ŞARAMPOL VE GİRİTLİLER Hüseyin ÇİMRİN

Girit konulu Makaleler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

ŞARAMPOL VE GİRİTLİLER Hüseyin ÇİMRİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 04 Eki 2019, 17:28

ŞARAMPOL VE GİRİTLİLER
Hüseyin ÇİMRİN yazdı

Eskiden Kalekapısı'ndan Yukarı Pazar'a, yani Şarampol'e doğru çıkıldığında, yolun sağında ve solunda keresteciler, marangozhaneler, tornacılar, sandalye imalatçıları, araba tamircileri, nalbantlar, yemciler ile hayvanların ihtiyacına cevap veren her türlü malzemenin yapıldığı ve satıldığı mekanlar yer alırdı. Muratpaşa Camisi ve yolun sağındaki Mezarlığı geçtikten ve oldukça büyükçe boşluk bir alandan sonra Şarampol Mahallesine gelinirdi. Burada 1898 yılında Girit Adası'ndan muhacir olarak gelen Girit Türkleri otururlar. Mahalle girişinde ulu bir çınarın çevresinde kahvehaneler, lokantalar ve çeşitli mağazalar vardı. Antalya'nın ilk genelevi de 1950'li yılların sonlarına kadar Şarampol'de, ünlü Giritli Kıraathanesi karşısında, ulu bir çınarın altındaki evlerde idi.

Asılları Türk olan fakat Girit'te aşırı asimile edildikleri için o zamanlar yalnızca Rumca bilen bu Giritli göçmenler, 1898'de Şarampol'e iskân edilmişlerdi. Cumhuriyet'in ilanından sonraki ilk muhacir kafilesi ile de yaklaşık 30 Giritli aile daha Antalya'ya geldi. Şarampol Çayı (Kanlı Çay) ile Büklü Dere arasında yer alan bölgede, yeni gelen Giritli muhacirler için devlet tarafından, tek katlı evler yapıldı. İki oda bir hol, 10 metre cephe, 30 metre derinliğe sahip bu evler, Giritli ailelerin yeni yuvaları oldu. Şarampol Çayı ile Büklü Dere arasında kalan bu mahalle, aynı zamanda 1950'lere kadar Antalya'nın kuzey sınırını oluştururdu.

Adnan Selekler'in bana aktardığına göre; Giritliler, geldikleri yerde Yunanlılardan çok zulüm gördükleri için Yunanca bildikleri halde Yunanlıları hiç sevmezlerdi. Antalya'ya göç edenler arasında Ahmet Muhtar Ataman, Hasan Tahsin Ataman, Hacı Eminaki (Binbir), Süleyman Kaçaroğlu, Sait Hulki Doğruer, Şevki Doğruer, Reşit Kınay, Osman Kavur, Arif Karabarut, Seyit Ali Pamir ileri gelen Giritli ailelerdir. Mehmet Kaçarali Şarampol'ün ağası denecek kadar ünlü ve söz sahibi idi. Hasan Bıçakçı, Bakkal Ali Bahar, Husso, Filizler, Algınlar, Patako Mehmet, Recep Kadayıf, Mavrukalar bu mahallenin unutulmayan simalarıdır. Giritli Zeki Bey'le, Giritli Mehmet Remzi Bey'in Milli Mücadele’ye hizmet edenler arasında özel bir yeri vardır.

Giritliler genellikle celeplik, sütçülük, kasaplık ve ticaretle geçinirlerdi. Eskiden Antalya'daki kasaplık yapan esnafın hemen hemen tamamı Giritlilerden oluşurdu. Kaçarali Süleyman ve Hasan Bıçakçı başta gelen, büyük çapta hayvancılıkla uğraşan celeplerdi. Besledikleri keçiler Ocak ayından itibaren doğum yaparlardı. Yeni doğan dişi keçiler kesilmez ileride süt vermeleri için beslerlerdi. Topladıkları sütleri dondurmacılara ve evlere dağıtırlardı. Fakat erkek keçileri kırk, elli günlük olunca satmak için keserler; çengellere taktıkları altı-yedi küçük keçiyi sırtlayıp mahallelerde satmak için dolaşırlardı. Kanlıçay'ın başındaki çam ağacı dibinde, eski bir kamyon kasası vardı. Burada zaman, zaman kesilen alageyik ve dağ keçisi eti satılırdı.Girit göçmenleri gelinceye kadar (1897) Antalya'nın yerli halkı keçi eti yemezdi.
Giritliler sütçülük ve peynircilik de yaparlardı. Giritli peynirinin en önemli özelliği mayası idi. Kesilen oğlakların kursakları içine süt doldurup, iki üç ay asılı kaldıktan sonra peynir mayası olurdu. Bu mayadan bir parmakla bir teneke peynir meydana gelirdi.

Büyük çapta hayvancılık yapanlar arasında; Kolancı Arap, Kaçarali Süleyman ve Hasan Bıçakçı en büyük celeplerdi. Bunlar arasında Kolancı Arap, Boztepe'deki mandırasında 700 baş davara (keçi) sahipti. Kısa Mustafa, Hasan Binici ve Sarı Selim de sütçülük yapan kişilerdi.

Giritliler, Arap yemekleri ağırlıklı Antalya mutfağına çeşitlilik getirmişlerdir. Giritliler, sebzelerden başka kırlardan topladıkları radika, vururez, arapsaçı, deve tabanı, askolibrus, ebegümeci gibi birçok otla yemek yaparlardı. Enginar dolması, koklangız yahnisi Giritlilere ait özel yemeklerden ancak birkaçı. Kazayağı otu haşlandıktan sonra soğanla kavrulur ve üzerine sarımsaklı yoğurt dökülürdü. Kaldırek kaygan dokulu bir sebzeydi, pek sevilmezdi, taze soğanla kavrulduktan sonra üzerine yumurta kırılırdı. Ebegümeci, madımak, hindiba, ısırgan otu da sulu yemek veya salata olarak yenirdi. Radika, meze olarak kullanılan acı bir salata türü; deve tabanı yöre halkı tarafından şevketi bostan olarak da anılır. Kimi Giritliler koklangız olarak da anılan yeşillikle beslenen salyangozun yemeğini de yaparlar. Bahar aylarında yeşillikle beslenen koklangız, yazın taşlara kapanıp içindeki besini eritirken toplanır. Giritliler, kışın koklangız için farklı bir yöntem izlerler. Koklangızları bir sepete koyup üzerini bezle örtüyorlar, bir hafta boyunca kepek un atıyorlar. Bundan sonra içini temizleyip, irileriyle yahni yapıyorlar.

Giritli mutfağında, Antalya’da yetişen tüm sebzeler, otlar, bamya ve günebakanın yaprakları hariç hepsi yemek için birer malzemedir. Kabak, fasulye, patlıcan, biber, börülce, bunların körpe yaprakları ve körpe meyveleri, kabak çiçeği, körpe kabak, rezene, maydanoz, dereotu, sonra sirken otları Giritli hanımların elinde tadına doyulamayan yemekler olur. Bu sirken otlarının her çeşidi vardır. Bostan güzeli derler, blita derler, bunların hepsinden 15'er, 20'şer yaprak topladın mı işte Giritli ailenin o günkü yemeği çıkar. Şarampoldeki Fatma Hanım Giritli Mutfağı ile ilgili şunları söylüyor: “Bütün ağırlık rezene, maydanoz, dereotu, kabak, kabak çiçeği’ndedir. Çok fazla da karıştırmayacaksın, bazıları acıdır. Salatalık ve yaprağı girmez. Ebegümeci yaprağı girer, ama zamanında. Mesela ebegümeci çiçek açtıktan sonra yenmez, tüylendikten sonra yenmez. Sirken otları yabanidir. Sirken otu dediğim çok ince tohum yapar, dağılır gider, her tarafta çıkar. Onların körpelerinden üç-beş yaprak, yabani ot diye hepsini karıştıracak değilsin. Patates girer, körpe mısır girer. Aslında Giritliye sorarsan, der ki valla sarmaşıkla kanyaştan, ayıttan başka her şey girer. Kanyaş yabani bir ottur, arsızdır, tarlaya girer, temizlemesi güç. Onlardan başka ne bulursan koy derler. Çünkü hepsi şifadır. Mesela bak kuşkonmaz diye bir ot vardır. Faydalarını günlerce anlatsam bitiremem. Acı ot dediğimizin, yemeği de pişirilir. o kadar şifalı bir şey. Barsakları yıkıyor, kanı sulandırıyor, kanı tazeliyor bilmem ne, her türlü faydası var. Isırgan otu vardır, faydasını sana anlata anlata bitiremem. Parapulya vardır. Lahana filizi, lahananın o kadar geniş şeyi var ki çok faydalı bir şey."

Bir Giritli Yemeği Kaçamak: Bir litre su önce kaynatılır. Kaynarken içine 250 gr. mısır unu konur ve tahta kasıkla 5 dakika devamlı olarak iyice karıştırılır. Sonra bir tabağa konarak ince bir tabaka halinde yayılır. Üzerine tereyağı gezdirilir, kırmızı pul biber serpilir ve rendelenmis beyaz peynir konur. Ayrıca isteyen bunun üzerine kavurma et te koyabilir. Tatlı olarak yemek isteyenler ise, yağ gezdirdikten sonra toz şeker serper veya pekmez döker.
Kukuşatu: Girit kurabiyesi. Yoğurt, yumurta, tereyağ, un ve şekerden yapılır.

Giritlilerin bir de at yarışı merakı vardı. Şarampol'de sık sık at yarışları düzenlenirdi. Gündüz sabahtan akşama kadar atlar beslenip, tımar edilir, yarış saatine kadar heyecan doruğa çıkardı. Gece el ayak çekildikten sonra yarışçılar Şarampol Kahvesi önünden çıkarak, Muratpaşa Camisi'ne kadar at koşturur ve geri dönerlerdi. Bu yarışmalarda birinci gelenler hakkında günlerce konuşmalar yapılırdı.

Antalya Şarampollüler facebook sayfasından alıntıdır.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir