GİRİT BEKTAŞİLİĞİ'NDE İKİNCİ DÖNEM

Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT BEKTAŞİLİĞİ'NDE İKİNCİ DÖNEM

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Oca 2021, 17:16

İKİNCİ DÖNEM
HORASANİZADE ŞEYH MEHMED DÖNEMİ (1123-1225)
Dergâhın birinci dönemine son veren harabiyetten bir dava tutanağından öğrenildiğine göre, dönemi başlatan ikinci inşasını da bildiren belge bir ‘’ berat-ı Hümayun’’ dur ki, 27 Ramazan 1123 tarihindeki olayları içerip, vaktin mürşidini makamından uzaklaştırarak yerine bir başkasının tayin edildiğini anlatır ve şu cümleyle başlar:
‘’ Medine-i Kandiye haricinde İnadiye nam mahalde vaki Horasanioğlu eşşeyh Mehmed nam sâhip’ül hayrın fukara ve misafirin için bina eylediği zâviyesinde zâviye-dâr olan…’’
Bu şeyh Mehmet, birinci dönemde görülen ikinci mürşit Hasan Dede’nin öldüğünde bırakmış olduğu küçük Mehmet’tir. Vaktiyle Pir Evi’ne gidip ceddinin girmiş bulunduğu tarikata girerek derviş olmuş ve adet olduğu üzere aşamalardan geçerek mürşitlik payesine ermiş, ondan sonra Kandiye’ye giderek dergâhı yeniden canlandırarak tarikatın ayinlerini gerçekleştirmeye devam etmiştir.
Şeyhin Kandiye’ye ne zaman gittiği, mürşitliğinin süresi, ve nerede öldüğü bilinmiyor. Keza, inşaatın kimin harcamalarıyla yapıldığı da belli değildir. Yalnız inşaatla ilgili bir kayda rastlanmıştır ki o da şudur:
Bir süre sonra yapılan genel onarımın hükümetin mimarı tarafından düzenlenen keşif defteri mahkemei şer’iye sicillerinde kayıtlı bulunmuş ve bunlar incelendiğinde dergâhın bu ikinci inşasında ilk kuruluşu zamanındaki büyüklüğünün oranlarının korunmuş olduğu görülmüştür.
Bu ikinci dönemin devamınca dergâh durumunu korumuş ve tarikatın yayılmasına devam edilmiştir. Bu arada kayda değer herhangi bir olaya rastlanmamıştır. Zaman zaman çekememezlik ve diğer sebeplerden doğan basit anlaşmazlıklar olmakla beraber, bunlar mahkemeye intikal ettirilerek halledilmekteymiş.
İkinci döneme son veren son 15 yıl içindeki duruma da değinildikten sonra üçüncü döneme geçilecektir.
Burada tuhaf olmakla beraber bir gerçek söz konusudur ki, o da bu ikinci dönemin sonunda dergâhın kapalı ve haraplık içinde olmasıdır.
Bu haraplığın da birincisi gibi ne zaman başlayıp bittiği maalesef bilinemiyor. Hatta bu haraplıktan söz eden kayda dahi rastlanmış değildir. Konunun bu yönü söylenegelenlerden ve son inşaat kitabelerinden öğrenilmiştir.
İkinci dönemin sonları ile üçüncüsünün başlarını araştırmış olan saygıdeğer bilirkişilerden yapılan açıklamalardan edinilen bilgilere göre dergâh ikinci dönemin son on senelik süresinde bir insanın bile barınamayacağı kadar harap bulunmaktaymış. Dergâh kurucusu Horasanizade’nin mezarından başka her şey dökülmekteymiş.
Bu söylenenler tamamıyla gerçekleri yansıtmaktadır. Tesisi yeniden oluşturan
bölümler, aşağıda da görüleceği gibi, üçüncü dönemde yaşamış olduğu bilinen kişiler tarafından inşa edilmiştir. Şu da delil olarak belirtilmektedir ki, dergâhın bütün mezar taşları üçüncü döneme ait tarihler taşıyor.
Özetlemek gerekirse, bugünkü (1926) yapıların hepsi ikinci döneme değil, üçüncü döneme aittir.
Şimdi sözü edilmekte olan haraplık olayını yaşamış olan ihtiyarları dinleyelim:
Üçüncü dönemi açan Bâni Ali Baba’nın gelmesinden tahminen on sene kadar evvel, Süleyman Baba isminde bir kişi Horasanlı Sultan’ın kandilini uyarmak için Pir Evi’nden gelmiştir. Dergâh o esnada bir viraneden ibaret olup barınmaya elverişli hiçbir yeri yoktur. Bu nedenden dolayı Süleyman Baba, yarısı harap olan türbe içinde mezarın yanı başında bir yer yapar ve orada yatıp kalkmaya başlar. On sene kadar bu durumda hizmet verdikten sonra Hak’ka yürür (1225). Ertesi sene Bâni Ali Baba gelir ve dergâhı yeniden açar.
Bu konu hakkında söylenenler bunlardan ibarettir. İleride belirtileceği gibi Derviş Ali Baba’nın değerli özel kayıtlarından anlaşıldığına göre Süleyman Baba kendisinin pederidir. Horasan’ın Meşhed şehrinden bir Türkmen olup, gördüğü manevi işaret üzerine oğlu Derviş Ali’yi küçük yaşta iken alıp Anadolu’ya geçmiş ve Hazreti Pir’in dergâhına gelip konmuştur.
Özel kayıtlarda bu konudan sonra babasının Kandiye’ye geldiğini ve burada yaptığı hizmeti okuyoruz, bu da anlatılanlara tamamen uygun düşmektedir.
İkinci dönemin belirtilen son on senesi, dostlar arasında ‘’ Süleyman Baba’nın türbedarlığı’’ diye ünlenmiştir.
Rivayetlerin pekiştirilmesi için şu da ilave edilmektedir:
Baba’nın devamlı olarak yerleştiği anlaşıldığında kışın yaklaşmakta olduğu nedeniyle ileri gelen dostlardan bazıları kendisine başvurarak oturulabilir küçük bir daire yapmak istediklerini söylerler. Baba onay vermez. Onlar ısrar ederler. Baba’da o zaman önerilerini kesin olarak geri çevirir. Sonunda Baba’nın onayıyla türbenin yıkılmış olan ön yüzüne iki kat bir tahta perde çekilir ve orası oturulabilir hale getirilir. Baba ölümüne kadar orada yaşamış, kandil hizmetini orada görmüş ve her an muhipler tarafından orada ziyaret edilmiştir.

GELENEKSEL KÜLTÜRÜYLE TÜRK GİRİT
TOPLUM-ÜÇÜNCÜ CİLT
ARAŞTIRMA, DERLEME, ÇEVİRİ
Ali Ekrem ERKAL

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir