1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Girit Konulu Dergiler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:38

intikal etmiştir. Fakat henüz ön temaslarda Avrupa kulislerinde mübadele konusunda hâlihazırda süregelen görüşmeler yapıldığı ortaya çıkmıştır.27 Genel çerçevede bu havayla başlayacak müzakereleri hatırlamak için 1990 yılında yayımlanan Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi’nin 18. sayısındaki iki metin bize yardımcı olabilir. O yıllarda henüz genç akademisyenler olan Temuçin Faik Ertan ve Kemal Arı’nın kaleme aldıkları makaleler28, hem Lozan’ı hem de mübadele sürecini içermektedir.

2.1. Müzakere Süreci

T. F. Ertan ile başlarsak, yazarın belirttiği gibi (1990); “Barış görüşmelerinin başlaması öncesinde Ankara, üç önemli sorun ile karşı karşıya kalmıştır” (s.615). Bunlardan ilki görüşmelerin yeri ve zamanıyla ilgiliyken, müzakere şehrinin ve tarihinin netleşmesiyle problem çözülmüştür (Ertan, 1990, s.615-
616). Bir diğer sorunsa Türk ulusunun hangi hükümet tarafından temsil edileceğidir (TBMM Hükümeti / İstanbul Hükümeti sorunsalı) (Ertan, 1990, s.616). Nitekim M. K. Atatürk’ün TBMM Hükümeti’nin artık tek temsilci olduğunu bildirmesine karşın, İstanbul Hükümeti’nin de bu konuya dâhil olması başlarda sıkıntı yaratmış, lâkin saltanatın kaldırılmasını da içeren politik manevralarla bu durumun önüne geçilmiştir (Ertan, 1990, s.616). Böylece geriye heyete kimin başkanlık edeceği sorunsalı kalırken, İ. İnönü ve Rauf Orbay (1881-1964) arasındaki ikileme M. K. Atatürk müdahil olmuş, önceki tecrübeleri ve başarıları da göz önünde bulundurularak görev İ. İnönü’ye verilmiştir (Ertan, 1990, s.616).

Türk tarafının kendi çözümsüzlüklerini gidermesi ve Avrupa devletlerinin hazırlıklarını tamamlamasıyla 20 Kasım tarihinde konferans başlamıştır. Ancak T. F. Ertan’ın aktardığı gibi; taraflar daha ilk günden zıtlaşmıştır (Ertan, 1990, s.619). Yunan tarafı için E. Venizelos’un da hazır bulunduğu görüşmelerde, İ. İnönü Türkiye ile sıkı temas halindeyken, hükümetin isteği olan tamirat (tazminat), maliye ve benzer konularda ilerleme olmaması sebebiyle konferans 4 Şubatta kesintiye uğramıştır (Ertan, 1990, s.620). Ancak ara verilen dönemde içeride (Türkiye İktisat Kongresi ve TBMM görüşmelerinde) konu tüm yönleriyle tekrar ele alınmış, M. K. Atatürk’ün girişimleriyle İ. İnönü ‘nün eli güçlendirilmiştir (Ertan, 1990, s.620-622). Bu durum 23 Nisan’da yeniden başlayan görüşmelerde Türk tarafına daha rahat hareket etme şansı tanırken, E. Venizelos’un tamirat bedeline karşılık Karaağaç’ı önermesi gibi konular yine temsilciler ve hükümet arasında ayrılığa yol açmıştır.


27 1922 yılında Londra'ya giden Türk siyaset adamı Ali Fethi Bey, (İngilizlerin Yunanlılar adına barış istediğini belirten telgrafında) hükümete azınlıkların değişimi hususunun da gündemde olduğundan bahsetmiştir (Bozdağlı, 2014, s.14).
28 Bkz.; Lozan Görüşmeleri Sırasında Türk Heyeti ile TBMM Hükümeti Arasındaki İlişkiler ve 1923 Türk-Rum Mübadele Anlaşması Sonrasında İzmir’de “Emvâl-i Metrûke” ve “Mübadil Göçmenler.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:39

Müzakerelerin azınlıkları ilgilendiren kısmındaysa; İ. İnönü öncülüğünde Lozan Konferansı’na katılan Türk heyetine bakanlar kurulunca hazırlanan bir talimatname verilmiş ve bu talimatnamede azınlıklar konusunda
uygulanacak esas politikanın mübadele olacağı vurgulanmıştır (Bozdağlı, 2014, s.15). Yunan tarafı da mübadele fikrine sıcak bakarken, Milletler Cemiyeti'nin bu husus üzerine yaptığı araştırmalar ve taraf ülkelerin (Yunanistan-Türkiye) masa başında sergilediği kararlı duruş konuya dair yaptırım sürecinin hızlanmasına sebebiyet vermiştir. (Karşılıklı göçlerin hâlihazırda devam etmesi de kararın alınmasını hızlandıran etkenlerden biridir).29

Araştırmaları açarsak, daha önceleri Milletler Cemiyeti mülteciler yüksek komiserliği görevinde bulunan Fritjof Nansen (1861-1930) konferanstan bir hafta önce ilgili bölgelerde incelemelerde bulunmuştur (Bozdağlı, 2014, s.15-
16). Bulgularını konferansta sunan F. Nansen'in ilk önerisi doğal olarak mübadele olurken, bu noktada "isteğe bağlı" değiş tokuş seçeneği ortaya atılmıştır (Bozdağlı, 2014, s.15-16). Fakat konferansın ilk kısmının
müttefikler adına belki de en etkin ismi, İngiliz siyasetçi George N. Curzon (1859-1925)30 konunun hızla vuku bulmasını önermiş ve zorunluluk içeren bir yaklaşımın daha uygun olacağını belirtmiştir.31 Böylece gözden
geçirmeler ışığında 1923 yılının Ocak ayında imzalanan Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol eşliğinde mübadele süreci resmiyet kazanmıştır. Temsil heyeti ve hükümet arasındaki krizlerin aşılması ve müttefiklerin daha yapıcı politikalar izlemesiyle de Temmuz ayında antlaşma görüşmeleri tamamlanmış ve nihayetinde Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır.

2.2. Mübadele Süreci

Mayıs ayında başlayan zorunlu ve karşılıklı göç, uygulama aşamalarında en başta mübadiller sonra da hükümet için zorluklarla geçmiştir. İstihdam, yeni topluluklara ayak uydurma süreci ve taşınır/ taşınmaz malların adil devri bu zorluklardan ilk akla gelenlerdir. Lakin duygu yüklü hikayeler barındıran bu periyodu sübjektif bir anlatımdan öte sayılarla ifade etmek daha kesin bir özetleme sağlayabilir.



29 Konferans süreci o yılların Türk ve Yunan basınında mizahi çerçevede de ele alınmıştır. Böylece “satır araları” liderlerin/temsilcilerin karikatürleri eşliğinde kamuya aktarılırken, çizerler de yer yer muhatapları tiye almıştır. (Tarafları incitebilecek tasvirlerin sıklığı nedeniyle söz konusu karikatürlere metinde yer verilmemiştir).
30 Baskın karakteriyle tanınan G. N. Curzon konferans sürecinde Türk tarafı için önem taşıyan meseleleri genel anlamıyla üstünkörü geçerken, İ. İnönü’nün iradesi, tecrübesi ve radikal konulardaki soğukkanlılığı daha eşitlikçi bir anlaşma imzalanmasını sağlamıştır.
31 İ. İnönü’nün Fener Rum Patrikhanesini mübadele kapsamın almak istemesi ve Yunan tarafının mübadele sınırları konusundaki baskısı, konunun tartışma adına belki biraz daha zamana ihtiyaç duyduğunu gösteren taleplerdir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:42

Akademisyen Fahriye Emgili'nin rakamlarıyla; Milli Mücadele'nin ardından Anadolu'da yaşayan 1.200.000 civarında Rum32 ile Yunanistan'da bulunan 400.000 Türk33 karşılıklı olarak yer değiştirmiştir (Emgili, 2014, s.106).34

Bir diğer akademisyen/siyaset bilimci Cevat Geray'ın rakamlarına göreyse; mübadele sonrasında Yunanistan'dan Türkiye'ye gelen mübadillerin sayısı35 1923-1970 arasında alınan genel göçün % 32,7'lik kısmıdır (Geray, 1962, s.13).36 Yine C. Geray'ın ifadesiyle belirtilen rakamın 384.000 kişilik bölümü (genel göçün %61.1'i) sadece 1923-1933 yılları arasında hareket ederken, 1923-1927 aralığında da ilk olarak 149.851 kişi (Türkiyeli Rum) Yunanistan'a gitmiştir (Geray, 1962, s.10-13).
RESİM:

Şekil 3. C. Geray'ın bir başka araştırması 1923-1960 arasında Türkiye illerine yerleştirilen genel
göçmen sayısıyla ilgilidir. Özetle bu tarih aralığında; Bursa'ya 63.057, Çanakkale'ye 26.116, Edirne'ye 84.946, Tekirdağ'a 83. 329 ve İstanbul'a 80.721 kişi yerleştirilmiştir (Geray, 1962, s.19).
Kaynak: Burak BOYRAZ Arşivi / İstanbul, 2016.

Akademisyen Zekai Güner'in rakamlarıysa nüfus sayılarının yanı sıra bizlere mübadele ile Türkiye'ye gelecek olanlar için hazırlanan iskân politikasını göstermektedir. Sayılarla; Drama ve Kavala'dan gelecek olan 30.000 kişi (tütüncü) Samsun bölgesine, Drama-Kavala ve Selanik'den gelecek olan 4.000 (tütüncü), 20.000 (çiftçi) ve 40.000 (bağcı-zeytinciden) oluşan gruplar Manisa, İzmir, Menteşe ve Denizli taraflarına yerleştirilecektir (Güner, 2007, s.1462). Yine Midilli, Girit ve diğerlerinden gelecek toplam 50.000 kişi Ayvalık, Edremit, Mersin ve Adalar civarına yerleştirilecek, Preveze ve Yanya'dan göç edecek 15.000 (tütüncü) ve 40.000 (çiftçi) kişi ise Antalya ve Silifke'ye yönlendirilecektir (Güner, 2007, s.1462).



32 Burada Milli Mücadele öncesine de parantez açılabilir, Osmanlının 1914 Senesi Farklı Milletler Resmi İstatistiği verilerinden faydalanılabilir. T.C. Genelkurmay Başkanlığı'nın dijital ortamlarda da hizmete sunduğu; Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918 adlı derlemenin ilk cildinde yer alan bu istatistikte Osmanlının değişik vilayetlerdeki Rumların sayısı o yıl 1.058.048 olarak gösterilmiştir (Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, 2005, s.607). Bunların içinde başlıca şehirler; İstanbul'da 205.702, İzmir'de 299.097, Edirne'de 224.680 ve Trabzon'da 161.524 Rum nüfus bulunduğu belirtilmektedir (Arşiv Belgeleriyle Ermeni Faaliyetleri 1914-1918, 2005, s.607).
33 Protokolün, Türkiye'de bulunan Ortodoks Rumlarla (İstanbul ve birkaç ada dışındakiler), Yunanistan'da bulunan Müslüman Türkleri (Batı Trakya Türkleri dışındakiler) kapsaması hususunda söz birliğine varılmıştır.
34 Bilindiği gibi bu dönemlerde Karamanlılar olarak bilinen ancak tek kelime Yunanca bilmeden mübadeleye tabi tutulan topluluklar da mevcuttur.
35 Cevat Geray'a göre; 408.720.
36 1923-1967 yılları arasında göçmenler için toplam 172.583 konut yapılmıştır (Geray, 1962, s.24). Bu rakamın 103.586'sı ise 1923-1933 aralığında inşa edilmiştir (Geray, 1962, s.24).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:44

Anlaşılabileceği üzere Yunanistan'dan gelen Müslüman Türklerin, kitleler halinde önceden belirlenen bölgelere yerleştirilmesi arzulanmıştır. Üst kısımlarda adı geçen K. Arı'nın çalışması da bu noktada önem
kazanmaktadır. Çünkü K. Arı'nın verileri ağırlıklı olarak mübadele
protokolü sonrasında yaşananları anlatmakta, iskân sürecine
değinmektedir.

Yazarın belirttiği gibi; Türkiye 1923'de Mübadele İmar ve İskân
Vekâleti’ni kurmuş, Mübadele İmar İskân Kanunu'nu çıkartmıştır (Arı, 1990,
s.630-631). Böylelikle mübadillerin ne şekilde iskân mıntıkalarına
iletilecekleri üzerine çalışmalar yapılmış, yerleşim bölgeleri tespit edilmiştir (Arı, 1990, s.631). Daha önce işgal altında olan İzmir şehri de yerleşim bölgelerine katılırken, ulaşım konusunun hemen hemen deniz
yolculuğuyla, Seyr-i Sefain İdaresi'ne ait vapurlarla çözülmesi düşünülmüştür (Arı, 1990, s.638). Gelgelelim kâğıt üzerinde belirlenen sistem, uygulamada aksaklıklarla karşılaşmıştır. K. Arı'ya göre elde bir kolonizasyon planının olmaması, yani bölgesel düzeyde dağınık yerleşme, baş gösteren ilk sıkıntıdır. Türk mübadillerin terk edilmiş yapılara yerleştirilmesi ve Rumlar tarafından bırakılan malların paylaşımı hususuna dair şikâyetler de bu noktada yükselmiştir. (Beklendiği üzere yerleşim bölgeleri ve mesleklere ilişkin konuların tartışılması, toplum nezdinde mübadillerin menfaati odağında geniş yankı bulmuştur).37


Şekil 4. M.K. Atatürk ve İ. İnönü'nün ekipleri, ön hazırlıklarla 1923 ve sonrasında gelecek olan
göç için gerekli planlamaları yapmıştır. Paralelde aynı yılın kış mevsimine doğru
Girit/Hanya'dan gelecek olan 1027 kişi (yolculuk sırasındaki doğum sebebiyle 1028 kişi)
gemiyle yola çıkmıştır (Arı, 1990, s.637). Görsel, Girit/Hanya’yı (1. fotoğraf) ve şehrin
sembollerinden (17. yy’da inşa edilen ve 1923’de kullanıma kapatılan) Yalı Camii / Küçük Hasan
Paşa Camii’ni (Giali Tzamisi) göstermektedir (2., 3. ve 4. Fotoğraflar). Kaynak: Burak BOYRAZ
Arşivi / Hanya, 2013.

Yerleşme problemi üzerinden devam edersek, 1923 öncesinde çeşitli şekillerde harap edilen evler, konutlar ve köşkler yeni Türkiye'nin ilgilenmekle mükellef olduğu bir başka meseledir. Zira mübadilleri ikamet ettirmek için düşünülen bu yerleşkelerin yenilenmesi/tadile edilmesi ciddi bir bütçe gereksinimi doğurmuştur. Yapılan girişimler, pazarlıklar ve terk edilen malların üzerine kurulu dönüşümlü ekonomi sistemiyle bu sorun (ivedilikle) çözülmeye çalışılmıştır.



37 Yine K. Arı'nın altını çizdiği gibi; Drama, Selanik, Kavala vb. bölgelerden gelen tütüncü, çiftçi ve bağcı mesleklerine mensup bireylerin iskânı, bu mesleklerin gerektirdiği coğrafyalarla uyum teşkil etmek zorundadır (Arı, 1990, s.633).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:50

Şekil 5. Göç sürecinde Karaçova/Selanik mübadilleri iskân için işgalde; 3.698 evinden 2.153’ü
yanan Bandırma’ya getirilmiştir (Çapa, 1990, s.58). Görsel, Bandırma’nın (uzun vadeli kalkınma
programları ve bölge halkının girişimleri sonucunda) 1950’li yıllarda artık “yenilenmiş” olan
mimari dokusudur. Kaynak: Burak BOYRAZ Arşivi / İstanbul.

Boşaltılan evlerin çatışmalar sonrasında bile zarar görmeye devam etmesi ve evlere yerleşen Türklerin bu evlerin mülki idaresini sağlamaya yönelik niteliklere sahip olup-olmadığı sorunsallarıysa o dönemde de gündeme gelmiş, dikkat çekmiştir (Arı, 1990, s.645-646).

Şekil 6. Türk ve Yunan mimarisinde özgün bir yeri bulunan cumbalı evler gibi taşınmazların pek
çoğu 1923-1925 arasında hızla el değiştirmiştir. Üst katları dışa çıkıntı veren ve payandalarla desteklenen bu yapıların günümüzdeki örneklerinin bazıları iki taraf nezdinde de hala kullanılmaktadır. Görselde bu tip evlerin Yunanistan/Kavala’da bulunan bir örneği yer
almaktadır. Kaynak. Burak BOYRAZ Arşivi / Kavala, 2014.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:51

Gelen göç çatısı altında kümelenebilecek üstteki mevzular, madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzündeyse Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin durumu yer almaktadır. Bu konuyu irdelemek için tabii olarak çok sayıda kaynak bulunmaktadır. Fakat bunlar arasında akademisyen E. Balta’nın özgün makalelerinin derlendiği, belge niteliğindeki notlar ve görseller barındıran Nüfus Mübadelesi adlı çalışma objektif bakış açısıyla öne çıkmaktadır.

Yazarın değindiği gibi; Yunanistan için mübadele olayı, ulusal yeniden kuruluş politikası çerçevesinde ayrı bir önem taşımaktadır (Balta, 2015, s.141- 142).

Bu kapsamda Yunan hükümetince, gelen mübadil ya da mültecilerin ülkeye yerleştirilmesi mevzusu, en başta kuzey sınırlarını Yunanlaştırma
politikasının bir parçası olarak görülmüştür (Balta, 2015, s.141-142). Zira Yunan Devleti, Kılkiş (Kilkis) gibi bölgelere mültecileri/mübadilleri yerleştirirken temelde Slav kökenlilerin köylerindeki nüfus yapısını değiştirme amacı gütmüştür (Balta, 2015, s.142). Böylece yüzlerce mübadil bu coğrafyalar üzerine ikamet ettirilmiş, Anadolu mültecileri/mübadilleri Halkida ve çevresinde, merkez ve kuzey Eğriboz’da, Limni ve İstiaia gibi bölgelerde toplanmıştır (Balta, 2015, s.106).38

Yine E. Balta’nın aktardığı gibi, mevcut göç hareketi Yunan Devleti’nin kuruluşundan beri karşı karşıya kaldığı en geniş ölçekli sosyo-ekonomik sorundur (Balta, 2015, s.143).

Dolayısıyla Milletler Cemiyeti’ne doğrudan bağlı (özerk) bir yapı olan; Mülteciler İskân Komisyonu Yunan hükümetine yardım etmiş, sorumluluk üstlenmiştir (Balta, 2015, s.143). Bu sorumlulukla 1929 Ocak ayında ülkede toplamda 330.810 kişi iskân edilirken, 1047 yerleşim alanı/bölgesi
oluşturulmuştur (Balta, 2015, s.144).39

Gelen topluluklar Balkan Savaşları ve Birinci Dünya Savaşı’nı da görmüş olan toprakları yavaş yavaş Yunanlıların lehine dönüştürürken, artan nüfus Selanik, Kavala, Drama ve Kesriye gibi şehirlerin popülâsyonunu etkilemiştir. Daha önceleri uzunca bir süre Osmanlı tebaası altında kalan bu şehirlerin nüfusları E. Balta’nın G. Dertilis’den aktardığı üzere 1920’den 1928’e kadar artmıştır (Balta, 2015, s.149). Sayılarla ifade edersek toplam nüfuslar Selanik’te; 170.321’den 236.524’e, Kavala’da; 22.939’dan 49.980’e, Drama’da; 15.263’den 29.339’a ve Kesriye’de; 6.280’den 10.250’ye
yükselmiştir (Balta, 2015, s.149).




38 Yazarın çalışmalarında öne çıkan bir detay (Bkz. Nüfus Mübadelesi: Sinasos Örneği)
mübadele için İstanbul’da kurulan dört komitedir. İstanbul Komitesi, Sinasos Komitesi, Pire-Atina Komitesi ve Amerika Komitesi bu süreçte mübadillere destek amacıyla aktif sorumluluklar üstlenmiştir (Balta, 2015, s.90).
39 E. Balta’nın aktardığı üzere; Bu bölgelere sadece mübadiller değil, ülkeye 1912-1922
arasındaki süreçte gelen mülteciler de yerleştirilmiştir (Balta, 2015, s.144).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:52

Şekil 7. Bugün Yunanistan’ın farklı şehirlerinde ülkenin Osmanlı tebaası altındaki yıllarıyla
ilişkilendirilebilecek çeşitli mimari hatıratlar ve anıtlar bulunmaktadır. Üstte 1. karede;
Eserlerine Rum ve Türklerin ortak yaşamlarını yansıtan, Moskof Selim adlı kitabıyla da bilinen
yazar Georgios Vizyenos’un (1849-1896) Aleksandropolis’deki (Dedeağaç) büstü gösterilmektedir.
2. karede ise Pargalı İbrahim Paşa (1493-1536) tarafından Kavala şehrinde yaptırılan ve
günümüzde Aya Nikola adıyla anılan cami yer almaktadır. 3. karedeki fotoğraf yine aynı şehirde bulunan ve Kanuni Sultan Süleyman’ın (1494-1566) isteği üzerine inşa edilen su kemerine aittir. Son karedeki mimari yapı ise; Osmanlı İmparatorluğu mirası olan ve bugün Selanik şehrinin
sembollerinden biri olarak tanımlanan Beyaz Kule’dir.
Kaynak: Burak BOYRAZ Arşivi / Yunanistan 2014-2016.

2.3. Sonuçları Bağlamında Mübadele Uygulaması

Türk ve Yunan hükümetlerinin (mümkün mertebe) sistematik şekilde
yaklaşmaya çalıştığı mübadele olayı, tabi ki bir takım sonuçlar
doğurmuştur. Bunlardan ilki nüfus ve din mozaiklerinde yaşanan değişimdir.

Mübadelenin vuku bulduğu yıllardaki genel göçün Türkiye nüfus artışı üzerindeki etkisiyle başlarsak; 1923 yılında 12.339.093 olan total nüfus, 1927 yılında 13.648.270'e yükselmiştir (Geray, 1962, s.17). Rakam farkına göç odağında bakıldığındaysa gelen kişi sayısı 504.964 olarak belirtilirken, giden kişi sayısının 149.851 olduğu, bunun nüfus artışındaki payının da %22.8’e tekabül ettiği saptanmıştır (Geray, 1962, s.17).

Şekil 8. Murat Cano’nın rakamlarıyla cumhuriyet dönemi ilk nüfus sayımı sonuçlarına göre,
Rum nüfus, İstanbul nüfusunun %12,3’ünü oluştururken, bu oran 1965 yılında %1,5’a
düşmüştür (Cano, 2001, s.45) . Kaynak: Burak BOYRAZ Arşivi / İstanbul, 2016.

Yine sözü geçen artışa ek olarak 1927 nüfus sayımında azınlıkların ikamet bölgelerinden üç büyük il; İstanbul, İzmir ve Çanakkale’de Türkçe ve Rumca dillerine göre bir sayım yapılmıştır. S. Akgönül’in sayılarıyla o yılda
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:54

İstanbul’da anadili Türkçe olanların sayısı 574.592 olurken, Rumca konuşanların sayısı 91.902’dir (Akgönül, 2007, s.63). Aynı şekilde İzmir’de bu rakam Türkçe konuşanlar için 487.825, Rumca konuşanlar için 7.531 iken, Çanakkale’de 167.020’ye 7.938 gibi bir oran söz konusudur (Akgönül, 2007, s.63).

Daha genel bir veriden söz etmek gerekirse, 1927 yılında toplam nüfus içinde anadili Türkçe olanların oranı %86.41, Rumca olanların oranıysa
%0.87 olarak belirtilmiştir (Akgönül, 2007, s.65-66). Dinleri ifade eden bilgilerdeyse toplam nüfusun %97.36’sının Müslüman, %0.80’lik diliminse Ortodoks olduğu kaydedilmiştir (Akgönül, 2007, s.65-66).

Özetle mübadele kararının alınmasından sonraki 4 yıl içinde Türkiye’de demografik bir dönüşüm yaşanmıştır. Ama Lozan’da tatminsizlik yaratan konular 1930’lu yıllara kadar hem Türk hem de Yunan kamuoyunun gündemini meşgul etmiştir.40

O yıllarda Yunan hükümeti iktidarlık konusunda kendi iç anlaşmazlıkları ile uğraşıp, askeri darbeler ve hükümet değişiklikleri ile mücadele etmiştir. Türkiye ise Lozan sonrasında41 daha çok iktisadi kalkınma ve
kurumsallaşma üzerine çalışmıştır. Dolayısıyla her iki ülkenin birbiriyle teması bu süreçte seyrek olmuştur. Fakat daha önce iktidarlığını kaybederek ülkeden ayrılan E. Venizelos’un 1927 yılında önce Girit/Hanya’ya dönmesi, hemen ardından da Ağustos 1928’de %61’lik bir oranla tekrar iktidar olması, Türk ve Yunan ilişkilerinde ılımlı bir havaya girileceğini müjdelemiştir (Erdem, 2009, s.99-101). Öyle ki seçim arifesinde dış politikada savaşlardan uzak durma vaadi veren E. Venizelos, bir yandan kendi ülkesinin siyasi restorasyonu ile ilgilenirken bir yandan da sınır komşusu Türklere dostluk eli uzatmıştır (Erdem, 2009, s.102).42



40Fener Rum Patrikhanesi’nin patriği konusunda yaşananlar, mübadele olayına da temas etmesi
sebebiyle önemlidir. Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi için 13 Aralık 1923’de seçimle göreve gelen
Grigorios’un patrikliği konusunda sıkıntı çıkarmamıştır (Erdem, 2009, s.95). Gelgelelim
Grigorios’un 1924’deki vefatı sonrasında görevi kimin devralacağı tartışılırken, Türk hükümeti
seçilecek kişinin nitelikleri ile yakından ilgilenmiştir. Mübadele kapsamına giren Konstantin
Araboğlu’nun göreve getirilmesi, yani ülkeyi terk edecek bir kişinin patrik olması Türk tarafının
hoşnutsuz olmasına yol açmıştır. Nitekim artan tepkiler ve hükümetin geri adım atmamasıyla
K. Araboğlu sınır dışı edilmiştir.

41 Burada Lozan’a dair “güncel” bir mini-bilgi verilebilir. www.milliyet.com’un 22.10.2016 tarihli

Lozan Tutanakları Müzayedede Satıldı başlıklı haberine göre, konferansa dair bazı evraklar (Birinci Lozan Barış Konferansı Mazbataları) İstanbul’da düzenlenen bir müzayedede (Librairie de Pera’nın
75. Müzayedesinde) satılmıştır. (Müzakerelerdeki Türk heyeti içinde bulunan ilk Maliye Bakanımız Hasan Saka Bey tarafından muhafaza edilmiş evraklar on beş bin lira karşılığında ismi açıklanmayan alıcı tarafından satın alınmıştır). (Lozan Tutanakları Müzayedede, 2016). 317 numaradan satışa tutulan evrakların görsellerine www.librairiedepera.com adresinden müzayedeler seçeneği aracılığıyla ulaşılabilir.
42E. Venizelos’un Türk tarafından pozitif geri dönüş alması, M. K. Atatürk’ün barış yanlısı politikalara her zaman sıcak bakmasıyla da ilişkilendirilebilir. Akademisyen İsmet Giritli’nin
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:56

M. K. Atatürk ve İ. İnönü’nün de sıcak baktığı bu yakınlaşma arzusu doğrultusunda; 10 Haziran 1930 Ankara Sözleşmesi ile iki ülke arasında nüfus mübadelesinden kaynaklanan sorunlar çözümlenmiş, karşılıklı olarak Yunan ve Türk uyruklulara yerleşiklik hakkı verilmiştir (Erdem, 2009, s.102).
30 Ekim 1930’da imzalanan Türk-Yunan Dostluk Antlaşması’yla da ikili
ilişkilerde normalleşme süreci başlarken, gözle görülebilen iyimser
yaklaşımlar başta azınlıklar nezdinde sevinç yaratmıştır. İ. İnönü ve E. Venizelos’un karşılıklı ziyaretleriyle pekiştirilen bu ortam İkinci Dünya Savaşı’na (1939-1945) kadar sürmüştür.

RESİM:

Şekil 9. E. Venizelos’un 1934 yılında M.K. Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi gibi iyi niyet göstergesi adımlar karşılıksız bırakılmamış (Demirözü, 2005, s.310), işgal yıllarında Yunanistan’da baş gösteren açlıkta da Türk tarafı ve Rumlar vapurlarla ülkeye yardımlar
göndermiştir (Tağmat, 2010, s.469). Kaynak: Burak BOYRAZ Arşivi / İstanbul, 2012
(Renklendirilmiştir).


belirttiği gibi; İzmir’in düşman işgalinden kurtulmasından sonra 26 Eylül 1922’de M. K. Atatürk, Daily Mail’e bir demeçle, kazanılan zaferde ölçülü bir tutum sergilediklerini vurgulamış, hatta İngilizlerle de ticaret ve dostluk odaklı temaslar kurabileceklerinin sinyallerini vermiştir (Giritli, 1986, s.609).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 1923 Yunanistan - Türkiye Nüfus Mübadelesi, Millileştirme Politikaları ve Güncellenen Türk Resim Sanatı1

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 02 Tem 2021, 16:58

2.4. İkinci Dünya Savaşı ve Azınlıklar

Harp ekseninde bakıldığı zaman Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na “net” bir şekilde dâhil olmamıştır. Bu çerçevede Nasyonal Sosyalist Almanya’nın totaliter rejimi 1933-1941 arasında Türkiye ile yakın ilişkiler kurmaya çabalamışsa da43, İ.İnönü’nün dengeleri gözeten dış politikası ülkenin yeni bir maceraya girmesine engel olmuştur. Süreç içinde en çok göze batan girişim 1941 tarihli Türk-Alman Saldırmazlık Antlaşması olurken, hükümet çoğunlukla iç politikalara odaklanmıştır. Sözü geçen politikalardan azınlık nüfusları ilgilendiren askere alınma konusu 1941 yılında yine gündeme gelmiş, aynı yıl Rumları da kapsayan irili ufaklı gruplar orduya katılmıştır. Fakat bu yeni askerlik görevinde azınlıklar çoğunlukla “işçi” statüsünde sorumluluklar üstlenmiş, “silahlı” görevlerden uzak tutulmuşlardır. (Teknik anlamda daha çok yol ve altyapı işleriyle uğraşan azınlıklar bir yıl kadar sonra terhis olmuştur).

RESİM:
Şekil 10. Nasyonal Sosyalistlerin Türklerle yakınlaşma çabasında olduğu yıllarda, harp arifesi
sayılabilecek bir dönemde silah altında bulunan Türk askerleri. 30 Ağustos 1937.
Kaynak. Erdal Boyraz Arşivi, İstanbul.

Tarih 1942’yi gösterdiğindeyse bu defa Varlık Vergisi ortaya çıkmıştır. Milli ekonomi çizgisine son derece yakın duran bu uygulamada, (küresel krizin


43 O yıllardaki Türk-Alman diyaloğunu anlamlandırmak için öncelikle Sevr’e geri dönmemiz gerekir. Zira Almanların 1933 sonrasındaki iktidar partisinin çıkış noktalarından biri etnik bütünlüktür. Bu anlamda Türklerin Sevr döneminde karşılaştığı ayrılıkçı tutumlar, çatışmalar ve azınlık cemiyetlerinin lobi faaliyetleri Almanlar için birer propaganda malzemesi olmuştur. Araştırmacı tarihçi Suat Akgül’ün Paris Konferansı’ndan Sevr’e Türkiye’nin Paylaşımı Meselesi adlı yayınında etraflıca ele aldığı bu konular müzakerelerde/ikili görüşmelerde tekrar tekrar dillendirilirken, Türk heyetlerine/temsilcilerine sıklıkla geçmişte İngiliz, Fransız ve Birleşik Devletler’in onlara uyguladığı gösterişsiz protokoller hatırlatılmıştır (Akgül, 1992; 381-395).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 15 misafir