DOĞU AKDENİZ’DE TAHRİP OLAN BİR KÜLTÜR MİRASI: GİRİT’TE TARÎKATLAR ve TEKKELER 1

Girit Konulu Dergiler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

DOĞU AKDENİZ’DE TAHRİP OLAN BİR KÜLTÜR MİRASI: GİRİT’TE TARÎKATLAR ve TEKKELER 1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 18 Tem 2019, 22:55

DOĞU AKDENİZ’DE TAHRİP OLAN BİR KÜLTÜR MİRASI: GİRİT’TE TARÎKATLAR ve TEKKELER


Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -215-

DOĞU AKDENİZ’DE TAHRİP OLAN BİR KÜLTÜR MİRASI: GİRİT’TE TARÎKATLAR ve TEKKELER

A Inheritance Of Culture Which Was Ruined In East Mediterranean: Orders And Dervish Lodges In Cretan

Dr. Selami ŞİMŞEK∗

ÖZET

Girit fethedildiği günden bu yana siyasî, sosyal ve kültürel hayatımızda olduğu gibi, dinî ve tasavvufî hayatımızda da önemli bir yere sahiptir. Burada başta Bektaşiyye tarîkatı olmak üzere, Halvetiyye, Celvetiyye, Mevleviyye, Kâdiriye, Üveysiyye ve İdrisiyye tarîkatlarının faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Horasanlı Derviş Ali Dede, Horasanlı Şeyh Mehmed, Derviş Ali Baba, Saffet İlhamî Baba, Mustafa Dede, Ali Resmî Efendi, Hacı Sırrı Baba, Ahmed Meâbî Efendi, Çıkrıkçı Mustafa Efendi, Salacıoğlu Mustafa Celvetî, Süleyman Şemsi Dede, Hüseyin Hüsnü Giridî, Ahmed Hikmetî Efendi ve Ahmed Muhtâr Efendi Girit’te yetişmiş önde gelen sûfî şahsiyetlerdir. Horasanlı Dergâhı, İbrahim Baba Dergâhı, Mağaralıköy Dergâhı, Hasan Baba Dergâhı, Resmo Dergâhı, Hindî Câfer Baba Tekkesi, Şeyh Esedüddin Hankâhı ve Cebehâne Tekkesi, Celvetî Ali Efendi Tekkesi, Hanya Mevlevîhânesi ve Karabaş Tekkesi ise Girit’te kurulan meşhur tekkelerdir.

Anahtar Kelimeler: Doğu Akdeniz, Girit, Tarîkat, Tekke. ABSTRACT

Cretan have been an important position since it conquered like being in political, social and cultural life however in religious and mystical life. Bektashiism, Halvetiye, Jilwatiyya, Mevlevi, Kadiriye, Üveysiye and İdrisiyye are main orders which did activities in Cretan. Derviş Ali Dede from Horasan, Şeyh Mehmed from Horasan, Derviş Ali Baba, Saffet İlhamî Baba, Mustafa Dede, Ali Resmî Efendi, Hacı Sırrı Baba, Ahmed Meabi Efendi, Çıkrıkçı Mustafa Efendi, Salacıoğlu Mustafa Celveti, Süleyman Şemsi Dede, Hüseyin Hüsnü Giridi, Ahmed Hikmeti Efendi ve Ahmed Muhtar Efendi are characters of sufi who are prominant in this field. Horasanlı Dervish Convent, İbrahim Baba Dervish Convent, Mağaralıköy Dervish Convent, Hasan Baba Dervish Convent, Resmo Dervish Convent, Hindi Cafer Baba Dervish Lodge, Şeyh Esedüddin Dervish Lodge ve Cebehâne Dervish Lodge, Jilwati Ali Efendi Dervish Lodge, Hanya Mevlevikhane, Karabaş Dervish Lodge were the important dervish lodges that established in Cretan.

Keywords: East Mediterranean, Cretan, Order, Dervish Lodge.

∗ Öğretmen, Erzurum.

TAED 32, 2007, 213-244 -216- S. ŞİMŞEK: Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür Mirası: Girit’te Tarikâtlar ve Tekkeler

1 Resmo’ya ait kadı sicilleri de bu tarihi doğrulamaktadır. Bkz. A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, “Newly Discovered in Turkish Archives: Kadi Registers and Other Documents on Crete”, Turcica, Tome: 32, (2000), ss. 447-463

2 Cemal Tukin, “Girit”, İA, IV, 791-804.

3 Bu konuda bkz. Tahmisçizâde Mehmed Mâcid, Girit Hatıraları, Haz. İ. Miroğlu, İ. Şahin, İst. 1977; Mehmet Ali Gökaçtı, “Fotoğrafların Öyküsünde Bir Zamanlar Girit”, Tarih ve Toplum, Sayı: 192, Aralık 1999, s. 17-23.

4 Girit’teki kültür hayatının ne denli dinamik olduğunu gösteren bir başka örnek de, buradan yetişen şâirlerdir. Şuârâ tezkirelerinde Giritli şâirlere rastlandığı gibi, yazarı bilinmeyen bir mecmûadan, bilhassa Girit’te XVII. ve XIX. asırda yetişmiş pek çok şâir ve yazarın adlarını biliyoruz. Geniş bilgi için bkz. Ahmet Sevgi, “Giritli Şairler”, Selçuk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Dergisi, 1992-1993, No: 7-8, Konya 1994, s. 33-35; Filiz Kılıç, “Giritli Divan Şairleri”, Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, Sayı: 32, Kış 2004, s. 275-279.

5 Bkz. Cemal Tukin, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Girit İsyanları-1821 Yılına Kadar Girit”, Belleten, c. IX, Sayı: 134, Yıl: 1945, s. 196.

Giriş

Türkler tarafından tam anlamıyla XVII. asırda fethedilebilen Girit, Doğu Akdeniz’in Kıbrıs’tan sonra en büyük adası ve Ege’nin kilidi olup, stratejik yönden büyük bir öneme sahiptir.

Girit, 8259 km2’lik büyüklüğüyle hemen hemen Kıbrıs kadar bir ada olup, Anadolu’nun güneybatı ucunda Akdeniz’le Ege’nin birleştiği yerde bulunmaktadır. Osmanlı’nın en son fethettiği adalardan birisidir. Sultan İbrahim devrinde Kaptan-ı Derya Yûsuf Paşa bugün Girit’in merkezi konumunda olan Hanya kalesini fethetmiştir(1645)1. Ada Venedikliler’le yıllarca süren mücadele sonucunda 1669’da tamamen Osmanlı’nın eline geçmiştir. 1913’te Yunanistan’a verilene kadar merkezi Kandiye olan imtiyazlı bir eyalet olarak kalmıştır2.

Günümüze ulaşan eserlerden, burada Türk hakimiyeti döneminde oldukça yoğun bir kültür hareketini müşâhede etmek mümkündür3. Bunun en bâriz ve canlı örneğini tasavvuf ve tarîkatlar oluşturmaktadır4. Nitekim Girit’te fetihten sonra Anadolu’dan nüfus nakilleri yapılarak, Hristiyan nüfusla bir denge sağlanmaya çalışılmış ve zamanla adada Müslüman nüfus hızlı bir gelişme göstermiş5, buna paralel olarak belli başlı şehir ve kasabalarda bir çok câmi, mescid, tekke vb. hayır eserleri yaptırılmıştır. Bunlar ağırlıklı olarak o dönemde birer sancak olan Kandiye, Hanya ve Resmo’da toplanmıştır.

Evliya Çelebi’ye göre, fetihten sonra Kandiye’de 9 medrese, 9 mektep, 17 tekke yapılmıştır. Tekkelerin üçü Bektaşîliğe mensup olup, diğerleri Halvetî,

TAED 32, 2007, 213-244 A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -217-

6 Evliyâ Çelebi, Seyahatnâme (Akdeniz Adaları ve Girit Fethi), Haz. İsmet Parmaksızoğlu, K.T.B. Yay., Ankara 1983, s 238. Ayrıca bkz. Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Ötüken Yay., İst. 1979, XIII, 160.

7 Evliyâ Çelebi, a.g.e., s. 115.

8 Bkz. Salnâme-i Vilâyet-i Girid, Defa 1, Matbaa-yı Vilâyet-i Girid 1292, s. 89, 90.

9 Bkz. Salnâme-i Vilâyet-i Girid, Def a-i Sâlise, Girit Vilâyet Matbaası 1310, s. 185.

10 Bkz Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (BOA)., Y.E.E., Zarf No: 14, Belge No: 2218, 21 Mart 1897.

11 Mustafa İsen, “Osmanlılarda Şehir ve Kültür”, Divan Şairlerinin Tasavvuf ve Tarikat İlişkileri, Ötelerden Bir Ses, Akçağ Yay., Ank. 1997, s. 78-79.

Celvetî, Uşşakî, Bayramî tarîkatlarına aittir6. Hanya’da ise, 7 mahalle zâviyesi ve 3 tekke bulunmaktadır7.

1292/1875-76 tarihli ilk Girit salnâmesine göre Hanya’da 11 câmi, 5 tekke, 1 medrese, 9 çeşme, 2 sebilhâne, 2 muvakkithâne, Kandiye’de 16 tekke, Resmo’da 8 tekke varken8, 1310/1892-93 tarihli salnâmeye göre, Hanya Sancağı sınırları içinde 1 medrese, 2 muvakkithâne, 2 sebilhâne, 9 çeşme, 14 tekke, 6 mescid, 24 câmi; Kandiye Sancağı dahilinde 2 medrese, 3 muvakkithâne, 4 sebilhâne, 26 çeşme, 16 tekke, 24 mescid, 67 câmi, Resmo Sancağı’nda 5 medrese, 1 muvakkithâne, 21 çeşme, 7 tekke, 14 mescid, 26 câmi vardır9. Ada’da vilâyet genel meclisinin kararı ile 1881 yılı sonunda yapılan nüfus sayımına göre de, tekkelere 6’sı kadın 141’i erkek olmak üzere toplam 147 kişi kayıtlıdır10. Bu arada şunu belirtelim ki, bu kültür mirası, Balkan Harbi’nin ardından Girit’in elimizden çıkmasıyla bilhassa Rumlar ve diğerleri tarafından çok kısa bir zaman içinde tahrip edilmiştir.

Yeni bir düşünce, hayat anlayışı ve medeniyet getiren İslâmî öğreti, anlaşılması, anlatılması ve yeniden yorumlanması için ilk dönemlerden itibaren câmilerin yanında ve onlarla iç içe eğitim-öğretim merkezleri teşekkül ettirmiştir. Daha sonra medrese adını alacak olan bu kuruluşlar, yine daha sonra teşekkül edecek olan tekke ve zâviyelerle birlikte şehirlerin kültürel alt yapılarını oluşturan başlıca kurumlardır. Şehir, coğrafî konumunun kendisine sağladığı olumlu imkânlar, ya da bağlı olduğu uygarlığın kendisine olan ihtiyacı doğrultusunda siyasî ve ekonomik açıdan gelişip serpilirken sözü edilen bu kültürel kurumları da tesis eder. İşte çeşitli Müslüman uygarlıklarda gördüğümüz bu uygulamaları büyük benzerliklerle Osmanlı şehirlerinde de görüyoruz. Şunu hemen eklemek gerekir ki, kültürel gelişmeler, siyasî gelişmeleri belli mesafelerden takip eder. Siyasî anlamda şehir ne kadar gelişirse bir süre sonra aynı oranda kültürel gelişme de tabiî bir sonuç olarak kendini gösterir11.

Bu nokta-i nazardan Girit’e baktığımızda burada da farklı bir durumun söz konusu olmadığını görüyoruz. Şöyle ki, fetihten kısa bir süre sonra ard arda birçok bilgin, sûfî ve şâir yetişmiştir. Girit’in üç büyük sancağı olan Kandiye,

TAED 32, 2007, 213-244 -218- S. ŞİMŞEK: Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür Mirası: Girit’te Tarikâtlar ve Tekkeler

12 Kıbrıs’ta Mevlevîlik ve Mevlevîlerle ilgili geniş bilgi için bkz. Halil Fikret Alaysa, “Lefkoşe Mevlevîhânesi”, I. Milletlerarası Mevlânâ Kongresi (3-5 Mayıs 1987), Tebliğler, Konya 1987, ss. 99-107; Hasan Özönder, “Kıbrısta Mevlevîlik ve Mevlevîler”, VI. Millî Mevlânâ Kongresi (24-25 Mayıs 1992), Tebliğler, Konya 1993, ss. 99-118; İlhan Genç, “Kıbrıs Lefkoşe Mevlevîhânesi’nde Yetişmiş Mevlevî Divan Şâirleri”, II. Uluslararası Kıbrıs Araştırmaları Kongresi, 24-27 Kasım l998, K.K.T.C. Doğu Akdeniz Üniversitesi, Gazimagosa, 11 s.

13 Bkz. O. Fuad Köprülü, “Ustazâde Yunus Bey’in Meçhul Kalmış bir Makalesi: Bektaşîliğin Girid’de İntişârı”, Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı: 8-9, İst. 1980, s. 37-86.

14 İsmail Kara, “Hanya Mevlevîhânesi: Şeyh Ailesi-Müştemilâtı–Vakfiyesi”, İslâm Araştırmaları Dergisi, Sayı: 1, 1997, ss. 115-173.

15 Horasanlı Ali Dede, o dönemler Ankara iline bağlı Kırşehir’de müftülük yapan Horasan’ın Türkmen aşiretlerinden Horasanlı Mehmed Hüdâbende’nin oğludur. İstanbul’da medrese eğitimini aldıktan sonra “babasının tarîkatına” girmek için Sulucakarahöyük’e gider ve burada Bektâşîliğe girerek derviş olur. Bkz. Baki Öz, Bektaşilik Nedir? (Bektaşilik Tarihi), Der Yay., İst. 1997, s. 358-359.

Hanya ve Resmo’da da Bektaşî tekkelerinin ve daha sonraki devirlerde tıpkı Kıbrıs’ta olduğu gibi12 Mevlevî tekkelerinin varlığı kendini hissettirmiştir. Girit’teki kültürel ve edebî ortamı da bu tarîkatların büyük ölçüde şekillendirdiğini söylesek abartmış olmayız.

Girit fethedildiği günden beri siyasî, sosyal ve kültürel hayatımızda olduğu gibi dinî ve tasavvufî hayatımızda da önemli bir yere sahip olmuştur. İşte biz de bu sebeple bugüne kadar üzerinde O. Fuad Köprülü13 ve İsmail Kara14 tarafından hazırlanan kısmî çalışmalar dışında herhangi bir akademik araştırma yapılmamış olan “Girit’te tarîkatlar ve tekkeler” konusunu ele alıp incelemek istedik.

Girit’te Tarîkatlar ve Tekkeler

1. Bektaşiyye

XIII. asırda Anadolu topraklarında kurulan ve Hacı Bektaş-ı Velî (ö. 669/1270-71)’ye nispet edilen Bektaşîlik, Girit’te ilk görülen tarîkatlardan birisidir. 1065/1667 yılında Girit’in fethi sırasında orduda bulunan Bektaşî kafilesinin başında Horasanî-zâde Derviş Ali Dede15 adında bir halîfenin bulunduğu bilinmektedir.

Şöyle ki Girit fethedilmek istenirken çeşitli yerlerde gönüllü birlikler toplanır. Bu sefere katılmak için Hacıbektaş’taki Pirevi dervişleri de gönüllü birlik oluştururlar ve “Bektâşî Yoksulları Kâfilesi” adıyla sefere katılır, önemli görevler yaparlar. Gönüllü birliği Pirevi postunda bulunan Dimetokalı Vahdetî Dede hazırlar. Horasanlı Derviş Ali Dede’yi halîfesi olarak gönüllü birliğin başına getirir. Ali Dede, onun adına gittikleri yörede Bektâşîliği örgütleme, kurumlar açma, mürşid ve babalar tayin etme yetkisine sahiptir. 1645’lerde

TAED 32, 2007, 213-244 A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -219-

16 O. Fuad Köprülü, a.g.m., s. 37-38; Öz, a.g.e., s. 359.

17 Köprülü, a.g.m., s. 39; Öz, a.g.e.,aynı yer.

18 Köprülü, a.g.m., s. 43-45.

19 Kandiye’de Bektaşîliğe mensup alim bir zât, Hasluck’a bunun vesikalarla ispat edilebileceği teminatını vermiştir. Kandiye'nin uzun muhasarası esnasında Türklerin karargâhı Forteça (Fortezza)da idi. Bkz. F. W. Hasluck, Bektaşilik Tetkikleri, Çev. Ragıb Hulûsî (Özden), Haz. Mehmet Kanar, İst. 2003, s. 33.

İstanbul’da genel orduya birliğiyle birlikte katılarak Girit’e gidilir. Girit’in alınması yirmi beş yıl sürer. Derviş Ali Dede, bütün hareketlere katılır. “Bektâşî Yoksulları Kâfilesi” savaşın sonuna dek orduda kalır, çoğu şehid olurlar. Bu topraklarda şehid olan Bektâşî gönüllü birliği üyelerinden Gazi Mustafa, Gazi Barbuş, Gazi Cafer, Ali Evliyâ ve Ali Emir’lerin yatırları sonraki kuşaklar için ziyâret yerleri olmuştur16.

Bu alperen ruhlu Bektaşî halîfesi Derviş Ali Dede, savaş zamanında ordunun karargâh kurduğu Pedaya kazası yakınlarındaki Vani Köyü’nde geçici bir dergâh kurarak adada âyine başlamıştır (1057/1647). Vani Köyü zamanla “Dedeler Köyü” adını almış ve kayıtlara da bu adla geçmiştir. Kandiye’nin alınması üzerine buraya geçilerek, tekke Kandiye’de açılmış, Dedeler Köyü Dergâhı da açık tutulmuş, derviş bırakılmış ve çerağ uyandırılması sürdürülmüştür. Daha sonraları Dedeler Köyü Horasanlı Dergâhı’nın temliği olmuştur17.

Girit fethinde ordunun başında bulunan Serdar-ı Ekrem (Başkomutan) Gâzi Deli Hüseyin Paşa, yine Derviş Ali Dede adına Kandiye yakınlarında “Horasanlı” diye meşhûr olan büyük bir dergâh binâ ettirmiştir. Bütün giderlerini kendisi karşılamıştır. Tekke 1060/1670 yılı Ramazanı’nda açılmış ve postuna Derviş Ali Dede oturmuş, çerağ uyarmış, gülbank çekmiş, taliplere nasip vermeye başlamıştır. Horasanlı Tekkesi, Gazi Hüseyin Paşa’nın “hayrâtı” olduğu için bazı kayıtlarda “Hüseyin Paşa Tekkesi” olarak da geçmektedir. Bazı kayıtlarda da adı “Kemer Tekkesi”dir. Gazi Hüseyin Paşa da Derviş Ali Dede’ye bağlanmış, sohbetlerine katılmış ve gittiği yerlere beraberinde götürmüştür. Köprülü Fâzıl Ahmed Paşa’nın bile Derviş Ali Dede’ye ilgisi ve saygısı vardır. Nitekim Ahmed Paşa Kandiye’den ayrılırken bizzat dergâha giderek vedalaşmıştır18.

Hasluck’un verdiği bilgiye göre, Kandiye’deki dergâh şehrin kırkbeş dakika kuzeyindeki anayol üzerinde Knossos mevkii ile Forteça (Fortezza) köyü arasındaydı. Kandiye’nin sukûtu tarihi olan 1669’dan önce Horasanlı Ali Dede nâmıyla meşhûr ve burada medfûn bulunan bir azîz tarafından 1650’de19 tesis edilmiştir. Halîfe nâmını taşıyan bugünkü muhterem şeyh Kolonya’lı bir Arnavut’tur ve evlenmemiştir. Selefi ise evliydi ve vefâtında yerine evli olmayan birinin geçirilmesinin daha münasip olacağı düşünülmüştü. On iki kadar derviş

TAED 32, 2007, 213-244 -220- S. ŞİMŞEK: Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür Mirası: Girit’te Tarikâtlar ve Tekkeler

20 Hasluck, a.g.e.,aynı yer.

21 Köprülü, a.g.m., s. 45-50.

vardır ki bunların çoğu Arnavut olsalar gerektir. Tekke güzel bir vakıf gelirine ve iyi bir idâreye sâhip görünüyordu20.

Horasanlı Dergâhı, Bektâşîliğin Girit’teki en önemli ocağı ve kurumu olması hasebiyle, Girit adası Bektâşîleri arasında “Küçük Horasan” adıyla da anılmıştır. Dergâh, kuruluşundan itibaren üç dönemde ele alınmıştır:

1. Horasanlı Derviş Ali Dede Dönemi (1670-1734): Bu dönem Derviş Ali Dede’nin adını alır. Yirmi iki sene postta kalmış, mürşidlik yapmıştır. Dergâhın açılışı da bu dönemde gerçekleşmiştir. Bektâşî gönüllü birliğinden Girit’e gelen savaş erlerinden yirmi-otuz kadar derviş ordudan ayrılarak dergâha geçmişlerdir. Derviş Ali Dede 1104/1692’de kardeşi Hasan Dede’yi yerine bırakarak uzlete çekilmiş ve aynı sene vefât etmiştir.

Hasan Dede’nin postnişînliği kısa sürmüştür. Evlenen ve Mehmed adında bir oğlu olan Hasan Dede, 1107/1695 yılında vefât etmiştir. Horasanlı Dergâhı postuna merkez tekke (Pirevi)’nden atalamalar yapılmış, posta 1724 tarihli bir fermanla Hacı Bektaş Veli soyundan (Çelebilerden) İvaz oğlu Mehmed Dede tayin olunmuştur.

2. Horasanlı Şeyh Mehmed Dönemi (1737-1809): Hasan Dede’nin oğlu Mehmed Dede de Bektâşîliğe sülûk edip derviş olmuş ve Pirevi’nde aldığı yetki ile Horasanlı Dergâhı’na postnişînliğine atanmıştır. Kandiye’ye gelerek tekkeyi ihyâ etmiş, tarîkatı yaymaya çalışmıştır. İkinci dönemin son on yılı muhibler arasında “Süleyman Baba’nın türbedârlığı” olarak adlandırılmıştır.

3. Derviş Ali Baba Dönemi (1810-1926): Bektâşîlik Girit’te en çok bu dönemde gelişmiş ve yaygınlık kazanmıştır. Bu dönem beş Bektâşî ocağı oluşturularak, toplum kucaklanmaya çalışılmıştır. Bu üçüncü dönemi açan Derviş Ali Baba, Türkmen Süleyman Baba’nın oğludur. 1772’de Horasan’ın Meşhed şehrinde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşta Anadolu’ya getirilerek Hacıbektaş’taki Pirevi’ne verilmiş ve babası vasıtasıyla Bektâşiyye yoluna sülûk etmiştir. Gerekli eğitimden sonra ise Kandiye’deki Horasanlı Dergâhı’na tayin olunmuştur. Ali Baba, dergâhı onararak bazı ilaveler yapmış ve bütün masraflarını kendisi karşılamıştır. Tarîkat âyînleri düzenleyerek yola dervişler kazandıran, muhib ve çevresini artıran, zengin insanların dergâha desteğini sağlayan Ali Baba, otuz üç yıl şeyhlik yaptıktan sonra 1844’de vefât etmiştir21.

Derviş Ali Baba’dan sonra posta oturanlardan Manastırlı Hacı İsmail Baba ile Manastırlı İbrahim Baba’lar ilim ve sanat erbabı zâtlardır. Bu iki postnişîn zamanında bin üçyüzü aşkın kişi Bektâşî yoluna girmiştir. Bunlardan sonra

TAED 32, 2007, 213-244 A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -221-

22 Köprülü, a.g.m., s. 55; Öz, a.g.e., s. 361.

23 Hasluck, a.g.e., aynı yer.

24 Cemal Tukin, “Girit”, DİA, XIV, 88. Hasluck’un verdiği bilgiye göre, Girit Bektaşîleri adanın başlıca üç büyük şehrine Kandiye, Resmu (Resmo) ve Hanya’ya dağılmış durumdaydı. Önceleri Kandiye’nin iki saat kuzeyinde olan Aya Velasyos (Vlasios) köyünde de bir tekke bulunmaktaydı. Bkz. Hasluck, a.g.e., s. 33.

25 Köprülü, a.g.m., s. 57.

postnişîn olan Saffet İlhamî Baba çok tanınmış ve etkin bir şahsiyettir. İlhâmî Baba, Pirevi tarafından görevlendirilmiş olup, birkaç cana nasip vermiştir. Bektâşiyye tarîkatı bu zâtın döneminde oldukça yüksek düzeye ulaşmış ve toplum içerisinde yayılmıştır22.

Kandiye’nin yeni kapısının dışında Rızık Baba’nın mezarı vardır ki başlığı üzerinde Bektaşî azîzlerine mahsus tâc ile dikkatleri çekmektedir. Hazîresinin içerisindeki ağaca iliştirilmiş bir yığın bez parçalarından bir hüküm çıkarılacak olursa, halk nezdinde çok muteber bir velî olduğu anlaşılır. Mezar yanında inşâ edilmiş ufak bir kulübe, maaşsız türbedârın kabridir ki sahibi olan azîzin yanında bulunur23.

Girit’te Horasanlı Dergâhı’ndan başka İbrahim Baba, Mağaralıköy, Hanya, Resmo ve Hasan Baba adlarını taşıyan dergâhların yer aldığını da biliyoruz24.

İbrahim Baba Dergâhı, 1930’lu yıllarda Kandiye’nin Viano Köyü’nden Derviş İbrahim tarafından kurulmuştur. Şöyle ki, Derviş İbrahim küçüklüğünden beri tekkeye gitmiş, burada nasip almış ve dervişlik yolunu seçmiştir. Yirmi beş yaşında iken seyahata çıkmış ve tekkeleri dolaşmıştır. Horasanlı Dergâhı’nın postuna oturmayı düşünmektedir. Mürşidi, Abidin Baba’nın 1944 senesinde vefâtıyla post boşalmışsa da, göreve getirilmemiştir. İzmir’e gitmiş, Tire Dergâhı’ndan halîfe İbarahim Hüsnü Baba’ya intisâb ederek tarîkat icâzeti almıştır. Memleketine “İbrahim Baba” olarak dönen Derviş İbrahim, 1947’de Horasanlı Dergâhı’nın yakınlarında kurduğu tekkesinde talipleri irşâd etmeye başlamış ve yirmi dolayında kişiye nasip vermiştir. İbarahim Baba’nın dergâhı 1950’de Hristiyan eşkıyalarınca basılmış, tüm dervişleriyle birlikte şehid edilmiş ve dergâhın malları yağmalanmıştır. Dergâh, nüfus mübâdelesi sırasında diğer kurumlar gibi kapanmıştır.

Mağaralıköy Dergâhı, Kandiye’nin 10 km. güneyinde “Yukta”, Türkler tarafından “Karadağ” denilen bir dağın yamaçlarında olup, yine Türkler’ce Mağaralıköy adıyla tanınan köyde 1263/1847’de kurulmuştur. Kurucusu, köyün “Proyazâdeler” diye meşhûr olan varlıklı ailelerinden Mustafa Bey’dir25.

Mustafa Bey, mâneviyâta düşkün bir zât olup, kendini araştırmaya ve bilgi edinmeye vermiştir. Horasanlı Dergâhı’na sık sık gidip gelmektedir. Postnişîni

TAED 32, 2007, 213-244 -222- S. ŞİMŞEK: Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür Mirası: Girit’te Tarikâtlar ve Tekkeler

26 Köprülü, a.g.m., aynı yer.

27 Köprülü, a.g.m., s. 58.

28 Köprülü, a.g.m., s. 59-60; Öz, a.g.e., s. 362.

29 Köprülü, a.g.m., s. 61.

Derviş Ali Baba –ki tekkenin üçüncü dönemini açan şeyhtir- ile görüşür, sohbetlerine katılır. Bu kadarıyla da yetinmeyip Antalya Elmalı’daki Abdal Musa Tekkesi’ne giderek postnişîn Koca İbrahim Dede’ye bağlanır ve “Derviş Mustafa” olur26.

Kendisine mürşidlik icâzeti de verilen Derviş Mustafa, daha sonra memleketi Girit’e dönmüş, kendi mülkü içerisinde bir tekke kurmuştur. Dergâhın birinci mürşidi olması hasebiyle “Hırka Dede” sanını almış ve öyle bilinmiştir. Dergâhının Hanya ve Resmo’da şûbelerini açarak Bektâşiyye’yi oralarda yaymıştır. Otuz üç sene postta oturarak birkaç yüz talibe nasip veren Derviş Mustafa, 1299/1882’de dâr-ı bekâya irtihâl etmiştir27.

Derviş Mustafa’dan sonra yerine Antalya Elmalı Abdal Musa Tekkesi postnişîni Ali Baba tevcîh olunmuştur. Ali Baba, on dört sene postnişînlik yapmış, birçok muhib yetiştirmiş ve 1310/1896’da irtihâl etmiştir. Yerine oğlu Mustafa Baba postnişîn olmuştur. Mustafa Baba, iyi tahsilli, olgun bir zât olup, dergâhta elli bir sene şeyhlik yapmış, bini aşkın kişiye nasip vermiş ve 1947’de vefât etmiştir. Sıra kardeşi Hayreddin Bey’de olmasına rağmen, o dışarıdan olduğundan ve tekkenin başına gelemediğinden, dergâh kapanmıştır28.

Hanya Dergâhı’na gelince, bu tekke 1263/1847’lerde yukarıda da temas ettiğimiz üzere Mustafa Dede tarafından Mağaralıköy Dergâhı’nın şûbesi olarak açılmıştır. Mustafa Dede, iki dergâhın şeyhliğini birlikte yürütmüştür. Aynı yönetim biçimi oğlu Ali Baba döneminde de sürdürülmüştür. Baba-oğulun zamanında bin altıyüzü aşkın insan nasip alarak Bektâşiyye yoluna girmiştir. Mağaralıköy Dergâhı’nın kapanmasıyla birlikte Hanya Dergâhı da kapanmıştır29.

Resmo Dergâhı ise, yine yukarıda ifade edildiği üzere Mustafa Dede tarafından Mağaralıköy Dergâhı’nın bir şûbesi olarak 1847’lerde açılmıştır. Zaten elli seneden beri Resmo’da Bektâşîliği tanıtma ve yayma faaliyetleri vardır. İlkin Edirne Keşan’dan Seyyid Mehmed Emin Baba (ö. 1224/1809) 1202/1788 yılında buraya gelerek Bektâşîliği tanıtmış, tarîkat âyinlerini icrâ etmiştir. Yirmi sene kadar bu faaliyetleri yürüten Mehmed Emin Baba, 1809’da vefât etmiştir. 1226/1811’de buraya gelen Amasyalı Salih Dede tarîkat faaliyetlerini ve erkânını yürütmüştür. 1239/1824’de Antalya Elmalı Abdal Musa Tekkesi’nden yetişen Kandiyeli Kanber Baba buraya gelmiş, on sekiz yıl hizmet ettikten sonra 1842’de vefât etmiştir. Bir sene sonra Sudalı Hacı İbrahim Dede

TAED 32, 2007, 213-244 A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -223-

30 Köprülü, a.g.m., s. 61-62.

31 Köprülü, a.g.m., s. 62; Öz, a.g.e., s. 363.

32 Buranın eskiden muvazzaf olan şeyhi Bingazi'ye iltica etmiş olan Giritli Bektaşîler tarafından gelip kendilerine şeyhlik etmesi için davet edilmişti. Fakat orada bir tekke tesis edemeden vefat etmiştir. Esasen bu keyfiyet biraz da müşkül olmalıydı. Çünkü oralarda Rifâî ve Senûsî tarîkatları üstün durumdaydı. Hasluck, a.g.e., aynı yer.

Abdal Musa Tekkesi’nden gönderilerek, dokuz yıl tarîkat faaliyetlerini icrâ etmiş ve 1268/1852’de vefât etmiştir30.

İşte Mağaralıköy Dergâhı şeyhi Mustafa Dede bu birikimleri değerlendirerek 1263/1847’de Resmo Tekkesi’ni kurmuştur. Kendisi Kandiye’deki tekkesinde kalmış, Hanya ve Resmo’daki şûbeleri halîfeleriyle yönetmiştir. Bu sistem kendisinden sonra oğulları tarafından da sürdürülmüştür.

1302/1885 yılında dergâha postnişîn olarak tayin edilen Sivaslı Salih Dede, medrese içindeki tekke binâsından çıkarak kendi parasıyla satın aldığı bir arsaya yeni bir tekke yaptırmış ve buradan tarîkat faaliyetlerini yürütmüştür. 1278/1861’de Hacıbektaş Pirevi’ni ziyârete gitmiş ve orada vefât etmiştir. Tekkeye, 1280/1863’de Seyyid Ali Sultan Dergâhı’nın ekmekçisi Sivaslı Hüseyin Dede atanmıştır. Hüseyin Dede, dokuz sene hizmet etmiş, tekke binasını genişletmiş ve 1289/1872’de dâr-ı bekâya göçmüştür. 1290/1873’te ise tekkeye Kandiyeli Numan oğlu Ârif Baba, Pirevi’nden atanmıştır. Hasan Baba’nın Pirevi postnişîni Turabî Ali Dede’ye başvurusu üzerine Mağaralıköy Dergâhı’nın bu Resmo şûbesi kapatılmış, tarîkatın âyîn ve tanıtımı Hasan Baba Dergâhı’na bırakılmıştır31.

Hasan Baba Dergâhı da Resmo’da olup, Hasan Baba’nın kabri üzerinde kurulmuştur. Hasan Baba, Resmo’nun ileri gelen âilelerinden Ustazâdeler’dendir. Önceleri Resmo Gümrük Müdürlüğü görevinde bulunmuş, daha sonra mâneviyat âlemine meyledince bu görevi bırakarak Hacıbektaş Pirevi’ne gitmiş ve Bektâşiyye yoluna sülûk etmiştir. Mürşidi Turabî Ali Dede’den icâzet alarak Resmo’ya geri dönmüş ve donanımlı dergâhını kurarak posta oturmuştur. Bölgede Bektâşîliği yayan, erkân yürüten ve birçok kimseye nasip vererek yola kazandıran Hasan Baba, 1923 yılında vefât etmiştir. Pirevi’ne başvuru üzerine Birecikli Hüseyin Baba gönderilmişse de, nüfus değişimi (mübâdele) işlemleri araya girdiğinden kalamamış ve onun ayrılmasıyla da tekke kapanmıştır32.

Hasluck, Hanya’lı bir Bektaşî zattan bu tarîkat erbabının 1315/1897 karışıklığından evvel bu üç şehirdeki kuvvetleri hakkında istatistiksel bilgiler edinmiştir. Ona göre, söz konusu karışıklıktan sonra Müslüman Giritlilerin birçoğu Anadolu, Trablus ve sâir Akdeniz adalarına büyük bir miktarda göç

TAED 32, 2007, 213-244 -224- S. ŞİMŞEK: Doğu Akdeniz’de Tahrip Olan Bir Kültür Mirası: Girit’te Tarikâtlar ve Tekkeler

33 Bu sayı, 1897’den önce Kandiye’de beş bin, Resmo’da üç bin, Hanya’da iki yüz ve hâlen Kandiye’de beş yüz, Resmo’da bin, Hanya’da yetmiş’tir. Bkz. Hasluck, a.g.e., s. 34.

34 Köprülü, a.g.m., s. 61; Hasluck, a.g.e., aynı yer.

35 Evliyâ Çelebi, a.g.e., s. 238.

36 Millî Kütüphane Yazmalar Kataloğu’nda Resmî Ali Efendi’nin Dîvân’ının künyesinde doğum ve ölüm tarihi olarak 1133/1720-1197/1782 tarihi verilmektedir ki, bu tarih Giritli Resmî Ahmed Efendi’ye aittir. (Bkz. Millî Kütüphane Yazmalar Kataloğu, Ank. 2001, s. 217). Ayrıca, Salacıoğlu’nun Ali Resmî Efendi’nin vefatına yazdığı bir tarih manzûmesinden hareketle şâirin ölüm tarihi 1220/1805, ölüm yeri ise Resmo olarak gösterilmiştir : “Gelip uşşâk-ı şeş cihetden dediler târîh/Alî Baba göçünce Resmo’dan irişdi cânâna Sene 1220/1805”. Bkz. Salacıoğlu, Dîvân, s. 126.

etmişlerdir33. Kandiye kuzeyindeki bölge Müslümanların en kuvvetli bulunduğu bir yerdi. Müslüman Giritlilerin ırken Giritli olup, Türk fütûhat devrinden beri Hıristiyanlıktan Müslümanlığa girmiş yerli unsurlarını temsil ettiklerini söylemeye pek de lüzum olmasa gerektir. Adanın merkezi ve önemli bir şehir olan Hanya’da Bektaşîlerin sayısının azlığı, burada Mevlevîlerin kuvvetli olması ve yeni zamanda Bingazi’deki Halikuti’den buraya akın eden Trabluslu halkın, Rifâîlerin bulunması ile izah edilmektedir. Ayrıca Mustafa Gâzi isminde bir cihad eri şehrin dış kenarında açık bir türbe altında medfûndur. Başlığının üzerinde tarîkatın nişânesi olan tâc vardır. Bu türbe 22 Mayıs günü Trabluslular tarafından kalabalık bir şekilde ziyâret edilmektedir34.

Evliyâ Çelebi’ye göre, kale içinde yaptırılan, Yüksek Tabya’nın iç yüzünde kurulan Çavuşbaşı Köse İbrahim Ağa Tekkesi de Bektaşîlere ait olup, içinde pekçok fukarâ gâziyi barındırmaktadır35.

XVIII. asırda Girit’te Bektaşîliği temsil eden bir diğer şeyh de, Ali Resmî Efendi (ö. 1204/1789)’dir. “Resmî Ali Baba”, “Ali Resmî-i Giridî”, “Resmî-i Giridî Ali Efendi”, “Resmî Baba Giridî Bektaşî”, “Giritli Resmî” adlarıyla da anılmaktadır. Resmo şehrinde doğmuştur. Şuarâ tezkirelerinde ve vefeyât türü eserlerde hâl tercümesine dair kayıt ve bilgi yoktur. Alevî-Bektaşî şeyhlerinden Seyyid Ali Sultan’ın halîfelerindendir. Tahsili hakkında da malumat bulunmamaktadır. Ancak, eserlerinden hareketle Arapça ve Farsça bildiği, Türk edebiyatına hakim olduğu söylenebilir. Resmî Ali’nin “Baba” sıfatı Bektaşîlerde “mürşidlik” postunu temsil etmektedir. Baba olmanın şartlarından biri müridlerinin eğitimi ile ilgilenmektir. Şiirlerinden hayatının tamamını Girit’te geçirmediği, seyahat ettiği anlaşılmaktadır. Uyûnü’l-Hidâye adlı eserinin arkasında kayıtlı olan bir bilgiye göre, 1204/1789’te vefat etmiş ve İstanbul’da Davud Paşa Mahallesi yakınlarındaki Örük/Erdik Baba Tekkesi’ne defnedilmiştir36.

TAED 32, 2007, 213-244 A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 32 Erzurum 2007 -225-

37 Bkz. Resmi Baba Giridî, Dîvân, Millî Ktp., A 782/03, 95b-153b, 13 Satır, 182x116, 132x76, Nesih, krem rengi kağıt, söz başları ve cetveller kırmızı başlıklı, kırmızı meşin miklepli zencirekli cilt içindedir.

38 Bkz. Ali Resmî Efendi, Uyûnü’l-Hidâye, Süleymaniye Ktp., A. Nihad Tarlan No: 141; Hacı Mahmud Efendi No: 2355, müstensih: Tekneci b. Seyyid İsmail, 41 vr.; Mevlana Müzesi Ktp., No: 1666; Millet Ktp., Ali Emiri Şeriyye No: 801, 123 vr.

39 Filiz Kılıç, a.g.m., aynı yer.

40 Âsitâne postnişîni Abdülazîz Zihnî Efendi halîfelerinden M. Nureddin Efendi’nin halîfesi, Moravî Hacı Yahyâ Efendi’nin halîfesidir. Bkz. Mehmet Cemal Öztürk, Cerrâhîlik (Pîr Nureddin Cerrâhî ve Cerrâhî Tarîkatı), Gelenek Yay., İst. 2004, s. 120.

41 İ. Fahredin Efendi (Erenden), Envâr-ı Hz. Pîr Nuredddîn-i Cerrâhî, , İSAM Ktp., No: 3893, IV, 190-192; Öztürk, a.g.e., s. 117, 120, 125.

42 Hanyavî Nuri Osman’a göre, Ahmed Meâbî Efendi, gençlik yıllarında Medine’de oturan Şeyh Şemmâs Kâdirî Hazretlerine intisab ederek, ondan hilâfet almış ve Kandiye’ye dönüşünde tekkenin postnişîni olmuştur. Bkz. Nuri Osman Hanyavî, Tezkire-i Şuarâ-yı Girid, Çorum İl Halk Ktp., Hasan Paşa Yazmaları No: 2113/2,, vr. 230a.

Ali Resmî’nin şiirlerinde Bektaşîliğe dair pek çok unsura rastlanmaktadır. O, tarîkatına ve şeyhi Seyyid Ali Sultan’a gönülden bağlı, ehl-i beyte, on iki imâma, bilhassa Hz. Ali’ye büyük muhabbet besleyen bir şâirdir. Sade ve akıcı bir üslubu vardır. Resmî’nin Dîvân’ı37 dışında, müstensihi olduğu ve içinde şiirlerinin bulunduğu bir şiir mecmuası, Uyûnü’l-Hidâye38 adlı tasavvufî bir eseri ile Bektaşîlik Risâlesi bulunmaktadır39.


http://d.ogren-sen.com/edebiyat/529/index.html
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir