MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Girit Konulu Dergiler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Eki 2020, 15:41

MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA
MÜBADELE VE BURSA 1.png
MÜBADELE VE BURSA 1.png (680.45 KiB) 2007 kere görüntülendi

BURSA
OSMANGAZİ BELEDİYESİ YAYINLARI
Ulubatlı Hasan Bulvarı No: 6 Santral Garaj / Bursa Tel: 0.224.444 16 01 Faks: 0.0224.270 70 63 www.osmangazi-bld.gov.tr


Mübadele Göçmenleri ve Bursa


Yayın Kurulu:
Prof.Dr. Yusuf Oğuzoğlu Prof.Dr. Kemal Arı Prof.Dr. Barış Özdal




Proje Koordinatörü:

Kenan Kır
Osmangazi Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü

Organizasyon Sorumlusu: Mehmet Uzun
Osmangazi Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürülüğü


ISBN 978-975-2406-19-3
1. Basım: Kasım 2019


Kapak / İç Düzen: Gaye Kitabevi

Baskı:
Deren Matbaacılık Ambalaj San. ve Tic. Ltd. Şti.
Beylikdüzü OSB Mah. Orkide Cad. No: 9/Z Beylikdüzü – İstanbul Tel: 212 875 48 86
Sertifika No: 34011

MÜBADELE GÖÇMENLERİ
VE BURSA

EDİTÖR:
Dr. Hacer Karabağ


Yayın Kurulu:
Prof.Dr. Yusuf Oğuzoğlu
Prof.Dr. Kemal Arı

Prof.Dr. Barış Özdal


Gaye Kitabevi
BURSA 2019
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Eki 2020, 15:42


İÇİNDEKİLER








Sunuş 7
Rethinking the History of Exchange of Populations
Some New Aspects of the Research 9
Evangelia Balta
Nüfus Mübadelesinin Tarihini Yeniden Düşünmek
(Araştırmanın Bazı Yeni Yönleri) 18
Evangelia Balta
Mübadele Üzerine Birkaç Belge 26
Hacer Karabağ
Mübadele Deneyimi ve Amerikan Basınında Türk- Yunan Nüfus
Mübadelesine İlişkin Tespitler 52
Cihan Özgün
İbrahim Hamaloğlu

Alman Akademiyasının Türkiye - Yunanistan Nüfus
Mübadelesi’ne Bakışı 78
Barış Özdal
Mübadeleden Önceki Hayatlar Üzerine Retrospektif Bir
İnceleme: Langaza’nın Suha Köyü Ahalisinin
Demografik Yapısı 91
İsmail Yaşayanlar
Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Atina’daki İlk Toplantısı ve
Eleştiriler 146
Kemal Arı
Mübadil Misafirhaneleri İmmigranteguesthouses 154
Fahriye Emgili

Mübadele İle Cami, Tekke ve Türbelerden Getirilen Kültür
Varlıkları 184
Neval Konuk Halaçoğlu 184


Giritli Mübadil Göçmenlerin Kültürel Kökenleri 212
Yusuf Oğuzoğlu
“Bursa’da Mübadele” Üzerine Yeni Bilgiler 230
Raif Kaplanoğlu
Bursa Tarımsal Üretiminde Mübadelenin Etkileri 249
Hacer Karabağ
Girit’ten Mudanya’ya Mübadil Bir Aile 269
Kibar Altay
Mudanya’da Mübadelenin Kökeni ve Kültürü 278
Fulya Düvenci Karakoç Funda Düvenci Tunçdöken
Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesinin Balkanlar’dan
Türkiye’ye Yönelik Göçler İçerisinde Yerine İlişkin Bir
Değerlendirme 297
Kader Özlem
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Eki 2020, 15:45

Sunuş


Bursa Osmangazi Belediyesi olarak, şehrimizin tarihi dokusunu kentsel miras olarak sahiplendiğimiz için tarih biliminin bize sunduğu zengin dünyadan da istifade ediyoruz. Bu noktada rahmetli ho- camız Prof. Dr. Halil İnalcık’ın destekleri ile sempozyumlar düzenleyip her birinin kitaplarını çıkarttık. Bu yayınlarımızı yeniden bastırarak okuyucularımızın hizmetine sunduk. Ayrıca Bursa Panorama 1326 Fetih Müzesi’ni ciddi bir bilim, sanat ve mimari hazırlık sürecinden sonra toplumumuzun faydalanması için tamamladık.
Bursa’da 1300’lü yılların başından itibaren yurt tutan Türkmen- Yörük oymakları kenti, ovaları ve yaylaları şenleterek üretim ve sanayi faaliyetlerinde bulunmuşlar. Bu arada kendi kültür ve sanat dünyalarını bu yeni yurtlarına taşımışlardı. Bursa 1800’lü yıllarda ve 1900’lerin başlarında ise Kırım’dan, Balkanlardan ve Kafkasya’dan göç eden konukları ile tanıştı. Artık Bursa “Göçmen Kenti” olarak anılmaya başladı. Cumhuriyet sürecinde de göçler devam etti. 1924 yılında Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi sonucu Selanik yöresinden, Ege adalarından, Girit’ten yeni konuklar geldi. 1924 yılından sonra Bulgaristan’dan ve Yugoslavya’dan çeşitli dalgalar halinde göç hareketleri yaşandı. 1989 yılında ise Jivkov’un zulmünden kaçan Türk soydaşlarımız Bulgaristan’dan zorunlu olarak geldiler.
Osmangazi Belediyesi olarak Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu’nun gerçekleştirdiği proje çalışmasının ürünü olarak “Bursa’nın Zenginliği Göçmenler” kitabını Dr. Zeynep Dörtok Abacı’nın editörlüğünde 2009 yılında yayınladık. Şimdi de uzun zamandır eksikliğini hissettiğimiz “Mübadele Göçmenleri ve Bursa” kitabını sizlere sunmak- tan onur duyuyoruz. Bu çalışma Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu’nun organizasyonunu yaptığı 15 araştırma sonucundan oluşuyor. Bilim dünyasında “Mübadele uzmanı” olarak tanınan Prof. Dr. Evangelia Balta ve Prof. Dr. Kemal Arı yeni çalışmalarını lütfederek bize gön- derdiler. Kendilerine ve kitabımıza katkı veren diğer bilim insanlarına ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarım.
Saygılarımla

Mustafa DÜNDAR
Osmangazi Belediye Başkanı
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Eki 2020, 15:50

Rethinking the History of Exchange of
Populations
Some New Aspects of the Research

Evangelia Balta*






Dear Audience, dear Colleagues,
I have been invited to open this symposium which is dedicated to the momentous event of the compulsory Population Exchange of 1923 between Greece and Turkey, a landmark in our history. It was without doubt an event that contributed to the stabilization of peace between the two war-stricken countries, and is regarded even today as a solution that averted further conflicts. Recent studies however shed a different light on the event. They portray the Population Ex- change as ‘ethnic cleansing’ and an event which contributed to the institutionalization of the management of alterity via forced migra- tion in the partition of India (1947), Palestine (1948) and Cyprus (1974) 1. Now is not the time though to engage in a discussion on this.
Considering that we all more or less know the basic facts about the Population Exchange that came into force with the signing of the treaty on 30 January 1923 and which brought to an end the Greco- Turkish war of 1919-1922, I shall move on to the subject of my presentation which is focused on the historiographical course of the Population Exchange in Greece and Turkey

* National Hellenic Research Foundation, evangeliabalta@gmail.com.
1 Mark Mazower, No Enchanted Palace: The End of Empire and the Ideolo-
gical Origins of the United States (Princeton, NJ: Princeton University Press, 2009). A recent book Humanism in Ruins: Entangled Legacies of the Greek-Turkish Population Exchange (Stanford University 2018) maps the links between liberal discourses on peace and the legacies of this forced mig- ration. Its author Aslı Iğsız weaves together past and present, making visible the effects of the 1923 Exchange in Turkey across the ensuing century.


My involvement since the 1980s with Karamanlidika Studies, a topic inextricably linked with the Population Exchange, has inevita- bly led me to study aspects of this historical event, as well as the literature produced in Greece.
In 2003 at the International conference held by the Lozan Müba- dillerı Vakfi (The Foundation of Lausanne Treaty Emigrants) in Is- tanbul, my lecture entitled ‘History and Greek Historiography of the Exchangeable Populations’ focused on a commentary of the ideolo- gies and stereotypes that had become part of the body of Greek his- toriography. Ι noted that the historical overview of the Exchange was largely an idealized narrative, as part of an attempt to provide a justifying myth for the events of the Exchange, for the arduous pro- cess of reconstructing the Greek state and even more difficult, for rebuilding identities. It was the product of the ideological and emo- tional distress caused by the tragic event of the compulsory Ex- change of Populations, as well as the product of an approach that adopted the view of leading circles, as the first great historiograph- ical works were written by people involved in the Exchange.
During the years from 2000 to 2014, the environment in Greek historiographical production radically changed. Some developments have also taken place in corresponding Turkish literature. Focusing again on Greek literature, in 2014 I presented the changes that had occurred in the keynote at the International Conference on the Pop- ulation Exchange held in Smyrna at Ege University. I discussed the cohesive interpretations on the years following the arrival and set- tlement of the Exchangeable populations in Greece and the role they played in the social, economic and political life of the country. Greek historiography was enriched by brilliant studies which used hitherto untapped archival material. Numerous doctoral theses were written, several of which were published in book form. In other words in the period from 2000 to 2014 Greek historiography passed beyond its bounds. It crossed the limits that had restricted it up until then. Even today it continues to move in the same direction, at the same time discovering and studying new archival material and ex- panding into new topics.

Very briefly, in a few words, I will touch on the changes that occurred in the Greek historiographical approach to the Population Exchange.
Firstly, the Greek historiographical production stopped focus- sing exclusively on Greek Exchangeables. It was enriched by studies that are also about the other players in the Exchange drama. First of all, the Muslim refugees. Fascinating studies have been conducted on the relations between the two ethno-religious communities that found themselves living side by side for a length of time in the same place during the process of expulsion from their fatherlands. There were also a few, but significant, studies by Greek historians that fol- low the fate of Muslim refugees in the newly-founded Turkish re- public. They primarily concern the Turco-Cretan refugees who set- tled on the coast of Asia Minor.
Secondly, over the last few decades the history of the Exchange also became interested in studying the local Christian population. An increase has been seen in the number of studies that follow the life of refugees and local populations through the Press, judicial and police records, oral tradition archives, and which analyse the explo- sive situation that arose between them due to the dispute over aban- doned Muslim property in Macedonia. Specific case studies desc- ribe aspects of the often heated confrontation between the Anatolian refugees and the local farmers, mostly poor, who aspired to a larger lot after the departure of their Muslim fellow-townsmen. The issue of settlement, the role of the Refugee Resettlement Committee, and the matter of the infamous anomalous transactions where competent government officials at the Department of Settlement clashed, exer- ted pressure, caused discrimination and irrationality, serving politi- cal and partisan considerations. Requests and complaints from inte- rested parties to the Ministry of Agriculture concerning the coun- ting, distribution and possession of land and the anomalous property transactions fill the relevant administrative files to overflowing. Language and different moral standards created on both sides racism and social alienation with political ramifications up until the post- Civil War years. These issues have now become part of Greek his- toriography.
Thirdly, there has been an increase in the number of studies that monitor the political conduct of the refugee community in the In- ter-war period, that is the period between the two World Wars and also during the German and Bulgarian occupation of Northern Greece in World War II, as well as the position of refugees during the Civil War. They look at the factors linking refugees’ political choices, as revealed by the refugee vote. The major economic crisis of 1929-1932 and the signing of the Greek-Turkish friendship treaty

of 1930, which wrecked all prospects of returning to the fatherlands, were just some of the main reasons that led to a shift in the refugee vote away from the Venizelist Liberal Party. When in the 1950s Venizelos was but a distant memory, a large percentage of refugees in urban centres turned to the Left. This though would last until the time when the transformation of the urban landscape, reconstruc- tion, and economic recovery would lead to social integration and to the attendant urbanization of inhabitants of former refugee settle- ments. These settlements were mostly built on the outskirts of cities. They would then become separate municipalities and in certain cit- ies, they would develop into modern municipalities with expensive real estate, altering, as to be expected, the way its inhabitants voted.
Fourthly. New historiographical quests for memory caused inter- est to be focussed on the study of refugee memory through histori- cal and anthropological approaches, which revealed that perceptions of memory differ, just as the images change that the various refugee groups have of themselves and the past. In Greek historiography of the Exchange studies have appeared on policies concerning the re- shaping of refugee memory through associations and powerful cor- porate organizations that now produce an established account of the past, and help to consolidate a symbolic geography of memory cen- tred on the Panagia Sοumela Monastery for the Pontians and for ref- ugees from Central Anatolia, on the troglodyte churches of Cappa- docia.

This in general terms was a brief overview of the main topics dealt with by the Greek historiographical production on the Ex- change over the last decade, as well as of the changes and differ- ences in academic interest. All these changes in the Greek historio- graphical landscape of the Population Exchange occurred in line with the changes that occurred more generally in the social sciences of the country after the political changeover, namely after 1975. Since then Greek historical sciences have entered another world, changing content, method, even manner of address. One of the main directions of the new Greek historiography that was created, was to review the 20th century, in which the diversity of Greek society is evident and its sharp contrasts, not appearing in the 19th century, clearly stand out. It is therefore logical that the study of the Popula- tion Exchange is directly linked to the development of historical studies, in other words to the redefinition of the desiderata set by each era.

Present generations have no experience of refugeeism. This has therefore resulted in a change in our contemplation of the past, since the relationship with our memory is our relationship with the pre- sent. Memory is not a mechanical recording and storing of the past in the human mind, but a continuous regeneration and reconstruction under the weight and influence of the present. The Asia Minor Ca- tastrophe and the subsequent Treaty of Lausanne that sealed it are events of major importance for the collective ‘us’ and necessitate their renegotiation by each generation. This reconstruction of memory does not only concern refugees or their descendants. It re- fers to collective phenomena and is a collective memory. The his- tory of the Asia Minor refugees always returns to the forefront as a constituent of a collective identity, as the Exchangeables together with the other refugees from the Asia Minor Catastrophe – a total of more than a million souls – drastically changed both the ethnic com- position of Greece and the components of its political scene, na- tional economy and social structures. The demographic upheavals, economic changes, social and political tensions, ideological and cul- tural conflicts that occurred shaped the way people understand the past, construct memory. The same happens with historiographic nar- ration. Interest turned to analysis of speech, memory, literary con- struction.
I mentioned a little earlier that even today the Greek historio- graphical production continues to move along the same lines as the topics I presented, at the same time discovering and studying new sources as well as expanding into others. And I will list some of the new ones that have appeared.
Α. such as, for example, football. Studies tentatively started to appear concerning refugee identity through the football clubs they founded in their places of refugee settlement, like the refugee town of Volos, where even today, refugee descendants in the city of Volos support Niki Volou based in Nea Ionia, while the natives support Olympiakos Volou. As we already know the identity of a football fan is a fundamentally important factor in his self-definition in rela- tion to others. It also acts as an organizational, unifying factor. As with all identities, the status of a fan is based on differentiation from others or contrast with others. How the Turkish-speaking refugees of Toumba called PAOK Thessaloniki is no coincidence. It was called Μπιζίμ Πάοκ – Our own PAOK, their own team, the refugee team. The name was used at least up until the 1970s by PAOK fans. I heard it used when I was a student in Thessaloniki during the

golden age of the footballers Aristarchos Fountoukidis and Giorgos Koudas.

Β. Studies on Greek cinema and refugees are also emerging, dealing with such issues as "Asia Minor as an imaginative place in Greek cinema and the experience of the uprooting as an element of ethnicity". Τhe cinema as the ‘product’ of a particular society con- stitutes a piece of historical evidence, a direct or indirect testimony to the society that produced it.

C. The pioneering book by Τhomas Doulis, ‘Disaster and Fic- tion. Modern Greek Fiction and the Asia Minor Disaster’, released in 1977, was followed by various studies after 2003 on Fiction. Ka- ramanlidika Studies play a leading part in the field of refugee poetry, discovering and publishing poetry written by the Turkish-speaking Rum Exchangeables. These verses portray the suffering of people who, uprooted, homeless, weighed down by the unbearable, debili- tating burden of a tragic misfortune, struggle to put down new roots. The individual dramas refer to representative expressions of collec- tive misfortune and loss, to mass mourning for the calamity that had befallen them. These destans were written in their own language, Turkish, which they and their forefathers spoke in their fatherland. Exceptional projects examining the contribution made by refugees and Exchangeables in disseminating rebetiko songs have also ap- peared in Greek and English literature.

Dear audience, dear colleagues,
The issues are countless and the time is not enough. I must stop here. I am certain that during the conference we shall have the chance to discuss the matters not broached in this keynote.
I have saved a little time to firstly answer the question probably raised by the topic of my lecture. Namely why I chose to speak about the Greek literature of the Population Exchange. I therefore wish to reply to the query I created. I chose to speak about the Greek litera- ture of the Population Exchange because I believed that perhaps that was the best way to indirectly provide the corresponding picture of Turkish book production on the subject. I would like to believe that all those who followed my comments on Greek literature at the same time either intentionally or unintentionally associated it with the cor- responding situation in the Turkish literature of the Population Ex- change, and explained their conclusions. I think that we all come to

a common conclusion that Turkish history writing on this topic did not follow generally the same itinerary with the Greek one. There are of course outstanding exceptions, as always happens. I should note that this is the first time I have touched on this matter seeking explanations. And I would be delighted if a discussion was to take place on the topic, as this has never been explored as far as I know.
The main specific distinction that determined the two sets of lit- erature of Greece and Turkey is the size of the refugee population that each country received. One in five residents in Greece was a refugee. No comparison to the corresponding Turkish equivalent. In Turkey the percentage of Exchangeable refugees in relation to the total population was small. Consequently the demographic size of the refugee population and whatever that means in both countries on a political, financial, social and cultural level determined the condi- tions created in all these fields in each country, and these were then studied by historians, political scientists, anthropologists, econo- mists, etc. The point is not to compare or evaluate the two national historiographical productions. The point is to understand the reasons prevailing in the shaping of both historiographical productions.
In my opinion the second parameter that defined the two litera- tures of Greece and Turkey is the structure and evolution of histori- cal studies in each country, whether and to what extent they received patronage from institutions, whether they were ideologically crushed by the state in its approach to the issue. And to be more specific, I shall come back to the Greek book production. It is no coincidence that social and historical sciences in Greece underwent a decisive change after the political transition in the country in 1974, which in addition to state and political changes brought about a lib- eralization of the climate in all aspects of the social and cultural life of the country. Studies of this type concerning the Turkish historio- graphical approach to the Exchange as yet remain to be conducted.
I shall briefly comment on a few points on which I think research
in Turkey should focus. I shall give some examples:
With the exception of some studies on Turco-Cretans, which were largely based on previous Greek studies, there are no studies on the other Exchangeable Muslims, namely those who arrived in Turkey from Macedonia and who included Greek-speaking peoples, such as the Vallahades, as well as Slavophones, like those who set- tled in Sinasos (Mustafapaşa) and Ürgüp. Descendants of third gen- eration refugees continued to speak a Slavic language, that spoken by their ancestors in Macedonia. As far as I know no study has been
conducted on these refugee populations. The only explanation that can be given in my opinion is most likely linked to the fact that from the early Republican Era onwards, heterogeneity and diversity were not encouraged. On the contrary in its attempt at homogenization the Turkish state imposed the assimilation of its citizens under the threat of punishment.
However over the last two decades at least things have changed as family narratives, memoirs and historical novels have been pub- lished, films have been made and official archives on the period of the Exchange and early Republican Era, previously inaccessible for research, have been opened up. All this has happened as gradually the relationship with the past has changed since the 1990s. The change brought about in the very early years of the AKP government also played an important part. This resulted in the creation of new conditions for the study of topics concerning the Exchange, a fact which led to the emergence of new approaches in Turkish literature and collaboration between historians in the two countries began.
Yet the majority of Turkish studies, as far as I can see, continue to deal with the Exchangeables of Greece, essentially repeating top- ics and sources already known for years. Few have dared to delve into quests concerning the Muslim refugees and the problems sur- rounding their settlement, their progress in their new homeland, de- spite the fact that there are now plenty of sources available. An ex- cellent innovative work which could set a good example for histori- ans who wish to study Exchange issues is the book by Ellinor Mo- rack2. It comprises detailed research on archival material which de- scribes the forced transfer of economic resources from non-Muslim to Muslim hands. By focusing on all these aspects of the “abandoned property“ question and the multiple forms of resistance against its administration by the state, this book offers unique insights into the social and political history of early Republican Turkey.
I hope that all aspects of the issues of the Exchange can be stud- ied in both countries. I will say again that it contributes to the self- awareness that our people need, as ultimately does all humanity, judging from recent events. By having a sound knowledge of the past you are always prepared for the future.
Today, perhaps more than ever, when statements and practices

2 Τhe Dowry of The State? The politics of Abandoned Property and
the Population Exchange in Turkey, 1921-1845, (University of Bam- berg Press 2017)

attempt to discredit aspects of this Treaty of Lausanne, the historio- graphical approach to the Population Exchange becomes of para- mount importance for the peace and security not only between the two countries Greece and Turkey but for all mankind in general. Perhaps more than ever before we need to take a new look at the significance of the Treaty of Lausanne, the tranquillity it brought to the two nations after an armed conflict that caused bloodshed and refugeeism. As far as I am concerned as a historian, and I would like to believe that this applies to all those involved with this topic, this constitutes the essence of studying aspects of the Population Ex- change and makes it a topical issue always open to a new approach.

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: MÜBADELE GÖÇMENLERİ VE BURSA

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Eki 2020, 16:11


Nüfus Mübadelesinin Tarihini Yeniden
Düşünmek
(Araştırmanın Bazı Yeni Yönleri)


Evangelia Balta*
Sevgili Dinleyiciler, Değerli Meslektaşlarım
Tarihimizde bir dönüm noktası olan Yunanistan-Türkiye arasındaki 1923’deki zorunlu nüfus mübadelesine adanmış olan bu sempozyumu açmaya davet edildim. Şüphe yok ki mübadele, savaşın etkisinde olan iki ülke arasındaki barışın istikrara kavuşmasına katkıda bulunan ve bugün bile daha fazla çatışmaları önleyici çözüm olarak görülen bir olaydı. Ancak yapılan son çalışmalar olaya farklı bir ışık tuttu. Kimi araştırmacılar, Nüfus Mübadelesini “etnik temizlik” ve Hindistan’ın (1947), Filistin’in (1948) ve Kıbrıs (1974)’ın bölünmesinde zorla göç yoluyla yönetimin kurumsallaşmasındaki değişime katkıda bulunan bir olay olarak tasvir ediyorlar. Ancak şimdi bu konudaki tartışmalara girmenin zamanı değil.

30 Ocak 1923'te yapılan anlaşmanın imzalanmasıyla yürürlüğe giren ve 1919-1922 Yunan-Türk savaşını sona erdiren nüfus mübadelesi ile ilgili temel gerçekleri hepimizin az ya da çok bildiğini düşünerek, sunumuma nüfus mübadelesinin Türkiye ve Yunanistan’da tarih yazımındaki konumuna odaklanarak devam edeceğim.
*

1980’lerden bu yana Karamanlıca Çalışmaları ile olan birlikteliğimden ve nüfus mübadelesi ile ayrılmaz bir biçimde bağlantılı bir konu olmasından dolayı Yunanistan’da üretilen literatürün yanı sıra bu tarihi olayın yönlerini de incelememi sağladı.
2003 yılında İstanbul'da Lozan Mübadilleri Vakfı (Lozan Antlaşması Göçmenler Vakfı) tarafından düzenlenen Uluslararası Konferansta “Mübadeleye Tabi Tutulan Nüfusların Tarihi ve Yunan Tarih Yazımı” başlıklı konuşmam, Yunan tarihçiliğinin bir parçası haline gelmiş olan ideolojilerin ve klişelerin açıklanmasına odaklandı. Olaylar için haklı bir mit sağlama girişiminin parçası olarak, Yunan Devleti’ni yeniden inşa etmenin zorlu süreci ve daha zor olan kimliklerin yeniden inşası için Mübadelenin tarihsel incelemesinin bü- yük ölçüde idealize edilmiş bir anlatı olduğunu işaret ettim. Zorunlu nüfus mübadelesi trajik olayının neden olduğu ideolojik ve duygusal sıkıntının ürünü idi. Aynı zamanda önde gelen çevrelerin görüşünü benimseyen bir yaklaşımın ürünü olarak, bu alandaki ilk büyük ta- rihi eserler mübadelede yer alan insanlar tarafından yazılmıştır.
2000 ile 2014 yılları arasında Yunan tarih yazıcılığındaki bakış açısı kökten değişti. Aynı zamanlarda Türk yazımında de bazı geliş- meler yaşandı. 2014 yılında yine Yunan literatürüne odaklanarak İz- mir’de Ege Üniversitesi’nde düzenlenen Nüfus Mübadelesi Ulusla- rarası Konferansı’nın açılış konuşmasında meydana gelen değişimleri sundum. Yunanistan’daki mübadeleye tabi tutulan nüfusun bölgeye ulaşmasını ve yerleşimini takip eden yıllar ile ilgili tutarlı yorumları ve bu durumun ülkenin sosyal, ekonomik ve politik yaşamında oynadığı rolü tartıştım. Yunan tarih yazımı şimdiye dek kullanılmayan arşiv malzemelerini kullanarak hazırlanan mükemmel çalışmalarla zenginleştirildi. Birçoğu kitap şeklinde basılmış olan çok sayıda doktora tezi yazılmıştır. Başka bir deyişle 2000-2014 arasındaki dönemde Yunan tarih yazımı sınırlarının ötesine geçti. O zamana kadar sınırlandırılmış olduğu limitleri aştı. Bugün bile aynı yöne doğru ilerlemeye ve aynı zamanda, yeni arşiv materyallerini keşfedip incelemeye ve yeni konularla genişlemeye devam ediyor.
Çok kısaca, birkaç kelimeyle, Nüfus Mübadelesine dair Yunan tarih yazımında ortaya çıkan değişikliklere değineceğim.

İlk olarak, Yunan tarih yazımı üretimi, yalnızca Yunan Mübadelelerine odaklanmaktan vazgeçti. Mübadele dramındaki diğer oyuncularla ilgili çalışmalar da zenginleştirildi. Her şeyden önce Müslüman mübadiller. Anavatanlarından çıkarılma işlemi sürecinde, uzun süre aynı bölgede kendilerini yan yana yaşarken bulan iki etnik-dini topluluk arasındaki ilişkilere odaklanan büyüleyici çalışmalar yapılmıştır. Ayrıca, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde Müslüman mübadillerin kaderini izleyen Yunan tarihçilerinin yaptığı az sayıda fakat önemli çalışma vardı. Onlar öncelikle Anadolu kıyılarına yerleşen Türk-Girit mübadilleri ile ilgilenmişlerdir.

İkinci olarak, geçtiğimiz birkaç on yılda Mübadelenin tarihi yerel Hristiyan nüfus çalışmalarında ilgi alanı oldu. Basın, adli ve polis kayıtları, sözlü gelenek arşivleri yoluyla mübadillerin ve yerel nüfusun yaşamını izleyen ve Makedonya’daki terkedilmiş Müslüman mülkiyeti konusundaki anlaşmazlığa bağlı olarak, aralarında ortaya çıkan patlamaya hazır durumu analiz eden çalışmaların sayısında bir artış görülmüştür. Özel vaka çalışmaları, Müslüman hemşeri dostlarından ayrıldıktan sonra daha büyük bir kesime girmeye hevesli olan Anadolu’daki mübadiller ile çoğunlukla fakir olan yerel çiftçiler arasında sık sık yaşanan çatışmaların yönlerini açıklamaktadır. Yerleşme sorunu, Mübadil Yeniden Yerleşim Komitesinin rolü ve İskân Bakanlığı’ndaki yetkili hükümet görevlilerinin utanç verici hukuksuz işlemleri ve baskı uygulaması meselesi, siyasi ve partizan düşüncelerine hizmet ederek ayrımcılığa ve mantıksızlığa neden oldu. İdari dosyalar ilgili taraflardan Tarım Bakanlığı’na toprağın sayılması, dağıtılması ve bulundurulması ile anormal mülk işlemleri ile ilgili talep ve şikayetler ile dolup taşmaktaydı. Her iki tarafta da yaratılan dil ve farklı ahlaki standartlar, iç savaş sonrasına kadar olan ırkçılığın ve sosyal yabancılaştırmanın siyasal sonuçlarıyla yaratıldı. Bu konular şimdi Yunan tarihçiliğinin bir parçası haline geldi.
Üçüncü olarak, iç savaş sırasındaki mübadillerin konumlarının yanı sıra mübadil topluluğunun savaşlar arası dönemde siyasi davranışlarını izleyen, yani iki Dünya Savaşı arasındaki ve II. Dünya Savaşı’nda Kuzey Yunanistan’ın Alman ve Bulgar işgali sırasında geçen dönemdeki çalışmaların sayısında artış oldu. Onlar, mübadillerin oylarının da belirttiği gibi, mübadillerin siyasi seçimlerini birbirine bağlayan faktörlere bakıyorlar. 1929-1932 arasındaki büyük ekonomik kriz ve 1930'daki Yunanistan-Türkiye dostluk anlaşması- nın imzalanması, anavatanlara geri dönme umutlarını mahvetti; ki bu durum mübadil oylarında Venizelist Liberal Parti'den uzaklaşmaya neden olan temel sebeplerden sadece birkaçıydı. 1950’lerde Venizelos uzak bir anı iken, şehir merkezindeki mübadillerin büyük bir kısmı sola döndü. Böyle olsa da kentsel manzaranın, yeniden yapılanmanın ve ekonomik toparlanmanın dönüşümünün sosyal entegrasyona ve eski muhacir yerleşim yeri sakinlerinin kentleşmeyle meşgul olmalarına yol açacağı zamana kadar sürecek. Bu yerleşim yerleri çoğunlukla şehirlerin eteklerinde inşa edilmiştir. Daha sonra ayrı belediyeler haline geleceklerdi ve bazı şehirlerde, tahmin edile- bileceği gibi, sakinlerinin oy kullanma şeklini değiştirerek pahalı mülkleri olan modern belediyelere dönüşeceklerdi.


Dördüncü olarak, Bellek için yeni tarih yazım arayışları mübadil hafızası çalışmalarına odaklanmaya neden oldu; bu durum, farklı algılayıcı grupların kendileri ve geçmişlerinin sahip olduğu görüntüler değiştikçe, geçmiş algılarının farklılaştığını ortaya koyan tarihsel ve antropolojik yaklaşımlarla ele alındı. Mübadele Çalışmaları Yunan tarih yazımında, mübadil hafızasının yeniden şekillenmesiyle ilgili politikalarda şimdi geçmişin yerleşik bir hafızasını oluşturan dernekler ve güçlü şirket kuruluşları aracılığıyla ortaya çıkmıştır ve Panagia Sümela Manastırı’nın Pontus Rumları ve Orta Anadolu’daki muhacirler için Kapadokya’nın Mağara kiliselerinin oluşturduğu sembolik bir hafıza coğrafyasının pekiştirilmesine yardımcı olmuştur.
Bu genel anlamda, son on yıl boyunca Mübadele üzerine yapılan Yunan tarih yazımının ve akademik ilgideki değişiklik ve farklılıkların ele alındığı ana konulara kısa bir genel bakıştı. Nüfus Mübadelesinin Yunan tarihçiliği manzarasındaki tüm bu değişiklikler, siyasi değişimden, yani 1975'ten sonra ülkenin sosyal bilimlerinde daha genel olarak meydana gelen değişikliklere paralel olarak gerçekleşmiştir. O zamandan beri Yunan Tarih bilimi başka bir Dünyaya girmiş, içeriği, yöntemi ve hatta adres biçimini değiştirmiştir. Oluşturulan yeni Yunan tarihçiliğinin ana yönlerinden biri, Yunan toplumunun çeşitliliğinin belirgin olduğu ve 19. yüzyılda görünmeyen keskin zıtlıklarının açıkça ortaya çıktığı 20. yüzyılın gözden geçirilmesiydi. Bu nedenle, Nüfus Mübadelesi çalışmasının, doğrudan tarihsel araştırmaların gelişmesiyle, yani her bir dönemin belirlediği eksikliğin yeniden tanımlanması ile doğrudan bağlantılı olması mantıklıdır.
Şimdiki nesillerin hiçbir göçmenlik deneyimi yoktur. Bu geçmişle ilgili düşüncelerimizde bir değişikliğe yol açmıştır, çünkü hafızamızla olan ilişki şimdiki zamanla olan ilişkimizdir. Hafıza, geçmişin insan zihninde mekanik olarak kaydedilmesi ve depolanması değil, günümüzün ağırlığı ve etkisi altında sürekli bir yenilenme ve yeniden yapılanmadır. Küçük Asya Felaketi ve daha sonra Lozan Antlaşması'nın imzalanması, kolektif “biz” için büyük önem taşıyan olaylardır ve her neslin yeniden müzakere edilmesini şart koşar. Ha- fızanın yeniden inşası sadece mübadilleri veya onların soylarını ilgilendirmez. Bu kolektif fenomenleri ifade eder ve kolektif bir hafızadır. Küçük Asya Mübadillerin tarihi, her zaman kolektif kimliğin bir parçası olarak ön plana çıkmaktadır, çünkü Küçük Asya felaketinden gelen -toplamda bir milyondan fazla kişi- diğer mübadillerle birlikte mübadeleye tabi tutulanlar, Yunanistan'ın etnik yapısını ve siyaset sahnesinin bileşenlerini, ulusal ekonomiyi ve sosyal yapıları sert bir şekilde değiştirmiştir. Demografik karışıklıklar, ekonomik değişimler, sosyal ve politik gerilimler, meydana gelen ideolojik ve kültürel çatışmalar, insanların geçmişi anlama, hafıza kurma şeklini şekillendirdi. Aynısı tarih anlatımı ile de olur. Burada ilgi, konuşma, hafıza ve edebi yapı çözümlemelerine dönüştü.
Biraz önce bahsetmiştim, bugün bile Yunan tarih yazımı üretimi, sunduğum konularla aynı çizgide ilerlemeye devam ederken, aynı zamanda yeni kaynakları keşfetmenin ve incelemenin yanı sıra başka kaynaklara da yayılmaya devam ediyor. Ve ortaya çıkan bazı yeni kaynakları listeleyeceğim.

Α. örneğin, futbol gibi. Futbol kulüpleri aracılığıyla mübadil kimliği konusunda geçici olarak çalışmalar başlandı, onlar mübadil yerleşim yerlerinde mübadil şehri Volos’u kurdular, bugün bile, Volos şehrinde yaşayan mübadil torunları, Nea Ionia'da (Yeni İyonya) bulunan Niki Volou'yu, yerliler ise Olympiakos Volou'yu destekli- yor. Zaten bildiğimiz gibi, bir futbol fanatiğinin kimliği diğerleriyle ilişkili olarak kendi tanımında temel olarak önemli bir faktördür. O, aynı zamanda örgütsel, birleştirici bir faktör olarak da hareket eder. Tüm kimliklerde olduğu gibi, bir taraftarın durumu diğerlerinden farklılaşmaya veya diğerleriyle zıtlığa dayanır. Toumba’nın Türkçe konuşan mübadillerinin PAOK Selanik adını vermesi tesadüf değil. Kulübe “Μπιζίμ Πάοκ'' adı verildi- bizim PAOK'umuz, kendi ekibimiz, mübadil ekibimiz. Bu isim en az 1970'lere kadar PAOK hayranları tarafından kullanıldı. Ben futbolcuların Aristarkhos Fountoukidis ve Giorgos Koudas'ın altın çağında Selanik'te öğrenciyken kullanıldığını duydum.

Β. Yunan sineması ve mübadilleri üzerine araştırmalar da ortaya çıkmakta ve “Yunan sinemasında yaratıcı bir yer olarak Küçük Asya ve etnik köken unsuru olarak yerinden edilme deneyimi” gibi konularla ilgilenmektedir. Belli bir toplumun “ürünü” olarak sinema, onu üreten topluma doğrudan veya dolaylı bir tanıklık olan tarihi bir delil teşkil eder.

C. Bu alandaki öncü kitap Τhomas Doulis tarafından yazılan çalışmadır. Modern Yunan Kurgusu ve Küçük Asya Felaketi 1977’de yayınlandı ve 2003 yılından sonra birbirini takip eden çeşitli çalışmalar ortaya çıktı. Karamanlıca çalışmaları, Türkçe konuşan Rumca yazdığı mübadil şiiri, keşif ve yayıncılık alanında öncü bir rol oynamaktadır. Bu türler, kökleri yıkılmış, evsiz kalmış, trajik bir talih- sizlik yaşamış, hayatın yükünün ağırlığını konu alarak insanların acılarını tasvir etmektedir. Bireysel dramalar, kollektif talihsizlik ve kaybın temsili ifadelerini, onları yaratan felaketin yasını temsil eder. Bu destanlar, kendileri ve atalarının anavatanlarında konuştukları Türkçe dilinde yazılmıştır. Mübadillerin ve mübadillerin rebetiko şarkılarını yayma konusundaki katkılarını inceleyen olağanüstü pro- jeler de Yunan ve İngiliz edebiyatında yer aldı.

Sevgili Dinleyiciler ve Değerli Meslektaşlarım
Bu konuları bildiri süresinde ele almak için zaman yeterli değil. Burada bitirmek zorundayım. Konferans sırasında bu konuşmada vakitten kaynaklı bahsedemediğim konuları tartışma şansımız ola- cağından eminim.
Yaptığım konuşma ile ortaya çıkan soruları cevaplamak için biraz zamanımız var. Yani neden Nüfus Değişimi ve Yunan literatürü hakkında konuşmayı seçtim. Öncelikle bu sorguyu cevaplamak isti- yorum. Yunanistan Nüfus Değişimi literatüründen bahsetmeyi seç- tim çünkü bunun dolaylı olarak Türk tarih literatüründe konuyla ilgili resmini sağlamanın en iyi yolu olduğunu düşündüm. Yunan literatürü hakkındaki yorumlarımı aynı anda takip edenlerin, bilerek veya bilmeyerek Nüfus Değişiminde Türk literatüründeki ilgili durumla birebir ilişkilendirdiği ve sonuçlarını anladıklarını inanmak istiyorum. Bence hepimiz ortak bir karara vardık, bu konuda Türk Tarih yazımı ile Yunan tarih yazımı genel olarak aynı güzergahı takip etmiyor. Elbette her zaman olduğu gibi bazı olağanüstü istisnalar var. Bu konuyla ilgili açıklamalara ilk dokunduğumda bunun olduğunu unutmamalıyım. Ve konu hakkında bir tartışma yapılacaksa memnun olurum, çünkü bildiğim kadarıyla hiç değinilmedi.
Yunanistan ve Türkiye’deki literatür çalışmaları arasındaki en belirgin ayrım, her ülkenin aldığı mübadil nüfusunun büyüklüğü ile ilgilidir.

Yunanistan’da beş kişiden biri mübadildir. Türkiye’de neye karşılık geldiği ile kıyaslanamaz. Türkiye’de değişilebilir mübadil nüfus oranı toplam nüfus içinde oldukça küçüktür. Sonuç olarak, mübadil nüfusunun demografik büyüklüğü ve her iki ülkede de politik, finansal, sosyal ve kültürel düzeyde ne anlama geldiğine bakılmaksızın bu alanların yarattığı koşulları belirledi ve bunlar tarihçiler, siyaset bilimciler, antropologlar, ekonomistler ve benzeri kişiler tarafından incelendi. Mesele, iki toplumun tarihsel üretimini karşılaştırmak veya değerlendirmek değil. Önemli olan her iki tarihi yapının şekillenmesine neden olan sebepleri anlamaktır.


Benim düşünceme göre, Yunanistan ve Türkiye’nin literatür çalışmalarını tanımlayan ikinci parametre, her ülkedeki tarihi çalışmaların yapısı ve evrimi, kurumlardan ne derece himaye alıp almadıkları, devlet tarafından ideolojik olarak ezilmiş olup olmadıklarıdır. Daha açık olmak gerekirse, Yunan kitap üretimine geri döneceğim. Yunanistan’daki sosyal ve tarihi bilimlerin, 1974’teki ülkedeki siyasi geçişten sonra belirleyici bir değişim geçirmesi tesadüf değildir; devlet ve politik değişiklikler aynı zamanda liberalleşme iklimiyle sosyal ve kültürel yaşamın tüm yönlerinde de etki gösterdi. Türk tarih yazıcılığına ilişkin bu tür çalışmalar Değişim bazında henüz çalışmalar yürütülmüş değildir.
Türkiye’de araştırmanın odaklanması gerektiğini düşündüğüm birkaç nokta hakkında kısaca yorum yapacağım. Bazı örnekler vereceğim:
Türk-Giritliler üzerine yapılan bazı çalışmalar dışında, ki onların da büyük bir kısmı önceki Yunan çalışmalarına dayanır, Diğer Müslümanların Nüfus Mübadelesi hakkında, yani Türkiye’ye Makedonya’dan gelmiş ve Yunanca konuşan örneğin Vallahades ve Slaopes’in yanı sıra Sinasos (Mustafa Paşa) ve Ürgüp’e yerleşenler gibi halkların üzerine hiçbir çalışma yapılmamıştır. Üçüncü kuşak mübadillerin torunları, Makedonya’daki ataları tarafından konuşulan Slav dili konuşmaya devam etti. Bildiğim kadarıyla bu mübadil toplulukları hakkında bir çalışma yapılmadı.
Bence verilebilecek tek istisna, büyük olasılıkla Cumhuriyet Dönemi’nin başından itibaren heterojenlik ve çeşitliliğin teşvik edilmemesi gerçeğiyle bağlantılı. Aksine, homojenleştirme girişiminin aksine, Türk devleti vatandaşlarının cezalandırılması tehdidi altında asimile edilmesini dayattı.
Ancak son yirmi yılda en azından aile hikayeleri, hatıralar ve tarihi romanlar yayınlandığında, bazı şeyler değiştirildi, filmler yapıldı ve daha önce araştırma için erişilemeyen Mübadele dönemi üzerine resmi arşivler ve erken Cumhuriyet dönemi arşivleri açıldı. Bütün bunlar, kademeli olarak 1990’lardan bu yana geçmişle ilişkilerin değiştirildi. AKP hükümetinin ilk yıllarında meydana gelen değişim de önemli bir rol oynadı. Bu, Türk literatüründe yeni yaklaşımların ortaya çıkmasına ve Mübadelenin iki ülkedeki tarihçiler arasında işbirliğinin başlamasına yol açan bir konu olarak incelenmesini ve yeni şartların yaratılmasını sağlamıştır.
Yine de, gördüğüm kadarıyla, Türk çalışmalarının çoğunluğu, esasen yıllardır Yunan Mübadelesi ile ilgili bilinen konuları ve kaynakları ele almaya devam ediyor. Birkaçı, çok az kaynak bulunma- sına rağmen, Müslüman mübadiller ve yerleşim yerlerini çevreleyen sorunlar, yeni vatanlarındaki ilerlemeleri ile ilgili arayışlara girmeye cesaret etti. Mübadele konusunu inceleyen yenilikçi ve iyi bir çalışma olarak tarihçilerin önünde Ellinor Morack’ın kitabı durmaktadır1. Onun çalışması ekonomik kaynakların Müslüman olmayanlar- dan Müslümanlara transferi konusunda arşiv kaynaklarına dayanarak detaylı inceleme içermektedir. “Terk edilmiş mülk” meselesinin tüm bu yönlerine ve devlet tarafından idare edilmesine karşı verilen çoklu direniş biçimlerine odaklanan bu kitap, Cumhuriyet öncesi Türkiye’nin sosyal ve siyasi tarihine dair eşsiz görüşler sunmakta- dır. Her iki ülkede de mübadele konularının tüm yönleriyle çalışıla- bileceğini umuyorum. Son zamanlardaki olayları değerlendirerek, tüm insanlığa olduğu gibi, halkımızın ihtiyaç duyduğu öz-farkındalığa katkıda bulunduğunu tekrar söyleyeceğim. Geçmişle ilgili sağlam bir bilgi sahibi olmakla, daima gelecek için hazırlanırsınız.
Genel olarak bugün, belki de hiç olmadığı kadar, ifadeler ve uygulamalar bu Lozan Antlaşması’nın bazı yönlerini reddetmeye çalıştığında, Nüfus Mübadelesi tarih yazıcılığı yaklaşımı sadece iki ülke arasında değil, tüm insanlar için de barış ve güvenlik için büyük önem kazanmaktadır. Belki de her zamankinden daha fazla, Lozan Antlaşması’nın önemine, kan dökülmesine ve mülteciliğe neden olan silahlı bir çatışmanın ardından iki ülkeye getirdiği sükunete yeni bir göz atmamız gerekiyor. Bir tarihçi olarak ilgilendiğim kadarıyla, bu konuda bahsettiğim bu tüm uygulamaların herkes için geçerli olduğuna ve bu nüfus mübadelesinin yönlerini inceleyerek onu her zaman yeni bir yaklaşıma açık bir konu haline getirmek istiyorum.


1 Τhe Dowry of The State? The politics of Abandoned Property and the Pop-
ulation Exchange in Turkey, 1921-1845, (University of Bamberg Press 2017)

















* National Hellenic Research Foundation, evangeliabalta@gmail.com.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir