercüman oldu denilebilir. İlhan Selçuk’un biyografisini yazan Karaveli, Radikal’in 16 Eylül’deki haberinde “Ermeni olursa da ne olur diye düşünüyorum.
Benim için önemli olan onların (Selçuk ailesinin) Türk toplumu içinde aldıkları yerdir” diyor.
Eski umursanmaz
Fakat geçmiş, insanların aileleri ve kökleri, Karaveli’nin kendisinin de başka bir yerde vurguladığı gibi önemsiz olmaktan çok uzaktır:
Kendi ailesinin geçmişini anlattığı ‘Bir Ankara Ailesinin Öyküsü’ kitabında Karaveli, Türk toplumu hakkında “Eskiyi pek umursamaz, bugünü kurtarmaya bakarız çoğunlukla” saptamasını yapar ve “Ben, daha iki kuşak ötedeki dedelerinin, ninelerinin adını bile bilmeyenleri çok gördüm” diye devam eder.
Kendi ailesinin öyküsünü yazma fikrinin de yıllar önce, İsveç’te, konuğu olduğu bir ailenin büyük bir gururla kilise kayıtlarına dayanarak hazırladıkları 500 senelik soyağaçlarını göstermesiyle beraber doğduğunu aktarır Orhan Karaveli.
Sağlıklı olanı da -bireyler, aileler ve sonuçta toplumlar için- budur: Geçmişi bilmek, tanımak, onu hem bir zenginlik hem de bir rehber ve ders kaynağı olarak değerlendirmek ve belki de en önemlisi, geçmişi -hiçbir yönünü saklamadan- başkalarıyla paylaşmaktan sakınmamak.
İlhan Selçuk, biyografisini yazacak olan, 60 yıllık arkadaşıyla -babamla- da paylaşmamıştı ailesinin “saklı” hikâyesini. Oral Çalışlar, Radikal’de (19 Eylül), “İlhan Selçuk’un annesinin Ermeni olduğunu bir yerlerde duymuştum” diye yazıyor. Anlaşılan, işin aslını Selçuk’un kendisinden dinlemiş tek kişi benim.
Aile dostumuz İlhan Selçuk’u son kez, ölümünden iki sene önce, 13 Ekim 2008’de görmüştüm. Bu son buluşmamızda, Cumhuriyet gazetesindeki misafir odasında üç saat boyunca sohbet etmiştik.
Derken, söz aile hayatından açılmış ve bana “Annem babam Giritliydi” deyivermişti. Bunu babam Orhan Karaveli’ye anlatınca, hayretler içinde kalmış, “Bunu nasıl olur da ben daha önce duymadım, altmış yıllık dostumdam!” demişti.
Söz şuradan açılmıştı: Selçuk’a o zaman üç yaşında olan kızımdan bahsetmiş ve ona Türkçe öğrettiğimi, benim çocukluğumda da annemin ve babamın aralarında İngilizce konuştuklarını, bu sayede bu dili de “evden” öğrendiğimi hatırlatmıştım kendisine.
Selçuk, bunun üzerine, kendi anne ve babasının Giritli olduklarını anlatmış ve “Evde aralarında bazen Rumca konuşurlardı” demişti. “Fakat o zaman, Cumhuriyet’in ilk dönemiydi, ‘Vatandaş Türkçe konuş’ baskısından çekindiler” diye açıklamıştı sonra niye sustuklarını.
“Keşke” diye devam etmişti Selçuk, “Keşke, Rumca konuşmaya devam etmiş olsalardı!
O zaman ben de, nasıl ki senin kızın simdi Türkçe öğreniyorsa ve nasıl ki sen daha önce evde İngilizce öğrendiysen, Rumca öğrenmiş olurdum”.
Sevenleri tarafından “Türk aydınlanması” misyonunun taşıyıcısı olarak bilinen Selçuk, -anadili- Rumcadan mahrum bırakılmış olmasından da işte tam bu nedenle, “aydınlanma”nın, Batı kültürünün kaynaklarına açılacak bir kapı, asimilasyonist bir Türk milliyetçiliği tarafından kapatıldığı için kederleniyordu:
O kapı kapatılmamış olsaydı, “O zaman, Yunan klasiklerini orijinallerinden okuyabilmiş olacaktım” demişti.
HALİL KARAVELİ
ANNEM BABAM GİRİTLİYDİ HALİL KARAVELİ
- eyuphuseyin
- Site Admin
- Mesajlar:6989
- Kayıt:05 Haz 2019, 22:41
- Konum:İstanbul
- Teşekkür etti: 1098 kez
- Teşekkür edildi: 27 kez
- İletişim:
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.
Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.
Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için
Kimler çevrimiçi
Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir