Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:17

I. BÖLÜM


GİRİT’İN TARİHİ ARKA PLANI VE SAVA PAŞA’NIN GİRİT
VALİLİĞİNE ATANIŞI


1 Sava Paşa’nın Valiliğine Kadar Girit


1.1 XIX. Yüzyıla Kadar Girit
Girit Adası Akdeniz’i Ege denizinden ayıran bir konumda olup 8259 km2 büyüklüğündedir. Adanın batı-doğu istikametinde uzunluğu yaklaşık 260 km. iken genişliği 15-50 km. arasında değişmektedir. Kuzey ve güney kıyıları hem fiziki coğrafya açısından hem de beşeri ve iktisadi coğrafya açısından birbirinden epey farklılık gösterir. Güneyde dağlar denize dik bir biçimde inerken kuzeyde kademeli olarak iner ve dağlık kesimle kıyı kesimi arasında ziraata elverişli bazı küçük ovalar bulunur. Bunun bir sonucu olarak kuzey kıyıları ulaşıma daha elverişli olup Suda Limanı gibi tabii limanların yanında Hanya, Kandiye ve Resmo gibi başlıca şehir yerleşmeleri de kuzey kıyılarında yer almaktadır. Kıyılarda zeytin ve keçiboynuzu ağaçları yoğunlaşırken alüvyonlarla kaplı olan ovalarda buğday, mısır, tütün, pamuk, turunçgiller ve muz yetiştirilir119.

Girit’te ilk yerleşim izleri Neolitik Çağ’a kadar uzanmaktadır. Knossos ve Phaistos sarayları Neolitik bir yerleşimin üzerine inşa edilmişlerdir. Ayrıca adanın Neolitik kültürünün Batı Anadolu ve Konya Ovası yerleşmeleri ile benzerlik göstermesi o dönemde adaya Anadolu’dan bir göç olduğu fikrini doğurmuştur120. Ege havzasının girişinde yer almasının adaya sağladığı avantajla Giritliler en erken dönemlerden itibaren ticaretten büyük gelirler elde etmişler ve bu durum adada iktidarın büyük toprak sahiplerinin elinde toplanmasına engel teşkil etmiştir121. Bu şartlar adada M.Ö. 3000 ile 1400 yılları arasında devam eden yüksek bir uygarlığın, Minos Uygarlığı’nın kurulmasına uygun zemini hazırlamıştır. Bu uygarlık




119 Cemal Tukin, “Girit”, TDV İslam Ansiklopedisi, c.XIV, İstanbul 1996, s. 85.
120 Oğuz Tekin, Eski Yunan ve Roma Tarihine Giriş, İletişim Yay., İstanbul 2008, s.36-37.
121 George Thomson, Tarih Öncesi Ege, (çev. Celâl Üster), Homer Kitapevi, İstanbul 2007, s.22.

34
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:19

Avrupa’nın en erken uygarlıklarından biri addedilmektedir122. M.Ö. 1400’lü yıllarda Girit adası önce Peloponnes’ten gelerek Akalarla başlayan ve sonra da Dorların akınları ile sona eren Yunanlıların istila hareketlerine maruz kalmıştır. Bu akınlarla Girit’teki bu yüksek kültürün kurucuları olan halk ve onların devleti sona ermiş, ancak bu durum Yunanistan’da bugünkü Avrupa’nın ilham aldığı eski Yunan kültürünün oluşmasına zemin hazırlamıştır123.

Yunanistan, Roma egemenliğine girdikten sonra da Girit bir süre bağımsızlığını korumuş ancak adanın korsan yatağı konumunda olması Akdeniz’de güvenliği sağlamak isteyen Roma’nın M.Ö. 69’da adaya bir sefer düzenlemesi sonucunu doğurmuştur. Adaya yapılan ilk seferlerden 2 yıl sonra ise Romalılar Girit’i tamamen zapt etmeyi başarmışlardır. Adada cari olan Minos kanunlarını kaldırarak kendi kanunlarını yerleştiren Romalılar burayı bir iskân bölgesinden çok askeri ve iktisadi bir üs olarak kullanmayı tercih etmişlerdir. Mısır, Roma hâkimiyetine girince Girit, Berka ve Bingazi ile birlikte bir Roma eyaletini oluşturmuş daha sonra ise Büyük Konstantin tarafından Illyrie (Selanik) eyaletine bağlanmıştır. 395’te Roma İmparatorluğu bölününce Girit, Doğu Roma’da kalmış ve Bizans imparatorları zamanında sakin bir hayat geçirmiştir124.

İslamiyet’in doğuşundan sonra Girit’in durumunu Müslüman orduları ile Bizans İmparatorluğu arasındaki çekişme belirler hale gelmiştir. Girit’e ilk Müslüman akınları I. Muaviye döneminde başlamış olup h.54’te (m.673-674) Cünade bin Ebu Ümeyye el-Ezdî kumandasındaki bir ordu ile Girit’e bir sefer düzenlenmiştir. Halife Velid bin Abdülmelik zamanında (705-715) Girit’in bir kısmı ele geçirilse de bu kalıcı bir fetih olmamıştır. Emeviler dönemindeki bu akınları Abbasiler devam ettirmiş, Halife Harunu’r-Reşid zamanında (786-809), Humeyd bin









122 Stylianos Alexiou, Minos Uygarlığı, (çev. Dr. Elif Tül Tulunay), Arkeoloji ve Sanat Yay., İstanbul
1991, s. 7-11.
123 Cemal Tukin, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Girit İsyanları”, Belleten, c.IX, S.34, (Nisan 1945),
s.165.
124 Cemal Tukin, “Girit İsyanları”, s. 165-167.

35
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:20

Ma‘yuf el-Hemdânî’nin komutasında Girit’e bir sefer yapılmış ancak adanın bütünüyle fethi Halife el-Me’mûn döneminde (813-833) gerçekleşmiştir125.

Girit’in (yaklaşık 824’te)Müslümanlar tarafından fethi, o günün uluslar arası güç dengelerinde büyük bir değişimin işaretçisi olmuştur. Bizans ve İslam arasındaki bu denge İslam lehine dönmüş, 902’de Sicilya’nın da Müslümanlar tarafından fethedilmesiyle Bizans İmparatorluğu ağır bir darbe daha almıştır. Bizans varlığını tehdit eden bu güçlü rakiple baş edebilmek için IX. yy.’de donanmasını yeniden organize etmek ve donanma stratejisini devrin şartlarına uydurmak zorunda kalmıştır126.

Bizans imparatoru II. Romanus zamanında Nikeforus Fokas kumandasındaki büyük bir ordu ve donanma Girit’i tekrar almak için bir sefere çıkmmıştır. 961 kışının zorlu koşullarına direnen Kandiye kalesinin sağlam surları 6 Mart’ta aşılmış ve kale teslim olmuştur. Böylece Girit yeniden Bizans’ın eline geçmiş ve 1204’te IV. Haçlı seferiyle İstanbul işgal edilene kadar Girit Bizans hâkimiyetinde kalmıştır. Haçlılar tarafından Bizans toprakları paylaşılınca Girit, Monferrat Kontu
Boniface’nin payına düşmüştür127. O da ada üzerindeki haklarını 12 Ağustos 1204’te yapılan antlaşma ile 100.000 gümüş mark karşılığında Venediklilere satmıştır. Ancak bu durum Venediklilerin Akdeniz’deki rakibi olan Cenevizlilerin hoşuna gitmemiştir. Cenevizliler adadaki memnuniyetsiz grupları isyana teşvik ve tahrik etmişler ve bu şekilde adada çıkan yirmiyi aşkın isyan Vedenik için sayısız can ve mal kaybına neden olmuştur128. Venedik’in bu ayaklanmalara karşın adayı güçlü bir şekilde tahkim edip düzenlemeyi başarmasıyla ada, 13.yy. sonunda bir ara Bizans tarafından yeniden ele geçirilme tehlikesiyle karşı karşıya kalsa da, Osmanlı İmparatorluğu


125 M.Canard-R.Mantran, “Ikritish”, The Encyclopaedia of Islam (New Edition), c. III, E.J.Brill,
Leiden 1971, s. 1082.
126 Vassilios Christides, The Conquest Of Crete By The Arabs (Ca. 824) A Turning Point in The Struggle Between Byzantium And Islam, Akademia Athenon, Athens 1984, s. ix. Christides bu çalışmasında, devrin Bizans ve Müslüman donanmalarını karşılaştırmakta ve Müslüman donanmalarının teknik üstünlüğünden bahsetmektedir. Bunun yanında Girit’te bir yüzyıldan uzun süre devam eden Müslüman idaresini medeni bir Müslüman emirlik olarak incelemekte ve Girit’in bu dönemde “kana susamış korsanların yatağı” olarak görülmesini Bizans tarihçilerinin abartılarına dayalı haksız bir yargı olarak nitelemektedir. Bu anlamda Christides’in çalışması dönemin Arap ve Bizans kroniklerinin incelenmesinin yanında tarihçilerin söylem biçiminin sorgulanmasına da dayandığı için önem arz etmektedir.
127 M.Canard-R.Mantran, a.g.m., s. 1084-1085.
128 Cemal Tukin, “Girit İsyanları”, s. 172-174.

36
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:21

tarafından fethine kadar Doğu Venedik’in hem ticari hem askeri açıdan önemli bir parçası olarak varlığını sürdürmüştür129.

Girit, Venedik’in Anadolu’daki Türkmen beylikleriyle ilişki kurmasında rol oynayan önemli bir bölge olmuştur. 1331’de Venedik Cumhuriyeti, Menteşeoğulları ile Menteşe limanlarının ticarete açılmasını sağmak üzere bir antlaşma imzalamak istemiş ve bu iş için Kandiye Dukası Marino Morosini’yi görevlendirmiştir. Girit Dukasının gönderdiği elçiler Orhan Bey’in temsilcileri ile buluşmuş ve 13 Nisan 1331’de bir antlaşma imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Venedik Cumhuriyeti ve Menteşe Beyliği arasındaki ilişkiler ticaret dışındaki alanlarda da gelişme göstermiştir. 1337’de yine Girit Dukası Giovanni Sanudo aracılığıyla önce Aydın oğlu Hızır Bey ile 9 Mart’ta daha sonra da Menteşeoğlu İbrahim Bey’le Nisan başında bir ahidnâme imzalanmıştır. Bu ahidnâmenin ilginç noktalarından birisi Girit Dukası’nın Menteşe’nin düşmanlarıyla dost olmayacağını ve onlara yardım etmeyeceğine ilişkin olan maddedir. 1358 Eylül’ünde Girit’e gönderilen Menteşe elçisi Milaslı Halil, Menteşeoğlu Musa Bey’in önceki antlaşmaları yenilemek istediğini bildirmiş ve 13 Ekim’de yeni bir antlaşma daha yapılmıştır. Venedik Cumhuriyeti’nin ve dolayısıyla Girit’in bu beyliklerle ilişkisi 1389’da Yıldırım Beyazıt’ın bunların topraklarını Osmanlı egemenliği altına alana kadar devam etmiştir130.

Yıldırım Beyazıt’ın, Menteşe ve Aydın’a oğlu Şehzade Süleyman’ı sancak beyi olarak atamasıyla Girit Dukalığı ile Süleyman Bey arasında ticari ve siyasi ilişkiler başlamış ve Girit, Osmanlı-Venedik çekişmelerinin merkezlerinden biri haline gelmiştir. 1430’da yapılan bir antlaşma kısmi bir sükûnet sağlamış, ancak Venedik’i Ege ve Akdeniz’de ticari açıdan güçlendirmiştir. Fatih Sultan Mehmet devrinde ilişkilerin bozulmasıyla Girit 1469’da çeşitli Osmanlı hücumlarına maruz kalmıştır. Kânûnî Sultan Süleyman devrinde Venedik ile Osmanlılar arasında çıkan 1538 savaşında en çok zarar gören yerlerden birisi Girit olmuştur131. 1538 Haziran’ında İstanbul’dan çıkan Barbaros Hayreddin Paşa donanması ile 3 Temmuz


129 Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, “Girit”, c. VIII, Gelişim Yay., 1986, (yayın yeri yok),
s.4584.
130 Şerafettin Turan, Türkiye-İtalya İlişkileri I, Metis Yay., İstanbul 1990, s. 144-150.
131 Cemal Tukin, “Girit”, s. 86.

37
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:22

1538’de Girit’e gelmiştir. Önce Milapotamo’da karaya çıkan kuvvetler civardaki yirmi köyü yakmışlar daha sonra Apokoron üzerine yürümüşler ve bölge halkını tutsak etmelerinin yanında altmış civarında köyü de yağmalamışlardır. Oradan Hanya’ya gelmişler ancak kalenin tahkim edilmiş bir yer olmasını göz önüne alarak kaleye saldırmaktan vazgeçmişler ve çevresindeki evleri yakıp yıkmışlardır. Oradan Resmo ve Menolilo’ya gelerek yağma hareketlerini sürdürmüşlerdir. Kâtip Çelebi o yıl Girit’e büyük zarar verildiğini ifadeyle on beş binden fazla esir alındığını ve bunların bir kısmının İstanbul’a gönderildiğini kaydeder132.

Her ikisi de Akdeniz’de korsanlık faaliyetlerine devam eden Osmanlı ve Venedik Devletlerinin ilişkileri IV. Murad döneminde ortaya çıkan Avlonya hadisesinde epey gerilmiştir. Cezayir ve Tunus korsanları Girit’i yağlamayıp aldıkları mal ve esirlerle dönerken körfezde bulunan Venedik donanmasının taarruzuna uğramış ve Avlonya limanına sığınmak zorunda kalmıştır. Venedik donanması bu korsan gemilerine el koymuş bunun yanında limanı topa tutarak kalenin minare ve bazı mevzilerini tahrip etmiştir. IV. Murad durumu öğrenir öğrenmez İstanbul’daki Venedik balyosunu hapsettirmiş ve Venedik ile ticari ilişkilerin kesilmesini ve harp hazırlıklarına başlanılmasını emretmiştir. Ancak Venedik bu sırada Osmanlılar ile bir harbe girişmenin Girit’in elden çıkması demek olacağını düşünerek antlaşma teklif etmiş ve 45 bin flori tazminat ödemeyi kabul etmiştir133. Sultan İbrahim zamanında ortaya çıkan Sünbül Ağa hadisesi ise iki devlet arasında savaşı ateşleyen kıvılcım olmuştur. Sultan İbrahim Darüssaâde Ağası Sünbül Ağa’yı azlederek Mısır’a sürmüştü. Epey serveti olan Ağa’nın malına bir misli de padişah tarafından ihsan edilerek eklenmiş ayrıca Mekke-i Mükerreme kadısı tayin edilen Bursevî Mehmed Efendi ve 3000 kadar hacı adayı da onunla beraber İbrahim Reis kalyonuna binmişti. Kalyon acele hareket ettiğinden dört top haricinde savaş malzemesi alınamamıştı. Savunmasız bir geminin bu kadar kıymetli yüklerle Mısır’a doğru hareket ettiğini öğrenen korsanlar Kerpe Adası’nda demirleyerek beklemeye başlamışlar ve burada kalyonun önüne çıkarak Sünbül Ağa ile birlikte birçok insanı öldürmüş, diğerlerini esir etmişlerdi. Alınan esirler ve


132 Katip Çelebi, Tuhfetü’l-Kibar fî Esfâri’l-Bihâr,(haz. Orhan Şaik Gökyay), Milli Eğitim Basımevi,
İstanbul 1973, s. 75-77.
133 Cemal Tukin, “Girit İsyanı”, s. 189.

38
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:23

ganimet Girit’in Kandiye limanına götürülmüş ve korsanlar Girit valisine ganimetin bir miktarını hediye olarak sunmuşlardı. Bu hadise karşısında Venedik’e yirmi altı yıl sürecek bir harp ilan edilmiştir134. Silahdarlıktan kaptan-ı deryalığa terfi ettirilen Yusuf Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Girit’te Hanya civarında karaya çıkmış elli dört gün süren bir kuşatmadan sonra kaleyi teslim almışlardı. Ancak Venedik’in deniz yoluyla Girit’e kuvvet gönderilmesine engel olması savaşı uzatmıştı. Yusuf Paşa’dan sonra Girit’teki kuvvetlerin başına getirilen Deli Hüseyin Paşa kendi gayret ve teşebbüsleriyle giriştiği harekât sonucunda Kisamo, Apokorono, Granbosa ve Resmo gibi önemli kaleleri ele geçirmişti. Fakat savaş Kandiye Kuşatması ile kilitlenmişti. Uzayan ve maddi ve manevi birçok kayıplara yol açan Girit savaşına kesin bir çözüm ancak 1666’da Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa komutasında büyük bir ordunun adaya gönderilmesiyle ortaya çıkacaktı. Fazıl Ahmed Paşa’nın iki buçuk yıl süren sıkı kuşatması neticesi 6 Eylül 1669’da bir antlaşma imzalanmış ve kale teslim olmuştu. Bu şekilde Osmanlı hâkimiyetine giren Girit merkezi Kandiye olmak üzere imtiyazlı bir eyalet haline getirildi. Kandiye, Hanya ve Resmo sancaklarına ayrıldı. Adada can, namus ve mal güvence altına alındı ve yerli ahalinin cemaat işlerine karışılmadı. Her üç sancağa birer kadı ve nâib tayin edildi135.

Girit’in Osmanlılar tarafından fethinin getirdiği önemli değişimlerden birisi Girit’te dini hayat üzerinde yarım bin yıla yakın devam eden Latin-Katolik hâkimiyetinin son bulması oldu. Venediklilerin kaldırdığı Ortodoks piskoposluğu yeniden kurularak Kandiye’nin düşmesinden çok önce Hanyalı Neofytos Patelaros, beraberindeki yedi Ortodoks piskopos ile Girit başpiskoposu olarak atanmıştı
136.





134 Ersin Gülsoy, Girit’in Fethi ve Osmanlı İdaresinin Kurulması (1645-1670), Tarih ve Tabiat Vakfı Yay., İstanbul 2004, s. 26; Sünbül Ağa hadisesi için bkz. Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Akdeniz Adaları ve Girit Fethi), (haz. İsmet Parmaksızoğlu), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1983, s. 94-96.
135 Cemal Tukin, “Girit”, s. 87.
136 Venedik yönetimi boyunca hiçbir Ortodoks piskoposun Girit’e girmesine izin verilmemişti. Adadaki idareciler her ne kadar yerli halkı doğrudan karşılarına almak istememiş ve Katolik kilisenin vaizleri aracılığıyla Ortodos inancını tahkir etmesine izin vermemiş olsalar da bir Ortodoks piskoposun olmaması bazı ayinlerin yapılmasında büyük zorluk demekti. 1653’te Patelaros’un Hüseyin Paşa’ya Girit’te bir başpiskoposluk kurulmasını teklif etmesiyle durum İstanbul’a yazılmış ve Patrik’in onayıyla Patelaros Girit Başpiskoposu olmuştu. Ayrıntılı bilgi için bkz. Molly Greene, A Shared World Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean, Princeton Univercity Press, New Jersey 2000, s. 175-178.

39
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:24

1.2 XIX. Yüzyılda Girit
Girit’te yumuşak bir siyaset gütmüş olan Osmanlı idaresi 1821 Rum İsyanına kadar ciddi bir sorunla karşılaşmadı. Bu tarihe kadar Girit halkının nüfusu üçte iki oranında artmıştı. Uzun süren bu sükûnet devresi XIX. yy.’nin getirdiği yeni şartlarla ortadan kalktı. Büyük Petro ile başlayıp gittikçe artan Rus tahrikleri, Fransız devriminin getirdiği milliyetçilik hisleri ve bunlara ek olarak Osmanlı idaresinin günden güne bozulması ve zayıflaması neticesinde Rumlar arasında baş gösteren ayrılma arzusu ve bu arzuyu gerçekleştirmek üzere kurulmuş olan Filiki Eterya cemiyetinin propagandaları ile 1821 isyanının etkileri Girit’e kadar ulaşmıştı137.

Tepedelenli Ali Paşa isyanını fırsat bilen Rumlar Mora’da ayaklanmış ve bu ayaklanmaya İsfakiyelilerin öncülüğünde Girit Adası da katılmıştı138. Rumlar’ın niyeti adayı kurulacak olan Hellas devletine ilhak etmekti139. Osmanlı Hükûmeti bu isyanı bastırmakta yetersiz kalınca o dönemde Avrupa usulünde yetiştirilmiş bir ordusu ve yine Avrupa usulünde kurulmuş bir donanması bulunan Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Mehmet Ali Paşa, Girit ve Mora valiliklerinin kendisine bırakılması şartıyla yardım etmeyi kabul etti. Şartları kabul edilince oğlu İbrahim Paşa; 54 harp gemisi, 16.000 asker ve 150 sahra topu taşıyan 400 ticaret gemisi ile Temmuz 1824’te İskenderiye’den hareket etti ve Rodos’ta Osmalı filosu




137 Cemal Tukin, “Girit İsyanı”, s. 205-206; Ayşe Nükhet Adıyeke, 1814’te Odessa’da kurulan derneğin çoğunlukla yanlış kullanıldığı gibi Etniki Eterya değil Filiki Eterya olduğunu söylemektedir. Bkz. Ayşe Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896-1908), TTK Basımevi, Ankara 2000, s. 15-18.
138 Mithat Işın, Tarihte Girit ve Türkler, Askeri Deniz Matbaası, 1945, (yayın yeri yok), s.50.
139 Tarihçi Yorga, bu isyana “bazı Müslüman Rumların” da iştirak ettiğini ve bir fetva çıkarılarak Hıristiyan ahalinin öldürülmesine müsaade edildiğini kaydeder. A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke imzasıyla çıkan “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidad Olayları” adlı hayli ilginç makalede araştırmacılar; Girit’teki Müslüman unsur ile yerli Rumların hayli kaynaşmış olması neticesi Müslümanların kullandıkları isimlerin Rumlarınkiyle birleştiğini, belgelerde Yanni Hasan, Hasan Nikolaki, Molla Mehmetaki gibi isimlere rastlanılmasının yanında sadece Rumca isimlerle anılan Müslümanların da bulunduğunu belirtmektedirler. Yunan ayaklanması sırasında Girit’teki isyanı Rumların yanında bazı Müslümanların da destek verdiğini hatta bunlardan bazılarının sadece destek vermeyip Hıristiyanlığı kabul ederek mürtedd olduklarını yine bu makaleden öğrenmekteyiz. Bilindiği üzere İslam Hukukunda irtidadın cezası erkekler için ölüm, kadınlar içinse dinine dönene kadar hapistir. Yorga’nın “bazı Müslüman Rumlar” olarak bahsettiği kişilerin bunlar olması ve Hıristiyan ahalinin öldürülmesine dair çıkarılan fetvanın bu kişileri kastetmesi ihtimali birlikte düşünüldüğünde anlamlı görünmektedir. Bkz. Yorga, Osmanlı Tarihi, (çev.B.Sıtkı Baykal), C.V, Ankara Üniversitesi Yayımları, Ankara 1948, s. 255; A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidad Olayları”, Fethinden Kaybına Girit, Babıali Kültür Yayıncılığı, İstanbul 2006, s.125-132.

40
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:25

ile birleşti140. Önce Girit’e uğrayıp buradaki isyanı bastıran İbrahim Paşa, kışı Suda’da geçirdi ve ilkbaharda Mora’ya yöneldi. İbrahim Paşa isyanı bastırmak üzereyken Avrupa devletleri araya girdi141. 1825’te tahta geçen Rus Çarı I. Nikola, Yunan âsîlerine sempati duyuyordu ve Mehmet Ali Paşa’nın Mora ve Girit’e yerleşmesini istemiyordu. İngiltere’nin ise Doğu Akdeniz’de ne kuvvetli bir Mısır valisi ne de kuvvetli bir Rusya işine gelirdi. Bunun üzerine Ruslar ve İngilizler St Petersburg’da görüşmeler yaparak 4 Nisan 1827’de St Petersburg Protokolünü imzaladılar. Bu protokolle Yunanistan’ın Osmanlıya vergi ile bağlı muhtar bir devlet haline gelmesi kabul edildi. Fransa’nın da protokole katılmak istemesiyle Londra’da İngiltere, Rusya ve Fransa arasında Londra Muahedesi (6 Temmuz 1827) imzalandı. Bu muâhede ile âsîlerle Osmanlı hükûmeti arasında bir mütareke yapılması ve Yunanistan Devleti’nin kurulması istendi. Osmanlı Hükûmetinin şartları kabul etmemesi üzerine müttefik filoları Navarin’deki Osmanlı ve Mısır savaş gemilerini batırdılar (20 Kasım 1827)142.

1830 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya himayesinde Yunanistan bağımsız bir devlet olarak kurulup Girit, bu krallığa ilhak edilmeyince adada yeni bir isyan çıktı. Bunun üzerine Osmanlı Hükûmeti bu isyanı bastırmak için tekrar Mehmet Ali Paşa’yı görevlendirdi. Mehmet Ali Paşa’nın gözü olduğu düşünülen Suriye toprakları yerine ona isyanı bastırması şartıyla Girit valiliği teklif edilmişti. 1831’de isyanı bastırmış olan Mehmet Ali Paşa, adada Yunanistan’ın kışkırtmalarının ve dolayısıyla ihtilalların eksik olmayacağını fark etmişti. 1833 Kütahya Antlaşması’ndan sonra adaya bizzat gittiyse de 15 Temmuz 1840 tarihindeki Londra Antlaşması ile ada üzerindeki bütün haklarını kaybetti. Girit Eyaleti, o zaman Mehmet Ali Paşa’nın Girit’teki muhafızı bulunan Mustafa Nâilî Paşa’ya kayd-ı hayat şartıyla verildi143. 1841’de çıkan ayaklanmayı bastıran Nâilî Paşa’nın valiliği 1852’de Sadrazamlığa getirilene kadar devam etti144. Onun valilik dönemi Osmanlı idaresinin adada



140 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, C. V, TTK Basımevi, Ankara 1983, s.115.
141 Mithat Işın, a.g.e., s. 50.
142 Enver Ziya Karal, a.g.e., s. 116-118.
143 Cemal Tukin, “Girit”, s. 89; A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, “Girit’in Mehmet Ali Paşa
Yönetimindeki Durumuna Dair Bir Rapor”, a.g.e., s. 136.
144 Nicolae Jorga, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, (çev. Nilüfer Epçeli), C.5, Yeditepe Yay., İstanbul 2005, s. 458.

41
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:26

yeniden tesisi açısından verimli bir dönem oldu145. Nâilî Paşa’nın Girit’te doğan oğlu Veli de Girit valisi olarak babasının izinden gitti. Veli Paşa 1858’de ada sakinlerinin kiliseler inşa etmesine izin vermişti. Ancak aynı yılın yazında yeni bir isyan çıkınca İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Sami ve Hüseyin Paşaların valilik dönemlerinden sonra valiliğe gelen İsmail Paşa da 1862’de dağlarda çıkan bir isyanı bastırmakla uğraştı146.

1.2.1 1866 İsyanı ve Âlî Paşa’nın Girit’e Gidişi
1864 yılında İngiltere’nin Yedi Ada’yı Yunanistan’a terk etmesiyle Rumlar ile meskûn bütün adaları elde ederek büyük bir Yunanistan kurmak isteyen Yunanlılar harekete geçti. Onların Girit’e gönderdikleri papaz ve öğretmenler tahrikleriyle 1866’da Girit’te geniş çaplı bir isyan çıktı. Ayaklanmayı
teşkilatlandıranlar arasında Rusların Hanya konsolosu da bulunmaktaydı. Girit Rumları bu defa adada okullar açılması, yeni limanlar yapılması, ziraat bankası kurulması gibi taleplerde bulunuyorlardı. 1866 Mayıs’ında, Paris’te yaşayan Kallergis’in kışkırtması ile de çok ağır olduğunu düşündükleri vergilerden şikâyet için Sultan Abdülaziz’e başvurdular. Onların bu taleplerini bazı Avrupa devletleri de desteklemişti. Bâbıâlî bu talepleri reddedince 2 Eylül’de İsfakiye’de Osmanlı Devleti’nden ayrılışı ve Yunanistan ile “ayrılmaz ve ebedi birleşmeyi” ilan eden ihtilalcı bir milli meclis kurulmuştu. Asiler arasında geleceğin “valisi” olarak isimlendirilen Flourens de vardı. Himayeci güçler olan İngiltere ve Fransa duruma müdahale edince Bâbıâlî temsilcisi olarak bazı kolaylıklar sağlamak ve İstanbul’a bir elçi heyeti davet etmek üzere Mustafa Nâilî Paşa Girit’e gönderildi ancak onun gelişi bir yarar sağlamadı. Bunun üzerine devletinin o zamanki en iyi generallerinden Ömer Lütfi Paşa’ya adada huzuru sağlama görevi verildi147. Ömer Lütfi Paşa âsîlerin tenkili ile uğraşırken konsoloslar, Yunanlıların tahrikiyle adayı tamamıyla terk etmek için sahillere gelen köylü Hıristiyan ailelerini Osmanlı Devleti’nin müdahalesini fırsat bilerek kendi beylik gemileriyle Yunanistan’a taşımaya başlamışlardı. Aynı zamanda âsîlere her taraftan ve bilhassa Yunanistan’dan yardım gelmekteydi. Hobart Paşa kumandasındaki Osmanlı filosunun Yunan gemilerinin Girit’e gönüllü, erzak ve


145 A. Nükhet Adıyeke, a.g.e, s. 20.
146 Nicolae Jorga, a.g.e, s. 458.
147 Mehmet Salâhî, a.g.e., Aktepe’nin Önsözünden, s. 4-5 ve Nicolae Jorga, a.g.e, s. 458-459.

42
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Sava Paşa’nın Girit Valiliği (1885-1887) Cemal ATABAŞ

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Eki 2019, 14:27

cephane çıkarmasının önlemeye çalışması pek fayda vermiyordu148. Hobart Paşa’nın uyguladığı bu abluka sırasında 20 Kasım 1866’da Yunanistan’a mülteci götürmek üzere yola çıkan ve abluka hattını bölmeye çalışan “Arkadi” adlı Yunan gemisinin batırılması Girit ihtilalcıları üzerinde derin bir manevi etki yaratmıştı ve bu tarihten itibaren Arkadi adı adada çıkan her ihtilalın bayrağı haline geldi149.

Osmanlı Hükûmeti bir taraftan isyanı bastırmaya çalışırken bir taraftan da isyan sırasında zarar gören halka yardım için tedbirler almaya çalışıyordu. Bu tedbirler bünyesinde Fuad Paşa; 11 Mart 1867’de Londra, Paris ve Petersburg elçilerine gönderilmek üzere yazdığı bir telgrafta Server Efendi riyasetinde bir iane komisyonu kurularak Girit’e gönderildiğinden bahsediyordu. Bu komisyonda hâriciye nezâreti memurlarından Kostaki Efendi ile Doktor Sava Efendi görevli idi. Komisyon adaya zahire, yiyecek ve çeşitli ihtiyaç malzemeleri götürmüştü150.

Yunanistan’ın yardım ve himayesiyle gittikçe genişleyen ihtilal büyük devletlerin Osmanlı devletinin iç işlerine yeniden karışmasına fırsat verdi. 1867 Mayısında Rusya’nın da muvafakatini alan Fransa, Girit halkının şikâyet ve isteklerinin neler olduğunu anlamak üzere adaya milletlerarası bir komisyon gönderilmesini teklif etti. Osmanlı Devleti’nin yanında İngiltere ve Avusturya’nın da bu teklife karşı çıkmasıyla Fransa teklifini Bâbıâlî’nin yollayacağı bir komisyon şeklinde düzelterek buna bir de mütareke talebini ekledi. Bu şekilde Rusya, İtalya ve Prusya ile birlikte Osmanlı Devleti nezdinde yeni bir teşebbüste bulundu. Bâbıâlî onlara verdiği cevapta kısa süreli bir mütarekeyi uygun bulduğunu ancak Girit’teki ıslahat konusunda tamamen müstakil kalmak istediğini belirtti. Nihayet Sultan Abdülaziz bu huzursuzluklara bir son vermek üzere Sadrazam Âlî Paşa’yı 2 Ekim 1867’de ıslahat yapmak üzere Girit’e gönderdi151. 4 Ekim’de Hanya’ya ulaşan Âlî



148 Cemal Tukin, “Girit”, s. 89.
149 A. Nükhet Adıyeke, a.g.e, s. 21-22. Arkadi’yi batıran Gamsız Hasan Bey komutasındaki İzzettin vapurudur. Gamsız Hasan Bey, bu başarısı üzerine kolağalığından miralaylığa yükseltilerek taltif edilmiştir. Bkz. Mufassal Osmanlı Tarihi, c.VI, Güven Basımevi, İstanbul 1972, s. 3149. Ayrıca Arkadi’nin 20 Ağustos 1867 Salı gecesi taşıdığı savaş malzemesini indirmek üzere Girit’in Ayırumeli sahiline yaklaştığı sırada İzzettin Vapuru Süvarisi Hasan Bey tarafından fark edilerek kovalandığı, Lakvince sahilinde ele geçirildiği ve İstanbul’a gönderildiğine dair ifadeler için Bkz. Mehmet Ali Beyhan, a.g.m., s. 152.
150 Girid, İstanbul 1328, s. 42-43.
151 Cemal Tukin, “Girit”, s. 89.

43
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 7 misafir