GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:00

1.2.3 DÜĞÜN SONRASI


Gerdek gecesi sabahı, kaynana, çarşafı almak üzere eve gelirdi. Gelin ve damat bu çarşafa bakmazlardı. (K.3-4) Gerdek sonrası, sadece damat, pudra şekerli poğaça (K.20), bir tepsi tatlı ile (K.24) kaynanasını ziyarete giderdi. Kız evi bu yiyecekleri konu komşuya dağıtırdı. (K.20) Evlendikten sonra 3-4 gün gelinin evden çıkması hoş karşılanmazdı. (K.15)

Gerdeğinin üzerinden iki, üç gün geçtikten sonra, önce damadın, sonra gelinin anne babasına ziyarete gidilirdi. Akrabalar gezilirdi. Damada da geline de kaynanalar çok büyük saygı gösterirdi. (K.24) Giritli kaynanası serttir. (K.10-12) Ancak, geline karşı çok iyi davranırdı. (K.11) Evlenen çiftin, evden bir an önce ayrılmasına özen gösterilirdi. (K.24)

Giritliler kızlarını bağa bahçeye çalışmaya göndermez, erekler hanımlarına çok iyi bakardı. Kızlar, evde de el üstünde tutulduğundan, gittiği yerde de aynısını beklenirdi. (K.24)

1.3 ÖLÜMLE İLGİLİ GELENEK VE GÖRENEKLER


1.3.1 ÖLÜM ÖNCESİ



A. Ölümü Düşündüren Ön belirtiler: Kara kedi uğursuzluktur. (K.15) Tabak kırılması kötüye işarettir. (K.6)
Ayna kırılması kötü duruma delalettir. (K.7)
Rüyada erkek - kadını , kadın - erkeği çıplak görürse aileden ölüm çıkacağına inanılır. (K.12)

Tavuğun horoz gibi ötmesini evden birinin öleceğine inanılır,o tavuk hemen kesilir başı da dama atılır.(K.1)

Baykuşu uğursuz sayılır, hangi dama konarsa oradan kovulmalıdır, aksi takdirde o yuvanın yıkılacağına yada birinin öleceğine inanılır.(K.1)

1.3.2 ÖLÜM ESNASI


A. Bir Hastanın Öleceği Anlaşılırsa


Hastanın başında oğlu, kızı (K.9) ve isteyenler bekleyebilirdi. (K.16)
Son nefesini vereceğine yakın eğer evdekiler Kuran-ı Kerim okumayı biliyorsa okur bilmiyorlarsa hoca çağrılırdı. Hastaya Kelime-i şahadet getirtilmeye çalışılırdı. (K.9-15) Ölümü yaklaşan kişiye, ruhu rahat etsin diye kıbleye çevrilerek, yasin (K.7-13) dualar (K.10-14) okunurdu.

Ölüm yaklaşmışsa son anlarına doğru kişini ağzı kurur, sürekli su ister. Pamukla ağzına su konulurdu, (K.9) 5 - 6 damla zemzem suyu yoksa su damlatılırdı.(K.7-10-11-
14) Dua okunur, zeytin yedirilirdi. (K.12)


Hasta vasiyetini ve neler yapılmasını istediğini kendini bilirken, iyice elden ayaktan kesilmeden çolunu çocuğunu toplar ve sözlü olarak bildirirdi. (K.9)

Hastaya son arzusu “yapılmasını istediğin bir arzun var mı? “son arzun nedir?” şeklinde sorulurdu. (K.9)

Aynı bölgede olan yakın akrabaları zaten başındadır. Uzaktaki akrabalara haber verilirdi. (K.9) Ölüm olayı köye sela yoluyla duyurulurdu. (K.9)

B. Ölümün Akabinde Yapılan İşlemler


Ölen kişinin gözleri açıksa dinde kapalı olması gerektiğinden yüzü besmeleyle okşayarak kapatılır. (K.7-9) Göremediği hasret gittiği biri vardır bu nedenle gözleri açık ölmüştür. (K.7-9-15)

Ölünün çenesi tülbentle çeneden başın tepesine doğru bağlanır, (K.9) ayak başparmakları bağlanır. Üzerine sabun ve bıçak koyulur. (K.7-15)





Öldükten sonra, mevtanın başı kıbleye, dinin gereği olduğundan kabenin olduğu yöne çevrilir. (K.9-15) Kefenle örtülür. Üzerine siyah kaplı bir bıçak konur ve bir gece evinde kalır. Cenaze çok sıcak suyla yıkanırdı. (Sebebi tekrar canlanma ihtimali) (K.15)

Ölüm olayının ardından ölünün üstündeki giysiler yıkanana kadar bekletilir. Akşam ölmüşse üstü örtülür. (K.9) Ölü gömülmeden ilk olarak ölenin ayakkabıları kapının önüne konur. (K.10-15) Bu, bu evde ölü var demektir. Elbiseleri öncelikle mahallede dul varsa ona verilir. Yoksa fakir fukaraya dağıtılır. (K.6-15)Ölen kişinin çamaşırları sudan geçirilir, üçüncü günü bütün eşyası dağıtılır. (K.7-13-14-16) Evde hiçbir şeyi bırakılmaz. (K.6-11) Ölen kişinin çamaşırlarını akrabalar da alabilirdi. Eşyaların arasına defne, lavanta, limon yaprağı koyulurdu. (K.12)

Ölünün üstüne şişmesin, kedi geçmesin, şeytan ilişmesin diye bıçak konur. (K.9) Ölü yere yatırılır, üstü örtülür, başında sabahlanır ve üzerine bıçak (K.14) ya da makas (K.12) konulurdu.

Ölünün olduğu odanın ışıkları açık bırakılırdı. Mevta beklenirdi. Ölü evden çıkınca odasının ışığı 3 gün açık bırakılırdı; perşembe günü gelip hanesine bakarmış benim için kim ne hayır yapıyor diye. (K.9)

Sabah ölen sabah gömülmez, öğle veya ikindi gömülürdü. (K.16) Sabah gömülmeme nedeni sabah ezanının erken olması bu nedenle cenazeye katılacakların yetişememesi ve o saatte mezarlığın karanlık olması nedeniyle kabrin kazılamayacak olmasıdır. Eğer uzaktan gelecekler öğleye yetişirse öğlen, yetişemezse ikindi gömülür. (K.9)Öğlen ölen kimse eğer uzaktan gelecekler yetişirse ikindi yetişemezse ertesi gün öğlen gömülür. (K.9-16) Akşam ölen kimse ertesi gün öğle veya ikindi gömülür. (K.9)
Günün hangi vakti ölürse ölsün mevtanın bir gece evde bekletilme geleneği yoktu. Ancak bu vasiyete bağlıdır; eğer daha önceden bir gece bekletilmeyi istemişse bekletilirdi Ayrıca uzaktan gelecek çok yakın akrabası varsa bekletilebilirdi. (K.9)
1.3.3 ÖLÜM SONRASI


A. Yıkama


Kadın mevtayı kadın hocalar, erkek mevtayı erkek hocalar yıkar. (K.7-9) Ölüyü yıkama işi, aile fertlerinden çok üçüncü şahıslara bırakılırdı. Bir tas su dökmek önemliydi. (K.16)

Mevtanın özel olarak yıkandığı bir yer yoktu. Eskiden insanların evleri bahçeliydi(K.11). Bu bahçenin uygun , fazla göz önünde olmaya bir köşesi ip gerilerek örtülerle kapatılır ve orada yıkanırdı. (K.9-13) Cenazeler evlerin bahçelerinde büyük bakır kazanlarla ısıtılan sularla yıkanılır. (K.14-15) Ev müsaitse evde, değilse bahçeye çarşaflar gerilir, dualarla bahçede yıkanırdı. (K.6-7-10)

Ölü evde yıkandıysa, yıkandığı yerin ışığı 7 gün açık tutulurdu. Ölünün ruhu 7 gün bu alana gelir denirdi. (K.7)

Bir insan sağlığında nasıl yıkanırsa mevtayı da hoca o şekilde yıkar. Başını ellerini ayaklarını gövdesini yıkar, boy abdesti aldırır, havlularla kurular. Göz, burun kulak deliklerine ağzına, avuçlarına ve boşaltım deliklerine pamuk koyar. Bunun nedeni buralardan gelecek akıntı vb.nin abdesti bozmamasıdır. (K.9)

Mevtayı yıkayan hocaya memnuniyeti için para veya sabun, havlu, gömlek veya elbiselik, küpler içerisinde yağ (K.9) peşkir ve peştamal gibi hediyeler verilirdi. (K.15)

Ölü yıkamada kullanılan temiz suyun artanı kullanılmaz, “destur” diyerek (K.9) toprağa (K.14) dökülür. Ancak bu su genelde artmaz. (K.9) Ayrıca ölü yıkama suyu alkol alanlara verilebilirdi.(K.15) İçkicilere derman olur diye içirilirdi. (K.10)

Yıkandıktan sonra cesedi ve kefeni börtü böcek yemesin güzel koksun diye kafurun (bir tür kokulu bitki) ve gül suyu sürülürdü. (K.9)





Ölü yıkandıktan sonra yüzü 3 kez açılır ve "dünya fani ahiret baki" denilirdi.
(K.7)


B. Kefenleme


Kefen hazırlanır. Hayattayken çocukların bildiği bir yere konulur. (K.10-14) Eskiler kefenlerini kendileri hazırlardı. (K.15) Yaşlılar koyunlarında, bir mendil içerisinde “kefen parası denen bir miktar parayı mutlaka yanlarında bulundurdu. İhtiyaç durumunda bu para kullanılır, en kısa zamanda para tamamlanırdı. (K.16)Kefen olarak beyaz amerikan denen kumaşlar kullanılır. (K.9) Evde kefenlenirdi. (K.15) Bir çarşaf alta, bir çarşaf üste gelecek şekilde, çeneyi bağlamak için birde yemeni bulundurulurdu. (K.13)

Cenaze kefenlenirken, günlükle tütsü yapılırdı. Ellerine, ayaklarına başına kına yakılırdı,(K.13) güzel koksun diye yüz kısmına siyah susam serpilirdi, (K.15) gülyağı konulurdu, (K.14) kefenin içine toprak atılırdı. (K.6) üzerine kara susam otu serpilirdi. (K.7) güzel koksun diye günlük yakılırdı. (K.10) koku amaçlı karacaotu, gülsuyu kullanılırdı. (K.12) güzel kokması için güllük yaprağı gibi hoş kokulu yapraklar konurdu. (K.11)

Bir kimse ölmeden evvel, köşesine çekildikten sonra kefen ve ölüm parasını biriktirme geleneği vardı (K.9)

Ölüden bir tutam saç saklanırdı. Herkes yapmazdı. Sadece bayanlardan alınırdı.
Erkeklerden, kol düğmesi, kol saati gibi hediyeler saklanırdı. ((K.16))

C. Cenaze namazı


Cenaze namazına erekler katılır. Bunlar çocukları, akrabaları, eşi dostu, komşularıdır. Annesi ölen kızın arkada saf tuttuğu da görülür. (K.9)

Ölünün namazı, vakit namazından sonra hocanın vaaz vermesi ile kılınır. (K.9)
Namaz esnasında ölü musalla taşında hoca ve cemaatin önünde bulunurdu. En önde musalla taşı bir masanın üzerindedir. Sonra hoca yer alır, hocanın arkasında cemaat bulunur ve hoca cemaate, “Merhumu nasıl bilirdiniz?” diye sorar. (K.9)

D. Tabut


Tabut genelde marangoz tarafından çıralı ağaçtan yapılır. (K.9)
Tabutun üzerine yeşil Allah’ı zikreden Arapça kelimeler olan örtü kullanılır.
Eğer şehit olarak ölmüşse bayrak örtülür. (K.9-12-13)


Ölünün kadın olduğu baş kısmına örtülen tülbentle anlaşılır. (K.7-10) Bu durumda tabutu üzerine, onun çok sevdiği bir eşarbı, erkekse yine sevdiği şapka atkı vb. bir eşyası, çocuksa sevdiği bir şey konur ve her tabutun ucundaki tepeye çiçek bağlanır. (K.9)

E. Defin
Ölü dini vecibeler gereği tabutsuz kefenle gömülür. (K.9) Köylük yerlerde tabutla gömülme olabiliyordu. (K.15)

Cenaze mezarlığa götürülürken tabutta omuz üzerinde en az dört kişi tarafından taşınır. Ancak, genelde her iki tarafında da tabut boyuna sığacak kadar kişi tarafından taşınır. (K.9)



Cenaze alayı başta evlatları, akrabaları, dostları, komşuları ve tanıyanları katılır. (K.9) Mezarlığa gelinince cenaze kabrin yanına konur, dualarla alınır, sağ omzunu üzerine yatırılır, ensesinin altı yastık şeklinde toprakla doldurulur, bir tahtayla çapraz bir şekilde üstü kapatılır, üstüne hasır konur ve son olarak toprakla örtülür. (K.9)

Cenaze mezara konurken hoca sorar “girmek isteyen var mı?” diye; en yakını girer, hoca tarif eder, yapamazsa hoca kendi girer. (K.9)

Cenazeyi mezara erkek evlatlar(K.6-13) yoksa kardeşleri (K.7-10) ya da yakınları (K.11-12-14) indirir.

Cenaze mezara konulurken dua veya başka bir şey söylenmez üstü toprakla örtülünce diğer işlemler yapılırken hoca duaya başlar. Hoca duasını bitirince amin duası verir cemaat ellerini açıp hocaya eşlik eder. (K.9)

Cenaze mezara konulunca üzerini orada bulunan herkes örter. (K.9)
Hoca cemaate hakkını helel atmesini ister. Cemaat dağılınca yakın akrabaları kalır. Hoca, Kelime-i şahadet getirir. Böylece mevtanın kabir azabı görmeden, günahları için hesaba çekilmeden önce Kelime-i şahadet getirmesi sağlanır. Bu durumda ayağa kalktığı söylenir ve hatta başının tabuta vurur. (K.9-16)

F. Defin Sonrası yapılan Uygulamalar:


Ölü evinde cenaze kalktıktan sonra ölünün bulunduğu odanın pencereleri açılır. Temizlik yapılmaz. Ölünün ayakkabıları dışarı çıkarılır, kapının önüne konur. (K.9) Evden bir şey çıkmaz, ihtiyacı olan varsa fazla fazla bakkaldan alınır. (K.12)

Ölü evinde akşamleyin verilecek tevitte yemek verilir. (K.9) Akşamları toplanılır yasin, tebareke okunur. (K.14)
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:06

Komşuları yemek yaparlar. Herhangi bir ihtiyaçta her türlü yardımı yaparlar. (K.9-13) Cenaze gömüldükten sonra, cenaze evinde yemek verilir. (K.14-15) Cenaze yemeği için, giritli rumlar buğday kaynatırlar üzerine şeker serpip dağıtırlardı. (K.6) Ölen kişinin ardından ekmeğin içine helva konulur, dağıtılırdı. (K.7) Kabristandan gelene cenaze yemeği verilir, ölü kabristandayken tespih çekilir. (K.10) Evde tencere kaynamaz. Eş dost, konu komşu tencere tencere yemek getirir. (K.11)

Ölünün ruhu için tatlı hemen o gün dağıtılmaz; kırkında, elli ikisinde lokma dökülür, helva yapılırdı. (K.9)

Ölünün yaşarken yerine getiremediği dini görevlerin karşılığı “Rahmetli …..nın hayrına” diyerek zekat, fitir, sadaka verilirdi. (K.9)

Mezar ölü sahipleri tarafından ilk kez genelde ilk cuması “sela" ve "öğle vakti" (K.15) ziyaret edilir ancak çok seven isteyen hemen ertesi gün de ziyaret edebilir. Bunun dışında dini bayramlarda, kandillerde ziyaret edilir. (K.9) “Sela" ve "öğle vakti" ziyaret edilmesinin sebebi ölünün bu saatler arasında ziyaretçisini gördüğüne olan inançtı. Ayrıca arife günleri ziyarete gitmek büyük sevaptır. (K.15)

Hemen daha o anda orada bulunanlar başsağlığı dilerlerdi. Orada bulunmayanlar duyduktan sonra taziyeye
giderlerdi. (K.9)

Akrabaları, Eşi dostu köylüsü tanıyan herkes baş sağlığına gelir. (K.9) Baş sağlığı; acıyı paylaşmak için dini bir gelenek olduğundan ve o öldü Allah kalanlara ömür versin diye dilenir. (K.9)

“Allah başka acı göstermesin, Allah sabrını versin, başınız sağ olsun” denir. (K.9) Başsağlığından sonra kişi başkasının evine oturmaya gitmez. Gittiği yere matem götürdüğüne inanılır. Böyle bir şey yaşanırsa 2 tarafta hoş karşılamaz. Đllaki bir yere gidilmesi gerekiyor ise önce eve gidilir, daha sonra gidilecek yere gidilir. (K.14)



Mevlit genelde 40’ında 52’sinde okunur. Ancak çok isteniyorsa haftasında ya da 22’sinde (yarım loğusa olduğu gibi) okutulabilir. Ayrıca hayrı için yıllar sonra da okutulabilir. Mevlitte yemek ve şerbet verilir. Helva, lokum dağıtılır. Mevlit camide veya evi müsaitse evde okutulur. Mevlidi hoca ve müezzinler okur. (K.9) Ölünün ardından ilk yedi gün Tebareke duası okunur. Üçünde helva dağıtılır. Kırkında lokma dağıtılır. Elli ikisinde mevlit okutulur ve her sene yıl dönümünde lokma dökülür, mevlit okutulur, hatim indirilir. (K.7-13-14-15) 7 gün boyunca dualar okunur. (K.7-10-12) Ölümden 3 gün sonra mezara gidilir. (K.7) Ölünün arkasından feryat edilmez, sabır gerekir. (K.7) Yedi gece üst üste, ölen kişi için Kur’an okunurdu. Yedinci gün, bol tarçınlı ve bol fıstıklı irmik helvası yapılıp dağıtılırdı. Kırkıncı gün lokma dökülür, elli ikisinde, evde ya da camide mevlit okunurdu. (K.16)

