MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 10:30

www.pikovamubadilleri.com
MÜBADELE GEMİLERİMİZ.
Açıklama: Aşağıda okuyacağınız metin, Sayın Prof.Dr. Kemal Arı’ nın çalışmalarının ürünü olup “Mübadele Gemileri” ve “Büyük Mübadele” isimli kitaplarından alıntıdır. Sitemizde yayınlanmasına izin verdiği için saygıdeğer hocamıza teşekkür ve şükranlarımızı sunarız.
Birinci Dünya Savaşı başlarında 130 bin tona ulaşan Türk deniz ticaret filosu, savaş yıllarında önemli kayıplara uğrayarak, Cumhuriyet Türkiyesine sadece 35 bin tonluk filo aktarabildi.
Bu sırada Türkiye, tarihte çok ender yaşanabilecek bir durumla karşılaştı. 30 ocak 1923 tarihinde Lozan'da imzalanan TÜRK -RUM Nüfus Mübadelesi Anlaşması ile Batı Trakya dışında kalan Türkler (müslümanlar) ve İstanbul şehir merkezi dışında yaşayan Türkiyeli Ortodoksların zorunlu değişimi öngörüldü.
Demiryollarından yararlanma olanağı bulunmayan ülkede, mübadillerin deniz yoluyla getirilmesi, pratik ve ucuz olacağı için tek yol olarak görüldü. Bunun için İmar ve İskan Vekaletimiz tarafından bir Mübadil taşıma ihalesi açıldı ve açılan taşıma ihalesine, İtalyan, Yunan, Ermeni ve Türk vapur Kumpanyaları (Şirketleri) katıldı.
Yabancı işletmelere bağlı gemilerle göçmen getirilmesi halinde çok sınırlı olan milli sermayenin başka ülkelere gideceği endişesiyle devreye giren Türk vapurcular birliğinin, Lloyd Triestino kumpanyasının ihaleyi kazandığının duyurulmasına rağmen İstanbul Sanayi ve Ticaret Odası ile hükümet nezdindeki girişimleri olumlu sonuç verdi. Hükümete bağlı Seyri Sefain İdaresi (Türk Denizyolları İşletmesi) ile Türk gemi kumpanyalarının güçlerini birleştirerek, yükün altına girme isteği, hükümetten onay aldı. Böylece ilk başta 12 vapur olarak belirlenen filo, bakanlar kurulu kararıyla mübadilleri taşımayı üstlendi.. Gemi sayısı sonraki görüşmelerde değişti, yenileri eklenerek, filo büyütüldü. böylece ilk aşamada adları üzerinde uzlaşılan gemilerin yedeklerle birlikte tonajı, 27 bini Tonu buldu. sonra filo, toplam 50 gemiye ulaştı...

Göçmen taşımada kullanılan gemilerin en büyüğünü 5062 gros tonluk "AKDENİZ", en ünlüsünü ise ATATÜRK'ün de birkaç kez bindiği, Orhan Veli'nin, Bedri Rahmi'nin eserlerinde adı geçen "GÜLCEMAL" oluşturdu. Cumhuriyet, Dumlupınar, Sadıkzade, Giresun ve Sakarya diğer önemli gemiler arasında sayıldı. Çoğunluğu 50 yaşın üzerinde olan gemilerden "ÜMİT", yaşlı olduğu için şanssızlığın da etkisiyle karaya oturdu.

Büyük ölçüde açıkta kalmış, başta SELANİK olmak üzere Yunanistan'ın büyük kentlerine yığılmış, kara kış koşullarında aç ve açıkta perişan durumda bekleyen Türklerin durumunun önceliği, mübadele gemilerinin 1923 Kasım ayı olarak planlanan hareketini, 1 ay erkene aldı.
Gemiler, bütün gerekli önlemler alındıktan sonra, 1 doktor ve 2 sağlık görevlisi eşliğinde EKİM ayı ortasında denize açıldı. Türk kıyılarını, Yunan iskelelerine bağlayan Ege, göçmen taşıyan gemilerin aralıksız gidiş gelişine tanıklık etti.
Çiçek, veba, dizanteri aşıları uygulanan göçmenlerden hastalar ve çocuklar, kamaralara yerleştirilmeye çalışıldı. yolcuların çoğunluğu güvertelerde, koridorlarda, ambarlarda taşındı, hayvanlarının yanında yolculuk yapmak zorunda kalanlar oldu.

Mübadillerin Anavatana taşınmasında en korkulan, bulaşıcı hastalıkların kol gezdiği dönemde, veba salgını riski oldu. bir ara Yunanistan'da vebaya rastlanınca Selanik'ten kısa bir süreliğine göçmen getirme işine ara verildi. Mübadele Bakanlığı göçmen taşıyan bütün gemiler için her 40 günde bir fare itlafını (öldürülmesini) zorunlu kıldı.

Girit, Kavala, Drama ve Selanik'ten 1924 yılı Temmuz ayı ortalarına kadar toplam 314 bin 52 mubadil, taşınabilir malları ve hayvanlarıyla birlikte gemilerle türkiye'ye getirildi. Mübadele kapsamındaki Yunanistan Türklerinden 300 kadar sabıkalı da bir vapurla taşındığı İstanbul'da, Emniyet’te parmak izleri alındıktan sonra izinsiz ayrılmamak üzere serbest bırakıldı.
Türkiye'ye mubadil taşıyan gemiler için indirme iskeleleri, İzmir, İstanbul-Tuzla, Tekfur Dağı (Tekirdağ), Ayvalık, Mudanya, Samsun, Trabzon, Antalya ve Mersin iskeleleri oldu, her iskelenin yanında karantina merkezleri oluşturuldu. (İzmir'deki "Karantina" semtinin ismi de buradan gelmektedir...)
İmar ve İskan Bakanlarından Refet Bey'in (Canıtez) verdiği bilgiye göre, yükleme ve boşaltma iskeleleri arasında 269 kişi öldü. 9 kişi, vapurdan indirilip misafirhaneye götürülüşünde, 870 kişi de karantina yada misafirhanelerde hayatlarını kaybetti.

Mübadillerin taşınmasında, Seyri Sefain İdaresine gemi alımıyla birlikte 620 bin 800 Lira para harcandı.

