TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:23

Hükümet 30 Nisan 1924 tarihli genelgesi ile şehir ve kasabalarda yerleştirilen esnaf ve sanatkârların mesleklerini icra edebilmeleri için herhangi bir kira alınmaksızın geçici olarak dükkân, fırın veya imalâthane gibi yerler verilmesini kararlaştırdı. Ayrıca, yardıma muhtaç olanların araç ve gereci de temin edilecekti. Sanatkâr mübadil ve göçmenler, daha iyi geçim şartlarını temin etmeleri amacıyla şehir ve kasabalara yerleştirilmişlerdir. Üretici hâle gelebilmeleri için 1923-1933 tarihleri arasında 7.886 sanatkâra döner sermayeden hane başına 1.932 lira olmak üzere toplam 15.238 lira verilmiştir93.

I- İŞSİZLİK PROBLEMLERİ

Ahenk gazetesinin 19 Haziran 1924 tarihinde çıkan baskısında Mehmet Şevki, mübadillerin İzmir’de çektikleri iş sıkıntısından bahsetmektedir. Yazısında İzmir’e tütün işçisi olarak yerleştirilen mübadillerin durumu ile ilgili bilgi vermektedir.
Tütün işinin iki kısımdan ibaret olduğu belirtilmiştir. İlki; tütün toplama, kırma, dizme işleri. Diğeri ise bu işçilerin hazırladığı tütünleri doğrudan doğruya fabrikaya götürülecek hale getirme işleridir94.
İskan edilen kişiler birinci kısımdan olan işçilerdi. Ancak İzmir’de tütün ekilip, toplanıp, kırılıp, dizilemiyordu. Bütün bunlar birer tarla işi idi. İzmir şehrinde ve civarında tütün ziraat edilemiyordu. Durum böyle olunca gelen mübadillere göre İzmir’de iş yoktu. Zaten şehirde ikinci kısım işi yapan tütün işçilerinin sayısı yüksek bir rakama geliyordu. Şehrin yerli halkını oluşturan bu kişiler zaman zaman işsiz kaldıkları için farklı mesleklerle iştigal etmek zorunda kalıyorlardı. Bu meslekleri de yapabilmek için gezip, geçici işler bulabiliyorlardı. Zaten yüksek olan bu sayıya mübadillerin de ilave olmasıyla olumsuz sonuçlar doğabiliyordu. Doğan işsizlik sorunu herkesin





93 Cevat Geray, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin İskanı (1923-1961), Ankara 1962,
s.67.
94 Ahenk, 19 Haziran 1924.

84
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:25

dikkatini çekecek bir şiddetteydi. Hükümet ve vilayet makamları bu buhranlarla meşgul olmaktaydılar. Yapılan iktisat kongresinde de bu babda fikir alış verişleri yapılmıştı95.
İş sıkıntısı hat safhadayken önemli olan bu konu için nelerin yapılabileceği idi. Yapılacak ise daha çok ikinci kısma dahil olan insanlar için başka bir mıntıka imkanı aramaktı. Bu sağlanırsa hem bu işçilerin hem de memleketin geleceği açısından daha kabul edilebilir ve daha faydalı olacaktı96.
İzmir’de iskan edilen mübadiller, ya tütün amelesi yada tütünleri fabrikaya götürecek hale getiren tütün ameleleriydi. Ziraat işçisi olmayan bu kişilerin İzmir’de ve civarında tütün ziraati yapmaları mümkün değildi. Böylelikle kişiler işsiz kalıyordu. İşsiz kaldıkları sürece de şehre faydalı olamıyorlardı. Her iki surette İzmir’de tütün işçisi namıyla kimsenin iskanı faydalı bir iş olmuyordu. İzmir’de yapı usta ve işçilerine ihtiyaç vardı. Şehrinde hem bu işçilere hem de zanaatlara gereksinim vardı. Özellikle ticaret aleminde çalışacak mevkii tutabilecek insanlara ihtiyaç vardı. Mantıken ihtiyaç olunan bu insanlar mümkün olduğu kadar şehirde iskan edilmeliydi. Ziraat amelesi olan mübadilleri şehirde tutmak hem onlara hem de memlekete zarar vermek demekti.
Mübadele ile gelen kişilerin geldikleri andan itibaren hemen bir iş tutabilmekleri mümkün değildi. Çiftçi bir aileyi düşündüğümüzde tarlasını ekip hemen mahsul alabilmesi olası değildi. Ancak zeytincilik ve bağcılık ile meşgul olan insanlar biraz daha şanslıydılar. Bunun dışındaki alanlarda çalışan insanların ilk etapta bir süre işsizlik çektikleri görülmektedir.
Tarım sektöründe çalışan mübadiller de işsizlik çekmişlerdi. Kendilerine verilen toprağın küçüklüğü yada aldığı ürünün verimsizliği bu duruma sebepti. Ayrıca kendilerine verilen toprakların alanı nedeniyle komşuları arasında sınır problemi
yaşamalarıydı. Yaşanan huzursuzluklar ve ekonomik tatminsizlikler işi bırakmaya kadar varan sonuçlara sebebiyet vermiştir. Göçmene tarım alanı olarak verilen arazinin bataklık alanı çıkması, yerleştirilen yerde su yetersizliği, yerli halkla beraber kullanılan ortak alanlarda çıkan anlaşmazlıklar, sosyal tesislerin veya kamu alanlarının yetersizliği, iklim uyumsuzlukları dahi yer değiştirmelere yol açmakla kalmayıp insanların da bir süre işsiz kalmasını sağlamıştır.
Mübadele sonucunda tarım sektöründe yaşanan ekonomik boşluk gelen kitle ile

doldurulmuştu. Ancak tarım dışı sektörde aynı durumdan bahsedemeyiz. Çünkü; giden


95 Ahenk, 19 Haziran 1924.
96 A.g.e.

85
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:26

kitle esnaf, tüccar, usta gibi kesimi oluştururken gelen kitle ise tarım işçisini oluşturmaktaydı. Şehirlerin de bu insanlara ihtiyacı vardı. Yerli halkın bu konuda bazı girişimleri olmuştur. Giden ustaların yerini tutacak insan olmayınca kendi kendilerine bu lüzumlu işleri yapma yoluna veya farklı yöntemler kullanmaya başlamışlardı. Aldıkları cesaret ile farklı iş kollarına yönelmişlerdi. Bununla beraber Rumların bıraktığı boşluğu ve meslek kollarını diğer etnik kesimlerin doldurmaya çalıştığını görmekteyiz.
Muhacirler, geldikleri yerdeki sıkıntılardan istemeseler de etkilenmekteydiler. Özellikle kentlerde baş gösteren işsizlik sorunundan muhacirlerde nasibini almıştır. Pahalılık ve işsizlik sonucunda insanların alım gücünün azalması neticesinde esnaf, satış konusunda darboğaza girmişti. Esnaf, sıkıntılar çekse dahi geçen yıllar ve sosyal çevreye sağlanan uyum ile bir şekilde işini yoluna koyarak bir düzeni tutturmuştur. Yerleştirildiği yerde sosyal uyumu sağlayamayan ve iş kolunu yapamayan kişiler şanslarını farklı yerlerde veya farklı iş kollarında deneyerek bir standarda gelmeye çalışmışlardı.
Meslek konusunda Türkiye’den giden tüccar ve esnaf Rumların yerini muhacirler dolduramamış olsa da zamanla şehirlerin gelişimi ve meslek kurslarının sayesinde ilerlemeler kat edilmiştir. Şehirlerde yaşanan iş sıkıntısı zaman zaman suç oranlarını, hırsızlık oranlarının artmasına sebebiyet vermişti. Bu dönemin bir gerçeği idi. Fakat şehirleşmenin hızlanması sonucunda bu durum da kaçınılmazdı.
Bazı muhacirler hayatlarını idame ettirecek işi bulamayınca ailesini, evini bir süreliğine terk edip farklı yerlerde iş arama yoluna gitmişlerdi. Mevsimlik ve geçici bulunan işler sonucunda hayatlarını idame ettirenler de olmuştur. Yaşanan bu sarsıntıların ardından kişilerin sanayi ve ticarette kendilerini göstermeye başlaması, hükümetin verdiği teşvik ile sağlanmıştı. Bu teşvik ile cesaret alan Türk halkı, milli ekonominin gelişmesinde rol oynamıştır.


86
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:27

İ- GÖÇMENLERİN YEMEK KÜLTÜRÜ




Bir toplumun kültürel özelliklerinin bir parçası da kendine has olan mutfağı, yemek kültürüdür. Göçmenler beslenmelerine çok önem verirlerdi. Bununla beraber mutfağın anlamı sadece yemek yapılan yer değildi. Gıda maddelerinin depolandığı ve yemeklerin pişirildiği geniş, ferah mekanlardı. Bu geniş mekanlar tamamen kendilerine has kültürlerinin bir mozaiği idi. Mutfağın şekilsel özellikleri ve görüntülerine bakarak ait olunan kültürün ipuçları elde edilebilirdi.
Göçmenler, sağlıklı ve uzun bir yaşam için özellikle ot ve zeytinyağını tercih ederlerdi. Bu gün Akdeniz yemek kültürü dediğimiz tarzda bir beslenme türüne sahip olan göçmenler, hem Türk mutfağının Ege usulünü hem de Yunan mutfağının unsurlarını bünyesinde taşımaktaydı. Tabi mevcut karışımın bir sentezi olarak doğal ve sağlıklı beslenme ortaya çıkmaktaydı.
Selanik ve Girit mutfağının ortak özelliği zeytinyağı ve otların karışımıyla hazırlanan yemeklerdi. Bununla beraber Selanik mutfağı, eti de yemeklerinde sebzelerle bütünleştirerek kullanmıştır. Otlarla yapılan yemeklerin dışında salatalar da yapılmıştır. Zeytinyağlı ıspanak, uskurlaça, alaybeyi pilavı, farfur pilavı en önemli
yemeklerindendir. Giritliler, mevsiminde toplanan taze otların ve zeytinyağlıların sayesinde uzun ve sağlıklı yaşama sahip olmuşlardır. Pilavı dahi zeytinyağı ile yapmışlardır. Bunu gelinen yerdeki sahip olunan zenginliklere de bağlayabiliriz. Girit’te var olan verimli tarlalardaki otların çeşitliliği, sahip olunan zeytin ağaçları böyle bir yemek kültürünün oluşmasında etkili olmuştur. Ayrıca bölgenin coğrafi konumu sonucunda denizin vazgeçilmez zenginliklerine sahip olan insanlar balığa da çok önem vermekteydiler. Yeşilin ve mavinin zenginliği insanlara bereketi ve sağlığı bahşetmiştir. Farklı ve özel bir yaşam, beslenme kültürünü doğurmuştur. İnsanlar ot satarak hem bir geçim kaynağı oluşturmuşlar hem de bunları mutfaklarında kullanarak bir yemek kültürünün, türünün oluşmasında katkıda bulunmuşlardır.
Giritlilerin yedikleri otlar; radika, turp otu, şevketi bostan, arapsaçı, sarmaşık, labada, hardal, ebegümeci, istifno, gelincik, çipohonta ve sirken otudur. Otlar zeytinyağı ile pişirildikten sonra üzerine yapılan limon ilavesi ile mükemmel bir lezzete ulaşmaktadır. Pişirilmeden kullanılan otlar salatalara eklenerek sofralarda

87
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:28

bulundurulmuşlardır. Göçmenlerin sofralarında zeytin yağının ve zeytinin de yadsınamaz bir yeri vardır. Etli yemekler, pilavlar, dolmalar, otlar, sebzeler hep zeytinyağı ile yapılırdı. Baharatlar ile zeytinin ve zeytinyağının karışımı kahvaltıların da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Zeytinyağına olan düşkünlük sonucu zeytinyağlı domatesli bamya, zeytinyağlı börülce, ayşekadın fasulye, kereviz, enginar pişirildi. Giritlilere özgü kuzu eti, enginar ve zeytinyağından yapılan kebap pişirilirdi. Kabakta çok kullanılan bir sebze idi. Kabak ile yapılan börekler, salatalar ve kabak, peynir karışımından hazırlanan yemekler Girit mutfağının renklerinden biriydi97.
Yeşilliğin egemen olduğu beslenme alışkanlığına bir zincir olarak eti de ekleyebiliriz. Baskın olan yeşilliğe dayalı yemek kültürünü tamamlayan ise et ve et yemekleriydi. Genellikle beyaz et olarak tavuk eti ve balık yaygın kullanılırdı. Balıkçılığı yaygın olarak yapan göçmenlerin balığı sofralarına sokmamaları mümkün değildi. Balık çorbaları, salamura yapılan balıklar çeşitli yemekleriydi. Kırmızı et olarak genellikle keçi eti ve kuzu eti kullanılırdı.
Göçmenler çeşitli ekmekler yaparlardı. Buğday unundan yaptıkları beyaz ekmekler, peksimetler, arpa unundan yaptığı ekmekler ve tandır ekmekleri bunlardan birkaçı idi. Mübadele sonrası yerli halk da, göçmenlerin ekmek çeşitlerini görüp benimsemiş ve kendi sofralarına taşımışlardı.
Mübadele ile beraber ilk etapta yerli halk, gelen muhacirlerin yemek alışkanlıklarını gözlemleyip farklı bulmuşlardı. Ancak; zamanla yerleşen bu kişilerin yerleşen kültürlerini yeteri kadar tanıdıktan sonra kendileri de istifade etmişlerdir. Anadolu mutfağı göçmenlerin kullandıkları otları artık mutfağına sokmuşlardı. Aynı zamanda göçmenler de yerli halkın yemek kültüründen faydalanmışlardır.
Göçmenlerin kendilerine özgü bir sofra adabı vardı. Sofra düzenine önem verilirdi. İtinayla hazırlanan sofrada aile büyüğünün sofraya oturmasından ve müsaadesini vermesinden sonra yemek yenmeye başlanırdı. Sıcak aile ortamı içinde hep beraber yemek yenir, hep beraber kalkılır, evin kızları veya hanımı sofranın kurulmasında ve toplanmasında yardımcı olurdu. İnancın ve geleneğin etkisi dolayısıyla israftan kaçınılırdı. Misafir geldiğinde evin yemek çeşitliliği sunulur, misafir memnun




97 Eren Akçiçek, Girit Türklerinin Mutfağı, Ot ve Zeytinyağı Yemek Kitabı, Kitapevi yayını, İstanbul 2002, s.1-7; yine konu ile ilgili bilgi için bkz: Müşerref Kayademir, Yanya- İoannina Yemek ve Mezeleri, Lozan Mübadilleri Derneği- Etigon yayınları, İstanbul, 2003.

88
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:29

edilirdi. Görünen bu manzara gelenlerin sofra adabının yerli halktan farklı olmadığını

ve uyum probleminin yaşanmadığını göstermiştir.

Geldikleri yerde büyük mutfakta vakit geçiren hanımlar, mübadele sonrasında küçük mutfaklarda zorluk çekmişlerdir. Çünkü; daha önceki evlerinde büyük mutfaklarında sadece yemek pişmezdi. Bir nevi yaşam da mutfakta geçerdi. Yiyeceklerin depolanması, kışa hazırlık için yapılan kurutma, salamura işlerinin hazırlanarak vakit geçirildiği yerdi. Yine mutfak içinde var olan bir çeşit fırında pişirilerek hazırlanan türlü tatlıların sunulması büyük bir özenle yapılırdı. Şerbet ve tatlılar özel kaplarda misafirlere güzel bir düzende sunulurdu.
Mübadele sonrasında yeme-içme alışkanlıkları anlamında yerli halk ile

muhacirler arasında olumlu etkileşimler ve alışverişler doğmuştur.






J- MÜBADELE SÜRESİNCE SAĞLIKLA İLGİLİ YAŞANAN SIKINTILAR



Göçmenlerin sağlıkla ilgili bir çok problemleri daha Yunanistan’da iken, mübadele işlemleri başlatılmadan önce doğmuştu. İskelelere gidinceye kadar bir çok kişi; yaşlı, bebek ve çocuklar kara yolculuğunun çetin şartları veya kendilerine yapılan saldırılar sonucu ölmüşlerdi. Bir kısmı da bu çetin şartlarda iskelelere gelinceye kadar mevcut sağlıklarını kaybetmeye başlamışlardı.
Ölüme mahkum bir vaziyette memleketinden çıkartılan bu kişilerin Türkiye’ye doğru yaptıkları gemi seyahatinde de sıkıntıları devam etmişti. Uzun ve sağlıksızca süren bu seyahat esnasında gerek gemideki insan sayısının fazlalığı, gerek seyir süresince temizlikte ve içmede kullanılacak tatlı su yetersizliği bunlara sebep olmuştur. Ayrıca gemi seyahatine dayanamayan yaşlılar ve çocuklar da yaşamları yitirmişlerdir.
Seyr-ü Sefain İdaresi’nden kiralanan vapurlarla nakledilen Türk göçmenlerinin iaşe ve sağlık problemleriyle Kızılay ilgilenmiştir. Her vapura bir Kızılay doktoru ve yeteri kadar iaşe temin edilmiştir. Göçmenleri taşıyan vapurlarda bulunan Kızılay temsilcisi doktorlar, bulundukları vapurlardaki göçmenlerle ilgili her türlü vukuatı Kızılay’a bildirmişlerdir. Kızılay doktorlarının düzenledikleri raporlarda vapurun adı,

89
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:30

Yunanistan’dan hareket tarihi, vapurlardaki göçmenlerde hastalık olup olmadığı, Anadolu’da nereye çıkarılacağı, vapurda kaç göçmen bulunduğu, ölüm ve doğum olayları ve diğer olaylarla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Selanik, Kavala, Preveze ve Katrin Limanları’ndan bindirilen göçmenlerinde sıtma, ishal, malarya, dizanteri, çiçek, kolera, tifo, lekeli humma ve kızamık gibi hastalıklar tespit edilmiştir. Selanik Limanı’ndan hareket eden vapurlarda 268 ölüm, 106 doğum olayı olmuştur. Kavala’dan hareket eden vapurlarda 18 ölüm, 22 doğum, Preveze’den hareket eden vapurda 1 doğum ve Katrin Limanı’ndan hareket eden vapurlarda ise 1 doğum, 4 ölüm olayı görülmüştür98.
Gemilerde, göçmenlerin sağlık problemleri için görevlendirilen bazı doktor ve hemşirelerin de görevini tam anlamıyla ifa edemedikleri görülmüştür. Bu durum da bir çok insan mağduriyet yaşamıştır. Ancak Kızılay’ın, mübadele süresince sağlık hizmetlerinde imkanlarını kullandığını görmekteyiz. Yine Kızılay, Mübadele, İmar ve İskan Vekaleti ile bir sözleşme yapmıştır. Nisan 1924 de yapılan sözleşme gereği Anadolu ve Yunanistan’da hastaneler kurulmuştur. Bu hastaneler: İstanbul’da 20 yataklı hastane, İzmit’te 20 yataklı hastane, Tekirdağ’da 25 yataklı hastane, Kalıkratya’da 15 yataklı hastane, Çatalca’da 10 yataklı dispanser, Samsun’da 30 yataklı hastane, Ulukışla’da 30 yataklı hastane, Niğde’de 20 yataklı hastane, Mersin’de 50 yataklı hastane, Selanik’te 50 yataklı hastane, Kavala’da 20 yataklı hastane. Ayrıca, Anadolu’daki devlet hastaneleri ve Kızılay’ın hastaneleri göçmenler için yetersiz kalması üzerine askeri hastanelerden de faydalanılmaya çalışılmıştır. Mübadele Vekâleti, Müdafaa-ı Milliye Vekâleti ile yaptığı anlaşmadan sonra askeri hastaneler % 5 nispetinde göçmen kabul etmiştir99.
Sevkıyat ve muhaceret esnasında özellikle zayıf vücutlular seyahatin tesiri altında zayiat vermişlerdi. Seyahat boyunca göçmenlerin yetersiz beslenmeleri yine rahatsızlıkların temelini oluşturmuştur. Kayalar mıntıkasından Kozan’a gelen mübadil halkın toplamı 60.000 i bulmaktaydı. Bu kişiler daha mübadele muamelesi yapılmadan kötü durumdaydılar. Ot ve etraftan temin ettiği yiyecek maddeleriyle besleniyorlardı. Bu insanları kurtarmak için henüz nakilleri yapılmadan önce 30.000 lira para yardımı




98 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Çanlı, “Yunanistan’daki Türklerin Anadolu’ya Nakledilmesi”, Tarih
ve Toplum, Ekim 1994, s. 130, ss.51-60.
99 Bkz. a.g.e.

90
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:32

yapılmış ve sağlık heyeti gönderilmişti100. Bu duruma rağmen 60.000 küsur kişi ki bu mübadeleye tabi olanların yedide birini teşkil eder, ölüme mahkum bir vaziyette memleketlerinden çıkartılmışlardır. Selanik’in kuzeyinde ve yangın yerlerinden gelenlerin durumu da vahimdi.
Muş vilayetine gönderilen mübadillerin sağlıkları yolculuk süresince

bozulmuştur. Daha önceden Rusların yapmış olduğu yollar, köprüler yıkılmıştı. Gidebilecekleri vesait de olmadığından göçmenler harap olmuşlardı. Muş ovasında üç milyon dönümlük arazi ziraate müsaitti. Fakat; bakımsızlıktan ve araç yetersizliğinden başka bölgede malarya, göz ağrıları, çiçek, kızamık gibi bir çok dert vardı101.
Malarya olan yerlere muhacir iskan edilmemesi gerekiyordu. Ancak bütün malarya mıntıkalarına muhacirler koyulmuştu. Dönemde memleketin her yerinde sıtma vardı. Nerde ev var; nerede insan varsa orada sıtmada vardı. Özellikle kış ayında gelen muhacirlerin soğuk havayla teması bu tür hastalıklara zemin hazırlamıştır. Göçmenler iskelelere ilk ayak bastıklarında sağlık kontrolleri yapılmıştı. Ancak iskan edilinceye kadar geçen süre içerisinde gıda yetersizliği ve açık havada sürdürülen yaşam onları bitap hale getirmişti.
Göçmenler yerleştirildikleri yerlerde var olan sağlık problemlerinden etkilenmişlerdi. Ülkenin hemen hemen her yerinde görülen sıtma, göçmenleri de tesiri altına almıştı. Ülkede bataklıkların varlığı, nehirlerin taşması sonucunda sivri sinekler insanlar arasında sıtmayı yaymıştır. Çocuk ölümlerinin büyük bir miktarı sıtmaya bağlı idi.
Hastalığın önüne geçmek için, Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti 800 kilo kadar kinin almış, doktorlar görevlendirmişti. Ancak; sıtma ile savaşıma ancak 1924 yılı sonunda başlanabildi. Bu süreç içinde çok sayıda göçmen sıtma yüzünden perişan olmuştu102.




100 TBMM Zabıt Ceridesi, Devre: II, İçtima: II, C. X, Ankara, 1975, s.64.
101 A.g.e, Devre: II, İçtima: I, C.III, 1975, s.185.
102 Kemal Arı, Büyük Mübadele (1923-1925), İstanbul, 2003, s.150.

91
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:34

K- KENTLİLİK KAVRAMI İÇERİSİNDE MÜBADİLLER VE GÜNDELİK YAŞANTILARI

Kent yaşamı içerisinde kişilerin sosyal ve ticari alışverişleri, alışveriş şekilleri, kendilerine has bir kent kültürünün doğmasına sebep olur. Şehirleşme hızı ile kentli kesimin artış hızı doğru bir orantıda seyir etmektedir. Şehirleşmenin olabilmesi için de kentin siyasi, ekonomik ve ticari yapısının gelişmeye yönelik olması gerekmektedir. Ancak; Cumhuriyet döneminde metropol diyebileceğimiz bir kent yapısı yoktur. Bunu ancak nüfusu 50.000 den fazla olan veya 100.000 den yukarı olan kentler şeklinde ayırabiliriz.
Türkiye’de, İkinci Dünya Savaşı’na kadar bariz bir şehirleşme hareketi ve bunun doğurduğu şehirde kamu hizmetlerinin temininde güçlüklerle karşılaşılmamıştır. Su elektrik, havagazı, şehir içi ulaştırma ve kanalizasyon gibi kamu hizmetlerinin temini batılı ölçülere göre çok yüksek seviyede değildi. İkinci Dünya Savaşı’na kadar, Ankara hariç, kendi belediyesinin halledemeyeceği ve hükümetin, parlamentonun acil yardım ve müdahalesini gerektirecek kadar ciddi bir mesken, gecekondu, ekmek, su, yakıt, elektrik, okul, trafik ... gibi meselelerle karşılaşılmamıştır. Türkiye’nin sanayileşmesi yirminci asırda başlamıştır ve bu Avrupa’ya göre gecikmeli bir süredir103. Az sanayileşmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye’nin de kentlerinde orta şehirli bir kesim vardı. Cumhuriyet döneminde kentli kesimi oluşturan grup daha çok tüccar, esnaf, memur... gibi kesimlerdi. Şehirleşme hızının düşüklüğü neticesiyle kent içinde birbirinden çok farklılaşmış, uzmanlaşmış üretim biçimleri ve iş kolları yoktu.
Şehirlerin imarı da şehirleşmenin hangi boyutta olduğunu gösterir bir ip ucudur. Fakat, hazırlanan imar planları küçük şehirler ve büyük şehirler için aynı idi. Eksiklik de bundan kaynaklıydı. Planların da uygulanması sadece gerekli formalitenin yerine getirilmesi olarak görülmekteydi.
Çıkarılan kanunların hiç birinde memleket ölçüsündeki imar, yerleşme,

sanayinin kuruluş yeri, nüfusun dağılışı ile ilgili prensipler yer almamaktaydı.




103 Fehmi Yavuz, “Şehirlerimizin Büyümesi ve Bölge plancılığı”, İkinci İskan ve Şehircilik Haftası

Konferansları(5-7 Haziran 1957), Siyasal Bilgiler Fakültesi yay., Ankara, 1958, s.49-69.

92
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:34

Türkiye’de modern metotlara göre yapılan nüfus sayımları ile 1927 yılından itibaren köylü nüfusun nispi olarak gerilediği ve şehirli nüfusun yükseldiği görülmüştür104.
Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde alt yapı ve hizmetlerin göreceli olarak gelişmiş olmasıyla beraber aynı dönemde kentlerde Batı’da oluşan şehirli yaşam temposu, sosyal ve kültürel unsurlarıyla yakın bir biçimde mevcuttu. Nüfus mübadelesi ile bu tempoya yeni bir kentli kesimin girdiğini görmekteyiz. Ancak yapılan nüfus mübadelesi ile gelen halkın % 80 ini kırsal kökenli göçmen oluşturmaktaydı. Kırsalı oluşturan bu rakamın da kentlerin yapısında ve kentleşme süreçleri içerisinde olumlu yada olumsuz rolleri olmuştur.
Kırsalın kendine özgü bir izole yapısı vardı. Kırsal kökenli göçmenler, Yunanistan’da yada Girit’te kendilerine özgü üretim biçimleri ve geleneksel yapıları içerisinde varlıklarını sürdürürken, göç etmek durumunda kalmışlardı. Bin bir türlü kaygı ve zorluklar neticesinde vatana ayak basan bu kişileri bir çok problem beklemekteydi. Hem kırsal kökenli mübadil hem de kent kökenli mübadiller için aynı durum söz konusuydu. Fakat, fark yeni gelinen yerdeki yaşamda kendini göstermişti. Özellikle kırsal kesimden gelen bir mübadil ailenin kente yerleştirilmesi kötü sonuçlar doğurmuştur. Olumsuzluklar kendisini sosyal hayatta olduğu ölçüde maddi anlamda da göstermiştir. Kendine yeterli, küçük, kapalı bir toplumdan gelen; inanış ve değerleriyle kendini köye yada kasabaya mensup hisseden kişiler kente geldiklerinde adaptasyonda zorluklar yaşamışlardı. Kentte yaşam, uzmanlaşmayı ve deneyimi gerektirmekteydi.
Köylünün meşgul olduğu iş toprakla, hayvanlarla ilgiliydi. Tarım ve hayvancılıktan başka bir iş bilmeyen bu kişilerin, uzmanlaşma gerektiren ve farklı iş kollarını bünyesinde bulunduran kentte yaşamlarını sürdürmeleri zordu. Kentin mesleki yapısına uyum sağlayabilecekleri bilgi ve beceriye sahip olmaları zaman ve emek gerektirmekteydi. Bu nedenle bu dönem sancılı bir dönem olmuştu. İlk etapta maddi sıkıntılar ve bununla beraber sosyal çevreye uyum sağlamada problemler yaşanmıştır. Bu süreç içerisinde kente tutunabilen kişiler eski hayatlarından farklı bir yaşam temposunda kendilerini bulmuşlar ve adapte olabilenler kente tutunabilmişlerdir. Ancak kente tutunamayan kesim ise tekrar yeni bir göç hareketliliği yaratarak şansını farklı kent veya köylerde arama yoluna gitmiştir.




104 A.g.e., s. 49.

93
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 27 misafir