Ölünün eşyaları; öldüğünde üzerinde bulunanlar atılır, temiz olan eşyaları evlatlarından ya da akrabalarından giymek isteyen varsa alır aksi halde bir fakire verilirdi. (K.9)

Allah bilir ancak “ bu kadar zaman ruhunu telim edemedi, bu kadar ne günahı vardı da böyle can çekişti” diye düşünülür. (K.9)

Ölmüş birinde bahsedilirken, saygı ve sevgi ile bahsedilir. (K.16)
Kadınlar, yas tuttuklarının göstergesi olarak siyahlar giyerdi. Elli ikisi yapıldıktan sonra yas kalkardı. Daha çok kadınlar yas tutardı, erkekler çalışmaya devam ederdi. (K.16)
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:10

1.4 İNANMALAR

1.4.1 GÜNLERLE İLGİLİ İNANMALAR


Pazartesi ve Perşembe günleri uğurlu sayılır. (K.25) Salı günü dikiş dikilmez. (K.13)
Salı, Salihler günüdür. Öğleden sonra çamaşır yıkanmaz. Sabah başlanmış ve bitmemişse yarım bırakılmalıdır. Sobanın külü dökülmez. (K.1)
Salı ve Cumartesi ölen Allahın sevgili kuludur (K.22) Çarşamba çamaşır yıkanmaz. (K.22)
Cuma akşamı dikiş dikilmez. İğnelerin ölülere batacağına inanılır. (K.1)
Her kim Cuma günü olduğunu bilmeden kazan kurup çamaşır yıkar ve sela vaktine kadar bitirir ise çok sevap kazanır. Sela okunduktan sonra çamaşır halen bitmemiş ise günah sayıldığından kazan sol ayak ile devrilmelidir. (K.23)
Cuma günü süpürge ile ev süpürülmez. (K.34)
Cuma çamaşır yıkanmaz, sobanın külü alınmaz, kireç sürülmez, erkek gömlek düğmesi dikilmez aksi takdirde fakir olunacağına inanılır. Tırnak kesilmez. Kötülük yapmak isteyen, birinin gömleğinin düğmesini Cuma ezanı sırasında dikerse, o kişinin bahtı kapanır. (K.23)
Gece ıslık çalınınca şeytanların toplanacağına inanılır. (K.26) Gece sakız çiğneyenin ölülerin etini çiğnediğine inanılır. (K.11) Gece tırnak kesmek iyi değildir. (K.7)
Gece eve giren şey dışarı verilmez. (K.6)
Gece, soğan, biber, sarımsak gibi acı şeyler eve sokulmaz (K.13) Gece evden dışarı soğan verilmez, (K.7-10)
Gece, yeni ayı gören kişi şu duayı okur.
“Ay gördüm Allah, Elhamdülilallah, Ne güzel aydır, Maşallah” (K.36)
Ayın ilk halini gören, “Ay Gördüm, Nur Gördüm” der üç Kulhüvallahi bir Elham okur. Bundan sonra ilk bakılacak şeyin altın olmasına dikkat edilir, ilk görülecek kişinin erkek olması tercih edilir. (K.22)



1.4.1.1 Hıdrellez İle İlgili İnanmalar


Hıdrellez gecesi gülün dibine bir madeni para konur, yazı mı tura mı neresinin üstte olduğuna bakılırdı. Ertesi sabah, para ters çevrilmiş ise, Hızır Aleyyisselam gelmiş demekti. Bu para on iki ay boyunca bir sonraki Hıdrelleze kadar saklanır, harcanmazdı. (K.36)

El boyutunda kesilmiş gazete parçaları, para gibi ipe akşamdan asılır. Hızır geçtikten sonra, sabah erken kalkılır, paralar toplanırdı. Naylon torbaya konan bu paralar, bir sene saklanır. (K.22)

Beşinci günün akşamı, Toprak bir güğüme su konur, yaprak, dal vs. dahil olmak üzere 41 türlü bitki bu kabın içine konur. Genç kızlar kendilerine ait farklı birer nesneyi de suya atarlar. Yapılan bu hazırlıktan sonra kap bir gece bekler. Sabah güneş doğmadan, kızlar güğüm etrafına geçer, aralarından biri güğümün başına oturur. Bir nesne çıkarır, kızlardan biri mani söylerken, çıkan nesne kime aitse, söylenen mani onun olur, kaderini belirler. (K.36)

Evde abdest alındıktan sonra, hiç konuşmadan, deniz kenarına gidilir, deniz suyu ile bir abdest daha alınırdı. Bileklere kadar su içine girdikten sonra, toplanan 40 çakıl taşı, Kulhüvallah duası okunarak tek tek denize atılır, atılırken de her defasında elle su alınarak sol elle omuzun üstünden geri atılırdı. Bundan sonra konuşmaya başlanabilir. Eve dönüşte, bir çivi, bir karınca yuvasında toprak ve papatya toplanır, deniz kenarına gelememişler için bir şişe deniz suyu alınır. Gazeteden kesilen paralar, çivi, karınca yuvasından alınan toprak ve papatyalar bir torba içinde, ertesi seneye kadar saklanırdı. (K.22)

Sabah yumurta kaynatılır, sarma sarılır. Uyandıktan sonra bu yumurtalar yenilir. Büyük kazanlarda mısır kaynatılır. (K.11) Sonra bir mesire alanına gidilir ve eğlenilir. Denize veya bir çaya taş atılarak dilek dilenir. (K.7) Çayın kıyısında taştan evler yapılır, evlenmek isteyenler bu evin içine yatak ve 2 çomak koyardı. (k.10)
Hıdrellez gecesi ateşler yakılır, dalan otuyla (ısırgan otu) gençler birbirlerine şakalar yapar. (K.10-14)

5 Mayıs’ta İzmirliler, Şirinyer tarafında bir akarsu kenarında toplanır, (K.15) Akşamüstü saat 17.00 – 18.00 civarında, deniz ya da dere kenarına gidilir, dileklerde bulunarak suya para atılır, ne dilekte bulunulacaksa, taşlardan o dileğin maketi yapılır, dua okunurdu. Su dolu bir kaba, herkes kendisine ait bir şey atar, kızlar sırayla ellerini bu kaba sokar, atılan nesnelerden birini tutarak dışarı çıkarmadan bir mani okur. Mani bittikten sonra tutulan nesnenin kime ait olduğu görülür ve okunan maninin o kişinin bahtı olduğuna inanılır. Ertesi sabah aynı yere gidilir, kimin taştan maketi bozulmuşsa, onun dileğinin kabul olunacağına inanılır. (K.16) Bahçelere taş evler yapılır. 6 Mayıs’ta kadınlar kordon boyuna giderler. Yazılı arzu hallerini denize atarlar, (K.15) gece ateş yakılır, darbukalar çalınır eğlence yapılırdı. (K.16)

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:14

1.4.2 SİHİR VE BÜYÜ İLE İLGİLİ İNANMALAR


Herhangi bir büyü, sabaha karşı yedi kardeş yıldızı görülerek yapılmalıydı. Hava bulutlu ve yıldızlar görülmüyorsa yapılmazdı. Bir avuç karabiber tanesi alınır, özel bir dua okunurdu. Okunmuş biber taneleri harı kaçmış küllü ateş üzerine atılır, biberler Yanerken “bunlar nasıl yanıyorsa falanca oğlanın yüreği de falancaya öyle yansın” denir. (K.36)



1.5 HALK HEKİMLİĞİ


Diş ağrılarına karşı “Nerduş” denen bir tür çiçek ağrıyan dişin üzerine konularak ağrı kesilirdi. Diş berbere çektirilirdi. (K.1)

Kulak ağrılarında sedef çiçeği zeytinyağı ile kaynatılıp kulağa damlatılırsa iyi gelir. (K.23)

Gözü ağrıyan çocuğun gözüne kız doğuran bir anneden süt sağdırılır. (K.1) Nezleyi önlemek için toz şeker ateşe atılır, dumanı buruna çekilir. (K.7) Öksürük tutunca ıhlamur çiçeği kaynatılıp içilir. (K.11)
Yüksek bir yerden düşen kişi için bir keçi kesilir. Bu keçinin derisi düşen kişinin beline sarılır. Bu şekilde bir gün bekletilir. Bütün ağrılar kesilir ve incinen yer iyileşir. (K.25)

