İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Girit Konulu Dergiler
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Eyl 2019, 20:27

Beyaz atlı Jön Türk Bahaettin Bediz
(Ülkemizin ilk Türk fotoğraf sanatçısı)

AdsıMETİN ÖZER 1.jpg
Foto Resne'nin açılışı.

Bahaettin Bey Knossos kazılarına fotoğrafçı olarak katılıp, belgesel değeri yüksek fotoğraflar çekmiş. Fotoğraf sanatının yayılması için uğraşmış. Meslektaşları sırlarını gizlerken, o bu sanatı öğrenmek isteyenlere yardım etmiş. Amatör fotoğrafçılığı teşvik için yarışmalar düzenlemiş.

2006 yılı başlarında, eskiciye verilen eşyalar arasında bulunmuş, Osmanlı’nın Girit’i terk ettiği döneme ait
fotoğraflarla dolu bir albüm bana verildiğinde çok ilgimi çekmişti. Albüm 1960’lı yıllarda 60’lı yaşlarını sürerken Girit’i ziyaret eden bir bayan tarafından oluşturulmuştu. Bu bayan albüme kendi ismini yazmamış, sadece evlerden birinin önünde çektirdiği fotoğrafa “Kandiya’daki evimiz” notunu düşmüştü. Albümü hazırlayanın kim olduğunu bulmak mümkün olmadı. Resimlerin her biri tarihe ışık tutmaktaydı. Özellikle İngiliz askerlerinin, Türk direnişçileri kurşuna dizme sahnesi en çarpıcı olanıydı. Acaba bu fotoğrafı kim çekmişti? Uzunca bir araştırma dönemi sonunda bu kişinin Girit’teki İngiliz Ordusunun fotoğrafçısı Rahmizade Bahaettin Bediz olduğunu tespit etmiştim. Fotoğraf 1898 Kandiya olayları sonrasında çekilmişti. Bu fotoğraftan çok etkilenerek Girit’le ilgili bir kitap yazmış, kapağına da bu fotoğrafı koymuştum.

Girit’e ve Osmanlı döneminde orada yaşananlara olan ilgim artarak sürüyordu. Özellikle fotoğraf sanatçısı Bahaettin Bediz ve kayınpederi Doktor Pertev Efendi araştırılması, öğrenilmesi ve genç kuşaklara an-latılması gereken kişilerdi. Yakın zaman önce Bahaettin Bediz’in Amerika’da yaşayan torunu 70 yaşındaki Mimar Bülent Bediz ile internette irtibat kurduğumda; dedesiyle çekilmiş fotoğraflarını ve İzmir’deki yaşan-tısını anlatan bir yazıyı bana göndermiş ve beni “Unutulan Girit” isimli kitabımı yazmaya yöneltmiş olan kişinin torunundan dedesini dinleme şansım doğmuştu.

1945 doğumlu Bülent Bediz’in dedesi Bahaettin’in 1951’de ölümünden sonra hasta kardeşinin tedavisi için anne babası Berlin’e gidince, o da Amerika’daki dayısının yanına yerleşmiş, liseyi orada bitirmiş. Yedi dil bilen annesi Samime Hanım Osmanlı Meclisinde ve Cumhuriyet döneminde 2. dönem Sivas milletvekili olan ve dokuz dil bilen, Lion Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu Doktor Ömer Şevki Purut’un kızıymış. Samime Hanım ailesine dil bilgisiyle katkıda bulunurken, Rıza Bey de fotoğraf malzemeleri üreten bir fabrikada çalışmaktaymış.
Bülent Bey 17-18 yaşındayken Nevyork’ta benzincide çalıştığı sırada dedesinin ve babasının yolundan yürüyerek resim de çiziyormuş. Bu resimleri gören biri tarafından teşvik edilince, resim çizerek para ka-zanmaya başlamış. Mimarlık eğitimi sırasında ve sonrasında da 2003 yılına kadar portre resimler çizmeye devam etmiş. Halen Restorasyon Mimarisiyle uğraşıyor-muş. Bülent Bey’le internet aracılığıyla yap-tığımız yüz yüze görüşmede onun dedesi Bahaettin Bediz’in sanatçı ruhuna sahip olduğunu görmüştüm.

Bahaettin Bediz 19 Haziran 1875 tarihinde İstanbul Unkapanı semtinde doğmuş, ilköğrenimine memleketi Hanya'da başlamıştı. Devlet memuru olan babası İstanbul’a tayin olunca 1883 yılında ilkokulu orada bitirmişti. Galatasaray Sultanisi (Lisesi)'nin beşinci sınıfında okurken babası ölünce 1895 yılında Girit'e dönmüştü. Bu dönüşte Jön Türk düşünceleri nedeniyle İstanbul’dan uzaklaşmak istemesi de büyük rol oynamıştı. 20 yaşında, içi vatan sevgisiyle dolu bir gençti.

Babası İbrahim Rahmi (Giridi) Efendi Arapça, Farsça, Yunanca bilen, muhasebe eğitimi almış, okumayı yazmayı seven bir devlet memuruydu. “İdarecilerin Siyasette İlerleme Yolu” isimli eseri II.Abdülhamid yönetimince yasaklanmış bir yazardı. Onun yetiştirdiği Bahaettin de Jön-Türk fikirleri öne çıkan idealist ve eğitimli bir kişiydi. Girit’te mahalli Jön Türklük diye tanımlanabilecek bir akım ortaya çıkmış, bu hareket Avrupa Jön Türklüğü’nden farklı olarak kaçak Osmanlı Jön Türklerinin idaresinde esnaf, öğretmenler ve mahalli aydınlar tarafından örgütlenmişti. Bahaettin de bu hareketin içersindeki yerini almıştı.

Ailesi onun da babası gibi iyi bir memur olmasını beklerken o kendi dükkanını açma düşüncesindeydi. Bahaettin Rahmi Bediz; kendisiyle yapılan bir röportajda Osmanlı ülkesinde Türklerin etkin olamamasından duyduğu sıkıntıyı şöyle anlatıyordu: “Hayatı yeni tanımaya başlayan bir çocuktum. İlk ticaret arzusunu milli bir duygudan aldığımı şimdi görüyorum. Köprüden geçerken limanı dolduran irili, ufaklı yolcu ve ticaret gemilerinde hep yabancı bayrakları dalgalanırdı. Şanlı bayrağımızı taşıyan tek tük köhne İdare-i Mahsusa tekneleri bana bir avuntu vermekten çok hüznümü arttırırdı. Bütün Galata ve Beyoğlu semti tamamen yabancı dükkanlarla doluydu. Bir Türk firması görülmezdi. Bu günler ve bu düşünceler bende çok derin izler bıraktı ve büyük bir Türk firması oluşturarak hiç değilse onlar seviyesinde bir varlık göstermeye karar verdim” demişti.


36 KNK KIS, 2016
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Eyl 2019, 20:43

unnamed.jpg
unnamed.jpg (17.49 KiB) 2469 kere görüntülendi
Bülent Bediz ve dedesi Bahaettin Bediz.

Önce kırtasiye, sonra 1897 yılında fotoğrafçı dükkanını açmıştı. Fotoğrafçılıkla ilgili Fransızca kitapları okuyup, mesleğini geliştiriyordu. Dükkanının önündeki ağaca beyaz bir at bağlıydı. Bu atla Girit’i dolaşıp fotoğraflar çekerdi. Elden gitmekte olan Girit’in her karesini, her şeyini fotoğraflıyordu. Birkaç İtalyan askerinin kırtasiye dükkanının köşesinde duran İstanbul’dan getirdiği "metruk" bir fotoğraf makinesini görmesi ve Bahaettin'i zorlayarak fotoğraf çektirmesi genç adamın hayatında bir dönüm noktası olmuştu. Hiç aklında olmayan bir işe, toğrafçılığa başlamış, giderek stüdyosunu büyütmüş, yanına yardımcılar bile almıştı. Kendisiyle yıllar sonra yapılan bir söyleşide şunları anlatmıştı: "Şurasını da belirtmek isterim ki ben Girit'te fotoğrafhane açan ilk Türk değilim. Benden evvel Hanya'da muvaffakiyetle atölyesini işletmekte olan Salih Bey isminde bir sanatkarın hatırasını burada saygı ile anıyorum." Görüldüğü gibi Bahaeddin ön planda olmayı sevmeyen, vefalı ve idealist bir kişiydi. Ülkemizin ilk Türk fotoğrafçısı olma onurunu bir başka-sına atfedebiliyordu.

Fotoğrafçılığın Girit’e geldiği yer belirsizdir. İzmir, Selanik, İstanbul veya Paris o dönem Girit’in en çok temasta olduğu kentler olduğundan buralardan getirilmiş olmalıdır. Bahaettin’in stüdyosunu açtığı yıllarda, İngiliz Arkeolog Sir Evans(( 1851 -1941) otuz beş yıl boyunca sürecek Knossos Sarayı kazılarına başlamıştı. Evans siyah bir ata biner özellikle Türk köylerini gezmeyi severdi. Beyaz atlı bir fotoğrafçı ve siyah atlı bir arkeolog bir araya gelmişlerdi. Bahaettin Bey Knossos kazılarına fotoğrafçı olarak katılmış, belgesel değeri yüksek olan fotoğraflar çekmişti. Aynı yıllardaki bir diğer önemli etkinliği ise, fotoğraf sanatının yayılması için giriştiği uğraşlardır. Diğer meslektaşları sırlarını gizlerken, o bu sanatı öğrenmek isteyenlere yardım etmekte ve amatör fotoğrafçılığı teşvik etmek için yarışmalar düzenlemekteydi.

Girit Meclisi'nde Müslüman halkı temsil etmek üzere milletvekili olmuştu. 1908’de

II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinin ardından, Girit de Yunanistan'a katıldığını açıklamıştı. Yabancı askerler çekilmiş, adada huzursuzluk artmış, ticari alanda ise pazar küçülmeye başlamış, Bahaettin Bey İstanbul'da stüdyo ve ev arayışına girmişti. Dükkanında Girit’in 1890 ile 1920 yılları arasındaki görüntüsünü içeren 1500-2000 adet negatif cam vardı. Manzara ve insanlar, bütün köyler, binalar, limanlar, eski Girit kaptanları, ihtilalciler, metropolitlerin ve yabancı askerlerin fotoğraflarını çekmişti. Adayı terk ederken bunların tümü Girit’te kalmıştı. Bahaettin’in fotoğraflarının editörü olan Alikidis’in dükkanı 1982 yılında kapanınca tüm negatif camlar çöpe atılmış, bir tarih yok olmuştu. 250’ye yakın kartpostalı ise uzun süre Girit piyasasında satılmaya devam etmiş, antika değeri kazanmıştır.

Dayısı Kandiye İ’dadisi müdürü Nuri bey ve Girit Tarihi yazarı Ustazade Yunus Beyler de İttihat ve Terakki Cemiyetinde beraber olduğu kişilerdi. Bektaşi olan Yunus Bey 1860 Resmo doğumluydu. Eserini hazırlarken iki buçuk yıl çalışarak, yerli kaynaklar yanında Venedik kütüphanelerindeki levhalardan da faydalanmıştı.

Bahaettin Bey ve birlikte olduğu diğer İttihatçılar çoğu zaman polis takibine uğruyor, gizli belgeleri kayınvalidesi Zeynep Adile Hanım’ın koynuna saklıyorlardı. Evliliği de rastlantısal değildi. Kayınpederi 1848-1924 yılları arasında yaşamış olan Mollazade Doktor İbrahim Pertev Efendi de Girit’in toplum önderlerinden biriydi. Pertev Efendinin annesi 1645’de Resmo’yu Venediklilerden alan Hüseyin Paşa’nın torunlarındandı. 1877 yılında Mektebi Tıbbiye-i Askeriye’den mezun olup, Osmanlı-Rus savaşına eczacı ve hekim olarak katılmıştı. Mecidiye nişanı ve Girit Madalyası ile ödüllendirilmişti. Jön Türk etkinliklerinde bulunup, saray tarafından takibe alındığından,


METİN ÖZER 4.jpg
METİN ÖZER 4.jpg (113.03 KiB) 2469 kere görüntülendi
Kaynak kişimiz Bülent Bediz (Bahaettin'in torunu) ve babası Rıza Bediz 1956.
METİN ÖZER 3.jpg
METİN ÖZER 3.jpg (105.8 KiB) 2469 kere görüntülendi
Giritli Jön Türkler ve Bahaettin.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Eyl 2019, 20:57

kendi isteğiyle emekliye ayrılmış, doğum yeri olan Girit’e dönerek Kandiya’ya yerleşmişti. 1880-1910 yılları arasında Kandiya Müslümanlarının önemli kişilerinden biri olmuştu. 1890 yılında kütüphane ve yabancı dille eğitim veren bir özel okul ile güzel sanatlar okulu kurmuştu. 1901’den itibaren Belediye meclis üyesi, İslam cemaati baş-kanı, belediye hastanesi başhekimi, İslam cemiyet başkanı, okul ile eğitim konularına önem veren Metanet ve Mektep Gazeteleri sahibi ve başyazarıydı.

Bahaettin’in İstanbul’a gidişi sadece Girit’te fotoğraf piyasasının bitmesiyle ilgili değildi. Kendine yeni görev yeri olarak İstanbul’u seçmişti. 1909’da Hürriyet kahramanı Resneli Niyazi’den öykünerek, İstanbul’da “Resne Fotoğrafhanesi” adını verdiği atölyeyi kurmuştu. Oğlu Rıza Bey’in deyişine göre ise “Aşığı bulunduğu hürriyete kavuşmak ve atmosferi teneffüs için” İstanbul’a gidiyorlardı. Çok ilginçtir ki, Resne Fotoğrafhanesi ile Baha Sait Bey’in bürosunda toplanan Karakol Cemiyeti (Teşkilatı Mahsusa) aynı binadaydı. Dükkan komşusu Baha Sait Bey’in İtihat Terakkinin isteğiyle ilk Alevilik Bektaşilik Araştırmasını yapması da Bektaşi olan Bahaettin’in yer seçiminin de rastlantısal olmadığını gösterir.

Bahaettin Bey 1925 yılına kadar İstanbul’da İşgali ve Cumhuriyetin ilk yıllarını yaşar. 1917’de Burhan Felek ile “Uygulamalı ve Teorik Fotoğraf Öğretmeni” isimli kitabı hazırlasalar da kitap basılamamıştı. İstan-bul’da “Meclis-i Umumi” azası sıfatıyla milletvekillerinin kim olacağına karar veren komisyondaydı. İki dükkan daha açıp çok para kazanmasına karşın, parayı hayır işlerinde harcıyordu. Fakir çocukları okutuyor, Donanmaya, Fukaraperver Cemiyetine, Hilal-i Ahmer’e ve Türk Ocağına sürekli bağışlar yapıyordu. 1921 yılında Hilal-i Ahmer Sergisinde madalya ile ödüllendirilmişti. 1924 yılında Ticaret Bakanlığına fotoğraf mal-zemeleri üretiminin ülkemizde yapılabileceğini anlatan bir yazı yazmışsa da sonuç alamamıştı.

1925’de büyük oğlu Danyal 19, Mehmet Rıza 17, Mustafa Pertev 11, İbrahim Rahmi 9 yaşındaydı. İstanbul’daki işleri bozulup vergisini bile ödeyemez duruma düşünce, İzmir’e taşınmaya karar vermişlerdi. 2. Beyler sokağında ikinci Foto Resne’yi oğlu Rıza ile birlikte açmışlardı. Çektikleri fotoğrafların arkasına Girit ve İstanbul’daki göz alıcı marka baskı yerine “Resne Fotoğrafhanesi Behaettin Rahmi Bediz ve oğlu Rıza-İzmir” yazan basit bir kaşe vurmaktaydılar. Rıza Bediz parasal sıkıntıları ve İzmir’deki yaşantılarını 24 Ekim 2002’de İngilizce olarak
METİN ÖZER 6.jpg
Bediz ailesi toplu fotograf̆.

kaleme aldığı “Zınga in İzmir” yazısıyla dile getirir. Rıza Bey’in “mahkum hayatı” olarak nitelendirdiği “Zınga” kelimesi “sırtın yere gelmesi” veya “yenilgi” olarak da anlatılabilir. Aile yenilgi veya bir mahkum hayatı yaşamaktadır. Fakat yine de birbirlerine tutunarak ayakta durmaya çalışmaktadırlar. Fo-toğrafhanenin bir bölümü perde ile kapatılıyor akşam olunca buraya çocuklar için yer yatakları konuyordu. Tek odada ise ebeveynler kalıyordu. Ressam olan Rıza Bediz 1930 yılında İzmir’de yaşadıkları sokağın boş halini yağlıboya bir resimle betimlemişti. Tüm bunlara karşın Bahaettin Bey’in arkeolojiye ilgisi de sürmekteydi. 1927’de İzmir Antikite Müzesinin özel fo-toğrafçısıydı. Bergama, Efes, Sardes, Afro-disias’ta fotoğraflar çekmiş, aynı yıl 9 Eylül Sergisinde altın madalya almış, 1928 yılında İzmir Belediyesi için Fransızca “Album de Smyrne” isimli çalışması basılmıştı.

Bahaettin Bey ve eşi Bahire Hanım tüm zorluklara karşın çocuklarının eğitimiyle ilgilenmiş, her biri kendi dalında isim olmuşlardı. Bahire Hanım babası Doktor Pertev Bey’in okulunda öğrenim görmüş, son derece kültürlü bir kadınmış. Türkçe yanında Fransızca, klasik Yunanca bilir, felsefe, tarih, müzik konularında yetkinmiş.

Büyük oğulları Danyal Bediz (1908-1978), Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesinde Profesör olmuş. Türkiye Ekonomik Coğrafyası konusunda uzman olan Danyal Bey “hocaların hocası” diye tanınmıştır.

Bahaettin Bey’in İzmir’deki iş ortağı olan oğlu Mehmet Rıza Bediz (1910-1985) İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisinden mezun olarak babasının ressam olma hayalini gerçekleştirmişti. İstanbul’da Fatih
METİN ÖZER 5.jpg
semtindeki Gelenbevi Ortaokulunda öğretmenlik yaparken izci teşkilatını da kurmuştu. 1955 yılında “İzcilik Ve İzci Kampları” isimli kitabı yazmış, İstanbul İl İzci Kurulu’nu kurmuş, aynı isimde bir dergi de çıkarmıştı. Ülkemizde izcilik dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olmuştur.


Mustafa Pertev Bediz (1914-2010) Jeofizik Mühendisi olarak Amerika’ya yerleşmiş, çalıştığı şirket onu Kanada’ya göndermişti. Kanada’da jeofizik dalında öncü isimlerden biri olmuş, Kanada Jeofizik Derneği baş-kanlığı yapmıştı.

En küçük oğul İbrahim Rahmi Bediz (1916-2010) İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Mimarlık bölümünü 1941’de bitirip, Cumhuriyetin ilk nesil mimarlarının öğrencisi olmuş, ikinci nesil olarak tanımlayabilece-ğimiz mimarlar arasında öne çıkan isimlerden biri olmuştu. Rahmi Bediz Osmanlı son dönem eğitim anlayışının sürdüğü 1920’li yılların ardından, 1930’larda Ernst Egli başkanlığında yeniden şekillenen ve Bruno Taut gibi yabancı mimarların yanı sıra, Sedad Hakkı Eldem gibi yeni yetişen Türk mimarların da etkili olduğu bir eğitim sisteminden mezundu. Bu yıllarda yarışmalara katılarak ve Emin Onat’ın bürosunda Anıtkabir projesinin uygulanmasında görev alarak dönemin mimarlık ortamında adını duyurmaya başlamış, özellikle Ankara’da birçok önemli projeye imza atmıştı.
Bahaettin 1934 yılında soyadı kanunu çıkınca “Bediz” soyadını almıştı. Seyit Ali Ak “Girit’ten İstanbul’a Bahaettin Rahmi Bediz”


[/size][/color][/i][/b]
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Eyl 2019, 21:13

METİN ÖZER7.jpg
isimli kitabında bu kelimenin Arapça “Bedii” (Güzellik ölçülerine uyan) veya öz Türkçe “Resim” anlamına geldiğini söyler. Bu kelime ilk Türk runik yazılarında bile görülmekte olup birçok bilimsel tartışmaya kaynak olmuştur. Bahaettin Bey’in arkeolojiye olan tutkusu göz önüne alınırsa “Bediz” kelimesi “Balbal” denen taşlarla da ilgili olabilir. Osmanlı adayı ele geçirdiğinde anıt taşlar dikerek eski Türk geleneğini yaşatmıştır. Bahaettin Bey bu taşların da fotoğrafını çekmişti. Belki de “Bediz” soyadını alırken Girit’in kaybı sırasındaki hüznünü “Balbal” taşlarında görmüş olabilir. Ama sonuçta bu taşlar da güzel sanat eserleridir.

Bahaettin Bey 1937 yılında Ankara’da Türk Tarih Kurumuna fotoğraf atölyesi şefi olarak girmiş, Prof. Dr. Hamit Zübeyr Koşay Başkanlığında Çörtük Alacahöyük’ü, Erzurum (Karaz), Çorum (Pazarlı) kazılarını fotoğ-raflamıştır.

Bahaettin Bediz hayatının son yıllarını oğlu Rıza ve 1945 doğumlu torunu Bülent Bediz’le birlikte geçirmişti. Bülent Bediz’in anlattığına göre; Bahaettin Bey akşam üzerleri torununun elinden tutar yürüyüşe çıkarırmış. Türkçesi mükemmelmiş. Latin harflerini Fransızca eğitiminde öğrenmiş olduğundan iyi yazsa da tüm notlarını Osmanlıca tutarmış. Tüm opera temsillerini kaçırmamaya çalışırmış. Karmen Operası’nı Türkçeye çevirmiş,bazı bölümlerini ezberden okurmuş.

Bülent Bey holdeki bir sandıkta Girit’ten getirilmiş cam negatifler gördüğünü hatırlıyor. Fakat O 6 yaşındayken dedesi ölünce bu camlar unutulup gitmiş. “Dedem negatiflerin bir kısmını Girit’te bırakmak zorunda kalırken, bir kısmını da yanında ge-tirmiş, onların da akıbeti belli değil” diyerek üzülüyordu.

Bülent Bey’in aklından çıkmayan olaylardan biri de babasıyla izci kamplarına katılmış olmalarıydı. 1956 yılında Bülent bediz ve babası Rıza sahilde karpuz, peynir, ekmek yerken çekilmiş fotoğrafın hatırlattıklarını şöyle yazıya döküyordu: “Sıcak ağustos sonunda bir gün, ortalık lavanta ve yosun kokuyor. Denizin esintisi altında baba ve oğul birlikte ekmek kırıyor. O ekmeğin ve beyaz peynirle karpuzun tadı hala damağımda”.

Prof. Koşay, Bahaettin Bey’in ölümünden sonra Rıza Bediz’e yazdığı bir mektupta” Bahaettin Bediz milliyetçiliği insanlık sevgisi ile de telif etmesini bildi. Türk Tarih Kurumu adına Alacahöyük ve Karaz (Erzurum) kazılarını birlikte yaptığımız sıralarda hastalara getirdiğimiz bütün ilaçları harcar, kendi maaşının da en önemli bir kısmını buna
metin-ozer-11.jpg
METİN ÖZER 9.jpg
eklerdi. Bu merhameti hayvanlara da şa-mildi. Kaç defa onun atların yaralarını te-mizleyip, ilaç sürdüğünü görmüşümdür. Girit’te iken onun vejetaryenler arasına ka-rışarak et yemeyişini, yaşayan yaratıklara duyduğu sonsuz şefkat ve merhamet ile izah edilebilir. Kısacası rahmetli Bahaettin Bediz bir “İnsan-ı Kamil” idi. İşte bu son satırla 1911 yılında eşi Bahire Hanım’a “Azi-zem Bahire” başlıklı Fransızca mektupta Bahaettin Bey’in anlatımı onun inanç şeklini belirlemektedir. İstanbul’dan şöyle yaz-maktadır: “Hülasa burada kolera, orada yine Enos (Enosis) isyanları hazırlanmakta! Bana sorarsanız az ölçüde olursa kolerayı tercih ederim. Tevekkeltü Alellah (Allah’a güvendim) deyip oturuyoruz. Gerçi Girit’te tevekkül ile oturulabilir. Lakin mademki her iki taraf bulaşık, biz işimizin bulunduğu memleketi tercih edelim. Allah, erenler iyi eder Hu! Eyvallah! Ya dost ”.

Bahaettin Bediz 1951’de oğlu Rıza’nın Be-şiktaş’taki evinde hayattaki en büyük hayali olan bir fotoğraf okulunun açıldığını gö-remeden bu dünyadan ayrılır. Belki bundan sonra bu kıymetli fotoğraf sanatçısı ve in-san-ı kamil vatanseverin adını yaşatacak bir adım atılır, ona yakışan bir okula ismi verilir. Hu! Eyvallah! Ya dost! ∂
METİN ÖZER 10.jpg
METİN ÖZER 10.jpg (107.68 KiB) 2464 kere görüntülendi
KNK KIS 2016 39
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: İzmir KNK Dergisi Bahaettin Bediz yazı ve Görselleri Dr.Metin ÖZER Yazısı

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 22 Eyl 2019, 21:16

Hu' Eyvallah Metin Özer hocam,emeğine ve gönlüne sağlık.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir