1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

AYVALIK GİRİT ANILARI TÜLAY ÇELLEK RÖPORTAJI

Gönderilme zamanı: 11 Ağu 2019, 02:00
gönderen eyuphuseyin
12020023_1635263780077750_5265370195163406313_n.jpg
12020023_1635263780077750_5265370195163406313_n.jpg (2.79 KiB) 1380 kere görüntülendi

AYVALIK GİRİT ANILARI TÜLAY ÇELLEK RÖPORTAJI


Tülay Çellek Mavi bir günaydın yolluyorum sabahına
Yüreğimin sıcaklığını da gününe...
Sending a blue ‘bonjour’ to your morning,
And the warmth of my heart to your day…
Tülay ÇELLEK


Yayın Tarihi: 09.05.2003


Sayfa 7

Sayfa 7

TÇ - Kadın, çocuk, dil. Başka konular da var mı, diye takılmıştım. İyi oldu.

FH - Göç öyküleri var. Onunla ilgili malzeme toplamaktayım şu anda. Malzemeye gereksinmem var. Çünkü yaşanmış olayları edebiyata dökmeyi planlıyorum. Türkiye’den ayrılmak zorunda bırakılanlarla, Türkiye’ye sığınmak zorunda kalanlar. Türkiye’den göç, Türkiye’ye göç. Tabii göç değil, göçten daha zorlayıcı nedenlerle yapılan hareket.

TÇ - Ailenizde var mı?

FH - Evet tabii. Normal olarak da düşündüğüm, en azından çıkış olarak. Ailemin anne kanadı Midilli göçmeni. Midilli’den mübadele şeklinde gelmiş. Baba tarafı Girit göçmeni. İki taraf da mübadil. Ve gelip Ayvalık’a yerleşmişler. Onları yazmak istiyorum. Birinci elden tanıklık yok artık. O kuşak gitti. Ama onlardan elde ettiğim bazı veriler vardı. Onları da birtakım tarihsel bilgilerle destekleyerek iki cilt olarak düşündüğüm romanın birinci cildi, Girit’i kapsayan bir şey olsun istiyorum. İkinci ciltte; onların Türkiye’ye göç ettikten sonrası yaşantıları. Bu da kısa bir Türkiye tarihi olacak. Türkiye’nin komik tarihi.

TÇ - O zaman hazırladığım 104 sorunun içindeki tarihe bakışınız sorusu da yerini buldu. Tarihe bakıyorsunuz.

FH - Baksam da göç açısından.

TÇ - Olsun. “Schindler’in Listesi”, “Amen”, ve “Piyanist”te gittim. Hepsinin de konusu aynı. Fakat bakış açıları farklıydı. Amen din tarafından anlatılmıştı. Piyanist, sanatın da yer aldığı taraftan, Schindler’in Listesi de bir başka taraftan. Önemli olanda o. Farklı bakış açılarıyla bir konuyu irdelemek, çok doğru. Sadece mermi, tüfek ve asker sayısıyla tarih yazılmaz, yazılmaması gerektiğine göre içinde felsefeyi barındırmıyorsa hele…

FH - Ve o kadar büyük acı yaşamışlar ki. Babam 1 yaşında göçmüş. 1923 doğumlu ve doğum yeri Resmo görülüyor. Birinci kuşak mübadil, ikinci kuşak da benim. Ve soyum tükeniyor artık. Çünkü Girit’te doğmuş olanlar artık gittiler toprağa. Bizimkiler büyük acılar çektiklerini saklamışlar, bastırmaya çalışmışlar. Çünkü anımsamaları acı verecektir. Orada servetlerini bırakıp gelmişler. Çoğu da Türkiye’de çok zor durumlara düşmüşler. Buna karşın yana yakıla geçmişi arayan insanlar değillerdi. Çünkü aransa da geri dönülmeyecek bir geçmiş var. Kabulleniş ve bastırma var.

TÇ - Peki siz gitmeyi düşünüyor musunuz?

FH - Tabii ki romanı yazmadan önce, mutlaka: Yunanistan, Rodos’u gördüm. Girit ve Midilli bana çok yabancı gelmeyecekler.

TÇ - Nasıl yazıyorsunuz? Hangi mekan ve zamanda?

FH - Demin sözünü ettiğim Akademi kitabevinin yarışmasına, - 1980 yılında olan - ona hazırlanırken kızım 3, oğlum 8 yaşındaydı. Çocuk büyütüyorum, ev kadınlığı ve bir yandan öğretmenlik yapıyorum. Ne zaman yazacağım? Şimdi artık lüks içindeyim. Ev halkını, çocuklar, eşim ve kayınvalidemi uyuttuktan sonra daktilo ile temize çekmek koşuluyla defterime tükenmezle yazıyordum salonda, sessizce. Ama ilk yazma yani yaratıcı edimin başlangıcı, hep o gece yarılarından sonraydı, el ayak çekildikten sonra. Tam bir huzur ve sessizlik ortamı istediğim için bunu günün başka bir saatinde yaratmam mümkün değildi.

TÇ - Yazma esnasında özel bir zaman ve zemin yaratıyorsunuz. Ama yaratıcılığın zaman ve zemin sınırı yoktur. Kafanızdaki tasarıları not alıyor musunuz? Ya da defterin başına geçiyorum, istediğimi yazıyorum mu?

FH - Yok. Çok not alırım. Her an defterlerle dolaşırım. Özellikle Türkçe ile ilgili kitapları yazarken TV dilini eleştirdiğim zamanlarda 2-3 defter doldurdum. Şimdi bu tür kitapları yazmayı düşünmüyorum. Ama bazen kulağıma öyle bir hata çarpıyor ki bu hatayı açıklayamazsınız, böyle bir hatayı yapmayın demek için o hatayı göstermeniz gerekiyor. Eğer orada not almazsanız öyle bir cümleyi siz kuramazsınız. Özellikle de doğru cümleler kurmaya alışmış bir beyin ne kadar uğraşsa o kadar bozuk bir cümleyi mümkün değil, kuramaz. O nedenle hala not alıyorum.

TÇ - Öğrencilerime sürekli söylediğim not tutmak, görsel ya da yazarak not tutmak

FH - Öykü, roman için de öyledir.

TÇ - Bir kurgu var.

FH - Vapur, tren, bir yerlerde giderken insan daha fazla yoğunlaşıyor Orada güzel bir şey görüyor, etkileniyorsunuz. Örneğin hiçbir yerde kullanmadığım, vapurda not ettiğim bir cümle geldi aklıma: “Kadın o kadar konuşuyordu ki boğaz ağrısından kurtulamıyordu.” Tam da böyle değildi. Ama ağzı o kadar açıktı ki, durmadan soğuk hava giriyor ve boğazı ağrıyor bu yüzden. Çok konuşmayı açıklamak için güzel bir şey bulduğumu düşündüm. Onu yazmışım. Bir yerde buradan kalkarak bir tipi canlandırabilirim. Ressamların eskiz yapması gibi ben de böyle küçük küçük notlar alıyorum. Onların çoğu kullanılmıyor ama akıl defterimde olanlar gerektiğinde seçilerek kullanılır.

Tülay ÇELLEK




http://invalid.invalid/?id=190