OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:06

ihtiyacı duyulması ve fiyatının da oldukça yükselmesi üzerine çoğu asker dere tepe ve hendeklerde kurşun arar olmuşlardı.452 Aynı seferde metrisler tekrardan katılıp
doldurulduğu sırada birçok yerde yüz binleri bulan düşman gülleleri bulunmuş ve miri için tophaneye taşınmıştı. Çok fazla sayıda gülle bulunmasıyla birlikte bu kez gülle getiren askerlere birer Mısır parası verileceği vaat olunmuştu. Bunun üzerine askerler yakın veya uzakta bulunan dağ, tepe veya bahçelerde gülle aramışlar ve yirmi farklı yere bunları yığmışlardı.453
Seferlerde kalelerin fethi ve savunulmasında gösterdikleri yararlılıklarından dolayı yüksek devlet ricali, yardımcı kuvvetlerin beyleri ve üst rütbeli komutanlar, sefere katılımlarında ihsan olunan hilatler haricinde gösterdikleri başarılar dolayısıyla da hilatlerle ödüllendirilmekteydi. 1672-73 tarihli Kamaniçe seferinde, kalenin fethedilmesi nedeniyle vezirlere samur kürklü hilat-ı fahire, ulema ve mirmiran ile ocak ağalarına hilat ihsan olunmuştu. Bunun yanında Kırım Hanı ve Kazak Hatmanı Doreoşenko’ya da hilat giydirilmişti.454 1635-1636 tarihli Sultan IV. Murat’ın Revan seferinde, şeyhülislam, vezirler, yeniçeri ağası, kadıaskerler, mirmiran, ümera, bölük ağaları ile ocak ağaları gibi sefer sırasında yaralılık gösteren seksenden fazla devlet görevlisi hilat ile ödüllendirilmişlerdi.455 1683-84 tarihli Budin Kalesi’nin savunulmasında gösterilen başarıdan dolayı mükâfatlandırmalar yapılmıştı. Öncelikle Budin Valisi Vezir İbrahim Paşa’ya samur kürk, değerli taşlarla kaplı kılıç, mücevher sorguç ve hançer, Paşayla birlikte kalede bulunan komutanlar ve ocak ağalarına hilat-ı fahire, kale dışında serdarlık görevinde bulunan Vezir Mustafa Paşa ve onunla birlikte yardımcı kuvvet beyleri olan Bosna Valisi Osman Paşa, Rumeli eyaleti mutasarrıfı Mehmet Paşa, Diyarbakır Valisi Siyavuş Paşa ve Kırım Hanı Nurettin Sultan’a birer samur kürk ihsan olunmuştu. Ayrıca Mısır askeri komutanları ve beyleri ile Şam askeri komutanlarına da hilat-ı fahire, Şatırbaşı Salih Ağa ile birlikte gönderilmişti.456
1683-84 tarihli Kamaniçe Kalesi’nin Lehlere karşı savunulmasında gösterdikleri yararlılıklardan dolayı Kırım Hanı’na samur kaplı hilat, taşlarla süslü kılıç, mücevher sorguç ve on bin altın verilemekle birlikte Şirin ve Mankıt beyleriyle mirzalarına altmış yedi civarında hilat-ı fahire ve Serdar Süleyman Paşa’ya samur kürk, mücevher kılıç ve





452 Seyahatnâme, VIII, s. 209.
453 Seyahatnâme, VIII, s. 209.
454 Tarih-i Kamaniçe Tahlil ve Metin, s. 84.
455 Zafername Tahlil ve Metin, s. 13.
456 Zübde-i Vekayiât Tahlil ve Metin, s. 188.

104
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:07

diğer üst rütbeli askerler de hilatla ödüllendirilmişlerdi.457 Kanije Savunması nedeniyle Tiryaki Hasan Paşa, üç hilat, üç mükemmel at ve bir mücevher kılıç ile mükâfatlandırılmış ve İstanbul’a döndüğünde dördüncü vezirliğe atanmıştı.458
Osmanlı askerleri açısından savaşlarda öncü olmak ya da ihtiyaç halinde kişisel yeteneği kullanarak gerekli işleri yerine getirmek ödüllendirilme nedeniydi. 1593-94 tarihli Yanık seferinde, kubbe üzerine çıkarak haçları indiren topçu ocağından İbrahim adlı askere sipahilik ihsan olunmuştu.459 1635-36 tarihli Revan seferinde, hisar bedenine çıkarak düşman
bayraklarından birini alıp Sultan IV. Murat huzuruna getiren cebeci sınıfından askere, otuz kuruş ve sipahilik verilmişti.460 1662-63 tarihli Uyvar seferinde, Erzurumlu Abbas adında Osmanlı askeri, diğer askerlerden önce kale üstüne çıkıp bayrak dikmişti. Düşman askerleri üzerine geldiyse de onu kale bedeninden ayıramamışlardı. Ardından bir yeniçeri dahi yanına çıkmasıyla birlikte bu durumu gören diğer Osmanlı askerleri gayrete gelmiş ve yapılan kale yürüyüşüyle birlikte kalenin fethi sağlanmıştı. Bu durum Veziriazam Köprülü Fazıl Ahmet Paşa tarafından Sultan IV. Mehmet’e arz edilmiş ve Sultan tarafından Abbas’ın başına çift çelenk takılmış ayrıca isteği üzerine Erzurum gümrüğünden günlük yetmiş akçe ile emekli edilmişti. Bunun yanında dört top kumaş ve altın ihsan olunmuştu. Kardeşine ise gümrükten elli akçe verilmişti. İkinci olarak burçlara çıkan yeniçeri de yüksek miktarda ulufe ile mütekaidin sınıfına yükseltilmişti.461
1629-30 tarihli Bağdat seferinde, bahar ayları olması nedeniyle Altın Suyu taşkın yapmış bu nedenle geçiş sırasında pek çok hayvan ve asker boğulmuştu. Ancak yeniçeriler arasında kayık yapmayı bilen bir asker, dağlardan kesilen keresteden kısa sürede bir kayık yapmayı başarmıştı. Kayığın dışına sürülmesi gereken zift bulunamamış, bunun yerine birkaç sığır postundan burası kapatılmış ve nehri geçecek düzeyde bir kayık meydana getirilmişti. Serdar Hüsrev Paşa ve ordunun ileri gelenleri o kayıkla karşıya geçmişler, yeniçeriye serdar tarafından iki yüz kuruş ve diğer komutanlar tarafından pek çok akçe ödül olarak verilmişti.462 1672-73 tarihli Kamaniçe seferinde, önce Tırhala sancağı sipahilerinden olup sonra Kunbaracı ocağına getirilen Ahmet sipahiye bizzat Veziriazam Köprülü F. Ahmet Paşa tarafından kunbaraların istenilen yere atılması istenmişti. Bunun üzerine Ahmet sipahi, altmış ve otuzar vukıyyelik kunbaraları hazırlamış ve ateşlemişti. Kunbara gülleleri gündüz vakti olmasına rağmen fark edilmeden ilerlemiş ve istenilen noktaya tam isabetle atılmıştı. Bu durum kalede büyük bir




457 Zübde-i Vekayiât, s. 190.
458 Mür’i’t Tevârih Tahlil ve Tenkidi Metni, s. 65.
459 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 276.
460 Revan ve Tebriz Seferi Ruznâmesi, s. 25.
461 Vekâyi'-nâme, s. 198-199.
462 Tarih-i Nâimâ, III, s. 653.

105
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:09

hasara yol açmış, Ahmet sipahi gösterdiği başarı nedeniyle ödüllendirilmişti. Kalpağını eline alıp Veziriazam huzuruna vardığında kalpağının içi parayla doldurulmuştu.463 Aynı seferde, Köprülü F. Ahmet Paşa kolundan ilk olarak tabyaya çıkarak ezan okuyan ancak bu sırada tüfekle vurulmak suretiyle yaralanan askere de Paşa tarafından bolca ihsanda bulunulmuştu.464
Savaş sırasında Müslüman olup Osmanlı saflarına katılan askerler de ödüllendirilmekteydi. 1648-1649 tarihli Girit-Tuzla Savaşı’nda birkaç yüz Hırvat ve soltat çıkıp Hüseyin Paşa huzuruna gelmişlerdi. Müslüman olmuşlar ve her yüz askere bir kapudan başbuğ kılınmıştı. Bu askerlerin lazım olan hizmetiyle ilgilenmek üzere Torbalı Mehmet Paşa görevlendirilmiş ve her birinin yeteneklerine göre vazife ve tımar verilmişti. Bunlarda diğer Osmanlı askerleri gibi kaleye varıp düşmanla savaşıyorlardı.465 1586-1587 tarihli Ahıska ve Guri Kalesi seferinde, Varzüoğlu Mahmut Han, eski Guri Beylerbeyisi Potur Ali Paşa vasıtasıyla itaatini sunmuştu. Müslüman olmasının ardından kendisine hilat ve yakınlarına dirlikler ihsan olunmuştu.466
Osmanlı sefer kaideleri içerisinde yer alan teşvik uygulamaları ve ödüllendirmeler yönetim ve askerler açısından oldukça önemliydi. Merkezi yönetim, bu tür uygulamalarla askerlerden beklediği üst düzey verimi elde etme yolunu tuttuğu gibi askeri disiplin ve kontrolü de sağlıyordu. Özellikle gelenekselleşmiş uygulamalardan olan üst düzey devlet adamlarına hilat giydirme töreni Osmanlı seferlerinin ayrılmaz parçalarından birini oluşturuyordu. Askerler açısından bakıldığında teşvikler ve ödüllendirilmeler daima kabul edilen hatta gerçekleştirilmedikleri takdirde sorun çıkarılması gereken durumlar olarak görülüyordu. Askerlerin ulufe ve maaşlarına zam istemek suretiyle sefer sırasında isyanlarını görmek mümkündü. Bunun yanında Osmanlı ordusu içerisinde kendini yetiştirmiş ve başarı olan bir askerin kademe atlamasının yolu daima açıktı Alt kademedeki askerlerin tımarlı sipahiler sınıfına yükselmesi gösterdikleri başarıya bağlı olarak kolaydı. Bu durum Osmanlı ordusunun kendiliğinden yenilemesini de sağlıyordu. Sonuç olarak Osmanlı askerleri uzun süren ve sonucu belirsiz olan sefer organizasyonlarında, yalnızca düşmana karşı değil doğa şartlarına karşı da verdikleri mücadelenin karşılığı olarak ödüllendirilmeyi bekliyorlardı. Merkezi yönetimde bunun bilincinde olarak maddi ve manevi yönden, kaynaklarını olabildiğince kullanmak suretiyle bu beklentiye cevap veriyordu.




463 Tarih-i Kamaniçe Tahlil ve Metin, s. 58.
464 Tarih-i Kamaniçe, s. 69.
465 Fezleke Tahlil ve Metin, s. 1048-1049.
466 Kitab-ı Fethi Gence, s. 37.

106
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:11

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÖRENLER VE EĞLENCELER


3.1. Sefere Çıkış Törenleri



Uzun yıllar doğu ve batı da yürütülen seferler neticesinde güçlü bir savaş tecrübesine sahip olan Osmanlı Devleti’nin, gerçekleştirdiği seferlerin ayrılmaz bir parçası da törenlerdi. Sefere çıkış törenleri içerisinde, tuğ çıkarma, hilat giydirme ve Sancak-ı Şerif’in teslimi gibi törenlerin yanında özellikle askerlerin yer aldığı sefer alayları, törenler kısmından önemli bir bölümü oluşturuyordu. Buna esnaf alaylarının da eklenmesiyle birlikte resmi törenlere halkın katılımı sağlanmış oluyordu.
Padişahın idaresinde gerçekleştirilecek bir seferin ilk merasimini Tuğ-ı hümayun’un çıkarılması oluşturuyordu. Tuğların çıkarılacağı gün yapılacak törende, vezirler ve Şeyhülislam hazır bulunmaktaydı. Törenin yerine getirilmesinden bir gün önce vezirler, Sadaret kethüdası yoluyla, Şeyhülislam ise Reisülküttap vasıtasıyla davet olunuyordu. Bunların dışındaki devlet ricalinin daveti467, Çavuşbaşı tarafından verilen tezkireler yoluyla sarayın Ortakapısı’nda hazır bulunmalarını haber vermek suretiyle gerçekleşiyordu. Bu törene vezirler selimi468 ve erkân, Şeyhülislam örfi ve beyaz erkân, Sadreyn Efendiler uzun yenli kürkleriyle, Defterdarlar ve Nişancı selimi ve erkân, Şikâr- ı Hümayun ağaları, Reisülküttap ve Çavuşbaşı selimi kürkleriyle katılıyordu. Devlet ricali at üzerinde Bâb-ı Hümâyun gelerek buranın iç tarafında bulunan yerlerde oturup Sadrazamın gelmesini beklerdi. Ardından sadrazamın alaylarla saraya gelmesiyle birlikte Dârüssaâde önünde padişahında katılımıyla divan toplantısı düzenlenmekteydi. Devlet erkânı teşrifat kuralları gereğince divanda yerlerini almaktaydılar. Ardından Hassa müezzinleri ayakta Fethi Şerif’i okuyup sonlandırdıktan sonra Arz Ağaları Tuğ-ı hümayunların hazır olduklarını haber verirlerdi. Bunun üzerine Sadrazam ve tüm erkân Bâbüssaâde’ye giderdi. Yine burada Hassa müezzinleri tarafından Sure-i Fetih ile Fatiha


467 Tuğun çıkarılması törenine davet edilenler arasında Sadrazam, vezirler ve Şeyhülislam dışında, kadıaskerler, defterdarlar, Nişancı, Yeniçeri Ağası, Mir-i alem, Rikab-ı hümayun ağaları, Nakibü’l eşraf, Altıbölük ağaları, Divan-ı hümayun hâceleri, Dergah-ı ali Kapıcıları ve Ordu kadısı gibi görevliler de yer alıyordu. Hacı Ali Genç, XVI. – XVIII. Yüzyıllarda Osmanlı Ordularının Sefere Gidiş Merasimleri, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erciyes Üniversitesi-Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2006, s. 13. Görevlilere gönderilen davet fermanı örnekleri için bkz. Genç, a.g.t., s. 14-15.
468 Selimi, başlık anlamında kullanılıyordu. Osmanlı padişahları önceleri, ‘Horasani’ denilen yünden yapılmış ucu sivri bir külah giyer ve üzerine sarık sararlardı. II. Mehmet, ‘mücevveze’ adı verilen başlığı,
I. Selim adına izafen Selimi başlığı ihdas etmişti. Bunun boyu yaklaşık altmış beş santim civarında, yukarısı ağzından genişçe silindir şeklindeydi. Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, s. 602.

107
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:13

okunur ve Arz ağaları tarafından tuğlar çıkarılırdı. Sadrazam ve diğer tüm erkân tuğları ağalardan alırlar ve Bâbüssaâde önünde bulunan yerlerine dikerlerdi. Ayrıca Sancak-ı Şerif, bulunduğu sandukadan çıkarılarak yerine konurdu. Bununla birlikte tuğ sahibi ricalin konakları önüne birer tuğ dikilmekteydi. Tuğların Bâbüssaâde önünde dikilmesiyle birlikte Şeyhülislam dua okur ve ardından geleneksel olarak Sahabe-i kiram harbelerinin tamir edilmesi için emir verirdi.469
Sefer öncesi gerçekleştirilen törenlerin bir diğeri de ordu komutanlarına serdarlık hilatının giydirilmesi ve Sancak-ı Şerif’in teslimi töreniydi. 1656-1657 tarihli Çanakkale Boğaz’ı seferi öncesinde Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa, Sultan IV. Mehmet’in huzuruna çıkmış ve başına iki parça değerli taşlarla süslü sorguç takılmıştı. Bunun yanında iki hilat ki bunların biri kürklü ve diğeri sade olmak üzere Mehmet Paşa’ya giydirilmiş, ardından Sancak-ı Şerif kendisine teslim edilmişti. Bizzat Sultan Mehmet tarafından seferde başarılı olması için dua edilmişti.470 Yine Uyvar seferi öncesinde Arz Odası’nda gerçekleştirilen törende, Köprülü Fazıl Ahmet Paşa’ya iki parça taşlarla süslü sorguç ve altın kaplı kabzasıyla bir kılıç kuşandırılmıştı. Ayrıca samur kürk ve sade olmak üzere iki hilat giydirilmiş ve bizzat Sultan Mehmet elleriyle Sancak-ı Şerif’i Ahmet Paşa’ya teslim etmiş ve dua etmişti.471 Serdara giydirilen hilatın yanında yüksek devlet ricali içinde hilat giydirme töreni gerçekleştiriliyordu. 1672-73 tarihli Kamaniçe seferi öncesinde, sefere memur olan tüm erkâna Şikâr Kapısı önünde hilatleri giydirilmişti. Öncelikle vezirlere kürklü seraser472, ulemaya ahi kürklü sof, ardından Rikab-ı hümayun ağalarına sade hilatler, arkasından divan hâceleri ve bölük ağalarıyla ocak halkı, fakat yeniçeri ağasına vezir olması nedeniyle kürklü seraser giydirilmişti. Bunlardan sonra çavuş-başı, kapıcılar kethüdası ve bazı neferlerine hilatları dışarda giydirilmiş ve tüm erkân tertip olunduğu üzere padişah önünde yer öpmüşlerdi. Ardından Sultan IV. Mehmet’in işaretiyle Vani Efendi dua etmiş ve vezirler ile ulema mensupları sultanı selamlamışlardı.473
Sefer alayları özellikle ordunun sefere çıkışı sürecinde önemli bir yer tutuyordu.

1620-1621 tarihli Hotin seferi öncesinde Sultan II. Osman büyük askeri alayla hareket



469 Dündar Alikılıç, XVII. Yüzyıl Osmanlı Saray Teşrifatı ve Törenleri, (Basılmamış Doktora Tezi), Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 2002, s. 73-74; Dündar Alikılıç, “Osmanlı Saray Teşrifatı ve Törenleri”, Türkler, c. 9, Ankara 2002, 875-886. s. 879; Ebru Baykal, Osmanlılarda Törenler, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Edirne 2008, s. 45.
470 Abdi Paşa, Vekâyi'-nâme, s. 107-108.
471 Vekâyi'-nâme, s. 157.
472 Seraser, ipek ve altın işlemeli, kalın ipekli bir kumaş çeşidiydi. Dokunmasında bol miktarda altın ve
gümüş kullanılması nedeniyle oldukça bir kumaştı. Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, s. 606.
473 Vekâyi'-nâme, s. 357-358.

108
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:14

ederek otağındaki tahtına oturmuştu. Veziriazam Hüseyin Paşa ve diğer vezirler silahlarıyla donanmış, alaylarından her birinin kethüdaları ile mahiyetleri İstanbul içinde alay bayrakları, tuğ ve yedekleriyle farklı alaylar oluşturmuşlardı. Bunlar sarayın Edirne Kapısı’ndan dışarıya saflar bağlayıp Sultan II. Osman’ı selamlamak üzere durmuşlardı. Yürüyüşte olan alaylarda önde Şeyhülislam Esad Efendi, Rumeli ve Anadolu Kadıaskerleri olarak Kemal ve Sünbül Ali Efendiler yer alıyordu. Kapıkulu sipahileri zırhlı ve tirkeşli, her birinin ellerinde kılıçları vardı. Sipahiler kırmızı alay bayrakları altında sağ tarafta saflar halinde duruyorlardı. Onların aşağısında ulufeciyan-ı yemin bölükleri yeşil alay bayraklarıyla, gureba-i yemin askerleri beyaz alay bayrakları yer alıyorlardı. Sol taraftaki safta, silahtar ve süvariler sarı bayrakları altında saflar tutmuşlar, ardından yeniçeri alayları ve alay bayrakları altında yeniçeri ağası, sekbanbaşı, kethüda, zağarcı, samsoncu, turnacıbaşıları ve ocak ağaları bulunuyordu. Yeniçeriler mücevherli tüfekleri, sim kılıçları ve altın üsküfleriyle her biri yedişer saf oluşturmuşlardı. Bunların yanında acemioğlanı, bostancı, baltacı ve cebeciler alayı yer alıyordu. Cebeciler, cebeci odası önünde saf tutmuş ve topçular ise Dikilitaş önünde, başlarında külah ve alay bayraklarıyla, top arabacı ve tersane alayı ise reisler ve kaptanlarıyla her biri ayrı alaylar oluşturmuşlardı. Çavuşların ellerinde altın topuzlar bulunuyordu.474
Bunun yanında alayları görmek üzere tüm çarşı, dükkân ve meydanlarda olan halkın izdihamı büyüktü. Sultan Osman at üzerinde, mücevherli kılıcı ve başında gaza sorgucuyla ilerliyordu. Solak kethüda ve solakbaşıları piyade halde sultanın yanında ilerliyorlardı. Rikab-ı hümayun ağaları sultanın önünde yürümekte, ardından silahtar, çuhadar ve rikabdar gelmekteydi. Alemdarlar ellerinde bayraklarıyla yürüyor, davul, zurna ve nefirler çalınıyordu. Yeniçeriler ve bölük halkı bayrakları ve alaylarıyla safları bozmadan yürümekteydiler. Edirne Kapısı önünde kurbanlar kesilerek fakirlere dağıtılıyordu. Esnaf, kumaşlarını sultanın atının ayaklarına sermişti. Alaylar halinde Davutpaşa’ya varılınca sultan burada alayları izlemiş ve askerlere selam vermişti. Otağa girmek üzere hareket ederken rikab-ı hümayun ağaları padişah önünde ilerliyorlardı ve tüm vezirler selama durmuşlardı. Otağ önünde atından inen Sultan Osman tahtına oturmuştu.
475




474 Çavuşlar, yürüyüş ve resmi geçitlerde askerin düzenine dikkat eder ve ellerini göğüsleri üzerine bastırarak selam verirlerdi. Marsilli, Osmanlı Zuhurundan İnhitatına Askeri Vaziyeti, s. 77; Ümit Koç, “XVI. Yüzyılda Osmanlı Devleti’nde Çavuşluk Teşkilatı”, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 12/2, Elazığ 2012, 395-420, s. 411.
475 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 716-719.

109
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:15

Sultan IV. Murat’ın Revan seferinde yine büyük bir sefer alayı düzenlenmişti. İskelede duran baştarda, kadırga ve firkateler sancak ve bayraklarla süslenmişti. Kapudan Paşa tarafından Bahçe Kapısı’ndan Eminönü’ne kadar atlaslar döşetilmişti. Rikab-ı hümayun ağaları, müteferrikalar ve çavuşlar gümüş topuzları ellerinde, yeniçeriler, acemioğlanı, cebeci, topçu ve top arabacıları ile tersane askerleri alaylar halinde saflardaydı. Ulemadan müderris, kadıaskerler ve dervişler, divandan defterdarlar ve Şeyhülislam Yahya Efendi ile Kaymakam Bayram Paşa saflarda yer alıyordu. Ardından nakibü’l eşraf ve seyyidler alayı arasında Sancak-ı Şerif bulunuyordu. Altın taçlı şatırların ellerinde ok ve yay vardı. Solaklar476 ellerinde ok ve yaylarıyla, simli kılıçları ve başlarında sorguçları bulunuyordu. Sultan Murat, at üzerinde ilerliyordu. Silahtar, çuhadar ve rikabdarın her birinde mücevher kılıç ve süslü tirkeşleri vardı. Mir-i alem ile birlikte götürülen yedi parça alemler, alemdarların elinde ve mehterana ait zurna, nefir ve davullar çalınarak yürünüyordu.477
1672 tarihli Kamaniçe seferi öncesi, ordunun sefer alayına tanık olan A. Galland, “bu alay bütün hayatım boyunca gördüğüm şeylerin en güzeliydi”478 dediği askerlerin tasvirine dair geniş bilgiler vermiştir. Galland’a göre alay töreni yedi ayrı heyetin geçişiyle gerçekleşmişti. Bunlar sırasıyla nişancı, defterdar, daha önce Mısır’da görevli İbrahim Paşa, Edirne ve Teselya’da kaymakamlık yapan Mustafa Paşa, Musahip Paşa, sadrazam ve padişah alayından oluşuyordu. Alay yürüyüşü güneş doğmadan önce başlamış ve yaklaşık beş saat kadar sürmüştü. Her alayın başında ata binmiş iki adam ilerliyor ve bunlar birer tuğ taşıyorlardı. Bu iki tuğ arasında yaya halde biri Sancak-ı Şerif’i taşıyordu. Tuğların ve sancağın ardından deliler ilerliyordu. Yeşil veya sarı satenden ceketlerinin üzerinde yine aynı renkte satenden bir başka ceket giymişlerdi ve bunların ufak yakalıkları vardı. Bunun üstüne de genellikle bir kaplan derisi örtmüşler ve bunları bir kısmı başlarına diğer bir kısmı da göğüsleri üzerine bağlı kaftan şeklinde sarmışlardı. Bazılarının önden ve arkadan yükseltilmiş, sağı ve solu sivrileşen kırmızı külahları mevcuttu. Bir kısmının külahları sade veya yeşildi. Yine bir kısmı bu külahları üzerinde birer sorguç taşıyorlardı. Silahlarına gelince, yanlarına astıkları kılıçları ve ellerinde kargı ile buna bağlanmış sancakları vardı. Bu sancakların uçları da atın




476 Solaklar, uzun boylu ve belli bir yaşın üzerinde iyi silah kullanan yeniçeriler arasından seçiliyorlardı. Başlarındaki süpürge sorguçlu üsküfleri, beyaz eteklikleri ve çeşitli silahlarıyla dikkat çekiyorlardı. Zeynep Tarım Ertuğ, “Osmanlı Devleti’nde Resmi Törenler ve Birkaç Örnek”, Osmanlı, (ed. Güler Eren), c. 9, Ankara 1999, 133-142, s. 134.
477 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 1013-1014.
478 Galland, İstanbul’a Ait Günlük Hatıralar, s. 114.

110
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:16

kuyruğuna kadar uzanmaktaydı. Hepsi birbirinden farklı renkte elbiseler giymeleri nedeniyle oluşan çeşitlilik görülmesi hoş bir hali ifade ediyordu. Deli subayları sonda yürüyorlardı ve başlarındaki samur ve büyük kalpaklar kendilerinin askerlerinden ayırt edilmesini sağlıyordu. Bunun yanında deliler arasında iki tanesi süvari olup sırtlarında iki büyük kanat vardı ve ikisi de üzerine bir kartal bağlı olan büyük birer yeşil değnek taşıyorlardı.
Bunlardan sonra her vezirin maiyetinde bulunan zeamet veya tımar sahibi sipahiler ilerliyorlardı. Bunların hepsi aynı derecede iyi atlara binmiş ve teşkilatlanmış değillerdi, bu işi kendi imkânlarına göre yapmışlardı. Ardından sadrazam alayının ağaları geliyordu. Bunlar güzel atlara binmiş, atlarının boyun, baş ve bacakları görünecek şekilde zırhlıydı. Her birinin kılıç, yay, oklarla dolu sırma işlemeli sadakları, güzel cilalanmış bakırdan kalkanları bulunuyordu. Ayrıca atları üzerinde kaplan veya pars derisi taşıyorlardı. Bundan sonra bizzat vezirler ilerlemekteydiler. Vezirler büyük bir ihtişam ve debdebe içerisinde, atlarının savaş teçhizatı gururlarını daha da artırıyordu. Demirden veya işlemeli zırhları, demir kenarları yanaklarına vurup yaka ve omuzlarına kadar düşen yeşil, kırmızı ve sarı satenden sarıkları, zırhlarını daha iyi göstermek üzere soldan sağa doğru giydikleri ve yanlarından kılıçlarına iliştirilmiş saten veya kadifeden ceketleri, yaldızlı oklarla dolu işlemeli sadakları, ince ve nazik işlenmiş bir kılıfta cilalanmış okları ve ellerinde tuttukları kargılarıyla izleyenleri hayran bırakıp onların “Güzel şey! Bundan daha güzel şey görmek mümkün değildir!” demelerine neden oluyorlardı.479
Vezir, ağa ya da subaylar dört ile on arasında değişen içoğlanları tarafından takip ediliyorlardı. Her birinin zırhlı elbiseleri, demir zırhlı parlak ve cilalı demir serpuşları480, yayları, sadakları, ellerinde kargıları, sarık ve ceketleri, atlarının bir kısmı demir ve çelik, bazıları yaldızlı bakır süslemeleri insanda hayranlık uyandırıyordu. Artlarından vezir kâhyaları güzel giyinip kuşanmış bir halde yürüyüş yapıyorlar, bunların içinde en önemlisi olan sadrazam kâhyasının önünden al renkte ceket giymiş dört yeniçeri yürüyordu. Yeniçerilerin her biri namlusu ve dipçiği kaplumbağa sedefi ve inci sedefiyle süslü güzel birer fitilli tüfek taşıyorlardı. İçoğlanlarıyla maiyetlerine mahsus diğer görevliler kâhyaların arkasından yürüyorlardı. Musahip paşa içoğlanlarının ceketlerinin alt kısımlarının yeşil veya başka renkte sırma kaplı olması yönüyle diğer vezirlerin içoğlanlarından ayrılıyorlardı. En sonda yer alan padişah alayı da meydana çıkmıştı.



479 Galland, İstanbul’a Ait Günlük Anılar, s. 115-120.
480 Serpuş, Farsça’da ser baş ve puşi giymek kelimesinden başlık anlamında kullanılmaktaydı. Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, s. 611.

111
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:19

Bunun önünde dört tuğ bulunuyordu ve diğer iki tuğ otağ önüne dikilmişti. Ellerinde silahları ve başlarında mücevveze481 bulunan çavuşlar arkalarında müteferrikalar olduğu halde tuğları takip etmekteydiler. Birkaç bayrağın ardından Mekke sancağı bunlardan sonra geliyor ve bu sancağı nakib de denen emirbaşılar ile Rumeli ve Anadolu kadıaskerleri izliyorlardı. Sancaktar, kadıasker ve emirbaşıların iri sarıklarından başka ayırt edici özellikleri yoktu. Bunların ardından altı vezir gelmekteydi. Şatırlar bunların önünde ilerliyorlar ve bunların hırkaları çeşitli renklerde, boyunlarında kalın zincirler ve geniş tokalı kemerleri vardı.
Yeniçeriler, sadrazam ve musahip paşayı takip ediyorlardı. Bunlar omuzları üzerinde tahtası sarı bakırdan çivilerle dolu yarım mızrak taşıyorlardı. Padişahın av alayında, her biri pençesi üzerinde bir kuş götüren otuz kuşbazdan oluşuyordu. Bunların önünde yedi atlı hareket etmekteydi ve bu atlıların her biri sağ yanında ehlileştirilmiş kaplan götürülüyordu. Bundan sonra yeniçeriler elli civarındaki tazıları taşıyorlardı. Bunları beş-altı civarındaki av köpekleri takip ediyordu. Doğancılar, kaplanlar, kurt köpekleri ve yirmi beş binek atı uzun bir sıra teşkil ediyordu ve bunlar solaklar ile peyklerin iki tarafta oluşturdukları saflar arasından geçirilmişlerdi. Solaklar, çeşitli renklerde ipek elbiseleri, yayları, sadakları, okları ve balıkçıl kuşlarının tüyleriyle süslü yaldızlı gümüşten serpuşlarıyla, peykler482 oldukça temiz sarı, kırmızı ve yeşil satenden elbiseleriyle yürüyorlardı. Sultan IV. Mehmet, kürklü kalın hırka giyinmişti, ince çelikten zırh ceketi, bilekleri ve aynı madenden zırhlı pantolonu, başında kavuk yerine çelik ve gümüşten miğfer bulunuyordu. Beş solak, padişahın arkasında gruplar halinde ilerliyor ve omuzlarında fitilli tüfekler taşıyorlardı.
Padişahın arkasında ona yakın bulunan iki görevli silahtar ve çuhadardı. Bunların sırtında kırmızı renkte nadir İran basması üzerine kalın hırkaları ve serpuşları bulunuyordu. Silahtar, sultanın tamamen elmas ve yakutla süslü kabza ve kılıcını taşıyordu. Çuhadarsa, yay ve okla dolu kılıfla kalkan taşımaktaydı. Ardından ibriktar ve üç tülbentci geliyordu. Her biri sorguçlar ve mücevherle süslenmiş bir sarık taşımakta olup bu sarıklar gümüş ve ipek işlemeli bir mendile bağlıydı. Temiz ve düzgün şekilde samur yeşil hırka giymiş bulunan kapı ağası ve saray ağası yanyana hareket ediyorlardı.




481 Mücevveze, başa giyilen bir nevi kavuktu. Ağzı yukarısına göre dar, tepesi kırmızı ve çıkıntılı, etrafı tülbentle sarılıydı ve yaklaşık otuz iki-üç santim yüksekliğindeydi. Padişah, sadrazam ve devlet erkânı tarafından uzun süre kullanılmıştı. Ünal, Osmanlı Tarih Sözlüğü, s. 493-494.
482 Peykler, çeviklik ve iyi koşucu olmaları yönüyle tanınıyorlardı. Bunlar başlarında tüy sorguçlu altın ve gümüşten uzun başlıkları ve ellerinde teberleriyle alaylara ayrı bir güzellik katıyorlardı. Tarım-Ertuğ, a.g.m., s. 134.

112
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: OSMANLI NEFERİ VE SAVAŞ (1593-1699) İsmail GÜNTAN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 13 May 2020, 13:20

Bunların ardından on beş davul, nefir ve dümbelek sesleri savaşı andıran haliyle çalınıyor ve bu şekilde alaylar son buluyordu.483
Sefere gidişte uygulanan diğer bir tören de esnaf alayıydı. 1628-29 tarihli Hüsrev Paşa’nın Bağdat ve Hemedan seferi öncesinde esnaf alayı oluşturulmuştu. Esnaf içerisindeki sanatkârlardan olan ekmekçiler, kasaplar, bakkalların yanında pazarbaşı ve bedesten kethüdaları ile tellallar, saraçlar, ayakkabıcılar ve aşçılar gibi bütün esnaf kethüdalarının ziynetli alayları bulunuyordu. Esnaflar gruplar halinde IV. Murat’ın bulunduğu köşk altından geçerken dualar ediliyor, ardından sadrazam sarayına uğrayıp burada da her esnaf mallarını sergileyerek bir yandan davullar çalarak geçiyordu. Esnaf kethüdalarına kanun olduğu üzere hilatler giydiriliyordu. Ardından adetleri üzere kadı kapısına uğrayarak kendisine hediyelerini sunuyorlardı.484 IV. Murat’ın Revan seferi münasebetiyle oluşturulan esnaf alayında, başta ihtisap ağası ve esnaf kethüdaları olmak üzere bakkal, ekmekçi ve kasaplar gibi orducu esnafı içerisinde yer alan bütün sanat dalı mensupları ayrı ayrı alaylar oluşturmuşlardı. Alaylar padişah köşkü önünden geçerken hayr duaları ediliyor ve ardından Kaymakam Vezir Bayram Paşa sarayı önünden geçilirken bazı kethüda ve eşrafa hilat ihsan olunuyordu. Yine İstanbul kadısına uğranıyor ve burada da dualar ediliyordu.485 Yine IV. Murat’ın Bağdat seferi öncesinde esnaflar İskele Kapanı önünde toplanıp, Adalet Kulesi önünden dualarla ve ellerinde metalarıyla geçmişlerdi. Sadrazam sarayına gelinmesiyle birlikte burada ihtisap ağası, ordu kadısı ve bedesten kethüdası gibi görevlilere hilat giydirilmişti. İstanbul kadısına uğranmasının ardından orduyla birlikte Üsküdar’a geçmişler ve burada mallarını satmaya koyulmuşlardı.486
1672 yılında Edirne’de esnaf alayına şahit olan A. Galland, bunlar hakkında daha ayrıntılı bir tasvir sunmuştur. Buna göre ellerinde değnek bulunan yüz elli kadar yeniçerinin önünde bir çorbacı ve subaşı bulunuyordu. Bunları ekmekçiler takip ediyordu. Bir rençber saban sürükleyen iki öküzün arkasında yol boyunca buğday taneleri serperek ilerliyordu. Ardından grup halinde şarkı söyleyip sıçrayan meşaleciler geliyordu. Bazılarının ellerinde çiçek ve ipeklerle sarılı meşaleler bulunuyordu. Bunlardan sonra başı ve ayakları dışında her yeri ipekli kumaşlarla bezenmiş bir deve götürülüyordu. Ekmekçilerin omuzlarında fitilli tüfek taşıyan çırakları vardı. Bunlardan sonra at üzerinde




483 Galland, İstanbul’a Ait Günlük Anılar, s. 120-128
484 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 890.
485 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 1012.
486 Topçular Kâtibi Tarihi, s. 1070.

113
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir