YASU KRİTİKOS (GİRİTLİ DOSTLARA SELAM OLSUN…)

Girit konulu Makaleler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

YASU KRİTİKOS (GİRİTLİ DOSTLARA SELAM OLSUN…)

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 11 Mar 2020, 23:25

YASU KRİTİKOS (GİRİTLİ DOSTLARA SELAM OLSUN…)
Gece o kadar karanlıktı ki, genç kadın umut dolmuştu. Belki de onu ve kucağındaki, henüz dört aylık küçük yavrusunu fark etmeyecekler, belki de kurtulup Türkiye’ye sığınabileceklerdi. Kuzusunu sımsıkı tutuyordu. Yürekleri üst üste gelmiş, birlikte çarparken, genç kadın içinden geçirdi. “Ah benim masum yavrum, keşke mümkün olabilse de, seni yüreğime sokabilsem, tüm bu acımasız katliam bitene kadar da, orada saklayabilsem.” Ayağı takıldı, birden. Yüz üstü yere yapışsa, yavrusunun canı yanacaktı. Sırt üstü attı kendini, çamurların içerisine. Tam da beline denk gelmişti taş. “Ahhh” diyebildi ve sıktı dişlerini. Nasıl düşmesindi ki? Altı saattir yağmur altında, durmaksızın koşan bedeni, artık yorulmuştu. Ancak durmamalı yavrusunu, o kan kokusunu bir kez daha duyamayacağı kadar uzağa götürmeliydi. Yeniden yerinde doğruldu. Ah, bir kıyıya ulaşabilse, bir zamanlar, vatanım dediği bu kan kokulu, acı dolu topraklardan yavrusunu kaçırabilecekti. Yoruldukça kolları, düşürmemek için daha da sıkıyordu bir tanesini. İyice yaklaşmış olmalıydı. Denizin kokusunu bile duymaya başlamıştı. Derin bir nefes aldı. Karşıda ki tepeyi aşsa denizi göreceğine o kadar emindi ki, adımlarını hızlandırdı.
Kıyıda, minik bir fener yanıp sönüyordu. Yüreği küt küt atmaya başladı. Başarmıştı. Gözlerinden yaş boşaldı. Çığlık atmak, “buradayım, bekleyin ne olur” diye bağırmak geldi içinden. Yaklaştıkça, onları Türkiye’ye götürecek küçük sandal ve başucunda bekleşen karartıları gördü. Başarmıştı…
Teknenin yanına yaklaştı, uzun süredir sımsıkı tuttuğu bi tanesinin yüzüne baktı. Anlamsız, bomboştu yüzündeki ifade. Belki de uyumuştu. Yaklaştırdı yüzünü, yavrusunun yüzüne. Kuzusunu kokladı. Nefes almıyordu. Korkudan sımsıkı sardığı evladı, nefessiz kalmış koynunda can vermişti. Oracıkta yığılıp kaldı.
Belki de, o minik kuzu 1866 Ağustos’unun 16. Gecesinde, Girit’te katledilen 30.000 Türk’ün içerisinde sayılamadı bile. Bırakın insanca yaşamayı, onlar yalnızca yaşamak istemişlerdi. Ama olmadı. Olamadı…
Böyle hikâyeler ile büyüdük biz Giritliler. Ancak ne yazık ki, bölük pörçük bilgiler, anneannelerimizin, babaannelerimizin anlattığı hikâyeler ve kenarı yırtılmış birkaç mektup, yapa yalnız kalmış, sırtlanlar tarafından parça parça edilmiş, binlerce Girit Türk’ünü dünyaya anlatmamıza yetemedi.
Düşünebiliyor musunuz? Girit’in yalnızca bir köyünde “Etea köyü katliamı” o acımasız kıyımdan sağ kurtulabilen, tek bir tane kız çocuğu olmuş. Diğerleri ise ne yazık ki, acımasızca yok edilip, öldürülmüşler. Yine Tripoliçe’de bir İngiliz tarihçinin (Walter Alison Philips) söyledikleri kan dondurucudur. Derki “Yunanistan’daki Türkler arkalarında hiç bir iz bırakmadan, 1821 ilkbaharında, dünyanın geri kalanı tarafından, arkalarından gözyaşı dökülmeden ve fark edilmeden aniden yok oldular”
Ne acı değil mi? Sessizce kimseler duymadan acılar çekmiş, sessiz sedasız ölmüşüz.
İşte oralardan, kendi topraklarından kan ve acı ile koparılan insanların bir kısmı, şimdi yeni vatanlarında Aydın’da, Söke’de, İzmir ve Kuşadası’nda, böylesine acımasız geçmişin izlerini silerek yaşamaya çalışıyorlar. O döneme ait bir mektup ta aynen şöyle yazıyor. “Fakat ne yapalım, Allah böyle istedi. Ama söylesene bana, sağlık olduktan sonra, herkes alışınca her şeyi unutmuyor mu?”
Evet, her acı olayı unuttuğumuz gibi, bizlere reva görülen yaşamları sindirip, içimize kan ağlasak ta, yaşama sıkı sıkıya sarılıp geride kalan her şeyi unutmadık mı?
Tüm bunları bir topluma, ya da kişilere kin güttüğüm için anlatmadım. Ya da sizler, kin güdün istemedim. Tarihin sayfalarındaki kanı ve acıları bilmenin, yaşamın ne kadar değerli olduğunu anlamamız açısından önemli olduğunu düşündüğüm için anlattım. Birbirimize sıkı sıkıya sarılalım, kimseyi ötekileştirmeyelim diye anlattım. Bu dünyayı sevginin ve paylaşmanın kurtaracağından emin olduğum için anlattım. İnsan olduğum için ve hiçbir insan artık çaresiz kalmasın istediğim için anlattım. Kan yudumlayıp, kızılcık şerbeti içtim diyebilen ve yaşanılan onca acıya rağmen, bu vatana ve yaşama sımsıkı sarılabilen Giritli kardeşlerime selam olsun…Ferah SÜREKÇİ.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YASU KRİTİKOS (GİRİTLİ DOSTLARA SELAM OLSUN…)

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 11 Mar 2020, 23:27

89021210_2783994245052563_8772618693768118272_n.jpg
89021210_2783994245052563_8772618693768118272_n.jpg (163.05 KiB) 2078 kere görüntülendi
Renklendirme ve Düzenleme : Mesut Karataş Emekli Polis Memuru İzmir Karşıyaka'lı
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YASU KRİTİKOS (GİRİTLİ DOSTLARA SELAM OLSUN…)

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 11 Mar 2020, 23:27

17190630_10209407195520129_1035328147269027232_n.jpg
17190630_10209407195520129_1035328147269027232_n.jpg (61.87 KiB) 2078 kere görüntülendi
17016058_10209407196600156_8698900170471134811_o.jpg
17016058_10209407196600156_8698900170471134811_o.jpg (80.13 KiB) 2078 kere görüntülendi
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir