ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:09

1. Mübadele:


Mübadele bir “azınlık sorunu” başlığı altında değerlendirildiğinde başarılı olarak nitelendirilebilir. Bu başarı her iki tarafın homojenliklerinin başarıyla sağlanabilmiş olmasından kaynaklanır.156 Her iki ülkede milliyetçi akımların devreye girmesiyle, iki toplumda farklılaşan kimlik tanımlamaları netleşmeye başlamıştır. Yakın toplumsal ve sosyal ilişkilerin yerini alan milliyetçi mücadeleler nedeniyle cemaatler arası ilişkilerin dengesi bozulmuştur. Böylece nüfusu göçe zorlamak hedeflerden biri haline gelmiştir.157 Lozan Anlaşması bir “çözüm” olarak, her iki taraf için “azınlık” nüfusu göçmene dönüştürerek, yaşam ortamlarını değiştirerek kültürel ve ekonomik bağların tahribatına yol açmıştır. Toplumun refahının sağlanması gibi “meşru” bir amaçla bu tahribat göz ardı edilebilir bir “fedakârlık” haline dönüştürülmüştür.158 Böylece mübadele, geçmişle kurulacak ilişkilerde
“hesabı verilecek” bir tarihi olay olmaktan çıkarılmış olacaktır. Diğer yandan azınlıklara dair sorunların halledilmesi ulus-devletin meşruiyetini sağlamlaştırması açısından önemlidir. Bu yaklaşıma göre azınlıklar bağımlı değişken olarak, tarihte kendiliklerinden bir rol oynamayan, aksine rolleri hep başkaları tarafından belirlenen gruplardır. Bu nedenle azınlıklar tarih sahnesinde kendi adlarına değil, asıl siyasi aktörün, ulus-devletin, “davası” için önemli bir faktör oldukları için yer almaktadırlar.159







156 A.g.y., s. 9.

157 A. Nükhet Adıyeke, “Osmanlı Egemenliği Altında Girit’te Müslüman Kimliğin Oluşumu”,

Yeniden Kurulan Yaşamlar 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Der. Müfide Pekin, İstanbul,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005, s.375.
158 Yıldırım(2006), a.g.y., s.10.
159 A.g.y., s. 21.



95
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:11

Mübadelede önemli olan bir diğer nokta da Yunanistan’dan gelen Müslüman Türklerin birçoğunun bu mübadele kararından hoşnut olmasıdır. “Anavatan”larına dönecek olmak, gelenlerin “isteyerek” gerçekleştirdikleri bir göç iken, gönderilen Rumlar için vatanlarından zorla koparılmanın hikâyesidir mübadele. İnsanların göç sürecini nasıl algıladıkları önem kazanmaktadır bu noktada. Ege ve Girit, bölge yaşayanları için mübadelenin hafıza mekânı iken, Türkiye ve Yunanistan için siyasi bir taktiğin mekânı olmuşlardır. Türk ve Yunan mübadillerin belleklerinde ise 1922 tarihi herhangi bir askeri mağlubiyet ya da galibiyetten çok daha farklı bir anlam taşımaktadır.

2. Resmi Tarih Yazımında Mübadele:


Türk-Yunan nüfus mübadelesinin, mübadillerin belleklerinde bıraktığı izler kadar resmi tarih yazımında nasıl yer aldığı da önemlidir. Ulus-devlet ideolojisinin resmi tarih yazımını tekeline alarak kolektif belleği nasıl manipüle etme eğiliminde olduğuna daha önceki bölümlerde değinilmiştir. Yunan ve Türk tarih yazımı da 1920’lerin tarihsel olaylarını kaleme alırken hâkim ideolojiye bağlı bir tarihçilik anlayışı benimsemiştir.160 Buna göre, Lozan Barışı’na eklenen Mübadele
Antlaşmasından etkilenen yaklaşık iki milyon insanın hikâyesi, iki ülkenin tarihinde, siyasi iktidarın ideolojik amaçları doğrultusunda ya hatırlanmış/hatırlatılmış ya da unutulmuş/unutturulmuştur.161










160 A.g.y., s.25.
161 A.g.y., s.27.



96
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:12

Yunan tarih yazımında görülen, tarihsel olayların acı üzerinden okunmasıdır. Tarihi acı ve bireysel hikâyeler üzerinden okunduğunda ortaya, milliyetçiliği kimliği hamasetle besleyen çok trajik ve dramatik bir hikâye çıkmaktadır. Yunan resmi tarihçiliği mübadeleyi “Küçük Asya Felaketi” olarak adlandırırken, Türkiye açısından mübadele Kurtuluş Savaşı’nın zaferi olarak görülmektedir. Aynı olayla ilgili olarak iki farklı resmi tarih yazımının bulunması, mübadeleye dair birbirine zıt hikâyeler ortaya çıkarmaktadır. Bir tarafta “felaket” olarak hatırlanan tarihi bir olay, diğer tarafta “zafer” olarak hatırlanmaktadır. Bu da iki farklı kimlik oluşumunu beslemektedir. Milliyetçi tarihsel bir söylem içerisinde yaşanan olaylar Yunan ulusal kimliğinin oluşumunda ezilmişliği ve kurban edilmişliği hatırlatan olaylar olarak yer almıştır. Türk resmi tarih yazımında ise, milliyetçi söylem Kurtuluş Savaşı ve yeni Türk ulus-devletinin kuruluş aşamasında yaşanan olayları bir başarı öyküsüne dâhil ederek anlatma yolunu tercih etmiştir. Dolayısıyla, her iki tarafın geçmişle nasıl ilişki kurduklarını söylemek gerekirse; Yunan tarihçiliği “hatırlamayı” geçmişle ilişkinin özüne yerleştirirken, Türk tarih yazımı “unutturmayı” temel almıştır.162 Geçmişle kurulan ilişki doğrultusunda toplumsal hafızanın aydınlatılması ya da bastırılması, etkisini en çok mahalli ilişkilerde göstermektedir. Resmi ideoloji bağlamında şekillenen tarih yazımı “aynı mahallenin çocukları” arasında tarihsel açıdan aslında hiçbir dayanağı, gerçekliği olmayan “suni” bir “düşmanlık” icat edebilir. Bu nedenle toplumsal hafızanın aydınlatılması ya da bastırılması makro düzeyde resmi tarihe dair gerçeklerin ortaya çıkarılmasını sağlarken mikro düzeyde, mahalli ilişkilere zarar verecek çok daha ciddi ağır sonuçlar doğurabilecek potansiyele sahiptir. 163



162 A.g.y., s. 26-27.
163 Herkül Milas, Göç: Rumların Anadolu’dan Mecburi Ayrılışı, İstanbul, İletişim Yayınevi, 2002, s. 8.



97
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:13

B. Mübadil Kimliği: “Evdeki Yabancılar”


Mübadil kimliğini anlamak için mübadele edilenle devlet arasındaki ilişkiye bakmak gerekir. Zira mübadile adını veren devlettir.164 Gerçekleşmesi zorunlu bu mübadele ile hem türdeş bir topluluk yaratılacak hem de azınlık sorununun çözümüne katkıda bulunulmuş olunacaktı. Özellikle Yunanistan’dan Türkiye’ye gelen mübadiller konusunda, dilsel ve kültürel farklılıkları göz ardı edilmiş, dini kimlikleri yeterli görülmüştür. Ancak bu kültürel ve dilsel farklılıklar
“anavatan”larına “dönmüş” Giritli Müslüman Türkler için devletin beklediği gibi yerel kültürle kolay uyumu zorlaştırmıştır. Bu uyum sağlama zorluğu yerel halk ile mübadiller arasında zaman zaman, aynı etnik kimliğe sahip oldukları varsayımına karşın, gerginliklere yol açmıştır. Beklendiği gibi yaşanmayan bu uyum süreci, mübadillerin “misafir” olarak adlandırılmalarına neden olmuştur. Kendi evlerinde yabancı durumuna gelen mübadiller, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
“misafirleri”ydi, yani ne ev onlara aitti, ne de onlar eve aitti. Yerleştirildikleri bölgenin yerel kültürünü kendi “doğal özü” sayması beklenmiş, bu yolla bir kültürel kimlik yitimi planlanmıştır.165 Böylelikle amaçlanan homojenlik hem dinsel, hem dilsel hem de kültürel anlamda sağlanmış olacaktır.





Giritli mübadiller için sahip oldukları kültürü devam ettirmenin bir tehlike unsuru olmadığını kanıtlamak, “öteki”liliklerinden kurtulmak hiç de kolay olmamıştır. Batılılaşma sürecindeki Türkiye’de, Giritli mübadillerin kendi




164 Kevser Can, “Lozan ve Mübadilleri”,

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php? ... berno=6470, 20.12.2008.
165 http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php? ... berno=6470, 20.12.2008.



98
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:15

kimliklerini besledikleri “Avrupalılık” algısına sığınmışlardır. Avrupalı gibi olmak, Avrupalı gibi giyinmek, yaşamak, davranış biçimleri, yemekleri, giyim tarzlarıyla kültürel anlamda bir fark yaratıp, üstünlük kurmaya yönelik bir kültür ve kimlik kurma politikasıyla beraber yürütülmüştür. Batılılaşma yolundaki Türkiye’de “Avrupalılık”, “Avrupalı gibi” olmak yani Batı’ya dönük olmak, “yabancı” olmayı zararsız hale getiren bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Böylece toplumda yer değiştirme arzusu olan Giritli mübadiller, sahip oldukları kültürel değerleri iyi bir şekilde değerlendirip yabancılıklarını meşru kılma mücadelesine girmişlerdir.166





Mübadil kimliğinin korunmasında, Yunan toplumunda, Yahudi Soykırımıyla evrensellik kazanan “bellek” ve “tanıklık” kavramlarının tartışılmasına zemin hazırlamış olan Küçük Asya Araştırmaları Merkezi büyük önem taşımaktadır. 1930 yılında Melpo Logotheti- Merlier tarafından kurulan merkez, Küçük Asya kültür ve tarihini yok olmaktan kurtarmak amacıyla kişisel bir girişimle kurulmuş önemli bir merkezdir.167 Öncelikle bir sözlü tarih arşivinin toplanması ve düzenlenmesine ağırlık verilmiş, ardından fotoğraf ve müzik arşivi geliştirilmiştir. Böylece mübadil nüfusun kolektif hafızası ve kolektif tarihi kayıtlara geçirilmiş ve saklanmıştır.168












166 http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php? ... berno=6470, 20.12.2008.
167 (Der) Esra Özyürek, Hatırladıklarıyla ve Unuttuklarıyla Türkiye’nin Toplumsal Hafızası, İstanbul,
İletişim Yayınları, 2006, s. 268.
168
(Der) Müfide Pekin, Yeniden Kurulan Yaşamlar 1923 Türk Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi,
İstanbul, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2005, s. 35-37.



99
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:17


C. Giritli olmak: Girit’i hatırlamak





“Benim Giritli limon ağacım

Seni nerelere dikeyim

Dikeyim, dikeyim

Seni kalbime dikeyim”169





Yaşadıkları sıkıntı sadece bir yerden bir yere “göç” etmekle sınırlı kalmayan mübadele insanları için, dilini kültürünü bilmedikleri, aidiyet sorunu yaşadıkları bir toplumda tutunabilmenin yolu, kimliklerini gizlemek ve içe kapanmak olmuştur. Yunanistan’dan gelen mübadiller Giritli kimliklerini gündelik hayat pratiklerinin korunmasına yönelen bir çabayla sürdürmüşlerdir. Gündelik hayatta kültürlerinin en yaygın taşıyıcı unsuru olan yeme-içme alışkanlıklarına aynen devam etmişlerdir. Kimi zaman, Giritli kimliklerini gizleme gereği gibi yedikleri salyangozu gizli gizli pişirmek zorunda kaldıkları da olmuştur.170 Ancak zaman içerisinde gündelik
hayatlarına dair bu alışkanlıkları sadece yaşamakla kalmayıp Batı Anadolu kültürünün şekillenmesinde oldukça etkili olmuşlardır. Özellikle Batı Anadolu mutfağına önemli etkileri olmuştur. Girit’te edindikleri yaygın ot kültürünü Anadolu’ya da taşıyan mübadiller, Batı Anadolu’nun verimli arazilerinde yetişen çeşitli otları kendi pişirme ve tüketme yöntemleriyle yerli halktan farklılık









169 Bir mübadele şarkısı, “Kriti Lemonya” Benim Giritli Limon Ağacım.
170
Pelin Böke, “İzmir’de Girit’i Hatırlamak”, Lozan Mübadilleri Vakfı Resmi Web Sitesi,
http://www.lozanmubadilleri.org.tr/aras ... inboke.htm, 13.11.2008.



100
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:18

göstermekteydiler. Giritlilerin ot tüketimi kimi zaman yerli halk arasında fıkra konusu olmuş, kimi zaman da ot pişirme yöntemleri merak edilip denenmiştir.171





İzmir’de Girit’i hatırlamanın, yaşamanın bir diğer simgesi ise limon ağacıdır. Gerek saksıda yetişebilen bir ağaç olmasıyla gerek köklerini toprağa salan bir ağaç olmasıyla limon ağacı mübadiller için “zorunlu göç” hikâyelerinin en güzel simgelerinden bir tanesidir. Öncelikle ağaç, köklerini toprağa salmasıyla
“yerleşikliği” ifade eder. Kök saldığı yerin, kapladığı alanın, coğrafyanın ağacı ekenle birlikte büyüyen, değişen mevsimleri, geçen zamanı takip eden, “yükselen” simgesidir. Aynı zamanda kuşaktan kuşağa aktarılan ortak bir simgedir. Hem büyüdüğünüz mahallenizde bir yeri tarif etmekte kullanılabilecek bir “sabit”tir, hem de o ağaca dair yaşanacak ve anlatılacak anıların beşiğidir. Limon ağacı olmasının önemi ise, ağacın meyvesinin paylaşılabilir kolektif bir değerinin olmasıdır. Üzerindeki limonun limonata olarak eve gelen misafirlere sunumu, bahçenizden, yani sizden bir şeyleri paylaşmanız, kolektif yaşamın, beraber geçirilen zamanların simgesidir. Aynı şekilde limonun turşusunun hazırlanması ve turşunun olmasını beklemek için geçen süre o yerdeki kalıcılığa olan inancı resmetmektedir.





Saksıda yetiştirilebilen bir ağaç olarak limon ağacı ise, özlem duyulan geçmişin sürekliliğini simgeliyor. Göç edilen, yeni yerleşilen yerde saksıda da olsa bir limon ağacı yetiştirmek, sahibine özlemini duyduğu zamanı, kokusuyla, tadıyla



171 http://www.lozanmubadilleri.org.tr/aras ... inboke.htm, 13.11.2008.



101
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:19

ve alışkanlıklarıyla hatırlatıyor. Yitirilmiş “altın çağ”ın somut simgesi olarak limon ağacı belleğindeki izlerle yaşayan mübadil için bir anlamda kendini rehabilite etmesini sağlayan bir ritüel olarak yaşanmaktadır.





Limon ağacı yetiştirilmesi, yemek kültürünün korunması, kendi aralarında Rumca konuşmaya devam etmeleri, Yunanistan’da iken edindikleri giyim alışkanlıklarını korumaları Giritli mübadillerin belleklerindeki mübadelenin resmi olmuştur. Aynı şekilde Anadolu’dan ayrılmak zorunda kalan Rumlar da yerleştikleri bölgelerde söyledikleri Türkçe ninnilerle, manilerle, ağıtlarla mübadeleyi anlatmaya ve mübadil kimliklerini yaşatmaya devam etmişler, geri dönmenin umuduyla emanet bıraktıkları çeyizlerine bir gün elbet yeniden kavuşacaklarına kullanacaklarına inanarak yeni hayata karşı eğreti kalmışlardır.172 Mübadiller için kültürlerini
hatırlamaya yönelik bu simgesel değerler son derece önemlidir. Mübadil toplumsal hafızasında mübadeleyi hatırlamaya, unutturmamaya yönelik tüm bu pratikler elbette çok değerlidir, ancak hem Türkiye’ye gelen Türkler, hem de Yunanistan’a gönderilen Rumlar için toplumsal belleğin fotoğrafını tamamlayan simgesel pratik ise rebetiko olmuştur. Bu nedenle burada detaylı olarak incelenecek olan bedensel pratik rebetikodur.


























172 Mübadillerin yaşadıkları sıkıntılarla ilgili detaylı bilgi için bkz: İskender Özsoy, Mübadelenin

Öksüz Çocukları, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2007.



102
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:21

D. “Rebetiko: İki Şehrin Müziği”173


Rebetlerin müziği “rebetiko”nun etimolojik kökenine baktığımızda

birbirinden farklı yaklaşımlar görüyoruz. Bazı rebetologlar rebetikonun kökeninin “rebet” sözcüğü olduğunu, bunun da “rağbet etmek” anlamına geldiğini söylemektedirler.174 Bu anlamıyla, rağbet edilen yani herkes tarafından
beğenilebilecek anlamına gelen bir müzik türünden bahsedilmiş oluyor. Bir başka yaklaşıma göre rebetiko, Yunanca “yeniden savaş açmak” anlamına gelen Latince kökenli “rebelevo” fiilinden türemiştir. Zaman içerisinde anlam kaymasına uğrayarak “ayaklanmak” anlamında kullanılmaya başlayan kavram aynı zamanda “tembellik yapmak, miskinlik” anlamında da kullanılmıştır.175 Buna yakın bir diğer tanım ise, rebetikonun Sırpça “isyan” anlamına gelen “rebenok” kelimesinden geldiği yönündedir. Türkler ise, tarihte düzensiz birlikler için “otoriteye uymayan” anlamında “rebet asker” tanımını kullanmışlar. Ancak kesin olan bir şey var ki, o da rebetikonun rebetlerin müziği olduğudur.176


Alt kültür ve aşağı sınıfların müziği rebetiko, 1850–1922 yılları arasında Yunanistan’a gerçekleşen göçler sonucu oluşan diaspora kültürünün bir yansıması olarak doğmuştur. Yeni göçmenler için yeterli konut, iş, sağlık ve eğitim imkânı olmadığı için Yunanistan toplumsal ve iktisadi yapısı hızlı bir çöküşe geçmiştir. Artan işsizlik ve hiyerarşik sınıf yapısı aynı köklerden geldikleri varsayılan




173 Rebetiko müziğinin Ege’nin iki yakasında nasıl ortaya çıktığını, Yunan ve Türk müziklerinin

birbirini nasıl etkilediğini, mübadelenin rebetikoyu nasıl etkilediğini anlatan Türkiye ve
Yunanistan’da çekilen “Rebetiko: İki Şehrin Müziği” belgeseli, Nefin Dinç, 2005.
174 Elias Petropulos, “Rebetoloji”,
http://www.muammerketencoglu.com/roport ... kilari.pdf, 19.08.2008.

175 http://tr.wikipedia.org/wiki/Rebetika, 19.08.2008.
176
Elias


Petropulos,


“Rebetoloji”,

http://www.muammerketencoglu.com/roport ... kilari.pdf, 19.08.2008.



103
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: ŞİDDET VE TOPLUMSAL HAFIZA Lâle ÇEVİKER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 05 Ara 2019, 23:22

mültecilere yönelik bir ırkçılığın filizlenmesine neden olmuştur. Geleneksel yapıdaki bu hızlı çözülmeye önlem olarak göçmenler için toplumsal mekânlar ve yaşam alanları organize edilmiştir. Selanik, Atina ve Pire gibi büyük kentlerin yakın çevresinde bir getto kültürü gelişmeye başlamıştır. Bu kültür içinde ortaya çıkan rebetiko, ilk döneminde alt sınıftan rebetlerin kendisini ifade etme yolu olmaya devam etmiştir.


Rebetiko, hapishanelerde ve esrar tekkelerinde doğmuştur.177 İlk rebetler şarkılarını buralarda kısık sesle, buzuki ya da hapishanede yapılması kolay olan ve boyutu buzukiye göre daha küçük olduğu için polisten saklaması kolay olan bağlama eşliğinde, nakaratsız basit melodilerle söylemişlerdir. Gettolarda büyüyen alt kültürün insanları geceleri esrar tekkelerinde bir araya gelir, rebetikonun ilk dönemine denk gelen aşk şarkılarını ot çekerken söylerlerdi.178


1922 Küçük Asya Felaketi sonrası yaklaşık bir buçuk milyon Anadolu Rumu, beraberlerinde getirdikleri klarnetli, kemanlı müzik kültürleriyle ve acılarıyla gerek ülkenin toplumsal ve kültürel yapısında gerek rebetikoda önemli bir değişime yol açmışlardır.179 “Kafe Aman”ların açılmasıyla hapishane ve tekkelerden kurtulan rebetiko, daha geniş toplumsal çevrelerin duygularını dile getirmeye başlamıştır. Rebetikonun gelişmesinde oldukça etkili olan Kafe Aman kültürü rebetikoda İzmir ekolü olarak adlandırılmaktadır. Türk usulü “amane” adı verilen hüzünlü ağıtların söylendiği, çiftetelli oynanarak eşlik edilen İzmir ekolü dışında bir de Atina limanı


177 Nefin Dinç, “Rebetiko: İki Şehrin Müziği”, 2005.
178 Elias Petropulos, “Rebetoloji”,
http://www.muammerketencoglu.com/roport ... kilari.pdf, 19.08.2008.
179 Kostas Ferris, Rebetiko İki Gözüm Marika’m, Çev. Fulya Koçak, İstanbul, Literatür Yayıncılık, 2005, s. 8.



104
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 9 misafir