Vücudun herhangi bir yeri morarınca o yere soğan ve tuz sürülür. Anında morlu geçer. (K.34)

Vücudun herhangi bir yerindeki yara pisli kapıp irin toplarsa, irinin dışarı çıkması için ikindi çiçeğinin yaprağı yara üzerine konulur. Kısa zamanda irin dışarı akar. (K.26)

Akrep sokmalarına karşı reyhan çiçeği pekmezle karıştırılır ve yaraya sürülür. Ayrıca, amonyak sürülür. Ya da kibrit yakılarak oraya bastırılabilir veyahut incir sütü sokulan yere bir miktar sürülür. (K.3)

1.6 HALK MUTFAĞI
1.6.1 SALATALAR İç Bakla Salatası

İyice içlenmiş fakat kartlaşmamış taze baklalar bir bıçakla boyunca çizilir. Bu esnada iç baklaların kabuklarının da hafifçe çizilmesine gayret edilir. Ayrılan iç baklalar kaynamakta olan suya atılır. Pişinceye kadar tutulur. Kevgirle ayrılırlar. Soğuyunca tabaklara taksim edilir. Üzerlerine tuz, zeytinyağı ve arzuya göre tercihen sirke ya da limon eklenerek yenir. (K.17)

Turp otu Salatası
Taze filizlenmemiş trup otları kök uçları ve kart yaprakları ayıklanarak temizlenir. Bol su ile yıkanır. Kaynamakta olan suya atılır ve kapak aralık kalacak şekilde kapatılarak 6-7 dakika haşlanır. Açık kapak ile kaynatılırsa otlar sararabilir. Kevgir ile alınarak tabaklara konur. Tuz, zeytinyağı ve bol limon ile yenir. (K.17)

Radika salatası

Haşlanmış ya da çiğ olarak yapılabilir. Radikaların kök uçları ve kart yaprakları kesilip ayıklanır. Bol su ile yıkanır. Kaynamakta olan suya atılıp 6-7 dakika bir kenarından aralık bırakılan kapakla kapalı olarak kaynatılır. Kevgir ile tabaklara konulup tuz, zeytinyağı ve bol limon ile yenir. Çiğden salata kaynatılmaksızın tuz, zeytin yağı ve limonla yapılır. (K.11)

Acı Sarmaşık Salatası

Sarmaşıklar uçlarından başlayarak kolayca kırılabildikleri yere kadar 4 -5 santim boylarında kırılarak ayıklanır. Kart kısımları atılır. Yıkanır. Kaynamakta olan suya atılıp 5 dakika kaynatılır ve çıkan acı su dökülür. Yeniden kaynar suya atılarak pişinceye kadar 5-6 dakika daha pişirilir. Kevgir ile tabaklara alınarak soğutulunca tuz, zeytinyağı ve tercihen sirke ya da limon eklenerek yenir. (K.23)

Kabak Salatası

Sakız kabağı veya daha iyisi Girit kabağından (Koyu yeşil renkli kabaklardır) yapılır. Koçanları ve dipleri ayıklanıp yıkanan kabaklar uygun büyüklükte kesilerek parçalara ayrılırlar. Kaynayan suya atılıp kabaklar pişinceye kadar haşlanırlar. Kevgir ile bir kaba alınıp soğutulurlar. Yenilirken tabaklara konulan kabakların üzerlerine tuz, bol limon ve zeytin yağı eklenerek yenilir. (K.17)

Taze Börülce Salatası

Börülceler yıkanıp, ayıklanıp yaklaşık 4 – 5 santim boyunda kırılarak parçalara ayrılırlar. Kaynayan suya atılıp pişirilirler. Kevgir ile bir kaba alınıp tuzlanarak soğutulurlar. Yerken zeytin yağı ve isteğe göre limonlu sarımsak ya da sirkeli sarımsak eklenerek yenir.

Kuru Börülce Salatası

Bir gün önce ayıklanıp suya konulan börülceler, ertesi gün kaynar suya atılarak pişirilir. Kevgir ile bir kaba alınarak soğutulur. Yerken tuz, zeytinyağı ve tercihen sirkeli sarımsak ama istenirse limonlu sarınsak eklenerek ve üzerine maydanoz serpilerek yenir. (K.17)

Sirkeli Kuru Börülce Piyazı Fasulaça piyaz ime to ksidhi):
Kuru börülceler ayıklanıp yıkandıktan sonra bir tencereye yeterli su konulur ve börülceler içerisine atılır. Orta ateşte börülceler yarı pişmiş oluncaya kadar pişirilir. Suları süzgüde süzülür. Bir tencereye bir küçük çay bardağı zeytinyağı, doğranmış birkaç diş sarımsak karıştırılarak hafifçe kızartılır. Üzerine bir çay bardağı sirke eklenir. Börülceler ilâve edilerek yeterli su ile pişirilir. Ateşten indirildikten sonra doğranmış maydanoz eklenir. (K.12)

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:18

1.6.2 YEMEKLER


Arap Sacı
Genellikle kuzu etiyle ama istenirse tavuk ve dana eti ile de pişirilebilir. Körpe yerlerinden aşağıya doğru kesilerek kart ve sararmış kısımları atılarak ayıklanıp yıkanan arapsaçları kaynayan suya atılarak kısa bir süre haşlanır. Süzülür. Diğer taraftan tencereye kuzu ya da tavuk veya dana eti yağda suyunu salıp hafif kızarıncaya kadar kavrulur. Üzerine haşlanmış arapsaçları eklenir gerekli miktarda su eklenerek pişirilir. İndirmeye yakın bir tatlı kaşığı un ile bir limonun suyu karıştırılması ile elde edilen sos eklenir. Az bir miktar daha kaynatılır. (K.7)

Şevketi Bostan
Bir süre sürülmeden bırakılan bahçe ve tarlalarda kendiliğinden yetişen bir bitkidir. Toprak üzerinde dikenli yeşil ve beyaz desenli yaprakları, toprak altında da havuç biçiminde derine inen kökü bulunur. Sökülmesi ve ayıklanması zor olduğundan pahalıdır. Kökü çıkarılınca yıkanmalı ve kökünün dışını kaplayan kabuğu soyularak ortasındaki odunsu kısmı atılmalıdır. Yenilen esas kısım bu köklerin kabuklarıdır. Yaprak bölümünden de dikenli kısımlar atılarak köke yakın kısımlar kullanılır. Kök kabukları şeritler halinde kesilir kabukların sert ve kara yerleri ayıklanır ve ayıklanmış yaprak dipleri ile birlikte hemen az limonlu su içerisine atılarak kararmaları önlenir.
Şevketi bostan kuzu eti ile pişirilir. İstenirse tavuk eti ve dana eti ile de pişirilebilir. Et, tencerede zeytinyağında suyu salınıp kavruluncaya kadar pişirilir. Yıkanmış ve süzdürülmüş şevketi bostanlar içine atılır. Kısa bir süre karıştırılır ve üzerine yeterli su eklenerek pişirilir. Đndirmeye yakın bir tatlı kaşığı un ile bir limon suyu karıştırılarak içine atılır. Kısa bir süre kaynatılıp indirilir.



Zeytinyağlı Enginar
5 adet orta boy enginarın baş yapraklarının kartları ayıklanır. Kalan körpelerin uçları kesilir. Sapından kesilen enginar başları 4 parçaya bölünür. Tüylenme olmuş ise ortalarındaki bu tüyler bıçakla kesilerek ayıklanır. Sapların da körpe yerlerinin kabukları soyularak ayıklanır ve doğranır. Hemen hazırda bulundurulan kesilmiş limon, enginarlarda bıçağın kestiği tüm yerlere sürülür. Enginarların kararmaması için en iyi çözüm ayıklanan enginarın kırılan ve bıçakla kesilen tüm yerlerine hemen hazırda bulundurulan limonu iyice sürmektir. Kesilen enginarların limonlu suya atılması ile ayni sonuç elde edilmez. Ayıklanma bittikten sonra enginarlar kısaca yıkanıp üzerlerine bulaşmış olan tüy ve saireden temizlenir. Bir tencereye 1 küçük çay bardağı zeytinyağı, 1 limon suyu, 1 tatlı kaşığı un, tuz eklenip iyice karıştırılarak bulamaç haline getirilir. Đçerisine bekletilmekte olan enginarlar atılır. Soyulmuş, yıkanmış ve kuş başı büyüklüğünde doğranmış 1 – 2 patates , ayni şekilde dilimlenmiş bir iki havuç ve bir çay bardağı su eklenir. Orta ateşte pişirilir. Đndirileceğine yakın doğranmış dereotu eklenir. Soğuk olarak yenir. (K.22)

Enginarlı Pilâv
Bu pilâv genellikle kıymalı yapılır. Kıymasız yapanlar da vardır.Önce iki su bardağı kadar pirinç ayıklanıp yıkanır ve 1 – 2 saat suda bekletilir. Bir tencereye 1 küçük çay bardağı zeytinyağı,250 – 300 gram kıyma,kıyılmış bir baş soğan, bir miktar karabiber ve tuz eklenerek kıyma kavruluncaya kadar pişirilir. Kavrulmuş kıyma ayrı bir kaba alınarak bekletilir. Yaklaşık 4 baş enginar yukarıda açıklandığı şekilde ayıklanıp bu kez 8 parçaya bölünür. Saplar da ayni şekilde hazırlanıp doğranır , anlatıldığı şekilde limonlanır ve yıkanır. Bir tencereye 1 çay bardağı zeytinyağı veya daha iyisi sıvı yağ ( mısır özü yağı) konur. Enginarlar içine atılır. Bir limon suyu eklenir. Enginarlar sularını salıp çekinceye ve yumuşayıncaya kadar orta ateşte pişirilir. Đçine sudan süzülerek alınan pirinç atılır. Yeteri kadar su eklenerek enginarlarla birlikte pilâv şeklinde pişirilir. Pişince ateş söndürülür ve pilâvın üzerine bekletilmekte olan kavrulmuş kıyma yayılarak dökülür. Doğranmış dereotu atılıp hemen tencerenin ağzı sıkıca kapatılıp kapağın üzerine havlu gibi kalın kumaşlar örtülerek yarım saat demlenmeğe bırakılır. Bu sürenin sonunda tahta kaşıkla pirinçler tane tane olacak şekilde pilâv harmanlanarak karıştırılır. (K.14)

Kabak Filizi Yahnisi
Tarladaki kabak bitkilerinde kabak kalmayınca (ya da istenirse daha da önceden) toplanan kabak bitkilerinin uç filizleri alınır. Körpe kısımları körpe yapraklarıyla birlikte pişirilecektir. Bu filizler uçlarından değil de kesilmiş olan dip hısımlarından başlayarak bir bıçakla baş parmak arasına kıstırılan lifleri uca doğru sıyrılarak iplik iplik temizlenir. Filizler ve körpe yapraklar 5-6 santim boyunda doğranır. Bununla birlikte küçük kabaklar ve ayıklanmış bir iki patates doğranır. Ayrıca birkaç yeşil biber halka şeklinde doğranır. Hepsi yıkanır. Bir tencereye küçük bir çay bardağı zeytinyağı ve içerisine iri bir baş soğan doğranır. Soğan sararıncaya kadar karıştırılarak pişirilir. Bir iki domates doğranır. Ayıklanmış olan kabak otu filizleri, patates ve biberler bir miktar da salça ve tuz ile birlikte tümü tencereye eklenir. Sebzeler sularını salıp çekinceye kadar arada bir karıştırılır. En sonunda yeteri kadar su eklenir ve patateslerin pişmesine kadar orta ateşte pişirilir. Soğuk olarak yenir. (K.22)

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:20

Bahçe otları Yahnisi
Bitkiler toplanıp ayıklandıktan ve yıkandıktan sonra bir tencerede küçük bir çay bardağı zeytinyağı, tuz, doğranmış domates ve salça ile birlikte karıştırılır . Yeteri kadar su eklenir ve pişinceye kadar orta ateşte pişirtilir. Soğuk olarak yenir. Đstenilirse içlerine küp şeklinde kesilmiş patates, kabak ve yeşil biber de eklenebilir. (K.34)

Kabak Çiçeği Dolması
Kabak bitkisinde daha çok kabak oluşturmayan boş (yoz) kabak çiçeklerinden yapılır. Kabak çiçekleri sabah erken saatlerde açılır fakat birkaç saat sonra kendiliklerinden kapandıklarından erken toplanmalı ve bundan sonra da durdukları yerde kendiliklerinden kapanmamaları için onları toplarken çiçekler iç içe sokulup 8 – 10 adetlik diziler oluşturulmalıdır. Çiçekleri kapanmamaları için tek tek saplarından suya koymak ve başka yöntemler uıygulamak bu sonucu vermez. Çiçekler çok narin olduklarından parçalanmamaları için iç içe konulmuş olanları çıkarırken çekiştirmek



yerine, demeti baş aşağı tutarak silkelemek iyi sonuç verir, Kapanmış olan çiçekler doldurulurken yırtılır. Kabak çiçeği dolması genellikle zeytinyağlı yapılır. 25 – 30 çiçekten yapılacak olan dolmaların içi için en az 2 – 3 adet kuru soğan ve o kadar da taze soğan doğranır. Tencereye konulan bir miktar zeytin yağında hafifçe sarartılır. Ateşten indirilip İçine yeteri kadar pirinç,karabiber,tuz,az miktarda toz şeker, salça ve doğranmış bir iki domates, nane ve maydanoz konulur. İyice karıştırılarak hazırlanan bu iç ile kabak çiçekleri az doldurulur. Aksi halde narin olduklarından parçalanırlar. Doldurduktan sonra çiçeklerin uçları dolmanın ortasına doğru katlanarak ağızları kapatılır. Tencereye dizilir. Üzerine zeytinyağı ve az miktarda su eklenip pişmeye bırakılır. Ara sıra su kontrolü yapılarak gerekli ise su eklenir. Başlangıçta birden çok su konmaz. Aksi halde çiçekler parçalanabilir. Soğuk olarak yenir. (K.17)

Fırında Peynirli Sarımsaklı Girit Kabağı
Kabakların 10-15 santim boylarında ve en çok bir buçuk iki parmak kalınlığında olanları tercih edilir. Büyük kabaklardan bu yemek yapılmaz. Yıkanan kabakların koçanları ve dipleri kesildikten sonra iki uç taraflarından bir birlerine dik olarak ve kabakların hemen ortalarına kadar uzanan iki kesik yapılır. Konulacak peynirin tuzluluğu da hesaplanarak kabaklar hafifçe tuzlanır. Uzun kabaklar ortalarından ikiye bölünerek kullanılır. Yağsız tulum peyniri (Yağlı peynir kullanılırda pişerken eriyerek akar) yaklaşık 4x4 milim eninde ve 2-3 santim boyunda çubuklar şeklinde, ayıklanan sarımsak da yaklaşık ¼ diş büyüklüğünde kesilerek ayrı tabaklarda tutulur. Đki tarafları kesilmiş olan kabakların bir tarafından peynir diğer tarafından sarımsak parçaları konularak düzgün bir şekilde tepside sıralanırlar. Orta boyda iki domates küçük dilimler şeklinde kesilerek kabakların üzerine kaplanır. Ayrıca bir miktar sulandırılmış domates salçası ve bir çay bardağı dolusu zeytin yağı dökülür. Tepsinin üzeri kapatılarak önce 10
– 15 dakika kadar hafif ateşte pişirilir. Sonra kapağı açık olarak 200 derecelik fırında üzerleri kızarıncaya kadar yaklaşık 30 – 35 dakika pişirilir. Soğuk olarak yenir. (K.17)

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:25

Kıymalı Ebegümeci (Amoloşes met o kima):
Ayıklamak için ele alınan bir daldaki filiz kolayca kesildiği noktaya kadar bıçakla kesilir. Kart yapraklar körpe sapları kalabilecek şekilde kesilip atılır. Bu suretle körpe yapraklı filizler elde bırakılır. Yıkanır. Tencereye bir iki baş soğan ve yeterli miktarda kıyma, zeytinyağının içerisinde kavrulur. Pişince yağından çekilir. Kalan yağın içerisine ebegümeçleri, doğranmış domates,tuz ve biraz salça konulup bir süre yağda çevrilirler. Üzerine bir miktar su eklenir ve ebegümeçlerinin pişmesine kadar beklenir. Pişince üzerine kavrulmuş kıyma serilir ve bir süre suyunu çekinceye kadar pişirilir. (K.17)

Sofeğadho :
Özel bir Girit yemeği olup dana veya tavşan etinden yapılır. Av tavşanı etinden yapılacaksa önce doğranmış olan tavşan eti büyük bir tencereye konur. Tencere su ile doldurulur. Tencere çok az akıtılan bir musluğun altına yerleştirilir. Akan su etlere tencerede devridaim şeklinde hareketler yaptırırken etin içerisindeki kan dışarı çıkarak tencerenin kenarından akıp gider. Bir iki saatte su kansız akar. Etler ayrılıp suları süzdürülür. Bir tencere içerisine bir miktar zeytinyağı konur. Dana ya da yıkanmış tavşan etleri içine atılarak karıştıra karıştıra sularını çekinceye kadar kavrulur. Etler yağdan çekilir ve ayni yağa 2-3 baş büyük soğan doğranır. Sararıncaya kadar kavurulur. Sonra üzerine birkaç parça portakal kabuğu, birkaç defne yaprağı konur. Tuz, tarçın ve karabiber ekilir. Hemen etler de atılır. Üzerine bir miktar su eklenir. Etler pişinceye kadar suyuna
bakılarak pişirmeye devam edilir. (K.7)

Fava :
Eskiden kuru baklaların kabukları soyulup yapılırdı. Bu gün artık hazır kabukları soyulmuş ve fava diye satılan kuru baklalar vardır. Bu baklalar akşamdan suya konur. Sabahleyin bu su dökülür. Birkaç kez soğuk su ile yıkama içlemi yapılır. Ateşe oturtulan baklaları kaplayacak kadar su ve ortalarına kabukları soyularak ayıklanmış bir veya iki kuru soğan oturtularak baklalar tamamen dağılıp sularını çekinceye kadar pişirilir. Süzgüye konulup erimemiş olan baklalar kaşıkla ezilerek süzgüden geçirilip homojenleştirilir. (Bu iş için mikser veya robot da kullanılabilir). Az miktarda



zeytinyağı eklenip karıştırılarak tepsiye dökülüp donması beklenir. Yemek için kesilerek tabaklara servis yapılınca tabakta kaşıkla ortası çukurlaştırılarak bu çukura zeytinyağı dökülür. Karıştırılarak ya da karıştırılmaksızın yağlı yerinden çatalla alınıp yenir. (K.23)

Koloçitha :
Un, yoğurt ve zeytinyağı ile hazırlanan hamurdan, merdane ile birkaç milimetre kalınlığında açılan ince bir plaka hamur, yağlanmış bir tepsiye serilir. Üzerine soyulmuş ve dilimler halinde doğranmış bal kabağından bir tabaka serilir. Onun üzerine de bir tabaka ufalanmış beyaz veya daha iyisi tulum peyniri dağıtılır. Biraz zeytinyağı koyduktan sonra bunun üzerine üst üste ayni şekilde sırasıyla hamur, kabak ve peynirden oluşan birkaç tabaka daha eklenir. Orta sıcaklıktaki bir fırında pişirilir. Bal kabağı yerine bildiğimiz sakız kabağı ile de yapanlar vardır. (K.17)

Hohlûs (Salyangoz)
Pişirilecek salyangozların canlı olmaları gerekmektedir. Aksi halde çabuk bozulurlar. Soğuk su ile birkaç kez değiştirilerek yıkanıp temizlendikten sonra kaynayan suya atılarak yarım saat kadar pişirilir. Suları süzdürülür. Bir tencereye zeytinyağı, Kuş başından daha büyükçe doğranmış küçük kabaklar (tercihen Girit kabakları), kesilmiş birkaç domates ve haşlanmış salyangozlar konur Bir miktar su eklenerek kabaklar pişinceye kadar suyu kontrol edilerek pişirilir. İndirmeye yakın ayıklanmış ve doğranmış bol maydanoz ve nane ilâve edilir. Biraz suluca kalmaları gereklidir.
Salyangozların yenilmesi için en pratik yöntem onları teker teker sol ele alıp çatalla helezonun en ince uç noktasına vurarak o noktada kabuğunda bir delik açıp bu delikten çatalın bir dişini ( ya da bir kürdanı) sokup çevirerek kabuğa olan yapışıklığı giderildikten sonra bu kez kabuğun ağzı tarafına sokulan çatalın bir veya iki dişi ile salyangozu yakalayıp dışarı çekerek yemektir. Bu iş için hazırlanmış özel çatallar da vardı. (K.17)

Girit Tarhanası (Ksinihodro) :
1 kilogram ekşi süt ya da daha iyisi ekşi yoğurda 1 su bardağı kısır buğdayı eklenir. Kısık ateşte karıştıra karıştıra pişirilir. Kıvamı koyu ise üzerine yeterli miktarda süt eklenir. Tabaklara dökülür. Taze olarak yenilebildiği gibi kıvamlı pişirilmiş olanı güneşte kurutulur ve iri parçalar halinde kuru olarak bir miktar su ile ısıtılıp yenilebilir. (K.17)



1.3.3 TATLILAR


Lorlu Tatlı Muska Böreği
Malzeme: 3 adet yufka, yarım kilo tuzsuz lor,3 kahve fincanı toz şeker,bir demet nane, iki kahve fincanı iyi zeytinyağı ve bir yumurta.
Lorun üzerine ayıklanmış yıkanmış ve doğranmış nane, toz şeker konur ve çatal ile ezilerek iyice karıştırılır. Zeytinyağı ile yumurta karıştırılıp iyice çalkanır. Yufkalardan 4 parmak eninde kesilen şeritlere boydan boya yumurta-yağ karışımı fırça ile sürülür. Şeridin baş tarafına bir çorba kaşığı şekerli, naneli lordan bırakılır. Muska biçiminde üçgenler olarak sarılır. Yağlanmış tepsiye sıralanır. Üzerlerine de fırça ile yumurta yağ karışımı sürülür. Orta ısıdaki fırına atılır ve börek gibi pişirilir. (K.17)

Pudra Şekerli Sarma Tatlı Lor Böreği
Malzeme: Yarım kilo baklavalık yufka, 250 gram tereyağı, 750 gram tuzsuz lor, 2 kahve fincanı toz şeker, pudra şekeri. İstenirse tarçın.
Lor, toz şeker ve istenirse tarçın çatalla ezilerek karıştırılır. Tereyağı eritilir. Bir yufka yayılır. Üzerine kaşıkla tereyağı gezdirilir. Üstüne ikinci yufka yayılır. Bu suretle hazırlanan ve üst üste konulan yufkaların bir kenarına boydan boya ve bir buçuk parmak çapındaki bir sütun halinde lor konur. Sarıldıktan sonra lorun uçlardan dışarı çıkmaması için iki uçtaki kenarlardan yufkalar kapatılarak kol böreği gibi sarılır ama sütunlar düz olarak bırakılır, kıvrılmazlar. Bu şekilde hazırlanan börekler yağlanmış tepsiye düz olarak yan yana sıralanır. Onar santim boyunda kesilip üzerlerine fırça ile eritilmiş tereyağı sürülür. Orta sıcaklıktaki fırında dikkatlice pişirilir. Bu börek bu şekilde yenebilir. Ama esasında kural yenilirken üzerine pudra şekeri serpmektir. Pudra şekeri önceden serpilip bekletilirse börek yumuşar. (K.17)

Lor Kurabiyeleri
Malzeme: Yarım kilo yağlı ve tuzsuz lor, ( lor yağsızsa içerisine konulmak üzere yarım paket sana yağı),yarım kilo toz şeker, yarım kilo kadar un, bir adet çırpılmış yumurta bir paket kabartma tozu.

Lor ezilir, un, şeker, yumurta kabartma tozu hepsi birlikte yoğrulur. Küçük yumurta büyüklüğünde yuvarlak kurabiyeler yapılır. Tepsiye birbirleriyle değmeyecek şekilde dizilirler. Orta sıcaklıktaki fırında pişirilir. (K.23)



Katmerya (Katmer):
Katmerin çoğuludur. Đlk iş olarak şeker ve su ile şurup yapılır ve soğutulur. Un, tuz ve sudan ibaret yufka hamuru yapılır ve yufka açılır. Yufkalar yaklaşık bir buçuk santim eninde şeritler şeklinde kesilir. Şeritler merkezde kalacak olan bir noktadan başlayarak bir yandan burulup bir yandan da bu noktanın etrafına sarılarak adeta bir gül şekli verilir. Tavaya konulup kızdırılan yağda kızartılır. Katmerler sıcak iken soğuk şurup içerisine atılır. Bir süre bekletilip şurubu emmeleri sağlanır. Şuruptan alınıp tabaklara konulan katmerlerin üzerine arzuya göre dövülmüş ceviz ya da kavrulmuş susam serpilerek yenir. istenirse kızartılan katmerlerin üzerine şurup yerine toz şeker ve sonra ceviz veya susam serpilerek de yenilebilir. (K.17)

Kalçunâ:
Girtitlilere Venediklilerden intikal etmiş ve değişime uğramış bir hamurlu tatlı çeşididir. Önce yarım kilo tuzsuz lor alınır. İçerisine 2-3 çorba kaşığı toz şeker, yarım çay kaşığı tarçın, bir miktar kıyılmış nane ve bir yumurta eklenerek iyice karıştırılır. Yarım kilo un,bir çay bardağı yoğurt,yarım çay bardağı zeytinyağı ile yoğrularak hamur yapılır.Bir süre mayalanması için bekletilir. Yumurta büyüklüğünde bezeler yapılarak merdane ile yarım santim kalınlığında açılır. Yaklaşık 10 X 10 santim boyutunda kare ya da yaklaşık 10 santim çapında daire şeklinde parçalara bölünür. Bu hamur plakalarının ortalarına yeterli miktarda lor karışımı koyulup yayılır. Hamurların kenarları karelerde kenar boyunca katlanır. Dairelerde kenar boyunca hamur çimdiklenip kaldırılarak şamdan biçimi verilir. Burada amaç lorun dışarıya taşmasını önlemektir. Yağlanmış orta sıcaklıktaki fırında kızarıncaya kadar pişirilir. Bu hali ile yenilebildiği gibi daha tatlıyı sevenler üzerine toz şekeri, bal ya da çeşitli reçeller kaplanarak da yenilebilir. (K.17)


Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:28

SONUÇ



1977 tarihli bir “Bitirme Tezi” dışında Girit Göçmenleri Halk Bilimi açısından, yemek ve müzik kültürleri dışında herhangi bir araştırmaya konu olmamıştır. Bunun bir nedeni Girit göçmenlerinin halk kültürünü konu alacak bir araştırmanın, birinci kuşak mübadiller hayatta iken yapılmamış olması olmalıdır. Araştırmamız sırasında bize, pek çok kaynak kişinin de üzüntü ile belirttiği gibi, bu tür bilgi ve pratikleri birinci elden bilen ve uygulayan kişiler maalesef bugün hayatta değildir. Onların mirasçıları olarak ikinci kuşak mübadillerden de bu bilgilerin derlenmesinde geç kalınmıştır. Kanaatimizce, Girit göçmenlerinin hayat hikayelerinden konularını alan romanların oldukça rağbet görmeye başladığı son yıllarda, onların halk kültürleri üzerine bir çalışmanın yapılmamış olmasının nedeni, belirttiğimiz sebep dolayısıyla doyurucu bilgilere ulaşabilme zorluğudur.

Çeşitli tarihlerde Anadolu’ya göç etmiş olan Giritli göçmenlerin Halk Bilimi ürünlerinin ele alındığı çalışmamızda, Giritlilerin sonsuz bir Mustafa Kemal sevgisine sahip oldukları gözlemlenmiştir. “O çağırdı geldik, biz kaçmadık” sözü, topraklarından koparılmış bir halkın özlemle karışık duygularını en güzel biçimde ifade etmektedir.
Anadolu’ya göç ettiklerinde hemen hemen hiç Türkçe bilmemelerinden kaynaklanan sıkıntılar yüzünden büyük zorluk çeken ilk mübadiller, kendilerini, alışık olmadıkları bir yaşam tarzı içinde bulmuşlardı. Adanın anakaraya kıyasla oldukça farklı kültürel yapısı nedeniyle, ilk mübadiller, Anadolu’da yerleştikleri yerlerde dil bilmemeleri, dini görev anlayışlarının anakara sakinlerinden farklı olması gibi nedenlerden ötürü “Gavur”, “Yarı Gavur” ya da “Gavur Tohumu” gibi kaldırılması zor ithamlarla karşılaşmışlardı.

Adanın sevilen yemeklerinden olan Hohlus’e (Salyangoz yemeği) olan sevgileri ve alışık oldukları kendi kültürlerini yaşatma istekleri, dilimize “Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak” deyimini sokmuş olan Giritli göçmenler, bu tür baskılar karşısında ya içlerne kapanarak küçük ve aynı kültüre sahip kişilerden oluşan kapalı topluluklarda kendilerini rahat hissetmişler ya da diğerlerine, onlardan bile daha iyi Müslüman olduklarını göstermek adına koyu bir taassub içine girmişlerdir.

Girit’in önemli şehirlerinden Hanya kentinin isminin Konya kentimiz ile olan yakın fonetiği yüzünden adanın dilimize sokmuş olduğu bir diğer deyim ise, “Hanyayı Konyayı Görmek” deyimidir. 1840 yılında, dönemin siyasi olayları göz önünde bulundurularak, adadaki Türk unsura yardımcı olmak gibi hedeflerler açılan Hanya Mevlevihanesi, diğer Mevlevihaneler gibi Konya’ya bağlı idi. Hem Konya hem de Hanya Mevlevihanelerini görme fırsatı yakalayan Mevlevi dervişlerinin, yakaladıkları şansı ifade etmek açısından söylediklerini tahmin ettiğimiz bu deyim, bugün farklı bir anlama sahiptir.

Günümüzde hala hayatta olan, az sayıdaki ikinci kuşak mübadil hala Giritçeyi bilmekte ve konuşabilmektedir. Üçüncü kuşak Giritlilerde ise bu oran oldukça azalmaktadır. Batı Anadolunun sahil şehirlerine yerleşmiş olan Giritlilerden, ada ile bağlantısı olan ve sık sık çeşitli sebeplerle adayı ziyarete giden sayısı az değildir.

Çalışmamızda dikkatimizi çeken bir diğer nokta, sorulan sorulara verilen oldukça farklı cevaplardı. Bunun sebebi, gerek Girit’te gerek Anadolu’ya geldikten sonra Giritli göçmenlerin, farklı ekonomik koşullardan kaynaklanan farklı kültürel çevrelerde yaşamış olmalarıdır.

Büyük şehirlerde yaşayan Giritli göçmenler, günümüzde eski gelenek ve görenekleri büyük ölçüde unutmuşlarken, kırsal kesimde yaşayan Giritliler bu gelenek ve görenekleri daha iyi hatırlayabilmektedir.

Günümüzün hızla değişen hayat şartları nedeniyle, eski uygulamaların ve pratiklerin pek çoğu bugün yapılmamaktadır. Girit göçmenleri, eski kültürel miraslarına en çok yemek konusunda sahip çıkmakta ve yemek tariflerinin aynen uygulanması konusunda oldukça tutucudurlar.



Yakın bir zamana kadar, doğan bebekleri, hastaneden getirdikten sonra eski gelenekler uyarınca bir kere daha tuzlu suyla yıkama adeti gösteren Giritlilere rastlanmış olsa da, bu kişiler artık, bu tür uygulamaların kendi çocukları tarafından gereksiz ve yararsız bulunduğunu belirtmektedirler.

Göç edilen yerin bir ada olması ve bunun beraberinde getirdiği kapalı ve kısmen homojen bir yapıdan çıkmış olan göçmenler, yeni karşılaştıkları kültürden hem etkilenmişler hem de o kültürü etkilemişlerdir. Kuşkusuz, girit göçmenlerinin Batı Anadolu halk kültürüne en büyük katkıları yemek kültürü konusunda olmuştur. Bodrum’da Radika otunun adının “Giritli Otu” olması, “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” gibi deyimler de bunu doğrular niteliktedir.

Araştırmamız sırasında, dikkatimizi çeken bir diğer gözlem ise, Giritlilerin kendilerini “Avrupalı” olarak tanımlamaları ve böyle görmeleridir. Mübadelenin ilk zamanlarında, Anadolunun yerli halkı için kullandıkları “Yerlides” ifadesi, Girit Rumcasındaki, “des” çoğul eki ile yapılmış bir kelimedir ve “yerliler” anlamına gelir. Kendileri için hala kullandıkları, “Kirtikos” Giritli ifadesi de, böyle bir ayrımı kuvvetlendirir niteliktedir. Giyim kuşam biçimleri ile Mustafa Kemal Atatürk’ün kıyafet devriminin yayılmasına öncülük ettiklerini belirten Giritlilerde de aynı anlayışın izlerini görmek mümkündür.

Yukarda bahsettiğimiz zorluklara rağmen, biz bu çalışmada, geç kalınmış olsa da Anadolu Türk kültürünün şekillenmesinde payı olan Giritli göçmenleri kendimize konu seçerek bu alandaki açığı kapatmaya çalıştık.



Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:38

KAYNAK KİŞİLER LİSTESİ








K. 1
Ad Soyad: Kemale Kara Doğum yeri ve tarihi: Kandiye 1923
Yaşı: 84
Eğitim durumu: İlkokul Mezunu
Mesleği:
Adresi: 6 Eylül Mahallesi Stadyum Caddesi Kemalpaşa İzmir Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0232 878 38 13




K. 3
Ad Soyad: Ayşe Bahçevan
Doğum yeri ve tarihi: Çeşme, 1920
Yaşı: 87
Eğitim durumu: yok
Mesleği:
Adresi: Sakarya caddesi No: 14 Çeşme İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: yok
K. 2
Ad Soyad: Mine Vatansever Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1949 Yaşı: 58
Eğitim durumu: Üniversite
Mesleği: Adresi:
Yapıldığı yer: Giritliler Kültür ve Dostluk Derneği
Telefon: 0232 232 03 30






K. 4
Ad Soyad: Halide Kıvırak
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1920
Yaşı: 87
Eğitim durumu: İlkokul mezunu
Mesleği:
Adresi: Kızılay mahallesi no: 10 Bornova İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: yok

K. 5
Ad Soyad: Abidin Bayraktar Doğum yeri ve tarihi: İstanbul, 1921
Yaşı: 88
Eğitim durumu: Üniversite mezunu
Mesleği: Dahiliye Doktoru
Adresi: İzmir
Yapıldığı yer: Giritliler Türkleri Kültür Dostluk Derneği Telefon: 0232 421 01 01




K. 7
Ad Soyad: Nermin Çolak Doğum yeri ve tarihi: Karşıyaka, 1927
Yaşı: 80
Eğitim durumu: Lise
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: 1677 sokak No:8 D:1 Karşıyaka / Alaybey - İzmir Yapıldığı yer: Kendi evi Telefon: 0232 368 75 08

K. 6
Ad Soyad: Mustafa Kasım Ortabaş Doğum yeri ve tarihi: Kos, 1928 Yaşı: 79
Eğitim durumu: Mesleği:
Adresi: Başoptik Karşıyaka / İzmir Yapıldığı yer: Başoptik Karşıyaka Telefon: 0232 441 11 44







K. 8
Ad Soyad: Ali Karakaya
Doğum yeri ve tarihi: Bornova, 1928
Yaşı: 79
Eğitim durumu: İlkokul terk
Mesleği: Emekli
Adresi: Kızılay mah. No: 14 Bornova İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0 232 386 24 33

K. 9
Ad Soyad: Saim Vardarlı
Doğum yeri ve tarihi: Çeşme, 1946
Yaş: 61
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Emekli
Adresi: Adres: 5123 sok. no:6 Ilıca İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon:



K. 11
Ad Soyad: Selim Egeli
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1964
Yaşı: 43
Eğitim durumu: Lise
Mesleği: Serbest Meslek
Adresi: Anafartalar Caddesi NO: 600 İkiçeşmelik - İzmir Yapıldığı yer: Kendi evi Telefon: 0232 489 27 50

K. 10
Ad Soyad: Saadet Bozkurt Doğum yeri ve tarihi: Kos, 1928 Yaşı: 79
Eğitim durumu: Mesleği: Ev Hanımı
Adresi: 1861 sokak No:8 Karşıyaka İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0233 382 73 68




K. 12
Ad Soyad: Hasan Ortabaş
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1954
Yaşı: 53
Eğitim durumu: Lise Mesleği: Serbest Meslek Adresi: Başoptik-Kemeraltı
Yapıldığı yer: Başoptik-Kemeraltı
Telefon: 0232 441 11 44

K. 13
Ad Soyad: Nuran Korkmaz Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1937 Yaşı: 70
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Mithatpaşa caddesi, No:912, Kat:7 , D:8 Yalı İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0232 224 07 06




K. 15
Ad Soyad: Ali Egesoy
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1933
Yaşı: 74
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: emekli
Adresi: 1875 sokak, no:22, D:2 Karşıyaka İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon:

K. 14
Ad Soyad: Nigar Balın
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1948
Yaşı: 59
Eğitim durumu: Üniversite Mesleği: Sağlık Görevlisi Adresi: Hilton Otel İzmir Yapıldığı yer: Hilton Otel Telefon: 0532 717 06 50


K. 17
Ad Soyad: Hakkı Bilgehan Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1926 Yaşı: 81
Eğitim durumu: Üniversite Mesleği: Mikrobiyoloji Profesörü Adresi: 25 sk. No: 53 D. 3 Hatay İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon:




K. 19
Ad Soyad: Lütfiye Mumcu Doğum yeri ve tarihi: Kuşadası, 1931
Yaşı: 76
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği:Ev hanımı
Adresi: Dağ mh. Deniz sk. No: 19/1 Kuşadası
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 614 40 21




K. 16
Ad Soyad: Hasan Tuntaş Doğum yeri ve tarihi: Yaşı: 46
Eğitim durumu: Üniversite
Mesleği: Turizmci
Adresi: Atatürk Bulvarı No:13 Altınkum Didim Aydın
Yapıldığı yer: Miletos Otel
Telefon: 0 256 813 2343

K. 18
Ad Soyad: Gürsel Sarıoğlu
Doğum yeri ve tarihi: Kuşadası, 1938
Yaşı: 69
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Dağ mh. Deniz sk. No: 19 Kuşadası
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0 256 614 40 21




K. 20
Ad Soyad: Müge Yarmacı
Doğum yeri ve tarihi: Kuşadası, 1958
Yaşı: 49
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Dağ mh. Deniz sk. No: 19/2 Kuşadası
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 612 94 75

K. 21
Ad Soyad: Onur Akkur
Doğum yeri ve tarihi: Kuşadası, 1966
Yaşı: 39
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Hacı Teyze mh. Kadınlar Denizi Şeker Sitesi Kat: 1 D: 3 Kuşadası
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon:




K. 23
Ad Soyad: Ali Çanakçı
Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1927
Yaşı: 80
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Bahçıvan
Adresi: Yenicami Mahallesi Tuna sokak
No: 20 Söke Aydın Yapıldığı yer: Kendi evi Telefon: 0256 518 99 58
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: GİRİT GÖÇMENLERİ TÜRK HALK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA Nazım ÇOKİŞLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Ağu 2019, 22:43

K. 22
Ad Soyad: Hayriye Leblebici
Doğum yeri ve tarihi: Kuşadası, 1944
Yaşı: 63
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Dağ Mh. Deniz Sk. No:19/3 Kuşadası
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 614 10 88







K. 24
Ad Soyad: Nurten Çanakçı Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1937 Yaşı: 70
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Yenicami Mahallesi Tuna sokak No: 20 Söke Aydın
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 518 99 58

K. 25
Ad Soyad: Ayten Alp
Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1965
Yaşı: 42
Eğitim durumu: Lise
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Atatürk Mh. Kavak sok. Özgökhan sitesi D Blok Daire: 9 Söke
Yapıldığı yer:
Telefon: 0256 518 91 42



K. 27
Ad Soyad: Zehra Çavuşoğlu Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1960 Yaşı: 47
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Yeni Cami Mh. Özgül sk. No: 36
Söke
Yapıldığı yer: Kendi Evi
Telefon: 0256 512 56 66

K. 26
Ad Soyad: Hatice Kaynak Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1954 Yaşı: 53
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Atatürk Mh. Kavak sok. Özgökhan sitesi A Blok Daire: 5 Söke
Yapıldığı yer:
Telefon: 0256 518 72 62




K. 28
Ad Soyad: Nursel Çanakçı Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1967 Yaşı: 40
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: İlke Yapı Koop. 2. Blok Kat: 3 D. 12
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 512 28 44

K. 29
Ad Soyad: İsmail Eravcı Doğum yeri ve tarihi: Davutlar, 1945
Yaşı: 62
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Çiftçi
Adresi: Osmaniye Mah. Çavuşoğlu Sok.
No: 14 Davutlar Aydın Yapıldığı yer: Kendi evi Telefon: 0256 657 17 84


K. 31
Ad Soyad: Hüseyin Yıldız Doğum yeri ve tarihi: Davutlar, 1934
Yaşı: 73
Eğitim durumu: Mesleği:
Adresi: Atatürk Mh. Çağlayan Sk. Haydar Apt. Kat: 4 No:12 Davutlar Aydın
Yapıldığı yer: Davutlar
Telefon: 0256 657 11 76

K. 30
Ad Soyad: Mehmet Yılmayan Doğum yeri ve tarihi: Söke, 1926 Yaşı: 81
Eğitim durumu: Köy Enstitüsü Mezunu
Mesleği: Öğretmen
Adresi: 52/21 sokak No:8 Daire: 7 Poligon İzmir
Yapıldığı yer: Davutlar
Telefon: 0232 247 33 48






K. 32
Ad Soyad: Mehmet Cebeci
Doğum yeri ve tarihi: Iraklio, 1916
Yaşı: 91
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Çiftçi
Adresi: 14 Mayıs Mh. 4006 Sk. No: 7 Selçuk İzmir
Yapıldığı yer: Selçuk
Telefon:

K. 33
Ad Soyad: İbrahim Cebeci Doğum yeri ve tarihi: Kandiye, 1918
Yaşı: 89
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği:
Adresi: 14 Mayıs Mah. 406 Sk. No:
12 Selçuk İzmir Yapıldığı yer: Selçuk Telefon: 0232 892 86 12




K. 35
Ad Soyad: Hüsnü Balın
Doğum yeri ve tarihi: İzmir, 1951
Yaşı: 56
Eğitim durumu: Üniversite
Mesleği: Şehir Planlamacısı
Adresi: Vural sokak Çağlayan Sitesi 5/17 Narlıdere İzmir
Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0232 238 81 43

K. 34
Ad Soyad: Bilal Türkoğlu Doğum yeri ve tarihi: Söke, !941 Yaşı: 66
Eğitim durumu: Ortaokul
Mesleği: Tüccar
Adresi: Cumhuriyet Mah. Kadir Kırhan Sok. No: 12/2 Kuşadası Aydın Yapıldığı yer: Kendi evi
Telefon: 0256 614 40 87






K. 36
Ad Soyad: İsmet Penbe
Doğum yeri ve tarihi: Söke 1934
Yaşı: 73
Eğitim durumu: İlkokul
Mesleği: Ev hanımı
Adresi: Fevzi Paşa Mahallesi Zuhal Sokak no: 24 Söke Aydın
Yapıldığı yer: Kendi evi Telefon:
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 16 misafir