TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:35


Mahmut Celal Bayar, Rumeli’de mübadeleye tabi olan kişilerin memlekete geldikleri zaman, sanatlarına ve iklimlerine göre kendilerine yer tayin edildiğini söylemekteydi. Tütüncü olanların tütün mıntıkasına, zeytinci olanların zeytin mıntıkasına, bağcı olanların bağcı mıntıkasına yerleştirildiğini belirtmişti105. Ancak; bu konuda başarı tam anlamıyla sağlanamamıştır. Kimi köy kökenli mübadiller kente iskan edilmişlerdir. Kimisi de yerleştirildiği yeri beğenmeyip farklı bir yere yada çektiği iş sıkıntısı neticesinde kente göç etmişlerdir. Bu tür yer değişimlerini hem kentli hem de kırsal kökenli mübadiller yapmışlardır. Daha önce yaşadıkları yerde yaptıkları işi, aynı kalite veya büyüklükteki dükkanı bulamayan, yada kendi işletmesinde istediği kârı yakalayamayan kentli mübadil de farklı kentlere göç etmek durumunda kalmış, farklı tercihlere yönlenmişlerdi.
Selanik, Kavala, Siroz, Drama, Yanya, Hanya, Kandiye, Resmo, Midilli ve Limni’den gelecek olan göçmenlerin bir kısmı tüccar olduğu için İstanbul, İzmir ve Bursa’ya yerleştirilerek azınlıklardan boşalan ticaret açığı kapatılmış olacaktı. Dönemin Hükümeti, Yunanistan’dan gelecek olan ve özellikle tarımla uğraşan göçmenlerin adedini, mesleklerini ve bulundukları yerlerin iklim şartlarını tespit ettirmiştir. Daha sonra ise 17 Temmuz 1923’te Ahali Mübadelesi Talimatına ek olarak iskan cetveli şeklinde yayınlamıştır. Her ne kadar bu iskan cetveli Ahali Mübadelesi Talimatıyla birlikte (17 Temmuz 1923) yayınlanmış ise buna itirazlar olmuştur. Bu itirazlardan biri “İskân Teavün Cemiyeti” tarafından yapılmıştır. Cemiyet, Rumeli ve adalardan gelecek olan Türk göçmenlerini ikiye ayırmaktadır. Bunlardan ilkini; şehirli ve kasabalılar. Bu sınıf eşraf, tüccar, esnaf ve işçilerden oluşmaktaydı. İkincisini ise; köylüler ve çiftçiler, ziraatçi ve hayvancılıkla uğraşanlar oluşturmaktaydı. Gelecek olan göçmenlerden duvarcı, marangoz ve taşçılar, Anadolu’da kurtarılmış bölgelerde yerleştirilirlerse inşaatlarda çalışırlar ve geçimlerini sağlayabilirlerdi. Şehirlerdeki dükkanlar tespit edilerek göçmenlere verilmesi daha uygun olacaktı106.
Ahmet Emin (Yalman), Vatan gazetesinin 21 Temmuz 1923 tarihindeki

yazısında şunları belirtmiştir:



105 Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri, 1920-1953, (Toplayan: Özel Şahingiray), Doğuş Matbaası,

Ankara, 1954, s.148.
106 Ayrıntılı bilgi için bkz. Mehmet Çanlı, “Yunanistan’daki Türklerin Anadolu’ya Nakledilmesi”, Tarih ve Toplum, s. 129 (Eylül 1994), ss.54-62.


94
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:37

“İskân edilecek nüfus hakkında bilhassa memleketin ihtiyaçları nokta-i nazarından şimdiden tetkikata, hiç olmazsa tahminata girişmek, iskân planını ona göre yapmak icap eder. Gelecek nüfus içinde Dramalı, Kavalalı mükemmel tütüncüler var, Samsun havalisi bunlara seve seve kucağını açacaktır. Bağcıları, bahçıvanları, ipekçileri İzmir ve Bursa havalisinde yerleştirmeye müsait vâsi sahalar, metruk kasabalar, köyler mevcuttur. Mühim bir servet merkezi olan Marmara adaları, Marmara sahillerinin mühim bir kısmı ve bu sahillerin gerileri bomboş gibidir. Memleketin en mühim istihsal sahalarından biri zeytinciliktir. Bu sanat adeta Rumların inhisarı altında idi. Zeytin yetiştirilen zengin topraklar, mükemmel yağ fabrikaları, Ayvalık gibi mamur kasabalar nüfusundan adeta âridir. Bu gibi yerlere alelade muhacir iskânı fena neticeler vermiştir. Muhacirler fena halde ziyankârlık etmişler, memleketin en kıymetli bir servet membaı olan zeytin ağaçlarını, koca yağ fıçılarını, fabrika tetimmelerini sadece odun diye yakmışlar. Buralara mesul bir say unsuru diye mutlaka Adalıları iskân etmek, zeytincilikten anlamayan Rumeli muhacirlerine ancak ikinci derecede bir mevki vermek icap eder. Fakat bu sınıf müstahsillerden başka bir çok küçük sanatkârlar, peynirci, yağcı, çoban gibi adamlar gelecektir. Bunlara memleketin her tarafında şiddetle ihtiyaç vardır. Mesul bir iskân heyetinin bu ihtiyacı iptidadan her taraftan tahkik etmesi ve sanatkâr sınıfını ihtiyaç olan yerlere dağıtması icap eder” .
Plan dahilinde yapılamayan iskânlar bu tür olumsuzluklar da doğurabilmiştir. Özellikle kentliler için bu durum daha güçlü hissedebilmişlerdi. Köylere yerleştirilecek kişilerin geldikleri yerlerin araştırması yapılarak, gelecekleri yerde onların mesleki ve iklim şartlarına uygun tespitler bir nebze yapılmıştı. Böyle bir araştırmanın kentliler için de tam anlamıyla yapılabilmesi mümkün değildi. Çeşitli meslek dallarına sahip olan kentli mübadillerin, göç öncesi mesleki başarısını tutturabilmesi için bu tür bir araştırmanın yapılması hem teknik açıdan hem de zamanın kısıtlılığı açısından imkansızdı.
Kentli mübadiller şehirlere geldikleri anda mal dağıtımında sıkıntı yaşıyorlardı. Bir yandan başını sokacak bir yer ararken bir yandan da mesleklerini yapabilecekleri mekanları bulmakta problemler yaşıyorlardı. Elinde parası olan biraz daha şanslıydı. Kentte kendine uygun bir dükkan yada imalathane alabilirdi. Diğer bir çözüm olarak, kendisine uygun görmediği şehirden farklı bir yere göç edebilirdi. Ancak kentli olan ama elinde nakit parası olmayanlar bu konuda daha şansızlardı. Neticede bu kişilerin iş


95
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:38

hayatına atılmaları daha geç olmuştur. Kent içinde bir nevi kaybolan göçmenler, yine birbirlerine verdikleri destek neticesinde ayakta kalabilmişlerdi. Kent içerisinde de yaşanan yoksulluk ve yoksunluk göçmenlerin bir arada yaşamalarına vesile olmuştur. Bir arada yaşamanın getirdiği dayanışmanın sonunda akraba evlilikleri de gündeme gelmişti. Geldikleri yerdeki halk ile sosyal ve ekonomik alışverişlerde bulunmaktan çekinmişlerdir. Yerli halkta bu konuda temkinli davranmıştır.
Kültürel alışverişler sonucunda yerli halk ile gelen muhacirler kaynaşmıştır. Ama bu kaynaşış zaman içerisinde ve ilişkilerin sıklaşması doğrultusunda olmuştur. Muhacirler, geldikleri yerlerde yeni üretim araçları ve meslek özelliklerini yerel halka aktarmışlardır. Yerli halk, mübadillerin sahip olduğu pratik bilgileri onlarla beraber etkileşimde bulunarak öğrenmişlerdir. Kazanılan pratik bilgiler gündelik yaşamın kolaylaşmasında etkili olmuştur.
Göçmenlerin folklorik rengi yerli halktan farklıydı. Giyim kuşam tarzında kadınlar koyu renkli kıyafetleri giyer, baş örtüsü ve çeşitli renklerde çarşaflar giyerlerdi. Erkekler fes takıp, bol pantolon giyerlerdi. Eğlence, yeme- içme kültürleri farklıydı. Yerel halkın ilgisini çeken bu folklorik öğeler, zamanla yerli halk ile kaynaşım sonucunda ortak bir yapıya bürünmüştür. Muhacirlerin ibadet yaşantıları kendilerine has ve özgündü. İbadete önem verilirdi. İbadetin ve inanışın gerekleri tanrı- kul çerçevesi içerisinde yapılırdı. Böyle bir yapı genel olarak muhacirlerde kapalılık unsurunun olmadığını gösterir.
Dil problemi iskân edildikleri andan itibaren yaşadıkları yerlerde hem eğitim alanında; hem de yeni sosyal çevreyle iletişim kurmada problemlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Dil problemini yaşayan kesimler, iskân edildikleri yerlerde diğer göçmenlerle bir arada oturmayı tercih etmişlerdir. Bir arada yaşam da akraba evliliklerinin yapılmasına sebebiyet vererek göçmenlerin kendi aralarında kız alıp vermelerini doğurmuştur. Dil problemleri de ancak; zamanla aşılabilmiştir. Okul döneminde Türkçe’yi iyi bilemeyen çocuklar, yerli akranlarına göre daha çok çaba sarf etmek durumunda kalmışlardır.
Göçmenlerin aile yapısında kadınların da rolü önemliydi. Erkekten sonra ikinci direk kadındı. Ailenin dokusunda kapalı veya gerici bir unsurun bulunmaması ve kadına verilen manevi değer, kadının becerisini öne çıkarmaktadır.




96
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:40

Yöre köylerindeki kadınlar kasabadaki hemcinslerinin kapalı hayatlar yaşadıklarını düşünseler ve gerçekten de bu kadınların kasabanın yerleşim bölgelerinin dışındaki kamusal alanlarla bağlantıları yok gibi görünse de, fiziksel ayrım hatırı sayılır ölçüde bölgesel çeşitlilik gösterir. Bu sav, F. Mansur’un kültürel olarak ayrı iki topluluğun- geleneksel olarak topraktan geçinen “yerli” ve Giritliler, yani 1897’deki Girit Savaşından kaçan yada 1923’ten sonra gelen Türkler- yerleşmiş olduğu Bodrum üzerine yaptığı çalışmada öne sürülmektedir107. Birbirileriyle pek evlenmeyen bu iki topluluk arasındaki farkları çözümlerken Mansur, “yerli” ve Giritli hayatının zıt ekonomik temellerinden söz ediyor. Hayatını topraktan kazanan ve bir defada olmak üzere hasat zamanı gelir elde eden “ yerli” ler, kadın iş gücüne muhtaçtır. Denizci bir halk olan Giritliler ise, hiç bir biçimde kadın iş gücüne dayanmayan daha düzensiz bir gelir elde eder. Ağların onarılması ve süngerlerin temizlenmesi gibi basit işler bile, vakit buldukça evde yapılır. Ayrıca erkekleri denizdeyken, bazen haftalarca hatta aylarca yalnız kalan Giritli kadınlar, acil durumlarda karar almak, bütçeye uygun gördükleri biçimde ayarlamak ve kendi alışverişlerini yapmak zorundadırlar. Bu onlara gündelik hayatta belli ölçüde bağımsızlık sağlarken, dünyaya daha çok açılma ve hareketlilik de getirir. İlginç olan, Giritli kadınların yerli kadınların tarladaki işlerinin son derece zor olduğunu düşünmesi; yerli kadınların da Giritli kadınların güvenceden yoksun oluşlarını dayanılmaz bulmasıdır. Böylece, aynı kasaba sınırları içerisinde de olsa, kültürel farklılıklar, farklı cinsiyet rol kalıplarına neden olur. Mansur, esas olarak kasabanın seçkin kadınlarının, yani kamu görevlilerinin eşleri ve bazı yerli kadınların, boş zamanlarını yapılandıran benzer katılıkta tanımlanmış kabul günlerinden söz eder. Ancak; daha alt sosyo - ekonomik grupların kadınlarının boş zamanları daha gevşek kalıplar içinde değerlendirilir. Giritli kadınlar deniz kıyısında oturup, gelen geçeni izleyebilirken, yerli halkın oturduğu kesimde kadınlar ortalıkta görünmez. Tören günleri, özellikle de dinsel bayramlar, kadınların bir araya gelmeleri için bir başka odak sunar; oysa kırsal kesimde resmi ve dinsel törenler esas olarak erkek alanıyken, kadınlar daha çok batıl inançlarla uğraşır. Kasabada kadınların dinsel törenlere katılımları yalnızca bilgilerini ve görgülerini arttırma imkanı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda





107 F. Mansur, Bodrum: A Town in the Agean’den aktaran: Deniz Kandiyoti, Cariyeler, Bacılar,

Yurttaşlar, Kimlikler ve Toplumsal Dönüşümler, Metis Kadın Araştırmaları, Metis yay., İstanbul, s. 34-35.


97


Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:42


topluca bir araya gelmelerine meşru bir zemin de sağlar108. Aynı köy, kasaba ve kentlerde yaşayan bu topluluklar içerisindeki kültürel farklılıklara, iki farklı kesimin cinsiyet rol farklılıklarına rağmen kadın ön planda olan ve gücüne emeğine ihtiyaç duyulan bireyleri oluşturmuştur.
Kentler, sıkıntıları hem barındıran hem de bünyesinde sindiren mekanlar idi. Kentlerde yaşanan emlak sorunu, işsizlik, sağlık, pahalılık, eğitim ile ilgili sorunlar hem büyük kentlerde hem de küçük kentlerde kendini göstermekteydi. Yine de bir yandan sosyal uyum problemleri, bir yandan da ekonomik problemlerle yoğrulan bu kişiler zaman içerisinde Türkiye’nin gerek ekonomik, gerek kültürel alanlarda kendi öğelerini de aktararak katkıda bulunup ülkenin kalkınmasında rol oynamışlardır.



108 Deniz Kandiyoti, Cariyeler, Bacılar, Yurttaşlar, Kimlikler ve Toplumsal Dönüşümler, Metis

Kadın Araştırmaları, Metis yay., İstanbul, s. 34-35.



98
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:45

SONUÇ


Osmanlı Devleti’nin coğrafyasında birden fazla etnik unsur bulunmaktaydı. Çok uluslu yapı, bir dönemde Devlet-i Aliye’nin çözülüşünün temel nedenini oluşturdu. Yıllarca kardeş yaşayan bu gruplar, dış etkilerin ve dönemin siyasal gelişmelerinin sonucunda Osmanlı’dan kopmaya başlamışlardı. Balkan Savaşları I. Dünya Savaşı ve Türk Kurtuluş Savaşı, çözülüşlerin yaşanmasında birer etkendi. Çok uluslu tablonun bir parçası olan Rumlar da, savaşların sonucunda Anadolu’dan Rumeli’ye doğru göçe koyulmuşlardı. Anadolu’da yaşanan bu tür bir hareketlilik Yunanistan ile Türkiye arasında zorunlu bir göçü gerektiren anlaşmanın imzalanmasında bir vesileyi oluşturmuştu. Hatta temelleri 1877-1878 Osmanlı- Rus Harbine dayanan göç meselesi Londra Konferansı’nda ele alınan bir konuyu oluşturmuştur.

Savaşların doğurduğu güvensiz ortam hem Anadolu’daki Rumların hem de Yunanistan’daki Türklerin hayatlarını allak bullak etmiştir. Herhangi bir siyasal anlaşma imzalanmadan kişilerin başlatmış olduğu göçler; göç eden kişilerin, hem arkalarında bıraktıkları kişilerin hem de geldikleri yerdeki kişilerin şahsiyet ve mülkiyet haklarına zarar vermesini sağlıyordu. İşte bu nedenle iki ülke arasında nüfus mübadelesinin resmileştirilmesi konusu gündeme gelmişti. İki ülkenin de nüfus değişiminden ulusal, maddi-manevi kazanç ve zararları olacaktı. Devletlerarası yapılan müzakereler sonucunda 30 Ocak 1923 tarihinde Türkiye ile Yunanistan arasında mübadeleye ilişkin sözleşme ve protokol imzalanmıştır. Sözleşme gereğince Türk topraklarında yerleşmiş Rum-Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlanarak zorunlu mübadelesine girişilecek; bu kişilerden hiçbiri, Türk Hükümeti’nin izni olmadıkça Türkiye’ye; yada Yunan Hükümeti’nin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek yerleşemeyecekti. Mübadele, İstanbul’da oturan Rumları ve Batı Trakya’da oturan Müslümanları kapsamayacaktı. Mübadelenin uygulanmasında, her iki halkın mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verilmeyecek, mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin hangi nedenle olursa olsun gidişine hiçbir engel çıkarılmayacaktı.

Mübadele işlerini yürütmek üzere kurulan Mübadele, İmar ve iskan Vekaleti

göçmenlerin Yunanistan’dan Anadolu’ya yerleştirilmesine kadar geçen süreci işleten ve


99
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:46

iaşeyi sağlayan kurumdu. Kendilerine verilen bütçe dahilinde çalışmalarını

sürdürmekteydi. Mübadele’nin kısa bir sürede uygulanma zorunluluğu bir çok sorunları beraberinde getirmişti. Gelecek göçmenlerin teşekküllü bir kurum olmadan mal beyannamelerinin farklı şekillerde ve yerlerde hazırlanması sonucunda mal kayıtları yanlış ve eksik yazılmıştı. Alel acele yapılan kayıtlar göç sonrası mal dağıtımında ciddi problemlerin doğmasına sebep oldu. Yaşanan bu adaletsizlik insanların mağdur olmasına sebep olmuştur. Böylece kimisi haksız kazanç elde etmiş, kimi göçmen ise önceki iyi bir ekonomik gücüne sahip olamamıştır. Göçmenler yaptıkları kara ve deniz yolculukları süresince çeşitli güçlükler yaşamışlardı. Söz konusu durum; göç sonrası iskan edilecek yere varıncaya kadar devam etmiştir. Kimisinin hayatına, kimisinin umutlarına, kimisinin parasına puluna mal olmuştur.
Göçün, toplumun üzerinde başarılı bir sonuç vermesi maddesel ve duygusal adaptasyonun gerçekleşip gerçekleşememesine bağlıdır. Bu süreç içerisinde tabi maddi ve manevi yıkımlar da olmuştur. Ama zaman kavramı ve uygulanacak faydalı politikalar bunun en aza indirgenmesini sağlayan faktörlerdir. Türkiye, ayrı bir coğrafyadan gelen Türk-Müslüman kitlenin ülkeye eklenmesi ile yeni bir armoniyi yaşamıştır. Milli mücadelenin kazanılması sonucunda kurulan yeni Türk Devleti’nin de benimsediği anlayışlardan biri de ulus-devlet politikası idi. Ve gelen Türk-Müslüman kitle Türkiye’nin ulusallaşmasında büyük rol oynamıştır. Mübadele ile ülkenin nüfusu homojenize olmuş, böylece ileri de çıkabilecek azınlık meselelerinin önüne geçilmesi sağlanmıştır. Bu yönüyle de Türkiye’nin siyasi bir başarısı gözler önüne serilmiştir.
Türkiye’nin göçle beraber yaşamaya başladığı değişim süreci; kent ve kırsalın değişim sürecinin bir çehresini de oluşturmaktaydı. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlının kır ve kent yapı taşlarını devralmıştı. Savaşlar, yangınlar, yıkımlar en ihtişamlı Osmanlı kentlerinin bile sönük bir hal almasına sebep olmuştu. Kent ve köylerin sadece şekilsel özellikleri yok olmamış, bu yerlerde halkı meydana getiren kişilerin alışverişini, iş ilişkilerini, üretim sektörlerini, sosyal ilişkilerini dahi olumsuz yönde etkilemiştir. Böyle bir manzarayı devralan Cumhuriyet hükümeti mübadele ile bu yapının üzerine yeni bir insan faktörünü de ekleyerek zor bir sürece girmiştir. Hem yerli halk hem de mübadillerin, kent ve kırsal ayrımı gözetmeksizin yaşadıkları sorun konut sorunu idi. Mübadiller ve mübadele öncesi gelen göçmenlerin toplamı bir milyonu aşmış, ülkede bulunan yerli halkla beraber bir buçuk milyon kişi evsiz kalmıştı. Evlerin fuzuli işgal


100
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:47

altında olması, yanmış, yıkılmış ve harap bir durum sergilemesi ciddi bir barınma sorununu göstermekteydi. Vekalet, bu konuda faaliyet göstererek iskan meselesini çözmeye çalışmıştır. Ancak vekalet bazı bölgelerde göçmene uygun emlak ve arazi gösteremeyince, göçmeni tekrar bir iç göçe sürüklemiştir. Vekalet, zor koşullar içerisinde istenilen ölçüde sorumluklarını yerine getirememişti. Bunun sonucunda da çarpık kentleşme ve ev bunalımlarının önüne geçilememiştir. Memlekette yirmi iki şehir ile bin iki yüz küsur ev yanıp yok olmuştu. Bu görünen tablo da bahsedilen güç durumun bir göstergesidir. 1923’ten 1928’e kadar iskan sorununun büyük bir kısmı halledilmişti. Ancak hükümet acil olarak kendince çözümler düşünerek çabuk ve ucuz ev yapma yoluna gitmiştir. Bu gidilen yol da; toplumun kültürel uyumunun ve sosyal sorunların göz ardı edilmesine sebebiyet vererek sadece fiziki barınma alanlarının oluşturulmasını doğurmuştur. Konut sorununu en ciddi yaşayan kesim kentli kesimdi. Meskenlerin kötü durumu yada başkalarınca işgal edilmesi göçmenlerin evdeki sosyal yaşam alanlarını daraltmış ve yerli halkla da mesken konusunda geçimsizliğin yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Bununla kalmayıp aile bireylerinin farklı farklı evlerde yaşamalarını da beraberinde getiren bir sorunu oluşturmuştur. Özellikle kentin kenar mahallerine yada güvensiz alanlarına yerleştirilen göçmenler, güvenlik, eğitim, sağlık gibi etmenlerin kendilerince önemine göre bu evleri terk etmek zorunda kalmışlardı.
Göçmenlerin kentlere katkıları da çok olmuştur. Özellikle mekansal değişimler ve çevre düzenlemeleri konusunda yerli halka kendi kültür ve değerlerini aktarmışlardı. Kötü görünümlü evleri açık renklere boyamışlar, badana yapmışlardı. Bahçelerine renkli bitki ve çiçekleri ekip süsleyerek hem meskenlerin güzelleşmesinde katkıda bulunmuşlar, hem de yerli halka bu konuda örnek olmuşlardır. Evin peyzajından, iç mimarisine kadar kendi sahip oldukları kültürel zenginlikleri yerli halk ile de paylaşmışlardır. İlk etapta kötü görünüşlü buldukları evleri, harcadıkları emek ve ilgi ile güzelleştirmeleri, sosyal ve kültürel uyumun sağlanmasındaki seviyeyi de
göstermekteydi adeta.

İskan işinin hakkıyla yapılabilmesi, ülkenin çok komplike olan yapısının iyi bir analizine bağlıydı. Ancak dönemin şartlarına göre bu tam anlamıyla yapılamamıştı. Bunun da sonucu olarak köylüleri kentlere, kentlileri de köylere yerleştirme gibi yanlışlıklar yapılmıştı. Bu tür yanlışlıklar kişilerin sosyal uyumunun daha da


101
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:48

zorlaşmasını ve hayatlarını kazanmalarını sağlayacak ekonomik faaliyetlerin

sınırlanmasını berberinde getirmişti. Meslek, yaşam biçimi ve sanatlarına göre yapılamayan iskanlar olumsuz sonuçları doğurmuştu.
Kentlere göç edenlerin, yerleştirildiği yere adapte olması, köylüye göre biraz daha sancılı olmuştur. Köy kökenli mübadiller kendilerine yapılan araç ve kredi yardımlarıyla tarım sektöründe yerlerini bulabilmişlerdi. Ama kentliler için aynı durumdan söz edilemezdi. Kentli göçmenlerin eski yaşantılarındaki standardı ve
mesleki imkanlarını yerleştirdiği yerde bulması zor olmuştur. Ancak bu zaman içerisinde oturabilmiştir. Örgüt ve düzenden yoksun olan Cumhuriyet kentlerinin modern ile gelenekselin çapraşık bir birleşimi arz etmesi zaten bu kişilere çok fazla istihdam sağlamamıştı. Yapılan yanlışlıklar sonucunda köylü kesimi oluşturan kişiler, kendilerini birden bire sağlık, para ve iş problemleri yaşanan kentlerde bulmuşlardı. Bu tür yanlışlar, bu kişilerin psikolojilerini derinden etkileyerek mensubiyet duygusunun zayıflamasına sebep olmuş, madden daha kötü bir duruma düşerek kentteki işsiz ve parasız sınıfa dahil olmalarını sağlamıştır. Kentte yaşam, uzmanlaşmayı ve deneyimi gerektirmekteydi. Ancak onlar bu deneyim ve tecrübeden yoksundular. Kentlerdeki işsizlik ve pahalılık gibi sorunların bulunması, onları mevsimlik iş aramaya yönlendirmiştir. Ellerine az bir para geçen kişiler ise iki işi birden yapma yoluna gitmiştir. Kentlerin giden Rum halkının boşalttığı iş kollarında çalışacak insanlara ihtiyacı vardı. Gelen kesim ise bunu tam olarak karşılamıyordu. Bunu dengelemek üzere ülkede çeşitli zanaat okulları açılması sonucunu doğurdu. Bundan farklı olarak ta yerel halkın bu iş kollarına yönelmesini sağladı.
Kentli mübadiller içerisinde memurların durumu diğerlerine göre daha farklıydı. Onlar yine aynı meslek dalını Türkiye’de sürdürebilmişlerdir. Ancak esnaf ve tüccarların durumu farklılıklar arz etmekteydi. Bu kesim daha önce sahip oldukları ticari imkan ve koşullarını geldiği yerde bulamamış, iktisadi kaynaklarını Türkiye’ye tam olarak aktaramamıştı. Üretim araç-gereç ve teknik usullerini de ülkeye taşıyamamışlardı. Bu olanaksızlıklar dahilinde maddi güç ve zaman kaybı yaşanmıştı. Bu durum sadece mübadilin koşullarını değil, ülkenin de büyük çapta ekonomik kaybını yaşatmıştı. Küçük esnaf kendine uygun olmayan dükkanlarda alışık olmadıkları alış- veriş şekilleriyle tanışıp geleceğe kaygı ile bakmaya başlamışlardı. Ama yine zamanın öğrettikleriyle her birey hayatta eski yaşam tarzından farklı olsa da tutunmayı bir


102
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: TÜRKİYE KENT YAŞAMI VE MÜBADİLLER Gül KARACAER YÜKSEK LİSANS TEZİ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 24 Kas 2019, 15:49

şekilde başarmıştır. Değişen şey kiminin gelir seviyesi, kimisinin hayat tarzı ve hayata bakış açısıydı. Hayatlarındaki ekonomik kayıplar bir kısım insanların sosyal kayıplara uğramasına neden olmuştur. Sosyal kayıplar ise en çok aile kurumunu etkilemişti. Manzara kısa zaman içerisinde kentlerde ekonomik kaybı yaşatsa da köylerde tam tersi idi. Gelen nüfusun büyük bölümünün çiftçi olması ülkenin tarımsal kalkınmasını olumlu olarak etkilemişti. Kentlere de ekonomik açıdan uzun vadeli bakıldığında yine kentlerin ticari ve sanayi gelişiminde mübadillerin rolü olduğu görülmüştür. Bu kişiler sanayi ve ticaret sahalarında kendilerini kanıtlayıp ülke kalkınmasında önemli bir kesimi oluşturmuşlardır. Mübadele ile gelen kentli sınıf istediği fırsatı bulamasa da önüne faklı sektörlerin yolunun açıldığını görerek, hükümetin de cesaretlendirmesi ile şanslarını farklı üretim sektör ve kuruluşlarında deneme imkanını bulmuşlardır.
Ekonomik uyum ile sosyal uyum birbirine paralel gitmekteydi. Kentlere yerleştirilenler özellikle kırsal kökenli ise kendilerine ait izole yaşantıları yine kentte de sürdürmeye çalışıp zorluklardan daha az etkilenmeye çalışmışlardır. Bunu sonucunda birbirlerinden kız alıp vermişler, sadece kendi aralarında alış-veriş ve ticaret yapmışlardı. Geleneksel inanış ve değerler, zamanla çözülerek yerli motiflerle bir ahenk yaratabilmiştir.
Sahip oldukları kültürel renklilik yerel halk tarafından önce dikkatle izlenmiş, bazen tepki almış bazen ise yerel tarafından benimsenmiştir. Kapalı ve izole yerleşimlerde yerel halkla kaynaşım biraz daha geç olmuştur. Bunun neticesinde, ilişkileri kendi aralarındaki diyaloglar; kız alıp verme ilişkileri, sınırlı bir ticaret ilişkisi ve yabancılaşma ile sınırlı kalmıştır. Doğanın da bir kanunu olarak eninde sonunda yerel ile ilişkiler zamanla değişip, farklılaşarak daha olumlu boyutlara gelmiştir. Gelinen yeni boyut iki kardeş kültürün etkileşimi ile zengin bir boyut kazanılmıştır. Mübadillerle kaynaşım, yerelin farklı ticaret ve tarım usullerinin öğrenilmesini sağlamış, yemek ve eğlence kültürüne kadar yeniliklerin benimsenmesini sağlamıştır. Yerli halk, mübadillerin sahip olduğu pratik bilgileri onlarla kurdukları iletişim sayesinde öğrenmişlerdir. Öğrendikleri pratik bilgileri kullanarak gündelik yaşamı daha kolay hale getirebilmişlerdi.
Kent veya kırsalda tutunamayan, geldiği yeri beğenmeyen, uyumu

sağlayamayan kişiler, kendilerine daha uygun şehir ve kasabalara göç ederek yeni yaşamlarını kurarak ekonomik ve sosyal hayatta kendi yerlerini bulmuşlardır.


103
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 11 misafir