TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Girit Konulu Dergiler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 09:54

ANTALYA 1.png
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 10:05

TÜRK-YUNAN NÜFUS MÜBADELESİ VE ANTALYA
evren dayar

30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan ve İstanbul hariç, Türkiye’deki Ortodoks Rumlarla Batı Trakya dışında, Yunanistan’da yaşayan Müslümanların değişimini öngören nüfus mübadelesi, 20. yüzyılda Antalya tarihi üzerinde etkili olan en önemli olaylar arasında yer alır. Nüfus mübadelesiyle birlikte 19. yüzyılın sonlarından itibaren kentin demografik yapısında yaşanan büyük dönüşüm tamamlanmıştır.
ANTALYA 2.png
ANTALYA 2.png (875.15 KiB) 2563 kere görüntülendi
Rumlar Antalya’dan ayrılmak
için iskelede beklerken (Ekim 1922).

I. Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda, millî mücadelenin Türkiye ve Yunanistan arasında bir savaşa dö- nüşmesi Anadolu Rumları ile Yunanistan’daki Müslümanların kaderini dramatik bir biçimde değiştirmişti. 1922 sonbaharına gelindiğinde, Yunanistan’ın İzmir’i işgali sonrasında yaşanan ve Rumların Anadolu’yu terk etmesine neden olan trajik olayların da etkisiyle her iki ülke için nüfus değişiminin ertelenemeyecek bir zorunluluk olduğu fikri ağırlık kazanmıştı. Böyle bir zorunluluğun en önemli nedeni ise, savaş yıllarının iki ülkeyi de demografik açıdan saflaştırma arayışına itmesiydi. Bu sürecin sonunda Anadolu’da yaşayan yaklaşık 1.200.000 Rum ile Yunanistan’da yaşayan 400.000 civarındaki Müslüman yerinden yurdundan edilmişti; nüfus mübadelesi sadece göç edenler açısından kargaşa ve umutsuzluk nedeni olmamış, iki ülkenin siyasal ve toplumsal dokusunu da büyük ölçüde değiştirmişti.1
ANTALYA 3.png
ANTALYA 3.png (1.07 MiB) 2563 kere görüntülendi
30 Ocak 1923 tarihinde Lozan’da Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan ve İstanbul hariç, Türkiye’deki Ortodoks Rumlarla Batı Trakya dışında, Yunanistan’da yaşayan Müslümanların değişimini öngören nüfus mübadelesi, 20. yüzyılda Antalya tarihi üzerinde etkili olan en önemli olaylar arasında yer alır. Nüfus mübadelesiyle birlikte 19. yüzyılın sonlarından itibaren kentin demografik yapısında yaşanan büyük dönüşüm tamamlanmıştır. Bu dönüşümün ilk aşamasında, 1897-1912 yılları arasında Giritli göçmenler kente iskân edilmişti.2 Ayrıca, Balkan Savaşları sırasında Balkanlar’dan,3 Yunanistan’ın Ege’yi işgali sonrasında da Aydın, Kuşadası ve İzmir’den Antalya’ya yoğun bir göç dalgası yaşanmıştı.4 Tüm bu nüfus hareketlerini Ekim 1922’de Rumların kenti terk etmesi izlemişti.5 Antalya’nın tanık olduğu son büyük göç ise 1924-1929 arasında gerçekleşmiş, bu dönemde dört bine yakın Müslüman mübadil kente gelmişti.6 Tüm bu göçler neticesinde, Antalya bir muhacir şehri görünümüne bürünürken, bu dramatik dönüşümün kent üzerindeki etkileri 1920’li yıllardan itibaren hissedilmişti.7
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 10:23

ANTALYA 4.png
ANTALYA 4.png (567.28 KiB) 2563 kere görüntülendi
Rumlar Antalya’dan ayrılmak
için iskelede beklerken (Ekim 1922).


yerel kamuoyu için nüfus mübadelesinin önemi



1920’li yılların başlarında kentin nüfus yapısında meydana gelen bu dramatik dönüşüm, milliyetçi yerli seç- kinler ve yerel kamuoyu nazarında kaçınılmaz bir gereklilikti. Bu gerekliliğin en önemli nedenleri ise, savaş yıllarının hatırasının çok taze olması ve Rumların, Anadolu’nun işgalinden sorumlu tutulmasıydı. Savaştan sonra birçok kişi için Müslümanlarla Hıristiyanların bir arada yaşaması artık mümkün görünmüyordu. Rumların mecburi olarak kentten ayrılması ve bu sürecin, nüfusun saflaştırılması için büyük fırsatlar sunacak olması yerel kamuoyu tarafından destekleniyordu.Bu dönemde nüfusun Türkleştirilmesine yönelik bu coşkulu destek, en çok, hâlâ Antalya’da kalmaya devam eden veya bunun için girişimlerde bulunan az sayıdaki Rum söz konusu olduğunda açığa çıkmıştı.
.8 Bu nedenle yerel kamuoyu, Akdeniz gazetesinin tabiriyle “içi başka dışı başka olan bu adamlara” karşı tetik- te olmaya davet edilmiş, saflaşma arzusu sürekli olarak canlı tutulmak istenmişti.9

Bununla birlikte, Antalya için nüfusun Türkleştirilme süreci Rumların kenti zorunlu olarak terk etmesinden sonra önemli ölçüde çözüme kavuşmuş görünüyordu. Bu sebeple bir süre sonra mesele farklı bir veçheye bürünmüş; Antalya’dan ayrılan Rumların gizli gizli kente geldikleri ve tahkikat yaptıkları iddia edilmiş; dönemin gazetelerinde Rumların Antalya’ya dönmek için kurduğu “fesat kumpanyalarına” sık sık dikkat çekilmiş; tüm bu haberlerin merkezinde Rumların terk ettiği mülkler yer almıştı.10



Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 10:25

ANTALYA 5.png
ANTALYA 5.png (255.64 KiB) 2563 kere görüntülendi
Rumlar kentten ayrıldıktan sonra Antalya’daki Rum mahallesinden bir görünüm (1922).

Meseleye Antalya’ya gelecek Müslüman göçmenler açısından bakıldığında ise yerli seçkinler için nüfus mübadelesinin önemi, göçmenlerin vilayet nüfusunu artıracak olmasıydı.11 Gerçekten de uzun savaş
yıllarını takip eden dönemde nüfus meselesi, savaşların ve salgın has- talıkların neden olduğu kayıpların ya da yerel gazetelerin ifadesiyle “tenâkus-ı nüfus meselesinin” bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve üze- rinde en çok durulan meseleler arasında yer almıştı.12 Nüfus mübadelesine tabi olup Antalya’ya gelecek göçmenler de esas olarak bu önemli ihtiyacı karşılayacaklardı. Başka bir ifadeyle, vilayet dahiline iskân edilecek mübadiller “yıllardır süren bir harp hayatının memleket nüfusunda açtığı derin ve geniş boşlukları dol- duracak”, “ocakları tütmeyen köylere, ıssız ve insansız kalmış geniş ve bereketli ovalara hayat ve servet getirecek”, “vatan toprakları üzerinde yeni bir Türk medeniyeti, feyyaz bir Türk faaliyeti uyandıracaktı''13 Bu nedenle. 1924'ün ilk aylarında mübadillerin Antalya'ya gelişi yerel gazeteler tarafından büyük bir coşkuyla karşılanmıştı.

Mübadillerin Antalya’ya gelişi

Mübadillerin Antalya’ya gelişiyle ilgili haberler 1924’ün ilk ayından itibaren gazete sayfalarında görülmeye başlamıştı.14 Konuya dair en erken tarihli haber Antalya gazetesinin 23 Ocak 1924 tarihli nüshasında yayımlanmış, 28 Ocak 1924’te Kavala’dan hareket edecek bir vapurun 744 kişilik bir göçmen kafilesini Antalya’ya getireceği bildirilmişti.15 Gazetenin 5 Şubat 1924 tarihli nüshasında ise kente gelmek üzere olan 900 çiftçi göçmenin Antalya Vapuru’yla hareket edeceği yazıyordu.16 Öte yandan, bir süre sonra bu haberlerin asılsız olduğu anlaşılmış, Antalya’ya geleceği iddia edilen Kavala muhacirlerinin Bandırma’ya çıktığı öğrenilmişti.17

Mübadillerin Antalya’ya geleceği bu dönemde istikbal hazırlıklarına da girişilmişti. Eski Erkek Öğretmen Oku- lu’ndaki misafirhane ile Karaalioğlu Bahçesi’ndeki Rum Kilisesi göçmen misafirhanesi haline getirilmiş;18 mübadiller için iaşe toplanmaya başlanmış;19 gazetelerde yayımlanan birçok ilan vasıtasıyla kamuoyu kentin bu ''muhterem misafirlerine'' yardım etmeye davet edilmişti.20

Şubat ayının sonlarına doğru (konuyla ilgili yapılan ilk duyuruların aslı olmadığının anlaşılmasından bir süre sonra) mübadillerin Selanik’ten yola çıktığı haberleri tekrar gazete sütunlarında baş göstermişti. Örneğin, 24 Şubat 1924 tarihli Antalya gazetesin- de bu defa Selanik’ten yola çıkacak Ümid Vapuru’yla Antalya’ya 1.500 ile 2.000 arasında göçmen geleceği duyurulmuştu.21 Bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra çıkan gazetede ise Selanik’ten gelecek mübadillerin istirahatı için Antalya’da yapılan hazırlıklara değinilmişti.22 Daha sonraki günlerde karşılama programının ayrıntıları hakkında bilgi veren gazeteye göre, Ümid Vapuru ufukta görülür görülmez vilayet erkânı ve Hilal-i Ahmer heyeti vapura giderek mübadillere hoş geldin diyecek, bu esnada iskelede bulunan memleket halkı ve mektep öğrencileri, önlerindeki mızıka takımıyla kentin “aziz misafirlerini istikbal edecek”, onlara “temiz ve saf sinelerini açacak”tı. Daha sonra Hilal-i Ahmer göçmenler için bir çay ziyafeti tertipleyecek, bu ziyafeti Antalya halkının vereceği yemek ziyafeti takip edecekti.23

Tüm bu duyuru ve hazırlıkların ar- dından Ümid Vapuru’yla 26 Şubat’ta Selanik Limanı’ndan hareket eden ilk mübadil kafilesi 3 Mart 1924’te An- talya Limanı’na geldi. Konuyla ilgili, karşılama töreninin duygusal yoğun- luğu hakkında fikir veren ve törenin samimiyeti hususunda hiçbir şüpheye yer bırakmayan gazete haberinde, mübadillerin Antalya’ya gelişi şu şekilde anlatılmıştı:

Muhacirlerimiz geldi, pek parlak istikbâl edildi. Günlerden beri ufuklarda Ümid Vapuru’nun getireceği muhacirlere intizarla bakan ve bin felaketli ihtimallerle sıkılan Antalyalılara dün sabah ufuktan görülen bir vapurun haber vürudu yapılmış ve halkımız kadınlı erkekli bütün sahillerimizi doldurmuştu. Senelerdir bedbaht diyarlarda kahpe bir milletin zulmüne, işkencesi- ne maruz kalan kardeşlerimizin istikbalinde istirahatında gösterilen çok derin tezahürat ve hazırlık bir harb-i meş ümun bizden ayırdığı diyarlarda kalan kardeşlerimizin ızdırabıyla nasıl bağrımızın yandığını gösterdi. Çocuk ve kadın ve erkek bütün şehrimiz sakininin sahillerimizde gözyaşları arasında muhterem misafirlerimize açtığı sine, Türk kalbinin ne ulvi kardeşlik hisleriyle titrediğini çok güzel izah etti.




Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 11:15

ANTALYA 6.png
ANTALYA 6.png (602.41 KiB) 2559 kere görüntülendi
Mübadillerin gelişiyle ilgili Antalya gazetesinde yayımlanan bir başmakale.
Antalya,
3 Şubat 1924.



Muhacirlerimiz çok muntazam bir programla istikbâl edildiler. Muhterem Valimiz Sabri Bey ve İmar Mıntıka Müdürümüz Hüsnü Bey ile erkân-ı vilayet ilk kafile olarak vapura azimet etmişler ve sevgili muhacirlere kavuşmuşlardır. Şehrimiz heyet-i istikbâliyyesi namına Dr. Ferruh Niyazi Bey gür ve tiz sesiyle muhacirlerimize beyân-ı hoş-âmedî ederek şehrimiz ahalisinin derin ve necip hislerini ve bedbaht muhacirlerimizin nihayetsiz yaralarını teşrih etmiş ve göz yaşları arasında nutkuna nihayet vermiştir.

Gözlerinden akan yaşları sakla- yamayan Valimiz Sabri Beyefendi muhacirlerimize “Kendi evlerinize geldiniz, hiç meyus olmayınız, siz hayırlı bir günde geldiniz, biz de hayırlı bir günde size kavuştuk” diyor ve gözyaşlarını tutamıyordu. Vapurun her tarafını en ücra köşelerini bile süratli adımlarıyla dolaşan Mıntıka Müdürü Hüsnü Bey baba kalbi ile muhacirlere sarılıyor ve keskin emirleriyle bu misafirlerimiz için uğraşıyordu. Muhacirlerimiz çok mütehassis idi. Öyle zannediyorum ki kavuştukları samimi sine onlara çektiklerini unutturdu. Muhacir işlerine bakan memurlarımızın kalbi alakalarını ve muntazam mesailerini görüp de müftehir olmamak mümkün değildi.

İstikbâle giden heyet avdet eylerken muhacirlerimiz de iskelede mini mini izcilerimizin parlak nazarlarıyla, halkın bakışları içinde karşılanıyorlardı. Sahillerimizde toplanan hanımlarımızın hıçkırıklarla karışık göz yaşları kalplerinin çok hassas ve şefik olan hislerine tercüman oluyordu. Hepimiz bayram yapıyor, seviniyor ve ağlıyorduk. Denizdeki vapur ve onun içindeki misafirler sahilde bekleyen halkı kalplerine o kadar samimiyetle raptetmişlerdi ki vapurun gelmesi ile muhacirlerimizin çıkması arasında geçen kısa zaman büyük bir sabırsızlıkla karşılandı.24

Bu duygusal karşılama törenini, mübadiller için uygulanan mutat kabul işlemleri takip etmişti. Mübadillerin ilk olarak kimlikleri kontrol edilmiş; kontrol esnasında Muhtelit Mübadele Komisyonu tarafından kendilerine verilen hüviyet vesikalarına bakılmış; daha sonra aile kimlik belgeleri, aşı belgeleri, tasfiye talepnameleri ve Yunanistan’dayken müsadere edilen mallarına karşılık aldıkları makbuzlar ve diğer resmî belgeler
incelenmiş; son olarak da mübadiller sağlık kontrolünden geçirilmişlerdi.25 Tüm bu uygulamaların akabinde mübadiller misafirhanelere alınacaklar ancak misafirhanelerde çok uzun kalmayacaklar, buradan kendileri için hazırlanmış evlere veya köylere iskân edilecekler, kısa bir süre sonra da üretici duruma geçeceklerdi.

Emval-i metruke meselesinin neden olduğu hoşnutsuzluklar


Mübadillilerin kente gelmeye başladığı 1924’ün ilk aylarında Antalya gazeteleri oldukça umutlu bir tablo çiziyor, göçmenleri karşılamaya yö- nelik hazırlıklardan övgüyle bahsediyordu. Bu coşku havası ilk mübadil kafilesinin Antalya’ya varmasından sonra da sürmüş, ilki kadar duygusal ve coşkulu bir istikbal töreniyle karşılanmasalar da mübadiller Antalya’ya gelmeye devam etmişti.

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 11:28

ANTALYA 7.png
ANTALYA 7.png (886.88 KiB) 2559 kere görüntülendi
Mübadiller Antalya Yenikapı İdman Meydanı’nda kendileri
için verilen ziyafetteler (1924).



Örneğin, aynı yıl içinde, 26 Ağustos’ta Selanik Karaferya’dan 45 hane, 5-6 Eylül’de Selanik Kesriye’den 75 hane, 5-6 Ekim’de Selanik Kesriye’den 160 hane, 25-30 Ekim’de ise Kesendire ve Rumsırt’tan 34 hane Antalya’ya gelmişti.26 Bu şekilde 1924’ün sonuna kadar Antalya iskelesine 3.552 mübadil çıkmış,27 ancak kente gelen mübadillerin sayısı arttıkça coşku yüklü karşılama törenlerinin heyecanı yerini önce şaşkınlığa, bir süre sonra da tedirginliğe bırakmıştı.

Şaşkınlığın tek bir nedeni vardı: Göçmenlerin arasında çok sayıda Müslüman Romanın var olması. Bu hiç beklenmeyen bir durumdu ve yeni gelenlerin, milliyetçi seçkinlerin kentlerinin geleceğine ilişkin Türk ve Müslüman Antalya tasavvuruyla uyumlu olduğunu söylemek güçtü.28

Şaşkınlığın tedirginliğe dönüşmesinin nedeni ise, mübadillerin iskânında karşılaşılan güçlükler olmuştu. Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi iskân sürecinde Antalya’da da hiçbir şey önceden düşünüldüğü gibi yürümemiş, birçok aksaklıkla karşılaşılmış, hatta ilk mübadil kafilesinin Antalya’ya vardığı dönemde bile yeterli hazırlık yapılmadığı iddia edilmişti.29 Mübadillerin peşi sıra geldiği 1924 yılı içinde karşılaşılan her aksaklık kentteki huzursuzluğu artırırken, özellikle göçmenlerin, Rumların terk ettiği evlere iskânında yaşanan sorunlar yüksek sesle dile getirilen hoşnutsuzluklara neden olmuştu.

Aslına bakılırsa emval-i metruke meselesi mübadiller Antalya’ya gelmeden önce de önemli bir sorundu. Bu meseleyi önemli hale getiren ise Rumların Antalya’yı terk ettiği Ekim 1922 ile mübadillerin kente geldiği Mart 1924 arasında kalan dönemde yaşananlardı. Bu zaman dilimi içinde aralarında mağaza ve dükkânların da olduğu Rumlara ait gayrimenkuller yağmalanmış, çoğu ev kullanılamaz hale getirilmişti.

Kentten ayrılmalarından sonra, Rum gayrimenkullerinin tahribinin ve mübadiller kente gelmeden önce Antalya’da mülkiyetin nasıl el değiştirdiğinin birinci elden çok az tanığı vardır. Bu tanıklardan Antalyalı Georgos Pehlivanidis’e göre İzmir’in Yunan işgalinden kurtuluşundan he-men sonra, 18 Eylül 1922’de, Antalya Rumları bir sürgün emri almışlardı. Bu emre göre 17 yaşın üzerindeki tüm erkekler kara yoluyla Anadolu’nun iç kesimlerine gönderilecek, geride kalan kadın ve çocuklar Antalya iskelesi üzerinden sürgün edileceklerdi. Bu emrin neticesinde Rum erkekler jandarmalar eşliğinde Antalya’dan ayrılmışlar, kadınlar ise resmi makamların beraberlerinde götürmek için müsaade ettiği eşyaları hazırlamaya koyulmuşlardı. Başlangıçta Rumlara her şeylerini götürebilecekleri söylenmesine rağmen, İzmir’de görevli Nurettin Paşa’dan gelen emir üzerine altın ve mücevherlerin yurt dışına çıkarılması yasaklanmıştı. Pehlivanidis, bu hususta, Antalya’dan bir he- yetin işgalden kurtuluşunu tebrik etmek için İzmir’e gittiğini ve böyle bir emirle Antalya’ya döndüğünü yazmıştır.30 Onun iddiasına göre Antalya heyetinin dönüşünden sonra Müslüman halkın Rumlara karşı tavrı birdenbire değişmiş, Hıristiyanlara ait ev ve dükkânlar bu dönemde talan edilmiş, bu süreçte Müslümanlarla Museviler müşterek hareket etmişti.31

Pehlivanidis, kentteki bu atmosfer nedeniyle Rumların, evlerinde beklemektense toplu olarak iskelede kalmayı daha emniyetli gördüklerini, bu nedenle evlerini boşalttıklarını yazmıştır.


Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 11:43

Dönemin Antalya Mutasarrıfı Hilmi Uran da Rumların, mecbur edilmedikleri halde toplu olarak iskelede beklemeyi tercih ettiklerini, bu sebeple Antalya iskelesinin eşyaları üzerine oturmuş büyük bir insan yığınıyla dolduğunu, buna mukabil içerisinde az çok eşya bırakılmış olan Rum evlerinin ise bomboş, kimsesiz kaldığını aktarmıştır.32

Rumların terk ettiği gayrimenkullerin önemli bir bölümü daha o zamanlar yağmalanarak tahrip edilmişti. Bu dönemde tamiri mümkün olmayacak bir şekilde tahrip edilen ev sayısı 214’tü.33 Eylül 1924’e gelindiğinde Rumlardan kalan 349 ev ikamet edilebilir durumdayken, 106 ev tamire muhtaç halde, 145 ev tamamen harap vaziyetteydi.34 Antalya’dan Dahiliye Vekâleti’ne iletilen 18 Haziran 1925 tarihli bir tahriratta ise Rumlardan kalan 172 evin tamire muhtaç olduğu belirtilmişti.35

Öte yandan emval-i metruke söz konusu olduğunda tek sorun Rum gayrimenkullerinin yağmalanarak tahrip edilmiş olması değildi. Her nasılsa yağmadan kaçırılabilmiş veya tahrip edilmemiş gayrimenkuller ya yerliler tarafından işgal edilmiş ya da memurların veya savaş yıllarında kente gelen ve emval-i metrukeyi en az mübadiller kadar hak ettiğini iddia eden diğer göçmenlerin tasar- rufuna geçmişti. Örneğin, 1924’ün Mart ayına gelindiğinde ikamet edilebilir durumda olan 349 evden 30’u Balkan Savaşları sonrasında kente gelen göçmenler,36 32’si mülteciler, 70’i ise memurlar tarafından işgal edilmişti. Dolayısıyla, mübadillere verilebilecek ev sayısı 217’ydi. Bunların dışında, Rumlardan kalan 97 mağazadan 7’si mülteciler tarafından işgal edilmiş, 63’ü yerlilerin eline geçmiş, Rumların geride bıraktığı 100 dükkânın 49’u da yerlilere kiralanmıştı.37

Mübadillere tahsis edilmesi gereken emval-i metrukeye ilişkin yerel kamuoyunun beklentisi ise çoğu zaman açıkça ifade ediliyordu. Mübadiller kente gelmeden önce Temmuz ve Ağustos 1923’te Rum gayrimenkulleri satışa çıkarılmış, fakat son anda taliplilerine verilmekten vazgeçilmişti. Bu durum yerel kamuoyunda tepkilere neden olmuş, hiç değilse harap durumdaki mülklerin satılmasına izin verilmesi talep edilmişti.38 Konuyla ilgili tartışmalar emval-i metrukenin mübadillere verileceği kesinleştikten sonra da devam etmişti. Emval-i metrukenin yetersiz olduğunun bilindiği koşullarda mübadillerin iskânı gibi ciddi bir sorunu çözmenin yolu ise dönemin gazetelerinde yayımlanan makalelerde de belirtildiği gibi kent merkezinden ziyade kırsal bölgelere iskân yapmaktı. Kent merkezine daha az iskân yapılması halinde Rumlardan kalan gayrimenkuller satılabilir, bu suretle hazine için gelir temin edilebilirdi.39

Emval-i metrukeye dönük yoğun talebin bir diğer göstergesi de işgallerdi. İşgaller o denli yoğundu ki bunun önüne geçilip yağmanın engellenmesi için İmar ve İskân Mıntıkası Müdüriyeti bazı tedbirler alma gereği duymuş, bekçiler vasıtasıyla işgal edilmiş evler tahliye edilmek istenmişti.40 Ayrıca, mübadillerin kente geleceğinin kesinleşmesinden itibaren işgal edilmiş evlerin boşaltılmasıyla ilgili ciddi bir kampanya yürütülmüş, bu konuda Antalya gazetelerinde birçok haber yayımlanmış, başta memurlar olmak üzere hiç kimseye ayrıcalık tanınmayacağı sık sık tekrar edilmişti.41



Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 12:14

ANTALYA 8.png
ANTALYA 8.png (487.28 KiB) 2558 kere görüntülendi
Müzisyen olan Karaferya mübadilleri Antalya Belediye Bandosu’nda görev yapmıştı.


Ne var ki mübadillerin kente gelmesinin üzerinden birkaç ay geçmesine rağmen, özellikle de memurlar tarafından işgal edilen evlerin tahliye edilebildiğini söylemek mümkün değildi.42

Emval-i metrukenin işgali söz konusu olduğunda önemli muhataplardan biri de mübadillerden daha önce kente gelen ve ikamet ettikleri Rum evlerini terk etmemek için örgütlenen Balkan göçmenleriydi.43
Örneğin, 5 Şubat 1924 akşamı Türk Ocağı’nda toplanan Balkan göçmenleri, mübadillerin gelmesi üzerine hanelerinden çıkarılmak istenmelerinin kanunsuz olduğunu, İmar ve İskân Vekâleti’nin aldığı bu karar nedeniyle sefil duruma düştüklerini, mağduriyetlerinden Gazi Mustafa Kemal’i ve Büyük Millet Meclisi’ni haberdar ettiklerini söylemişler, bir cevap gelene kadar hanelerinden çıkarılmamalarını istemişlerdi.44 Balkan göçmenleri daha sonraki günlerde de buna benzer toplantılar için bir araya gelmeye devam etmişti.45

Rumlardan kalan evlerin işgalinin veya yetersizliğinin ortaya çıkardığı tüm bu koşulların en önemli sonucu
mesken ihtiyacının çok ciddi bir soruna dönüşmesi ve gayrimenkul fiyatlarında yaşanan fahiş artışlardı.46 Kente gelecek mübadillerin sayısının bilinmemesi ise gayrimenkul vurgunculuğunu had safhaya ulaştırmıştı:

Muhacir kardeşlerimiz geliyor deniliyor. Ve hepimiz hasretle,hürmetle onları bekliyoruz. Fakat gelecek bu kardeşlerimizin aded-i sahihini bilmiyoruz. Ne biz ne de bir başkası. Belki ne de Muhacirin İdaresi. Lakin bu meçhuliyete rağmen bu muhterem misafirlerin adedini 30.000 ile 40.000’e çıkararak müthiş bir ihtikâr ve bir mesken buhranına sebep olanlar vardır. Bu sebeple şehrimizin en ücra mahallele- rindeki en viran evlere senelik 200-300 lira kira istiyorlar. Bir ay ve iki ay müddetle ve aylığı aybaşı kaydıyla ev icar ediliyor. Peşin para ile ve uzun müddetle hane icarı mecburiyetinde kalan gerek yerli gerekse de yabancı fukara ahali ile maaşı 24 lira olan memurlar ve muallimler de var. Bu zavallıların hal-i perişanlığına acıyacak sahibi vicdan, ehl-i iman kimse yok mu? Bugün biz muhterem halkımızın hamiyet ve ulviyet-i insaniyetlerine müracaat ederek biraz insaf ve biraz merhamet temenni ederken hükümetimizden de bu mühim ihtikâra karşı acil bir tedbir ittihâzını rica ediyoruz.47

iskân sürecinde yaşanan güçlükler İşgal edilmiş Rum evlerinin boşaltılması, işgallere karşı alınan tedbirler, kente gelecek göçmenlerin sayısının bilinmiyor oluşu ve nihayet göçmenlerin etnik kimliği, mübadillerin geldiği 1924 yılı boyunca kentteki huzursuzluğu artıran nedenler arasında yer almaya devam etmiş, tüm bu sorunlar iskân sürecini güçleştirmişti. Her şeyden önce mülklerin işgali birçok mübadili kendilerine verilen evleri ortak kullanmak zorunda bırakmış, bazı aileler hiç tanımadıkları ailelerle aynı evde oturmuş ya da büyük bir nüfusla tek bir evde yaşamak durumunda kalmışlardı. Üstelik mübadillere verilen evlerin çoğu harap vaziyetteydi ve ikamet etmeye müsait değildi. Bu nedenle çoğu mübadil başka mahallerde yüksek kira bedeliyle oturmaya mecbur kalmıştı.48

Mübadillerin kente geldiği dönemde yaşanan bütün bu sıkıntıların ve “sefil muhacirlerin” dertlerinin incelenmesi için Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti’ne çekilen telgraflar üzerine Haziran 1924’te kente bir müfettiş gelmişti.49 Bununla birlikte, Tenvir gazetesinde yayımlanan bir makalede, birkaç ay evvel Selanik’ten kente gelen 1.500 mübadilin misafirhanelerde iki-üç gün kaldıktan sonra iskân edilmelerinin umulduğu belirtiliyor, fakat mübadillerin bir kısmının üç-beş aile aynı evde iskân edildiği iddia ediliyordu. Ayrıca, kente gelen mübadillerden sekiz köy halkından sadece beşine Zeytinköy ve Dumanlar’da arazi verilmişti. Ancak, bu arazilerin bulunduğu yerlerde barınmaya müsait ev olmadığından mübadiller kent dahilinde ikamete mecbur kalmıştı. Tenvir gazetesinin iddiasına göre, bütün bu aksaklıklara rağmen Vekâlet Müfettişi hiçbir mübadilin sıkıntısını dinlemeden Antalya’yı terk etmişti:
Müfettiş Antalya'ya gelince muhacirler kapı kapı dolaşarak Müfettiş beyi aramaya ve dertlerini anlatmaya çalıştılar. Müfettiş Bey geceleri İtalyan Oteli’nde gündüzleri de Mıntıka Dairesi’nde bulunuyordu. Müfettiş Bey’e resmi dairesinde ulaşmak mümkün olmayınca birkaç defa geceleri İtalyan Oteli’ne gittiler, fakat orada da, Müfettiş Bey’in İtalyan Oteli’nde olmadığı, İzmir Oteli’nde ikamet ettiği cevabını aldılar. Muhacirler İzmir oteli'ne gittiklerinde de aynı yanıtı aldılar. Günler geçiyordu ve muhacirler işsizlikle, sefaletle yaşamaya çalışıyordu. Derken bir gün, Müfettiş Bey’in aniden bir başka mıntıkaya gittiği haberini aldık.50
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 17:48

Çoğu yerli için Rumlardan kalan ev ve dükkânların mübadillere verilmiş olması, yerlilerin gözü önünde mülklerin dışarıdan gelen yabancılara verilmesi anlamına geliyordu. Başka bir ifadeyle, mübadiller ve yerliler arasındaki bölünme, gerçekte, iki gergin topluluğun sınırlı ekonomik kaynaklar üzerinde yürüttükleri mücadeleden ibaretti ve gerçekler milliyetçi Türk seçkinlerinin tahayyül ettiği saflaştırılmış nüfus ülküsünden oldukça uzaktı.

İskân sürecinde karşılaşılan bir diğer sorun ise mübadiller arasında bir tercihte bulunulduğu izlenimi yaratıyordu. İlk gelen mübadillere daha fazla mülk ve arazi verilirken sonra gelenler çok daha güç şartlarla mücadele etmek zorunda kalmıştı.Örneğin, 1924’ün son aylarında Kesriye ve Kesendire’den gelen zanaatçı otuz sekiz aileye ne dükkân ne de arazi verilmişti. Bu nedenle iaşelerini temin edemediklerini ya da açlığa ve sefalete mahkûm edildiklerini söyleyen birçok aile kenti terk etmişti.51
1925’in başlarında Antalya’ya gelen on yedi mübadil aile de aynı gerekçeyle Söke’ye gitmişti.52
Tüm göçmenlerin eşit şartlarda karşılanmadığı izlenimi yaratan bu ve benzeri örneklerle en çok Roman mübadiller söz konusu olduğunda karşılaşılıyordu. Gerçekten de Romanlar uzunca süre ya hiç iskân edilmemiş, bir süre misafirhanelerde kaldıktan sonra sokağa terk edilerek ötede beride, işsiz ve güçsüz, yarı aç yarı tok dolaşmaya mecbur bırakılmışlar53 ya da harabeden ibaret evlere yerleştirilmişlerdi. Selanik Karaferya mübadillerinden Hüseyin oğlu Ali ve Recep tarafından 19 Temmuz 1926 tarihinde Dâhiliye Vekâleti’ne iletilen bir dilekçede de tüm bu şartlara değinilmiş, Roman mübadillerin iaşelerini temin edemediklerinden, sefil bir halde olduklarından, müracaatlarının sürekli reddedildiğinden, bu koşullarda Antalya’yı terk etmekten başka bir çarelerinin kalmadığından bahsedilmiştir.54

yerliler ve mübadiller

İskân sürecinde yaşanan bütün bu sıkıntılara rağmen mübadillerin baş etmek zorunda kaldığı en önemli güçlük, yerlilerin sergilediği düşmanca tutumdu. Mübadelenin üzerinden iki yıl geçmesine ve kendilerine bir dizi muafiyet tanınmış olmasına rağmen göçmenlerin hâlâ üretici duruma geçmemesi sanki bu durum iskân sürecinde yaşanan sorunların sonucu değilmiş gibi eleştiriliyor, yerlilerle mukayese edilen mübadiller tembellikle suçlanıyor,55 bazı mübadillerin emval-i metruke vasıtasıyla haksız yere zenginleştiği iddia edi- liyordu.56
Aslına bakılırsa yerlilerin mübadillere ilişkin bu dost olmayan yargılarının ardında emval-i metrukenin kim tarafından tasarruf edileceğine ilişkin tartışma yatıyordu. Çoğu yerli için Rumlardan kalan ev ve dükkânların mübadillere verilmiş olması, yerlilerin gözü önünde mülklerin dışarıdan gelen yabancılara verilmesi anlamına geliyordu. Başka bir ifadeyle, mübadiller ve yerliler arasındaki bölünme, gerçekte, iki gergin topluluğun sınırlı ekonomik kaynaklar üzerinde yürüttükleri mücadeleden ibaretti ve gerçekler milliyetçi Türk seçkinlerinin tahayyül ettiği saflaştırılmış nüfus ülküsünden oldukça uzaktı.57

Esasında, yerlilerin mübadillere yönelik “tembellik” ithamının da nedeni olan üretici olamama meselesi 1920’li yıllar Antalya’sında göçmenlerin karşılaştığı en önemli sorundu.58
Türk hükümetinin mübadilleri oldukça müphem kategorileri esas alarak sınıflamış olması, iskân mıntıkalarının hatalı seçilmesi ve ziraatçı mübadillerin kent merkezine yerleştirilmesi gibi nedenler üretici olma sürecinin önündeki en büyük engellerdi.59
Antalya’da da kendilerine arazi verilen mübadillerin büyük bölümü kent merkezine yerleştirilmişti. Fakat mübadillere tahsis edilen arazilerin kente uzaklığı altı ile dokuz saat arasında değişiyordu. Çiftliklere yakın yerlerde oluşturulmaya çalışılan numune köylerin inşaatı ise, sıtmanın yaygınlığı nedeniyle zamanında bitirilememişti.60 Tüm bu koşullar mübadillerin üretici duruma geçmesine engel olmuş, arazilerini çok cüzi bedeller karşılığında ellerinden çıkarmalarına yol açmıştı.61

Kırsal bölgelere yerleştirilebilen ve burada üretici olması beklenen mübadilleri bekleyen bir başka sürpriz, kendilerine verilen arazilerin işgal edildiğine tanık olmaktı. Gerçekten de Rumlardan kalan 98.886 dönüm arazinin 43.524 dönümü mübadiller Antalya’ya gelmeden çok daha önce yerlilerin eline geçmişti.62
Bütün bunlara rağmen kendilerine arazi verilebilen mübadiller ise yerlilerin müdahaleleriyle mücadele etmek zorunda kalmıştı. 1924 ile 1929 yılları arasında Dâhiliye Vekâleti İskân Müdüriyeti’ne Antalya’dan gönderilen birçok dilekçede bu tür müdahalelere değinilmiştir. Kesriye mübadillerinden Süleyman oğlu Seyit’in Dahiliye Vekâleti’ne gönderdiği 9 Aralık 1926 tarihli dilekçe, bu müdahaleler ve mübadillerin karşılaştığı sorunlar hakkında çok çarpıcı bilgiler vermektedir:





Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRK YUNAN MÜBADELESİ VE ANTALYA/ TOPLUMSAL TARİH- EVREN DAYAR

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 08 Oca 2021, 18:08

ANTALYA 1.png
ANTALYA 1.png (487.6 KiB) 2556 kere görüntülendi
ANTALYA 2.png
ANTALYA 2.png (241.17 KiB) 2556 kere görüntülendi
Mübadiller için oluşturulması düşünülen numune köylerde inşa edilecek iskân evlerinden bir örnek.
Antalya Bayındırlık ve İskân İl Müdürlüğü Arşivi.


Sürüden ayrılmış, sürüsünü bulmak için feryat ve figan eden koç gibi ber-câ’ cereyan edegelmekte olan nidalarımızdan semadaki mahlûkat bile taciz edildi. Taht-ı mesuliyetleri idarelerinde yaşadığımız memurlarımız asla müracaatlarımızı isaf buyurmuyorlar. Hükümet marifetiyle ale’l-usûl verilen kır bayır arazilerin iyilerini memleketin bazı mütegalibeleri tasarruf ettirmiyorlar. Husûsîyyen veya resmîyyen makamata vakı olan müracaatlarımız ke-en-lem-yekün hükmünde kalıyor. Ahval-i idarelerimiz vahimdir, mahvoluyoruz. Makamat-ı âliye bu gibi ahvalden haber verilmiyor. Hükümet birdir, o gibiler için hususi ayrıca bir hükümet gayr-i meşrudur. Mamafih umum mübadilin meyanında akdince hükümet-i hazıra-i cumhuriyetimizin vakı olan talebi ile âguş-ı şefkatinize geleli iki seneyi mütecaviz bir müddet olduğu halde halen ötede beride sefaletle ölerek, icaren ikamet etmekteyim. Beher nefer ailem efradıyla halen namert eline bakar, idareden aciz, muhtac-ı iane bir fert bulunduğum cihetle iskân olunduğum mıntıkada dahi verilen kır bayır ve misali arazilerden bugüne kadar istifadeye nail olamadığımı ve mahal-i mezkûrda ikamet edilebilecek hiç bir mesken-i metrûk bulunmadığından ve artık iaşemin de temini imkân haricinde bulunmasına binaen hükümetin vereceği o gibi kır bayır gayr-i müfîd arazilerin ahzından sarf-ı nazar ediyorum.63

Bu ve benzeri dilekçelerde ifade edilen tüm bu koşulların mübadiller için hayatı çok güçleştirdiği, onları yoksulluğa mahkûm ettiği açıktır. Meselenin göçmenlerin yerli toplumla bütünleşmelerine de engel olan, hissedilir ilk sonucu ise, 1924 yılında kentte yaşanan suç patlaması olmuştur.

Etnik kimlikler ve kırılamayan yoksulluk sarmalı


1920’li yıllar Antalya’sında kanunla uyuşmazlığa düşmek hemen her zaman yoksulluk ve umutsuzluğa eşlik eden bir olguydu. Bu dönemde kentte çok sayıda hırsızlık, yaralama, haneye tecavüz, sarhoşluk, kaçakçılık, kesici alet taşımak ya da teşhir etmek ve meskûn yerde ateş etmek suçu işlenmişti. Mübadillerin Antalya’ya iskân edildiği 1924-1932 yılları arasında kalan döneme suç ve suçlu sayıları açısından bakıldığında, mübadillerin kente yoğun olarak geldiği 1924’ün 565 suç ve 653 suçluyla ikinci sırada yer aldığı görülür. 1924’ü takip eden 1925 (227 suç ve 309 suçlu), 1926 (231 suç ve 242 suçlu) ve 1927 (235 suç ve 383 suçlu) yılları daha sakin geçmiş, fakat Dünya Ekonomik Buhranı’nın etkilerinin hissedildiği 1928 ile 1932 arasında kalan dönemde, 1928’de 371 suç ve 492 suçlu, 1929’da 408 suç ve 574 suçlu, 1930’da 337 suç ve 498 suçlu,1931’de 443 suç ve 541 suçlu olmak üzere suç ve suçlu sayısında tekrar artış yaşanmıştı.1932 ise 545 suç ve 884 suçlu ile bütün bu dönem içinde asayiş meselesinin en yoğun yaşandığı yıl olmuştu. Tüm bu dönem boyunca en çok görülen suçlar sırasıyla, hırsızlık (801 suç, 1045 suçlu), kanuna muhalefet (778 suç, 1010 suçlu), cerh (559 suç, 742 suçlu), dayak atma (228 suç,367 suçlu) ve kaçakçılıktı (256 suç, 337 suçlu).64
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir