CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:07

CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ;
TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER

Dr. Fulya D.Karakoç




“Memleketin nüfusu şayan-ı teessüf bir derecededir. Zannederim ki bütün Anadolu halkı sekiz milyonu geçmez. Şimdi biz bunu telafi etmek istiyoruz. .. hudud-ı milliye haricinde kalan, aynı ırk ve harstan olan anasırı da getirmek ve onları da müreffeh bir halde yaşatarak nüfusumuzu tez- yid etmek lazımdır… bence Makedonya’dan ve Garbi Trakya’dan kâmilen Türkleri buraya nakletmek lazımdır.”

Mustafa Kemal Atatürk (1923)1




Giriş
Aydınlanmanın en önemli düşünürlerinden olan Kant, Edebî Barış Üzerine Felsefi Deneme adlı eserinde konukseverlik hakkında fikir üretirken bu olguyu dinsel ve ahlakî boyutundan koparmaya çalışmış, küresel modern dünyada ulus devletler arasında oluşabilecek husumetlerin azaltılmasına yönelik önerilerde bulunmuştur. Bu nedenle Kant’ın konukseverlik anlayışı, kendisinden önce biçimlendirilmiş olan dinsel veya diğer bazı gizli manevi etkilerden arındırılmıştır. O’nun yabancının karşılanması konusunu kişisel olmayan, formel ve kayıtsız bir ilişki biçimine indirgemesinin bazı sonuçları vardır. Önerdiği durum, yabancının ya da “misafir”in “bizim” toprağımızda karşılanmasına imkan tanır ancak bu karşılaşma ev sahibi ve misafir arasında herhangi bir ilişki oluşturmaya ve geliştirmeye dayanmaz. Böylece kişisel olmayan ve soyut bir hukukun nesnesine dönüşen yabancıya, sadece yasal bir hak sunulmuş olmaktadır. Kantçı konukseverlik anlayışında, ulus devletlerin hükümranlığı, mülkiyetleri ve sınırları ihlal edilmez hususlardır. Çünkü, misafir başka bir hükümran ulusun topraklarına girdiğinde kendisine yalnızca bir ziyaret hakkı tahsis edilmiştir ve bu durum söz konusu hakkın belirli bir koşul temelinde verildiği anlamını taşımaktadır.2 Sunulan konukseverliğin koşullu ve sınırlı kalması demokratik bir açıklığa uzak olması anlamını taşımaktadır. Milliyetçi ve yabancı düşmanı hislerle kendini gösteren popüler göçmenlik karşıtlığı son derece yaygındır.3 Günümüzde bağlamından koparılmış olarak algılanan göç ve insanın yaşamına yaygın olarak etki eden yabancılaşmanın sonucu olarak göç sorunları yaşanmaktadır.

Göç sözcüğü “ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret” anlamını taşımaktadır.4 Göçlerin nedenleri çeşitli olmasına karşın bu konu üzerinde duran araştırmacılar birkaç temel neden saymaktadırlar. Bu bağlamda; doğal afetler, nüfus artışı ve işsizlik,işgal ya da baskı altında yaşamak ve göçe zorlanmak gibi sebepleri sıralamak mümkündür.5









1 Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, C.II (1920-1927), Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 1968, s.435.



2 Meyda Yeğenoğlu, Avrupa’da İslam, Göçmenlik ve Konukseverlik, Çev. P. Burcu Yalım, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2016, s.9-12.

Yeğenoğlu, a.g.e., s.150.

Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid&TDK.GTS.58c257f6- b19337.30341485
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:13

Göç, kelimenin kökü itibariyle göçmeyi, yıkılmayı, insanın köküyle bağının koparılmasını da içinde barındıran bir kavramdır. İnsanın hayat hakkını elinde görme, boyun eğdirme, göç, şiddet kullanma ve son aşamada savaş olarak şekillenen olaylar silsilesinin belki de en haysiyetsiz merhalesi göçe zorlanmadır.6

Birinci Dünya Savaşı sonunda çok sayıda Beyaz Rus, Alman, Fransız, Baltık ve Balkan ülkeleri vatandaşları ülkelerini terk etmek zorunda kalmıştı ve bu dönemde “göç” uluslar arası siyasetin önemli bir unsuru haline gelmişti. Bu nedenle Milletler Cemiyeti de mülteciler için bir uluslar arası koruma sistemi oluşturmaya çalışmıştır.7

Mezalim ve göç konusu Cumhuriyet öncesi toplumumuzun yakından tanıdığı bir olguydu. 1877-78 Osmanlı Rus savaşı sonrasında Rumeli ve Kafkasya’da yarım milyondan fazla Müslüman bu süreçte Rus ve Bulgarlar tarafından katledilmiş, 1.250.000 insan ise yerinden yurdundan çıkmak zorunda kalmıştır. Daha sonra Avusturya’nın yaptığı zulümler nedeniyle 1882-1900 yılları arasında 120 bin kadar Boşnak anavatan olarak gördüğü Osmanlı topraklarına göçmüştür. 1911’de Osmanlı toprakları olan Rumeli’de 2.315.293 kişi olan Müslüman halk, Balkan savaşları sonrasında 870.114 sayısına düşmüştür. Aradaki farkı oluşturan 1.445.179 kişi toplam nüfusun %62’sinin eksildiğini ortaya koymaktadır. Bunun ne kadarının göç, ne kadarının ölüm nedeniyle olduğu McCarthy’nin analizlerinden ortaya konmuştur. Buna göre 413.922 kişi 1912-1920 aralığında, 398.849 kişi ise Türk Yunan Mübadelesi kapsamında olmak üzere toplam 812.771 kişi Türkiye’ye göç etmiş olduğundan, Balkan savaşlarında katledilen Müslümanların sayısı 632.408 kişi olarak ortaya çıkmakta- dır ve bu sayı Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklardaki toplam nüfusunun %27’sini oluşturmak- tadır.8 Tekeli ise Balkan savaşları sonrasında Türkiye’ye göç edenlerin sayısını 640 bin olarak vermektedir.9

Osmanlı Devleti karşı karşıya kaldığı göçlere yönelik çeşitli düzenlemeler yapmıştır. 13 Mayıs 1913 tarihli padişah iradesiyle çıkarılmış olan İskan-ı Muhacirin Nizamnamesi, devletin göçmenlere ilişkin uygulamalarını düzene koymayı hedeflemiştir. Kurulan komisyonlar, göçmenleri geçici olarak yerleştirildikleri yerlerden sürekli yerleşim yerlerine nakletmiş ve arazi, ev, hayvan, tohumluk gibi ihtiyaçları zimmetleyerek teslim etmiştir. Bunun yanı sıra vasıfsız göçmenlere beceri ve meslek kazandırmaya yönelik uygulamalara olanak verilmiş, bu kapsamda Darülaceze’de hizmetli olarak dul muhacir kadınların istihdamı gerçekleştirilmiştir.10 Devam eden savaş yıllarında kaybedilen topraklardan göç eden nüfusun yerleştirilmesi konusunda ise Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekaletine bağlı olan Muhacirin Müdüriyeti faaliyet göstermiştir.11

Dünya tarihinde önemli bir başarı olarak kaydedilen Ulusal Kurtuluş Savaşımızın sonrasında yine Atatürk’ün önderliğinde yeni Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur. Cumhuriyetimizin siyasal ekonomik, kültürel kapsamda birçok önemli kazanımı vardır. Bu bağlamda cumhuriyet döneminin insana yaklaşımı da yeni bir değer olarak gösterilebilir. Türkiye Cumhuriyeti, pek çok konuda olduğu gibi göç olgusunu nüfus yoğunluğunu arttırmaya yönelik olumlu algılanan bir yaklaşıma dönüştürmüş ve teşvik etmiştir. Bunu ortaya koyan tespitlere İngiliz belgelerinde de rastlanmaktadır.12
-


Zeynep Dörtok Abacı, “Balkan Savaşları’na Kadar Kırım ve Kafkasya’dan Yapılan Göçler: Osmanlı Devleti’nin Yap- tığı Düzenleme ve Uygulamaların Kriz Yönetimi Açısından Değerlendirilmesi”, Bursa’nın Zenginliği: Göçmenler, Ed. Z.D.Abacı, 2. Baskı, Bursa, 2009, s.60; Krş. William H. McNeill. “Human Migration in Historical Perspective”, Population and Development Review, C.10, Mart 1984, s.4.



6 H. Yıldırım Ağanoğlu, “1687’den Günümüze Rumeli’den Türk Göçlerinin Genel Değerlendirmesi”, Yeni Türkiye


Rumeli ve Balkanlar Özel Sayısı, S.69, Mart Haziran 2015, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, An- kara, s.3917; Ayrıca Bkz. Ağanoğlu, Osmanlıdan Cumhuriyete Balkanların Makûs Talihi Göç, İstanbul, 2001, ss.120- 138.

Elçin Macar, “Yunanistan’dan Anadolu’ya Göç: Nüfus Mübadelesi”, Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan 21. Yüz- yıla Türkiye’ye Göçler, Der. M.M. Erdoğan ve A.Kaya, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2015; s.173.



8 Justin McCarthy, Ölüm ve Sürgün, İstanbul, 1985, ss.184-192.



9
İlhan Tekeli, “Osmanlı İmparatorluğundan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Değiştirmesi”, Toplum Bilim, S.50, İs- tanbul, 1990, ss.49-72.



10 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3923; Krş. BOA DH. İD. 161-1/6, Dahiliye Nezaretinden Şehremaneti’ne gönderilen 4

Ağustos 1329 (17 Ağustos 1913) tarihli tezkire.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:27

Cumhuriyetin İlk Göçmen Sınavı: Mübadele Göçmenleri


Osmanlı Devleti sona ererken bizzat Atatürk’ün kendi doğduğu topraklar da Yunan yönetimi altında kalmıştı. Cumhuriyet Yönetimi yıllarca baskıya uğramış Türk halkı başta olmak üzere soydaşlarımıza sahip çıkarak titiz bir planlamayla kendilerini kabul edip geleceklerini de güvenceye alarak onları iskan etti. Bu siyaset Cumhuriyet’in “değerlilik” anlayışının bir örneği olarak gösterilebilir. “Mübadele” olarak tanımlanan bu göç olayının ardından Atatürk döneminde Balkanlardaki Türk halkına cumhuriyetin kapıları açılarak uygulanan politikaların daha sonraki hükümetlerce sürdürülüp gerekli koşulların yaratıldığını görmekteyiz.

Milli Mücadelenin kazanılmasını takip eden süreçte Anadolu toprakları da hızlı nüfus hareketlerine tanıklık etmiştir. İlk örgütlü Rum göçü 9 Eylül 1922’de İzmir’in geri alınmasıyla başlamış, 8 Ekim’e kadar 300 bin Rum’un gitmesiyle devam etmiştir. Mudanya Mütarekesi sonrasında da Yunanistan’a İstanbul ve Trakya’dan 60 bin Rum göç etmiştir.13

İşgal altındaki yörelerde yaşayan Rumlar, Yunan ordusunun yaptıklarının faturasının kendilerine çıkarılmasından korktukları için Anadolu’yu terk ettiler. Ağustos 1922’den itibaren İzmir, Mudanya, Gemlik başta olmak üzere limanlardan deniz yoluyla Anadolu’dan ayrılarak Yunan adalarına ya da anakarasına sığındılar. Ardından Doğu Trakya Rumları da benzer biçimde topraklarını terk etti.14 Sayıları 800-900bin olduğu tahmin edilen bu mülteciler Yunanistan’ın ekonomik sıkıntılarının üstüne eklenmiş, çok ağır koşullarda yaşamış ve bulunacak çareleri beklemiştir.15 Lozan’ın toplanmasından hemen önce konu Milletler Cemiyeti’nin gündemine gelmiş ve Nansen çözüm önermek üzere görevlendirilmiştir. Kendisi 27 Eylül 1922’de Mustafa Kemal’e bir telgraf göndererek konuya müdahil olma talebini iletmiştir. Nansen Ankara Hükümetinin temsilcisi Hamid (Hasan- can) Bey ile görüşerek nüfus mübadelesi önerisini bildirmiştir. Bu konuya duyarlı yaklaşan Mustafa Kemal mübadelenin prensipte kabul edildiğini bildirmiştir.(23 Ekim 1922) Türkiye ve Yakın Doğu ’nun yeniden şekillendirileceği Lozan Konferansı’nın Ülke ve Askerlik Sorunları Komisyonu’nun 1 Aralık 1922 tarihli oturumunda Lord Curzon tarafından okunan Nansen’a ait rapor desteklenerek “nüfusların ayrıştırılması” dile getirilmiştir. Türkiye ve Yunanistan da bu çözümden yana olmuştur. İsmet Paşa, Lozan görüşmelerinde Osmanlı azınlıkları konusunun çözümünü mübadelenin gerçekleşmesine bağlamıştı. Konferans sırasında Yunan tezi, mübadelenin isteğe bağlı olması iken Türk tezi zorunlu olması yönünde idi. Uzun tartışmalar sonunda taraflar, Batı Trakya Müslümanları ile İstanbul Rumlarının istisna tutularak mübadelenin zorunlu olması konusunda anlaşmışlardır. Böylece Lozan Konferansı sırasında 30 Ocak 1923’de “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine ilişkin Sözleşme ve Protokol” imzalanmıştır.16 Zorunlu göç, toplumu oluşturan fertlerinin hafızalarında derin yaralar açtığından konu uzun yılar tartışılmıştır. Ancak yıllar sonra bir mübadil Rum’un ifadesi dikkat çekicidir; “Atatürk ve Venizelos iyi yaptı. Yoksa şimdi Bosna gibi olabilirdik. Bir yerden patlak verirdi.”17

Mübadele kapsamına alınan Yunanistan Müslümanları, Epir (Özellikle Yanya), Makedonya (Batı ve Doğu), Girit ve Kuzey Ege adalarında yaşıyorlardı. Selanik, Kozani, Serez, Drama ve Girit Yunanistan’daki başlıca Müslüman yerleşimleri idiler. Yolcukları sırasında demiryolu yalnızca Doğu Trakya’ya gelecekler için bir seçenekti. Nakiller çoğunlukla vapurlarla gerçekleştirilmiştir.18 Mübadelenin hazırlıkları sırasında göçmenler gelecekleri yerlerdeki mesleklerine göre tütüncü, çiftçi, bağcı, zeytinci gibi kabaca gruplandırılmışlardır.19

(Foto: İskan bekleyen mübadiller, 1924)


11 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3930.
12 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3926; Krş, Erdoğan Karakuş, İngiliz Belgelerinde İkinci Dünya Savaşı Öncesi Türk İngiliz İlişkileri 1938-1939, Ankara, 1999, s.35.
13 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3929; Krş. Republique Turque, OfficeCentral de statistique Annuaire statistuque, Angora,1928, s.36.
14 Daha mübadele uygulaması başlamadan Yunanistan’da Türklerin elindeki emlaklara el koymalar ve kısa sürede ayrılmaları için baskılar başlamış ve bu durum Türkiye'de kamuoyu ve TBMM tarafından sert tepkilerle karşılanmıştır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde mitingler yapılmış, meclis görüşmeleri sırasında aynı tutumun Türkiye’deki Rumlara yapılması tartışılmıştır. Kemal Arı, Büyük Mübadele, Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), İstanbul, 1995, ss.21-22.
15 Macar, a.g.m., ss.174-175; Krş. S. Pelagidis, Prosfigiki Ellada (1913-1930), O Ponoz Kai di Doksa, Adelfwn Kyriakidi, Selanik, 1997; G.A.Yiannakopoulos (Der), Prosfigiki Ellada, Kentro MikrasiakitonSpoudon, Atina, 1992.
16 Lozan Barış Konferansı Tutanaklar Belgeler, Takım II, C.2, Kitap 1, Çev. Seha Meray, AÜSBF Yayınları, Ankara,1973, ss.89-94. Sözleşme ve Prorokolun tam metni için Bkz. İsmail Soysal, Türkiye’nin Siyasal Anlaşmaları (1920-1945), C.I, Ankara, 1983, ss.177-183.
17 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3935; Krş. Aladağ, Andonia- Küçük Asya’dan Göç, İstanbul, 1995, s.31.
18 bu konu hk. Bkz. Kemal Arı, İzmir’den Bakışla Türk Tücaret-i Bahriyesi ve Mübadele Gemileri: Lozan’dan Kabotaja, Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Yayınları, İzmir, 2008.
19 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3930.

BELGE İSKAN BEKLEYEN MÜBADİLLER.png
BELGE İSKAN BEKLEYEN MÜBADİLLER.png (543.67 KiB) 7918 kere görüntülendi
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:36

Cumhuriyet yönetimi göçmenler için iyi düşünülmüş bir örgütlenme gerçekleştirdi. 5 Eylül 1923’de TBMM Hükümeti, Hilal-i Ahmer’i mübadelenin sağlık boyutu için görevlendirdi. Mübadiller öncelikle başlıcaları İzmir/Klazomenai, İstanbul/Tuzla ve Sinop’ta bulunan tahaffuzhanelere (karantina merkezi) götürüldü. Göçmenler, bunların bulunmadığı yerlerde misafirhane ya da otellerde üç gün tutularak hastalığı olanların tespiti ve toplumdan ayrılması sağlanmıştır.20

İskan edilen mübadiller için her haneye bir ya da iki baş hayvan, zirai alet ve tohumluk tedarik edilmesine, satamamaları için bağlı bulundukları ihtiyar heyetlerinden kefalet alınmasına; bunların sağlanamadığı yerlerde ise yerine nakdi ödeme yapılmasına başlandı.21
Devlet tarafından yapı- lan bu yardımlar aile reisine borç kaydedilerek yirmi yılda geri ödenmek üzere borç sayılacaktır. Geride bıraktıkları mallara ilişkin tasfiye gerçekleştirilmesi halinde borçlarından düşülecektir. Aldıkları menkul ve gayrimenkulün satılamaması için önlem alınmış; muhtaç durumda olduğu belirlenenler borçtan istisna tutulmuştur.22

Kitlesel mübadil göçleri 1923 ve 1924’de gerçekleşmiş olup, 1925 yılında tartışmalı durumdaki Müslüman Arnavutlar toplam 927 kişi olarak Epir’den gelmişlerdir. Türkiye’de en çok iskan gerçekleştirilen iller Balıkesir, Bursa, Çanakkale, Edirne, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Kocaeli, Manisa, Niğde, Samsun ve Tekirdağ olmuştur.23
Toplam gelen mübadil sayısı Ladas’a göre 388.146; McCarthy’e göre 354.64724 olup; Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü Arazi İskan Dairesine göre ise 384bin kişi iskan edilmiş, 7.753 kişi ise devlet yardımı almadan serbest göçmen olarak gelmiştir.25

Türkiye Devleti 13 Ekim 1923 tarihinde Mübadele İmar ve İskan Vekaleti adıyla bir bakanlık kurarak bu göç hareketinin örgütlenmesi için ilk kurumlaşmaya gitti. 8 Kasım 1923’de İskan Yasası çıkarılarak Dahiliye Vekâleti'ne bağlı “İskân Müdüriyet-i Umumiyesi”(İskan Genel Müdürlüğü) oluşturuldu.26

Gidilen bu kurumsal değişikliğin nedeni olarak bazı eleştiriler gösterilmiştir. Görevlilerin işe vakıf olmadıklarından ve işler aciliyet gerektirdiği halde vekaletin bürokratik idari mekanizmasının Osmanlı bürokrasisinin devletçi/merkezci uygulamalarına benzediğinden yakınılmıştır.
İskan Umum Müdüriyeti de daha sonra (1935) Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti bünyesine akta- rılmıştır.27


20 Macar, a.g.m., s.178.
21 Aile başına tohumluk için 75, çift hayvanı için 100, zirai alet için 50 liraya kadar para ödemesi verilecekti. Macar, a.g.m., s.181; Krş. İskan Tarihçesi, Hamit Matbaası, İstanbul, 1932, s.27.
22 Aynı yer, Krş. İskan Tarihçesi, ss. 68, 128, 129.
23 Macar, a.g.m., s.182, Krş. S. Ladas, The Exchange of Minorities Bulgaria, Greece and Turkey, The Macmillan Company,New York, 1932, ss.438-439, 705-713.
24 Macar, a.g.m., s.188; Krş. Justin McCarthy, “Muslim Refugees in Turkey: The Balkan Wars, World War I and the Turkish War of Independence”, H.W.Lowry ve D. Quataert (Der.), Humanist and Scholar Essays in Honor of Andreas Tietze, The Isis Press and The Institude of Turkish Studies, İstanbul, 1993, s.93.
25 Macar, a.g.m., s.183; Krş. M. Çanlı, “Yunanistan’daki Türklerin Anadolu’ya Nakledilmesi II”, Tarih ve Toplum, No. 130, Temmuz 1994, s.54.
26 Düstur, VI, 3. tertip, Ankara, 1953; Devlet Salnamesi, İst., 1926, s. 117. 368 nolu yasa için bkz: Düstur, V, V, 3. tertip, Ankara, 1969. s. 165-167.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:45

8 Kasım 1923 Tarihli İskan yasası, sadece Mübadele göçmenlerine değil, Balkan Savaşı sonrası Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış, savaş acıları çekmiş muhacirlere de mal mülk sahibi olma olanağı sağladı.28 Mübadiller Türkiye genelinde 52 farklı yerleşim merkezinde iskan edilmiş ve 1924-1933 yılları arasında 99.709 aileye 66.872 ev, 11.609 dükkan, 4.996 arsa, 4.482bin dönüm ekimlik toprak, 98bin dönüm bağ, 160 bin dönüm bahçe sahibi edilmişlerdir.29
Ev, arsa, dükkan, tarla, bağ, bahçe, tohumluk ve para olarak verilen yardımlar göçmenlerin kısa sürede üretici duruma geçmesini sağlamıştır. Türkiye’ye gelen mübadillerin %90’ının tarım sektöründen olması nedeniyle göçün ekonomik katkısı bu alanda sınırlı kalmıştır. Ancak nüfus yapısı daha homojen bir hale kavuşmuş, sonraki yıllarda ihtiyaç duyulacak olan asker teminine kaynak sağlanmış olup, bunun yanı sıra Osmanlı’dan beri süre gelen azınlık sorunu ortadan kalkmıştır.30

Bu süreçte Mübadele İmar ve İskan Vekaleti’nin düzenli ve titiz bir çalışma sürdürerek yerleştirilecek göçmenlerin birçok sorununu giderecek önlemler aldığını görmekteyiz. Örneğin mübadele göçmenlerinin yerleştirilebilecekleri alanlar saptanarak Türkiye’de on bölge belirlenmişti. Her iskan alanında birer alt birim olarak Mıntıka Müdürlükleri oluşturuldu. Bu müdürlüklere bağlı sevkiyat ve nakliyat, iaşe, iskan, ziraat şubelerinin yanı sıra imar mühendisi, kondoktör ve doktor bulunuyordu. Ayrıca üç seyyar sevk, iaşe ve iskan memuru ile altı katip de görev yapıyordu.31

Mübadillerin misafirhanelerde ağırlandığı ilk günlerde düzeni sağlamak için hazırlanan yönetmelik Cumhuriyetin göçmen halkın konuk edilmesine yönelik anlayışını içermektedir.

Tarih: 27 Kasım 192332

MUHACİRİN MİSAFİRHANELERİ TALİMÂTNÂMESİ


1. İhrâc iskelelerinde, konak mahallelerinde, iskân mıntıkalarında olmak üzere gelecek muhacirlerin sayısına göre geçici veya dâimî misafirhaneler açılacaktır.

2. Boş kışla ve diğer kamu binaları ile terkedilmiş binalar misafirhaneye dönüştürülecektir. Sâhipli emlâkden kiralama suretiyle de yararlanılacaktır. Mevki ve mevsime göre çadır ve barakalar tesîs olunabilecektir.

3. Büyük koğuşlar geçici perdelerle bölünerek her âileye veyâhud akrabalığı bulunan birkaç aileye tahsis edilecektir.

4. Boş evlerden ve askeriyeden karyolalar ile bunların yatak, yorgan, battaniye, çarşaf gibi gerekli olan malzemeleri misafirhanelere konulacaktır. Hiç kimsenin tahta, toprak ve taş üzerinde kalmasına meydân bırakılmayacakdır. Bu husûsda Hilâl-i Ahmer’den (Kızıl Ay) de azamî istifâde edilecekdir.

5. Misafirhanelerden her koğuş ve odaya büyüklüklerine göre kış mevsimi için sobalar kurulacak veyâhûd mangal verilecekdir. Her soba ve mangal için gerekli yakacak sağlanacaktır.

6. Koğuş ve odalarda lüzumu kadar lambalar yakılacaktır. Her lamba için kış ve yaz geceleri verilecek petrol (gaz yağı) mikdârı belirlenmiştir.

7. Misafirhanelerin korunaklı olması gereklidir. Kapı ve pencereleriyle tavan, taban ve duvarlarının muhâcîrleri havanın tesirlerinden muhafaza edecek bir sûrette sağlam olması ve camların tamâm bulunması icap eder.

8. Misafirhanelerin genel sağlık durumuna uygun binalar olmasına dikkat edilecektir.

9. Misafirhanelerde su düzeneği bulunmalıdır. Su tertibatı bulunmayan misafirhanelerde musluklu su fıçıları veya münâsib kaplar bulundurulmalıdır.

10. Misafirhanelerde bir misafirhane memuru, bir kâtîb ve hesâb me'mûru, bir aşâr ve anbâr me'mûru ile üç ila beş hademe bulunacakdır. Her misafirhanede Hilâl-i Ahmer tarafından ihtiyaç derecesinde tabib, aşı memuru, sıhhiye me'mûru bulundurulacakdır.

11. Hademeler her gün misafirhaneyi süpürecek, helaları bol su ile temizleyecek ve buralara kokuşmayı önleyici ecza ve kireç dökülmek suretiyle muhâcirînin sağlığını ihlal edici bir hâle meydân bırakmayacaktır. Sıhhiye memurları hergün misafirhaneleri teftiş edeceklerdir.

12. Misafirhanelerde muhâcirlerin mikdarına göre Hükümetçe gerektiğinde güvenliğin sağlanması ve asayiş için jandarma veya polis bulundurulacaktır.








27 Elçin Macar, “Yunanistan’dan Anadolu’ya Göç: Nüfus Mübadelesi”, Türkiye’nin Göç Tarihi: 14. Yüzyıldan 21. Yüzyıla Türkiye’ye Göçler, Der. M.M. Erdoğan ve A.Kaya, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2015; s.183.
28 Ali Aksoy, “Selanik’ten Bursa’ya”, Bursa’da Yaşam Olay Gazetesi, Ocak 2008, s.157
29 Cevat Geray, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin İskânı (1923-1961), Ankara, 1962, Ek Tablo 5.
30 Ağanoğlu, “1687’den…”, s.3935.
31 Kamal Arı, “Mübadele Göçmenlerini Türkiye’ye Taşıma Sorunu ve İzmir Göçmenleri”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, I/1 (1991), s..27
32 3425 sayılı "Muhacirin misafirhanesi talimatnamesinin gönderildiği" özetli TİM yazışması
(TCBCA272.12/40.42.3(3)) nı aktaran, Ali Cengizkan, Mübadele Konut ve Yerleşimleri, Arkadaş Yayıncılık, Ankara, 2004.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:49

Bursa Örneğinde Mübadele’nin Sonuçları

Savaştan yeni çıkmış, mali ve fiziki yıkıntı içinde bir ülkeyi yöneten Cumhuriyetin bu ilk göç- men sınavında gösterdiği duyarlılık ile örgütlenme düzeni dikkati çekmektedir. Mübadele kapsamında Türkiye’ye göç edenlerin çoğu tarımla uğraşmaktaydı. Onlar, Cumhuriyet idaresinin göç- menlere sağladığı yaşam ortamı ve geçim olanakları sayesinde kısa sürede üretime katkı vererek ortaya çıkan iktisadi boşluğu doldurmuşlardı. Örneğin, Mudanya/Tirilye belediyesinin 1925 yılında 2.061 Lira olan geliri 1927’de 5.418 Liraya yükselmişti.33

Zeytincilik cumhuriyet öncesinde olduğu gibi önemini korudu. Bölgedeki zeytin ağaçlarının günümüzdeki varlığı bu sürekliliğe işaret etmektedir.
Cumhuriyetin Ziraat Bakanlığı fidanlıklara önem vermiş, ayrıca arazi vergilerinde bağışlama uygulamıştır. Devlet kozacılığı teşvik (korumak) amacıyla önlemler de almıştır. Bu bağlamda dut ağaçlarının çürük ve yaşlı olanları dışındakileri yakmak ve pazara naklederek satmak yasaklanmıştır. Böcekçiliğin fennî yöntemlerle yapılması için bir yönetmelik hazırlanmış, “harir kontrol memurları”nın köylere gönderilmesi sağlanmıştır. 1926 yılında Bursa’da vali başkanlığında bir ticaret kongresi düzenlenmiştir. Dut bahçelerinin genişletilmesi, koza ve ipek miktarının arttırılması, için gerekli çalışmalar yapılmış, ve uygulamaya konulmuştur.34

Mübadele sonrası dönemde Tirilye’de de ipekböceği ve kozacılık en önemli gelir kaynaklarından biri olmayı sürdürdü. Mübadil göçmenlerin Tirilye’ye geldiği sırada buradaki yerli Türkler ve Balkan savaşı sonrasında gelen 15 yıldır Tirilyeli olanlar, çevrede uzun yıllardır yapılmakta olan kozacılığı çok iyi biliyorlardı. Yeni göçmenlerin geldikleri yerlerde kozacılık yapmasalar bile bu ekonomik altyapıya hemen uyum sağladıkları anlaşılıyor. Yaptığımız sözlü tarih çalışmalarında hemen her evde kozacılık yapıldığı sonucunu çıkarıyoruz. Bu da gelen göçmenlerin yeni topraklarına ve mekanlarına uyum sağlamakta yetenekli olduklarını göstermektedir.


33 Bursa Vilayeti Salnamesi 1927, s.406.
34 Bursa Vilayeti Salnamesi 1927, s.178 vd.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:56

Mudanya’ya Yerleştirilen Mübadil Göçmenlerin Yaşam Ortamı

Girit’ten gelen Müslümanlar genellikle adadaki faaliyet alanları dikkate alınarak iskan edildi. Bu bağlamda ticaretle uğraşanlara dükkan, tarımla uğraşanlara tarla ve zeytinlik verildi. Bazıları kısa zamanda verilen alanları verimli hale getirdi ve yeni alanları kiralama yoluyla işlemeye koyuldu. Devlet tarımsal araç gereç ve donanım kredisi sağlıyordu. Bu gayretler kentin ekonomik hayatını kısa sürede eskisinden iyi hale getirdi. Başarabilenler gemiyle gelirken dokuma tezgahlarını getirdiler. Özellikle hanımlar ev tekstil ürünleri konusundaki ihtiyaçlarını kendi dokumalarıyla gideriyorlardı.

Kısa sürede kendi ekonomilerini oluşturdular. Bu tespiti somutlaştırmak üzere bazı örnekler aktarmak gerekirse, Giritlilerin ilk ticari işletmelerinden bir olmak üzere adadaki dükkanının mallarını taşımış olan ve hemen burada faaliyete başlayan bir tüccardan söz edebiliriz. Özellikle yerlilerle lisan konusunda birlik oluşana dek ihtiyaçların temini bu dükkandan yapılmış.35

Bir göçmenin kasap dükkanı açtığını, başka bir aile reisinin ise et nakliyesi üzerine iş kurduğunu öğrendik.36

Zeytinlik ve tarlalar zaten iskanla edinilmişti. Ancak bazı işletmecilerin daha fazla zeytin üretimi sağlamak için başka yerler kiraladıklarına ilişkin belgelere ulaştık.37

Giritlilerin çoğu Türkçe bilmiyordu. Bu durum yerli halkla kaynaşma sürecinin uzamasına neden oldu. Bu kapsamda Kuran bilmelerine şaşırıldığına38, ölüleri neyle yıkadıklarının sorulduğuna39 dair hatıralar aktarıldı. İlk yıllar evliliklerini kendi aralarında yaptılar. Küçük yaşta gelenlerin buradaki okullarda Türkçe öğrenmeleri ile zaman içinde birbirlerine çok benzeyen bu iki kültürün üyeleri sıcak ilişkiler kurdular.40 Ancak o zaman dek iletişimde sorunlar olduğunu biliyoruz. Bunun erken aşılması için yönetimce bazı tedbirler uygulanmış ve 1930’lu ve 40’lı yıllarda Yunanca konuşulması yasaklanmış.41

Göçmenler Mudanya’dan ayrılan Rumların kilisede bıraktıkları enstürmanlarla yeni “Mudanyalı Giritliler Bando Takımı”nı kurdular. Futbol takımı Dinçspor da onların kurduğu sosyal oluşumlardandı. Takımın formaları Girit’teki doğal dokuda çok bulunan gelincik tarlalarını hatırlatmak üzere yeşil- kırmızı hazırlandı.42


35 Ali Pekman’ın 18.11.2008 tarihinde aktardığı bilgiler.
36 Hayrünisa Güven’in kayınpederi kasaptı, babası ise et nakliyesi ile uğraşıyordu. İş arkadaşlıkları daha sonra dünürlüğe dönüştü.
37 Safinaz Güven’in dedesinin ve babasının Burgaz’da kiraladıkları zeytinliklere ilişkin eski belgeler bulunuyor.
38 Mustafa Bayraktar ile Kasım 2008’de Burgaz’da yaptığımız görüşme.
39 Kemale Doğruer ile Mudanya’da yaptığımız görüşmede Siği’de geçen çocukluğuna ilişkin anlattıkları.
40 Yaptığımız görüşmede Hayrünisa Güven Rumca bilip bilmediği sorusuna verdiği yanıtta bilmek istemediğini belirtti. Anne ve babasının Rumca konuşmasına da çok kızarmış. Mudanya’da doğan bu kız çocuğu, yaşı büyük olduğu için okula gitmeye çekinip Türkçe öğrenemeyen yakınlarının eski Mudanyalılar tarafından yadırgandığını fark edip böyle bir tavır geliştirmiş olmalı.
41 18.11.2008 tarihinde Ali Pekman ve Mehmet Akbaş’ın verdiği bilgiler jandarma başçavuşunun uyardığı ve uymayanları para cezasına çarptırdığı yönündeydi. İbrahim Kara da annesinin konuşmalarını işiten başçavuşun “Burası Türkiye, Türkçe konuşun hanımlar” diyerek onları uyardığını hatırladığını anlattı.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 16:59

Sanayi ve Diğer Ticari Faaliyetler

1923 yılında Mudanya gümrüğünden 158.990.012 kuruş değerinde ithalat gerçekleştirildi. Bu kapsamda dışarıdan; hırdavat, şeker, çay, limon, kösele, attariye, tıbbi ilaçlar, kahve, gaz yağı, benzin, sabun, hurma, fıstık, züccaciye, manifatura, balık yağı, bisküvi, kibrit, pirinç, kaşar peyniri, patates, buğday, un, tarımsal aletler, makarna, tren vagonu, binek otomobil getirilmişti. Bursa piyasasına sevk edilen bu mallar içinde tarıma dayalı geleneksel ürünler de göze çarpıyor. Savaş yıllarının tahribatı burada etkili olmuş görülüyor.43

Bir yıl sonra Mudanya gümrüğünde ithal olunan malların miktarı 881.222.100 kuruş kıymetindeydi. Bu büyük artış Cumhuriyetin ilk yılında savaşın yaralarının sarıldığını ve aynı zamanda içeride tüketim talebinin de artmış olduğunun işaretidir. Mudanya gümrüğünden 1925 yılında ithal edilen malların miktarı 946.174 Liraya yükselmişti.44

Cumhuriyet yönetimin hemen sonrasında savaştan yeni çıkan bir ülkede beklenmeyecek bir biçimde görülen iktisadi çabalar, Mustafa Kemal’in öncelik verdiği Milli İktisat politikasıyla ilgili olmalıdır. Daha Lozan sonuçlanmadan 1923 yılı başında ilk toplanan İzmir İktisat Kongresi önemli kararlar almıştır. Milli bağımsızlığın iktisadi bağımsızlıkla tamamlanıp anlam kazanacağı, iktisaden bağımsız olmayan bir milletin siyaseten de bağımsız olamayacağı vurgulanmıştı. Bu bağlamda Türkiye’de yeni bir seferberlik ilan edileceği için kamuoyunu buna hazırlamak gerekiyordu. Atatürk’ü yakın danışmanlarından Yusuf Akçura’nın bu süreçte Bursa’ya geldiğini görüyoruz. Vakit gazetesinin 10 Aralık 1922 tarihli nüshasında bu konuda bir haber çıkmıştır: “Geçen Çarşamba gecesi Bursa’da Türk Ocağı’nda Akçuraoğlu Yusuf Bey cihad-ı ekber (büyük cihad) hakkında bir konferans vermiştir. Ordunun muvaffakiyet ve zaferinin bir cihad-ı asgar (küçük cihad) olduğunu, cihad-ı eberin anca bundan sonra başlayacak ve hatta başlamış olan iktisad harbi olduğunu ve iktisad zaferinin Türklüğü ve vatanı kurtaracağını beyan etmiş ve huzzâr tarafından müteaddit defalar alkışlanmışlardır.”45

Cumhuriyet Döneminde Balkanlardan Göçler (1925-1951)


Atatürk Dönemi’nde Bulgaristan Göçleri


Türkiye’de cumhuriyetin ilanının hemen ardından Bulgaristan’da Türklere yönelik baskı başlamış, ardından bir göç dalgası yaşanmıştır. 18 Ekim 1925’de Ankara’da Türk-Bulgar İkamet Sözleşmesi imzalanmıştır. Bu anlaşma ile isteğe bağlı göçler sırasında engel çıkarılmaması, göçmenlerin taşınır mallarını götürebilmeleri ve taşınmaz mallarını da tasfiye edebilmelerine dair maddeler içeriyordu. Böylece ilk kez Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler belli bir düzen çerçevesine alınmıştı.46 Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1923-33 yılları arasında 101.507 kişi göç etmiştir. Kral Boris’in diktatörlüğü döneminde Gelenler 1939’a dek toplam 198.688 kişiye ulaşmıştır.47

Türkiye Cumhuriyeti 1930’larda bir yandan dünyada hüküm süren ekonomik buhranla boğuşurken diğer yandan Balkanlardan gelen göç dalgasının getirdiği zorluklarla mücadele etmiştir. 12 Temmuz 1932’de İçişleri Bakanlığının Başbakanlığa yazdığı yazıda; “…vakıa bu ırkdaşlarımızın memleketimize celp ve iskanı birçok idari ve siyasi mülahazat hasebiyle nüfus siyasetimizin başlıcalarından ise de bütçemizin müsaitsizliğini bunlara mesken inşası ve sevk, iaşe masraflarının teminine imkan bırakmamakta olduğundan öz vatan addiyle gelecekleri memleketimizde kendilerinin bulundukları ecnebi memleketlerinden daha elim bir vaziyete düşmeleri de yine birçok idari mülahazalara mebni asla tecviz olunur bir keyfiyet olmadığı derkardır.” denilmektedir. Bunlara ilaveten, göçün durdurulamayacağı ifadesi ve daha düzenli yapılabilmesi için ödenek talebi de yer almıştır.48

Venizelos’un Atatürk’e Barış Ödülü Verilmesini Önermesi


Başta Mübadele süreci olmak üzere diğer Balkan göçlerini başarıyla yöneten Atatürk, sadece asker kimliğiyle değil, uluslar arası ilişkileri kırıp dökmeden yürüterek iyi bir siyasetçi olduğunu kanıtladı. Bu sürecin dünyada en önemli tanıklarından biri olan ve Yunanistan’ın mübadele döneminde Başbakanı bulunan Venizelos’un, 1930’daki Türkiye ziyaretine ilişkin notlar dikkat çekicidir.
27 Ekim 1930’da önce Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal kendisini kabul etmiş, akşam ise Başbakan İsmet Paşa konuk başkan şerefine akşam yemeği vermiştir. Buradaki konuşmalar sırasında İsmet Paşa, “bir çok fedakarlık yaparak imzaladıkları mübadele anlaşması ile iki ülke arasındaki anlaşmazlıklar bertaraf edilmiştir. Ortak menfaatler ve karşılıklı ihtiyaçlar Türk Yunan dostluğunun te- meli olmuştur ve bu ortak menfaatler Balkanlarda ve Akdeniz Havzasında iki ülkenin anlaşmasını ve birlikte çalışmasını mecbur kılmaktadır.”49

Ziyareti sırasında konuşmalarında Balkan Konferansına da değinen Venizelos, “bu konferansın arzu ettikleri Balkan anlaşmasının vücuda gelmesi konusunda çok önemli bir adım olduğunu, Balkanlardaki iki güçlü devletin bugün geniş olarak anlaşmış durumda olmalarının Balkan Bloğuna doğru yürünmekte olduğuna kanıt olduğunu ifade etmiştir. Atatürk’ü şimdiye dek kudretli bir asker olarak tanıdığını, şimdi ise aynı zamanda yüksek bir siyaset adamı olduğunu gördüğünü aktarmıştır. Venizelos, kanaat ve düşüncelerinin Gazi tarafından tasvip edildiğini” de eklemiştir.50

Ziyaretten dört yıl sonra; 12 Ocak 1934’de Venizelos, Türkiye Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı Nobel Barış Ödülüne aday göstermek üzere Oslo Nobel Ödülü Komitesi’ne bir mektup göndermiştir;

“Nobel Barış Ödülü Komitesi’nin Sayın Başkanı,

…Mustafa Kemal Paşa’nın ulusal hareketinin hasımlarına karşı 1922 yılındaki zaferinden sonra Türkiye Cumhuriyetini kurarak gelecekte barış için yeni ve vahim tehlikeler ortaya çıkaracak hoşgörüden yoksun ve istikrarsız bu duruma kesin biçimde son vermiştir. Gerçekten bir ulusun yaşamında bu kadar kısa bir süre içinde bu derece köklü bir değişim ender gerçekleştirilmiştir.

…Hak ve din kavramlarının karıştırıldığı teokratik bir rejim altında, çökmekte olan bir imparatorluğun yerini ulusal, modern canlılık ve hayatla dolu bir devlet almıştır. Büyük Reformcu Mustafa Kemal Paşa’nın itici gücüyle sultanların mutlakiyetçi rejimi kaldırılmış ve devlet açıkça laik olmuştur. Ulus, tümüyle ve haklı olarak ihtiraslı biçimde uygar ulusların öncüleri arasında yer almak üzere gelişmeye doğru atılımda bulunmuştur.

…İşte barış sorununa bu değerli katkıyı sağlayan kişi, Türkiye Cumhuriyeti Başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.

…Yakındoğu’da barış yolunda yeni bir çağ açan Yunan Türk anlaşmasının imzalandığı dö- nemde 1930 yılındaki Yunan hükümetinin Başkanı kimliğiyle şimdi Nobel Barış Ödülü Komitesinin seçkin üyeleri önünde Mustafa Kemal Paşa’nın adaylığını bu onur ödülüne layık olarak önermekten şeref duymaktayım…

En derin saygılarımın kabulünü rica ederim Sayın Başkan
Elefterios Venizelos”51



42 Fahrettin Bahçuvancı ile Ekim 2008’de yapılan sözlü tarih görüşmesi.
43 1927 Bursa Vilayeti Salnamesi, s. 248
44 Salname-i Vilayet-i Hüdavendigar 1325, s.321 ve 1927 Bursa Vilayeti Salnamesi, s.249.
45 Kazım Karabekir, Hatıra ve Zabıtlarıyla 1923 İzmir İktisat Kongresi, Haz. O. Hülagü Ö. H. Özalp, Emre Yay, İstanbul, 2001, s. 13-15.
46 Metin için Bkz. Soysal, a.g.e., ss.260-263.
47 Yusuf Sarınay, “Cumhuriyet Döneminde Balkan Ülkelerinden Ankara’ya Yapılan Göçler”, Yeni Türkiye Rumeli ve Balkanlar Özel Sayısı, S.69, Mart Haziran 2015, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s.4064; Krş. Bilal N.Şimşir, Bulgaristan Türkleri, Ankara, 2009, s.229.
48 Kadir Şeker, “Romanya Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver’in Raporları ile 30-40 Yılları Arasında Romanya’da Yaşayan Türklerin Karşılaştığı Sorunlar ve Türkiye’ye Göçleri”, s.4115; Krş. BOA 030 10 116 809 3, s.1.
49 Ömer Erden, “Türk Yunan İlişkilerinde Düşmanlıktan Dostluğa Karşılıklı İlk Ziyaretler”, Yeni Türkiye Rumeli ve Balkanlar Özel Sayısı, S.69, Mart Haziran 2015, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s, 4611; Krş. Ayın Tarihi, Birinci Teşrin-Birinci Kanun 1930, C.24-25, S.79-81, ss.6732-6733.
50 Erden, a.g.m., s.4612; Krş. Ayın Tarihi, a.g.e., ss. 6739-6740.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 17:19

Cumhuriyet Yönetiminin Göçlere Yaklaşımını Tanımlayan Düzenlemesi: 1934 İskan Kanunu

1934 Yılında yürürlüğe giren İskan Kanununun 17. maddesi iskanı “bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre oturacak ev veya ev yeri, sanatkarlara ve tüccarlara ayrıca geçim getirecek dükkan veya mağaza yahut bu gibi yapı veya yeri ve mütedavil sermaye; çiftçilere de ayrıca kâfi toprakla çift hayvanı, alet ve edavatı, tohumluk, ahır ve samanlık veya yeri vermek” biçiminde tanımlamıştır. Bu yasal düzenleme uygulamayı detaylıca ortaya koyan maddeler içermektedir.52

Madde 43- Muhacielere, mültecilere, göçebelere ve naklolunanlara, yerleşecekleri kazaya eriştikleri günden başlayarak en çok üç ay içinde istihkakları olan eldeki yapıların veya yerlerin ve toprakların tam olarak dağıtılıp teslim ve tevzi defterlerinin tapuya tescil edilmiş ve tapuca da tescilleri yapılarak tapuları kendilerine verilmiş olması mecburidir. Çok miktarda birden toplu muhacir ge- len kazalarda Dahiliye Vekili bu müddeti altı ay daha uzatabilir.
Madde 52-
I-Ziraat topraklarında A:İki nüfuslu bir aileye:

En Az (Dekar) En Çok (Dekar)

30 45 İyi topraklardan

45 60 Orta topraklardan
60 90 Aşağı topraklardan

B:İkiden fazla her nüfus için aşağıdaki miktarlar ilave olunur:

En Az (Dekar) En Çok (Dekar)

10 15 İyi topraklardan

15 20 Orta topraklardan

20 30 Aşağı topraklardan
II-A:İki nüfuslu bir aileye:
Kasaba ve şehir civarlarında sulu bostan yerleriyle kürümlü bağ ve yetişkin ve verimli narenciye
bahçesi, zeytinlik, dutluk, fidanlık ve her nevi meyve bahçesinden

En Az Dekar En Çok Dekar

6 15

B:İkiden fazla beher nüfus için (2) dekar arttırılır.

BELGE 2.png
BELGE 2.png (324.85 KiB) 7911 kere görüntülendi


51 Mithat Atabay, “Türkiye ile Yunanistan arasında Lozan’dan Arta Kalan Sorunlar ve Çözümleri”, Yeni Türkiye Rumeli ve Balkanlar Özel Sayısı, S.69, Mart Haziran 2015, Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, s. 4520; Krş. Atatürk’ün Milli Dış Politikası, Cumhuriyet Dönemine Ait 100 Belge (1923-1938), C.II, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998, ss.241-245; Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi Yeni Türkiye’nin Oluşumu (1923-1938), 3.Kitap (İkinci Bölüm), Ankara, 1996, ss.239-240.
52 Resmi Gazete, 21 Haziran 1934
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: CUMHURİYETİN DOSTLUK ELİ; TÜRKİYE’YE YERLEŞTİRİLEN GÖÇMENLER Dr. Fulya D.Karakoç

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 25 Eki 2020, 17:24

BELGE 2.png
BELGE 2.png (324.85 KiB) 7911 kere görüntülendi
Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1950-51 Göçü

Türkiye Cumhuriyeti 1950-51 yıllarında Bulgaristan’dan gelen Göçmen dalgası ile karşılaşmıştır. Dönemin Bulgar yönetiminin uyguladığı “tek bir ulusun yaratılması” siyasetine en büyük engel olarak Bulgaristan’da yaşayan en büyük azınlık olan Türkler görülmüş ve ve yaklaşık 200bin Türk vatandaşı zorunlu göçe tabi tutulmuştur.53 Bulgaristan Türkleri ağır bir ekonomik baskı altındaydı. Ayrıca, Türk öğretmenleri, din adamları, esnaf ve sanatkarları ve hatta okul çocukları sistematik ve sürekli toplantılara çağrılarak, kurslardan geçirilerek komünizm doktrini aşılanmaya çalışılmıştır. 1946 yılında Bulgaristan’da Türk okullarının devletleştirilmesi, 1949’da ise halkın tarlalarının ellerinden alınarak kooperatifleştirilmeye başlanması göçü tetiklemiştir.54

Bulgaristan’dan Türkiye’ye yapılan 1950-51 göçleri sırasında Türk Hükümeti bu sorunla yakından ilgilenmiş, bunun için milletler arası Kızıl Haç ve Kızılay cemiyetlerine de başvurmuştur.55 Bunun yanı sıra Bulgaristan’dan sürülen Türkler konusuna Birleşmiş Milletlerin ele alması için başvuruda bulunmuş, ar-
dından da 16 Ekim 1950^de Bulgaristan’a ikinci Türk notası ve ona ekli uzun bir muhtıra verilmiş- tir.56 Türkiye Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 1 Kasım 1950’de TBMM’nde yaptığı konuşmada “… Göçmenler meselesi hakkında Bulgaristan Hükümeti nezdinde yaptığımız teşebbüsler müspet bir netice vermediği takdirde hükümet, bu mühim ihtilafı, milletler arası mercilere intikal ettirmek kararını şimdiden vermiş bulunmaktadır.” sözleriyle Bulgar Hükümetine gözdağı vermiştir.57


53 Filiz Çolak, Bulgaristan Türklerinin Türkiye’ye Göç Hareketi (1950-1951), Tarih Okulu, S.XIV, İlkbahar Yaz 2013, s.113.
54 Çolak, a.g.m., ss.119-120; Krş. Ahmet Cebeci, Bulgaristan Türklerinin Göçü Hakkında, Türk Kültürü, S.63, Ocak 1968, Ankara, ss.189-193.
55 Çolak, a.g.m., s.122; Krş. Cumhuriyet, 6 Ekim 1950.
56 Çolak, a.g.m., s.126; Krş. Cumhuriyet, 5 Ekim 1950; Ayın Tarihi, Nr.203, Ekim 1950, Ankara, ss.41-48.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 10 misafir