ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Girit Konulu Filimler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Eyl 2021, 16:35

Mehmet Bey eşine Yunanistan'a tatile gitmeyi teklif eder. Eşi bu teklife sıcak bakmasına rağmen Mehmet Bey’e "Gavurlar bizi orada kesmez değil mi?’ diye sorar. Mehmet Bey’in eşinin ona bu soruyu yöneltmesinden iki toplum arasındaki önyargıların ne denli içkin olduğunu anlamaktayız. Elbette bu durum mübadelenin fazla tepki toplamaması ve içselleştirilmesi adına bir algı yönetiminin neticesi olarak gösterilebilir. Zira kimse Yunanistan'a turist olarak gidip öldürülmemiştir. Ölümler mübadele zamanında sağlıklı yaşam koşulları yeterince sağlanmadığı için gerçekleşmiştir. Ancak bu bilinçli olmayan, yalnızca bazı spekülasyonlarla tayin edilen düşüncelerin tesirinde kalan Mehmet Bey’in eşi bu şekilde bir endişeye kapılmaktadır.

Mehmet Bey’in damadı belediyedeki işinden kovulduğunda, belediye başkanına yaptığının yanlış olduğunu ima ederek ‘Halkın da söyleyecek iki çift lafı vardır" der ancak filmin hikâyesinin anlatıcısı Ozan burada devreye girer ve ‘Yoktu.’ der. Ozan, babasına açılan davalara kimsenin sesi çıkmadığından ve babasının tahmin ettiği gibi halkın söyleyecek hiçbir sözü olmadığını üzülerek belirtir. Bu noktada film metninin izleyiciye söylediği, haksız ve haksızlık karşısında birleşerek onu engellemek adına her şeyin yapılması gerektiği durumlarda, bireyin kendisi gibi olmadığı ya da kendisi gibi kabul etmek istemediği kişi için söyleyecek lafının olmayışıdır. Yönetmenin eleştirisini yaptığı durum tam olarak budur. Yeri geldiğinde aynı havayı soluduğu kişi haksızlığa uğradığında onun hakkını savunmak ya da onun yanında yer almak için, karşısındaki kişinin de kendisi gibi olması gerektiğine inanmak. Halkın, Yunanistan kıyılarından gelen içki şişesinin zehirli olabileceğini düşünmesi de ayrıca ne durumda olunursa olunsun hala yıllar boyu oluşturulan kalıpların ve sanrıların üzerinden hareket edildiğinin, bu önyargıların toplum üzerinde etkisinin devam ettiğinin göstergesidir.

Mübadiller, mübadele sırasında evlerini, komşularını, kısaca hayatlarını geride bırakırlar. Türkiye’ye gelen mübadiller Yunan halkıyla ‘kardeşim’ diyerek vedalaşır. Aradan ‘Defolun Türkler, defolun vatanımızdan.’ sözleri duyulur. Buna karşılık bu şekilde bağıran kişiye Yunan bir kadın ‘Bunca senelik komşularımız onlar.’ şeklinde tepki gösterir. Adam ise, ‘Türkten dost olur mu? Öldürmediğimize dua etsinler’ der. Karşılıklı hoşgörü ve birbirlerini olduğu gibi kabul etme çerçevesinde bu gibi savunma mekanizmaları geliştiren bireyler birbirlerini yabancı olarak tanımlamakta, ötekileştirmektedir. Bu her iki taraf için de sorunlu bir durumdur. Birey artık karşısındakini etnik kimliğinden dolayı öldürme hakkını kendisinde görecek bir yapıya bürünmüştür. Bu bağlamda mübadele yıllarca daima kapalı kapılar arkasında kalarak yüksek sesle söylenmeyen kin ve nefretin dışavurumunu hızlandırmıştır.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Eyl 2021, 16:36

Bu durum Mehmet Bey’i geçmişine daha da yaklaştırmış ve Araf’ta kalan kimliğini daha çok arar hale getirmiştir. Filmin sonunda, Mehmet Bey denize bıraktığı şişelerin ulaşmadığı bir zamanlar yaşadığı topraklara kendisi, yine vaktiyle geldiği yolla yani denizle dönmek ister. Mırıldandığı Yunanca bir şarkı ile kendini 'var' hissedeceğini düşündüğü toprakların sularına doğru bırakır kendini. Ancak ülkeler arasındaki gelişimlere bakıldığında mübadeleye zorlanan insanların geldikleri yerle de bağlantısı ve orada kabul görme, benimsenme ihtimali de kalmamıştır. Anavatanlarında ise, kabul görme biçimleri hafızalarını silmelerine bağlı hale getirildiği için hiçbir zaman gerçek hayatta karşılığını bulamamıştır.

Mehmet Bey artık ölmüştür.

Torunu Ozan, Yunanistan'a dedesinin geldiği topraklara onun insanlarını bulmaya gider. Ozan’ın adres sorduğu herkes ‘Gel Türk, biz Türkler Yunanlar dostuz, sorun yok, bunların hepsi politik.’ der ve Ozan’a oldukça misafirperver davranırlar. Yönetmenin bu noktada vurgulamak istediği de aslında bireylerin değil yönetimlerin birbirlerini ötekileştirdiği ve 'düşman' adı altında 'öteki'ni yarattıklarıdır. Nitekim birbirini tanımayan insanların birbirlerine 'düşman' olması, gönderdiği yiyecekten dahi şüphelenmesi, oluşması mümkün olmayacak ölçüde büyük siyasi amaçları barındırmaktadır. Bireysel olarak hiçbir sorunu olmayan kişiler devlet politikalarının kurbanı olmaktadır. Devlet politikaları ile birbirine sırt dönen toplumlar, tamamen politik unsurlarla birbirlerini ötekileştirmektedir. Bu politikalardan zarar gören yine bu ayrıştırmaya maruz kalan toplumlardır. Öyle ki onlar, farklılıkların zenginlik olduğunu unutarak ya da unutturularak hep eksik kalmakta ve travmatik bir yaşam sürdürmektedir.

‘Her şey bıraktığın gibi duruyor dedem, bir mutlu son yakıştı sana şimdi.’ diyen Ozan da bunu bir nebze dile getirmektedir. İnsan her daim insan, ancak düşüncelerin, görüşlerin yaşanmışlıkların oyunları, insani istemlerden biri olan 'aidiyet'i baltalamaktadır. Herkesin bir şekilde bir isme sahip olması nasıl ki o kişiye bir hüviyet ve tanınmamadan ötürü bir hürriyet sağlıyorsa toplumlar için 'kimlik' de o derece önemlidir. Aksi durumda tıpkı kimliğini kaybeden birey gibi, nerede doğduğu, nerede yaşadığı; adı, 'soy'adı, ve en önemlisi hangi topraklara ait olduğu bilinmez. Bu da yaralı ve eksik bir toplum ortaya çıkarır ki bu nedenle bu gibi toplumların anavatanı ‘Araf' olur.

Ozan dedesinin yazdıklarını okuyunca şu yorumu yapar: ‘İki denizin birleştiği yerde, gitmekle gidememenin tam ortasında mı yazmıştın bunları.’ Ozan’ın bahsettiği gitmekle gidememek arasında Mehmet Bey’in sıkışıp kaldığı yer aslında birey için tam olarak

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Eyl 2021, 16:37

‘Araf’tır’. Geldiği topraklarda ‘Türk tohumu’, yerleştiği topraklarda ise ‘gavur’ olarak daima ötekileştirilen Mehmet Bey, ailesiyle mübadele sonrası gelip yerleştiği topraklarda yeni bir kimlik ve aidiyet hissi arayışındayken yaşadıklarından, bu sürecin onun için ne kadar zorlu ve yıpratıcı olduğunu çıkarabiliriz. Şüphesiz insanlığın ‘biz’ olmasında yaşanılan acıların büyük katkısı vardır. Ancak bu gibi durumlar toplumun aynı zamanda travmalarıdır. Bu travmaların toplum olarak hep birlikte üstesinden gelinmediği takdirde, bu acılar ve travmalar toplumun sırtında bir kambur gibi durur.

SONUÇ


Günümüzde, Türkiye’de ve dünyanın farklı ülkelerinde halen, geçmişte yaşanan toplumsal sorunların etkileri günlük yaşamın içinde hissedilmektedir. Bu çalışmada da gerek Türkiye açısından gerekse Yunanistan açısından olsun hazin sonuçlara yol açan Türk-Yunan Mübadelesi ele alınmıştır. Genel olarak bakıldığında mübadillerin, mübadelenin ilk yıllarında veya mübadele sırasında sıkıntı yaşadıkları düşünülse de, aslında toplumun bünyesinde mübadele ile açılan yara hiç de kolay sarılamamıştır. Özellikle de belli bir tarafa aitlik çerçevesinde oluşturulan söylemler mübadillerin ötekileştirmenin yanı sıra, anavatanlarında ‘yabancı’ hale gelmelerine neden olmuştur.

‘Dedemin İnsanları’ filminde de örneklendiği üzere, bu ‘yabancı’laştırılma süreci dededen toruna aktarılmış, geçmişte mübadiller için devlet erkince oluşturulması gereken söylem, halkın eliyle şekillenmeye terk edilmiştir. Ancak halk da her toplumda olduğu gibi evi olan vatanına gelen bu ‘zorunlu’ misafirlere karşı pek de misafirperver davranmamış, kendi kültürünün dışında kalan bu kişileri iç alanına almamakta direnmiştir. Türkiye’nin bazı bölgelerinde (örneğin Trakya/Doğu Trakya) yerli halka baskın gelen mübadil nüfusların olmasının yanı sıra, Batı Trakya’dan uzaklaştıkça bu durum filmde anıldığı gibi, mübadilleri mevcut kimliğe dâhil etmediği için Anadolu’nun ‘yeni öteki’si haline getirmiştir.

Bilindiği üzere kişiler yaşadıkları sevinçleri ve hüzünleri her daim kültürel yaklaşımlarına göre bazen bir şarkı/türkü içinde bazen bir kitabın sayfalarında bazen de bir beyaz perde de ifade etme gereği duymuşlardır. ‘Dedemin İnsanları’ filminin yönetmeni Çağan Irmak’ın da dedesi Mehmet Bey’e atfettiği ve birçok insanın ortak hikayesi olan bu filmde de nüfus mübadelesi sonrasında elde kalan acıları izleyicisiyle paylaşmıştır. Anlatılan hikayenin mübadele ile ortaya çıkan sorunlara dikkati çekmesinden ötürü, filmi sinematografik olmanın ötesine taşımıştır. Keza filmde iki ülkenin açıklarından kıyısına
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Eyl 2021, 16:39

uzanamayan ama aynı zamanda her iki ülke ile bağı olan gittikleri toprakların ‘öteki’leri mübadiller, tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi kimlikleri ‘araf’ta kalmıştır.

KAYNAKÇA


ANDERSON, B., “Imagined Communities”, Verso, Londra – New York, 1990.

ASSMANN, Jan, “Kültürel Bellek: Eski Yüksek Kültürlerde yazı, Hatırlama ve Politik Kimlik”, Çeviren: Ayşe Tekin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2001.

BLANCHARD, R., “The Exchange of Populations between Greece and Turkey”, Geographical Review, Sayı: 15, No. 3, 1925.

CASTELLS, M., “Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Kimliğin Gücü”, İkinci Cilt, Çeviren: Ebru Kılıç, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006.

HALL, S., “Kültürel Kimlik ve Diaspora” içinde J. Rutherford, (Derleme). “Kimlik: Topluluk/Kültür/Farklılık” Çeviren: İrem Sağlamer, İstanbul: Sarmal Yayınevi, 1998.

JORDON, G. ve WEEDON C., “Cultural Politics: Class, Gender, Race and Postmodern World” Oxford: Blackwell, 1995.

KAYAM, H. C.“Lozan Barış Antlaşmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun TBMM’de Görüşülmesi”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Cilt: IX, Sayı: 27, 1993.

KODAMAN, Ö., “Türkiye İle Yunanistan Arasında Nüfus Mübadelesi”, Yüksek Lisans Tezi, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, 2008.

ORAN, B., “ Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2002.

ÖZTÜRK, D., (Kitap İncelemesi), YILDIRIM, O. (2006) “Diplomasi ve Göç: Türk-Yunan Mübadelesinin Öteki Yüzü”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 6, Sayı 24, 2010.

POYRAZ, T. Ve ARIKAN, G., “Avrupa-Türkiye İlişkileri ve Dönemsel Olarak Değişen

“Öteki” Tanımları”, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 20, S: 2, Ss.61-71, 2003.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ARAFTA KALAN KİMLİKLER: “DEDEMİN İNSANLARI” FİLMİNİN SÖYLEM ANALİZİ Aysel AY Seher MİDİLLİ Bahar TUGEN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Eyl 2021, 16:39

SPİVAK, G. C. “Can the Subaltern Speak?” Marxism and the Interpretation of Culture içinde. Der: C. Nelson ve L. Grossberg, Urbana ve Chicago: University of Illinois Press, 1988.

ZÜRCHER, E.J., “Greek and Turkish Refugees and Deportees, 1919-1924”, Web Erişim: www.transanatolie.com/english/turkey/ turks/ottomans/ejz18.pdf., 2014.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 1 misafir