İşte Mübadilleri doğdukları topraklardan alıp Anavatan'a taşıyan kahraman mübadele gemilerimiz;
HACIPAŞA, SADIKZADE, SAKARYA, RUMELİ, BAHR-İ CEDİT,NİLÜFER, DUMLUPINAR, TİMSAH, RİZE, İSTANBUL, CANİK, SÜRAT, SULH, ANKARA, KIRZADE, SALİH, REŞİT PAŞA, İSMET PAŞA, KARABİGA, REŞADİYE, ALTAY, ARSLAN, MİLLET, CUMHURİYET, MAHMUDİYE, AKDENİZ, TÜRKİYE, KARTAL, GİRESUN, BOZKURT, TEŞVİKİYE, MAHMUT ŞEVKET PAŞA, ÜMİT, TRABZON, GÜLNİHAL,GÜLCEMAL.

Mübadilleri taşıyan bu gemilerin içinde en meşhur olanı ve bütün mübadillerin hatırladığı geminin adı GÜLCEMAL'dir. Belki de ençok seferi yaptığı için adı en çok bilinen ve hatırlanan da bu gemidir.
www.pikovamubadilleri.com sitemizin DOSYALAR bölümünde, mübadele gemilerimizden KURTULUŞ, TRABZON ve GÜLCEMAL’in ilginç hikayelerini okuyabilirsiniz.
Ayrıca mübadele gemilerimizden bazılarının fotoğraflarını da sitemizin FOTOĞRAF ALBÜMLERİ bölümünde görebilirsiniz.

www.pikovamubadilleri.com





MÜBADELE GEMİLERİMİZ


www.pikovamubadilleri.com
MÜBADELE GEMİLERİMİZDEN DUMLUPINAR
ID No: 5614258 YAPIM YILI 1889 TONİLATO 1991
İsmi Tarih İşleticinin ismi Ülkesi ve Limanı ,
CROATIA 1911 Hamburg-Amerika Liner ALMANYA Hamburg
CROATIA 1911 Dampferreederei "Merkur" GmbH (Retzlaff) ALMANYA Stettin
MARGA HEMSOTH 1918 Wilhelm Hemsoth ALMANYA Hamburg
MARGA HEMSOTH 1919 See & Kanalschiffahrts Wilh. Hemsoth AG, ALMANYA Dortmund
ALPHA 1919 HOLLANDA
MARGA HEMSOTH 1922 Wilh. Hemsoth AG, ALMANYA Hamburg
DOMLOU POUNAR 1924 Sadik Zade Freres & Co., TÜRKİYE İstanbul
DUMLUPINAR 1928 Sadik Zade Biraderler TÜRKİYE İstanbul
TEKNİK BİLGİLER: Söküldüğü Yer: SAVONA Söküm Tarihi: 29.11.1961
Cargo Ship; LPP : 88,90 m; Beam : 11,10 m; Draft: 6,83 m;
Builder : Blohm & Voss; Country of build : Germany;
Location of yard : Steinwerder; Hull number : 60
Engine : Steam expansion; BHP : 1000; Builder : same yard
www.pikovamubadilleri.com
Bahadır AKKOYUN 28/09/2014

www.pikovamubadilleri.com
MÜBADELE GEMİLERİMİZDEN NECAT
ID No: 5524829 TONİLATO 2578 YAPIM YILI 1891
İsmi Tarih İşleticinin ismi Ülkesi ve Limanı ,
WANDRAHM 1891 AG Dampfschiffs Rhederei "Hansa" ALMANYA Hamburg
HISPANIA 1894 Hamburg-Amerika Linie (HAPAG) ALMANYA Hamburg
HISPANIA 1911 Dampfer Reed. "Merkur" GmbH (Emil R. Retziaff), ALMANYA Stettin
KRETA 1914 Dampf¬Schiffs Rhederei "Union" AG, ALMANYA Hamburg
TEBEA 1917 J.Thode ALMANYA Hamburg
THEBEA 1918 Belçika Hükümeti BELÇİKA
BOSPORUS 1922 F.G.Reinhold ALMANYA Danzig
BOSPORUS 1923 Stettiner Dampfer Co. AG ALMANYA Stettin
NECAT 1925 Barzilay ve Benyame TÜRKİYE İstanbul
CELIKKALE 1963 Ahmet ve Mehmet Ksasar Kollektif Sirketi TÜRKİYE İstanbul
TEKNİK BİLGİLER: Söküldüğü yer: Kalafatyeri Söküm Tarihi: 4.9.1964
Cargo Ship; LPP : 96,00 m; Beam : 11,90 m; Draft: 7,36 m;
Builder : J.C. Tecklenborg; Country of build : Germany; Location of yard : Geestemünde; Hull number : 104
Engine : Steam expansion; BHP : 1060 , Builder : Buckauer Maschinen Fab., Magdeburg


S/S GÜLCEMAL yolcu gemisi 1874- 1950

Aşağıdaki bilgiler, Sn. Ali BOZOĞLU tarafından 6 Temmuz 2008 tarihinde www.denizhaber.com sitesinde yayınlanan yazıdan alınmıştır.

Not: Gülcemal Gemisi Fotoğraflarını sitemizin Fotoğraf Albümü bölümünde, “Mübadele Gemileri” başlığı altında bulabilirsiniz.

1924 Yılında Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Sözleşmesi gereğince Yunanistan’dan Türkiye’ye gelecek mübadilleri Selanik Limanından İstanbul ve İzmir Limanlarına taşımıştır. Bu mübadelede, Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen ; Fatma Teyze ile yapılan röportajda şöyle anlatıyordu bu hüzünlü yolculuğunu: At arabalarıyla Selanik'e gittik. Gemiye bindik. Sadece Krifçeliler değil, başka köylerin halkı da bindi gemiye. Kat kat bir gemiydi, biz en üstte geldik. Gemide çan çaldılar bir ara. Meğer ölü varmış. Ölü olunca çan çalarlarmış. Ölüyü ben de gördüm. Çarşafa sarıp, yallah denize attılar. Babama Rumca "yazık" dedim. Babam da, 'gemide ölen varsa çan çalıp haber verirler. Haber vermezlerse fırtına çıkar gemi batarmış, ölüyü hemen vermek lâzımmış' dedi. Bilmem şaka bilmem doğruydu babamın söyledikleri";
Bursa Başköy’de yaşayan İbrahim Amca’nın şöyle diyor röportajında : 1924'ün Mart ayında yola çıktık. Cevat Dayımın köyü Sübulu'dan Yansata adındaki Rum bizi Selanik'e götürdü. Köyden beygirlerle yola çıktık, Paşaköprüsü'nü geçtik. Önce Kozana'nın Yankov Köyü'nde konakladık. Akrabalarımız vardı, onların yanında kaldık. Bu arada Yansata Kozana'dan otobüs kiraladı. İki üç hane bindik otobüse. Selanik'e varınca Yansata hepimizle helâlleşti ve ağlayarak geri döndü. Selanik'te bir barakaya aldılar bizi, aşı yaptılar. İkindi vakti Gülcemal Gemisi'ne bindik. Yemeklerimizi yanımıza almıştık, rahat sayılabilecek bir yolculuktan sonra İzmir'e yanaştık. İzmir'de iki gün kaldık.
Bu hüzünlü yolculuktan sonra Eskişehir’e yerleşen Hasan Cankurtaran anılarında: Cumhuriyet ilanından sonra 1924 ' te Lozan Antlaşması gereğince Türkiye'deki Rumlar Yunanistan ' a, oradaki Türkler de Anadoluya mubadele edildiğinden, bütün hayvanlarımızı, bağ, bahçe, tarla ve evlerimizi terkederek 24 Mart 1924 ' te Gülcemal Vapuru ile 400 kişi İzmir 'e çıktık diye bahseder.
Gülcemal Belfast’ta efsane gemi TITANIC ’in sahibi olan White Star firması adına 15 Ekim 1874 tarihinde GERMANIC ismiyle denize indirilmiştir. 30 Mayıs 1875 tarihinde ilk seferine çıkan Avrupa ile Amerika arasında sadece denizyolu ile gidip gelinen yılların en lüks vasıtalarından biri olan Gülcemal’in boyu 142 metre genişliği: 14 metre su altında kalan kısmı 10 metre 5,071 gros ton ağırlığında geminin makineleri 5,000 beygir gücünde tripil (Üç genişlemeli) geminin 8 adet çift tabanlı kazanı vardı dakikada 52 devir yaparak dönen 7 metre çapındaki dev pervanesi bir teknik harikasıydı. Günde 85 ton kömür yakarak saatte 15 deniz mili üzerinde bir hıza erişebiliyordu. Bu eşsiz gemi ilk olarak1876 yılının Şubat ayında New York limanından doğu yönünde çıktığı seferde, İngiltere'ye olan 2.894 millik mesafeyi saatte ortalama 15.790 millik bir hızla geçmeyi başardı. Bu da saatte yaklaşık 29.243 km. ediyordu. Atlantik’i en kısa zamanda keteden gemilere verilen “ Mavi Kurdele “ ödülünü birkaç kez almayı hak etmiş gerçek bir transatlantik, bir denizler güzeliydi.
1893 yılında Chicago’da açılan bir sergiye iştirak etmek için görevli olarak gönderilen Ubeydullah Efendi daha sonra yayınlanan hatıralarında gemide çiçek yetiştirilen bir bahçe olduğundan söz etmektedir. “ yemek masalarının donatılmasında her gün taze olarak bu bahçeden koparılan bu renk renk çiçekler kullanıldığı” ayrıca ambarlarının belirli bir bölümünde de canlı inek beslendiğini, inekler sefer esnasında sağılıp birinci mevki yolcularına kahvaltıda taze süt ikram edildiğini belirtmektedir.
1902 Yılında gemi merkezi Liverpool’de olan Dominian Lines adlı vapurculuk şirketine satıldı. Geminin yeni adı “Ottowa “ oldu ve yeni sahibi bu gemiyle yedi yıl süre ile Avrupalı göçmenleri Amerika’ya taşıdı.
1910 yılında Nihad, Hamdi ve Abdurrahman Beylerden oluşan satın alma komisyonu tarafından beğenilip Osmanlı Seyr-i Sefain adına 25,112 altın liraya satın alındığı zaman 37 yaşında idi yeni alınan gemiye Padişah Sultan V.Mehmet Reşat’ın annesi adı olan Gülcemal adı verildi. Yolcuların çok sevdiği bu gemi özellikle düzenli posta seferleri yapmaya başladığı Karadeniz halkının sevgilisi oldu.

1914 Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinden bir süre sonra asker taşımada kullanılmağa başlandı, hatta bir ara hastane gemisi olarak ta hizmet verdi.. Gülcemal savunma amaçlı silahlandırıldı, ve Gelibolu cephesine birlikler taşıdı, ve Gelibolu’dan İstanbul’a dönerken 27 Şubat 1915 tarihinde İngilizlerin E-11 denizaltısı tarafından İmralı açıklarında torpillenerek provasından büyük bir hasar aldı. Gemi o zaman, yaklaşık 4 bin asker taşıyordu ve gemi karaya oturmadan önce çıkan kargaşadan dolayı birkaç kişi hayatını kaybetti. İngiliz denizaltısı kumandanı, üç inçlik silahlarla birlikte donatılmış birlikleri taşıyan Gülcemal’i torpillediğini öğrenince, hemen Kraliyet donanmasından kan parası “blood Money” istedi. İngilizlerin o zamanki uygulamasına göre Denizaltı subaylarına, içinde düşman askeri olan silahlı gemileri saldırarak batırdıklarında kelle başına beş pound öderlermiş. Fakat karaya oturan Türk gemisinde sadece savunma amaçlı silahlı olduğundan, mahkeme İngiliz gemicilerin taleplerini reddetti. Gülcemal, tekrar çalışabilmesi için iki yıl süreceği bir onarım için İstanbul’a çekildi
Savaş sonunda Gülcemal 1918–1919 tarihleri arasında Yunanistan ve Mısır’daki esir kamlarında tutulmakta olan Alman Askerlerini Wilhelmhaven ve Hamburg limanlarına taşıdı.
Gülcemal 1920–1921 yıllarında Dedeoğlu adlı bir Rum İşletmeci tarafından kiralanarak Köstence – İstanbul – Napoli ve Marsilya üzerinden New York’a dört sefer yaptı. Savaşlardan çok sıkıntı çeken Türkiye, yirminci yüzyılın başlarında hem İdaresini değiştirdi hem de idaresi altındaki bazı ülkelerden çekildi. Gülcemal, savaştan yeni dünyaya, aynı gemide seyahat eden Müslüman, Yahudi, Yunanlı ve diğer milletlerden göçmenleri taşıyan birkaç Türk yolcu gemisinden en önemlisiydi. Gülcemal’de tipik birinci sınıf bileti yaklaşık 200 $, Okyanusu geçen çoğunlukla göçmenlerin oluşturduğu koğuş yolcuları için yaklaşık 35 $ idi. Amerika’da vatandaş olmak gayesinde olan birçok Türk’ü de taşıdı.
Deniz Tarihçisi yazar Eser Tutel, Seyr-i Sefain Öncesi ve Sonra sı adlı kitabında Gülcemal’in Amerika gezisini şöyle anlatır. O eşsiz üslubuyla “Gülcemal’in Amerika'ya yaptığı seferler, Türk basınında geniş ölçüde yer aldı. Çıkan yazıların arasında bu seferleri büyük bir başarı olarak gösterenler olduğu gibi, Gülcemal’in başarısının çok abartıldığını ileri sürenler de vardı. İşte, 18 Aralık 1920 tarihli Vakit gazetesinde yer alan yazı:"Gülcemal Amerika'da "Nihayet Gülcemal Amerika'ya geldi. Gülcemal’in buraya gelişi, gerek Amerikan muhitinde, gerek Türk muhitinde çok tatlı bir tesir yaptı. Yıllardan beri vatanına hasret, gurbette düşmanlarının her günkü tahammül edilmez hareketleri altında biri birine sığınan, birbirine derin bir muhabbetle bağlanan küçük, fakat çok samimi Türk muhitinde o kadar büyük bir zevk ve vecd uyandırdı ki, herkes ilk defa Atlantik'in üzerinde dalgalanan Türk bayrağına mukaddes bir saygı hissiyle koştu, onu sevgili vatanının bir müjdecisi, manevi bir gölgesi olarak selamladı. Amerikalılar da akın akın Gülcemal’i, Türk kaptanlarını görmeye koştular. Bizi hala şalvarlı, yatağanlı, göçebe ve vahşi olarak tanıyan Amerikalılar bir Türk kaptanının Atlantik'i geçmesine inanamadılar. Sinemacılar, fotoğrafçılar, gazeteciler vapura koştular. Bizim kaptanlar bir, iki gün yalnız objektifler karşısında sual yağmuruna tutulup durmaya mecbur oldular. Türk hükümeti, Amerika umumi efradında lehimize bir cereyan yapabilmek için, burada on binlerce. dolar sarf etse, bu kadar muvaffak olamazdı. Şimdiye kadar Atlantik'te ilk defa dalgalanan Türk bayrağı, Türklerin medeniyet alemine girmesi gibi telakki edildi." Ama, öte yanda gazeteci Refik Halit Bey (Karay), Gülcemal’in Amerika'ya yaptığı seferlerin başarısının böylesine abartılarak anlatılması karşısında sinirleniyor, tayyarelerin kıtalararası uçuşlara hazırlandıkları o günlerde gemilerin Atlantik'in iki kıyısını epey zamandan beri komşu kapısı yaptıklarını yazıyordu. Ona göre, bu seferlerin başarısını böylesine abartmak, bizleri gülünç duruma düşürüyordu.
O güzelim Gülcemal rıhtıma bindirince...!
Ama bu seferlerin birinde, Gülcemal bir talihsizlik sonucu New York limanında yanaşacağı rıhtıma bindirerek hasara yol açtı. Amerikalılar gemiye tedbir koydular. Lütfü Kaptan, gemisini kişisel girişimleriyle hacizden kurtardı da, salimen İstanbul'a geri getirmeyi başardı. İstanbul limanına girerken, çevredeki gemilerin düdükleriyle ve rıhtımda toplananların içten gelen alkışlarıyla onu karşılamaları görülecek şeydi. “
1923’ün Aralığı, Gülcemal Vapuru New York’da bulunuyordu. Bununla Geminin hareket saati geldiğinde, gemi süvarisi Hüseyin Lütfi Bey’in limandan ayrılma izni engellendi. Birkaç sene önce New York’da, İstanbul’a dönerken denize açılmaya uygun hale getirme bakımı için malzeme alımı faturalarının ödenmemesi sebebinden, Campbell and Stuart firması tarafından bir dava açıldı. Firma avukatı, gemi ve personelle ilgili tartıştığından problem New York mahkemelerine intikal etti. Hüseyin Lütfi Bey Geminin yargılama alanı olamayacağını, onun bir devlet gemisi olduğunu ve ayrılış için iznin verilmesi gerektiğini beyan etti. Fakat gemi bırakılmadı. İki devlet arasında barış vardı, fakat Türkiye’nin Birinci Dünya Savaşı sürecindeki ittifakının Birleşik Devlerin düşmanı olmasından dolayı, diplomatik ilişki sıkıntılı idi O süreç boyunca Gülcemal’e karşı hukuki dava başladı ve Birleşik Devletler hükümeti, Türkiye ile konsolosluk temsilcisi ve arabulucu yüksek komiser İspanyol Ramirez de Villa aracılığı ile ilişki kurdu. Yüksek Mahkeme, vapur kaptanının iddiasının geçerli ve diplomatik dokunulmazlığın bu durumda hukuksal olup olmadığına karar vermeliydi Sonraki 76 gün boyunca Türk gemisi, durumun tartışmalı olmasına rağmen denizcilik tevkifi altında olmasından, New York şehri limanından ayrılması engellendi. Süvarisi, mahkemede dokunulmazlığını korudu. Avukatı, Gülcemal’in, Denizcilik Bakanlığının taşımacılık İdaresi altında, tamamen Türk mülkiyetinde olduğunu delil gösterdi. Onlar(Avukatlar), Gülcemal’in personelinin Türk Devleti tarafından işe alındığını ve ücretlerinin verildiği ve alı konduğunda süvarisinin idaresinde olduğu, Deniz Polisi tarafından tutulduğunu söylediler. Tartışmalar devam etti, karşı iddia olarak vapurun kesinlikle Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresinin mülkiyetinde olduğu, Türk Hükümetinin Denizcilik Bakanlığı üçüncü bölümüne savaşın galibi tarafından el konulduğu savunuldu. Gülcemal’de Türk bayrağının dalgalandığı, hem ulusal hem de ticari olarak kullanıldığı söylendi. Avukatlar, şirketin tartışmalı konusu olan Süvarinin ve personelinin Türk hükümetinin taşımacılık gemisi idaresinde olduğu bilgisini temin etmesine rağmen, askeri taşımacılıkta kullanılmadığında, ticari amaçlar için geminin kullanıldığı genel uygulamadır. Türk donanmasındaki tüm gemilerin de Denizcilik Bakanlığının sorumluluğundadır. Uygulamada, askeriye veya donanmada fonksiyonları olmamasına rağmen Türk askeri subayları Seyri Sefain de yöneticidir.
Jüri kararı 18 Şubat 1924’de geldi. Birleşik Devletler Yüksek Mahkemesi hâkimi McReynolds, Türk Donanmasının bir subayı olan süvarinin, donanma ile ilgili veya askeri bir görev icra etmediğini, fakat ücret karşılığı yolcu ve malzeme taşımacılığı altında ticari amaçlı kiralandığını yazdı. Milliyetini herhangi bir otoriteye karşı göstermesi gerekmez. Mahkeme böylece Gülcemal’in, diplomatik temsil hakkını tanıdı ve gemi süvarisinin evvelki ödemelerini yaptıktan sonra New York’dan ayrılmasına izin verdi.
Gülcemal Amerika’ya sefer yapan ilk ticaret gemimiz olarak Türk Sivil Denizcilik tarihine geçti. Gülcemal Cumhuriyet döneminde Karadeniz, Ege ve Akdeniz hatlarında posta seferlerinde kullanıldı.
Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal Atatürk’ünde birkaç defa bindiği bir seyahatinde Gülcemal vapurunda çektirdiği bir resim ise yukarıda bu seyahat esnasında Gülcemal Vapurunun şeref defterine kendi el yazısı ile takdir ve teşekkür ifadelerinin yer aldığı şu yazıyı yazıyor “ Müdürü Umumi Bey Efendiye, Gemi Kaptanı ve bütün mürettebatına teşekkür ederim “ yazısı Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş. Tarih ve Sanat Merkezi’nde sergilenmektedir
Gülcemal 1937 yılında hizmet dışı bırakıldı. Kaptan İhya Görgün idaresinde Haliç’e girdi ve Camialtı Tersanesi önüne demirledi ta ki 1950 yılına kadar orada kaldı. Bunca yıl ayakta kalmasını bir savaş gemisi kadar sağlam olan teknesine borçluydu İkinci Dünya Savaşının o karalık günlerini Haliç’te bağlı olarak geçiren Gülcemal 75 yaşında iken sökülmek üzere 1950 yılında İtalyan’lara satıldı.
_________________________________________________________________________
Sn. Ali BOZOĞLU tarafından 6 Temmuz 2008 tarihinde www.denizhaber.com sitesinde yayınlanan yazıdan alınmıştır.




www.pikovamubadilleri.com
Bahadır AKKOYUN 28/09/2014
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 10:36

KURTULUŞ VAPURU
BELGE 1.png
BELGE 1.png (40.19 KiB) 4471 kere görüntülendi
Kurtuluş, 1883 yılında İngiltere'nin Caird Purdic tersanelerinde yapılan buharlı bir kuru yük gemisidir. 76.5 metre uzunluğunda, 10.67 m genişliğinde ve 6.43 m yüksekliğindeki geminin ilk adı "Euripides" idi.
Değişik isimlerle Brezilya, İtalya, Rusya, Yunanistan ve Sırbistan bandırası taşıyan vapur, 1. Dünya Savaşı boyunca, nakliye gemisi olarak Rus donanmasında yer aldı.
1924'de Kalkavanzade Biraderler tarafından Sırbistan'dan satın alınan vapur, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk nakliye gemilerinden biri olarak "Teşvikiye" ve "Bülent" isimleri ile Türk karasularında hizmet verdi. Lozan Mübadillerininin Ana Yurda taşınmasında görev aldı.
1934 yılında Tavilzade Biraderler Şirketi'ne satılan vapura, "Kurtuluş" adı verildi.
Kurtuluş Vapuru, bu şirket tarafından 1941 yılında Yunanistan'a yapılacak gıda yardımını taşımak üzere Kızılay Cemiyeti'ne kiralandı. (Nazi İşgalindeki Yunanistan’da açlık hüküm sürmekteydi.)
Vapur, 20 Şubat 1942'de şiddetli bir fırtınaya yakalanarak, Marmara Adası Saraylar Köyü yakınlarında, bugün "Kurtuluş Burnu" olarak bilinen bölgede kayalıklara çarptı ve saat 9.15'de sulara gömüldü.
Ancak, gemilerin tersaneden çıkışından batışına kadar tüm geçmişini ve temel özelliklerini arşivleyen Lloyd kaydında, Kurtuluş'un batış tarihi 20 Ocak 1942, batış yeri ise Hayırsızada olarak belirtilmektedir.
Bu yanlışlık, geminin telsizcisinin kaza anında verdiği ilk S.O.S sinyalinde, koordinatı hatalı bildirmesinden kaynaklanmaktadır.
Kurtuluş Vapuru, 19. yy.'ın son döneminde seri olarak üretilen, sıradan bir buharlı gemiydi.
Seferlerinde gıda harici herhangi bir değerli yük taşımayan Kurtuluş Vapuru'nun asıl önemi, 1941- 1942 yılları arasında gerçekleştirdiği dört seferle, yaklaşık 7.100 ton gıda yardımını Atina halkına ulaştırmasıydı. Açlıktan kurtulan binlerce insanın yüreğinde "Kurtuluş" sıradan bir gemi olmaktan çıkmış, Yunanistan'da bir efsaneye dönüşmüştü. O efsane bugün hala hatıralarda yaşıyor.

BELGE 2.png
BELGE 2.png (439.89 KiB) 4471 kere görüntülendi
KURTULUŞ Vapuru hakkında burada gördüğünüz bilgi ve fotoğraflar ULUÇ HANHAN tarafından 26 NİSAN 2012 Tarihinde http://amatordenizcilik.blogspot.com ‘a gönderilen belgelerden derlenmiştir. Aşağıda KURTULUŞ Vapurumuzun ilginç hikayesini ULUÇ HANHAN’ dan okuyoruz;
“Onun fotoğrafını ilk kez Kaptan Oktay SÖNMEZ ağabeyin “ANILARDA GEMİLER- UFKUN ÖTESİNDE KAYBOLDULAR” kitabında gördüm. Geminin ilk ismi S/S Euripides, 1883 yılında İngiltere’de, Caird Purdie & Co. , Barrow Tersanesi'nde denize indirilir, Ölçüleri 76,4 m tam boy, 10,6 m en, 6,4 m derinlik, 1741 gros, 994 net ton, buhar makineli,2 silindirli, 900 beygir gücünde. Gemiye 1924 yılında Türk Bayrağı çekilir. Adı ise S/S Teşvikiye. 1934 yılında S/S Kurtuluş ismini alır. Geminin son armatörü ise İstanbul’da mukim Tavilzade Mustafa ve Kardeşleri firması.”

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 10:38

BELGE 3.png
BELGE 3.png (492.78 KiB) 4471 kere görüntülendi
“S/S Kurtuluş Anadolu Yarımadası’nın kıyılarında yer almış, irili ufaklı ve hemen hepsi o zamanlar fırtınalara karşı korunmasız açık limanlar olan şirin kasabalar, özellikle de Karadeniz-İstanbul arasında ne bulursa taşır, navlun getirir. 1939 da ikinci Dünya savaşı patlar. Avrupa’nın neredeyse yarısı Nazi mezaliminin , Hitler ordularının kaz adımları altındadır. Çok geçmeden bu adımlar Yunanistan’ı da çiğner. Yunanlı yeniden savaşa yenik ve perişan. Gestapo korkusu ve açlık içinde kıvranan komşumuza ilk dostluk eli Anadolu’dan uzanır. 6 Ekim 1941 günü S/S Kurtuluş, tam yük gıda ve tıbbi malzeme ile İstanbul’dan Pire’ye yol verir. Açlık ve hastalığa Hızır gibi yetişen Kurtuluş’u bütün Atina’lılar limana inerek sevinç göz yaşları ile karşılarlar. Seferler birbirini izler. Ne var ki altıncı seferini yaptığı 21 Şubat 1942 gecesi amansız kışın, kar ve tipi ile patlayan bir fırtınanın kurbanı olan S/S Kurtuluş Hayırsızada Kayalıklarında batar. Kurtuluş’un batışından sonra “Tunç”, “Dumlupınar”, “Konya” adlı vapurlar aynı göreve devam eder. İsmi ne olursa olsun, hangi geminin ufukta dumanı gözükse halk “Kurtuluş! Kurtuluş geldi! Diyerek sahile yığılır. Kurtuluş iki halk arasında bir dostluk simgesi olmuş bir gemidir.”

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 10:42

YUNANİSTANDA AÇLIKTAN ÖLÜMLERİN MEYDANA GELDİĞİ 1941 YILINA AİT DEHŞET VERİCİ FOTOĞRAFLAR:
BELGE 4.png
BELGE 4.png (277.3 KiB) 4471 kere görüntülendi
Yukarıda: Sokaklardan açlıktan ölen insanların cesetleri arabayla toplanıyor.
BELGE 5.png
BELGE 5.png (274.45 KiB) 4471 kere görüntülendi
Yukarıda: Bir tabut el arabasıyla mezarlığa taşınıyor.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 15:11

BELGE 8.png
BELGE 8.png (259.86 KiB) 4469 kere görüntülendi
Yukarıda: Yiyecek bekleyen aç çocuklar.
BELGE 9.png
BELGE 9.png (293.13 KiB) 4469 kere görüntülendi
Yukarıda: Yiyecek bulma umuduyla çöpleri karıştıran bir insan.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 16:18

TRABZON YOLCU GEMİSİNİN İLGİNÇ HİKAYESİ
ENOSSİSİ NASIL ZAPT ETTİK?
Yazarı: Sadi Borak, Hayat Tarih Mecmuası - Temmuz 1969

BEŞGE.png
BEŞGE.png (28.59 KiB) 4468 kere görüntülendi
Bir deniz serüveni ki, resmî belgeleri yayınlanmamış olsaydı, inanılması pek güç gelirdi. Kahraman denizcilerimizin bu hayret verici serüvenine geçmeden önce o günlerin havasına bakalım:
Yıl 1922... Nisan ayının ortaları... Türkiye, ölüm - kalım mücadelesinin son taarruzuna hazırlanmaktadır. Ordu yeniden donatılacak, silâh ve cephanelerle taarruz gücü arttırılacak, sonra umumî taarruza geçilecek ve düşman, Misak-ı Millî sınırları dışına atılacaktır. Bütün bunlar için paraya, pek çok paraya ihtiyaç vardır. Bu devre, Türkiye'nin bir kader anıdır. Bu mücadelenin parolası "Ya istiklâl, ya ölüm" dür. İşte o günlerde Ankara'ya inanılması güç şöyle bir ihbar yapılıyor;

"Bugünlerde Novorosisk limanından hareket edecek Yunan bandıralı Enosis gemisinde çok miktarda altın, gümüş ve pırlanta vardır. Gemi Karadeniz'den geçerek Yunanistan'a gidecektir."
Çok sevindirici, fakat inanılması güç bir ihbardı bu. Çuvallar dolusu altınlar, gümüşler ve pırlantalar... Sanki Kırk Haramîler'in hazinesi... Haberi ulaştıran Novorosisk Türk konsolosluğunda görevli bulunan Firuz Bey'dir. Ankara, Trabzon Nakliyat-ı Bahriye Komutanlığına derhal şu emri verir;
"Enosis gemisi mutlaka zapt edilecektir."
Trabzon Nakliyat-ı Bahriye Komutanı Binbaşı Fahri Bey bu emri alınca derhal gerekli teşebbüslere geçer. Verilen bilgilere göre Enosis 22 nisanda Novorosisk'den Boğazlar'a doğru hareket edecektir. Fakat elde hiç bir deniz aracı yoktur. Enosis neyle zapt edilecektir? Ruslar tarafından verilmiş olan arızalı iki gambotun aylar süren onarımı da henüz bitmiştir ve bu gambotlar, teslim alınmak üzere o tarihte Novorosisk limanındadır. 1 numaralı gambotun süvarisi Necati Bey, 2 numaralı gambotun süvarisi de Reşad Bey'dir. Her iki gambotun topları ve cephaneleri Trabzon şehrindeki depoda muhafaza edilmektedir.
Gambotları Rusya'dan getirtmek, silâhla donatmak, sonra da sefere çıkartmak için vakit yoktur. Fakat ne olursa olsun, bu Kırk Harami hazinesini ele geçirmek için mutlaka bir şeyler yapmak, çareler düşünmek lâzımdır. Şimdi, tasarlanan planın nasıl tatbik edildiğine bakalım.
1922 nisanının 18. salı günü... Gambotların topları ve mermileri bu gece Şahin Motoruna yüklenecek, Novorosisk'e götürülecek, karanlıktan faydalanılarak silâhlar gambotlara yerleştirilecektir. Top ve mermilerin, Rus gözcülerine ve Yunan personeline hissettirilmeden gambotlara yüklenmesi gerekmektedir. Ufak bir Şüphe bütün planlan altüst edebilir. Hepsi,

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 19:40

yüklendikleri bu nazik görevin önemini de, güçlüğünü de biliyor. Diğer taraftan Enosis'in zaptı da, yılanın fili yutması gibi zor bir iş. Gambotlar, 9500 tonluk Enosis'in yanında güvercin kadar küçük kalıyor. Fakat ne zarar? Barbaros torunlarının cesareti büyük, moralleri kuvvetli, başarılarına güvenleri de sonsuzdu.
Şahin motoru nihayet gece yarısı Novorosisk limanına girdi. Hemen işe koyuldular. Gönüllü fedailerin solukları, denizin hışırtısında eriyordu, işlerini o kadar soğukkanlılıkla gördüler ki, ne Ruslar, ne de Enosis kuşkulandı. İki ton benzin, 15 günlük de kumanya almışlardı. Topladıkları haberlere göre Enosis nisanın 22'sinde hareket edecekti. O tarihe kadar Novorosisk limanında kalamazlardı. En az iki gün önce açılmak, sonra Karadeniz'de hesaplaşmak gerekiyordu.
İki gambot, bu tarihî görevlerini yerine getirmek üzere nisanın yirminci perşembe günü saat sekizde limandan uzaklaştılar. İki kardeş gambot, Karadeniz sularında bu iki günü nasıl geçireceklerdi? Deniz ortalarında dolaşmak dikkati çeker ve tasarlanan baskın hareketi suya düşebilirdi. Fazla uzaklaşmaları da uygun değildi. Oralardaki limanlardan birine sinmek ve avı beklemek gerekiyordu. En uygun yer de Rusların Gelincik limanıydı. Fırtına yok, deniz durgun. Ama hangi mazeretle sığınacaklardı. Personel bunları düşünürken, 2 numaralı gambotun bacasından birden siyah dumanlar fışkırmaya başladı. Bu, bir yangın başlangıcıydı. Gambotu yedeğe alarak hemen Gelincik limanına sığınmak ilk hatıra gelen kurtuluş çaresi oldu. öyle yaptılar.
Fahri Bey, gambotun bozulduğunu, tamir için bir, iki gün limanda kalmak zorunda olduklarını Sovyet memurlarına anlattı ve gerekli izni aldı. Evvelce düşünülmüş planın birinci dönemi böylece başarı ile sonuçlanmıştı. Çünkü, Reşad Bey'in komuta ettiği 2 numaralı gambotta çıkan yangın sahtedir ve Rus makamlarını aldatmak içindir. İşler bu noktaya kadar yolunda gitmişti. Ertesi günü Enosis, Novorosisk limanından kalkacak, ondan sonra büyük serüven başlayacaktı. 22 nisan günü bütün gözler ufukta seyyar definenin belirtilerini gözledi. Plan başarı ile uygulanırsa Deniz Nakliyat Kumandanlığı değerli bir gemiye kavuşacak, devlet de, orduyu donatacak büyük bir servete sahip olacaktı. Savaş kurallarının meşru neticesiydi bu.
O gün bu tatlı hayallerle akşamı ettiler. Enosis'ten hiç bir belirti yoktu... 23 nisan sabahı yine bütün gözler ufuklarda Enosis'in siluetini boşuna aradı. Yapılan ihbara göre Yunan gemisinin 22 nisanda hareket etmesi gerekiyordu. Halbuki ayın 23'ü olmuştu ve gemi hâlâ görünürlerde yoktu. Bu limanda da daha fazla kalamazlardı. Çünkü Gelincik'te çok Rum vardı. Bunlar, alış-veriş için sık sık Novorosisk'e gidip geliyorlardı. Ufak bir şüphe bütün planları suya düşürebilirdi.
Enosis'in niçin hareket etmediğini öğrenmek gerekiyordu. Bu casusluk görevini 2 numaralı gambot kaptanı Reşad Bey'e verdiler. O da balıkçı kılığına girerek yolcu motorlarıyla Novorosisk'e gitti. Liman kahvelerinde ve meyhanelerinde Yunan tayfalarına sokuldu. Geminin 25 nisanda hareket edeceğini öğrendi. Reşad Bey bu haberle döndükten sonra gambotlar 25 nisan öğleden evvel Gelincik limanından çıkıp, 3 mil ilerideki Mezip koyuna girdiler. Oradan İndekopas burnuna yol aldılar.
Nisanın 26. günü, güneşin batmasına bir saat kala, gambotun güvertesinden bir sevinç çığlığı koptu. Bütün gözler deniz erinin işaret ettiği noktaya çevrildi. Novorosisk ile Gelincik burnu arasında bir duman görünmüştü. Bu Enosis'ten başkası olamazdı. Hemen o tarafa yol verdiler. Biraz sonra dumanların ardından Enosis'in silueti meydana çıktı. Av, torbaya girmek üzereydi.
Her an avlarına yaklaşıyorlardı. Bu sırada üzücü bir hâdise oldu: 2 numaralı gambot, makinelerindeki arıza yüzünden durmak zorunda kaldı. Bu, Gelincik limanına girerken plan gereğince uygulanmış sahte bir arıza da değildi. Gerçekten bir arızaydı. Durum kritikti ve
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 19:41

kaybedilecek vakit yoktu, 1 numaralı gambot tek olarak Enosis'e doğru yoluna devam etti. Kıyıdan 35 mil uzakta Enosis'in iskele tarafına yaklaştı ve "dur" emri verdi. Enosis, kendisine göre pek cüce kalan bu gambotçuğun "dur" emrine aldırmadı; hiç bir şey olmamış gibi yoluna devam etti.
Aynı anda gecenin karanlığında bir şimşek çaktı ve müthiş bir Ateş saati gürültü koptu; Enosis'in baş tarafından bir su hortumu havaya yükseldi. Enosis'in kaptanı işin şakası olmadığını anlayınca gemiyi hemen durdurdu. Güverteden "teslim, teslim" sesleri yükseliyordu.
Bu sırada, makinesindeki bozukluk onarılan 2 numaralı gambot da 1 numaralı kardeşine yetişti. Bu iki gambottan silâhlı 5 er, emekli yüzbaşı İzzet komutasında gemiye çıkarıldı. İlk iş olarak geminin telsizine el kondu ve dünya ile ilişkisi kesildi. Gemide, mürettebat dahil, 100 yolcu vardı. Bu kadar insan 5 ere kayıtsız, şartsız teslim olmuştu. İki gambot, Enosis'i yedeklerine alarak Batum'a doğru yol aldılar. Her şeye rağmen tehlike savuşturulmuş değildi. Düşman savaş gemilerine rastlamaları her an mümkündü. Böyle bir tehlikeyi önlemek için gambotlardan biri önden giderek keşifte bulunuyordu.
Enosis'in ele geçirildiği 27 nisan hâdisesiz geçti. Deniz sakindi. Fakat 28 nisan sabahı her şey birden değişti. O sakin deniz, sanki bir canavar olmuştu. Karadeniz'in pek ender gördüğü yıldız - karayel fırtınası, gemilerin üzerinden aşarak, onları yutmaya çalışıyordu. Fedailer korkuyorlardı, ama canları için değil; ellerine geçirdikleri büyük hazine denizlere döküleceği için...
Çok zorlukla ve büyük tehlikeler atlatarak Hopa'ya vardılar. Fakat demirlemek ve çapa tutturmak mümkün değildi, işaretler vererek, tüfekler atarak sahilden bir vasıta istediler. Bir taka, her türlü tehlikeyi göze alarak dalgalara atıldı. Takanın fedakâr sahibi aracılığı ile Enosis'in zapt edildiği haberini Ankara Bahriye Dairesi'ne ulaştırdılar.
Gemi 1 Mayıs 1922 tarihinde Trabzon Limanına ulaştı. Burada yapılan törenle gemiye Türk bayrağı çekilerek ‘TRABZON’ adı verildi. Sıra gemide olduğu söylenen hazineyi bulmaya gelmişti. Geminin bütün yükü boşaltıldı. Gemideki navlunun değerinin, o gün için yüksek bir meblağ olan 250.000 Lira olduğu tespit edildi. Ancak, dillere destan hazinden bir eser yoktu. Bu arada navlun arasında bulunan daktilo makinesi incelenirken içinden pırlanta yüzük ve küpeler döküldü. Bu olay sonucunda gemi ne kadar arandıysa da başkaca hazine sayılabilecek değerli bir şeye rastlanmadı. Gemiyi defalarca baştan aşağı aradılar, hazineden eser yoktu. Herkesi ayrı ayrı sorguya çektiler; kaptanından dümen neferine kadar hiç biri ipucu vermedi.
Trabzon Vapuru seferlere başladı. Kurtuluş Savaşı’nda kullanılan uçaklarımızı Rusya’dan getirdi, Zonguldak’tan da kömür nakliyesi yaptı. Çoğunlukla Karadeniz limanları arasında yolcu ve yük nakliyesinde kullanıldı. Üzerinden bu kadar zaman geçtiğinden gemide ki hazineden umut kesilmiş, hatta unutulmuştu.
Aradan dört ay geçti. Bir gün, Enosis in Doğuda, harp esiri olarak tutulan 2. kaptanı yetkililere başvurdu. Özgürlüğünün verilmesi karşılığında gemideki hazinenin yerini söyleyeceğini beyan etti. Verdiği bilgiler sonucu 2. kaptanın kamarasının döşeme tahtaları sökülünce çok miktarda altın ve gümüş para bulundu. Söz verildiği gibi 2. kaptan serbest bırakılarak memleketine gönderildi.
Bunu duyan tutuklu çarkçıbaşı da başvuruda bulunarak gemide başka hazine olduğunu serbest bırakılması halinde yerini göstereceğini bildirdi. Geminin her yanı defalarca aranmış olduğundan önce çarkçıbaşının söylediklerine inanılmadı. Ancak, çarkçıbaşının detaylı tarifi sonucu geminin kazan dairesi ve kömür ambarı tekrar arandı ve pis sintine sularının içinden
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 19:47

toplam 11 çuval altın çıkartıldı. Elde edilen hazinenin değeri 1.000.000 Lira civarındaydı. Bu para Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’ne devredildi Büyük taarruz öncesi bu servet, yoktan var olmaya çalışan Ankara için yeni bir hamle gücü oldu.
Aynı yıl içinde Samsun'daki Deniz Ganimetleri Mahkemesi, Enosis vapurunun zaptının meşruluğuna karar verdi. Lozan Barış Anlaşması'ndan sonra da yine mahkeme kararıyla, ‘Ganaim-i Bahriye’ yasasına göre ancak 60.000 Lira değer biçilen Enosis Gemisi’nin yarı değeri olan 30.000 Lira 1 ve 2 numaralı gambotların personeline dağıtıldı.
Trabzon vapuru da uzun yıllar Denizyollarında sefer yaptıktan sonra emekli oldu. 1934 Yılında da hurdaya ayrılarak sökülmek üzere satıldı.
Yazarı: Sadi Borak, Hayat Tarih Mecmuası - Temmuz 1969

ENOSSIS / TRABZON GEMİSİ HAKKINDA TEKNİK BİLGİ
TİP: Nakliye gemisi
YAPIMCI: Kockums MV, Malmö
DEPLASMAN: 632gt, 369nt, 1200tdw
BOYUTLAR: L 52.3m, B 8.1m, D 3.9m
TEKNE: Çelik
MAKİNE TAHRİKİ: Buharlı, 1 şaft
ANA MAKİNE: 1 triple 3 cyl, – ihp, Kockums
KAZAN: 1 ADET Scotch, Kockums
HIZ: 8 Deniz Mili
YAKIT: Kömür
MÜRETTEBAT: 25 kişi
SİLAH DONANIMI: Silahsız
Ele Geçiriliş tarihi: 26.04.1922
TCDİ Trabzon (Yd No 57)
Sipariş ediliş ve Kızağa konuluş tarihi: 1891
1891 Franz Trelleborge Anf Ny. Akt., Trelleborg.
1918 Franz Rederi A/B Baltic-France, Göteborg. (FRANSA)
1920 Enossis G A Dracoulis, Piraeus. (PİRE – YUNANİSTAN)
26.4.1922 1 Numaralı Osmanlı motor ganbotu tarafından Kara Deniz’de ele geçirildi, savaş Ganimeti olarak Trabzon Limanına getirildi.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GEMİLERİMİZ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Kas 2019, 19:52

1.5.1922 Trabzon ismi verildi. Törenle Türk Bayrağı çekildi. 1923 ve 1924 yıllarında Lozan Mübadillerinin Ana Yurda taşınmalarında büyük hizmetlerde bulundu.
1924 yılı sonunda Gölcük’de bağlandı.
1934 Hurda olarak, Sökülmek üzere satıldı.
BELGE 1.png
BELGE 1.png (204.09 KiB) 4465 kere görüntülendi
ENOSSİS’İ ELE GEÇİREN TÜRK GAMBOTLARI:
1. No.Lu Gambot (Süvarisi Necati Bey)
2.No.lu Gambot (Süvarisi Reşat Bey)
[
/size]
BELGE 2.png
BELGE 2.png (59.5 KiB) 4465 kere görüntülendi
1 ve 2 No. lu Gambotların Trabzonda törenle teslim alınışı. Ekim 1921
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir