YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Girit ile ilgili Tezler
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 11:54

4.1.2.1. Birebir Aktarma

Hasan Efendi’nin Naʻîmâ’da olduğu gibi Fezleke’deki bazı konuları değiştirmeden aynen aktardığını görmekteyiz. Bunlara örnek verecek olursak;




Âmed-i Sefâʻin-i Küffâr

Fethin on dördüncü günü küffâr-ı hâksârın donanması kılâʻ-i Girid’den Grambusa nâm mahalle gelmiş idi. Donanmanın yarar beyleri Eğriboz’a gidip ümerâdan İskenderiye- yi Mısır Beyi Kasım Paşa ve salyâne beylerinden Mustafa Ağrako oğlu vefât edip sâ’ir sefâʻin yağlanmağa çıkıp Cezâyir ve Tunus ve Trablus askeri sahrâ-nişîn bulunmağa rûz-ı merkūmda muvâfık rüzgâr ile arz-ı şevket ederek seksen kadar çekdiri ve kadırga ve dört mauna ve hayli burton kal‘a önünden geçip Suda kal‘âsı limânına gitti. Malta ve Düka ve Françe ve Papa ve İspanya ve Venedik gemileri anda vazʻ-i lenger ettiler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 881-882)

Âmed-i Sefâʻin-i Küffâr

Fethin on dördüncü günü küffâr-ı hâksârın donanması kılâʻ-i Girid’den Grambosa nâm mahalle gelmiş idi. Donanmanın yarar beyleri Eğriboz’a gidip ümerâdan Mısır-ı İskenderiye’si beyi Kasım Paşa ve salyâne beylerinden Mustafa Ağrako oğlu vefât edip sâ’ir sefâʻin bağlanmağa çıkıp Cezâyir ve Tunus ve Trablus askeri sahrâ-nişîn bulunmağa rûz-ı merkūmda muvâfık rüzgâr ile arz- ı şevket ederek seksen kadar çekdiri ve kadırga ve dört mavna ve hayli burton kal‘a önünden geçip Suda kal‘âsı limânına gitti. Malta ve Düka ve Françe ve Papa ve İspanya ve Venedik gemileri anda vazʻ-i lenger ettiler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 22b- 23a)




Muhâsara-i Suda

Cumâdelûlânın yirmi sekizinci günü yümn ü ikbâl ile donanmâ-yı hümâyûn limânına dâhil olup Serdâr-ı ekrem vezîr-i sâbık Mehmed Paşa, “Suda fethi cümleden ehemdir” deyip muhâsarasına saʻy ve ihtimâm eyledi. Gemilerden toplar çıkarılıp karadan piyâde askeri ile Melakşe yolundan üç günde sürüp Suda kenârına îsâl eylediler. Kâfir donanması mukaddemâ Düka ve Malta ve Venedik gemileri ile cengde bile olup “Türkleri bozduk” deyu haber göndermişler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 906)

Muhâsara-i Suda

Cemâziye’l-evvelin yirmi sekizinci günü yümn ü ikbâlle donanmâ-yı hümâyûn limânına dâhil olup Serdâr-ı ekrem vezîr-i sâbık Mehmed Paşa Suda fethi cümleden ehemdir deyip muhâsarasına saʻy ve ihtimâm eyledi. Gemilerden toplar çıkarılıp karadan piyâde askeri ile Melakşe yolundan üç günde sürüp Suda kenârına îsâl eylediler. Kâfir donanması mukaddemâ Düka ve Malta ve Venedik gemileri ile cengde bile olup Türkleri bozduk deyu haber göndermişler idi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 31a)




4.1.2.2. Özetleyerek Verme

Fezleke’yi kaynak olarak kullanırken başvurduğu yöntemlerden biri de Kâtip Çelebi’’nin süslü ve uzun cümlelerini kendi üslubunca sadeleştirip kısaltmış, mümkün olduğunca kısa bir metin sunmaya gayret göstermiştir
Azimet Kerden-i Asker-i İslâm bâ- Sefâʻin-i Donanma
Hazret-i serdar-ı ekrem Tersâne-i Âmirede leşker-i bahrî ki Cezâyir kalemi ile müsemmâdır, yoklanıp mavnalara ve kadırgalara tevziʻ ü taksîm itdi. Kürekçiler ve sâʻir
mühimmât tekmîl olunup evvel bahar-ı
hücceste-âsârın dahi evâ’ili erişmişidi.
……. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 856)

Azîmet-i Asker-i İslâm Donanmayı Yusup Paşa
Tersâne-i Âmirede leşker-i bahrî Cezâyir kalemi ile müsemmâdır. Yoklanıp mavnalara ve kadırgalara tevziʻ ü taksîm ettiler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 2b)








Rezm-i Hisâr
Mâh-ı merkūmun dördüncü günü ki rûz-ı seh-şenbih ve Haziranın on yedisi idi. Ale’s-sabâh toplar ile kal‘a döğülmeğe mübâşeret olundı. Hisâr-ı
mezbûrun burûc-ı refʻi ve küngüreleri
yer yer yere indirilmeğe başlanup küffâr-ı hâksâr dahi pâyı ve vakārı muhkem basıp top ve tüfeng urmada asla kusur etmediler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 942)

Azm-i Hisâr

Mâh-ı merkūmun dördüncü günü ki rûz-ı Seh-şenbih ve Hazîrânın on yedisi idi. Ale’s-sabâh toplar ile kal‘a döğülmeğe başlayıp küffâr-ı hâksâr dahi pâyı ve vakārı muhkem basıp ceng ve muhâsarada asla kusur etmediler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 8b)

Lütfu kirdikâr ile mezbûr beyler üzerine düşüp bî-zahmet ve bî-ceng ahz u kabz edip hakkâ bu husûs bir fâl oldu ve geminin içinden hayli kâfir çıkıp küreğe kodular. Ve hem esnâ-i râhda merhum Kapudân Bekir Paşa’nın
oğluna eyâlet-i Tunus verilüp icâzetle payitâht-ı Mağrib zemîne azîmet eyledi. Rebiʻü’l-âhirin on ikinci günü yevm-i Cumʻa idi. Debdebe-i şâhâne
ile Avarin’e varılıp yedi kıtʻa kalyon
anda hazır bulundu. Ehl-i sefere Malta seferi tedârükün eylen deyü fermân olundu ve asker-i İslâm hıyâmla sahrâya çıkup sefâ’in-i donanmayı bağlamağa başladılar. Ve anda iken Tunus ve Trablus paşası Abdurrahman Paşa sekiz pâre çekdiri ve kadırgaları azîm kerr ü ferr ile gelip donanma-yı nusret peymâna mülākat ettiler. Ümerâ-i Mağrib serâser ve dîbâ hılʻatler ile ser-bülend oldılar. (Katib Çelebi, Fezleke, II, 858)

Lütfu kirdikâr ile mezbûr beyler üzerine düşüp bî-zahmet ve bî-ceng ahz u kabz edip hakkâ bu husûs bir fâl oldu. Ve geminin içinden hayli kâfir çıkıp küreğe kodular ve andan Avarin’e varılıp yedi kıtʻa kalyon anda hâzır bulundu. Ehl-i sefere “Malta seferi tedârükin eylen” deyü fermân olundu. Ve asker-i İslâm hıyâm ile sahrâya çıkıp sefâʻin-i donanmayı bağlamağa başladılar. Ve anda iken Trablus ve Tunus paşası Abdurrahman Paşa sekiz pâre çekdiri ve kadırgaları azîm alayı ile gelip donanmaya mülākat ettiler. Ümerâ-yı Mağrib ve sefîne kapudânları ve ocak zâbitleri serâser dîbâ hılʻatler ile ser-bülend oldular. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 4a)




Muhâsara-i Kandiye Sâniyen
Mâh-ı mezbûrun on dördünci güni Konakçı Ali Ağa ile Hüseyin Paşa’ya gönderilen hılʻat ve hatt-ı humâyûn vâsıl olup mefhûmu ma‘lûm oldukda, bundan akdem kapudândan defe‘ât ile imdâd taleb olunup müsâ‘ade göstermeyüp gitmişidi. Hanya’ya vardikta askere ye’s gelüp serdâr emvâlini garet itmişidiler. Lâkin sonra Kara Hoca ve deryâ beyleri
kapudân düşdükden sonra bir yere
gelüp müşâvere eylediler. Mektûb yazdılar ki, “biz deryâ ‘askeri ile taşra çıkup size imdâd itmekle meterise girerseniz gemi levendi ve kürekçi ve Cezâyir ve Tunus yiğitleri ile balyemez topları çeküp size imdâd ideriz..” (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 1018)
Âmeden-i Muhâsara-i Kandiye Sâniyen
Çün zümre-i leşkeriyân edebsizlik edip serdârın emvâl ve eşyâsını gāret eylediler. Ve tevassut-ı muslihîn ile fitne mündefiʻ olup Hüseyin Paşa serdarlık makāmında mekîn oldu. Kara Hoca ve derya beyleri bir yere gelip
meşveret edip “kapudân paşa düştü bâri bu seferimiz hebâ olmayıp bir hizmette bulunmağa bel-i makdûr edelim” deyu serdâr-ı ekreme kağıd yazdılar ki “biz deryâ askeriyle taşra çıkıp size imdâd etmekle metrise girseniz gemi levendi ile ve kürekçi ve Cezâyir ve Tunus gemileriyle balyemez topları çekip size imdâd ederiz..” (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 66b)




Ahvâl-i ‘Asker der-Kandiye
Küffâr-ı hâksâr cibilletlerinde olan hebâset ve mel‘anetleri üzre asker-i İslâm üzerine çıkup leyl ü nehâr kârzârdan hâlî olmadığından gayrı karyeleri ızlâl içün sa‘yda bezl-i makdûr iderler idi. Guzât-ı Müslimîn dahi rûz u şeb muhârebe ve muhâsara ile düşmene karşuluk kıyâm idüp bir ân ârâm görmezler idi. Serdâr-ı gazî Resmo’ya ‘avd ideli iki aya karîb her ân ve her sâ‘at mukatele olmadık bir gün yoğidi. Bi’d-defe‘ât Rumeli dilâverleri hendeke dek küffârı sürüp kırarlar ve ekser evkatda çıkan küffâr hâ’ib ü hâsir hisâra firâr bin iderler idi. Miranbele nâm kastelde Habib Ağa dahi ‘ısyân iden re‘âyâyı darb-ı şemsîr ile tekrâr teshîr eyledi. Bu haberler serdâr-ı şevket-si‘âra vusûl bulıcak bir ân tevakkuf itmeyüp süvârân-ı ma‘reke- azmâ ile mâh-ı şa‘banın beşinci günü tekrâr Kandiye’ye ‘azm idüp Rumeli Beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa menziline nâzil oldı. A‘yân-ı ‘asker merâsim-i istikbâl ve tekrîmi yerine getürdiler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 940-941)

Ahvâl-i Asker der-Kandiye

Serdâr Gāzi Resmo’ya avdet edeli iki aya karîb zamanda küffâr-ı nâ-bekâr asker-i İslâma dahi mutî‘ olan karye reʻâyâsına kasd-i mazarratdan hâli olmayıp asker-i İslâma dahi mukātele ve müdâfaʻada ihtimâm edip ceng ve harbden aslâ fâriğ olmadılar. Ve hisârdan küffâr çıkdıkça darb-ı şimşîr ile hendeğe dek sürüp baş ve dil almakdan gahî değil idiler. Meramilo Kasteli nâm mevzi‘ reʻâyâsı isyân edip Habib Ağa darb-ı şimşîr ile tekrar teshîr eyledi. Bu haberler serdâr-ı nâmdâra münʻakis olup aslâ tevakkuf etmeyip Şa‘banın beşinci günü Kandiye’ye azîmet ve Rumeli beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa menziline nüzûl eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 44b)
4.1.2.3. Eksik veya Yanlış Aktarma

Hasan Efendi, Fezleke’deki bir bilgiyi aktarırken bazen eksik aktarmıştır. Fezleke’de, yer alan “Azîmet-i Asker-i İslâm be-Cânib-i Girid” konusunda “On üç gün ol makāmda murâd üzre mühimmât görülüp” şeklinde ifâde edilirken Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de “On gün ol makāmda murâd üzre mühimmât görülüp” şeklinde yer almıştır. Fezleke’de yer alan üç ifadesi Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de yer almamıştır321. Buna başka örnek verecek olursak;



Çün feth-i celîl müyesser oldu. Serdâr-
ı zafer-rehber mâh-ı mezbûrun yirmi
dokuzuncu günü rûz-ı firûz-ı Yekşenbihde gemiden çıkıp Hanya karşısında kurulan bargâha nüzûl eyledi. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 861)

Çün bu feth müyesser oldu. Serdâr-ı
ekrem mâh-ı mezbûr[un] selhindeki yevm-i ahad idi. Gemiden çıkıp Hanya karşısında kurulan bargâha nüzûl eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 6b)



4.1.2.4. Şiirlerden Yapılan Aktarma

Girîdi, Fezleke’den yararlanırken Fezleke’deki ayrı yazılan mısraları bazen almamış bazen de metin içine almıştır. Bunlara örnek verecek olursak;




Eğer ikdâm ve ihtimâm ile dolmak dahi olur ise
Kâkülün müddet-i medîd ister
Ömr ise ol zemâna katlanmaz (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 870)

Gerçi ikdâm ve ihtimâm ile dolmak mümkün olur ise müddet-i medîd ister
ömr ise ol zamana katlanmaz. (Tevârîh- i Cezîre-i Girid, P., vr. 14a)







321 Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 937, Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 4a.




Bu husûsda serdâra asker hayli elem verdi.
Çünin est resmi sarây-ı duder
Zünyâl mutrib resed nevhager
Rûz-ı fîrûz-ı Penç-senbihde küffâr gurûr baglayup hendekte bir hüner arzına sa‘y eyledi. Ya‘ni gafil basup gazîleri girü redd itmek kasdında oldı. Gāziyân-ı Rüstem-tüvân bîdâr ve âmâde kemîn-gâhda durup ol gürûh-ı dalâletsükûhu biri birine urup yine hisâra koydılar. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 869-870)
Bu husûsda serdâra asker hayli elem verdi. Küffâr-ı hâksâr gurûr bağlayıp perşenbe günü hendekte bir hüner arzına saʻy eyledi. Yâ‘ni gâfil basıp gāzileri küdûrda geri red etmek kasdında gāziyân-ı rüstem ise kemingâhda hazır dururlar idi. Melâ‘ine hücûm edip yine hisâra koydular. Sahrâda dahi ol gün vâfir kâfirin başı kesildi. Ve onlardan bir esp alınıp huzûr-ı serdâra arz olundu. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, vr. P113b)



İçinde olan silâh ve toplar ve barut defter ile ashâbına teslîm olunup,
mısra‘:
oldı feth-i kebîr ve lutf-ı ‘amîm
târîh dinildi, bâb-ı hisâra da nakş olundı. Yıkılan burc ve hisâr tecdîd ü termîm ve mâh-ı şevvâlde otuz nefer diri kâfir, ki on dânesi kapudân ve yirmisi bellü başlular idi, ve on nefer güzîde câriyeler der-i devlet’e gönderilüp Ali Ağa vesâtetiyle huzûr-ı humâyûna ‘arz olundı. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 918-919)

Toplar ve eslihâ defter ile kabz olundu. Alât-ı harb ve silâh makūlesinden ashâbına şey’ verildi. Feth-i kebîr ve
lütf-ı amîm târih düşüp bâb-ı hisâra nakş olundu. Münhedim olan burç-ı hisâr teremmüm ve tecdîd olundu. Evâil-i Şevvâlde otuz nefer zinde kâfir yine on dânesi kapudân ve yirmisi belli başlular idi ve on nefer câriyeler ile der- i devlete hediye tertîb olunup ve feth haberi ile Ali Ağa Dârü’s-Saltana’ya gönderildi (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 38b-39a)



4.1.2.5. Farklı Başlıktaki Bilgiyi Yeni Başlıkta Verme

Hasan Efendi, bazen Kâtib Çelebi’nin ayrı başlıklar altında verdiği iki bendi tek başlık altında toplayarak nakletmiş, bazen de Fezleke’deki tek bir bendi ikiye bölerek ayrı başlıklar halinde vermiştir. Bunlara örnekler verecek olursak;



Kırk dördüncü gün askerden ba‘zı dilîrler bâm-ı hisâra çıkıp azîm muhârebe eylediler. Hem ol gün yürüyüş olmakla müşâvere olunup ümerâ ve emirân-ı alay ve sâ’ir yeniçeri ve askere sabâh yürüyüş için tenbîh olunup herkes âmâde oldı.
Yürüyüş-i Evvel
Yürüyüş ol muhâsaranın kırk beşinci günü Cemâziye’l-âhirin on yedisi rûz-ı pençşenbe idi. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 875-876)

Kırk dördüncü gün askerden ba‘zı dilîrler bâm-ı hisâra çıkıp azîm muhârebe eylediler. Hem ol gün yürüyüş olmakla müşâvere olunup ümerâ ve alaybeyleri ve yeniçeri ve sâ’ir asker tenbîh olundu ki “sabâh yürüyüş içün herkes âmâde ola”.
Yürüyüş ol muhâsaranın kırk beşinci günü Cemâziye’l-âhirin on yedisi rûz-ı Penç-şenbih idi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 18a)




Gerçi kānûn değil idi. Lâkin bu fetihde bulunanlara reʻaya ve tekmîl iltizâm olundu. Şaʻbanın beşinci günü deryadan Cafer Çelebi kadırgasıyla Hasan Ağa gelip hil‘ât ve şimşir ile hatt-ı hümâyûn getirip ümerâ ve ağayân iskelede istikbâl edip tevkīr ve ta‘zîm ile huzûr-ı serdâra getirdiler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 882)

Gerçi kânûn değil idi. Lâkin iltizâmen bu fetihde bulunanlara riaʻyet ve ikrâm-ı iltizâm etmişler idi.
Âmede-i Hüseyin Paşa

Şaʻbanın beşinci günü deryâdan Cafer Çelebi kadırgasıyla Hüseyin Ağa gelip hil‘ât ve şimşir ile hatt-ı hümâyûn getirip ümerâ ve ağayân iskelede istikbâl edip tevkīr ve ta‘zîm ile huzûr- ı serdâra getirdiler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 23b)






Feth-i Hisâr-ı Hanya

……. ağaları alıp cenâb-ı pâdişâhiye götürüp arz-ı serdârı huzûr-ı hümâyuna ulaştırdıkda pâdişah şükürler edip gelenlere hüsrevânî hılʻatler ile behremend buyırdı. Fi’l-hâl şehir donanması emr idüp serhadlere ve Memâlik-i Mahrûsa hükkâmına evâmir irsâl buyuruldu ki, bu feth-i celîl içün üç gün donanmalar ideler. Ba‘dehû Kapucular Kethüdâsı Hasan Ağa kılıç ve kaftan ile cenâb-ı serdâr-ı devlet-
yâra irsâl olundı. Ve asker Benefşe iskelesine varup serdârdan ne haber gelür ise münkad olmağa Vezîr Ahmed Paşa’ya ve sekbân-başıya hatt-ı humâyûn varup Anadolu ve Karaman ümerâsı askeri ile girü döneler. Serdâr
meremmât-ı hisârda iken fethin sekizinci günü ümerâ-i bahrdan beş bin kadırgaları ile ve beş şayka ile Eğriboz’a gönderildi ki anda olan beylik zahîreyi askere yetişdireler. Fethin on beşinci günü serdâr sarâydan çıkup otağa geldi. …. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 878-879)

Feth-i Hisâr-ı Hanya

…..gelen ağaları alıp huzûr-ı hümâyûna götürüp arz-ı serdârı cenâb- ı pâdişâha îsâl etdikte şükürler edip gelenlere hüsrevânî hil‘atler giydirildi. Ve üç gün üç gece donanma fermân olunup hükkâm-ı bilâda evâmir-i aliyye gönderildi ve İstanbol şehri tezyîn olup Haliç Galata kanâdil ve tayarat ile müzeyyen zevraklar ile memlu olup barutlardan maʻmûl kalʻalar ve toplar ve fişenkler ile müretteb atılıp azîm çırağan olmuştur. Ve baʻdehu kapıcılar kethüdâsı Hüseyin Ağa’yı murassa‘ seyf ve hılʻat-ı semmur ile serdâr-ı
ekrem cânibine irsâl ettiler.

Hılʻat-ı Umûm-ı Zâbitân

Serdâr-ı ekrem meremmât-ı hisârda iken ve fethin sekizinci günü deryâ beylerinden beş adet bey kadırgalarıyla ve beş şayka ile Eğriboz’a gönderildi ki anda olan beylik zahîreyi askere yetiştireler. Ve bu fethin on beşinci günü serdâr saraydan çıkıp otağa geldi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 20a- 22b)




Vefât-ı Serdâr Mehemmed Paşa

Çünki vezîr-i mezbûr nâzik tab‘ ve çelebî-meşreb kimse idi, Sâlih Paşa’nın mekr ü hud‘ası ile mansıb-ı sadâretten dûr ve mesken-i me’lûfundan mehcûr olduğundan gayrı kemâl-i menfûru olan deryâ cengi ve serdârlık bârını tahmîl ile nefy sûretinde paşa-yı mezbûrun rengi te’sîr idüp gamm-ı mefrata bâ‘is ve bu sebebden vücûdunda emrâz-ı hâ’ile hâdis olup gitdikçe zücâc-ı mizâcı münkesir ve mâh-ı mezbûrun yirmi birinci günü hummâ-yı muhrikaya mübtelâ olup selhi gicesi ‘ ömr-i ‘azîzi âhir oldı. Defter-hâne mühürlenüp Hüseyin Pasa ve Kapudân Musa Pasa nevbetle umûra
nâzır olup Küçük Hasan Paşa Rumeli kolunda ve Çiftelüli Osman Paşa Anadolu kolunda olan toplar üzerine durup umûr-ı muhâsara vü muhârebede aslâ kusûr u fütûr göstermeyüp belki evvelkiden ziyâde sa‘y u ihtimâm itdiler. Küffârın çekdirir ve burtun ve mavna makūlesi yüzden mütecâviz sefâ’in Suda imdâdında dönüp durur ve ekseri Hanya karsuşuna çıkup görünürdi. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 908)

Muhârebe der-Metris

Çün Melakşe yolundan serdâr ve asker Abokron sahrâsına varıp nüzûl eylediler. ………….. Çün serdâr
Mehmed Paşa fevt oldu. Defterhâne
mühürlenip Hüseyin Paşa ve Kapudân
Musa Paşa umûra nâzır olup Küçük
Hasan Paşa Rumeli kolunda ve Çiftelerli Osman Paşa Anadolu kolunda olan toplar üzerine durup umûr-ı muhâsara ve muhârebe de aslâ kusûr ve fütûr getirmeyip belki evvelkiden ziyâde saʻy ihtimâm ettiler. Küffârın çekdirme ve burtona ve mavna makūlesi yüzden mütecâviz sefâʻin Suda imdâdına dönüp durur. Ve ekseri Hanya karşısına çıkıp görünüverdi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 31b-32b)




Sehâdet-i Kapudân Musa Pasa
….Bu haber der-i devlet’e vâsıl oldukda mansıb-ı kapudâni sâbıka yeniçeri ağası ve defterdâr olan Kapucu Musa Paşa’ya tevcîh olunup Hüseyin
Paşa Hanya’da nâhoş iken sâbıka
aktarma itdüği Marko nâm pelîd-i anîd
müddet-i medîd idi ki cebeci-başı yanında mahbûs idi, fursat bulup bir kayık ile Kandiye’ye firâr eyledi. Ardınca Satır Mustafa gönderilüp bir limânda basmış iken kurtılup Kandiye kal‘asına dâhil oldı. İki üç nefer huddâmın esîr itdiler. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 921-922)

Şehâdet-i Kapudân Musa Paşa

….. Bu haber der-i devlete vâsıl oldukda kapudânlık sâbıka yeniçeri ağası ve defterdâr olan kapıcıbaşı Musa Paşaya tevcîh olundu.
Firâr-ı Deli Marko

Hüseyin Paşa Hanyada sâbıka esir
ettiği Deli Marko nâm pelîd-i anîd
müddet-i medîde cebecibaşı yanında mahbûs idi. Fırsat bulup bir kayık ile Kandiye’ye firâr eyledi. Ardınca Şatır Mustafa birkaç adam ile gönderilip limânda basmış iken kurtulup Kandiye kalʻasına dâhil oldu. Ancak iki üç hüddâmını esîr ettiler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 40b-41a)



4.1.2.6. Yapılan Eklemeler

Bazen de müellif, Fezleke’deki konuya kelime olarak da olsa cüz’î eklemeler yapmıştır. Bu örneklere bakacak olursak;


Cümleden biri Hasan Beyzâde Hüseyin Bey Avlonya’dan bir mâh-ı cihân ârâ ve dil-rübâ idi, anda düştü. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 874)

Cümleden biri Hasan Beyzâde Hüseyin Bey Avlonya’dan bir mâh-ı cihân ârâ
ve şecîʻ vü bahâdır mahbûb-ı zibâ ol cengde düştü. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 16b)




Rumeli ve Anadolu kenârlarından murâd itseler kış eyyâmında bir vechile nakl iderlerdi. Mezbûr beylerin her
vecihle taksîri mukadderdir” diyü
serdâr pâdişâh-ı zıllullâh hazretlerine
‘arz eyledi. (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 971)

Rumeli ve Anadolu kenârlarında nevbetle zahîre nakl ederlerdi. Lâkin
ihmâl ve tekâsül ettikleri mukarrerdir
deyip serdâr gāzi pâdişah-ı âlem-penâh hazretlerine ve sadr-ı aʻzama ve
şeyhu’l-islâma arz iʻlâm edip
herbirine şekvâ eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 54a)



4.1.2.7. Konuların Bazılarına Yer Vermeme ve Konu Başlıklarında Değişiklik Yapma
Hasan Efendi, Fezleke’de yer alan “İnhizâm-ı Küffâr der-Ceng-i Kastaru”, “Ceng-i Sakalıgüzel”322 başlıklarını yer vermez iken Fezleke’de yer almayan “Vusûl- ı Asker-i İslâm be-Hisâr-ı Kandiye ve İnhizâm-ı Küffâr”323 konusuna da yer vermiştir. Müellif, bazen Fezleke’deki başlığı kısaltmış veya bazen de değiştirmiştir. Bunlara örnek verecek olursak;


Mukābele-i Küffâr der-pîş-i Hisâr-ı Hanya (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 884)

Mukātele-i der-pîş-i Hisâr-ı Hanya (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 24b)

Reften-i Fazlı Paşa Kapudân-ı Cedîd be-Girid (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 940)

Kapudân Musâhib Fazlı Paşa be- Cânib-i Girid (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 44a)




Hurûc-ı Küffâr ve Kâr-zâr der-Tabya (Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 970)

Âmeden-i Hurûc-ı Küffâr-ı Tabya (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 53a)





322 Katib Çelebi, Fezleke, II, s. 928-929.
323 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 42a.




4.1.3. Raşid Tarihi

Râşid Efendi’nin en önemli eserlerin başında, vakanüvisliği döneminde (1126-1135) (M. 1714-1723) kaleme aldığı Vekâyi‘nâme’si olan Târih-i Râşid’dir324. Târih-i Râşid Vakânüvis Naʻîmâ Mustafa Efendi’nin bıraktığı 1071/1660 yılından 1134/1722 sonlarına kadar gelir. Râşid Mehemed Efendi geleneksel Osmanlı Vākayi yazımına sadık kalarak, örnek aldığı selefi Naʻîmâ Mustafa Efendi’nin takip ettiği metotla hadiseleri kronolojik olarak kaleme almıştır. Genel olarak padişahların tahta çıkışları bunların dönemlerinde veziriazamlık, şeyhülislamlık, Anadolu ve Rumeli kazeskerliği ve İstanbul kadılığı gibi yüksek mevkilerde görev yapmış devlet adamlarından kısaca bahsetmektedir. Eser asıl olarak muhasara ve fetihler, galebe ve hezimetler, çeşitli ülkelerle yapılan barış anlaşmaları, elçi kabulleri, azil ve tayinler, yangın, fırtına sel gibi doğal olayları yer vermektedir325. Târih-i Râşid ve Zeyli günümüzde üç cilt olarak yayınlanmıştır326.
Hasan Efendi’nin Raşid Tarihi’nden faydalanması, Târîh-i Naʻîmâ’nın bittiği yerden “Tebdil-i Serdâr-ı Cezîre-i Girid” ile başlar. “Nasb-ı kâimmakām-ı Âsitâne Köprülüzâde Ahmed Paşa, Daʻvet-i Kâimmakām Ahmed Paşa be-Edirne”, “Vefât-ı Sadr-ı âlî Köprülü Mehmed Paşa ve Sadâret-i püser-i vey Ahmed Paşa” ve son olarak da “Sedâret-i Köprülüzâde Fazıl Ahmed Paşa” konusuyla bitirir327.


4.1.3.1. Birebir Aktarma

Raşid Tarihi’nden bu kısa faydalanma genel olarak bire bir aktarma şeklinde olmuştur. Bunlara örnek verecek olursak;






324 Fatih Günay, “Raşid Mehmed Efendi”, DİA., XXXIV, İstanbul 2007, s. 464.
325 Raşid Mehmed Efendi, Târîh-i Raşid ve Zeyli, Yay. Haz. Abdülkadir Özcan vd., I, İstanbul 2013, s. XXVI-XXVII.
326 Târîh-i Raşid ve Zeyli, .I-III.
327 Târîh-i Raşid ve Zeyli, .I, s. 13-18.

Vakāyiʻ-i Tebdîl-i Serdâr-ı Cezîre-i Girid




Girid Cezîresi’nde serdâr olan Tavukçu Mustafa Paşa bi’l-iktizâ serdarlık rütbesinden tenzîl ve ol maslahat-ı azîme Ankebut Ahmed Paşa’nın uhde-i kifâyetine tahmîl olunup cezîreye vardıkda serdâr-ı sâbık hakkında bâʻis-i iştigâl-i gazab-ı padişâhî olacak baʻzı mevâd arz ve îrât olunmağın sâdır olan fermân-ı hümâyûn mûcebince katline istiʻcâl ve ser-i maktûʻu der-i Devlet-i Aliyye’ye irsâl olundu. (Târîh-i Raşid, I, s. 13)

Girid Cezîresi’nde serdâr olan Tavukçu Mustafa Paşa bi’l-iktizâ serdarlık rütbesinden tenzîl ve ol maslahat-ı azîme Ankebut Ahmed Paşa’nın uhde-i kifâyetine tahmîl olunup cezîreye vardıkta serdâr-ı sâbık hakkında bâʻis-i iştigâl-i gazab-ı padişâhî olacak baʻzı mevâd arz ve îrât olunmağın sâdır olan fermân-ı hümâyûn mûcebince katline istiʻcâl ve ser-i maktûʻu der-i Devlet-i Aliyye’ye irsâl olundu. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 86a)

Nasb-ı Kā’immakam




Âsitane’de Köprülüzâde vezîr-i aʻzam Mehmed Paşa hazretlerinin mizâcları münharif ve zimâm-i azimeti Üngürus Seferine mutasarrıf olmakla Şam vâlisi olan oğlu vezîr-i mükerrem Ahmed Paşa’nın mülākatına kemâl-i şevk ve garâmından nâşi menzil ile getirdip vakt-i harekette Âsitâne-i saʻâdete kā’immakam nasb eyledi. (Târîh-i Raşid, I, s. 14)

Âsitane’de Köprülüzâde vezîr-i aʻzam Mehmed Paşa hazretlerinin mizâcları münharif ve zimâm-i azimeti Üngürus Seferine mutasarrıf olmakla Şam vâlisi oğlu vezîr-i mükerrem Ahmed Paşa’nın mülākatına kemâl-i şevk ve garâmından nâşi menzil ile getirdip vakt-i harekette Âsitâne-i saʻâdete kā’immakam nasb eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 86a-b]

4.1.3.2. Konu Başlığını Kısaltma

Girîdi, Râşid Tarihi’nden faydalanırken bazen konunun başlığını kısaltmıştır.
Buna örnek ise;




Vefât-ı Sadr-ı Âli Köprülü Mehmed Paşa ve Sadâret-i Püservi-i Ahmed Paşa
Vezîr-i aʻzam Köprülü Mehmed Paşa hazretlerinin sinni doksanı mütecâviz olup ilâve-i illet olan inhirâf-ı mizâcına bu denlü hâzık ve etıbbânın müdâvât ve tedbîrleri katʻa te’sîr etmeyip ecel-i müsemmâsı hulûl etmekle sene-i mezbûre Rebiʻü’l- evvelinin yedinci gecesi terk-i kâr-ı bâr-ı hayât eyledi. (Târîh-i Raşid, I, s. 16)

Vefât-ı Sadr-ı Âli

Vezîr-i aʻzam Köprülü Mehmed Paşa hazretlerinin sinni doksanı mütecâviz olup ilâve-i illet olan inhirâf-ı mizâcına bu denlü hâzık ve etıbbânın müdâvât ve tedbîrleri katʻa te’sîr etmeyip ecel-i müsemmâsı hulûl etmekle sene-i mezbûre Rebiʻü’l- evvelinin yedinci gecesi terk-i kâr-ı bâr-ı hayât eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 86b]

4.1.4. Hikayet-i Azîmet-i Kandiye

Müellifi belli olmayan İzmir Milli Kütüphanesi’nde kayıtlı olan Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye 328 adlı eser, Kandiye’nin fethini gün gün anlatan bir eserdir. Târîh-i Fazıl Ahmed Paşa ve Târîh-i Muteber 329 adlı eserlerle de çok benzeşmektedir. Muhtemelen bu eserler birbirinin farklı nüshalarıdır330.
Hasan Efendi, “Tevârîh-i Cezîre-i Girid” adlı eserinde, Kandiye’nin fethi kısmını yazarken bazı ufak değişiklikler haricinde, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye


328 Nuri Adıyeke, Hikâyet-i Azimet-i Seferi Kandiye, E.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 1988.
329 Târîh-i Mu’teber, İ.Ü. Nadir Eserler Kütüp., Ty. No: 6062.
330 Erhan Afyoncu, Osmanlı Tarihi Araştırma Rehberi, İstanbul 2009, s. 71.



eserinden nakilde bulunmuştur. Hatta Tevârîh-i Cezîre-i Girid’in Kandiye fethi kısmı ile Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye arasındaki benzerlik bazı yerlerde okuyucuda, neredeyse aynı eserin iki farklı nüshasını okuyormuş hissi uyandıracak kadar yakındır. Kandiye’nin fethi sonunda Venediklerle yapılan anlaşma maddeleri Hikâyet-
i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’nin İzmir nüshasından farklıdır. Bu kısım daha çok Târîh-i Muteber331‘e benzemektedir. Bu da bize Müellifin Kandiye’nin fethiyle ilgili yazılan farklı kaynaklar veya Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’nin farklı nüshalarından da yararlandığını göstermektedir. Bu karşılaştırmayı İzmir nüshasını esas alarak yaptık.
Müellifin, bu eserden faydalanırken yaptığı birkaç farlı aktarma yönteminden bahsedecek olursak;
4.1.4.1. Birebir Aktarma

Hasan Efendi, esere yazarken büyük ölçüde Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye adlı eserine bağlı kalarak aynı aktarımlarda bulunmuştur. Bunlara örnek verecek olursak;



Hatt-ı Hümâyûn Sen ki Vezîr-i aʻzam ve serdâr-ı ekremim Ahmed Paşasın. Selâm selâmet encâm-ı şahânem ve peyâm-ı meserret resân-ı mülûkânem ile seni teşrîf buyurduğumdan sonra maʻlûmun olsun ki hâliyâ sen ve kullarım ne halde ve ne ahvâldesiz. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 23b-24a)

Hatt-ı Hümâyûn Sûretidir
Sen ki Vezîr-i aʻzam ve serdâr-ı ekremim Ahmed Paşasın. Selâm selâmet encâm-ı şahânem ve peyâm-ı meserret resân-ı mülûkânem ile seni teşrîf buyurduğumdan sonra maʻlûmun olsun ki hâliyâ sen ve kullarım ne halde ve ne ahvâldesiz. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 98b)











331 Târîh-i Muteber, İ. Ü. Nadir Eserler Kütp., Ty. No: 6062.

Ve Çuka Adalarında küffârın kalʻasından dört pâre yan cânibe âteş işâretleri gösterdiler. Ve’l-hâsıl ol gece sabâha değin kürek çektirip sabâh gün doğarken selâmetle gelip Hanya’ya dâhil oldular. Gerçi gece yarısında küffârın donanması bizi görüp üzerimize estiler. Ve lâkin bizim donanmamız mahsûs kürek çekmeğe mükemmel donanmış olduğundan bir sâʻat mikdârı ancak olmadan gözümüzden gâib oldu. Ve Hanya’ya dâhil olduğunda azîm şenlikler oldu. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 7a)

Ve Çuka Adalarında küffârın kalʻasından dört cânibe âteş işâretleri gösterdiler. Ve’l-hâsıl ol gece sabâha değin kürek çektirip sabâh gün doğarken selâmetle gelip Hanya’ya dâhil oldular. Gerçi gece yarısında küffârın donanması bizi görüp üzerimize estiler. Ve lâkin bizim donanmamız mahsûs kürek çekmeğe mükemmel donanmış olduğundan bir sâʻat mikdârı olmadan geride gâib oldular. Ve Hanya’ya dâhil olduğunda azîm şenlikler oldu. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 91b-92a)



E’l-hâsıl Mısır beyi gördü ki cebehâne ve asker tükendi. Bi’z-zarûrî gayri kendi eliyle kalyonu âteşe yakıp düşmana vermedi. Ve içinden üç adam yüze yüze gelip kenâra çıkdılar. Ve Mısır beyi dahi birkaç adam ile sandala süvâr olup kayalara kaçıp gelirken düşman filukaları yetişip ve tutup esîr eylediler. Zîrâ sandalları dahi sakatlanıp su ederdi. Ol ecilden kaçıp gelemediler. Eğer çekdirmeler mahall-i mezbûrda bulunmuş olalar idi elbette ol vakitte belki alırlar idi. (Azîmet-i Sefer- i Kandiye, vr. 16a)
Ve’l-hâsıl Mısır beyi gördü ki cebehâne ve asker tükendi. Gayri bi’z- zarûrî kendi eliyle kalyonu âteşe yakıp düşmana vermedi. Ve içinden üç adam yüze yüze gelip kenâra çıkdılar. Ve Mısır beyi dahi birkaç adam ile sandala süvâr olup kayalara kaçıp gelirken düşman filukaları yetişip ve tutup esîr eylediler. Zîrâ sandalları dahi fenâ- pezîr olup su ederdi. Ol ecilden kaçıp gelemediler. Eğer çekdirmeler mahall-i mezbûrda olalardı elbette ol vakitte beyi alırlardı. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 95a)



4.1.4.2. Değiştirerek Verme

Hasan Efendi, “Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye” adlı eserinden aktarmalar yaparken ya kısaltmış ya da bazı ifadeleri değiştererek aktarmaya çalışmıştır. Bunlara örnek verecek olursak,


Venedik keferesinden gelen nâme sûretidir. Şevketlü ve kudretlü ve nusretlü şehin-şâh Sultân Mehemmed Şâh öteyaka ve Rumelinin ve Arab ve Acem ve Bağdad ve Basra ve Mısır ve Haleb ve Şam cennet meşâm ve meşrik
ve mağrib ve dahi buna göre nice memleketler ve vilâyetlerin pâdişâhı... (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 3b)

Venedik Cumhûrundan Gelen Nâme Sûretidir
Şevketlü ve kudretlü ve nusretlü şehin- şâh Sultân Mehemmed Şâh öteyaka ve Rumelinin ve Arab ve Acem ve Bağdad ve Basra ve Mısır ve Haleb ve Şam cennet meşâm ve şark ve garp ve dahi buna göre nice memleketlerin ve vilâyetlerin pâdişâhı… (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 90a)





Ordu-yı hümâyuna gelip yirmi üç seneden beri ve Kandiye altında taş yaslanıp (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 10a)

Ordu-yı hümâyuna gelip yirmi dört seneden beri ve Kandiye altında taş yaslanıp (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 93a)

Bu Kanca dedikleri gāzi dilâver aslı Aydınlı idi. Yirmi seneden beri
Kandiye altında işlerdi ve çok yararlılıkları var idi. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 21b)

Bu Kanca dedikleri gāzi dilâver aslı Aydınlı idi. Yirmi seneden beri
Kandiye altında bayrağıyla eşer idi ve çok yararlılıkları var idi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 97b)



4.1.4.3. Yapılan Eklemeler

Hasan Efendi, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’den yararlanırken bazı yerlerde ise ondan farklı olarak bazı ilaveler yapmıştır. Bu ilavelerin bazısı birkaç kelime ve satırdan ibaret iken bazıları ise uzundur. Buna örnekler;



bu zikr olunan tabyalar kemâkân sekiz ayda tamâm oldu. Ve müddet-i mezkûrede tarafeynden sekiz yüz yirmi
lağım atıldı. Ve yirmi beş bin kantar barut sarf olunup tahmînen sekiz bin İslâm askeri şehîd oldu. Ve yeniçeri ocağından dört yüz elli adam elsiz ve ayaksız amel-mânde olmakla etmek verilip mütekaʻid oldular. (Azîmet-i Sefer-i
Kandiye, vr. 29b)

Ve bu zikr olunan tabyalar kemâkân sekiz ayda tamâm oldu. Ve müddet-i mezkûrede tarafeynden sekiz yüz yirmi
dokuz lağım atıldı. Ve yirmi beş bin kantar barut sarf olunup ve tahmînen sekiz bin İslâm askeri şehîd oldu. Ve yeniçeri ocağından dört yüz elli yedi adam elsiz ve ayaksız amel-mânde olmakla etmek verilip mütekaʻid oldular. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 101b)



donanmâ-yı hümâyun küşâ-yı azîmet olundu. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 7a)

Ve donanmâ-yı hümâyûn kırk sekiz
pâre çekdirme ve birkaç fırkateler ile
Girid Cezîresi’ne teveccüh ve bâdbân- küşâ-yı azîmet eylediler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 91b)




Tercümân Panayot dahi cevâb verdi ki “iki sene değildir İslâmı askeri ömürleri oldukça bu kalʻa’i terk etmezler. Bizzât eğer pâdişah ve vezîri dahi murâd etse bile asker-i İslâm bu kalʻadan çıkaramazlar. Zirâ kalʻanın
içerisindedir ve ale’l-husûs nice yüz
bin adamın kanlısıdır…” (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 60b)
Tercümân Panayot dahi “iki sene ceng etmek değil bu kalʻa uğrunda İslâm
askeri öyle ceng eder ki bi’l-cümle Âl-i
Osmân memleketinde ya Venedik Doju
memleketinde baykuşlar ötse cengden
fâriğ olunmaz. Yaʻni bu kalʻa’i asker-i İslâm bırakıp gidermi zan edersiz. Yok bizzât pâdişâhımız ve serdâr-ı ekremim murâd etseler bile asker-i İslâm bu cezîreden çıkmazlar. Zirâ derûn-ı
kalʻada bu kadar katîlleri vardır...”
(Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 120a)





Sâhib-i devlet ağlayu ağlayu ayak üzere durup ve el kaldırıp ve bunca inʻâm ve ihsânlar edip kırk kurbân kesti. Ve küffâr zincirinden kırk esîr istihlas ve nezr eyleyip ve ol mezkûr
yirmi esîrin bahâlârına iktifâ edecek kadar akça hazînesinden ihrâc edip Ankebut Ahmed Paşa’yı vekîl nasb eyleyip akçe’i merkūme teslîm eyledi. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 41a)
Sâhib-i devlet ağlayu ağlayu ayak üzerine kalkıp ve el kaldırıp gāzilere
duʻâ ve senâlar eyledi. Ve münasib
olanlarına hılʻatler giydirip ve kurbân kesti. Ve küffâr zincirinden kırk esîr ibunca inʻâm ve ihsânlar edip kırk stihlas ve âzâd olmasına nezr eyleyip ve ol gün mezkûr kırk esîrin bahâlârına kifâyet edecek kadar akça hazînesinden ihrâc edip Ankebut Ahmed Paşa’yı vekîl nasb eyleyip akçeyi merkūme teslîm eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 108b)



4.1.4.4. Özetleyerek Verme

Bazı yerlerde müellif, kaynağından yararlanırken kelime bazında da olsa atlama ya da kısaltmalar yaparak nakletmistir. Mesela;



On yedi aded balyemez topçu üç havân topları vazʻ edip gayri mezbûr tabyadan kalʻanın içerisi görünür ve hem Kumkapısuna küffârın zahîre sefineleri gelemez oldular. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 29a)

On yedi aded balyemez topçu üç aded havân topları vazʻ edip mezbûr tabyadan kalʻanın içerisi görünür ve hem Kumkapısına zahîre sefîneleri gelemez oldular. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 101a]





ve cebeciler ocağından dahi iki yüz nefer ifrâz edip ve üzerlerine ocaklarından iki çavuş taʻyîn olunup ve
bu asker üzerine Halil Paşa serʻasker
taʻyîn olunup ve gece mahfice ordu-yı hümâyûndan çıkıp Resmo’ya vardılar. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 31b)

ve cebeciler ocağından dahi iki yüz nefer ifrâz edip ve üzerlerine ocaklarından iki çavuş taʻyîn olunup ve gece mahfice ordu-yı hümâyûndan çıkıp Resmo’ya vardılar. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, vr. P102b-103a)





Birkaç gün mürûrundan sonra küffâr-ı düzâh-ı karar edip esîr tutulan beyzâdelerini bahâ ile taleb eyledi.
Sâhib-i devlet dahi vermeyip ve cevâb
eyledi ki biz bâzirgân değiliz ve
hazîneye dahi muhtâcımız yoktur. Bizim şevketlü ve kudretlü
pâdişâhımızın eyyâm-ı devletinde akçaya müzâyakamız yokdur dedi. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 58a)

Birkaç gün mürûrundan sonra küffâr vire edip esîr tutulan beyzâdelerini bahâ ile taleb eyledi. “Sâhib-i devlet
dahi şevketlü pâdişâhımızın eyyâm-ı devletinde akçaya müzâyakamız yokdur” dedi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 118b)







kalʻa’i Küçük kurbunda bir münâsip
yere yanaşdı. Beriden sâhib-i devlet
Karakulak Ahmed Ağa’yı ve tercüman
Panayot zımmiyi ve bir iki söz anlar
adamları koşup gönderdi. Çünki varıp
birbirine mülâki oldular. Selâm ve
kelâmdan sonra feth-i kelâm olunup
gelen kefereler cevâba agâz edip
dediler ki biz size bir kalʻa vermeğe
murâd eyledik ki böyle metîn bir kalʻa
cihân içinde misli yokdur. Ve biliriz böyle bir cevâhir vereriz ki bir pâdişah mâlik olmuş değildir. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 60a-b)


Küçük kalʻa kurbuna yanaştı. Ordu-yı
hümâyûn tarafından yine Karakulak Ahmed Ağa ve divân-ı hümâyûn
tercümânı Panayot mahall-i mezbûra
varıp gelen kâfir ile mükâlemeye
başladıklarında “size bir kalʻa veririz ki dünyada misli yokdur ve öyle bir cevâhir veririz ki bir pâdişah mâlik olmuş değildir.” (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 119b)





ve hâlâ mahz-ı atiyye-i celile-i hüsrevânem ve inâyet-i seniyye-i şahânemden bir sevb serâ-sere kaplı sammur-ı fâyikü’z-sürûr bir sevb-i sîn serâser ve bir kabza-i şimşîr add ve tedmîr ve bir kabzâ-i murassaʻ hançer sana ihsân-ı hümâyûnum olup hâssa musâhiblerimden Yusuf Ağa kulum ile
gönderilmişdir. Ve vüzerâ ve
mîrimîrân ve ümerâ ve sâ’ir kullarıma dahi birer sevb hılʻat gönderilmiştir.
Envâʻi iʻzâz ve ikrâm ve taʻzîm [ü]
ihtirâm ile istikbâl edip… (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 49b)

Ve hâlâ mahz-ı atiyye-i celîle-i hüsrevânem ve inâyet-i seniyye-i şahânemden bir sevb serâ-sere kaplı sammur-ı fâizü’s-sürûr ve bir top serâser ve bir kabza-i şemşîr add ve tedmîr ve bir kabzâ-i murassaʻ hançer sana ihsân-ı hümâyûnum olup hâssa musâhiblerimden Yusuf Ağa kulum ile
gönderilmişdir. Envâʻ-ı iʻzâz ve ikrâm ile ve taʻzîm [ü] ihtirâmla istikbâl edip… (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, , P., vr. 113b)
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:06

4.1.4.5. Konu Başlıklarını Verme

Müellif, Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye’den yararlanırken yararlandığı eserde konu başlığı ayrı şekilde verilmemesine rağmen Naʻîmâ’nın ve Kâtip Çelebi’nin anlatım şeklinde olduğu gibi çesitli ara başlıklara bölmüştür. Böylece konunun okuyucuya daha derli toplu bir şekilde sunulması sağlanmıştır. Bunlara örnek ise;


Ezîn cânib Kızıl Tabya Cânibden deryâ civârında vâkiʻ olan metrislerde me’mûr olan yeniçeri askeri ittifâk edip karşılarında küffârın bir küçük tabyası var idi. (Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 42b)

Ezîn Cânib

Kızıl Tabya cânibinden deryâ civârında vâkiʻ olan metrislerde me’mûr olan yeniçeri askeri ittifâk edip karşılarında küffârın bir küçük tabyası var idi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 109b)

Azîmet-i Kandiye iş bu bin yetmiş yedi senesinin mah-ı Zilkaʻdenin yirmi
ikinci hams günü Vezîr-i aʻzam Fazıl Ahmed Paşa hazretleri Hanya’dan Kandiye’ye azîmet edip asker-i firâvân gelip düşmana gürlük içün Kandiye karşısında tahminen bir buçuk sâʻat Selvili çeşme dedikleri yerden bir ucu Kandiye altına gelince sancaklar ve bayraklar ve mehterhânele …. (Hikayet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 17b-18a)

Azîmet-i Fazıl Ahmed Paşa be-
Cânib-i Kandiye

Bin yetmiş yedi senesinde mah-ı
Zilkaʻde-i şerîfin yirmi ikinci Hamîs
günü Vezîr-i aʻzam Fazıl Ahmed Paşa Hanya’dan Kandiye’ye teveccüh ve azîmet edip asker-i firâvân ile gelip düşmana gürlük içün Kandiye karşısında bir buçuk sâʻat Servili çeşme dedikleri yerden bir ucu Kandiye altına varınca bunca sancaklar ve bayraklar me[h]terhâneler … (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 96a)

4.1.4.6. Kandiye Seferi ile İlgili Sayısal Veriler

Hasan Efendi’nin eseri ile Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye eserinin sonunda yer alan Kandiye’nin fethi sırasında kullanılan hazine ve cebhane ve mühimmat ve şehitlerle ilgili verilen bilgiler farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar hem sayısal verileri tanıtan metinde hem de sayısal verilerde yer almaktadır. Hikâyet- i Azîmet-i Sefer-i Kandiye eserinde toplam şehîd olan sayısı 244647 iken Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de 137210’dur. Buradaki veriliş sırası da farklıdır. Sayısal verilerdeki farklılıkları daha iyi analiz etmek için iki eserdeki verileri belli bir sıraya koyarak tablo olarak verdik:




Hikayet-i Azîmet-i Sefer-i
Kandiye Tevârîh-i Cezîre-i Girid
Şehîd olan paşalar aded 15 Şehîd olan paşalar aded 15
Şehîd olan çorbacılar aded 84 Şehîd olan çorbacıyân aded 84
Şehîd olan çavuşlar aded 164 Şehîd olan çavuşlar aded 164
Şehîd olan yeniçeri beytü’l-mâla
teslîm olunan aded 25639 Şehîd olan yeniçerilerin beytü’l-
mâla teslîm olunan aded 25639
Şehîd olan zu’emâ ve erbâb-ı timâr
beyleri aded 37645 Şehîd olan zu’emâ ve erbâb-ı timâr
aded 27645
Şehîd olan serdengeçti sipâhileri
aded 49635 Şehîd olan serdengeçti sipâhileri
aded 4962
Şehîd olan alaybeyleri aded 1048 Şehîd olan alaybeyleri aded 796
Şehîd olan cebeciler aded 69850 Şehîd olan cebeciler aded 6975
Şehîd olan topçular aded 22965 Şehîd olan topçular aded 22965
Şehîd olan lağımcılar aded 29965 Şehîd olan lağımcılar aded 29965
Şehîd olan garîb yiğitler aded 7900 Şehîd olan garîb yiğitler aded 7900
Şehîd olan cemʻi yekûn aded 244647 Şehîd olan aded 137210
Atılan top gülleleri aded 199775 Atılan top güllesi aded 199775
Sarf olunan barut kantar aded 111313 Barut kantar aded 119212

Atılan kazan hunbarası aded 75324 - -
Atılan şişe hunbarası aded 126885 Şişe hunbarası aded 185624
Atılan top hunbarası aded 185852 - -
Atılan havan taşı aded 132822 Havan taşı aded 133822
Atılan lağımlar aded 3960 Atılan lağımlar aded 3960
Dil baş getiren gāzilere verilen
bahşîş kise aded 160 Dil baş getiren gāzilere bahşîş kîse
aded 800
Yaralulara verilen bahşîş guruş 48812 Yaralulara verilen bahşîş guruş 48812
Kâfirden atılmayıp boş kalan
lağımlar aded 2429 Kâfirden atılmayıp boş kalan
lağımlar ki fethinde bulundu aded 3429
Kâfirden alınan gülleleri aded 22925 Kâfirden alınan gülle aded 22925
Kâfirden alınan dil aded 1979 Kâfirden alınan dil aded 1965
Kâfirden halâs bulan müslimîn aded 187 Kâfirden halâs bulan Müslümân
aded 188
Kandiye’den kâfirin aldığı toplar 482 - -
Kandiye’den kâfir alığı havan
topları aded 237 - -
- - Kandiye’den alınan havan topları 324
Kandiye’de kâfirden kalan toplar
aded 482 Kandiye’den alınan toplar 484
Kandiye’nin içinde hâneler
harâbesiyle aded 82000 Kandiye’de harâb olan hâneler aded 73000
Cümle kiliseler 300 Harâb olan kilise aded 300
Kalʻadan firâr eden kefereler aded 1925 Kalʻadan kaçıp gelen kefereler aded 1922
(Hikayet-i Azîmet-i Sefer-i Kandiye, vr. 86b-87a-b)-(Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 134b-135a)



4.1.5 Tevârîh-i Ikrıtiş

Girit’in tarihinden ve Türkler tarafından zaptından bahseden eserin müellifi belli değildir. 1-13 varak arasında Girit’in Osmanlı fethinden önceki dönem yer

almaktadır. Çalışmamızı oluşturan Hasan Efendi’nin eserin son tarafında332 yer alan “Feth-i Cedîd-i Girid münâsebetiyle Târih-i maʻlûmât” başlığıyla yer alan bölümle benzeşmektedir333.
Eserde vr. 13’ten sonra Girit’e yapılan sefer ve adanın fethi anlatılmaktadır. Girit’in fethinde verilen şehit sayıları ve savaşta kullanılan malzeme miktarlarını gösteren tablolar yeralmaktadır. Bu kısım yer yer Tevârîh-i Cezîre-i Girid ile benzerlikler göstermektedir. Bunun dışında eserin sonunda Girit için yazılan gazeller ve türküler, 1233’e (M. 1817-18) kadar Kandiye muhafızı olan veziriazamların isimleri yer almaktadır. Yine eserin sonunda 1325 (1907) senesinde Girit’te meydana gelen depremden bahseden bir not ile “İslambol-Kostantiniye” başlığını taşıyan ayrı bir kısım yer almaktadır334.
Eserin vr. 11b’de I. Mahmud’un ölümüne tarih düşülmüştür335. Bu durum bu eserin “Tevârîh-i Cezîre-i Girid”’den daha eski olduğunu göstermektedir. Tevârîh-i Cezîre-i Girid’de yer alan Osmanlı Devleti’nin adayı fethinden önceki dönemi anlatan “Feth-i Cedîd-i Girid münâsebetiyle târih-î maʻlûmât” başlığı ile verilen kısımda Tevârîh-i Ikritiş’ten yararlandığı anlaşılmaktadır. Bundan dolayı Tevârîh-i Cezîre-i Girid’in son bölümünü bu eserle de karşılaştırma yapmayı gerekli gördük.
4.1.5.1. Birebir Yapılan Aktarmalar

Müellifin “Tevârîh-i Ikritiş”’ten yararlanırken genel olarak değiştirmeden aynen aktarım yapmıştır. Bunlara birkaç örnek verecek olursak;












332 Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 135b.
333 Tevarih-i Ikrıtiş (Girid), İ.Ü. Nadir Eserler Kütüphanesi, Ty., No: 2536, s. V.1-13.
334 Tevarih-i Ikrıtiş (Girid), vr.336-352.
335 Tevarih-i Ikrıtiş (Girid), vr. 11b.




Nakd-i bihîn hamd ü senâ ve genc-i semin şükr-i icâbet-intimâ ol cenâb-ı kibriyânın serâ perde-i bârgâh-ı azamet celal ve mukassim-i erzâk dergâh ber- cûd-i nevâline pâşide kılınır ki feth-i cedîd-i Girid ile dîn ü devleti te’yîd ve şevket-i İslâmı te’bîd ve tahlîd eyledi. (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 1b)

Nakd-i bihîn hamd [ü] senâ ve genc-i semin şükr-i icâbet-intimâ ol cenâb-ı kibriyânın serâ perde-i bârgâh-ı azamet celal ve mukassim-i erzâk dergâh ber- cûd-i nevâline pâşide kılınır ki feth-i cedîd-i Girid ile dîn [ü] devleti te’yîd ve şevket-i İslâmı te’bîd ve tahlîd eyledi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 135b)





Baʻdehu sitte ve hamsînde bi’d-defaʻât ve nice bin istîsâlden sonra Ab-ı Koron’u ve Resmo’yu ve nice kılâʻ vü bukāʻı teshîr ve harbîleri gılaf-ı şimşîr kılınıp ekber kılaʻı olan Kandiye ve cânib-i şarkīsinde bir iki hisâr dahi kalmıştır. Hâlâ küffârı makām-ı hayret ve inkisârda hezâr havf bîn ile hücûm-ı guzât-ı İslâma müterakkiblerdir.
.(Tevârîh-i Ikritiş, vr. 11a)

Baʻdehu sitte ve hamsînde bi’d-defaʻât nice bin istîsâlden sonra Ab-ı Koron’u ve Resmo’yu ve nice kılâʻ vü bukāʻı teshîr ve harbîleri gılaf-ı şimşîr kılınıp ekber kılaʻı olan Kandiye ve şarkīsinde bir iki hisâr dahi kalmıştır. Hâlâ küffârı makām-ı hayret ve inkisârda hezâr havf bîn ile hücûm-ı guzât-ı İslâma müterakkiblerdir. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 142b)

4.1.5.2. Özetleyerek Verme

Hasan Efendi’nin “Tevârîh-i Ikritiş” adlı eserden yararlanma yöntemlerinden biri de Ikritiş’deki konuyu kısaltarak verme şeklindedir. Bu kısaltmalar bazen cümle bazen de kelime olmuştur. Bunlara örnek verecek olursak;
Ve etbâğına bi’l-külliye tiğʻi kadri yürütüp Cezâyir emvâlini bi’t-tamâm gemilere doldurup kaysere gönderdi. (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 7b)

Ve etbâğına bi’l-külliye tiğʻi kadri yürütüp kaysere gönderdi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 140a)

Cezâyir deryâ-yı Rumdan dördüncü iklimde Ikritiş ki tahfîf-i içün evvelinden hemze-i hazf ve âhirinden
şîn terhim olunup gayri bu mahreç
münasebetiyle kaf ve kâfa ve gâh dâl ve gâhî tâya kalb ü tebdîl kılınmakla Girid denilmiştir.(Tevârîh-i Ikritiş, vr. 2a)


Cezâyir deryâ-yı Rumdan dördüncü iklimde Ikritiş ki tahfîf-i ibâret içün evvelinden hemze-i hazf ve âhirinden
kaf kâfa ve gâh dâl ve gâhî tâya kalb[ü] tebdîl kılınmakla Girid denilmiştir. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 136a)





Hükemâ ve e’imme tahkîki üzere bu cezîrede maʻden-i zeheb ve fizza mevcûddur. Ve hâlis antimon ve cümle mahsul-i güzîdesi hâsıl olur. Aslı
zaferân ve ladin bunda olur. Ve ilm-i musikî bu cezîrede istinbâd olunmuştur. Ve dahi belinbus eder mevzi canavarlardan kurt ve tilki
olmaz. Ve baykuş âhir yerden getirseler
fi’l-hâl mürd olur. Anda mâ-i saʻleb taʻayyüş etmezler.(Tevârîh-i Ikritiş, vr. 2b-3a)

Hükemâ ve e’imme tahkîki üzere bu cezîrede maʻden-i zeheb ve fizza mevcûddur. Ve hâlis antimon bunda olur. Ve ilm-i musikî bu cezîrede istinbâd olunmuştur. Ve dahi anda mâ- i saʻleb taʻayyüş etmezler. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 136b)





Ve ol cezîre serâpâ dâr-ı kâfir olup mürûr-ı eyyâmla helâk olduklarında evlâd zerârîleri gittikçe îmân ve İslâmdan baʻîd ve ümmet-i Muhammed
aleyhi’s-selâm adâvetleri mezîd oldu. (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 9a)

Ve ol cezîre serâpâ dâr-ı kâfir olup mürûr-ı eyyâmla helâk olduklarında evlâd zerârîleri gittikçe îmân ve İslâmdan baʻîd ve ümmet-i
Muhammed’e adâvetleri mezîd oldu. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 141a)




Venedik hissesine düştü. Ve sâbıka
Sultân Süleyman zamânında Hayreddin Kapudân Paşa dahi dokuz
yüz kırk beş Saferinin on beşinci günü yüz kırk pâre gemi ile Girid’e varıp evvelâ Milepotamo ve Milonyo nâm hisâra çıkılıp ve er döktüler. …… Ekseri esîr ve bâkīsi tuʻme-i şimşîr oldu. Baʻde Eskilatye ve Estilo nâm iki hisâr dahi alınıp nahiyelerinden seksen pâre karye gāret ve ol sene Girid ceziresine küllî hasâret olundu. Bir haftada cümle etrafı devr-i gāret olunup onbeş binden ziyâde esîr alınıp ve İstanbul’a gönderildi. Baʻdehu baʻzı
avâ’ik hasebiyle taʻarruz olunmayıp
Kıbrıs fethinden sonra sulh münʻakid
olmakla bu âna dek Venedik Beyleri
yedinde kalmışidi. (Tevârîh-i Ikritiş,
vr. 9a-b, 10a)

Venedik hissesine düşüp bu âna dek
kalmış idi. Sâbıka Hayreddin Paşa
Girid’den beri ekser cezâiri aldıktan
sonra dokuz yüz kırk beş Muharreminde Girid’e varıp Meramilo ve Ab-ı Koron kalʻalarını gāret ve tahrîbten sonra hısn-ı hasîm Hanya’ya asker döküp kalʻanın metânetinden fethi müyesser ve mümkün olmamakla etrâfını gāret [ü] hasâret edip baʻdehu Menolgo ve Estiye nâm iki hisârı alıp etrâfında seksen karye halkını esîr etmekle cezîrenin imâretine ve intizâmına ol sene olan külli rahne vermiş idi. Baʻdehu baʻzı avâ’ik
hasebiyle taʻarruz olunmayıp Kıbrıs fethinden sonra sulh münʻakid olmakla
bu âna kadar Venedik Beyleri yedinde
kalmış idi (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 141b)

Her sâl bezl-i emvâl ve cemʻ-i ricâl ve
tertîb-i sefîne emsâli tekellüfât-ı
sakkâki kendüğünde nisbet-i itʻâb nefs-
i beden ve irtikâb-ı mihendir terk buyrulur ise ol mukābelede her sene tahammül-i esfâr ve ahtârdan (Tevârîh- i Ikritiş, vr. 6a)

Her sâl bezl-i emvâl ve cemʻ-i ricâl ve
tertîb süfün ve beden ve irtikâb-ı mihendir terk buyrulur ise ol mukābelede her sene tahammül-i esfâr ve ahtârdan kendülere hâsıl olan mâlik- i izʻâfın tayyib-i hâtır ile bizden alsınlar. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 139a)

4.1.5.3. Yapılan Eklemeler

Hasan Efendi, Tevârîh-i Ikritiş’ten yararlanırken bazen kendine göre eklemeler yaptığı gibi kimi zamanda değişiklikler yapmıştır. Bunlara örnek verecek olursak;




Bir zaman ehl-i İslâm zarûrî küffârın taht-ı yedinde kalıp mürûr-ı eyyâmla kibâr-ı meşâyıh ve ulemâdan çok kimesne zuhûr eylemişti (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 3b)

Bir zaman ehl-i İslâm zarûrî küffârın taht-ı yedinde kalıp mürûr-ı eyyâmla
kimi hicret eyledi ve kimi hâşa reddet-i ihtiyâr edip ânda kaldı. Ol müddette kibâr-ı meşâyıh ve ulemâdan çok kimesne zuhûr eylemişti. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 137a)





…..cümle dâr u diyâra mâlik-i hakīki
ancak olur. Kâh mutiʻa temlîk eder….(Tevârîh-i Ikritiş, vr. 10a)

…..cümle dâr diyâra mâlik-i hakīki ancak Mevlâ-yı zü’l-celâldir. Kâh mutiʻa temlîk eder… (Tevârîh-i Cezîre- i Girid, P., vr. 141b)

Bir rivâyette anlar mezbûrun teveccühün istimâʻ ettikte çıkıp havflarında Ikritiş’ine gittiler ve ânda sâkin oldular. (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 4b)

Bir rivâyette anlar mezbûrun teveccühün istimâʻ ettikte çıkıp havflarında Girid’e gittiler ve ânda sâkin oldular. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 137b)
4.1.5.4. Kaynakların Verilme Şekli

Hasan Efendi, Tevârîh-i Ikritiş’ten yayarlanırken Ikritiş’in yararlandığı kaynakları aynen vermeyi tercih etmiştir. Bunlara örnek verecek olursak;

Ravzatü’l-Miʻmâr sâhibi Abdullah ibn
Vahab rivâyeti ile nakl eder ki Abdullah bin Saʻd Bebi Ümeyye tarafından Vâli-i Mısır iken bu Cezîre’ye gazâ edip fethi müyesser olmuşidi. (Tevârîh-i Ikritiş, vr. 3a)

Ravzatü’l-Miʻmâr sâhibi Abdullah ibn
Vahab rivâyeti ile nakl eder ki Abdullah bin Saʻd bin Ümeyye tarafından Vâli-i Mısır iken bu Cezîre’ye gazâ edip fethi müyesser olmuş idi. (Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 136b)





Bu kelâmın mâsadâkı hâlâ zuhûr eyleyen feth-i Girid’dir ki bâ Behcet-i
Nevberî nakli üzere yüz doksan
târihinde Ravzâtü’l-Miʻmâr ve
Nücumu’z-zevâhire tahrîri muktazâsınca sekiz sene sonra ehl-i İslâma nasîb olmuş iken Nevberî kavlince üç yüz beşte ve Ravzâtü’l- Miʻmâr taʻyîni üzere kırk seneden sonra …(Tevârîh-i Ikritiş, vr. 11a)

Bu kelâmın mâsadâkı hâlâ zuhûr eyleyen feth-i Girid’dir ki bâ Behcet-i
Nevberî nakli üzere yüz doksan
târihinde Ravzâtü’l-Miʻmâr ve
Nücumu’z-zevâhire tahrîri muktazâsınca sekiz sene sonra ehl-i İslâma nasîb olmuş iken Nevberî kavlince üç yüz beşte ve Ravzâtü’l- Miʻmâr taʻyîni üzere kırk seneden sonra…(Tevârîh-i Cezîre-i Girid, P., vr. 142b)




5. METİN


Metin Tesisinde İzlenen Yol

Metinde P ile gösterdiğimiz St. Petersburg nüshası ve T ile gösterdiğimiz Topkapı nüshasıdır. Metinde P nüshası esas alınmıştır. T nüshasındaki ifade daha doğru ve tamamlayıcı mahiyette ise metne alınmıştır. İki nüsha arasındaki farklılıklar dipnotta belirtilmiştir. Metnin her iki nüshaya göre takip edilebilmesi için her iki nüshanın başlangıç numaraları [P2a] [T2a] şeklinde metinde gösterilmiştir.
Metinde geçen ayetler, hadisler ve özlü sözler Arap alfabesiyle yazılarak bunların kaynakları ve anlamları dipnotta gösterilmiştir.
Metinde, ifadeyi düzeltmek için tarafımızdan yapılan harf ve kelime ilaveleri [ ] şeklinde köşeli parantez içerisinde gösterilmiştir, “Küffâr-ı zîr [ü] zemînden” gibi. Nüshalar arası farklar (:)'dan sonra verilmiştir, kelime ve ibare, eksiklikleri için (-) işaretleri kullanılmıştır. Metinde okunmasının doğruluğunda şüphe olan kelimelerin sonuna (?) konulmuştur. Hiç okunup anlamlandırılamayan kelimeler ise metinde geçtiği şekilde Arapça harflerle verilmiştir. Nüsha karşılaştırmalarında imlâdan ileri gelen “ile” nin birleşik yazılması ve ayrı yazılması gibi küçük farklılıklar ve nısfu’l- leyde/nıfu’l-leylde olduğu gibi harf eksiklikleri de dipnotta belirtilmemiştir. Metinde geçen konuşmalar tırnak içinde verilerek italik yazılmıştır. Metnin daha anlaşılır hale gelebilmesi için uygun görülen yerlere noktalama işaretleri tarafımızdan ilave edilmiştir.
Arapça ve Farsça kelimelerdeki ي ,و ,ا vokaller â, û, î şeklinde yazılmıştır. Yine, ayn harfi (‘) ile ortadaki hemze de (’) ile gösterilmiştir. Kelimenin başındaki ayn harfi için (ʻ) kullanılmayarak (ʻasker) değil (asker) şeklinde yazılmıştır. Hemze ile kesme işaretinin karıştırılmaması için kesme işareti (') ile gösterilmiştir. Transkripsiyon çalışmamızda Türkçe karakterli bazı kelimelerde “ğ” harfi tercih edildi, “gelmeğe”, “olmağın”, “ağa” “yağmur”, “soğuk” gibi.
Metnin imlâ ve ifadelerimizde günümüzdeki kullanımı da göz önüne alınarak, Türkçe kelime sonlarındaki düz vokalleri yuvarlak, “Anatolı/Anatolu”, “Alay Köşki/Alay Köşkü”, “köpri/köprü”, olarak ifade ederken, bazı Türkçe karakterlerde



“t” harfi “d” olarak yazılmıştır, “tağ/dağ”, “ota/oda”, “Anatolu/Anadolu”, “temür/demir” gibi.
Farsça kelime sonlarında “dâr” ve “gâh” “zade” eklerini “serdâr”, “harbgâh” “ağazâde” gibi birleşik yazılmıştır. Türkçede sert sesteş uyumu çerçevesinde bazı kelimeler; “oldukda” “oldukta”, “geldikte “geldikte”’ye dönüşmüştür. Metinde “köpri”, “kutı” örneklerinde olduğu gibi sonu “ı” veya “i” sesi ile biten Türkçe isimlerde, günümüz diline yakın bir imla tercih edilerek, “köprü”, “kutu” şeklinde kullanılmıştır. Türkçe fiillerde ise, “oldı”, “itdi” “gördi”, örneklerindeki gibi, metnin günümüze daha uygun olması için “oldu”, “etti”, “gördü” şeklinde yazılmıştır. Yine metnin günümüze daha uygun olması için “guruş”, “fırtına” gibi kelimeler “kuruş”, “fırtına” şeklinde yazılmıştır.



TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD SENE 1055

[P1b] İşbu bin elli beş senesi ibtidâ-i gazâvat-ı Cezîre-i Girid ve Serdârı Kapudân Yusuf Paşa sene-i sâbıkada zikri mürûr eden Malta gemileri Âsıtâne’den Mısır’a giden Dârüssaʻâde Ağâsı sefînesine müstevlî olup aldıkları semʻ-i hümâyûn-ı pâdişâhî oldukda küffârdan ahz-ı intikām ü sâra himmet-i şehriyârî olup Akdeniz’e sefer fermân eylediler. Ve Rumeli ümerâsına ahkâm-ı şerîfe gönderildi ki “evvelbahârda mahruse-i Selanik’e varıp âlât-ı piyâde ile mîr-i mîrânlar yanında mevcûd ola”. Ve Anadolu Eyâletinde Kastamonu ve Saruhan ve Hamid ve Teke ve Ankara ve Aydın sancaklarına ve Eyâlet-i Karaman Kırşehri ve Niğde ve Aksaray beylerine ve Eyâlet-i Sivas ve Çorum ve Amasya ve Bozok beylerine ve sâ’ir askerîye hükümler336 gönderildi ki “cümlesi Sakız mukābelesine Çeşme demekle maʻruf iskeleye varıp mîr-i mîrânlara me’mur olmağla [P2a] serdârları olan mirahur-ı sâbık Amasya Beyi Ahmed Paşa yanında mevcûd bulunalar ve Vâli-i Vilâyet-i Karaman Durak [T2a] Paşa bu cümlesi sefâʻine koyup göndere”. Ve sabıka harem-i hümâyûndan mukarreb-i pâdişâh olan Silahdâr Yusuf Paşa ki taşra çıkıp kapudân olmuşidi Donanma-yı hümâyûna serdâr olması karardâde-i re’y-i pâdişâh olmağın kapudânlık mansıbına ve leşker-i bahr ü ber sipehsâlarlığı dahi zamm u ilhâk buyruldu. Ve Rumeli Eyâleti Küçük Hasan Paşa’ya tevcîh olunup ol hafta Selanik’e irsâl olundu ki Rumeli askerini cemʻ edip Benefşe sâhilinde kapudân paşaya muntazır ola. Ve zağarcıbaşılıkdan yeniçeri kethüdâsı olan Murad Ağa dahi yeniçeri ağası yerine sefere taʻyîn olundu. Ve Samsoncubaşı İbrahim Ağa ve Haseki Ali Ağa dahi sâ’ir337 çorbacılar ile me’mûr oldular. Vüzerâdan sâbık Kā’immakam olan Bosnevî Koca Musa Paşa dahi sefer-i merkūma taʻyîn buyruldu ki serdâr-ı zîşâna refîk olup teshîr-i bilâdda hüsn-i tedbîr edeler. Hasan Paşa Selanik’e varıp Rumeli ümerâsını daʻvet ve cemʻ eyledi. Bu tarafda ücret ile elliden mütecâviz bâzergân gemileri istîcâr olunup asker-i mezkûrenin zâd ü zehâ’irlerini tahmîl ve donanmadan evvel irsâl olundu. Ve doksan pâre Karamürsel ve kalyon ve şayka [P2b] Selanik’e ve altmış pâre sefîne dahi Çeşme’ye varıp limânlara lenger-endâz oldular. Ve bu gemilere mühimmâtdan on beş



336 Hükümler T: hüküm P.
337 sâ’ir P: -T.



bin kantâr barut ve elli bin âhenin yuvalak338 ve elli kıtʻa [T2b] badaluşka toplar ve kazma ve kürek vesâir âlât-ı cebehâne ve levâzım-ı kalʻa bî-hesâb tahmîl olunup gönderildi. Ve Cezâyir ve Tunus ve Trablus ocaklarına ahkâm-ı şerîf ve sadr-ı aʻzam mektûbları irsâl olundu ki “evvelbahâr da Akdeniz’e sefer vardır. Gemileriniz ile umûmen gazâya hâzır olup rûz-ı hızırdan mukaddem gelip donanmaya mülhak olasız” deyü daʻvet olundular. Ocak halkı gazâya daʻvet olunduklarında cûş u hurûşları ziyâde olup cân başıyla uğur-ı hümâyûnda hizmete hâzır ve kudüm-ı sipehsâlan müntazır oldukları arz olunup sefer emriyle varan çavuş ile Hızır kethüdâ çıkıp kurtulup Âsitâne’ye geldi. Bî-çâre paşalar yine mecbûren
Cezâyir’de kaldılar.
Azîmet-i Asker-i İslâm [be-]Donanma-yı Yusuf Paşa

Tersâne-i Âmirede leşker-i bahrî Cezâyir kalemi ile müsemmâdır. Yoklanıp mavnalara ve kadırgalara tevziʻ ü taksîm ettiler. Kürekçiler ve sâir mühimmât tekmîl olunup evvelbahârın dahî evâ’ili erişmiş idi. Ammâ hazret-i pâdişâh-ı âlem-penâh deryâdan tedârük ve umûr-ı gazâda kemâl-i ihtimâmlarına binâ’en her gün Tersâne-i Ȃmire’ye bizzât kendileri teşrif etmekle sefâʻine [P3a] donanma ve sâir âlât-ı kalʻa ihzârına kendüler ikdâm ve gemiler ve asker umûruna ihtimâm-ı tâm buyururlardı. Mâh-ı Saferin yirmi ikinci Çehâr-şenbih günü [20.04.1645] vakt-i asrda sefere meʻmur olan ocak ağalarına ve çorbacılara hılʻat-i sefer339 giydirilip hemen azîmet ferman ettiler. Kapudân Yusuf Paşa dahi mâh-ı Rebiʻü’l-evvelin dördüncü Rûz-ı Yekşenbede [30.04.1645] ve mâh-ı urdu-behiştin yirmi biri idi. [T3a] Azîm donanma ve şenlikler ile Malta seferi nâmıyla azm-i gazâ edip cânib-i Bahr-i sefîde bâd-bân-ı küşâya müteveccih oldu. Donanma ile Sakız Cezîresine vardıklarında Selanik Limânı’nda olan gemiler içün Rodos Beyi İbrahim Bey Kara Hoca demekle maʻrûfdur sekiz mükemmel kadırga ile gönderilip Kızılhisâr Limânına cemʻ olmaları tenbîh buyruldu. Ve Sakız’a dâhil oldukta Anadolu Seraskeri Ahmed Paşa Sivas ve Karaman ve Anadolu beyleriyle dâmen-bûsa gelip mazhar-ı iltifât oldular. Mâh-ı Rebiʻü’l-evvelin yirmi beşinci günü [21.05.1645] Anadolu askeri gemilere girip kırk pâre şayka ile Sakız limânında vazʻ-ı lenger oldular. Bu sekiz gün istirâhatdan sonra kalkıp Kızılhisâr


338 ve elli bin âhenin yuvalak P: -T.
339 sefer P: -T.



limânına geldiler. Yolda azîm fırtına zuhûr edip gemiler perâkende ve perîşân olmuş idi. Midilli Beyi Veli Bey gezip cümlesini Termiş nâm mahalle gelesiz deyu cemʻ eyledi. Üç günde kırk dokuz sefîne cümle geldiler ve Rumeli sipehsâlârı Hasan Paşa dahi [P3b] eyâleti askeri ile Rebiʻü’l evvelin yirmi dördünde kalkıp serdâr Kızılhisâr limânında ancak dört gün oturup Mora’dan Termiş nâm hisâr limânına girmişler idi. Sevâhili hevâdar ve âb-ı latif ve sahrâsı letâfetle meşhûr dâr u diyârdır. Bu tarafdan Rumeli askeri Kızılhisârı geçip gurre-i Rebiʻü’l âhirde Termiş sevâhiline gelip doksan sekiz pâre sefîne ile ve bu kadar cebehâne ve mühimmât ile donanmâ-yı hümâyûna mülâkī oldular. Ertesi oturak fermân olunup ale’s-sabâh Kapudân [T3b] Yusuf Paşa baştardaden çıkıp otakda cümle ümerâ-yı kirâm ve sâlârân-ı leşker-i İslâm ve mîr-i mîrân Hasan Paşa ile gelip dâmen-bûs-ı serdâr ile müşerref olup teşrifât-ı şâhâne ile ser-firâz oldular. Serdâr-ı kâmkâr her birini tatyîb ve gazâ ve cihâda tergîb eyledi. Koron sükkânından Karabatak Bey gemisine binip bir Girid firkatesini aktarma edip kaptan paşaya getirdikte hılʻat ile riʻâyet olundu. Firkatenin içinde bulunan on iki kâfiri küreğe kodular. Ertesi kalkıp Benefşe sevâhili mukābelesine geldiklerinde bi-emrillâhi teʻâlâ bir azîm rüzgâr peydâ olup gerçi muvâfık idi. Lâkin şiddetinden donanma limâna girdiler ve baʻzı şayka ve burtonları Manya burnuna çekdi. Deryâda bulunan ümerâ limâna girmek mümkün olmayıp Çuka Adası’na düştüler. [P4a] Serdârdan dûr olduklarına te’essüfde iken meğer Venedik tarafından Girit imdâdına bir sabâ-reftâr içi barut ve dâne ve kurşun ve humbara ve tüfenk ve fitil ile mâl-â-mâl gemi irsâl etmişler. Lütfu kirdikâr ile mezbûr beyler üzerine düşüp bî-zahmet ve bî-ceng ahz u kabz edip hakkâ bu husûs bir fâl oldu. Ve geminin içinden hayli kâfir çıkıp küreğe kodular ve andan Avarin’e varılıp yedi kıtʻa kalyon anda hâzır bulundu. Ehl-i sefere “Malta seferi tedârükin eylen” deyü fermân olundu. Ve asker-i İslâm hıyâm ile sahrâya çıkıp sefâʻin-i donanmayı bağlamağa başladılar. Ve anda iken Trablus ve Tunus paşası Abdurrahman Paşa sekiz pâre çekdiri ve kadırgaları azîm alayı ile gelip donanmaya mülākat ettiler. Ümerâ-yı Mağrib ve sefîne kapudânları ve ocak zâbitleri serâser dîbâ hılʻatler ile ser-bülend oldular.



[T4a] Azîmet-i Asker-i İslâm be-Cânib-i Girid

On gün ol makāmda murâd üzre mühimmât görülüp Rebiʻü’l-âhirin yirmi beşinci günü [26.06.1645] Çehâr-şenbih idi. Avarin340 limânından çıkılıp herkes Engine salınır341 kıyâsında iken ümerâ-i deryâ kapudânları daʻvet olunup Girid seferine me’mur olduklarına hatt-ı şerîf ibrâz ve mazmûnı iʻlâm ve keşf-i râz edip Cezîre-i Girid [P4b] fethi niyetine Hanya burnuna doğru gittiler. İttifākat-ı hasenedendir ki bi-ʻinâyetillâhi teʻâlâ bir eyyâm-ı latîf ve bir rüzgâr-ı muvâfık u şerîf oldu ki sefâʻin-i donanma asla birbirinden mütebâʻid olmayıp maʻiyyet ile şevket-i mehâbet göstererek ol gün gidip gece Çuka342 Adası kurbunda lenger-endâz oldular. Ertesi yine yürüyüp ikindi vaktinde Girid kurbunda Sakalya nâm harâb adaya varıldı343. Gözcü kâfirler duhân ile donanma geldiğini gördüler ve Girid’e iʻlâm eylediler344 dahi ertesi rûz-ı Cumʻa idi. Akşâm vakti Girid’in dağları seçilip gemilerde fânûslar yandı. Rüzgâr kavî olmakla fi’l-hâl asker-i İslâm sevâhil-i Girid’e lenger- endâz oldular. Hemân ol sâʻat Karabatak dedikleri firkate re’îsi tebdîl-i şekl ile Sakalya Adası’na varıp gözcü kâfirlerin ikisi ceng etmekle katl olunup dördü zinde ahz olunup dil getirdi. Ol gün asker-i İslâm serdâr-ı sâhib-i ihtirâmla kenâra dökülüp kurâları fi’l- hâl târumâr eylediler. Ve birkaç kâfirin seri pişgâh-ı serdâra galtân oldu. Cumʻa ertesi seheri Girid’in Kılıç Burnu dolaşılıp345 Girid ile Todori Adasında limân misâli bir mevziʻde lenger-endâz olup [T4b] taşra çıkıldı. Küffâr baş göstermeyip Rumeli Beylerbeyisi Hasan Paşa Rumeli askeri ile ve yeniçeri kethüdâsı [P5a] Murad Ağa ve Samsoncu başı İbrahim Ağa yeniçerinin önüne düşüp gemilerden mühimmât ihrâç olunduktan sonra Hanya hisârı muhâsarası fermân olunmağın akşâm vakti hisâr-ı mezbûr cânibine teveccüh olundu. Ol gece gidilip nısfu’l-leylde sabâh olunca bir nehr- i hoş-güvâr kenârında ârâm ettiler. Ol esnâda düşman erişti deyip bir âvâz zuhûr edip aslı yoktur denildikte hayli tüfeng atıldı. Ertesi beyne’s-salateyn Hanya kalʻası mukābelesinde olan cisr-i sengîn kurbunda tepelerde nüzûl olunmakla bu tarafta

340 Navarin Adası’nın adı, Osmanlı kaynaklarında önceleri Anavarin, Avarin veya Avarine şeklinde yer
almaktadır. İdris Bostan, “Avarin”, DİA, XXXII, İstanbul 2006, s. 441.
341 çıkılıp herkes engine salınır P: çıkılıp engine salınır T.
342 “Çuka” Naima’da “Çuha” şeklinde yazılmıştır. Târîh-i Naîmâ, III., s. 1032.
343 adaya varıldı P: adaya vardılar T.
344 geldiğini gördüler ve Girid’e iʻlâm eylediler T: geldiğini Girid’e iʻlâm eylediler P.
345 burnunu dolaşılıp T: burnu dolaşılıp P.



küffâr-ı fâriğu’l-bâl bağ ve bağçelerinde esvâb-ı girân-bahâ ile müzeyyen ve muhteşem zevk u safâlarda iken asker-i mansûr makhûrların sürûr vaktini basıp ganâyim-i bî-şumâr ile muğtenim olup vâfir mal ve esîr aldılar. Lâkin serdârın hüsn-i tedbîrinden biri bu oldu ki giriftâr-ı gāziyân olan reʻâya ve ehl-i karyenin etfâl ve nisvânı getirild[ikt]en sonra getiren gāzilere inʻâm u ihsân edip giriftârları azâde edip ihrâk-ı nümâlık ve katʻ-ı eşcâr ve katl-i esîrden men’ eyledi. Anlar ki âkıbet kâr mülâhazasında kāsırlar idi. [T5a] serdâr-ı kâmkârın bu re’yini pesend etmezlerdi. Zîrâ kalʻanın metânetin ve askerin kılletin görüp asla fethin hâtıra getirmezlerdi. Hemân katl u gāret ve ihrâk-ı hasârat edip muğtenim gidelim derlerdi. [P5b] Ammâ cenâb-ı serdârdan bu merhameti istimaʻ eden ahâli-i memleket her tarafdan orduya gelip zahîre ile hizmet eylediler. Asker-i346 İslama mâil ve cezîre anların olmağa kāil oldular.
Feth-i Aya Todori

Girid Cezîresi’ne karîb üç dört mil müdevver bir cezîre-i sağîre ki iki tarafında yalın kaya üzerinde binâ olunmuş araları bir mil iki hisâr-ı metîn ki Aya Todori kalʻaları demekle maʻrûfdur. Memâlik-i Hanya’nın nigehbânları şeklinde vâkiʻdir. Duvarının arzı altı zirâʻ ve irtifaʻı on iki zirâʻ her biri hüsrevâne balyemez topları ve cebehâne ve zehâ’ir ile mâl-â-mâl idi. Ol iki kalʻa ki biri bâlâter muhâfaza- i bîrûn ve biri zîrter ki hâris-i deryâ-yı enderûndur. Dört sâʻatte kabza-i teshîre geldi. Çün donanmâ-yı hümâyûn limâna vâsıl oldığın küffâr hâk-sâr müşâhede etti. Bunlar muhâsara edeceklerin bilip kalʻa-i zîr metânetine iʻtimâdları olmakla cümle aşağı kalʻaya inip cemʻ oldular. Ve leşker-i İslâmın kudûmuna muntazır durdular. Bu tarafda serdâr-ı kâm-kâr gece askeri Hanya cânibine irsâlinden sonra Amasya Mir-livâsı Ahmed Paşa ve Tırhala Beyi Ahmed Bey ve serdengeçdi ağaları ve yeniçeri ve Tunus ve Trablus askerinden birer mikdâr asker gemilerden çıkarılıp sandallar ve pelasgermeler [T5b] ile sâhil-i cebel-i cezîre-i mezbûreye irsâl olundu. Leşker-i merkūm gece ile [P6a] hisâr meyânına vardıklarında hisâr-ı bâlâyi gördüler ki kapıları açılmış fi’l-hâl bî ceng [ü] cidâl girip kabz ettiler. Ale’s-sabâh ki rûz-ı şenbih ve Rebîʻü’l-âhirin yirmi sekizi idi. Gāziler aşağı kal‘ayı dahi muhâsara edip iki taraftan top ve tüfenk ile ceng ettiler. Serdâr dahi cümle donanma gemileri ile azm edip

346 asker-i P: -T.



baştardadan kal‘aya toplar attı. Sâ’ir ümerâ dahi iktidâ edip kadırgalardan ve mavnalarden ol kadar top urdılar ki sadâsı âsumâna peyveste oldu. Hemân ol sâʻat kadırgalardan iki top ihrâc olunup kal‘aya havâle ettiklerinde gāziler gayrete gelip bir uğurdan hisâra hücûm edip i‘lâm-ı nusret-encâm eylediklerini küffâr-ı hâksâr gördükde halâsdan me’yûs olup bir bî-dîn ve hîlekâr kâfir pişkâh-ı künkde hisâra gelip yed-i nâ-mübârekine bir beyaz makreme alıp gelin kal‘a sizindir alın dedikte gāziler hücûm edip ol mahalle izdihâm ile vardıklarında sâ’ir erbâb-ı dalâl içerü firâr edip ancak bir kâfir kaldı. Meğer mukaddemâ kapı yanında bu mahâl içün âmâde eyledikleri barut lağımına âteş vermişler. Zîr ü zemînden alıp üstünde ve yanında bulunanların kimini eflâka pertâb ve kimini misâl-i kebâb-ı büryân eyledi. Gāziyân-ı kirâm ve küffâr-ı li’âmdan hayli ecsâm tuʻme-i âteş oldu. Duvar-ı hisâr yer yer rahne oldukta [T6a] gāziyân-ı[P6b] zafer-karîn hücûm-ı dilîrâne ile kal‘a feth edip içinde bulunan küffâr-ı laʻîn tuʻme-i tığ-ı abdâr olup kelleleri huzûr-ı serdâra geldikte in‘âm- ı firâvân ile bahadırları şâdmân eyledi. Ba‘dehu donanma-yı hümâyûn sâfâ-yı hâtır ile gelib limân-ı rahat-resân Aya Todori’de âsûde oldular.
Âğāz-ı Muhâsara-yı Hanya

Çün bu feth müyesser oldu. Serdâr-ı ekrem mâh-ı mezbûr[un] selhinde ki yevm-i ahad idi gemiden çıkıp Hanya karşısında kurulan bargâha nüzûl eyledi. Sâ’ir ümerâ ve hükkâm dahi günâgün hıyâm ile sahra varoşnu tezyîn ettiler. Ve fermân sudûr eyledi ki toplar ve cebehâne ve sâ’ir mühimmât sefâ’inden ihrâc oluna. Pes cümle levâzım ve mühimmât ihrâc ve leşker müheyyâ oldukta mâh-ı Cemâziye’l- evvelin üçüncü günü akşâm vaktinde asker-i mansûr kal‘a-yı Hanya’ya havâle olan Kilisâ-yı Kostantin tepesinde metris kurmağa âğāz eylediler. Evvelâ347 tell-i merkūmda Rumeli beylerbeyisi Hasan Paşa ve sağ kol ve sol kol alaybeyleri ve Alacahisâr ve Avlonya ve İlbasan beyleri yedi kıt‘a balyemez top ile âmâde olup pişgâh-ı tophanede yeniçeri kethüdâsı Murad Ağa yeniçeri askeri ile metrise girdi. Ba‘dehû yemîn-i emîrü’l-ümerâda ümerâ-yı Tırhala ve Köstendil ve İskenderiye’ye dört top verilip önlerine Haseki Ali Ağa ba‘zı yeniçeriler ile [P7a]sipeh sürdü ve yesârındaki leb-i deryâya yine Üsküb ve Selânik ve Ohri ve Vulçıtrın beylerine altı

347 evvelâ P: -T.



[T6b] top verilip Samsoncu başı İbrahim Ağa neferiyle metris kurdu. Ve Mirlivâ-i Dukakin Ali Bey sipâhileriyle ve serdengeçti ağaları ve Tunus dilâverleri Suda boğazında muhafazaya ta‘yîn olundu ki imdâda gelen küffârı hisâra duhûlden men‘ edeler. Ve cenâb-ı serdâr serleşker olup kendi tevâbi‘i ile evvelâ Taşköprü’de asker tarafına ve sâniyen donanma gemileri tarafına nigehbânlar koydular.
Vasf-ı Kal‘a-i Hanya

Kal‘a-i mezbûre binâsında akl-i ukelâ kāsır ve bir hisârdır ki rûy-ı zemînde mânendi yokdur. Ve memâlik-i mahrûsede bu tarz üzere kal‘a görülmemişdir. Ümerâ- i Venedik dört yüz seneden beri bu hisârın imâret ve binâsına ve sâ’ir cebehâne ve mühimmâtına bezl-i makdûr eyleyip kemâl mertebe istihkâm ve metânet vermişler idi. Gerçi irtifa‘ ve vüs‘at ve metânedde memâlik-i mahrûsada kılâ‘ı çokdur. Lâkin bu hisâr-ı mu‘teberin tarzı ve şekli yoktur. Ol bir düz yerde Galata kadar tûlanî vaki‘ olup yedi burç-i refî‘i var ki her biri vüs‘at ve irtifâ‘da birer hisâra benzer. Ve her birinde yirmişer balyemez top konup bin nefer ceng eri adam348 alır. Duvarının arzı beş atlı [P7b] hem-rikâb reftâ edecek kadardır. Ve duvarda olan dolma toprakda hod yirmi atlı murâd üzere yürür. Ve duvar-ı merkūmun künküre-i vâlâsından yukarı on zirâ‘ kadar toprak mürtefi‘dir ki ehl-i harbîn rezmi anda olmak üzere ne top kâr eder ve ne gayrı şey te’sîr eder. Ve binâsı muhkem ve müretteb senk-i tîraşîdeden divarlu dokuz aded tabyalar ki sâ’ir burcdan yüce âsumâna [T7a] urûc eylemiştir. On beş balyemez ve sacma toplarıyla şehri muhâfaza eder. Ba‘dehû iki köşelerinde iki hâki dağ çıkarılmıştır ki cemî‘an burûc ve tabyalara nâzırlardır. Ve herbirinde349 yirmişer hüsrevânî top-ı girânbahâ vaz‘ olunmuşdur ki cevânib-i erba‘ayı muhâfaza eder ve bu kühsârın altı mücevvef ve kubbe ender kubbedir ki top dâneleri ve cebehâne içün mahzenlerdir. Ammâ cânib-i bahrîsi divarı azîmü’l-binâ ile çekilmiş bir limân-ı latîfdir ki kapısından ancak kadırga girip ve yine kapısında deryâya nâzır azîm toplar konmuştur. Ve kârgîr kubbeli kurşun örtülü yirmi üç hâne tersânesi vardır ki rûy-ı zemînde bir dahi nazîri yoktur. Her birine nice hazîne sarf olunmuştur. Husûsan buyût ve saraylar ki şehir içinde sâfî mermerden kesilmiş şeddâdî binâlar ve hüsrevânî


348 bin nefer-i ceng eri adam P: bin eri adam T.
349 ve herbirinde P: ve birinde T.



kâşâneler ki Kasr-ı Havernak yanlarında bir şey değildir. Musanna‘ çeşmeler ve esvâk [P8a] ve dekâkîn ki gözler görmemiştir. Halk ashâb-ı emvâl ve ehl-i cemâl olmakla ma‘rûflardır. Fethi müyesser oldukta kabza-ı tasarrufa gelen cebehâneler hadden birûn idi. Yalnız üç yüz doksan beş350 pâre top-ı girânbahâ defter olundu. Ve bîrûn-ı hisâr hendeğin umkı on beş fersah ve arzı yetmiş iki zirâ‘-ı mi‘mârîdir. Ve ekser leb-i hendek senk-i tırâşidedir. Nakl olunur ki “pes-i divar-ı hisârda olan toprağı her sâl Hanya’nın büyük bazarına gelen merd[ü]zen üçer torba hâk-ı hendekten pes-i divara nakl ile seksen yıldan mütecâviz bir papazın vasiyyeti ile olur nice bin nasara her sene [T7b] bazara cem‘ oldukta mezbûrun tavk-ı la‘net vasıyyetini dergerdan edip351 üçer torba toprak çekerler imiş”. Tevârîhden haberdâr olan ba‘zı rü’esâ-yı küffârdan nakl olunur ki “Hanya bu vechile binâ olunalı seksen sene olup ol hemân hisâr-ı enderûn var idi ki büyük kal‘a binâsından sonra kapıları kaldırılıp burûc ve kuleleri birer kimesneye mesken kılındı”. Bundan akdem şehri tabyalar ve toprak ve hendek muhâfaza ederdi. Hattâ İspanya askeri gelip ol hâl üzere muhâsara eyleyip almağa kādir olmadılar. Sonra ümerâ-yı Venedik bezl-i makdûr edip bu hisâr-ı refi‘i çevirdiler. Ve bu şehrin sahrâsı latîf ve âbı hoşgüvâr ve hâki münbit352 ve kühsârı [P8b] pür enhâr bağ u bağçeleri bî-nihâye ve eşcârı pür-esmâr ve yaylakları dört sâʻatlik yoldur ki Eylül’ün evveline dek berg-i sefîd ile mestûrdur. Hâkinde sanavber ve kestâne ve turunç ve limon biter. Sanavber ve kestâne yaylak yerlere mahsûs eşcârdır. Turunç ve limon ise ekser sevâhilde olurken bunun bağçelerinde cem‘ olmuştur. Servistân ve gülistân ile bağ ve bağçelerini müzeyyen kılmışdır.
Azm-i Hisâr

Mâh-ı merkūmun dördüncü günü ki rûz-ı Se-şenbih ve Hazîrânın on yedisi idi. Ale’s-sabâh toplar ile kal‘a döğülmeğe başlayıp küffâr-ı hâksâr dahi pâyı ve vakārı muhkem basıp ceng ve muhâsarada asla kusur etmediler. Muhâsaranın ikinci günü serdâr Tophaneye gelir guzâtı cenge tahrîs ederken kâfir-i bedkâr bir top-ı sâ‘ika-i pâre âteş verip vüzerâ353 [T8a] durduğu yere geldi. Rumeli sipâhilerinden beş adam şehîd

350 üç yüz doksan beş P: yüz doksan beş T.
351 edip T: -edip ol P.
352 münbit P: -T.
353 Vüzerâ P: vezîr T.



edip vüzerâ ve erkân-ı aʻyân avn-i ilâhîde masûn ve mahfûz oldular. Ammâ luhûm ve dimâ-i şühedâ libâs-ı serdâr-ı âlî mikdârı âlûde eyledi. Top-ı mezbûrun dânesi ol kadar darb-ı şedîd ile geldi ki üç aʻzîm toprak dolu sepetten geçip kendi mahâlli merkūm kal‘aya bir mikdâr ba‘îd olmakla muhâsaranın üçüncü günü cum‘a gecesinde metrisler değişilip Anadolu askeri dahi serdârları olan Ahmed Paşa ile [P9a] iki top getirip Rumeli metrislerine mülhak oldu. Ve Karaman askeri iki top ile Samsoncu koluna ta‘yîn olundu. Bozok beyi dahi sancağı askeri ile Kuyulu kilisede karavula emr olundu. Ale’s-sabâh mahall-i mezbûrdan kal‘ayı senksâr ettiler. Gerçi hisâra ve şehre bu mahalde hayli hasarât oldu. Ammâ küffâr toplarının âteşi hayli guzâtı pervâne misâl suhte eyledi. Hasan Paşa ve sâ’ir ümerâ topların pişgâhında hıyâm kurup sipehler sürdüler. Murad Ağa dahi metrisini ileri sürüp ikdâm eyledi. Serdâr-ı kâmkâr dahi küffârın toplarına ve tüfenklerine bakmayıp ordu-yı hümâyûnu kaldırıp mukābele-i hisârda mukaddemâ tophâne olan tell-i refî‘de kurdurdu. Sipâh ve leşker-i zafer-penâh cümle metrislerde sâbit kadem olup cengle ihtimâm-ı tâm eylediler.
Rûz-ı Küffâr der-Kühsâr [T8b] ve Galebe-i Asker-i Aʻdâ- Şikâr
Küffâr-ı hâksâr gāziyân-ı zafer encâmın hücûmun görüp derd-i bî dermânlarına çâre-cûy olup memâlik-i Girid’de olan ba‘zı süvâr ve piyâde küffâra naʻmeler gönderip sahradan354 âğāz-ı cengle tahrîk ettiler. Ol ki asker ânlara meşgūl iken mahsûrlara bir mikdâr rast gele. Lâ-cerem ahâli-i Girid’de ve Suda Limânı’nda yatan on yedi pâre kadırga ve on dört kalyonun leşkeri cem‘ olup zu‘mlarınca [P9b] hücûm etmekle askeri hisârdan kaldırmak tedbîrin gördüler. Bu tarîk ile Dukakin Beyi Ali Bey ve serdengeçdi askeri üzerine gelip arz-ı şevket eylediklerinde binden ziyâde piyâde ve süvâr küffâr alât-ı harb ve cebe ve cevşenle mânend-i divar-ı üstüvâr iken üç yüz kadar gāzi bî-pervâ bunlara koyulup rezm-i bi-şumârdan sonra inâyet-i Bârî ile gâlib gelip gürûh-ı mekrûh mağlûp ve makhûr oldular. Otuz kadar baş huzûr-ı serdâra arz ve i‘lâm olundukda inâyet-i aliyyeleri mukārin-i hâl-i gāziyân oldu.


354 küffâra naʻmeler gönderip sahradan P: küffâr sahradan T.



Hurûc-ı Küffâr Ez-Hisâr

Muhâsaranın beşinci günü Murad Ağa ikdâmıyla metrisler ilerü gidip pişgâh- ı hisâra varmakla küffâr-ı melâʻîn dilgîr olub lâ-cerem fedâ-i fâcir küffârdan kırk kadar uğrın kapudân çıkıp mu‘temed olan Kara Çavuşu şehîd ettiler. Üç dört kimesne dahi şehîd olup asker eriştikde hisâra firâr ettiler. Altıncı günü yüzden ziyâde kâfir yine [T9a] metrislere çıkıp hücûm ettiklerinde Murad Ağa ve nice bahâdır hâzır bulunup ol kâfirleri tüfenkle tutup döndürdüler355. Rumeli ve sâ’ir asker tiğ-i hûnzîr ile erişip ekserin katl edip başlarını serdâra getirdiler. Kurtulan melâ‘in mecrûh ve makhûr hendeğe döküldüler. Ol rüz-ı kâfir-sûzde küffâr-ı hâksâr asker-i İslâmın dest berd- i[P10a] Rüstemânesin müşâhede edip bir356 dahi hisârdan çıkmağa cür’et edemediler. Bu mahalde Trablus’dan üç sefîne ve birkaç şayka gelip Mısır askerinden dahi hayli dilâverân barut-ı firâvân ile gelip donanma-yı hümûyûna mülâkāt ettiler. Ve Mısır askeri dahi Suda limânı boğazında pusuda durup karavul beklemek fermân olundu. Ve rûz-ı mezbûrda hisârda hâlâ serdâr-ı kâmkâr câmî‘ eylediği kilisede -ki San Françesko demekle ma’ruf maʻbed-i kadîmedir- çanlığı u‘cûbe-i dehr ve cümle ebniye-i Hanya’nın ser-efrâzı bir bülend meyl olup zirve-i âlâsında bir salîb-i ahenin var idi ki birkaç fersâh yerden görünürdü. Top ile urılup hakla yeksân oldu.
Âmeden-i Küffâr be-imdâd-ı Hisâr ve Galebe-i İslâmîyân

Çün bu diyârın fethi murâd-ı perverdegâr olmuştu. Lâ-cerem her umûrda tedbîr-i ehl-i İslâm bi’l-cümle muvâfık-ı takdîr olup küffâr-ı laʻîn idbâra yüz tuttu. Emirü’l-ümerâ-i Girid ki anlar ıstılâhında ceneral derler. Dârü’l-mülk-i Girid olan Kandiye’de oturup Hanya’nın muhâsara olunduğunu tahkīk ettikte kethüdâsını beş yüz tüfenk-endâz fedâî kâfirler ile Suda limânına gönderip andan [T9b] dahi dört yüz kadar kimesne alıp cümlesi muhâsaranın dokuzuncu Çehâr-şenbih günü mahsûrîne istimâletler ile gelib [P10b] kal‘a karşısında erişdikte karavul ta‘yîn olunan serdengeçtiler ve Dukakin ve Tunus ve Mısır askerine ki beş yüz kadar bahâdırlar idi. Subh-i kâzib
vaktinde rastgelip küffârın kesretinden aslâ pervâ eylemeyip tüfenk ve tîr


355 döndürdüler P: -T.
356 bir P: -T.



ve şimşîr ile muhkem ceng edip bir sâʻatte gürûh-ı mekrûh bozulup perişân oldular. Cengde serdengeçti ağası Yahyalızâde Arnavud Hasan Ağa şehîd olup Kethüdâ-ı ceneral ve elliden ziyâde kâfir ile kılıçdan geçip başları ve yarar dilleri ve tabılları ile ale’s-sabâh hûzûr-ı serdâra arz eylediklerinde cümlesine inâyetler edip Ali Bey’e ve serdengeçdi ağalarına fâhir hil‘âtlar giydirip şehîd olan Hasan Ağa’nın yerini Hasan Paşa ağalarından Yusuf Ağa’ya verdi. Bi-avni’llâhi te‘âlâ bunca kâfir vâsıl-ı dârü’l- bevâr olub sâ’iri dahi tilâl-i cibâle firâr eyleyip birisi kal‘aya girmeğe mecâl olmadı. Ancak asker-i İslâmdan dört kimse şehîd oldu. Muhâsaranın onuncu Penşenbe günü fermân-ı serdâr ile Murad Ağa kolundan kal‘a-i hisârın köşesinde yeniçeri tabya düzüp sipeh sürmeğe âğāz eyledi. Ertesi Cumʻa günü Hasan Paşa Rumeli askeri ile yeniçeri tabyasının yemininde hisâra sipeh sürmeğe âğāz edip bi-inayeti’llâhi teʻâlâ aman sancağı dikildiği mahalle doğru ki kulenin intihâsı idi yürümeğe mübâşeret olundu. Tarafeynden top [P11a] [T10a] tüfenk sadâsı asumâna erişti. Küffâr-ı zîr [ü] zemînden kendileri bir çâre kasd edip cânib-i askere lağım sürdü. Ammâ sâlârân taʻyîn eylediler. Rûz-ı Penç-şenbih ki Cemâziye’l-evvelin on dokuzuncu muhâsaranın on yedinci günü idi. Rûy-ı deryâdan Cezâyir askeriyle memlü yirmi pâre filik-i peyker nümâyân oldukta asker-i firûz eserde behcet-i sürûr zuhûr eyledi. Heman sâʻat sefâ‘in-i donanma bunlara istikbâl edip hezâr ikrâmla limâna getirdiklerinde metris ve sefâ‘inden bir vechle top ve tüfenk şenlikleri oldu ki sahra ve deryâyı dûd-ı kebûd kapladı. Rü’esâ- yı leşker-i Cezâyir hâk-i pây-ı âsâf-şevkete yüz sürüp nevâziş-i hüsrevâni ve teşrîfât-ı şâhâne ile cümlesi müşerref oldular ve der-akab küffâr-ı hâksâr dahi keenne İslâmiyânın şenliğine iktidâ ve celâdet izhâr edip cümle toplara bir fitilden âteş vermekle azîm şenlikler etti. Ol asker-i cedîd Suda limânında muhafazaya ta‘yîn olunup bi-hasebi’l-fermân Cezâyir leşkeri âlât-ı şevket-nümâ ile a‘da önünden geçip mahâll-i merkūmda nasb-ı hıyâm eylediler. Ol taraf murâd üzere mesdûd olup kâfir hisâra duhûlden me’yûs oldu. Ba‘dehû serdâr tabyalar sürülmesine ikdâm edip ehl-i donanmayı ümerâ-i bahr ile toprak sürmeğe me’mûr kılmağla türâb cibâl misâli hendeğe vardikta yemîn ü yesârına [P11b] kulle misâli iki tabya dizilip yeniçeri ve sekban ve Rumeli tüfenk endâzlarıyla mâl-â-mâl kılınıp künküre-i hisâra çıkan kâfirleri makhûr [T10b] kıldılar. Küffârdan dahi kal‘adan tabyaya gelince bir yol yapıp üzerini tahtalar ile örttüler. Tâki tabya altına lağım işledeler. Beri cânibden lağımcıyân-ı küffârı karşılamağa üstâd nakkâblar taʻyin olunup ardlarınca muhâfazaya



bahâdırlar gönderildi. Ve tabyalar ve toprak üzerine Mirlivâ Üskübî Ali Bey ve Çorbacı Ali Ağa ve serdâr ağalarından birer kâr dîde mu‘temed konup ihtimâm-ı bezl- i makdûr ederlerdi. Gece içinde lağımcıyân-ı küffâr ve ehl-i İslâm zîr [ü] zemînde birbirine rastgelip harbe ve hançer ve tig ve tüfenk ile azîm darbler urup bi-inâyeti’llâhi te‘âlâ yine müʻminler gālib ve küffâr mağlûbu hâib oldu. Alât-ı lağımları da kabz ve keyd [ü] mekrlerin ibtâl eylediler. Muhâsaranın on sekizinci cum‘a günü serdâr-ı ekrem mu‘tâdı üzere metrislere gelip vüzerâ ve sâ’ir guzâtı nevâziş ve ikrâm ile serfirâz ettikten sonra askerine göre her kula kîse kîse bahşîşler irsâl eyledi. Mukaddemâ Avlonya Sancağı askeri Suda tarafında muhafazaya konup asker-i Cezâyir varmakla ol taraf kuvvet bulup livâ-yı mezbûre beyi harem-i hâsdan çıkmış Mustafa Bey [P12a] askeriyle karavuldan çıkıp Haseki Ali Ağa koluna ta‘yîn buyuruldu. Ve sâbıkan Ohri Beyi Ahmed Bey “bir pîr357 cengâverdir deyu dört top ile Suda cânibinden olan kapu tarafından muhâsaraya emrolundu”. Ve Prizren Beyi Mehmed Bey askeriyle ve İskenderiye Alay Beyleri ve sipâhileriyle ve Saruhan ve Kastamonu ve Aksaray askeri de toplar hizmetînde ve metrisler muhâfazasına fermân edip pişgâh-ı tophâneye [T11a] iki yüz tüfenk-endâz yeniçeri irsâl buyruldu.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:18

Âmeden-i Küffâr Berây-ı İmdâd-ı Hisâr ve İnhizâm Firâr

Muhâsaranın yirmi birinci Sebt günü ki mâh-ı mezbûrun yirmi üçüydü. [17.07.1645] Kümûn-ı gaybden bir feth-i nusret eseri zuhûr eyledi. Tafsîli budurki mahsûr olanlar gördüler ki şevket-i asker-i İslâm rûz be rûz ziyâde olmaktadır. Yine nâ-çâr Ceneral tarafına imdâd içün adam gönderip ol dahi beş yüz yarar fedâileri Kandiye’den Suda’ya irsâl eyledi. Asker-i merkūm gelip mahsûr olan melâ‘îne haber göndermişler idi358. Anlar dahi cenge âmâde durup nısfü’l-leylde ol gelen henâzir fitilleri yanar karavul askerine sataşıp leşker-i zafer-eser ol gürûh-ı mekrûh niyetine naʻra-i bülend ile âleme velvele verip âteş-feşân olduklarında leşker-i küffâr pâymâl ve münhezim ve münkesirü’l-bâl olup Rumeli erleri ve Mağrib dilâverleri [P12b] ve serdengeçti bahâdırları bir kahramanî seyf çekdiler ki ekserinin kellesi hâke galtan olub niceleri esîr ve bakıyyetü’s-süyûf olanları havl-i can ile deryâya düşüp hisâra can


357 Ohri Beyi Ahmed Bey bir pîr P: Ohri Beyi bir pîr T.
358 göndermişler idi P: göndermişler eyledi T.



atdılar. Ammâ bahâdırlar anları dahi ta‘kib edip tîğ ü tüfenk ile kimini gark ve kimini ahz-ı der-zencir ettiler359. Mel‘ûnlardan kati az kimse kurtuldu. Sabâh gāziler henüz küffâr-ı hâksârın hâşâ ki vücûdları tîg-i âteş tâb ile nâbud etmeğe meşgūller iken hisârın ahenbûş süvârileri dahi kal‘a kapısı önünde saf bağlanmışlar idi. Ve toplar ki geceden kal‘aya atılmak içün âmâde idi. Sufûf-ı menhûseye döndürülüp [T11b] âteş ettiklerinde nice süvâr ve piyâdeyi rîze rîze edip anlar dahi cân-ı cehenneme ısmarlayıp sâ’ir yoldaşlarına mülhâk oldular. Gün doğdukta gāziyân-ı nusret huzûr-ı serdâra gelip yüz sürdüler. İhsân ve hil‘âtler ve envâ‘-ı ri‘âyet ve istimâletler ile hâtırları tatyîb kılındı. Baş ve dil ve tabl ve re’s getirenlere timârlar ve terakkīler verildi. Ol gün pişgâh-ı serdâra üç tabl ve iki bayrak ve yüz on zinde kâfir ve iki yüz kelle gelip arz olundu. İki yüzden ziyâde yarar kâfir dahi Mağrib askerinde giriftâr kaldı. Zirâ anlar ahz ettikleri esîrleri serdâra getirmeyip gemilerine [P13a]vaz‘ ederlerdi.
Ceng-i Tabya-ı Küffâr

Bundan akdem “asker-i İslâm Malta’ya” azm edecektir. Sadâsı velvele- endâz-ı memâlik-i küffâr oldukta bunlar Malta’ya deyû azm eder. Ammâ “murâdları Girid olmak ihtimâli vardır” deyû Venedik küffârı dâim fikr-i endîşede hayal olduklarına binâ’en ihtirâz edip Venedik’den bir üstâd irsâl ettiler. Hanya’ya geldikte re‘âya ve ehl-i şehri çapa ve kürek ile cem‘ edip bâb-ı hisâr mukābelesinde hendekten taşrada bir toprak tabya tertîb edip bir kat türâb ve bir kat çim kodi ki çim dedikleri otluk kökünden ibâretdir. Her gün kâfir ol tabura çıkıp toprak süren askere ururdu ve ziyâde zarar ederdi. Serdâr-ı ekrem guzâtı bunun fethine tergîb eyledi. Herkes fırsat gözetir idi. Rûz-ı merkūmda beyne’s-salâteyn gāziyân-ı izâm [T12a] hâris-i tabya olan küffâr-ı li’âma göz dikmişler idi. Serdâr-ı ekrem ve emîrü’l-ümerâ ve Murâd Ağa’nın fermânı yok iken yeniçeri serdengeçdi ağalarından birkaç bahâdır tabyaya yürüyüş ettiler. Meğer muhâfazasında olan küffâr-ı zehir mâr tenâvüle hisâra gitmişler. Ancak bir mel‘ûn ele girip katl olundu. Ammâ hisâr burcunda olan mel‘ûnlar askeri tüfenge nişân edip sadâ-yı ceng mesmû‘-ı gāziyân oldukta Avlonya askeri ol tarafda idi. Serdengeçti bayrakları [P13b]Anadolu kolunda idi. Tabyaya yürüyüp yeniçerilerin esvâbın ve çadırların gāret ettiler. Ama tabya zîr-i hisârda olup bir tahassün edecek yer

359 ettiler P: eylediler T.



olmamakla asker-i mansûre geri çekildiler. Hayli bahâdır şehîd ve nicesi mecrûh oldu. Cümleden biri sâbıkān Hısnkeyf Beyi Arnabut Yakub Bey düşüp Avlonya Alaybeyi mecrûh olup geri döndüler. Bu husûsda serdâra asker hayli elem verdi. Küffâr-ı hâksâr gurûr bağlayıp Penç-şenbih günü hendekte bir hüner arzına saʻy eyledi. Yâ‘ni gâfil basıp gāzileri küdûrda geri red etmek kasdında gāziyân-ı rüstem ise kemingâhda hâzır dururlar idi. Melâ‘ine hücûm edip yine hisâra koydular. Sahrâda dahi ol gün vâfir kâfirin başı kesildi. Ve onlardan bir esb alınıp huzûr-ı serdâra arz olundu.
Âmeden-i Hil‘ât-ı Pâdişâhî

Cemâziye’l-Evvelin yirmi yedinci günü ki muhâsaranın yirmi beşi idi. Pâdişâh-ı alempenâh tarafından [T12b] huzûr-ı serdâra bir kabza-i murassa‘ şimşîr ve iki zer-baft samur kaplı hılʻat gelip cümle vüzerâ ve ümerâ-i mübârek-bâd ettiler. İnâyet-i pâdişâhî ile mestûr olan hatt-ı hümâyûn divânda kırâ’at olunup asker-i İslâm istimâʻ ettikte iltifât-ı pâdişâhîden mesrûr olup hayr du‘alar ettiler.
Hücûm-ı Asker-i İslâm Be-Hendek

Toprak tabyalara vardikta serdâr-ı ekrem hendeğin umk ve vüs‘atın [P14a] ve kal‘anın rif‘atin görüp fikr eyledi ki bu hendek toprakla dolmak mümkün değildir. Gerçi ikdâm ve ihtimâm ile dolmak mümkün olur ise müddet-i medîd ister ömr ise ol zamana katlanmaz. Kâfire imdâd gelmek ihtimâli vardır. Ve hengâm-ı şitâ karîb olup birkaç günden sonra limân-ı Torodi’de gemi durmak muhâldir deyû hendek kabzına çâre-cûy oldular. Lâ-cerem fermân-ı serdâr bu vechle sudûr eyledi ki kâfir kendi durduğu hendeğe yürüyüş olup ele getüreler ve gāziyân hendekte mütemekkin ola. Pes ol gün vezîr-i dilîr Hasan Paşa ve Murad Ağa nısf-ı nehârda Rumeli’nden ve yeniçeri ve serdengeçti askerinden hayli bahâdır kimesneleri zir-i livâ-i nusret-iltivâda cemʻ olup fermân mûcibince yürüyüp kâfir-i bedkâr hendekten tabya altına geldiği yolun hemân âşikâre basıp kâfirler nâçâr hisâra kaçıp gittiler. Gāziler tahta bendlerin birbirinden ayırıp râh-ı merkūme çıkılıp ceng-i azîmden sonra ber-vefk-i murâd râh-ı pînhân ve hendek-i refî‘ü’l-bünyân müsahhar-i gāziyân oldu. Ammâ burc ve künküre- i hisârda [T13a] duran küffârın dahi çoğu cân cehenneme ısmarladı. Her çend ki top ve tüfenk ve humbara ve senk ile asker-i mansûru hendekten sürmeğe ikdâm ettiler.



Ammâ avn-i hakkla melâ‘înin sa‘yları sûd [P14b] mend olmayıp asker-i İslâm hendekte sâbit-kadem olup yerleşdiler360. Hil‘ât gelmesi ve hendek fethi bir-rûz-ı361 fîrûzda bürûz edip zevk sürûr-i muvahhidîn izdiyâd bulmakla sefâ’in ve metrislerde olan toplara âteş verilip azîm şenlikler oldu. Toprak altında lağım olmak havfı ber taraf olup yine toprak ve sipeh sürmeğe ikdâm ettiler. Ammâ etrâf-ı hendek kârkir-i kadîm binâlar olmakla toprak sürülmek gāyet asîr oldu. Halk toprak sürmesinden âciz kalıp husûsan kâfir toprakda gezenleri hedef-i top kirân-ı senk edip toprak süren gemiciler ve sipâhiler362 tabya üzerine çıkmakdan bîzâr oldu. Âkıbet serdâr ve ümerâ gördüler ki toprak husûsu hâsıl olacak mâ‘na değildir. Hükkâm-ı kirâm bunu câ‘iz gördiler ki hendekten kal‘aya sepet ve çuval ve torba ile cânibeyn toplarına muhkem siper edeler. Ba‘dehu aralığı doldurup yürüyüşe kabil köprü edeler. Bu re’y-i sâ’ibe vücûd verip topların sürmekden ferâgat eylediler. Ve tabyaların kenârında hendeğe nâzır iki363 azîm derîce açtırıp hadd-i hendek mutlak gāziler elinde oldu. Ammâ yan toplarından hendekte adam gezemezdi. Vezîr-i mükerrem Hüseyin Paşa Rumeli askerine top sepetleri [T13b] getirtip muhkem sedd binâsına âğāz eyledi. Tedrîcle leb-i surahdan divara varınca sepet ve torbadan bir sedd-i şedîd [P15a] tamâm olunca hayli adam mecrûh ve şehîd oldu. Hattâ Tırhala Beyi mecrûh ve toptan altı sipâh bir sepet üzerinde pâre pâre oldu. Ba‘dehu Hasan Paşa ve Murad Ağa savâb-dîde serdâr ile divar-ı hisârda iki tîşe-zen nakkāblar koyup derîceler açmağa âğāz ettiler. Ammâ divar-ı hisâr bir tarz- i muhkem ve paydâr idi ki bir üstâd-ı hezâr cidd ü cehd ile iki364 günde ancak bir taş koparabilir idi. Her ne hâl ise birkaç günde ol divar-ı metîni delip hâk-i burca nâ’il oldular. Ve böyle re’y oldu ki ol Sürahlar murâd üzere burca çıkıp yürüyüşde dahi uruc olunup cümle metrisler dahi bu mahalde leb-i hendeğe erişip her tarafdan gāziler galebesi ve küffârın idbârı suret-pezîr oldu. Ve bu def‘a kâfir hendeğe çıkmadan ayak kesip dilirâne cenge müteheyyi ve hisâra urûca müntazır oldılar. Serdâr-ı kâmkâr dahi bizzat hendeğe girib erkân-ı devlet ve gāziyân-ı şî cenge tahrîk eyledi. Her gün hendekte cengler olup kâfir dahi seng-i girân ve humbara-i âteş-feşân ile halkı zahmdâr ederlerdi. Ve seddin ekseri örme çubukdan olup güneşden kurumakla küffâr şişeden

360 olup yerleşdiler P: olup yer yerleşdiler T.
361 Hil‘ât gelmesi ve hendek fethi bir-rûz-ı P: Hil‘ât gelmesine bir-rûz-ı T.
362 toprak süren gemiciler ve sipâhiler P: toprak süren yeniçeriler ve sipâhiler T.
363 iki P: -T.
364 iki P: -T.



ma‘mûl humbaralar ve neft bulaşmış ba‘zı kirbâs pâreleri alıp tutuşdurdukda [T14a] gāziler mânend-i semender âteş-i sûzâna [P15b] girip top ve tüfenkden nicesi şehîd ve nicesi dahi humbara ile yanar idi. Ânın ile olmayıp ba‘zı gemi sandalların zift ve katran ile doldurup zincir ile muhkem bend ettikten sonra bu def‘a ol leheb-i azîmi söndürmek gāyet müşkil oldu. Ve ol mahalde yirmişer vukıyye gülle-i ahenîn top ile âteşe âteş döküp hayli hasâret verdi. Ammâ gāziler fî sebîlillâh cânların fedâ etmeği diriğ etmediler ve bi’l-cümle kâfirin min-ba‘d hendeğe bakmağa kudreti yok idi. Ancak üstâd lağımcılar içeriden hendekler kazmağa ve lağımları bulmağa ikdâm eyleyip sefâîn ile bahrden tarafa bir mikdâr mel‘ûn imdâda girmekle takviyyet bulup ihtimâm [ü] dikkat eyledi. Bu mahalde paşa askeriyle bi’l-cümle göçüp hendeğe girdi. Murad Ağa dahi cümle metrisleri ve sipehleri hendeğe dolup365 ve leb-i hisâra getürüp cümle asker ittifâk ile feth-i hisâra ikdâm üzere oldular. Ammâ kapu kulesinden serhendek ve köşe-i burc ve mahall-i yürüyüş idi. Muhâfaza eden kâfirin yan topları askere hayli elem vermekle ibtâle ikdâm olunup ba‘zı kimesnenin re’yi ile Haseki Ali Ağa’nın tabyası mahalli tophâne-i küffâra karîb olmakla iki balyemez top üç şâhî konulmakla cell-i himmet olunup gece içinde toplara siper olacak sepet dolmağa emr ettiler. Köstendil ve Tırhala askerleri ol tarafda idi. [P16a] Emr-i âlî mûcibince sepet ve sipeleri kemâl mertebe metîn ve hasîn [T14b] düzdüler. Sabâh olmakla toplar konmağa yetişmeyip ol gece kâfir altı pâre topu çevirip mukābelesinde hâzır eylemiş ertesi toplar yerleşip atılmağa başladıkda ol sâʻat altı topa saçma âteş edip askere öyle urdu ki hayli adam şehîd ve mecrûh edip top arabalarını ve sepetlerini rîze rîze eyledi. Ammâ toplara zarar olmadı. Lâkin bir dahi atılmak işi bertaraf oldu. Zîrâ Köstendil ve Tırhala askerinden ve topculardan vâfir adam zâyi‘ oldu. Hikmet-i Hüdâ kal‘ayı tahrîb eden İslâm topları kimisi cedîd ve kimisi atîk olmakla hayli top paralanıp ve nicesi dahi top-ı Frenk olmakla ibtâl olundu. Amâ serdâr-ı gāzi yine müceddeden yarar toplar ihrâc edip metrisler mükemmel ederdi. Hattâ pâdişâh-ı cihângîr bizzât mukayyed olup Âsıtane’den sefîne ile üç top irsâl buyurdu. Muhâsaranın otuz dördüncü günü Hüseyin Paşa ba‘zı beyler ile zîr-i hisârda durup gurup-ı kamerde sipeh sürmeğe müntazır iken küffâr-ı hâksar hisârdan askeri tüfenk tutup Mirlivâ-yı Üsküb Ali Bey’i ve bu fethin müverrihi Pîri Paşazâde Fahri Bey’i zahmdâr edip humbara ve senk ile dahi nice guzât


365 hendeğe dolup P: hendeğe girdi T.



şehîd ve mecrûh oldu. Hikmet-i hüdâ küffâr kulleye açılan surâhları bulup ve sâlârân
[P16b] biraz mağmûm oldular.

Tedbîr-i Tesviye-i Hendek

Lağımlar bulunmakla böyle tedbîr olundu ki leb-i hendekte beş top koyup yürüyüş yerine torba ve harar ve zeytun eşcârı ile dolup yüksek olmuştu. Ancak bir mikdâr [T15a] divarı kalmışidi. Anı indirmeğe ve andan yürümeğe ikdâm oluna. Mir- i mîrân ve ağa tabyası ortasında tertîb ü âmâde olunup ale’s-sabâh divara havâle olundu. Ve bir vechile harâb eyledi ki küffârın derûnuna âteş düşüp ol dahi top ve humbara ve tüfenk ile topları ibtâle sayʻ-i makdûr eyledi. Ancak bir topa bir mikdâr dokundurup ana dahi zarar olmadı. Ve Avlonya askeri gece kapu önünde olan tabyaya yürüyüp vardıklarında top ve tüfenkle hayli gāzi şehîd oldu. Cümleden biri Hasan Beyzâde Hüseyin Bey Avlonya’dan bir mâh-ı cihân ârâ ve şecîʻ vü bahâdır mahbûb-ı zibâ ol cengde düştü.
İnhizâm-ı Burc-ı Hisâr

Muhâsaranın Kırk birinci günü ki Cemâziye’l-âhirin on üçüdür. Mukaddemâ küffâr her tarafdan müheyyâ olan lağımları bulmak ile rahat olup zuğmunca ol gāzilerden kurtulmuşlar idi. Sâlârân-ı kirâm câ’iz gördiler ki Murad Ağa tabyası yesârındaki Samsuncı başı İbrahim Ağa’nın ve ol kolda olan Rumeli Beylerinin mukābelesi ve büyük metris anılırdı. Önünde olan burc-ı azîm bir lağım urdular ki [P17a] Devlet-i Osmaniyye’de bu makūle bir azîm lağım olmamıştır366. Yüz elli kantar barut kodular ve bulunmak havfından fermân olundu ki “hemân âteş verile”. Nısf-ı nehâr ki hengâmı kermiyet-i hava idi. Sâ’ir askerin lağım ahvâlinden haberleri olmayıp herkes asûde gûşe-i metrislerde idi. Ol kolda olan asker lağım yolundan savılmağa izin olmayıp [T15b] herkes yerinde durmağa emr olundu. Üstâd lağıma âteş virdikte bir sâʻat mikdârı zîr ü zemînde bir vecihle kaynayıp divarı cevv-i havaya pertab edince bir azîm zelzele oldu. Ba’dehû dûd-ı kebûd ile divarın taşları âsumâna çıkıp bir vechile yere döküldü ki metrislerde ihtifâ eden adamlar kimi darb-ı şedîd-i senk ve kimi ser pindi zahmetiyle râh-ı ademe gitdi.
Ve bu hengâmede iki yüz kadar

366 lağım olmamıştır P: lağım yok idi T.



adam şehîd ve mecrûh olup367 birkaç senk-i hisâr üç mil yere gitdi. Serdârdan gâfil olan asker yürüyüş kıyâsıyla muhârebeye âğāz edip kal‘aya çıkmak ardınca oldular. Mahsûrlar cümle şehr ve hisâr âsumâna uçtu yahud yere geçti sanıp eyne’l-meferr diyerek leb-i deryâya döküldü. Gāziler burc üzerinde kâfirleri tu’me-i şimşir edip tüfenk ve esvâbını gārete meşgūl oldular. Ammâ Murad Ağa bayrakları ve sâ‘ir leşker me’zûn olmamakla yürümediler. Lâ-cerem iki sâʻatten sonra küffâr yine erişip bir mikdâr müddetten sonra [P17b] guzât metrislerine döküldüler. Ammâ lağım yeri bir mertebe açıldı ki süvâr murâd üzere girip çıkardı. Ba’de’l-feth ölçülüp tamâm seksen bir zirâ‘ bir kulle derûnunda olan kubâb ve sâ’ir divarını rîze rîze eylediğinden gayri ehl-i hisâr bu lağımdan gāyet vehme düşüp herkes hânesinin cidârları altını kazıp aramağa başladı. Ve hem ol gün Cezâyir kolundan Prizrin Alaybeyisi Ahmed Bey top ile urûlup şehîd oldu. Ve kâfir guzâtın pençe-i pesendinden kurtulmayacağını bilip [T16a] kiliselerinde olan yüksek çanlıklarda siyah duhanlar gösterip sâ’ir ashâb-ı şirkden bir dermân taleb ederlerdi. Muhâsaranın kırk ikinci güni küffâr gece ile tabya sepetlerin yakmağa humbara ve zift ile âlûde sefîne tahtaların yakıp hendekte olan sepetler ve zeytûn eşcârları yekpâre âteş olup guzât âteşe girip söndürmeğe ikdâm eylediklerinde top ve tüfenkden hayli adam şehîd ve mecrûh oldu. İlbasan Alaybeyisi Mehmed Bey zümre-i şühedâyâ mülhâk oldu. Ve Teke Alaybeyisi Musa Bey karavul tarafına ta‘yîn olunmuşdu. Kendüye hıfz-ı asker taʻyîn olunmuşken bağlarda zevk [ü] sâfâ ile ömür sürerdi. Tecdîd-i vuzûya bir piyâde arabı ve şatırı ile bir estere süvâr olup alaydan hayli yer ayrılıp gitdikte küffâr kemingâhdan üzerine düşüp kendüyi ve şatırı şehîd ettiler. [P18a] Lâkin asker erişip başını ve esvâbını almağa mecâl bulamadılar. Cismini orduya götürüp defn ettiler. Kırk dördüncü gün askerden ba‘zı dilîrler bâm-ı hisâra çıkıp azîm muhârebe eylediler. Hem ol gün yürüyüş olmakla müşâvere olunup ümerâ ve alay beyleri ve yeniçeri ve sâ’ir asker tenbîh olundu ki “sabâh yürüyüş içün herkes âmâde ola”. Yürüyüş ol muhâsaranın kırk beşinci günü Cemâziye’l-âhirin on yedisi rûz-ı Penç-şenbih idi. Baʻde salâtü’s-sabâh fermân sâdır olmuşidi ki hendekte olan beş pâre topa bir yerden âteş verildikte yürüyüş ola. Lâkin ol mahalde [T16b] toplar birer birer atıldı. Her çend ki topçulara tenbîh olundu ve çağrıldı edemediler. Hisârdan küffâr rayât-ı İslâmı ve askeri metrislerde âdetten hâric görmekle duyup top

367 şehîd ve mecrûh olup P: şehîd oldu ve mecrûh olup T.



ve tüfenk ve tîr-i senk ile hâzır durdu. Guzât Allah Allah âvâzesiyle yürüdüklerinde mekrûh kâfir pây-ı sebâtı muhkem edip azîm ceng oldu. Ser-i burca su’ud edenlerin kimisi mecrûh ve kimisi şehîd oldukta alay alay kol kol asker368 ikdâm ettiler mukayyed olmadı. Min-ba‘d kal‘aya çıkılmak bertaraf olup dört sâʻat kadar cengden sonra râyât-ı İslâm döndü. Esnâ-i cengde Alacahisâr Beyi Davud Bey ve nice beyzâdeler ve Hızır çorbacı ve odabaşılar ve ağalar kimi mecrûh ve kimi şehîd oldu369. Binden [P18b] mütecâviz erbâb-ı timâr ve yeniçeri ve paşa ağaları telef oldular. Hasan Paşa ve Murad Ağa dahi taş zahmiyle mecrûh oldular. Ali Ağa kolundan dahi yürüyüp kapı kulesinde merdâne ceng ettiler. Samsoncubaşı kolundan dahi dilirâne yürüyüş oldu. Lâkin leb-i deryâda yan toplarıyla hayli adam şehîd oldu. Cezâyir ve Tunus askerinin metrisleri olmamakla âşikâre yürüyüp hayli adam mecrûh oldu. Deryâdan dahi asker sandallar ile yürüyüş eyledikte bir rüzgâr peydâ olup her biri bir tarafa perişân oldu. Ve eğerçi serdâr bu ahvâlden melül oldu. Lâkin muktezâ-yı hâl herkesin hatr-ı mecrûhîni merhem-i lütf ve ihsân ile tatyîb edip şühedânın evlâdına ve birâderlerine yerlerini tevcîh eyledi. Ertesi yürüyüş [T17a] ahvâlini rikâb-ı hümâyûna arz edip asker ve hazîne ve zahîre ricâ eyledi. Ve ümerâ-i bahrdan Şaban Bey çekdirmesiyle gönderdi. Bu haber-i nâ-mülâyim lâhık-ı sem‘-i pâdişâh oldukta Van’dan gelen Ahmed Paşa’yı ve Sekbânbaşı Hasan Ağa’yı Mora’ya gönderip “altı bölük halkından ve yeniçeriden ol tarafta olanlar ile muhâfazada olalar. Ve Anadolu ve Karaman Beyleri dahi Gelibolu’dan geçip Benefşe iskelesinde fermân-ı serdâra nâzır duralar” deyû fermân olundu. Yeniçeriye kapı olup iki bin cedîd nefer dört kalyon ile gönderildi ve cebehâne [P19a] ve zahîre ile mâl-a-mâl burtonlar peyderpey irsâl olundu. Yürüyüşün ikinci günü serdâr hendekte askeri sipeh sürmeğe tergîb ederken bir top saçması gelip serdârı ve askeri der-kebûd yürüdü. Bu aralıkda murâd üzere divar-ı hisâr yıkılıp sipehler dahi mahalline yetişti. Ve divardan yukarı asker-i İslâm çıkıp ser-burcda metrisler kurdular. Ve burcun toprağı altında iki azîm delik açıp barut kodular. Ve âteş etmeğe fermana muntazır oldılar.
368 alay alay kol kol asker P: alay kol kol asker T.
369 kimi mecruh kimi şehîd oldu T: kimi mecruh kimi mecruh oldu P.



Yürüyüş-i Sâni

Muhâsaranın elli ikinci günü Rûz-ı Penç-şenbihde fermân-ı serdâr ile vakt-i sabâhtan nısf-ı rûza dek gāziyân hendek ve tabyalara dolub üstâd baruta âteş verdikte kal’anın olması üstünde olan muhâfızân-ı eşrârı yüzden ziyâde cevvi havaya kaldırıp gāziyân fırsatı ganimet bilip râyât-ı Nusret-i âyâtı ser-i burca diktiler. Sadâ-yı tekbir ve gulgule-i zurna ve nefir âsumâna peyveste oldukta [T17b] küffâr-ı bedkâr pây-ı sebâtı muhkem edip mübâşir-i kıtâl oldılar. Samsoncu başı kolunda olan Rumeli ve Anadolu askeri ve yeniçeri serdengeçtileri dahi lağım gedüğünden hisâra su‘ûd edip emirü’l-ümerâ Hasan Paşa ve Murad Ağa ve Ahmed Paşa zir-i livâlarında olan dilirân ile kal‘aya girip gedikleri zabt ettiler. Hikmet-i hüdâ ol sâʻat ki küffâr mahall-i rezm [P19b] olan burcdan yüksek tabyaya firâr eyleyip leb-i deryâ ve burca meftuh meyânında olan tabyaya dek ki ânda tasvîr-i şir olmakla Arslan burcu tabyası derler. Ve bâb-ı hisâr ile zabt olunan burc arasında olan tabya-i refi‘adan yâ‘ni yemîn ü yesâr ve mukābeleden askeri nişâne-i top [ve] tüfenk attılar. Ammâ gāziler her çend ki tabyaların fethinde kûşîş ettiler. Her birine ebvâb-ı müstahkem etmişler idi. Ve yollarında engeli toplardan saçmalar koyup hayli kimse şehîd ettiler. İçine duhûl mümkün olmadı. Bir sâʻatten ziyâde hisâr zabt olunup feth-i firûz elvirmişdi. Rezm içre nice ümerâ şehîd olmakla mücâhidîn kal‘adan indiler. Sağ kol Alaybeyi Mustafa Bey ve sâbıka Alacahisâr Beyi Mahmud Bey ve Serdengeçti Ağası Yusuf Ağa ve Yeniçeri Serdengeçti Ağası Deli Kurd şehîd oldular. Yanya Beyi Arslan Paşa ve nice çorbacılar ve odabaşılar ve sâlârlar mecrûh oldu. Bundan sonra asker-i İslâm nâkâm hendeğe çekildiler. Serdâr ve ümerâ her ne kadar saʻy edip yürüdiler ise bi’z-zât cenâb- ı bârinin murâd-ı şerîfi olmamakla kılıç ile alınmak [T18a] mümkün olmadı. Ali Ağa kolundan dahi yörüdüler. Köstendil Beyi Kaya Bey ve nice dilâverler düşüp me’yusen370 geri döndüler. Bundan sonra cümle asker kıyâs ederlerdi ki gece ile [P20a] cebehane ve toplar metrislerden ihrâç oluna. Zirâ ekseri ümerâ düşüp kalanlar dahi mecrûh yatarlardı. Ammâ serdâr-ı sâhib vakār şevket ve cür’et ile hendekte oturup askere in‘âm ve terakkīler ve timârlar vermekle nevâzîşler eyledi. Sîm [ü] zeri kîse kîse her bölüğe verip merdâne hareket göstermekle cümlesi pây-ı sebât üzere gelip

370 me’yusen P: -T.



hemân ol sâʻat torba ve harar ve hâkle lağım atdığı ser-i burcda metris edib rayât-ı İslâmı ser-i burç üzerine diktiler.
Feth-i Hisâr-ı Hanya

Çün asker top ikdâmdan serdâr ümidi kesip inâyet-i hakka dilbeste oldu. Lâ- cerem hazret-i hak muʻîn ve destgîr olup feth müyesser oldu ve kal‘a zor bozu ile almak mümkün olmayıp kuvvet ve kudret hâk teâlanın idüğüni müşâhede ettiler. Tamâm elli dört gün muhâsara olunup ser-i burcda metris alındı. İsneyn günü yine yürüyüş tahmin olunmuşiken cunûd-i Frenk gördüğü sa‘y ve kûşîş ile olmaz. Bunların birisi düşse yerine bin gelir ve biri on düşmana mukābil olur. Husûsan câsusları serdârın merdâneliğini görüp söylerdi. Mel‘ûnların dizdârları ve kapudânları ve topçuları ekseri helâk olup mukarrer bildiler ki bir dahi bu kavm yürüyüş eder ise hâh nâ hâh hisârı alıp pençelerinden [P20b] halâs olmaz. Çâresi ancak371 teslim-i hisâr iledir deyu müşâvere edip ümerâ ve asker ve şehir halkı teslîm-i hisâra rızâ [T18b]verip Sebt günü beyne’s-salâteyn kapudânları tabl çalarak mahall-i yürüyüş olan gediğe geldiler. Sipehde olan asker âlat-i cenge dest urdukda gördüler ki gelen kimseler burç-ı hisârda nişâne-i ceng olan rayât-ı sürh-ı siyahı ser-nigûn edip bir ak sancak diktiler ve sâdâ-yı âmân reşide-i künküre-i asumân oldu. Ve hemen sâʻat bir bellü başlı kapudânları Arnavud asıllı ihtiyâr kaʻid-i leşker-i küffârı idi. Bayrakları inip âmân-ı pâdişâhî varmıdır dedikte sâlârân-ı leşker âmân verilmek mukarrerdir deyip cevâb verdikte fi’l-hâl inip Hasan Paşa’nın eteğini öptü ve serdâr huzuruna varmağı istidʻâ eyledi. İki müteʻayyen kimesne hisâra rehin vaz‘ olunup ümerâ-i Frenk’den ikimaslâhatgüzâr ki biri Venedik’den gelme ve biri şehirde olan Rum tâ’ifesinin eşbehidir. Çıkıp huzûr-ı serdâra geldiklerinde evvelâ gidecek küffârın başına ve mâlına ve ıyâline kimesne değmeyip gemiler ile memleketlerine gitmeğe bir emir verdiler. Ve ehl-i şehre dahi mal ve ıyâl ve hânelerine kimesne alâka etmeyip herkes emlâkında âsûde-i hâl olup sâ’ir reʻâyâ-yı memâlik-i mahrûsa gibi geçine deyû bir emir dahi verilip kalbleri mütma’in oldu. [P21a] Ve bu iki elçiye hılʻat-ı fâhire giydirildi. Ve hemân askerden kimse ehl hisâra dest dırâzlık etmemeğe fermân olunup müjde-i emn ü âmân resânende-i kûş ehl-i zemîn ve âsumân oldu. Elçiler müjde-i hayât bahş ile

371 ancak P: -T.



hisâra varıp tebşir ettikte aʻdâ-yı nâtuvân şâdmân [T19a] oldular. Yekşenbe ve Düşenbe günü ber-mûceb-i ahd Frenk emvâl ve eskalin üç kadırga ve iki burtona tahmîl edip Seşenbe günü cümle melâʻîn-i Frenk ümerâ ve nisvan ıyâliyle ve eşyâların alıp çekilip gittiler. Ve bin kadar nüfus dahi Cezâyirliler kolundan hisârdan çıkıp Suda sevâhiline döküldüler. Fermân-ı serdâr ile asker iki saf olup nasara meyân-ı askerden geçip bir ferde taʻarrûz etmediler. Heman sâʻat burc ve hisâra çıkıp evvelâ ezân-ı Muhammedî okundu. Ba‘dehû her köşesine râyât-ı İslâm dikilip taraf taraf birer çorbacı bölükleriyle tâ‘yin olundu ki esvâk ve şehri târâcdan hıfz edeler. Serdâr-ı kâmkâr dahi şehri ve pazarı dolaşıp dükkânlar açıldı. Re‘âyâya te‘addî edenleri te’dîb olunup nidâ olundu ki herkese icâzetdir. Emlâkine mutasarrıf olup sâye-i zilullâhide huzûr eyleyip ehl-i şehir bundan sonra seyf havfından emin olup her biri kendi âlemlerinde âsûde hâl oldular. Bu feth-i celîl Cemâziye’l-âhirin yirmi dokuzuncu Yevm-i selâsede idi. Bundan sonra asker-i İslâm hıyâmların pîrâmen-i hisâra kodular. [P21b] Cümleden mukaddem Santa Nikola demekle ma‘rûf kilise ki bir ma‘bed-i kadîm idi câmiʻ kılınıp mihrâb ve minber vaz‘ olundu. Ve pâdişâh nâmına mensub olup hâlâ Hünkâr câmi‘i demekle ma‘rûfdur. Ve bundan mâ‘adâ Hanya’da iki azîm kilise ki üçü dahi meşhûr ve evkāf-ı bî-şumâr ile ma‘rûf ve mezkûrdur. Cümle divarları ruhâmdan yapılmış müzeyyen ve münakkaş derûn ve birûnu gûnâgûn tasvîr ve temâşâlar ile ibret [T19b] nümâ-yı rüzgâr ve her birine hazîneler harc olunmuş birer yâdigâr idi. Üçü dahi câmi‘ kılınıp biri Yusuf Paşa’ya ve biri Musa Paşa’ya mensûb oldu. Bu maʻbedler evs-i evsân ve mezâristan-ı ehl-i tuğyândan pâk olup top rahneleri yapıldı. Hünkâr câmi‘i minber ve mihrâb ve mahfile muhtâc olmayıp bunların her birine münâsebet içinde birer makam-ı bulundu. Tarz-ı İslâma kodular. Ve bu cevâmiʻe mâl-i gazâdan evkāf-ı azîme ta‘yîn olundu372. Ve iki hamam binâsıçün bir mu‘temed tâ‘yîn olundu373. Fethin üçüncü günü hisâr meremmâtına tenbîh ve âğāz olunup herkes kal‘a muhâsarasında ne yerden metrise girdi ise fermânı dahi öyle emr edip Murâd Ağa feth olunan gediğe Samsuncıbaşı lağımdan atılan dıvara Köstendil ve Tırhala askerleri Ali Ağa ile ebvâb-ı hisâra ve Amasya Beyi Ahmed Paşa Hanya’ya gelen su kemerlerine ta‘yîn [P22a] olunup üstâd mî‘mâr ve neccârlar gedikler ve harâb


372 olundu P: buyruldu T.
373 taʻyîn olundu P: taʻyîn buyruldu T.



olan yerleri tecdîde ihtimâm edip az zamanda ke’l-evvel ihyâ olunup altmış günde bu maslahatı gāyete erdi. Ve metris yerleri düzelip müstevfâ toplar ve cebehânesi ki yalnız iki bin beş yüz kantar barut konup gereği gibi tekmîl olundu. Ve azebler ve hisâr erleri yazılıp topcu ve cebeci ve asker ve ağavât ta‘yîn olundu. Dördüncü günü serdâr cum‘a namazından sonra kapucılar kethüdâsı Hüseyin Ağa’yı ve çorbacılar zümresinden Ömer Ağa’yı Kapudân Cafer nâm re’is-i benâmın çekdiri kalitesiyle bu feth-i [T20a] celil-i haber-i beşâret-resânî ile Âsitâne-i Aliye’ye gönderdi. Ve donanma mâh-ı Recebin on dördüncü günü müjde-i feth ile irsâl olunan geştî Dârü’s- saltanâya vâsıl olup evvelâ Vezîr-i aʻzama varıp nevâziş ve iltifât ile behreyâb olduklarında sadr-ı âli hamd ü senâ ederek gelen ağaları alıp374 huzûr-ı hümâyûna götürüp arz-ı serdârı cenâb-ı pâdişâha îsâl ettikte şükürler edip gelenlere hüsrevânî hılʻatler giydirildi. Ve üç gün üç gece donanma fermân olunup hükkâm-ı bilâda evâmir-i aliyye gönderildi. Ve İstanbol375 şehri tezyîn olup Haliç Galata kanâdil ve tayyarât ile müzeyyen zevraklar ile memlu olup barutlardan maʻmûl kalʻalar ve toplar ve fişenkler ile müretteb [P22b] atılıp azîm çırağan olmuştur. Ve baʻdehu kapıcılar kethüdâsı Hüseyin Ağa’yı murassa‘ seyf ve hılʻat-ı semmur ile serdâr-ı ekrem cânibine irsâl ettiler.
Hılʻat-ı Umûm-ı Zâbitân

Serdâr-ı ekrem meremmât-ı hisârda iken ve bu fethin sekizinci günü deryâ beylerinden beş adet bey kadırgalarıyla ve beş şayka ile Eğriboz’a gönderildi ki anda olan beylik zahîreyi askere yetiştireler. Ve bu fethin on beşinci günü serdâr saraydan çıkıp otağa geldi. Evvelâ yeniçeri askerinin ulûfeleri verilip divân tertîb olundu. Vüzerâ ve ümerâ ve ağayân ve sâ’ir zâbitler fetih hılʻatleri giyip tamâm nevâziş ve eltâftan sonra cümlesi dâmen-bus edip yerli yerlerine gittiler.
Âmeden-i [T20b] Sefâ’in-i Küffâr

Fethin on dördüncü günü küffâr-ı hâksârın donanması kılâʻ-i Girid’den Grambosa (Karabusa) nâm mahalle gelmiş idi. Donanmanın yarar beyleri Eğriboz’a

374 ağaları alıp P: ağaları olup T.
375 İstanbol P: İslambol T.



gidip ümerâdan Mısır-ı İskenderiye’si beyi Kasım Paşa ve salyâne beylerinden Mustafa Ağrako oğlu vefât edip sâ’ir sefâʻin bağlanmağa çıkıp Cezâyir ve Tunus ve Trablus askeri sahrâ-nişîn bulunmağa rûz-ı merkūmda muvâfık rüzgâr ile arz-ı şevket ederek seksen kadar çekdiri ve kadırga ve dört mavna ve hayli burton kal‘a önünden geçip Suda kal‘âsı limânına gitti376. Malta ve Düka [P23a] ve Françe ve Papa ve İspanya ve Venedik gemileri anda vazʻ-i lenger ettiler. Lâkin aslâ taşra çıkmağa ve karaya varıp zahîre almağa dermânları olmayıp377 çıkanları dahi tumʻa-i tiğ-i gāziyân oldu. Fermân-ı serdâr ile Mağrib askeri sefînelerine girdiler.
Tevcîhât

İlbasan sancağı mahlûl olmakla Ohri’den maʻzûl Ahmed Bey’e ve Alacahisârı Davud Bey mahlûlünden Cemalî Hüseyin Bey ve Ohri Beyi Yanyalı Mustafa Paşa birer zeâmet olup yeri Hocazâde Ali Bey’e verilip ve Dukakin ve sol kol alaybeyleri dahi mahlülünden oldular. Niğde Beyi sâbıka kapıcılar kethüdâsı olan Hasan Bey vefât etmekle Hasan Paşa kethüdâsı Rum Mehmed Bey’e verilip Köstendil ve Vulçıtrın ve Prizrin378 alaybeyleri dahi mahlûlden oldular. Ve Hanya fethinin müverrihi Pîri Paşa zâde Fahri Bey dahi Rumeli Defterdâr Kethüdâsı oldu. Serdengeçti Ağası Hızır Ağa birer zeʻâmet ile riʻâyet [T21a] olundu. Bundan sonra defterhâne açılıp mahlûl zeʻâmet ve timâr ve hizmet-i yoldaşlıkta bulunan gāzilere verildi. Fethin yirminci günü Rumeli askerine yoklama fermân olunup bizzât görüldü. Herkes berâtıyla huzur-ı serdâra gelip berâtlarına hattı ile işâret olundu. Ve gelmeyenlerin timâr ve zeʻâmetleri maʻzûle ve mevcud olan bahâdırlara verildi. Ve şühedânın zeʻâmet ve timârları yüzbine [P23b] varınca evlâda ve biraderi var iken âhara verilmeyip anlara ihsân olundu. Gerçi kānûn değil idi. Lâkin bu fetihde bulunanlara riaʻyet ve ikrâmı iltizâm etmişler idi379.






376 gitti T: -P.
377 dermânları olmayıp P: dermânları yok idi T.
378 ve Prizrin P: -T.
379 Lâkin bu fetihde bulunanlara riʻâyet ve ikrâmı iltizâm etmişler idi P: Lâkin iltizâmen bu fetihde bulunanlara riʻâyet ve ikrâm etmişler idi T.



Âmeden-i Hüseyin Paşa380

Şaʻbanın beşinci günü deryâdan Cafer Çelebi kadırgasıyla Hüseyin Ağa gelip hil‘ât ve şimşir ile hatt-ı hümâyûn getirip ümerâ ve ağayân iskelede istikbâl edip tevkīr ve ta‘zîm ile huzûr-ı serdâra getirdiler. Hatt-ı hümâyûn kırâ’at olunup cümle asker pâdişâha du‘âlar eylediler. Ba‘dehu Musa Paşa ve Hasan Paşa’ya dahi irsâl olunan samur kablu hil‘âtler verildi. Penç-şenbih günü serdâr ümerâ-yı bahrı divâna getirip hil‘âtler giydirip her birine envâʻ-i ri‘âyetler ile serfirâz eyledi. Ve azîm şenlikler oldu. Üç günden sonra Şa‘banın sekizinde mukaddemâ der-i devlete aktarmalar ile Varan Bey askere mülâkāt edip fetihden mukaddem imdâd içün gitmiş idi. Lâ-cerem dört azîm kalyona mukaddemâ zikr olduğu üzere yeni kapıya çıkan iki bin yeniçeri konup Mataracıbaşı’yı murassa‘ şimşir ve iki hılʻat ile serdâra göndermişler idi. Bunlar [T21b] Sakız’a geldiklerinde fetih haberin işitip Değirmenlik nâm adada vazʻ-ı lenger eylediler. Ve Şaban Bey Mataracıbaşı’yı alıp istiʻcâl üzere askere erişdirdi. Ağayân ve erkân alay ile istikbâl [P24a] edip divâna getirdiler ve şenlikler ettiler. Kapucılar kethüdâsı ve Mataracıbaşı’yı iki gün alıkoyup yolladı. Beş pâre kadırga ile Benefeşe’de olan sâ’ir zahîre gemileri ve sefâʻin askeriyle gelmeğe me’mûr oldu.
Muhârebe-i Sefâ’in der-Balyabadra

Küffârın donanması Korfo hisârında muhâfazada iken asker-i İslâm Hanya’yı muhâsara eylediğin işittiğinde Memâlik-i mahrûsa’ya zarar kasdın edip evvelâ Mora bilâdından Balyabadra’yı tahrîbe ikdâm eyledi. Kırk çekdiri ve dört mavna ve otuz kadar fırkate ile sâhil-i bahre gelip döküldükde ehl-i şehrin mukaddemâ giden küffârdan habîr olmakla cümle mâ-meleklerin hisâra komuşlar idi. Ve kendileri âlât-ı harb ile hâzır durup küffâr cür’et-i azîme ile şehre koyuldukta ehl-i İslâm yemîn ü yesârından tüfenk tutup azîm muhârebeler oldu. Bir kaç hâneyi âteşe yakdılar. Hele İslâm galebe edip o gürûh-ı mekrûhu şehirden sürüp çıkardılar. Altmış kâfirin başları meydanda galtân oldu. Müslümânlardan ancak iki adam şehîd düştü ve huzûr-ı serdâra kelle getirenlere ihsân eyledi.


380 Naima’da “Hasan Ağa”’dır. Bakınız; Târîh-i Naîmâ, s. 1051.



Muhârebe der-Karlıili

Venedik Vilâyeti halkı memâlik-i vasîʻa-i pâdişâhînin niʻâm-ı firâvânıyla taʻayyüş edip bu defʻa hiçbir iskeleden zahîre verilmemekle Venedik tevâbiʻinden Kefalonya ve [T22a] ve Zaklisa Adaları kaht u cûʻa [P24b] mübtelâ olup sefâʻin ile bi-şumâr ve eşkıyâ Karlı ili livâsına tâbiʻ bazı nevâhiye çıkıp hınta ve ganem ve sâir emvâl-i reʻâyâya dest-i hasâret ettiklerinde Ayamavra kalʻasının gāzileri erişip ol kavm-i zâl ile sabâhtan381 vakt-i zevâle dek cengler ettiler. İnâyet-i hak ile gâlib gelip seksen baş ve elli yarar dil alınıp sâiri mecrûh ve meksûr gemilerine cân attılar. Küffâr iki binden ziyâde ve gāziler dört yüz kadar idi. Cenâb-ı hak nusret ve ihsân eyledi. Ve dilleri Benefşe’den huzûr-ı serdâra getirip mazhar-ı inâyet olduklarından mâʻadâ kalʻa-i mezbûreye barut ve dâne ve kurşun ve cebehâne verildi.
Mukātele der-pîş-i Hisâr-ı Hanya

Mukaddemâ zikr olunduğu üzere sefâʻin-i küffâr Suda limânına gelip hayli zaman eğlendiler. Saʻyları bî-fâ’ide idüği382 bilip küffâr birbirine düşüp İspanya Venedik’e cevâb eder ki “sizin vilâyetiniz garibdir. Biz bunca engin geçsek gerek oturmaktan asla bir fâ’ide yoktur. Bir toyluğa nâ’il olamadık” dediler. Venedik’in câsûsları asker-i İslâma gelip haberdâr olmuşlar idi ki ümerânın bahâdırları kimi Eğriboz’a kimi Benefşe’ye gelip sâir kadırgalar küreklerin çıkarıp limâna âsûde yaturlar. Ve burtonlar kadırgalardan ba‘îd Todori kal‘aları altında yatur. Asker-i İslâma arz-ı şevket edelim deyip yetmiş kadırga ve mavna ve otuz beş burton ile [P25a] bir sabâh Suda burnundan çıkıp Hanya hisârı önüne erişdiler. [T22b] kal‘adan top atılıp asker-i İslâm rezme âmâde oldu. Serdâr fi’l-hâl baştardaya girip yeniçeri ve sâ’ir asker gemilere koyulup limândan hurûca âğāz ettiklerinde henüz saff-ı sefâʻin arasta olmadan bir383 şedîd rüzgâr nümâyân oldu. Sefâʻin-i ehl-i İslâm ancak limâna girmeğe fırsat bulup küffâr gemilerini rüzgâr bir vecihle tarûmâr eylediği her biri bir

381 sabâhtan P: -T.
382 idüği P: -T.
383 bir P: -T.



iklime düşüp gelmeleri ve gitmeleri ancak bir sâʻat olup bî-rezm rücû‘ ettiler. Üç dört günde ancak yine384 Suda limânına gelip cem‘ oldular.
Rezm-i Küffâr der-Kûhsâr

Birkaç günden sonra ahvâl-i Frenk’den haber içün dil lâzım olmağın serdâr-ı ekremin gönüllü ağası birkaç güzîde bahadır ile gece Suda limânı tarafına varıp bir yarar dil alıp385 ale’s-seherî huzûr-ı serdâra getirip bu husûs kâfire güç gelip anlar dahi adam almağa saʻy edip beş yüzden mütecâviz kâfir Hanya mukābelesinde olan talan üzere geldiler. Meğer nısfü’l-leylde otuz kadar mücâhid ol kûhsârda şikâr içün kemîne girmişler idi. Gün doğarken yüz kadar asker ol gürûh-ı habâset esere sataşıp küffâr bunlara tüfenk urdu. Anlar dahi pây-ı sebâtı muhkem basıp ceng ettiler. Sadâ-yı tüfenk mesmû‘-ı gāziyân oldukta bölük bölük taraf-ı cenge âgâz ettiler. Serdâr-ı dilîr küffârın cümle askeri hurûc [P25b] eyledi kıyâsıyla râyât-ı İslâm harekete emir eyledi. Guzât âlât-ı rezm ile azm edip bi’z-zât serdâr maʻrekegâha erişdikte cânib-i bahrdan kadırgaları saf ârâ olup askeri topa tuttular. Asker dahi386 leb-i deryâya varıp [T23a] sefâʻin-i melâʻîne kurşun yağdırdılar. Lâkin kurşun menzilinden baʻîd olmalarıyla geri dönülüp ol sahralarda olan atlılara doğru ba‘zı gönüllü askeri gitdi. Ve yetişip birkaç mel‘ûn kesdiler. Bâkīleri kaçıp bir senglah yere girdiler. Bundan sonra küffâr birbirine düşüp pây-ı sebâtları mütezelzil oldu. Gördiler ki zümre-i guzâtdan bir şikâr almak muhâldir ve zahîreleri tükenip re‘âyâ ordudan ucuz bahâ ile buğday ve peksimat alıp ağır bahâ ile küffâra satarlardı. Malta ve Düka ve İspanya gemileri Venedik’ten müfârakat edip Çuka Adası’na gittiler. Tâki ol yolda orduya gelecek kayıklardan ve gemilerden bir doyumluk alalar. Ammâ asker ânların mekr [ü] keydinden habîr olup tenhâ tereddüd etmekten fâriğ oldular. Andan dahi me‘yûs olup diyârlarına yıkılıp gittiler.








384 yine P: -T.
385 yarâr dil alıp P: yarâr dil olup T.
386 dahi P: -T.



İrsâl-i İmdâd be-Cezîre-i Girid

Venedik kâfirinin deryâya donanması çıkıp Ayamavra ve Balyabadra taraflarına kasd-ı hasârât ettiklerini serdâr-ı ekrem der-i devlete yazıp ve Girid’de dahi küffâr atluları ordu-yı İslâm dâ’iresine gāret kasdında olmalarıyla anlar ile mukābeleye ve mukāteleye387 atlı askeri talebine [P26a] arz etmişidi. Arzları Cemâziye’l-âhir evâ’ilinde der-i devlete vusûl buldukta Kara Hasan oğlu Sekbânbaşı Hüseyin Ağa sekbânları cema‘atiyle ol cânibe ta‘yîn olunup ıcâleten gönderildi. Ve ba‘de’l-meşvere Vâlide Sultân kethüdâsı Behram Ağa’nın işâret ve [T23b] istisvâbıyla kapu etmek fermân olunup ulûfesi çâlık yeniçerilerin ulûfeleri doğrultulup Girid’e me’mûr oldılar. Ve emekdâr sipâhilerin maktû‘ü’l-vezâ’if olanların tashîh cümle-i memnûʻâtdan ve eşedd-i muhâlâttan iken bi-hasebi’l-iktizâ ibtidâdan sipâhi yazılmak fermân olunup iç oğlanı ve baltacı ve sâ’ir nevʻ münâsebeti olanlardan iki bine karîb sipâhi altmışar akçe ulûfe ile yazılıp altı bölüğe tevziʻden sonra ulufeciyân-ı yesâr ve gurebân-ı yemîn bölükleri dahi Girid’e me’mûr olmağın yeni yazılanlar dahi anlara muvâfakat ile me’mûr kılınıp zikr olunan388 yeni bölüğün ağaları Acem İbrahim Ağa cümlesine zâbit nasb olundular. Ve asker evâsıt-ı Cemâziye’l-âhirde Selânik’den gemiye girmek üzere İstanbul’dan çıkıp Davud Paşa’ya konup mahall-i me’mûre azîmet etmişler idi.
Ceng-i Küffâr-ı Venedik [be-]Baʻzı Sefâ’in-i İslâm

Sâbıka der-i devletten gönderilen dört sefîne ile iki bin yeniçeriye Karamanlı Re’is nâm kapudân başbuğ ta‘yîn olunup Değirmenlik’e gelmişti. Değirmenlik Ada’sı ise [P26b] kal‘asız yerdir. Ve yatmak câ’iz değildir. Ve orduya varmağa eyyâm yoktur deyip Benefşe’ye azîmete ikdâm eyledi. Yeniçeri ittibâʻ etmeyip inâd eylediler. Âhar kendisi Benefşe iskelesine varıp sâir ümerâya mülākat etti. Üç kalyon ise ol limâna istirâhat edip fermân-ı serdâra muntazır oldular. Serdâr dahi mezbûrlara Girid’e gelesiz deyip peyderpey mektûblar gönderdi. [T24a] Lâkin eyyâm müsâʻade etmedi. Lâ-cerem serdâr donanma gemilerine tenbîh edip hâzır eyledi ki bizzât varıp Benefşe ve Değirmenlik limânlarına olan sefâʻini cem‘ edip Hanya’ya götüreler. Bu esnâda


387 ve mukāteleye P: -T.
388 muvâfakat ile me’mûr kılınıp zikr olunan P: muvâfakat ile zikr olunan T.



taraf-ı şehriyârîden Haseki Ağa Benefşe iskelesine gelip anda olan ümerâ ve âyân-ı devlet ârâya tez serdâra yetişesiz deyip cümlesini sefâʻine doldurup gitti ve kendisi dahi bir bey kadırgasına binip hatt-ı hümâyûn ile huzûr-ı serdâra azm eyledi. Şa‘ban-ı şerîfin on sekizinci günü gelip mülâki oldu. Ve cümle gemiler geleceklerin haber vermekle serdâr-ı ekrem ol ga’ileden berî oldu. Ve hemân huzûr-ı hümâyûna ahvâl-i asker ve memâliki arz edip yedi pâre kadırga ile anlar dahi Benefşe’de olan gemilere imdâd olmağa himmet buyurdular. Lâkin bu irsâlden serdâra infi‘âl gelip Şa‘banın [P27a] yirmi birinci günü altmış mükemmel kadırga ile çıkıp azm eyledikte rüzgâr karşılayıp Todori limânına hezâr zahmet ile lenger saldı. Ve üç re’is ki Memiş Re’is ve Çavuş Re’is ve Cafer oğlu idiler gemilerinde olan yeniçeri ile Değirmenlik limânında olduklarını küffâr duyup temur üzerinde basmağa cehd eyledi. Mavnaları ve kadırgaları ile gece Suda’dan azm edip Penç-şenbih günü mezbûr re’isler dahi Değirmenlik limânından azm-i Girid eylemişler idi. Hemân ki limândan çıkdılar. Tuluʻ-ı şemsten iki sâʻat geçmişti. Küffârın donanması otuz iki kadırga ve dört mavna ve birkaç fırkate nümayân olup [T24b] bu üç gemiye üşüb sardılar. Hikmet-i Hüdâ bir kasırga zuhûr eyledi ki cemi‘an sefâʻin-i İslâm ve küffârı mevc tutup ol yüksek kalyonları şöyle indirdi ki su aldılar. Ol rüzgâr-ı şedîdden kâfirin iki kadırgası başı aşağı gelip içinde olan melâʻîn ile deryâya gark oldu. Ebûzer Cafer gemisinin ki kırk iki pâre topçeker bir acâ’ib gemi idi. Büyük direği yelkenleri ile pâre pâre olup altında389 bulunan halkın ekseri yeniçeri idi. Yelken ile suya gitti ve gemi darb-ı sütûn ve âlâtdan hurd oldu. Çün rüzgâr-ı şedîd geçip hava mülâyim oldu. Kâfirin donanması ol gemileri ortaya alıp mavnalardan ve baştardalardan koğuş [P27b] toplarıyla senksâr ettiler. Ehl-i İslâm dahi top ve tüfenk urmakta kusûr etmediler. Çavuş Re’îs sefînesi üzerine dört mavna gelip büyük balyemez top ile muhâsara ettiler. Ammâ sefîne bir za‘if-i sabâ-reftâr olmakla mavnaların küreğini top ile şikest edip390 aralarından geçti gitti. Mavnalar zahmdâr ve rüsvây yerlerinde kaldılar. Bir gürûh mavna ve birkaç baştardaları dönüp Memiş Re’isi ortaya aldılar. Ol dahi inayet-i hakka yüz tutup bir ceng eyledi ki feleklerde melekler tahsîn ve aferin okudular391. Vakt-i asra dek döğüşüp hayli âdemi şehîd oldu. Ammâ küffârı tamâm edip zahmdâr ve mecrûh

389 altında P: elinde T.
390 küreğini top ile şikest edip P: küreğini şikest edip T.
391 aferin okudular P: aferin eyledi T.



bırakıp çekildi gitdi. Bu def‘a cümle gemiler ve mavnalar dönüp Ebû-zer Cafer’in kalyonun ortaya aldılar. Koğuş toplarıyla döğmeğe başladılar. Amma Cafer Re’isin bendelerinden Süleyman Re’is ki oğlunun vasîsi bir merd-i dilîr idi. Sâ’ir [T25a] guzât ile dil bir edip ya gāzi ya şehîd deyip merdâne muhârebeler eyledi. Bütün gün ve gece döğüşüp yelkenleri olmamakla aralıkdan çıkmağa dermân olmadı. Âkıbet birkaç adamı kalıp anlar dahi kâfire esîr olmağı revâ görmeyip döğüştüler. Küffâr yemîn ü yesârdan topa tutup bil-âhire sefîne-i kûh peyker garîk-i lücce-i bahr oldu. Cum‘a günü gāyet fırtına olup serdâr Todori limânından çıkıp Benefşe’ye doğru salmak [P28a] murâd etdi. Lâkin mümkün olmadı. Akşâm Çavuş Re’is gelip ahvâl-i cengi tafsîl üzere392 takrîr eyledi. Bi- izn-i Hüdâ rüzgâr dahi sâkin oldu.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:27

Âmeden-i İtâʻat-ı Kisamo Tâbiʻ-i Hanya

Hanya tevâbiʻinden cezîre garben şimâlinde Kisamo nâm kalʻa leb-i deryâda vâkiʻ olup içinde iki yüz kadar soltat temekkün etmekle sükkâni Hasan Paşa ve Hüseyin Paşa’ya gelmeyip itâʻat etmemekle Sekbân başı Murad Ağa serdâr taʻyîn olunup piyâde ve süvâr üç bin kadar asker ile Muharremü’l-hârâmın yirminci günü vakt-i gurûbda gönderilmişidi. İkinci günü ale’s-seher vardıklarında karşı gelen küffâr bozulup hisâra seğirdenlerin pây-ı sebâtları mütezelzil olup kalʻayı verdiler. Dört yüz kadar zen ve duhter esîr ve ganâyim alınıp393 selâmetle ol gün Hanya’ya geldiler. Ahz olunan iki yüz kadar küffâra min-baʻd kalʻalar soltat koyup inkıyat [T25b] şartıyla amân verildi. Bundan sonra sâir serkeş reʻâyâ dahi yevmen fe-yevmen gelip arz-ı inkıyâd etmeğe başladılar. Bu fetih Muharremin yirmi sekizinde ulak ile gelip rikâb-ı hümâyûn telhîs olundu. Ve mukaddemâ Yusuf Paşa Mora’dan Hanya’ya geçirip anda binâ olunan üç câmiʻin mütevellisi Moralı Zâim Sinan Ağa’ya teslîm etti yüzden ziyâde atlar ki şehir zimmîlerine tevzîʻ olunmuş idi alınıp asker-i İslâm bahâdırlarına tevziʻ olmakla [P28b] bu zamana gelince kırk kadar süvâr ancak var iken yüz elliye bâliğ oldu. Etrâfda gezen harbî küffârı şikâr ile kuvve-i kâhire-i İslamiyeyi âşikâre eyledi.


392 üzere P: -T.
393 ganâyim alınıp P: ganâyim olup T.



Tedbîr-i Küffâr-ı Kandiye

Kandiye’den Hüseyin Paşa’ya câsuslar gelip haber verdi ki394 küffâr kalʻalarının istihkâmıyla mukayyet olup küçe bendler ve tabyalar yaptırıp toplar ve cebhane ve barut ve sâir levâzımla mâlâ-mâl eyledi. Ve etrâf karyelerden onbeş bin kadar reʻâya cemʻ edip395 içlerinden kıtâle kādir sekiz bin kadar kâfir intihâb ettiler. Ve Venedik etrâfından dahi on beş bin kadar soltat ve sekiz yüz atlı cemʻ olup396 Zakisa nâm mahalle dâhil oldukta anları dahi geçirmek içün Suda’dan burtanlar gidip Martta cümlesi Suda’da cemʻiyet ettikten sonra kimi reʻâyâ sürüp Hanya’yı muhâsara ve kimi donanmâ ile muhârebe edeceklerin bildirmekle der-i devlete arz eyledi. Suda’nın taşra tarafında divarı [T26a] önünde olan meydâna toprak sürüp kalʻa’i toptan himâye içün sed ettiler. Beri tarafdan Hanya hendeğine dahi serâpa hendek kestirip içine sular akıttı. Ve burç bâruları muhkem metrisler ettiler. Ve Suda’dan bir kâfir firâr edip muhâsara edeceklerinden haber vermekle donanmâ-yı hümâyûn ale’t-taʻcîl imdâd erişmesine der-i devlete ulak gönderip imdâd ve zahîre geçirmemek içün Suda gemilerinden onbeş yirmişer çekdiri [P29a] ve burton Benefşe kenârlarında dâ’ima gezmek üzere olduğun bildirdi. Saferin evâ’ilinde Suda limânında olan gemilerden kırk dört kıtʻa burton adalar üzerine gider nâmıyla çıkıp gittiler. Ol esnâda Kurunalı nâm karyenin kapudânı Hanya’ya firâr edip İslâma geldikte haber verdi ki Suda kahtlıkdır ve lâkin gemilerin kürekçileri nâkıs olmakla on beş bâde tedârük içün Kandiye397 kalʻasına gidip sâir gemiler limânın Hanya cânibinden vâkiʻ tuzla kenârına gelip cemʻiyet edeceklerin haber verdi.
Ceng-i Abokron ve Melakşe der-Girid

Küffâr sâbıka Esterni kalʻasını bırakıp gittikden sonra Ceneral-i bed-fiʻâl Kandiye’den Abokron’a gelip karyelerden silâha kādir olan reʻâyadan bin mikdârı kâfir cemʻ edip Venedik’den gelen altı yedi bin tüfenkten anlara tevzîʻ eyledi. Abokron yolu gāyet saʻb ve sengistân olup bundan akdem ol semtlere asker-i zafer-eserden


394 câsuslar gelip haber verdi ki P: câsuslar gelip verdi ki T.
395 cemʻ edip P: cemʻ eyledi T.
396 cemʻ olup P: cemʻ eyledi T.
397 tedârük içün Kandiye P: tedârük Kandiye T.



kimse gitmeyip [T26b] ve ol nahiye ve karyeleri dahi gelip itâʻat etmediklerinden gayri Ceneralin nice eyyâm anda meks ve ârâmı kârzâr kasdıyla kıyâm bâʻis ve bâdî olup iktizâ eyledi ki ol cânibe asker gönderile. Paşa-yı kişver-küşâ sekbân başı Murad Ağa’yı piyâde ve süvâr bir gürûh güzîde askere serdâr edip Rebiʻü’l-evvelin on birinci günü ale’s-seher asker göndermişidi. Asker-i [P29b] mansûr mahall-i mezbûra vardıkda dervâze-i hisârda olan küffâr hücum-ı İslâmiyânı göricek tâkat getirmeyip kurbunda olan kûh-ı azîm bâlâsına firâr ettiler. Derûn-ı hisârda top ve tüfenk ile cenge ahenk edecek pîşkâh-ı hisârda olan küffârdan hayli bâş ve dil alınıp sâiri Ceneral ile derûn-ı hisâra firâr eyledi. Guzât-ı İslâm sâlim ve gânim dönüp Hanya’ya geldiler. Bu cengde yüz elli kadar esîr ve kırk yedi bâş alındı. Rebiʻü’l-âhirin onuncu günü Hanya’dan cenûba dört sâʻatlik yol Melakşe nâm bir saʻb ve sengistân dağda küffâr tekrâr tâbur kurup mezbûr reʻâyayı iki bin kadar Frenk ile içine vazʻ eyledi. Mâh-ı mezbûr evâhirinde câsus gelip tâbiʻ olan Kisamo nâm kalʻadan öte baʻzı karyelerden bin kadar reʻâya dahi sürmek içün dört beş yüz kâfir taʻyîn olundu deyu haber vermekle bin beş yüz kadar asker ile Hüseyin Paşa kethüdâsını ser-i râhlarına gönderip melâʻîn âgâh olmakla gitmeyip biraz tavakkufdan sonra gelirken Melakşe nâm kûh dâmânına [T27a] uğradikta bir iki fırka küffâr alayı görünmekle üzerlerine varıp kıtâle şurûʻ eyledikte Hüseyin Paşa dahi âgâh olup üç bin kadar asker ile erişti. Küffâr haberdâr oldukta tabura firâr edip Ceneral derhal küffârı biriktirip metrise kodu. Asker-i İslâm sürüp üzerlerine vardikta hayli ceng ettiler. Lâkin mümkün olmamakla [P30a] kaçamak gösterip güruh-ı mekruh mağrûrâne yekpâre taburdan çıkıp ardlarınca birkaç kadem vardikta tekrâr dönülüp nice zaman tüfenk cengin ettikten sonra bi’l- âhere melâʻînin yüzü dönüp ardları alınmakla ekseri tabura gidemeyip silahlarını döküp saʻb yerlere çıkdılar. Ve bir mikdârı tabura girip humbaralar İslâmiyâna kalmasın deyu âteş verip yine kendi üzerlerine serâre pâr oldukta yüzden mütecâviz kâfiri helâk eyledi. Elli altmış kadar esîr alınıp beş yüzden ziyâde kâfir başı kesildi. Kapudânlardan ve sâir bellü başlulardan yirmi kadarı der-zencir olup beş398 altı bayrak ve üç bin kadar tüfenk ganâyimi ile Hanya’ya gelindi. Bu gazâda cânib-i İslâmiyândan





398 beş P: -T.



ancak bir nefer şehîd oldu. Esîrlerden biri Hüseyin Paşa’nın sâhib-i hânesi birkaç bin kâfirin zâbiti olan Tarih nâm meşhûr kâfir idi399.
Feth ü Tahrîb-i Esterni

Cemâziye’l-evvelin evâ’ilinde Paşa-yı kişver-küşâ Esterni manastırını feth kasdıyla esbâb-ı teshîr ve top ve tüfenk ve edevât-ı ceng ihzâr ettiğini küffâr işitip mukaddemâ defeʻâtiyle cenglerde gördükleri kahr ve galebe ve heybet ve selâbet havfı [T27b] canlarına kâr edip karâra mecâl muhâl olmakla mah-ı mezbûrun üçüncü gecesi yekpâre manastırdan çıkıp Suda’ya firâr eyledikleri guzâtın mesmûʻu olacak ardlarından erişip nicesini esîr ve nicesini [P30b] tuʻme-i şimşîr eyleyip birazı dahi gemilere giderken gark olup dökülen mâ meleklerin iğtinâm eylediler. Çün ol manastırın zabt ve muhâfazası asîr idi. Bünyânını hâke berâber yıkıp etrâfında olan üç nâhiyeyi zabt ettiler.
Ceng-i Âsiyâb der-Girid

Cemâziye’l-evvelin dördünde asker-i İslâmdan bir iki yüz nefer adam dakîk ettirmek içün Hanya’dan dört sâʻatlik mesâfede itâʻat üzere olan karyelerr civârına vâkiʻ âsiyâblara seheri revâne olup küffâr meyânında daʻvâ-yı dilâveri eden birkaç kapudân binden mütecâviz kâfir ile değirmenleri ale’l-gafle ihâta edip guzât-ı İslâm dahi harb kıtâle başladıkda Hüseyin Paşa’ya haber gelip derhal iki yüz süvar ve bin kadar piyâde ile yetişip küffâr haberdâr oldukta ol mahalle karîb bir saʻb ve sengistân mahalle cân atıp firâr ettiler. Süvâriler yetişip iki yüz kadarın önün alıp ceng ederken sahrâya döndürüp sâir süvâriler dahi erişip hayli dilîrâne cengden sonra bi-avni’llahi teʻâlâ gâlib gelip yirmi otuz kadarı giriftâr-ı esîr ve bâkīsi tuʻme-i şimşîr oldu. Ve bu muhârebede ancak bir sipâh şehîd olup küffârın iki üç kapudânları kesildi. Bu esnâda Malta ve Düka ve Venedik’den otuz yedi burton ve dokuz çekdirme küffâr-ı hâksâra imdâd nâmıyla Suda limânına girdi. Lâkin [P31a] karadan Hüseyin Paşa’nın nâmı işidilen yerlerde küffâr karâr edemeyip [T28a] bu denlü cenglerin cümlesinde bi- avni’llahi teʻâlâ mansûr ve muzaffer olup Hanya ile Suda mâbeynini küffâr lâşesiyle

399 meşhûr kâfir idi P : meşhûr kâfir eyledi idi T.



doldu. On altı defʻa400 alay alay mukabil cenglerin herbirinde küffâr-ı hâksâr inhizâm- ı külli ile münhezim olmakla nice bin melâʻîn kırılıp Hanya hâricinde beş bin kadar başlarından üç kulle binâ olunmuşidi. Ana binâʻen Hanya etrâfında baʻîd yerde Resmo ve sâir kalʻalarda ve kûhistâna firâr eylediler. Paşayı kişver küşâ askere zahîre verip donanmâ-i hümâyûn kudûmuna müterakkıb ve bu esnâda Hanya’nın suyu bir şadırvana münhasıra olmakla taşradan müstevfi sular getirip asker ve sâir halk sîr-âb eyledi.
Muhâsara-i Suda

Cemâziye’l-evvelin yirmi sekizinci günü yümn ü ikbâlle donanmâ-yı hümâyûn limânına dâhil olup Serdâr-ı ekrem vezîr-i sâbık Mehmed Paşa Suda fethi cümleden ehemdir deyip muhâsarasına saʻy ve ihtimâm eyledi. Gemilerden toplar çıkarılıp karadan piyâde askeri ile Melakşe yolundan üç günde sürüp Suda kenârına îsâl eylediler. Kâfir donanması mukaddemâ Düka ve Malta ve Venedik401 gemileri ile cengde bile olup Türkleri bozduk deyu haber göndermişler idi. Donanma Girid’e geldikte azîm mâtemzede oldular. Malta ve Düka gemileri birer ikişer gitmeden hâli olmayıp Müslümân esîrleri dahi yevmen fe-yevmen halâs bulup gelirler idi. Cemâziye’l-âhirenin yedinci günü [P31b] iki taraftan toplar kurulup Suda hisârı döğülmeğe mübâşeret olundu. Limânın iki tarafını muhkem zabt içün yüz kırk pâre gemi Hanya önünde etrâfını muhâfazaya konup Suda önünde lenker- [T28b] endâz olan kâfir donanmasına toplar havâle eyleyip limân ve kalʻadan ayırmak bâbında ihtimâm olundu.
Zabt-ı Hisâr-ı Abokron

Hisâr-ı mezbûru küffâr bırakıp gitmek üzeredir deyu haber olmakla Cemâziye’l-âhirin sekizinci günü nısfü’l-leylde serdâr-ı kâmkâr izniyle Hüseyin Paşa bir mikdar asker alıp vardikta içinde olan küffâr cümle firâr etmiş bulunmakla kiliselerinde ezân-ı Muhammedî okunup zabt olundu. Paşa-yı mezbûr dönüp gelirken melâʻîn askerinin gemileri kenârda yanaşıp yola karîb yerde bir mikdâr tüfenk endaz

400 On altı defʻa P: O altı defʻa T.
401 ve Venedik T: -P.



asker çıkarıp pusuya komuşlar. Üzerlerine uğradikta hayli ceng olup avn-i hak ile küffâr bozulup deryâya dökülmekle yetmiş seksen kadarı helâk oldu. Ancak on sekiz baş402 ve beş dil alıp mansûr ve muzaffer Hanya’ya geldiler.
Muhârebe der-Metris

Çün Melakşe yolundan serdâr ve asker Abokron sahrâsına varıp nüzûl eylediler. Hisâr-ı mezbûr açık yerde olmakla küffâr gemileri top ile asker-i İslâmı bî- huzûr ederlerdi. Serdâr emir eylediği üç kolonborna ve üç balyemez çekip ale’l-fevr limân-ı mezbûr kenârına kurdular. Silifke’ye mutasarrıf olan Çerkes Osman Paşa ve Delvine ve Avlonya ve Dukakin beyleri mübâşir [P32a] olup vakt-i zuhurda topları mahalline indirdiler. Gece metris kurulup ertesi küffâr gemilerine havâle olacak deryâya açılmakla erbab-ı timâr perâkende olup sâir asker top [T29a] çekmeden yorgun ve fürûmânde birer senk pâre sâyesine müstazıl iken vakt-i zuhurda küffâr tecessüs edip cümle çekdirme ve mavnalardan birkaç bin kâfir taşra çıkıp metris üzerine döküldüler. Asker-i İslâma perişanlık el verip Delvine beyi Zeyneddin Bey’in sağ eli top darbından şikest olup birkaç erbâb-ı timâr mecrûh olduğu haberi serdâra vâsıl oldu. Hüseyin Paşa bir bölük asker-i nusret-eseri ile bir mahalde erişdi ki melâ‘în cengden isti‘fâ edip toplara balamar bağlamak sudûruna varmış idi. Paşa-yı mezbûr asker-i mansûr ile hücûm edip gürûh-ı makhûru bir mertebe ürküttü ki top almak değil gemilerine düşmelerini ganîmet bilip birbirine taʻkīp ederek gittiler. Cengde iki yüz kâfir kırılıp ancak on kadar Müslîm mecrûh oldu. Çün serdâr Mehmed Paşa fevt oldu. Defterhâne mühürlenip Hüseyin Paşa ve Kapudân Musa Paşa umûra nâzır olup Küçük Hasan Paşa Rumeli kolunda ve Çiftelerli Osman Paşa Anadolu kolunda olan toplar üzerine durup umûr-ı muhâsara ve muhârebede aslâ kusûr ve fütûr göstermeyip403 belki evvelkiden ziyâde saʻy [ü] ihtimâm ettiler. Küffârın çekdirme ve burtona [P32b] ve mavna makūlesi yüzden mütecâviz sefâʻin Suda imdâdına dönüp durur. Ve ekseri Hanya karşısına çıkıp görünüverdi.

402 ancak on sekiz baş P: ancak sekiz baş T.
403 göstermeyip P: getirmeyip T.



Feth-i Granbusa

Hüseyin Paşa gerçi Hanya muhâfaza [T29b] sıyla me’mûr idi404. Lâkin sâ’ir umûra ve husûsa serdâr vefâtından sonra cumhûr[a] liyâkat hasebiyle başbuğ olup gereği gibi uğur-ı hümâyûnda bezl-i makdûr ederdi. Mukaddemâ kethüdâsı Mehmed Ağa ve Sekbânbaşı Murad Ağa vesâtetiyle eyâdi-i küffârdan intizâʻ olunan Kisamo kal‘ası kurbunda ve deryâ içinde Granbusa nâm bir hisâr var idi. Ol zaman teshîrine himmet olunmayıp içinde olan küffâr re‘âyâyı rencîde etmekle şikâyete gelmişler idi. Bir mikdâr bahâdır ile Recebin yirmi beşinci günü küffârın cem‘iyetleri mahallinde nâzil olup ekserini katl ve istîsâl ve kal‘alarını me’vâ-yı ricâl eyleyip silâhdâr Ağası Yavaşca Ali Ağa’yı muhafâzasına ta‘yinden sonra Hanya’ya geldi.
Ahvâl-i Muhâsara

Beyler ve paşalar ve sâ’ir iş erleri serdâr vefâtından sonra emr-i muhâsarada bezl-i makdûr edip405 Küçük Hasan Paşa Rumeli kolundan Osman Paşa Anadolu kolundan döğmek ile Suda hisârına hayli rahne verdiler. Lâkin hisâr-ı mezbûr deryâ içinde vustâda bir ada her cânibi kenârdan ba‘îd metîn kal‘a olup bir vecihle yürüyüş mümkün olmamakla feth ve teshîri durâ dur muhâsaraya muhtâc olup vaktin tenk kalmasıyla te’hîr [P33a] olundu. Sâbıka serdâr arz eylemiş idi ki bu cezîrenin fethi birkaç günlük hizmet olmayıp zaman-ı medîdede küllî hazîne ve mühimmât sarfına muhtâc olunduğundan gayri Rumeli ve Anadolu askeri ve kapukulu bu tarafda kışlamak ile ancak olur. Büyük maslahattır mükemmel bir senelik zahîre ve mühimmât ve hazinesi vaktiyle irsâl olunmak ve Kandiye ve Resmo [T30a] kal‘alarına top çekmek içün câmus ve bârgir ve asker ubûr etdirilmek ehemm-i umûrdandır deyip tekrâr i‘lâm ettiler. Bundan sonra Abokron hisârını ihyâ içün neccârlar gönderilip ma‘mûr olduktan sonra içine asker ta‘yîn olunup etrâfına müceddeden hendek hafr olundu. Ve Kisamo kal‘asına dahi toplar ve mühimmât ve asker ta‘yîn ve irsâl olundu.


404 me’mûr idi P: me’mûr eyledi T.
405 edip P: -T.



Muhârebe-i Acısu

Mukaddemâ Resmo üzerinde ve Ramliye nâm menzil kurbunda küffâr-ı hâksâr beş yerde tabur kurup her birine binden ziyâde kâfir tahassün etmişdi. Bu esnada ol semte bir mikdâr asker gönderilip Acısu nâm mahalle karîb vardıklarında piyâde ve süvâri beş altı yüz küffâr mülâki olup azîm ceng ettiler. Bi-avnillâh asker-i İslâm gâlib gelip küffârın eslâh atları ganimet-i firâvân olduktan sonra yetmiş baş ve yirmiden mütecâviz esîr alınıp406 tamâmen orduya geldiler.
Muhâsara-i Resmo407 der-Girid Serdâr Hüseyin Paşa
Bundan akdem gelen arzlar mûcibince kapudân paşa donanma gemileri ile [P33b] Rumeli kenârında fermân olunan mahallerin zahîresini alıp Girid’e nakl içün hükümler yazılıp Girid muhâfızı Hüseyin Paşa’ya yarar ve dilâverdir deyû serdârlık emri ve murassa‘ şimşîr ve iki hılʻat-ı fâhire ve bir samur kürk hatt-ı hümâyûn ile gönderilmişdi. Evâil-i Şa‘banda vâsıl olup merâsim-i istikbâl ve ta‘zîm-i ri‘âyet ve levâzım-ı tekrîmiyle hatt-ı şerîf kırâ’at olunduktan sonra ber mûceb-i fermân-ı âlişân Sekbânbaşı Murad Ağa’yı Hanya muhâfazasında alıkoyup Hüseyin Paşa guzât ile mâh-ı mezbûrun on [T30b] ikinci günü Abokron’a gelip ordu yu hümâyûna dâhil oldu. Ertesi gün kapudân Musa Paşa ve sâ’ir paşalar ve beyler da‘vet ve Suda umûrı içün müşâvere olunup Suda hisârı deryâ ortasında bir yalın kayanın üzerinde bir mustahkem kal‘a olmakla karadan yürüş mümkün olmayıp limân kenârında vazʻ olunan toplar ile hâh ve nâ hâh ihrâc olunan donanmayı küffâr hâric-i limânda top erişmez yerde vaz‘- ı lenger edip kal‘a’i donanma-yı hümâyûndan himâyede olduğundan gayri şeb-i tîrde dâ’imâ mühimmât ve zahîre ile imdâd edip ve Suda kal‘asının her cânibinde suya beraber azîm topları olmakla donanma yanaşmak bir vecihle mümkün değildir. Zaman-ı medîd muhâsaradan gayri tedbîr kabûl eylemez bâri Resmo kal‘ası izn-i himmet ile teshîr408 olunur demekle üzerine varılmak münâsib [P34a] görülüp Suda limânı muhâfazasına dahi kifâyet eder asker ile Çukadar Mustafa Paşa ta‘yîn olunup re‘âyâdan top çekmek ve zahîre getirmek ücret ile öküzler ve merkebler tedârük

406 esîr alınıp P: esîr olup T.
407 Naima’da Retmo şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s. 1086.
408 kal‘ası izn-i himmet ile teshîr P: kal‘ası himmet teshîr T.



ettirilip beş pâre top ve on iki kalonborna ile Şa‘banın on altısında Abokron’a geçildi. Anadolu Beylerbeyisi yesârda alaylar kurup kanun üzere yürüdüler. Ve vüzerâdan Bıyıklı Mustafa Paşa serdâr gāziyle hem‘inân gidip ol gün Arasto nâm mahalle sahrâsına kondular. Mâh-ı mezbûrun on dokuzuncu günü Medamine nâm menzile nüzûl olundukda küffârın akreb taburları üzerine çarhacılar varıp iki tarafdan hücûm etmekle taburu koyup saʻb [ü] sengistâna firâr [T31a] ettiler. Sâ’ir dört tabur erbâbı dahi ânları409 görüp firâr etmekle asker-i İslâm ardlarından erişip yüzden mütecâviz baş ve otuzdan ziyâde esîr almışlar. Ve yol üzerinde olan re‘âyâya istimâlet vererek Şa‘banın yirmi üçüncü günü Resmo bağlarına nüzûl müyesser oldukta mukaddemâ sâdır olan fermân-ı mü’ekked emr-i âli ile zu‘amâdan sipâhi Mehmed ve kapıcılar vârid olup mefhûmunda bu sene mübârekede asker-i İslâm donanma gemileri iktizâ etdiğine göre kışlandırılıp karşı yakada hâzır olan yüz bin key zehâ’ir ve mühimmât-ı sâ’ireden gayri ne mikdâr hazîne [P34b] ve zahîre lâzım olursa arz ve i‘lâm oluna410. Bi-eyyi hâl envâʻ-ı hizmet-i meşkûre ve sa‘y-ı mevfûre vücûda getirile deyu buyrulmağın ertesi varılıp kal‘a-i mezbûrenin altına nüzûl olundu.
Evsâf-ı Resmo

Evvelâ Resmo kal‘ası leb-i deryâda vâki‘ ve iç kal‘ası bir yalın mürtefiʻ kaya üzerinde Galata hisârı vüs‘atinde taşrada kal‘ası tahmine[n] Tophâne’den Sütlüce mâbeyni kadar ve ekser hâneleri kârgîr binâ ve gāyet sık ve ma‘mûr olup on bin411 bâbdan mütecâviz hâne ve kırk elli kilise ve yüz elliden ziyâde mükellef ve münakkaş saray gibi Frenk hâneleri olup hisârı dahi arîz ve müstahkem ve mühimmâtı mükemmel olduğundan gayri azîm hendeği dahi olup önlerine serâpâ üç âdem boyundan mürtefiʻ hisâr peçe çevrilip azîm direklerden iki üç seren boyunca kazıklar nasb olunup ânın hâricine dahi bir vâsi‘ hendek [T31b] hafr olunmuş ve önünde kûh gibi tabyalar binâ olunmuş ve melâʻînin donanması imdâdına gelip kal‘a varoşunun iki cânibine lenger-endâz olup top altına almağa küllî tedârük ve mükemmel mühimmât ile muhâsara lâzım gelip birkaç top ile dahi nice levâzım nakl etdirilmek


409 ânları P: -T.
410 lâzım olursa arz ve i‘lâm oluna P: lâzım olursa i‘lâm oluna T.
411 bin P: -T.



içün Hanya tarafına adamlar irsâl olunup ve çitler ve sepetler örülüp Şa‘banın yirmi altıncı gecesi412 metrise girildi.
İbtidâ-i Ceng ve İnhizâm-ı Küffâr

Bundan akdem askerin [P35a] kudûmu esnâsında küffâr-ı hâksâr çıkıp pîrâmen-i hisâra guzât-ı İslâm bir mertebe hücûm ve ikdâm ettiler ki nâçâr derûn-ı hisâra dönüp firârdan gayriye mecâlleri kalmayıp mavnalarından ve hisârlarından bî- hadd toplar atdılar. Bu esnâda Yenişehir Beyi Çavuş Paşa413 mecrûh ve Elbasan Alaybeyisi Hüseyin Bey şehîd oldu. Rumeli askeri ve kul kethüdâsı İbrahim Ağa ile Osman Paşa ve Zağarcıbaşı Mustafa Ağa tabyalara mukābil metris olup girdiler. Cezâyir ve Tunus dilâverleri bu taraftan sâ’ir asker dahi taraf taraf muhâsara ve cenge meşgūl oldular. Ol gün küffâr hisârdan ve gemilerden bin sekiz yüz dâne atıp hisârdan atılan dânelerin ba‘zısı yirmişer ve yirmi beşer vukıyye çeker idi. Şa‘ban-ı şerîfin yirmi dokuzuncu günü şâfak vaktinde yalı kapısından topları çivilemek kasdıyla üç dört bin kâfir çıkıp metrislere yürüdükte asker-i İslâm gâfil bulunmayıp fi’l-hâl karşılayıp serdengeçdiler siperlerin başına çekip henüz a‘dâ metrise erişmeden karşıladılar. Ve [T32a] darb-ı tığ ile yüzlerini döndürüp ardların alıp kâfirler ortada kalıp bir kahramanî kılıç urdular ki taʻbîr olunmaz. Kalʻa hendeği önünde ba‘zı vâdilere küffâr lâşesi bir biri üzerine yıkılıp guzât-ı İslâm ve serverân-ı sâhib-i aʻlâmın her biri onar on beşer baş kesmekle kimse baş almağa rağbet etmeyip serdâr-ı [P35b] kâmkâr Hüseyin Paşa’nın otağı önünde bin beş yüzden ziyâde baş yığılıp yüz elliden mütecâviz yarar ve tüvânâlarından dil getirip ba‘dehu yevmen fe-yevmen metrislere yürüyüp hisârda beş yerden lağım ve iki koldan toprak sürülmeğe mübâşeret olunup üç dört güne dek cümle metrisler ve toprak hendek kenârına varıp hâric-i hendekte olan tabyalarda mütehassın ceng eden küffârı kaçırdılar.


412 yirmi altıncı gecesi P: yirmi altıncı günü T.
413 Yenişehir Beyi Çavuş Paşa P: Yenişehir Beyi Paşa T.



Feth-i Kal‘a Milapotame414

Resmo’ya bu‘du üç buçuk sâʻat mesâfede Milapotame demekle maʻrûf bir hisârpeçe ve etrâfında altmış kadar karyeleri var idi. Derûnunda tehassun eden küffâr etrâfa çıkıp hayli rahne ve zahîre yolların kesmeden hâli olmamağla ceng gününün ertesi Çiftelerli Osman Paşa ile hisâr-ı mezbûrun teshîri mühimdir deyu asker irsâline karar verilmişti. Deli kethüdâ ve sipâh ve silâhdâr bölükleri bin kadar piyâde ve süvâr ile hisâr-ı mezbûra varıp hâli buldılar. Meğer müşâvereden sonra câsus varıp içinde olan melâʻîn-i hâsirîn kurbunda olan dağlara firâr eylemişler idi. Mezbûr Deli kethüdâ hisârı zabt edip asker-i İslâmdan biraz güzîde tüfenk endâz ile vakt-i [T32b] asrda ol gürûh-ı mekrûh üzerine varıp küffâr dahi bir megâk-ı havelnâkda tahassun edip bir mikdâr ceng-i harbden sonra kethüdâ-yı mezbûr gelip ikdâm edecek [P36a] asrdan akşâma dek muhkem ceng ve altmış mikdârı kâfir zîr-i hâk-i helâke düşüp yüz doksan kadar esîr alınıp bir mikdâr atlıları dağa firâr ve güçle kapudânları halâs oldu. Asker-i muvahhidîn sâlim ve gânim orduya geldiler. Bu hisâra Serdi kal‘ası da derler.
Hücûm-ı Asker-i İslâm ve Feth-i Kalʻa-i Resmo

Ramazan-ı şerîfin sekizinci günü metrislere lağımcılar erişmeden kal‘anın tersânesi etrâfında serdengeçti ağalarıyla hisârpeçenin hendeğine girip ol gün akşâma dek ve akşâmdan sabâha dek asker-i İslâm hendekten ve küffâr hisârpeçe ardından ve bedenlerden taş ve humbara ile azîm ceng ettiler. Bi-avnillâhi te‘âlâ asker-i İslâm gâlib gelip ve ol gün hendek zabt olundu. Ve ertesi gün415 vâfir çitler ve tomruklar ve torbalar tedârük olunup ol gece hendekten tersâneler üzerine çıkacak mertebe doldurdular. Ertesi mâh-ı mezbûrun on üçüncü Şenbih günü tulûʻ-i şemsden sonra serdâr-ı zafer-şi‘âr elinde keman serdengeçdiler arasına varıp Rumeli serdengeçdi ağalarından İbrahim Ağa nâm bir merd-i dilîr ki kendi çırağı idi. “Ne durursun yürü deyu” keman ile arkasına urup ol dahi “nola efendim” deyip burc-ı kal‘aya tîrvârî seğirdip urûc edip akabince sâ’ir guzât-ı İslâm yürüyüş edip tersâne üzerine çıktılar. Ve
birkaç yerden bayraklar dikilip [P36b] ezânlar okunup [T33a] küffâr-ı bed kâr ise

414 “Milapotame” Fezleke’de “Milapotamo”, Naima’da ise “Plopotome (Milopotamu)” şeklindedir. Bakınız; Kâtip Çelebi, Fezleke, s. 999-Târîh-i Naîmâ, III, s. 1088.
415 gün T: -P.



hisârpeçenin iç yüzünden ve bedenlerden ve guzât-ı müslîmîn ve muvahhidîn tersâne üzerinden nısfü’n-nehâra dek humbara ve taş ve ok ile muhkem ceng edip lütf-i hak ile vakt-i zuhurda asker-i İslâm gâlib gelip küffârı yerinden kopardıklarında416 umum üzere yürüyüşe ruhsat verilip her cânibden dilâverler hisârpeçe kenârından nasb olunan direklerden atılıp ol mahalde küffârı serâpâ kılıçtan geçirdiler. Lâşeleri hisâr-ı hendekte bedenlere beraber yığılıp ve göz açtırmayıp hisâra girdiler. Rumeli Beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa ümerâ ve aʻyân-ı eyâletiyle yürüyüp derûn-ı şehre varınca tabur ve tabyalarda olan küffârı kırıp ardınca serdâr-ı kâmkâr hazretleri dahi imdâd eyleyip dahve-i kübrâda şehre girdiler. İçeride olan küffârın ekseri tuʻme-i şimşir-i abdâr olup bir sâʻatte beş binden ziyâde küffâr kılıçdan geçti. Bu cengde Ceneral ve Suda kapudânı Topal kâfir katl olundu. Bakıyyetü’s-suyûf esîr olup bi- fazlillâhi teʻâlâ lağıma muhtâc olmadan taşra kalʻa zabt olunup topları ve cebehâneleri zabt olundu. Lâkin muhâsara olundukda imdâda gelen gemiler ile cümle malların kaçırıp cümle hânelerin hasıra varınca üryân etmişler idi. Ol ecilden guzât-ı müslîmîn mâl-ı ganâ’imden sıfırü’l-yed [P37a] oldukları için âteş-i417 gazabları alev-gîr olup bir mikdâr esîr ve baʻzı devâb ve rükûb alınıp maktûl olan kâfirlerin üzerinde bulunan [T33b] eşyâ’i ahz ve kabz etmişler idi. Ve hisâr alındıktan sonra gemilerine azîm havf düşüp cebehâne ile memlû bir şaykaların yedeğe alamayıp limân ağzında bırakıp firâr etmekle mezbûr şayka ahz olunup içinde beş yüz kantar barut ve üç yüz kantar fitil ve yüz kantar kurşun ve iki binden mütecâviz yuvalak ve vâfir humbara ve nice mühimmât-ı sâ’ire bulunup bi-lütfillâhi te‘âlâ hisâr içün sarf olunan barut ve mühimmât ele geldi. Ve ibtidâ-i muhâsaradan taşra hisâr feth olunca ehl-i İslâmdan yalnız elli nefer gāzi şehîd oldu. Ba‘dehu asker-i İslâm dâhil-i kal‘aya nakl ve hânelere nüzûl edip dükkânlar açılıp şehir kemâkân ma‘mûr oldu. Ve küffâr gemileri yanaştırılmamak içün limân önüne toplar konup küffâr-ı hâksârın bakıyyesi iç kalʻaya kapanmakla iç kal‘a dahi muhâsara olundu. Lâkin iç kalʻadan şehre yetmiş kadar top havâle olup asker-i İslâmı gezdirmez oldu. Ne hâl ise Rumeli ve Anadolu askeri ve yeniçeri metrislendiler. Bu iç kalʻa ile şehrin arası nısf fersâh meydân senk-i tıraşîde ile mefrûş olup belki hüdâ-yı ferş ile ifrâşte üç cânibini deryâ ihâta eylemiş bir garîb


416 kopardıklarında P: koparıp T.
417 oldukları içün âteş gazâbları P: oldu kaldı. Ancak âteş-i gazâbları T.



metîn hisâr idi. Kal‘adan deryâya nüzûl edecek yeri minâre-i[P37b] bülend-mânendi bir mahûf süllem kara cânibi saʻbü’l-urûc ile muhkem köşe bendleri ve tabyaları meyânında alem idi. Hanya’dan balyemez top getirilip ol meyâna kurdular. İçeriden kâfir çıkıp toplara hücum eyledikte yüz kadar kelle kesilip tabyalara [T34a] vazʻ olundu. Hâ’ib ve hâsir geri hisâra firâr eylediler. Birkaç gün muhâsara emrinde ihtimâm olunup asker mensûr418 metrisler ile deryâdan cânibe varıp tahtadan köprüler kurup ol cânibde olan tabyalara varmağa tedbîr ettiler. Lâkin hayyız-i imkânda değil idi. Osman Paşa kolundan lağıma mübâşeret olunup hisâr divarının altı metîn kaya olmakla el vermedi. Bu esnâda Hanya’dan tekrâr toplar ve mühimmât lâzım gelip deryâdan nakline Musa Paşa mütekeffil olmuşidi. İttifâk iki gün mukaddem Venedik’den cebehâne ve barut ile memlü altmış topçeker bir burton Kandiye’ye giderken donanma gemiler üzerine varıp aldılar ve sâir küffâr gemileri Kandiye’ye gitmiş idi. Kapudân Paşa kırk pâre kadırga ile Hanya’dan müstevfî mühimmât ve toplar nakl eyleyip geri Hanya’ya gitti. Asker-i İslâm muhâsara emrinde ikdâm üzre ihtimâm edip küffâr cânından bîzâr oldu. Üstâd-ı nakābândan Şatırbaşı Mehmed Zeman Bey hisâr kapısına karîb olan kalʻa-i dilfirîb köşebendi altına bir lağım tertîb edip [P38a] metrisde asker müheyyâ oldular. Şevvâlin beşinci günü ki muhâsaranın otuz dokuzuncu günü idi. Barut döşenip seheri fitil vaz‘ olunup dahve-i kübrâda kulle- i kal‘a havâya perrân olduğu gibi asker-i İslâm cümlesi bir uğurdan yürüdüler. Ol gün akşâma dek hendekte ve burc üzerinde azîm ceng olup nice kâfir tuʻme-i tîğ-i gāziyân oldu. Lâkin fethi müyesser [T34b] olmadı. Ertesi küffâra ye’s gelip nîm cân ile tekrâr gayret edip burc-ı bârudan tekrâr cenge ikdâm gösterdiler. Serdâr-ı şecâ‘at-şi‘âr askere gayret verip nevâzişkârlık ederken bir sapan kayası gelip kazâ ile başına dokunup hûn- revân oldu. Yerine bir mühimsâz kulunu ta‘yîn edip kendü yarasına ilâç içün otağına gitti. Asker-i İslâm ikdâm edip serdengeçdi ve Rumeli gāzileri tabya üzerine çıkıp bayrak diktiler. Ol esnâ da sağ kol Alaybeyisi şehîd olup Üsküp Alaybeyi Kara Mustafa haber-i meserret ile serdâra geldi. Akşâm erişip mezbûrı ihsân-ı firâvân ile burc üzerinde sâbit kadem olan gāzilere gönderdi. Bunları bir vechile def‘ mümkün olmayıp gurub-ı şems vakti bir Arnavud beyaz bayrak dikip sulh ma‘nâsına pek pek çağırdı. Müjde-resân Hüseyin Paşa-yı zişâna vardıkda Veli kethüdâyı gönderip


418 mensûr P: -T.



mezbûr dahi Küçük Hüseyin Paşa ve yeniçeri [P38b] kethüdâsı Mustafa Ağa ile pây- i hisâra varıp rü’esâ-yı küffâr ile sulh ahvâlini söyleşdi. İçeriden birkaç müte‘ayyen adam çıkıp cânlarına ve mâllarına amân nâme verilip tarafeyne üçer adam rehn vaz‘ olunup sabâha dek hisâr kapıları açılıp varma gelme oldu. Sabâh divân kurulup kal‘anın miftâhı ile bir müte‘ayyen kapudân419 gelip nâme getirdi. Cengde esîr olan Kardinal nâm serdâr ıtlâkını ricâ etmişler. Paşa su’âllerini kabûl edip esîr-i mezbûrı azâd ve bir köpeği halâs [T35a] ile küffârı dilşâd eyledi. Ve sükkân-ı hisâra gitmeğe me’zûn olup murâd edenleri çıkıp gittiler. Zabitân-ı hisâr bir keşti ile Kandiye’ye irsâl olundu. Serdâr Hüseyin Paşa ve sâ’ir vüzerâ ve ümerâ içeri girip birer hâneye nüzûl ettiler. Ve etrâf-ı hisâra yer yer arayıcılar ta‘yîn olunup küffârın bir azîm lağım-ı bulunmakla içinden seksen kantar barut çıkıp ol dahi zabt olundu. Toplar ve esliha defter ile kabz olundu. Âlât-ı harb ve silâh makūlesinden ashâbına şey’ verildi. “Feth-
i kebîr ve lütf-ı amîm” ( ﻋميﻡ ﻜﺒيرولﻃﻑ فٺح ) târih düşüp bâb-ı hisâra nakş olundu.
Münhedim olan burç-ı hisâr termim ve tecdîd olundu. Evâil-i Şevvâlde otuz nefer zinde kâfirin on dânesi kapudân ve yirmisi bellü başlular idi. Ve on nefer câriyeler ile der-i devlete hediye tertîb olunup ve fetih haberi ile Ali Ağa [P39a] Dârü’s-Saltana’ya gönderildi. Haber-i feth Âsitâne-i sa‘âdete geldikte üç gün şehir donanması fermân olunup geceleri rû-yı deryâda fişenkler atılıp etrâfı çırağan ettiler.
Resmo’da kilisenin biri ki iç kalʻadadır pâdişâh-ı İslâm nâmına câmi‘ kılınıp beş pâre karye vakf olundu. Hâlâ Sultân İbrahim câmiʻ demekle maʻrûfdur. Ve kapudân paşa ve beyler bir yere gelip kışlamak içün taraf-ı saltanatdan taleb olunacak [T35b] zahîre ve mevâcib ve mühimmât ve cebehâne ve âlât içün meşveret edip altı aylık mevâcib ve zahîreleri bey gemileri ile yirmi üç kıt‘a Cezâyir ve Tunus ve Trablus burtonlarının kumanyası ve navlunu kesilip defterinin sûreti der-i devlete gönderildi. Şevvâlin yirmi yedinci günü paşa-yı kâmkâr birkaç kâr-güzâr ile420 mukaddemâ meftûh olan Milapotame nâm hisâra varıp sipâhi oğlanı bölük ağalarıyla anda muhâfazaya ta‘yîn olundu. Top yıkan yerlerini ta‘mîr ve taraf-ı bahre havâle olan bârûsuna bir burc
ilhâkıyla istihkâmını tevkīr eyledi. Ve Sağır Mustafa Paşa ki İçil



419 kapudan P:-T.
420 ile P: -T.



sancağına mutasarrıf idi. Sancağı ve askeriyle muhâfazasına vazʻ edip ertesi yine Resmo’ya geldi ve der-i devletten iskemlecibaşı gelip hılʻat-ı fâhire getirdi.
Kışlak-ı Asker-i İslâm ve Tedbîr-i Muhâsara-i Kandiye

Baʻde’l-feth asker-i İslâm serdâr-ı bülend makām ile bu kış şehr-i mezbûrda [P39b] mukīm a‘yân ve erkân her biri bir kâşânede mütemekkin oldu. Esnâ-yı ikāmette paşa kendi sarayı kurbunda ebniye-i hayrât ihdâs ve nice kâfiri binaları ta‘mir etdirdi. Cümleden biri zîr-i kal‘ada bir câmi‘-i şerif yaptırdı. Ve bâlâ-yı hisârda olan saray-ı acîb ki döne döne çıkılır. Bir hây-ı refîʻ ve garîbdir ve mukābilinde olan kilise- i atîki dahi câmi‘ ettiler. Ve kurbunda bir medrese ve bir hammam dahi binâ olunup câmi‘-i cedîdde Zi’l-hiccenin beşinci günü cum‘a namazı edâ olundu. Lâkin bi- emrillâhi te‘âlâ tâʻûn-ı azîm müstevli olmakla [T36a] askerden bî-hat kimesne fevt oldu. Gurre-i Zi’l-ka‘ade’de taraf-ı şehriyârîden musâhib Mîr Mehmed gelip serdâr-ı bâ-vakāra şimşir-i abdâr ve hılʻat-ı zerrîn târ ve kürk-i samur ile Hasan Paşa ve Osman Paşa ve yeniçeri kethüdâsına hılʻat götürdü. Tevkīr ve ihtirâm ile istikbâl olunup beylerbeyilere ve ağalara hil‘âtler giydirilip pâdişâha du‘âlar ve senâlar olundu. Ve Kandiye yollarını görmek içün serdâr-ı ekrem Mîr Mehemmed’i alıp Zi’l-ka‘denin evâilinde Kamarburnu yolundan gittiler. Ve yolları gāyet saʻb ve sengistân olup Kamarburnu derbendine vardıklarında ağırlığı ol karyede koyup gittiler. Ilgar ile ertesi Kandiye hisârı iki sâʻat mesâfede Tilso nâm karyeye nüzûl ettiler. Küffâr haberdâr [P40a] olup yola havâle toplar konmuşidi. Zilkaʻdenin yedinci günü idi. Hilâf-ı melhuzlar kurbunda olan yolda hisâr tarafına varıp Taşköprü’ye vâsıl oldular. Ve pişcâhında bir yüksek tepeye çıkıp hisârı temâşa eylediklerin421 küffâr bilip hisârdan bî-had ve bî-hesâb toplar attı. Ve taşrada saf çeken küffâr ile hayli arbede edip hisârda olanlar cîrân olup döğüşerek âkıbet küffârı hisâra kaçırdılar. Otuz kırk esîr ve kırk kadar baş alıp ve bin kadar ganem iğtinâm eylediler ve selâmet ve sıhhat ve şevket ve salâbet ile dönüp Resmo’ya422 geldiler. Serdâr-ı kâmkâr ol hisârın metânet ve ahvâlin fikr ve mülâhaza eyledi. Gitdikleri yollarda hayvan ve piyâde birer birer423 [T36b] geçmeğe muhtâc yerleri çok top ve mühimmât karadan nakl olunmak makdur-ı beşer

421 eylediklerin P: ettiklerin T.
422 Resmo’ya P: -T.
423 birer birer P: bir bir T.



değil idiğini bilip cümlesi donanma gemilerine muhtâctır. “Bahârdan mukaddem asker ve zahîre ve mühimmât 424 ve iki yüz nefer mikdârı lağımcı ve bennâ ve taşcı irsâl ve îsâl oluna” deyu Mîr Mehemmed ile arz ve i‘lâm olundu. Ve Kandiye etrâfında vâki‘ olup itâ‘at eyleyen karyeler keferesine amân verilip her birine ikişer üçer bekçi ta‘yîn olundu. Ve Hüseyin Paşa Resmo ve Kisamo ve Abokron ve Milapotame nâm kal‘alara müstevfî asker ve zahîre koyup levâzımını gördükten sonra kapudân paşanın gelecek vakti olmakla kalkıp [P40b] Hanya’ya teveccüh etti. Ve kapudân Musa Paşa zahîre nakli içün Rumeli yakasına varıp Zi’l-ka‘ade evâhirinde altmış kadırga ve iki kalyon ve yirmi şayka ile hazîne ve zahîre ve yüz elli bârgir nakl edip Hanya limânına gelmekle asker mesrûr oldular. Zi’l-hiccenin evâilinde serdâr-ı zafer-şi‘âr Deli Hüseyin Paşa hummâ-yı muhrikaya mübtelâ olup biraz eyyâmdan sonra yine ifâkat buldu.
Şehâdet-i Kapudân Musa Paşa

Kapudân Musa Paşa Hanya limânına vâsıl olup gemilerden zahâ’ir ihrâc ederken hikmet-i hüdâ kış eyyâmı olmağın azîm fırtına olup limân ağzında lenger- endâz olan gemilerden beş pâre şayka zahîre ve ekser adamları gark ve helâk olup bâkīleri dahi halel-pezîr olmakla Hanya limânında meks ü ârâm mümkün olmayıp Zi’l- hiccenin on yedinci günü kapudân paşa donanma ile geri Hanya’dan salıp Mora semtine teveccüh eylemiş idi. Kaza ve kader Eğriboz [T37a] Cezîresi önünde bir harbî küffâr kalyonuna müsâdif olup sarıldıkda asker-i İslâm göz açtırmayıp küffâra gâlib olacak mahalde bi-emrillâhi’l-vâhidi’l-kahhâr mezbûr kapudânın vaʻdesi tamâm olmağın bir kurşun isâbet etmekle şerbet-i şehâdeti nûş ve gâm-ı dünyâyı ferâmûş eyledi. Kâfirler fırsat bulmakla nice gāziyândan halâs oldular. Bu haber der-i devlete vâsıl oldukta kapudânlık sâbıka [P41a] yeniçeri ağası ve defterdâr olan kapıcıbaşı Musa Paşa’ya tevcîh olundu.
Firâr-ı Deli Marko

Hüseyin Paşa Hanya’da sâbıka esîr ettiği Deli Marko nâm pelîd-i anîd müddet-i medîde cebecibaşı yanında mahbûs idi. Fırsat bulup bir kayık ile Kandiye’ye

424 mukaddem asker ve zahîre ve mühimmât P: mukaddem ve zahîre ve mühimmât ve asker T.



firâr eyledi. Ardınca Şatır Mustafa birkaç adam ile gönderilip limânda basmış iken kurtulup Kandiye kalʻasına dâhil oldu. Ancak iki üç hüddâmını esîr ettiler425.
Hedâyâ-yı Hüseyin Paşa be-Cânib-i Hüdâvendigâr

Paşa-yı kâmkâr cezîre-i merkūmeye ubûr edeli şevketlü pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerine hedâyâdan bir nesne göndermemiş idi. İrsâl lâzım gelmekle bu def‘a Hanya ve Kisamo nâhiyelerinden vâki‘ karyeler vere geldiği mâl-ı maktû‘dan yirmi kîse guruş ve kendi malından elli kîse ve yirmi yedi kîse vefat eden yeniçeri kethüdâsı İbrahim Ağa’dan ve üç kîse topcu başı muhallefâtından cem‘an yüz kîse guruş irsâl eyledi ve on kîse dahi sadr-ı a‘zam haslarından tahsîl ve teslîm verdirdi. Ve evvelbahârda Kandiye kal‘asına toplar ve mühimmât nakli içün mükemmel donanma gelmek gerekdir. Ve Ahmed Paşa ile Âsitâne’den gönderilen zahîre [T37b] gemilerinin birkaçı Sakız’da kalmıştır deyü arz ve iʻlâm eyledi.
Vakāyiʻ-i Girid

Hüseyin Paşa Hanya ve Kisamo ve Abokron ve Resmo kal‘alarına426 muhâfaza [P41b] içün ta‘yîn eylediği kul tâifesinin ve neferâtının birer mevâcibini ve ikişer aylık zahîresini verip sâ’ir askere dahi karz tarikīyle zahîre ve harclık verdikten sonra aşağı şehre inip fasl-ı bahâra dek anda mukīm olup Hanya’da bostancı başılıktan vezâret verilen Mustafa Paşa’yı muhâfazaya koyup Zi’l-hiccenin yirmi yedinci günü Resmo’ya teveccüh eyledi. Sâdis-i Muharremde saraya girip bir haftadan sonra aşağı şehre inip fasl-ı bahâra dek anda mukīm olup Kandiye tarafına gitmek içün cebehâne ve mühimmât tedârüki üzere iken Muharremin yirmi ikinci günü Haseki Murad Ağa gelip der-i devletten getirdiği mektûbları verdi. Ve zikr [olunan] kalʻaların nevâhîsinden olan re‘âyâ amân ile yerlerine gelip kâr ü kisblerine meşgūl olduğundan gayri Kandiye’ye firâr ve tahassun eden kefere fırsat buldukça beşer onar kaçıp gelmekden hâli değil idi. Bu esnâda toplar nakli donanma gemilerine muhtâc olmakla der-i devletten irsâl olunan kapudân Musa Paşa Eğriboz’a varıp mâh-ı Saferde dâhil oldu. Ve Hanya muhâfazasına ta‘yîn olunan vezîr Mustafa Paşa hizmetînde olan Şaban

425 ancak iki üç hüddâmını esîr ettiler P: -T.
426 kalʻalarına P: kalʻası T.



Efendi nâm kimesneye Girid defterdârlığı verilip taraf-ı saltanatdan feth olunan nâhiyelerin tahrîri sipâriş olundu. Lâkin Hüseyin Paşa-yı Gāzi rızâ vermeyip [T38a] tahrîr mahalli değildir. Henüz tamâmen cezîreye [P42a] mâlik olmadık. Re‘âyâyı istimâletle berü cânibe itâ‘ate sa‘y ederiz deyip te‘hîr eyledi. Sonra kapudân tarafından ilhâh ve beri tarafdan ibrâm gûne haber varmakla Rebîʻü’l-evvelde Hanya nevâhîsini tahrire izin verip tahrîre şurûʻ eyledi. Ol nahiyeye vâkiʻ Frenke müteʻallik çiftlikleri ashâbı olmamakla taraf-ı mirîye râcî‘ olup yazıldı. Bu esnâda küffârın altı pâre çekdirmesi Hanya önünde top erişmez yerde bir karamürsel gemisini aldı.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:34

Ceng-i Deli Kethüdâ

Kandiye’ye Saferin beşinci günü kasıd gelip Kandiye içinde olan küffârdan Mermeri nâm kâfir piyâde ve süvâri bir bölük fâcir ile itâʻat eden karyeler gârâtına çıkdığın haber vermekle Deli kethüdâ’ya dört yüz mikdârı güzîde asker koşulup o semte gönderildi. Ilgar ile Saferin yedinci günü Kandiye sahrâsına varıp nümâyân olduklarında küffâr çıkıp saf saf durdular. Kandiye hisârından iki yüz kadar top pey der-pey atılıp beri tarafdan serdâr ve asker pîrâmen-i hisârda sahrâdan cârî olan nehir üzere durup dilâverler hendeğe varınca küffâr üzerine at salıp hücûm eylediler. Dahve- kübrâdan hengâm-ı gurûba dek azîm ceng olup nice melʻûnu geri tüskürtüp murâdına cümbüşler gösterdiler. Nâire-i427 harb iştigâl bulduğu esnâda sipâhilerden Solak ve Feridun nâm bahâdır mecrûh ve on iki nefer gāzi şehîd olup kâfirden on iki baş ve dört esîr alıp Kandiye kalʻasının [P42b] şarkīsinde [T38b] Kumkapı’dan dört bin kadar koyun sürüp iğtinâm ettiler. Cihâd ve gazâ ile dönüp Resmo’ya geldiler.
Azîmet-i Hüseyin Paşa be-Muhâsara-i Kandiye

Mâh-ı Rebîʻü’l-evvelin on yedinci günü Resmo hâricine serdâr-ı kâmkârın otağı çıkıp sâ’ir asâkir-i nusret me’ser nasb-i hiyâm eylediler. Mâh-ı mezbûrun dördüncü günü paşa-yı zîşân yemîn ü yesâr alaylar ile şehirden otağa nüzûl eyledi. Aksaray sancağına mutasarrıf Mehmed Bey Resmo muhâfazasına sancak askeriyle me’mûr olup kal‘agîrlik levâzımı içün donanma nüzûluna tevakkuf ve ârâm ile


427 nâire-i P: -T.



Rebîʻü’l-âhirin yirmi dördünde Âsitâne-i Aliyye’den Konakçı Ali Ağa ile Paşaya hil‘ât ve sâ’ir a‘yân-ı askere iki yüz kadar hil‘ât giydirildi.
Ahvâl-i Donanma

Çün kapudân Paşa mukaddemâ428 Eğriboz’da ba‘zı mühimmât ve levâzım gördükden sonra ibtidâ Anadolu askerini geçirmek içün Sakız’a varıp Çeşme’de olan askeri ve harçlıkçıları gemilere almak sadedinde iken küffâr-ı dûzeh-karâr gemileri etrâfdan hücûm üzere olmakla karâr edemeyip geri Eğriboz’a döndü. Cezîre-i mezbûreye yaklaşdıkta küffârın dokuz pâre burtonu Eğriboz limânını muhâsara eylediklerin haber alıp Eğriboz’da olan Rumeli askerinden ve harçlıkçısından ve Cezîre-i Girid’e fermân ve ta‘yîn ve irsâl olunan beş bin yeniçeriden bir nefer [P43a] almadan ve Cezâyir ve Tunus gemilerin dahi limândan çıkarmadan Girid’e dönüp asker-i İslâm Resmo hâricinde müntazır iken mâh-ı Rebîʻü’l-âhirin yirmi birinci günü Tersâne-i Âmire gemileri [T39a] ile gelip Resmo limânında topları ihrâc eyleyip ancak iki yüz kadar beldâr429 ve lağımcı ve bir mikdâr mühimmât getirip mâʻadâ olan cebehâne ve mühimmât ve mavna ve çekdirilerde kalmakla bu sâlde Kandiye’nin muhâsarası avk u te’hîri lâzım oldu. Ve Resmo limânı tenk olmakla gemilere ârâm mecâl olmayıp dahi ihtiyâc var iken deryâya açıldılar. Mah-ı mezbûrun yirmi üçüncü günü der-i devletten irsâl olunan Mîr Mehmed Ağa vâsıl olup matlûb olan asker ve mühimmât ve hazîne gönderilmiştir. “Din-i devlete lâyık olan hizmetler vücûda getirile” deyû hatt-ı hümâyûn kırâ’at olunup cevâbında ânların adem-i vusûlü haberi geçen sene şehîd ve mat‘ûn olanların timârları ve zeʻâʻmetleri kānûn üzere sılalarında oğullarına verilip bi-nefsihi ve yahud cebelileri430 gelicek iken biri gelmeyip askerin kılleti ve harclığa müzâyakasını yazıp arz u i‘lâm eylediler.
Vusûl-ı Asker-i İslâm be-Hisâr-ı Kandiye ve İnhizâm-ı Küffâr

Kandiye keferesi kurbunda olan karyelerin re‘âyâsına fırsat buldukça zarardan ve ruhbânlara mektûb ve haberler gönderip ifsâd ve ıdlâlden hâlî


428 mukaddemâ P: -T.
429 kadar P: -T.
430 yahud cebelileri P: hod cebelileri T.



olmamalarıyla ayakları taşradan kesilip ve ifsâda ızrârdan inkıtâʻlarıçün Hasan Paşa ve Osman Paşa müşâvere eyleyip yanlarında [P43b] olan asker ile kalkıp Kandiye karşısına konacak yer tedârük edip mahfûz tutmak fikrini ma‘kūl görmüşler idi. Üç dört def‘a küffâr-ı hâksâr [T39b] ile ceng edip cümlesine gâlib gelmişler idi. Hüseyin Paşa-yı Gāzi dahi yeniçeri kethüdâsıyla ol semte varmak içün Resmo’dan göçüş Cemâziye’l-âhirin üçüncü günü evvelki menzile vardıkda Vezîr-i a‘zamdan gelen Mahmud Ağa emr-i şerîf ve mektûb ile varıp mülākat eyledi. Ertesi ikinci konakda Hüseyin Paşa’ya mülâkī olup askerden bin kadar piyâde ve beş yüz atlı ile Kandiye kal‘asına yürüdü. Bir sâʻatlik yer kaldıkda piyâde askeri ol mahalde alıkonulup atlı ile top erişir yere varıldıkda Kumkapusu demekle ma‘rûf kapu semtinde birkaç koyun ve birkaç öküz görülüp sürmek içün üç yüz kadar atlı gönderilip mezbûrlar koyunları ve öküzleri çobanlarıyla çadıra doğru sürüp zabt ettiler. Serdâr-ı nâmdâr bâkī dilâverler ile top ve metris yerini görmek içün etrâfa nigâh ederken küffâr-ı nâ-bekâr paşanın bile olduğunu haber alıp cebe ve cevşene müstağrak beş bölük atlı dört bin kadar piyâde ile çıkıp üzerine hücûm eyledikte paşa-yı kişver-güşâ avn-i hak431 ile tevekkül ile pâydâr olup iki sâʻat kadar azîm ceng olup bi’l-âhire [P44a] asker-i muvahhidîn mansûr ve aʻdâ-yı dîn makhûr olup firâr ettiler. Gāziler ardlarından kalʻa kapısına varınca kırıp iki yüz baş ve elli kadar dil alıp bu cengde paşanın Mahmud nâm çukadârı ile askerden on kadar adam şehîd oldu. Ve bu muhârebeden sonra Hüseyin Paşa ve Osman Paşa yanlarında olan asker [T39a mükerrer] ile geçip kalʻa mukābelesinde bir sâʻatlik yere kondurulup hisârı taşradan bir mertebe muhâsara432 eylediler ki kapıdan giren ve taşra çıkan nümâyân olurdu. Kalʻadan sürülen koyun ve sığır şükrâne-i zafer ümerâ ve askere tevzîʻ olunup Kandiye üzerine Hasan Paşa’yı başbuğ ta‘yîn ettikten sonra Hüseyin Paşa geri Resmo’ya dönüp yirmi dördüncü günü ordu-yı hümâyûna vâsıl oldu.
[Âmeden-i] Kapudân Musâhib Fazlı Paşa be-Cânib-i Girid

Cemâziye’l-âhirde kapudânlık Fazlı Paşa’ya verilip bin beş yüz yeniçeri otuz kıtʻa kadırga ile
çıkıp evâhir-i şehr-i mezbûrda Sakız’a vardıkda on burton ile cem‘


431 paşa-yı kişver-güşâ avn-i hak P: paşa-yı mûmâ-ileyh avn-i hak T.
432 taşradan bir mertebe muhâsara P: taşradan birine muhâsara T.



olup Anadolu askerini Çeşme’den gemilere alıp der-i devletten müceddeden irsâl olunan altı pâre kadırgaya müntazır iken ve Girid’e salmağa hâzır iken Anabolu’da yatan küffâr gemilerinden altı pâre Malta gemisi ve dört kalyon ayrılıp mâh-ı Recebin on yedisinde Sakız’a geldiklerinde asker-i İslâm gemileri dahi ale’s-seher limândan çıkıp sefâʻin-i küffârın [P44b] kıçlarından top ile darb-âğāz edip gurûba dek azîm ceng olup bi’l-âhire küffâr-ı nâ-bekâr münhezimen deryâya çekilip asker-i İslâm sâlimen Sakız limânına geldiler. Küffârın bâkī sefîneleri dahi Anabolu’dan hareket üzre olmağa kapudân paşa fikr-i ahsen ve re’y-i müstahsen üzre fırsat bulup cümle donanma-yı hümâyûn ile kalkıp Girid’e revâne oldular.
Ahvâl-i Asker der-Kandiye

[T39b mükerrer] Serdâr Gāzi Resmo’ya avdet edeli iki aya karîb zamanda küffâr-ı nâ-bekâr asker-i İslâm mutî‘ olan karye reʻâyâsına kasd-i mazarratdan hâli olmayıp asker-i İslâma dahi mukātele ve müdâfaʻada ihtimâm edip ceng ve harbden aslâ fâriğ olmadılar. Ve hisârdan küffâr çıkdıkça darb-ı şimşîr ile hendeğe dek sürüp baş ve dil almakdan tehî değil idiler. Meramilo433 Kasteli nâm mevzi‘ reʻâyâsı isyân edip Habib Ağa darb-ı şimşîr ile tekrâr teshîr eyledi. Bu haberler serdâr-ı nâmdâra münʻakis olup aslâ tevakkuf etmeyip Şa‘banın beşinci günü Kandiye’ye azîmet ve Rumeli beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa menziline nüzûl eyledi.
Ceng-i Harb-i Sinan Bey ve Şahin Ağa

Bu esnâda kalʻa küffârı ızdırâba düşüp serdâr bi’z-zat geldi. Tedbîr nedir deyip bir yere geldiler. Henüz Venedik’den imdâda gelen Makir nâm kapudânları vâfir lâf urup serhoş olduktan [P45a] sonra Marko nâm bir434 bahâdır ile münakaşaya âğāz eyledi. Derhal bir bârkire süvâr olup Rumeli gāzilerine dest-i beste götürmeğe neferâtı melâʻîn ile çıktı. Rumeli bahâdırları dahi haberdâr olup süvâr ve piyâde hücum eylediler. Serdâr-ı Gāzi dahi havâs hüddâmından435 sonra revâne olup hüddâmından Yekçeşm Şahin Ağa küffâra hücûm edince bir kâfiri kesip döndü. Ânı gördiler ki

433 Naima’da “Mernile” şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s. 1105.
434 bir T: -P.
435 hüddâmından T: hüddâmıyla P.



cânib-i adûvdan temura gark olmuş bir kâfir çıkıp meymene-i askere mukābill durdu. [T40a] Şahin Ağa nîzesin doğruldup ol mel‘ûna bir darb-ı şedîd urdu. Lâkin cebe ve cevşeninden te’sîr etmedi. Sipâh zümresinden Arab Sinan bölük çavuşu idi. Ol dahi bir nîze-i kahramânî havâle edip ol dahi te‘sir etmeyecek süvâr olduğu rahşı sebük pâ kuvvetiyle436 kafasından kapıp zor ile ikiside atlarından ayrıldılar. Mel‘ûn meydanda Arab Sinan’ın yedinde nâtuvân ve zebûn kalacak Şahin Ağa dahi imdâda müsâraʻat eyledi. Küffâr bunları ihâta ve azîm hücûm ve guluv ile cevâniblerin aldılar. Lâkin Arab Sinan çavuş şîkarın vermeyip hâh nâ-hâh hınzırı geri yanından silkip aşağı yıktı437. Fi’l-hâl başın kesip serdâr-ı gāziye438 getirdi. Meğer bu kâfir-i bed-nihâd daʻvâ-yı dilâverlik ile asker hurûcuna bâʻis olan melʻûn imiş. Ba‘dehû [P45b] bir uğurdan küffâr askeri ol iki dilâverin üzerine hamle eylediklerini serdâr âlicenâb gördükde karârı kalmayıp bi’z-zât kendisi hücûm etmekle gürûh-ı mekrûh bozulup hisâr-ı hendeğe dek kırıp kovup serdâr-ı gāzi bizzat439 sinan-ı cânsitân ile dört kâfiri depeleyip akşâm dahi erişmiş idi tarafeyden döndüler. Arab Çavuş’un kesdiği kâfirin silâhı ve cevşeninde hayli zî-kıymet eşyâsı var idi. Paşa at ile esvâbını Arab ile Şahi’ne ihsân eyledi. Bu vakʻa Şa‘banın sekizinde vukuʻ buldu. Şaʻbanın on dokuzunda440 serdâr-ı gāzi Habib Ağa ve Aşcı Ali Ağa ile Perepetre semtinde olan Meramilo nâm kastel hisârına varıp birkaç gün [T40b] oturup şerâ’it-i muhâfazayı tekmîl ve on altı pâre top ile muhâfazasına adam koyup döndü. Bir iki defʻa cengler olup serdâr-ı gāzi Rumeli Beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa’yı Kandiye üzerinde olan askere serdâr441 taʻyîn edip kendi Resmo’ya avdet eyledi. Mah-ı Şaʻbanın yirmi sekizinde donanma Hanya limânına vâsıl olup asker-i İslâm kuvvet-i tâm bulup karadan kaptan paşa Resmo’ya gelip serdâr Hüseyin paşa’ya mülākat ettiler442. Paşa-yı kâmkâr merâsim-i istikbâl ve tekrîm takdîminden sonra donanma ile “ne getirdiniz” diye su’âl ettikte443 Sakız’dan [P46a] Foça’ya varıp gemi yağladıktan sonra Anadolu askerinden hâzır bulunan dört bin kadar yeniçeri ve bir mikdâr cebehâne ve zahîre getirip küffâr


436 sebük bâ kuvvetiyle P: sebük kuvvetle T.
437 yıktı P: aldı T. 438 gāziye P: -T. 439 bizzat P: -T.
440 Şaʻbanın on dokuzunda P: mâh-ı mezbûrun dokuzunda T.
441 serdâr P: -T.
442 paşa’ya mülâkat ettiler P: paşa’ya mülâkat olupT.
443 su’âl ettikde P: su’âl eyledi T.



gemileri Rumeli yakasında olmakla ol tarafta uğramayıp ne hâl ise geldiklerin haber verdi.
Âmeden-i Sefâ’in-i Küffâr be-Kandiye ve Avdet-i Donanma-yı Hümâyûn
Kandiye muhâsarasına donanma gemileri ile top nakliçün müşâvere olunurken küffâr-ı hâksârın cümle çekdirmeleri ve kalyonları ve mavnaları gelip top naklini menʻ içün Kandiye önünde vazʻ-ı lenger etmekle deryâdan top nakli mümkün olmayıp ve taraf-ı pâdişâhîden donanma-yı hümâyûn bir gün evvel gelsin deyu fermân sâdır olmakla sâbıku’z-zikr asker-i mezbûru kapudân paşa Girid Cezîresi’ne çıkardıktan sonra mah-ı Ramazanın sekizinde dönüp Sakız cânibine müteveccih oldu. Ve evâhir-i şehr-i mezbûrda donanma-yı hümâyûn ile Tersâne-i Âmire’ye [T41a] dâhil oldu.
Nakl-i Top be-Hisâr-ı Kandiye

Serdâr-ı kâmkâr donanma gittikden sonra top nakli tedâriğin karadan görmeğe bezl-i makdûr edip Kandiye’ye gidecek yolları düzeltmek içün reâyâ sürüp ve öküzler alınıp altı kıtʻa kalanbor ki biri dokuz vukıyye ve ikisi yedişer vukıyye ve üçü beşer vukıyye gülle atardı. Öküzlere koşdurup müheyyâ eyledi. Mah-ı Ramazanın yirmi444 sekizinci günü Haseki Hasan Ağa ile [P46b] irsâl olunan hatt-ı hümâyûn ve murassaʻ şimşîr abdâr ve sammur kaplı hılʻat serdâr-ı ekreme vâsıl olup şenlikler eylediler. Mefhûmunda Kandiye fethi ile dîn[ü] devlete lâyık hizmetler sipâriş buyrulmuş idi. “Sakız’da kalan zahîre gemileri beş pâre Eğriboz gemileri ve dört pâre Anabolu gemileri Girid’de kışlamak mühimdir tâki Benefşe yolun muhâfaza edeler” dedi. Sekiz yüz lağımcı irsâl olunup “bu cânibden tevcîh olunan timâr ve zeʻâmet ol tarafda âhara verilmeye ki askere fûtûr gelmeye ve askere zahîre ve mevâcib bey gemileriyle irsâl oluna. Ekall mertebe bu kış zahîrelerine yüz bin keyl hınta ve elli bin kantar peksimat445 ancak kifâyet eder” deyip arz eyledi. Ve hâmis-i Şevvâlde karadan


444 yirmi P: -T.
445 elli bin kantar peksimat P: peksimat yüz elli bin kantar T.

elli kadar araba topla Resmo’dan kalkıp Kandiye kalʻası tarafına azm olunmuşidi. Zikr olunan topları saʻb ve sengistân olan mahallelerden aşırıp mâh-ı mezbûrun on sekizinci günü Kandiye önüne dâhil oldular. Ve bu yollarda çekilen felâket ve zahmetler [T41b] vasfa gelir değildir. Baʻdehu Hanya’dan on sekiz merhâle de dokuz aded top dahi hezâr zor zâr ile nakl ettiler.
Zikr-i Ahvâl-i Muhâsara ve Vasf-ı Kandiye

Çün asker-i İslâm Kandiye’ye vâsıl oldu. Metris zamanı olmamakla kalʻa karşısına konulup mühimmât-ı lâzıme görülmek içün karar ettiler. Küffâr-ı hâksâr ile müteʻaddid cengler olunup sipâhiler ağası İznikī Beyzâde Ali Ağa [P47a] şehîd olup yeri446 Habib Ağa’ya verildi. Kandiye hisârı bir metîn kalʻa olup üç dört seneden beri küffâr tedârük görüp küllî i‘timâd edecek mertebe istihkâm verdiler. Lağımlarından gayri kundakda yetmiş müheyyâ sekiz yüz kadar topları olup on iki bin Frenk cengci soltatdan gayri otuz bin kadar yerli447 cengâver kâfiri var. Muhâsarasına ekall mertebe kırk balyemez top lâzımdır. Ve illâ on beş pâre top ile bu kalʻaya mübâşeret münâsib değildir. Zikr olunan topları salya etmeğe cebeli ve sâ’ir mühimmât gelmeyince metrise girilmez deyû ağayân [ve] asker müşâvere edip vâki‘ hâli der-i devlete arz ve mahzar ettiler. Rumeli Beyler Bey’isi Hasan Paşa sâbıka ta‘yîn olunduğu semtten başbuğ olup kalʻayı taşradan muhâsara etmekle içeriden küffâr çıkmağa kādir değil idi. Hüseyin Paşa geri Resmo’ya rücû‘ eyledi. Zilkaʻdenin onuncu günü pâdişâh tarafından mataracılar ile göndirilen hatt-ı hümâyûn ki istimâlet ve tenbîh ve te’kîdi mutazammın idi vâsıl oldu. Zikr olunan mevâcib [T42a] ve zehâir kış içinde bey gemileri ile gelmek mühimdir. “Sekiz yüz lağımcı ve üç yüz topcu ve Sakız’a gelen Mısır kulu Girid’e vâsıl olmak lâzımdır” deyû arz olundu.
Sene Semân ve Hamsîn ve Elf448 Muharreminde küffâr-ı hâksâr donanması Sakız tevâbiʻinden İpsara [P47b] nâm cezîre limânına altı yedi kıtʻa keştî dâhil oldukta “bi-emrillâhi te‘âlâ bir kavî rüzgâr ve fırtına zuhûr edip on sekiz kıtʻa kadırgası ve sekiz kalyonu münkesîr olup içinde bulunan küffârın ekseri boğulmuşdur” deyu449

446 yeri P: -T.
447 yerli P: -T.
448 Tarih metinde kırmızı mürekkeple yazılmıştır.
449 deyu P: -T.

Sakız mollası ve muhâfazada olan Süleyman Ağa der-i devlete iʻlâm ettiler. Paturna kapudân olan Armani kâfir dahi gark-ı bahr oldu. Girid Cezîresi’nde Habib Ağa Geriza? hisârını yıkdıktan sonra orduya gelip yüzden mütecâviz baş ve yetmiş esîr getirdi. Hemân ol gün İsteye semtine gönderip yüz elli atlı ile revâne oldu. Muharremin on tokuzuncu günü Âsitâne’den Haseki gelip Kandiye kalʻasının istihkâmı ile mevsûf ebniyye-i garbiyesini görmek murâd edecek serdâr-ı gāzi ile kalʻa hendeğine dek varıp temâşa eyledi. Ve mukaddemâ paşanın hazinedârı aslından köle cinsi olmakla kâfire firâr edip birkaç hizmetkârı dahi azdırıp bile götürmüş idi. Muharremin yirmi dördünde küffâr tekrâr akd-i mesâf edip beş binden mütecâviz piyâde ve süvâri taşra çıkdıklarında köprübaşında hâzır olan dilâverler bir uğurdan hücûm ve dilirâne ceng ettiler. Bıyıklı Mustafa Paşa yüz mikdârı piyâde [T42b] ve süvâr ile yetişip ân-ı vâhidde döndürdüler. Köprüde bî-hadd kâfirin atı balçığa [P48a] batıp guzât erişip kesdiler. Öşrü mikdârı hisâra sağ girmedi.
Âmeden-i Elçi-i Ceneral

Mukaddemâ Korfu sahrâsında Leftere nâm karye kurbunda Ceneral oğlu on bir kapudân-ı esîr olmuşidi. Bu defʻa babası Serdâr-ı Gāzi Hüseyin Paşa’ya elçi gönderip arz-ı istikânet ve türlü meskenet ve ettiği ceng [ü] harblerde mecbûr idüğüne maʻzeret edip oğlunun halâsını ricâ450 ve gûne gûn ubûdiyyet ve temelluklar ile niyâz ve temennâ gösterip İstifan nâm kapudânı Resmo’dan Kandiye’ye gelince üç dört defʻa varıp geldi. Lâkin özrü makbûl ve ricâsı husûle mevsûl olmayıp Rumeli ve Anadolu ve sipâh ve yeniçeri saf saf alayların kurup elçiye gösterdi. Ve gördüğün söylemek içün içerü gönderildi. Saferin altıncı günü tekrâr ceng olup rûz-ı mezbûrda Üsküp Alaybeyisi Süleyman Bey ve hüddâm-ı serdârdan Küçük Bozca ve Niğde Alaybeyisi Gürcü Ali Ağa ki her biri bir bahâdır hemtâdır şehîd oldular. Küffârdan dahi vâfir451 melâʻîn katl olundu. Saferin on üçüncü günü divân olup ve a‘yân-ı asker huzûr-ı serdâra gelip meşveret olundu. Donanma kudûmuna tevakkuf olunmağı re’y ettiler.



450 ricâ P: -T.
451 vâfir P: -T.



Âmeden-i İstilâ-yı Küffâr ber-Hisâr-ı Meramilo

Kenâr-ı bahrda sâbıka Habib Ağa maʻrifetiyle feth olunan Meramilo Hisârı muhâfazasına biraz yeniçeri ve topçu [P48b] [T43a] ve cebecilerle Yavaşça Ali Ağa konmuş idi. Bir gece ale’l-gafle çekdiri ile binden mütecâviz kâfir varıp bir gün bir gece top ile muhâsara ve muhârebe edip içinde olunan gāziler orduya istimdâd içün haber gönderip makām-ı müdâfaʻada kıyâm ettiler. Serdâr dahi kethüdâsı Veli Ağa’yı ta‘yîn ve Ilgın mutasarrıfı Doğancı Hasan Paşa’yı ve Kuduz Ali Ağa’yı yemîn ü yesâr alay beyleri ile imdâda gönderip mezbûrlar otuz bir sâʻat mesâfe’i bir günde katʻ edip hisâr kurbuna vardılar ki muhafızîn üç gün ceng edip çorbacılar düşüp neferât melâʻînin ahdine iʻtimâd ile hisârı verip Yavaşca Ali Ağa taşra çıkmış küffâr imdâdına varan askere karşı çıkıp ceng eylediler. Deryâdan altı pâre çekdirme ve burton yanaşıp top ve tüfenkle sabâhtan akşâma dek çalışıp ceng ettiler. Müfit olmadı döndüler gittiler. Maʻrekede birkaç Arnabud keferesi İslâma geldi. Saferin yirmi üçüncü günü geru azîm ceng olup ertesi dahi müstemir oldu. Bu esnâda Hanya muhâfazasında me’mûr olan Murad Ağa maʻzûl olup kethüdâlık ile Kara Çavuş yerine Girid’e geçen Hamza Ağa’ya yeri tevcîh olundu. Kethüdâlık Muslihiddin dâmadı Bosnevi Mahmud Ağa’ya verilmiş idi. Murad Ağa serdâr-ı [P49a] zafer-şi‘âra gelip [T43b] muhâsara ahvâlin meşveret eyledi. Ve bahârda mübâşeret ma‘kūl görünüp Murad Ağa’ya Âsitâne-i Aliyye’ye gitmeğe icâzet verildi. Ve Haseki dahi Murad Ağa ile ma‘an revâne oldular. Rebîʻü’l-evvelin ibtidâsından makarr-ı hıyâm olan menzilden biraz mesâfe dahi ileri hareket olunup tedbîr-i muhâsaraya şurû‘ ettiler.
Âmeden-i Zikr-i Muhâsara-i Kandiye

Sâbıka asker-i İslâm Girid’de Kandiye hisârı hâricinde kışlayıp kara tarafını bi’l-külliye zabtü rabt ve kabza-i teshîr ve tasarruf[a] almışlar idi. Ve mukaddemâ nakl olan altı toptan gayrı var kuvveti pazuya getirip saʻb ve sengistân olan Tahmaz yokuşu dedikleri dağdan on pâre balyemez top dahi aşırıp orduya getirdiler. Ve kalʻagîrlik mühimmâtı mümkün mertebe âmâde kılınıp metrise girmeğe donanma vusûlüne tevakkuf etmişler idi ki mevâcib ve zahîre ve lağımcı ve topcu gelip imdâd ile bu esnâda kalʻadan diller ahz olunup söylettikte donanmamız boğaza gidip Türk’ün donanmasını taşra çıkarmayacaktır deyip haber vermekle asker-i İslâm müte’ellim



olup yeʻs makāmında iken Rebîʻü’l-evvelin nısfında kalʻadan birkaç dil alıp haber verdiler ki donanma-yı menhûsları Sakız kurbunda fırtınaya rast gelip on altı çekdirme ve iki mavna ve sekiz burtonları gark ve helâk oldu. Birkaç günden sonra [P49b] Sakız dizdârından dahi bu mazmunu mü’eyyed mektûb gelmekle asker-i İslâm mesrûr olup donanma gelip metrise [T44a] girilir ümîdinde oldular. Zîrâ Rebîʻü’l-evvelde bir iki kıtʻa hatt-ı hümâyûn ile kapıcılar varıp vakti ile donanma çıkarmağa vaʻad buyrulmuş idi. Ve Girid’den mevâcib ve mühimmât talebi içün iki Alaybeyi ile ocakdan Hüseyin Ağa gönderilip geçen sene Rumeli harçlıkçıları ve cebelüleri ve zahîreleri gelmeyip Anadolu askerinin Çeşme’de gemileri yatmakla ve kul tâifesinin üç kıst mevâcibi ve zahîreleri verilmeyip asker metrise girmek bu zikr olunan mühimmâtın vusûlüne mevkūfdur deyip arz olunmuşidi. Ve yeniçeri kethüdâsı Kara Mustafa Ağa dahi Girid’den gelip ol dahi bu ahvâli bildirmişdi. Lâkin bu sâlde dahi bu mühimmât ve levâzım vusûlü ve maslahatın husûlü müyesser ve mümkün olmadı452. Ancak Ali Ağa Hüseyin Paşa gemisi ile Anabolu’ya vardıkda Ahmed Paşa ânda gelmiş bulunup kulun bir kısd mevâcibi verilmek ve bir yıllık çukası ile Ali Ağa ile gidip Girid Cezîresi’ne îsâl edip ulaşdırdı. Zahîre kısmından nesne nakli mümkün olmayıp çün küffâr İstanbul’dan453 donanma gelmeyince metris olmadığını haber aldıkda harekete gelip günden güne hendekten taşra tabur ve tabyalar yapmağa sa‘y edip yaptılar. Ve bir iki defʻa cengler olup [P50a] nice başlar ve diller alınıp galebe müyesser oldu. Ve müşâvere olunup Kandiye hisârı şarkīsinde ve mukābillinde Nazareta nâm mahall önünde kal‘aya karîb tepe üzerine birkaç pâre top konulup donanma gelince kal‘ayı ve limânı [T44b] döğülmek içün ma‘kūl454 görülmekle Rebîʻü’l-âhirin altıncı günü iki balyemez top ve altı kolonborna ile mahâll-i mezbûrı ve limânı ve kulleler ve şehrin içerisi döğülmekle mübâşeret olundu. Küffâr-ı hâksâr bundan sonra kapılardan çıkmaz oldu. Lâkin var kuvveti pazuya getirip yedi sekiz yüz kadar topu döndürüp ehl-i İslâm cânibine atılmağa cenge ikdâm gösterdi. Asker-i İslâm küffârın top ve tüfengine bakmayıp topları kurdular ve çadırlar dahi mukaddemâ kurulan mahalden kaldırılıp kal‘anın top altında cevânib-i erba‘asını ihâta eylediler. Lâkin zahîre kısmı aslâ bulunmazdı. Ve libas makūlesinden askerde bir nesne kalmadı. Ba‘zıları nebâtât ve

452 müyesser ve mümkün olmadı T: müyesser olmaz ve mümkün olmadı P.
453 İstanbul’dan P: İslâmbul’dan T.
454 içün T: -P.



a‘şâb kökü455 devşirip yerlerdi. Ve küffârdan diller alınıp keyfiyet-i tedbîrleri su‘âl olundukda henüz bilenler456 dediler ki “Venedik donanması boğaza varıp kapatmışlardır. Bir kayık geçmek ihtimâli yokdur. Bütün cezîrede olan Türk bu yakında me’yûs olup göçerler” deyû şâyi‘ olduğun haber virdiler. Bundan mâ‘adâ her gün deryâdan küffâra gelen imdâdı asker görüp za‘f-ı kalb hâsıl [P50b] etmişler idi. Serdâr-ı Gāzi Resmo’dan üç top dahi getirip askere istimâlet verdi. Ve nice mevâ‘id-i arkūbiye ile bunların ırkına girip donanma geldiği takdirde metrise girmeğe cümlesi kāil457 eyledi. Ve geldiği takdirde hâzır gerek deyü topları kuracak münâsib yer görüp Rumeli ve Anadolu askerine birer koldan yer ta‘yîn edip sıçan yolları kazdırıp birer tabya vaz‘ olundu.
Hücûm-ı Küffâr der-Hisâr-ı Selvi

Bundan akdem feth ve teshîr olunan [T45a] hisâr-ı Selvi ki Melopotama demekle meşhurdur. Alınıp içine asker konulmuş idi. Kâhîce Kandiye küffârı desti dırâz ederlerdi. Kâfirin beş çekdirmesi beş yüz kâfir ile gelip sardıkda muhâfızları Resmo’da ve etrâfda bulunup hemân içinde on yedi sipâhi kalmıştı. On birin şehîd edip buldukların alıp firâr etmişler idi. Bu esnâda geri hücûm etmekle Silifke sancağı beyi Küçük Mustafa Paşa’yı Mısır askeri ile Rebîʻü’l-âhirin evâ’ilinde imdâda gönderdi. Melâʻîn Malta gemileri ile ale’l-gafle çıkıp nısfü’l-leylde havân topları ile hisârı muhâsara etmişler idi. Paşa dahi erişip hisâra girdi458. Ve levâzım-ı hisâra meşgūl olup top tüfenkle def‘-i a‘dâya ahenk eyledi. Ertesi sabâh karîb-i hisârdan çıkıp beş yüz adam ile [P51a]küffâr üzerine hücûm edecek mukāvemete kādir olmayıp melâʻîn-i hâsırîn gemilerine firâr eylediler. Ve deryâ kenârında durup tekrâr cenge şuruʻ olunup459 tarafeynden kıtâl-i azîm oldu. Serdâr gāzilerinden Kürd Mehmed Ağa ol mahalde imdâda erişip cünûd-ı Müslîmîn kuvvet bulup Malta kapudânına İsmail Alaybeyisi Ali Ağa bir kurşun kurup cân-ı habîsin cehenneme teslîm eyledi. Anı görüp




455 nebâtât ve a‘şâb kökü P: nebâtât kökü ve a‘şâb kökü T.
456 henüz P: -T.
457 kâil P: râzı T.
458 hisâra P: T.
459 olunup P: olunur T.



küffâr bozulup perişân oldular. Sekiz baş ve beş dil alınıp bakıyetü’s-süyûf olanlar gemilerine girip firâr ettiler.
Resîden-i Metris be-Hendek

Rebîʻü’l-âhirin on birinci günü fermân-ı serdâr ile Küçük Hasan Paşa Rumeli [T45b] askeri ile metrise girip460 serdâr dahi bi’z-zât pişgâh-ı kal‘ada etbaʻı ile girip Anadolu askeri ile Bıyıklı Mustafa Paşa’nın sağına serdârlığı ile metrise kondu.461 Mahmud Paşa Aktabya muhâsarasına ta‘yîn olunup üç koldan topları hisâra havâle eylediler. Yevmen fe-yevmen metrislere yürüyüp hendek kenârına karîb müstahkem tabyalar var idi ki yemîn ü yesârını serdâr kuşatmış idi. Bunlardan ziyâde Aktabya’dır ki hisâr mânendi idi. Mahmud Paşa ile Arabkir Beyi Mehmed Bey sürüp hendeğe erişdiler. Lâkin bunları geçip hisâra varmak hayli asîr idi.
Âmeden-i Hurûc-ı Küffâr-ı Ân Hisâr ve İnhizâm ü Firâr

Rebiʻü’l-âhirin yirmi [P51b] altıncı günü ve gecesi sülüs-i ahirde küffâr-ı hâksâr üç bin kadar piyâde ve tüfenk-endâz ve yedi sekiz yüz kadar atlı Anadolu koluna çıkıp tabyada karavullar gördükte serdâr-ı ekreme haber verdiler. Fi’l-hâl paşa- yı kâmkâr tevâbi‘ ve yeniçeri ve kethüdâsıyla seğirdip ardınca paşalar dahi erişip leşker-i küffâr-ı nâbekâr tamâm taşra çıkıp içeride olanların birkaç bin dahi bârular üzere durup saçma462 toplar hâzırlayıp müheyyâ oldular. Pes küffâr yürüyüş edip serdâr olduğu tabya üzerine gelip gece karanlıkda iki sâʻat kadar azîm ceng olup sabâh463 vaktinde mâbeyn fark olacak kadar zaman asker-i İslâm ittifâkla bir yerden hücûm edecek melâiʻn dönüp firâr eylediler. İki asker muhtelid hendek kenarında vazʻ olunan tabyaları içine girip anda [T46a] dahi karâr edemeyip birkaç burc bârudan top ve tüfenk atılmayıp ancak ceng-i seyretmeden nesneye dermânları olmadı. Küffâr nâçâr hendeğe dökülüp guzât-ı İslâm hendeğe varınca bin iki yüz kâfiri kılıçdan geçirip kellelerin aldılar. Mahall-i ma‘reke hendekli yer olmakla atlı küffâr dahi firâr

460 girilip P: girilir T.
461 girip serdâr dahi bi’z-zât pişgâh-ı kal‘ada etbaʻı ile girip Anadolu askeri ile Bıyıklı Mustafa Paşa’nın sağına serdârlığı ile meterise kondu. P: girdiler. Serdâr dahi bi’z-zât pişgâh-ı kal‘a Bıyıklı Mustafa Paşa’nın etbaʻı ile girip Anadolu askeri ile sağına serdârlığı ile meterise kondu T.
462 saçma P: saçma saçma T.
463 sabah P: şâfiʻ T.



ettiklerinde kimisi tekerlenip atın zabt edemeyip kendi düşüp ve kimini yetişip tuttular. İki yüzden mütecâviz atları alınıp zinde sâhibleriyle getirdiler. Ve hendek başlarında vâki‘ tabyalara konulan [P52a] topları çivileyip tabyada olan bayrakları ve âlâtları bi’l- külliye ahz olundu. Bunlardan kaçıp içeriye düşen küffârın ekseri mecrûh olup hikmet- i ilâhî bu makūle bir ceng-i âzimde ehl-i İslâmdan iki adam mecrûh oldu.
Âmeden-i Zikr-i Ahvâl-i Metris ve Muhâsara

Bu def‘adan sonra hisâr muhkem muhâsara olunup limân mukābelesinde Nazarta dedikleri mahalle konulan toplar gelen küffâr gemilerini men‘ edip limân ağzından girmeğe kādir olmadıkları ecilden limânın öte cânibi divarını delip yevmen fe-yevmen kalyonlar ile kendülere gelen imdâd ve zahîreyi içeri alırlardı. Ol ecilden küffâr giddikçe kuvvetlenip sıçan yolları ve top metrisleri mukābelesinde hendek evvelinde birkaç tabyalar ve metrisler kazmağa başlayıp harekette olmakla paşalar ve ağalar ve a‘yân-ı asker müşâvere edip “donanma yakında gelir ümîdiyle metrise girilmek münâsibdir” deyip ittifâk olunmakla [T46b] Cemâziye’l-evvelin yirminci günü Rumeli Beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa askeri ve yeniçerinin nısfı ile bir koldan ve ber-vech-i arpalık Karahisâr sancağına mutasarrıf olan meşhûr-ı zaman Bıyıklı Mustafa Paşa ve Niğde’ye mutasarrıf Torbalı Mehmed Paşa ve yeniçeri kethüdâsı Anadolu askeriyle ve yeniçerinin nısfı ile bir koldan taʻyîn olunup ve mukaddemâ limân mukābelesinde vaz‘ olunan kolonborna [P52b] toplar dahi ol mahalden kalkıp kal‘anın burç bâruları havâlisinde vaz‘ olunup mahâll-i mezbûrda dahi ber-vech-i arpalık Kankırı sancağına mutasarrıf Doğancı Hasan Paşa ile sâbıkâ Adana vâlisi Çerkes Osman Paşa birkaç sancak askeri arasında metrise girip çadırlarında ancak bekçileri kaldı. Ve serdâr Gāzi Hüseyin Paşa dahi tevâbiʻiyle Rumeli ve Anadolu askeri arasında metrise girip ânında çadırlarında ancak bekçiler kaldı. Ve altı pâre464 balyemez top Rumeli’ne ve altı pâre465 balyemez top Anadolu koluna verilip kal‘a muhkem döğülmeğe başlandı. Lâkin kal‘anın etrâfında hendekten taşra tabyalar edip her birinin önünü466 hendek ve altını ikişer üçer lağım eylediler ki asker-i İslâm yürüdükte lağım atıp kal‘aya geçmeyeler. Pes tabya altını aramağa lağımcılar

464 pâre T: -P.
465 pâre T: -P.
466 hendekten taşra tabyalar edip her birinin önü P: -T



tedârükine muhtâc olup kal‘ayı ve tabyaları metrisler ile tasvîr ettirip sûreti der-i devlete irsâl ve vâki‘ hâli arz ve iʻlâm eylediler467. Bu esnâda Ali Ağa Girid’e varıp donanma ile irsâl olunan hazîne ve cebehâne ve zahîre ve sâir mühimmâtın defterin verdikte [T47a] donanma gelir deyû askere kuvvet-i kalb hâsıl olup der-akab koz bekçisi dahi468 ol haber ile varmağın asker var kuvvetin pâzûya getirip ikdâm-ı tâm ile gün be-gün metris sürüp hendeğe karîb vardılar.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:46

Âmeden-i [P53a] Hurûc-ı Küffâr-ı Tabya

Cemâziye’l-âhirin ikisinde küffâr piyâde ve süvâr vakt-i asırda Rumeli koluna çıkıp cenge âğāz eyledikte serdâr-ı kâmkâr yetişip iki sâʻat azîm ceng olunup vakt-i gurûbda ehl-i İslâm469 hücûm ve ikdâm edip küffârın yüzünü döndürdüler. Küffâr firâr edip tabyalara varınca guzât-ı İslâm ve küffâr muhtelid girdiler. Kâfirin bir mikdârı kırılıp nicesi470 hendeğe döküldü. Tabya lağımlarına âteş verdiler471. Lâkin gāziler tabyada eğlenmeyip küffârın akīplerince hendekte bulundular. Ânın içün zarar isâbet etmeyip içinde bulunan üç adama âfet erişti. Ve esnâ yı cengde Gāzi Hüseyin Paşa bahâdırın çenesine iki kurşun isâbet edip biri bir tarafdan girip cânib-i âhardan çıkıp gitti ve birisi içinde kaldı. Paşa-yı gayur askere fütûr gelmesin deyû bir destmâl ile çenesin sarıp ceng bertaraf olunca gayret edip geri metrisleri gezip gāzilere istimâlet verip ba‘dehu dönüp kendi metrisine gelip yarasına merhem ve ilâç tedbîrîn etti.
Âmeden-i Zikr-i Lağamhâ-yı Tabya

Metrisler sürülüp472 hendeğe yakın oldukta Anadolu kolu tabyaya karîb varmakla beri cânibden dahi lağım yürütmeğe gayret olunup serdâr-ı ekremin şatırbaşısı Mehmed Zemân Bey Acem ferzendi olup çok geşt [ü] [T47b] güzâr ve memâlik-i [P53b] Acem’de cenglerde lağımcılık san‘atı tahsîl edip ol fende ziyâde mâhir ve kâmil olmağın yanına adamlar koşulup metrisler önünde tabyaya lağımlar işletip kuşluk vaktinde küffâr üzerine atıp içinde bulunan küffâr helâk oldular. Ol sâʻat

467 eylediler P: ettiler T.
468 dahi P: -T.
469 vakt-i gurûbda ehl-i İslâm P: vakt-i gurûba İslâm T.
470 nicesi T: nice P.
471 verdiler P: verilip T.
472 sürülüp P: sürüp T.

yeniçeri seğirdip lağım atılan tabyanın içine girip metris almışlar idi. Ol gün cânib-i küffârdan mezbûr tabya önünde metrise doğru bir lağım atılıp ertesi Rumeli kolundan iki lağım ve Anadolu kolundan bir lağım atılıp473 Cemâziye’l-âhirin yedinci gününe dek Rumeli koluna yedi474 lağım ve Anadolu koluna bir lağım atdı. Bi-fazlillâhi te‘âlâ hiç biri asker-i İslâma zarar etmedi.
Âmeden-i Zikr-i Ahvâl-i Donanma

Bu tarafdan donanmâ-yı hümâyûn irsâl olunup boğaza vardikta vâkiʻa küffâr- ı hâksâr kalyonları boğaza475 lenker-endâz olup güzergâhı sedd etmeğin çıkamayıp boğaz içinde mahsur oldular. Zarûrî karadan baʻzı mühimmât görüp taşradan beylik gemileri ile Girid’e gönderildi. Cemâziye’l-âhirin sekizinci günü Hanya kalʻasına varıp kapudândan mektûb ilettiler ki küffâr boğazı sedd eyledi. Donanma gemileri boğazdan çıkmak bir vecihle mümkün değil. Binâ’en-aleyh biraz eşyâ ber-mûceb-i defter dört yüz yetmiş lağımcı gönderilmek üzeredir deyu yazmış. Bu ahvâlden asker- i İslâm müte’ellim olup [P54a] ve mütehayyer kaldılar. Ve beylik gemileri bir kuru söz ile gelip zahîre ve mühimmâtdan nesne getirmeyip esîrlerimizin peksimâdları üçer günlükdür bunlara ne verelim deyu Girid’den zahîre ümîdinde oldular. Murâd etseler kış eyâmında [T48a] Rumeli ve Anadolu kenârlarında nevbetle zahîre476 nakl ederlerdi. Lâkin ihmâl ve tekâsül ettikleri mukarrerdir deyip serdâr-ı gāzi pâdişâh-ı âlem-penâh hazretlerine ve sadr-ı aʻzama ve şeyhu’l-islâma arz iʻlâm edip herbirine şekvâ eyledi. Ol vakt ise Âsitâne’nin ahvâli ihtilâle yüz dönüp emr-i gazâya kimse sıdk ve himmetle mübâşeret etmezdi.
Âmeden-i Feth-i Tabya-i Kandiye

Küffârın her bâr zahîre ve imdâdı gelip taraf-ı ehl-i İslâmdan imdâd münkatiʻ olmakla metrisler hisâra karîb varmışiken askere fütûr gelmişti. Lâkin serdâr-ı gayret- şiʻâr envâʻ-ı istimâlet ile askeri tahrîs edip gayret ve hamiyet getirdi. Rumeli ve


473 ertesi Rumeli kolundan iki lağım ve Anadolu kolundan bir lağım atılıp P: -T.
474 yedi P: iki T.
475boğaza vardıkda vâkıʻa küffâr-ı hâksâr kalyonları boğaza P: boğaza lenker-i endâz olup vâkıʻ küffâr gemileri boğazda T.
476 nevbetle zahîre nakl P: nevbetle zahîre ümîdinde oldular nakl T.

Anadolu metrisleri önünde üç aded kal’a misâli tabyalar içi saçma topları ve cengçileri ile mâlâ-mâl olmakla hendeğe adam yaklaşdırmazlardı. Rumeli tarafından olan lağımlar yürütülüp mah-ı Cemâziye’l-âhirin nısfında akşâm namazından sonra Anadolu kolundan bir lağıma âteş olunup küffâr üzerine atılıp ol sâʻat serdâr Hüseyin Paşa tevâbiʻiyle ve ol kolda olan yeniçeri ve Anadolu askeriyle tabyaya hücum edip beş [P54b] sâʻat kadar ol mahalde azîm ceng olup küffâr bî-had humbaralar ve saçma toplar atıp bi’l-âhire gāziler yürüyüp nısfü’l-leyle dek döğüşerek477 hâh ve nâ-hâh478 tabyalara girip içinde olan küffârı kırıp sağ kalanlarını hisâr hendeğe döktüler. Taşrada olan altı aded şayka toplar ki on altışar vukıyye gülle atardı [T48b] ve beş yüz tüfenk ve yüzden mütecâviz humbara ve barut kîseleri ve sâir âlât-ı harb ve sernigûn bayrakları ve top hâneleri alınıp üç aded kalʻa misâli tabyaları zabt olundu. Ve içinde ezân-ı Muhammedî okundu ve ertesi gece Rumeli kolundan yürütülen lağım dahi tabyaya varmakla nısfü’l-leyde âteş verilip tabyalarda olan küffârı bastırdı. Ol mahallde dahi iki sâʻat kadar azîm ceng olup bi’l-âhire asker-i İslâm gālib ve kefere mağlûb olup hendeğe firâr ettiler. Gāziler tabyalara girip içinde bulunan küffârın ekserini kırdılar. Ol tabyalarda dahi altı aded top ve beş yüzden mütecâviz tüfenk ve âlât-ı harb ve tabl ve bayraklar alınıp tabyaların cümlesi kabzâ-i tasarrufa girdi. Bundan sonra metrisler önü açılıp hendek kenârına yürümeğe başladılar.
Âmeden-i Zikr-i Hücûm-ı Guzât be-Hisâr-ı Kandiye

Çün metrisler birkaç yerden sürülüp hendek kenârına varıldı. Ve hendeğe delikler açılıp asker-i İslâm hendek zabtına ihtimâm ettiler. [P55a] Hisâr divarına sıçan yolları açılıp uğrın kapıdan birkaç defʻa küffâr guzât üzerine hücûm eyledikte küffârı tabyalardan tüfenk-endâzlar ile uğratmayıp nicesini hendekte katl edip hendeği zabt ettiler. Bundan sonra kalʻa divarı ardından lağımla temelden geçip sıçan yolları altında lağımlar edip birkaç defʻa indiler. Kimi boşa çıkıp kimi hendekte bulunan gāzileri bastırdı. Beri taraftan [T49a] dahi kalʻa divarına altı lağım Anadolu kolundan ve dört lağım Rumeli kolundan yürütülüp her biri atıldıkda kalʻa divarı rahnedâr olup gedikler açılıp asker beyninde müşâvere olunup “gedikleri zabt ve gediklerden içeri bu denli


477 döğüşerek P: düşerek T.
478 hâh ve nâ-hâh P: hâh ve nâ-hâvah T.

hadd ü hasrı yok küffâr cemʻiyeti içine yürüyüş eylemek nüfûs-ı asker-i İslâmı âteş-i tehlikeye ilgâ etmekdir” deyip maʻkūl görmediler. Zîrâ Kandiye kalʻası içinde cengçi kâfirden gayri her evden bir adam çıksa otuz binden mütecâviz479 olduğundan gayri480 gün be-gün imdâd eksik değil deyu ittifâk olundu ki açılan gediklere asker çıkıp hemân gedikleri zabt edeler ve divar üzerinde metrislenip durmağa kâ’il olduktan sonra toplar ile içeriye dökülüp metris ile hisâra girile. Pes Şâfiʻî vaktinde iki koldan zikr olunan gediklere hücûm olunup yürüdüklerinde küffâr var kuvveti pâzuya gettirip ol- mahallerde yetmiş seksen vukıyye atar humbara ve havânlar ile tarafeynden zincirli gülleler yağdırıp envâʻ-ı âteş-bâzlıklar [P55b] eylediler. Öyle vaktine dek ceng-i azîm olup guzât-ı İslâm melâʻînin âteş-bâzlıklarına bakmayıp semender misâl deryâ-yı âteşe cân atıp gedik başlarında metrislenip481 durdular. Ve içeriye kurşun yağdırıp gedikler zabt olundu deyü askere surûr ve kuvvet gelmiş idi. Küffâr-ı melâʻîn tahta sandıklar482 ile gedik altına lağım edip öyle zamanı gedikte metrislenen guzât altından âteş ettikte birkaç [T49b] adam telef olup asker ol mahalden hendek içine döküldüler. Ve bu muhârebe-i azîmede küffârdan nice kâfir cân-ı cehenneme ısmarlayıp483 beri tarafdan elli kadar merd bahâdır484 şehîd olup çok adam mecrûh oldu. Küffâr açılan gedikleri ardından yapmağa mukayyed olup beri cânibden tekrâr gedikler altına lağım485 yürütülüp attıkları gibi gedik başlarını zabta ittifâk ile meşgūl oldular. Nısfü’l-leylde Anadolu kolundan lağım atılıp küffârı ve lağımlarını bastırdı. Umûmen Anadolu askeri ve yeniçeri hücûm edip gediğe vardılar. Mahall-i mezbûrda dahi nısfu’l-leylden kuşluk zamanına değin azîm ceng oldu. Küffâr-ı hâksâr yine âteşler yağdırmağa başladı. Gāziler metris almışlar iken geri gedik tarafına tahta bendler ile lağımlar çatıp toprak ile bastırıp âteş ettiklerinde Gāziler ürküp geri hendeğe indiler. Amma bu muhârebede katî çok kâfir helâk oldu. Tekrâr asker-i İslâm gayret edip kâfir üzerine hücum ettiklerinde yine vâfir [P56a] ceng oldu. Ertesi öyle vaktine dek Rumeli kolundan açılmış gedikler altından tekrâr lağım eşelenip atıldikta Rumeli gāzileri seğirdip gediği


479 mütecâviz P: ziyâde T.
480 gayri P: -T.
481 metrislenip P: metrisler olup T.
482 sandıklar P: sandallar T.
483 kâfir cân-ı cehenneme ısmarlayıp P: kâfir kırıldı T.
484 merd bahâdır P: İslâm T.
485 lağım P: -T.

metris aldılar. Anadolu askeri dahi imdâda seğirdip vakt-i asra dek şöyle ceng oldu ki saçma toplar ve gülleler ve humbaralar kalʻadan yağmur mânendi gibi486 yağardı. Yine gāziler bu gûne âteşe vücûd vermeyip metris almışlar iken küffâr-ı melâʻîn tekrâr iki taraftan musannaʻ lağımlar peydâ edip attıklarında üzerinde bulunan adamlar şehîd olup sağ kalanlar [T50a] dahi hendeğe indiler487. Bu cengde dahi şehîd olan İslâmiyânın izʻâfı kadar kâfir kırıldı. Yine gāziler gayret edip hendekten ayrılmayıp gedik başlarına sıçan yolları yürütmeğe meşgūl oldular.
Âmeden-i İmdâd-ı Küffâr ve Müte’ellim [Şüden-i] Asker-i İslâm
Zikr olunan ceng günü akşâma karîb Aktabya dedikleri tabyadan küffâr beden başına çıkıp “sizinle sözümüz var top ve tüfenk atılmasın şimden sonra hisârı rızâmız ile veririz deyip tarafeynden serd u488 sürûr olup yarın adem çıkar sabâha dek dahî ceng olmaya. Yarınki gün sulh vardır” deyip içeriden haber verilip akşâmdan gāziler dahi cengden fâriğ olup ve mesrûr sabâha muntazır oldular. Ol gece Venedik’den on yedi çekdirme ve sekiz kalyon imdâdı ve zahîresi geldiğinden mâʻadâ Malta ve Düka ve Papa gemileri dahi gelip kalʻa limânında lenger-endâz [P56b] olup küffâra489 kuvvet-i kalp hâsıl olup490 ke’l-evvel cenge şüru’ eylediler. Bundan sonra asker-i İslâma kelâl gelip elleri ve ayakları işden soğudu. Zîrâ ekseri şehîd ve mecrûh oldu. Askerin491 güzîdesi ve cengâveri olup bundan sonra yürüyüşe ve düşmanı kovup kalʻa zabtına askerin dermânı kalmadı. Mukaddemâ ceng u cidâl ve harb [ü] kıtâllerde ikdâm ve ihtimâm serdâr-ı ekremin hüsnü tedbîri ile terğîb ve tahrîsi berekâtıyla ve asker-i İslâm yarar ve tuvânâ merdân-ı kârzârların bezl-i cân ile sarf-ı mechûd eyledikleri sebebiyle zuhûra492 gelmişti. Ve donanma gelir deyu bu ümniye-i mevhûme ile fevka’l-kudre bu mertebe [T50b] çalışıp cânsipârlıkta dakīka fevt olunmadı. Ammâ kaçan ki donanmadan haber-i ye’s gelip imdâd ve zahîre ve ulûfeden

486 gibi T: -P.
487 indiler P: atıldılar T.
488 serd u P: -T.
489 küffâra P: -T.
490 olup P: - T.
491 askerin P: -T.
492 eyledikleri sebebiyle zuhûra P: -T.

katʻ-ı ümît ettiklerinden mâʻadâ içeri kalʻada olan küffârın hadd ü hasrı olmayıp493 asker-i İslâm anlara nisbet mikdârı yesîr iken yürüyüş dahi mümkün olmayıp bu494 aralıkda Venedik’den imdâdları geldiği dahi bir mahzur-ı azîm olup guzâtın şuʻle-i şevk ve talebleri hamûda yüz tutup tâbiʻatlarına futûr geldi. Eğerçi ber-muktezâ-yı gayret nisbet gösterip tabyalardan ve metrislerden top ve tüfenk yağdırıp birkaç gün baş göstermeden ve hendeğe çıkmadan aʻdâyı menʻ ettiler. Lâkin melâʻîn kuvvetlenmekle müdâfaʻada ikdâm edip hergün top ve tüfenk ve humbaralar yağdırıp [P57a] Rumeli koluna yedi lağım ve Anadolu koluna on bir lağım edip bu kadar nüfus şehâdetine sebeb olup âteş-bâzlık ederken yine Ümmet-i Muhammed gayret edip bundan sonra dahi Rumeli kolundan beş lağım ve Anadolu kolundan dört lağım eşelenip müstevfî gedikler açıldı. Lâkin yürüyüş mümkün değil ve zabt edip tedrîcle duhûle imkân-ı vusʻat ve mecâl-i kuvvet nâ müsâʻid ve bu hâl-i hayret-me’âl ile kaldılar. Bu kaziyye ale’t-tafsîl serdâr-ı kâmkâr Hüseyin Paşa’nın mektûbundan me’hûz ve vakʻalarda hâzır olan bî-garaz merdân-ı kâr-güzârdan mesmûʻdur. Lâkin efvâhda şâyiʻ olan budur ki “zarûret-i hâl hasebiyle serdârdan baʻzı mertebe ruhsat ile kethüdâsı Veli Ağa’nın melʻanet [T51a] ve fesâd-ı ahvâli taʻvîk-i hizmet ve hatve-i
maslahata sebeb oldu” derler ve bundan akdem mâh-ı Receb-i şerîfde hatt-ı hümâyûn ve kılıç kaftan varıp metrisde iken alay-ı azîm ile istikbâl olunup ve tabyalar alınıp hendek zabt olunduğu arz
olunmuştu. Bu vakʻalar dahi495 yazılıp iʻlâm olundu.
Bu esnâda hisârdan müfsidler re‘âyâyı ifsâda çıkıp Eskasma nâm bir kühsâr-ı sa‘bü’l- mürûrda vâki‘ nevâhinin re‘ayâsı serkeşliğe âğāz ettikte bölük gönderilip inkıyâda getirildi. Etrâfında olan arâzi-i Ayvasıl ve Kisamo ve sâ’ir nevâhinin re‘âyâları [P57b] kabûl-i zimmet ve ita‘ât etmişlerdi. Kandiye’den ifsâda gönderilen papazlar ahz ve memerr-i nâs olan yollarda salb olundu.
Âmeden-i Katl-i Kapudân Ammârzâde

Vecihî merhûm der ki Girid’de serdâr olan Gāzi Hüseyin Paşa’dan feryâd nâmeler gelip “askerin tâb ü tâkati kalmadı ve mevâcib zahîre496 ve imdâd ile bir gün

493 olmayıp P: yok idi T.
494 bu P: -T.
495 dahi P: -T.
496 zahîre P: -T.

evvel donanmanın gelmesi ehemm ve elzemdir” deyu iʻlâm ederdi. Donanma gemileri ise boğazda küffâr gemileri sedd-i râh etmeleriyle mahsûr olup taşra çıkamayıp müddet-i medîde kaldılar. Âsitâne-i Aliyye tarafından mü’ekked emr-i âlî gönderilip kapudâna taşra497 çıkmak ve a‘dâ ile mukābil olmak teklîf olundukça tahvîfi müş‘ir cevâb ile iğfâl ve Girid’e imdâd erişdirmeğe taksîr ve emr-i gazâda ihmâl eyledi. Sadr- ı aʻzam gördüğü sefâʻin-i küffâr havfiyle bu kadar eyyâm [T51b] donanma-yı hümâyûnu mahsûr kılıp bir işe yaramadı. Kapudânın katlini telhîs edip kapıcılar kethüdâsı gönderilip Ammârzâde katl ve Boğaz hisârı muhâfazasında olan Voynuk Ahmed Paşa kapudân nasb olundu. Bu esnâda boğazı sedd eden küffâr gemilerinden melâʻîn sandallarıyla çıkıp İne ovasında letâfet ile meşhûr olan sudan sulanırlar idi. Elyeb karyesi ve sâir karye ahâlisi498 suyun içine bî-had sülümen ilgâ ve tesmîm etmeleriyle ol sudan içen [P58a] hanâzir ishâl-i kabîh ve mürd-i vediʻ ile kırılmışlardır ve Sakız muhâfazasında olan vezîr Şaban Paşa dahi cezîre ahâlisine zulmü taʻaddî etmekle ve baʻzı umûr-ı gazâya müteʻallik hizmette taksîri olmağın bostancılar hasekisi gönderilip cezâsı tertîb olundu.
Âmeden-i Ceng-i Tuzla der-Girid

Çün asker-i İslâm beyân-ı sâbık üzre Kandiye’den el çekdiler. Küffâr donanması Suda’ya gelip taşra beş bin kadar kâfiri döktüler. Hanya muhâfazasında olan Mustafa Paşa dahi mevcûd bulunan asker ile Tuzla’ya varıp mukātele ve muhârebe vâki‘ oldukta guruba karîb iki tarafdan çekildiler. Ertesi gün ceng üzre ısrâr edecek bi’l-âhire küffâr mağlûb olup iki yüz kadar baş kesilip serdâr-ı zafer-şiʻâra haber-i feth irsâl olundu. Ramazan-ı şerîf evâhirinde Kandiye etrâfına bâran ü berk nâzil olup pîrâmen-i hisâr gāyet ile büşvâr ve nice havelnâk deredir ki deryâya varınca mümted idi. Mar misâl pîç der-pîç hisârı ihâtâ etmiş [T52a] idi. Bârân nüzûl ettikte metrisler dolup alât-ı metris ekseriya ol derede kaldı. Zarûrî topları çekip hıyâmda ârâm ettiler. Ve Hanya gurbunda İsfakya nâm nahiye ki küffâr zamanında dahi halkı mutîʻ olmayıp mekânları suʻûbete mağrûr idiler. On çorbacı ile Rumeli kethüdâsı Kuduz Ali Ağa hisâra varıp âsileri [P58b] firâr etmekle zabt olunup reâyâsı anûd


497 taşra P: -T.
498 vesâir karye ahâlisi P: -T.

iğmâz oldular. Lâkin hisârı hedm ettiler. Serdâr-ı ekrem mezbûr Ali Ağa’ya iʻzâz ü ikrâm eyledi. Ve cülus-ı hümâyûn inʻâmı gelip Anabolu’dan Hanya’ya nakl olundukda ashâbına tevzîʻ ve taksîm olundu. Serdâr-ı ekrem Hüseyin Paşa Resmo hâricinde su kenârında bir câmiʻ ve bir zâviye binâ edip letâfette bir bî-bedel eser oldu. Hâlâ Veli Paşa tekkesi demekle maʻrûfdur. Ve bölük sipâhilerin Habib Ağa’ya koşup Estiye499 kal’ası fethine gönderip silahdâr ağası olan Yavaşça Ali Ağa’yı kurâ ve nevâhi muhâfazasına taʻyîn ettiler. Şevvalin beşinde Hüseyin Paşa hisâra nâzır sibe üzerine nüzûl edip mülâzimân-ı dergâh-ı asker-i zafer-penâh ile ol makāmda kıyâm ettiler. Bakıyye-i asker mevsim-i rabîʻde ordu-yı hümâyûn hizmetîne yetişmek şartıyla evtân- ı me’lûfelerine gitmeğe ruhsat verildi. Ol kış anda iyş [ü] işret ettiler. Lâkin hengâm-ı şitâda kaht ü gallâ müştedd olup üç vukıyye mozor dedikleri üç vukıyye-i Osmânî dakik üç guruşa beyʻ olundu. [T52b] mukaddemâ Anabolu’dan Hanya’ya nakl-i zehâir olunmuş idi. Karadan gelip askere verildi. Rumeli Beylerbeyisi Küçük Hasan Paşa serdâr-ı kâmkâr otağına gelip müşâvereden sonra atına binip menziline giderken kalʻadan bir top gelip paşa-yı mezbûrun ayakları parmakların mıkras gibi kesip hâlini tebâh eyledi. Havâss [P59a] hüddâmı menziline getirip üç gece vecaʻ vü ızdırabdan bî-tâb olup havâlar da burûdet olmakla muʻâlece müfîd olmayıp bi’l-âhire merhûm oldu. Rumeli eyâleti Bıyıklı Mustafa Paşa’ya tevcîh olundu. Bu esnâda içeriden birkaç yüz Hırvat ve Soltat melâʻîni çıkıp serdâra gelip ve şeref-i İslâmla müşerref oldular. Paşa mezbûrlara bî-had inʻâm ü ihsân edip yüz nefere bir kapudân başbuğ taʻyîn olundu. Torbalı Mehmed Paşa bunların tesviye-i ahvâli ve levâzımı hizmetîne me’mûr olup herbirinin istiʻdâdına göre vazife ve timâr verildi. Her bâr kurb-i hisâra varıp küffâr ile derûnî ceng ederlerdi. Mezbûr Mehmed Paşa küffâr tabyasına mukābil bir tabyaya binâ ettirip esnâ-yı cengde mecrûh ve şehîd oldu. Surnazen Mustafa Ağa’ya Rumeli Eyâleti verilip karadan Girid’e me’mûr olup yolda rast geldiği tezkire ile alınan emvâl-i ummâlden yüz binden otuz binini alıp harcırâh etmeğe buyruldu verilip mîrîsi kapanmış ummâl ve cizyedârlar paşa-yı mezbûrun cevrinden havfa giriftâr oldular.







499 Naimada’da “Esîbe” şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s.1200.

Âmeden-i Vakāyiʻ-i Girid

Asker-i İslâm eğerçi metrisden çıkmışlar idi. Lâkin [T53a] yine Kandiye havâlisine tabyalardan harb [ü] kıtâl emrinde iştigâl üzere iken gurre-i Muharrem’de küffârın bir gemisi gelip kalʻanın öte cânibine yanaştı. Akşâm oldukta tüfenkler [P59b] atılıp500 azîm şenlikler ettiler. Ve sabâhadek nâkus ve tabıllar çalındı. Adamlar taʻyîn olunup bir yarar dil ahz olundukda mezbûr gemi Venedik’den gelip müjde haberi getirdi ki mukaddemâ Françe ve İspanya mâbeyn idi. Hâlâ barışıp musâlaha ettiler. Ve anlardan ziyâdesiyle imdâd olunup muʻaccelen gönderilmek üzeredir. Bu şenlik anın içündir deyip haber verdi. Ve câsûs dahi gönderilmişidi. Ol dahi bu haberi getirdi. Muharremin beşinci günü Rumeli ve Anadolu ve sancak beyleri zuʻemâ ve erbab-ı timâr serdâra gelip “üç senedir cezîrede mahbûs gibi kaldık. İmdâd yok küffârın imdâdı gelirse hâl mükedder olur” deyip şekvâ ettiler. Paşa dahi bunlara istimâlet verip “ahvâl tafsîlen arz olunmuştur ve yine arz edelim” deyip defʻ-i meclis eyledi. İki eyâlet kolundan üçer adam ve ocakdan iki adam gönderip ve ağızdan dahi bu mefhûmu sipâriş ettiler ki “bize imdâd gelmediğinden gayri bin üç yüzden mütecâviz yeniçeriyi kaldırdılar ve firâr edenin nihâyeti yok murâdınız eğer dîn [ü] devlete hizmet ve ırz-ı saltanatı siyânet ise cümle asker gelip ittifâkıyla saʻy olunmazsa iş görülmez cüz’î imdâd ile Kandiye alınmaz. Bunda olan Müslümânların durmağa tâkatleri [T53b] kalmamıştır” deyip arz eylediler. Yeniçeri ve sipâh tâ’ifesine atiyye- i sultâni gelip cebeci [P60a] ve topçu ve arabacıya gelmeyip Rumeli Beylerbeyisi Hasan Paşa’nın malından verildi. Ve geride olan askerin defteri taleb olunmakla ağaları maʻrifetiyle tahrîr ve irsâl olundu. Evâ’il-i Muharremde Kandiye altında ceng esnâsında sekbân başı ağa501 şehîd oldu. Muharremde Venedik’den sulhnâme ile adam gelip kelâmında me’âl olmamakla setr olundu.
Fesâd-ı Katırcıoğlu

Haydar oğlunun serkaplanı müfâsedette akvâsı Katırcıoğlu ki aslında Kemer- i Hamîd etrakındandır. Haydar oğlu cezasın bulduktan sonra ânın yerini tutup bir alay


500 atılıp P: -T.
501 ağa P: -T.

müfsidler ki gezip katʻ-i tarîka meşgul olup huccâc ve kârbân uğruna indiği haberleri geldi. Kezâlik Akyakalı Bekir Oğlu nâm şakî bir iki yüz levend ile rehzenliğe meşgūl olduğu şuyûʻ buldu.
Âmeden-i Habs-i Balyos-i Venedik

Rebîʻü’l-âhirin on altısında502 Venedik balyosu Rumeli hisârına gönderilip habs olundu. Müverrih sebebin tafsîl edip der ki “Frenk’den Müslümân bir nev mühtedî kapudân ba‘zı ta’âmülü sebebiyle mütereddid idi”. Doj dedikleri Venedik kralı tarafından âna nâme geldiğini his edip hufyeten vekîlü’s-saltana cânibine i‘lâm ettikte ale’l-gafle çavuşlar gönderilip balyosun peştahtaları maʻa ma‘fihâ mühürlenip mütercimlere tercüme ettirilip503 ma‘lûm-ı vezîr olduktan sonra müfti efendiye gönderilip balyosa [P60b] şöyle yazmış ki “benim ruhum [T54a] benim dostum bu âna dek güzel tedbîr edip donanma-yı İslâmın avkına güzel bâ‘is olmuşsundur. Bu hizmetîn mevki‘i bu cânibe vâsıl olup biz dahi bu âna dek yetmiş pâre sefîne-i harb techîz edip ve iki bölük edip bir bölüğü ki 504 güzergâhına ve bir bölüğü Tunus ve Mağrib gemilerinin memerlerine irsâl edip yolların sedd etmeğe sarf-ı himmet etmişizdir. Hâlâ birkaç gemi dahi hâzırladık ve bir kaçını dahi tedârüke meşgulüz îmdi gerekdir ki sen dahi anda takayyüd edip sultânlar yâhûd musâhibler yâhûd serkârde olan müteʻayyinât-ı devlet ilemi olur. Ne tarîkıyle olursa ve ne dersen deyip505 ve ne edersen edip bir ay mikdârı donanmayı taʻvîka sarf-ı makdûr eyleyesin ki tâki bu gemileri dahi techîz506 edip İstanbul boğazına gönderelim. Zîrâ bu kış anda duran sefîneler zebûn olup ehl-i ishâl ve zaʻf ve hastalıkdan içlerinde adam kalmamışdır. Sen bu husûsa bildiğin gibi takayyüd eyleyesin. Vücûh-ı rüşvet ve maslahata her ne kadar mâl sarf edersen cümlesi makbûlümüzdür. Hemân nice takayyüd edesin507 göreyim seni” demiş. Bu mektûblardan küffârın zaʻfı ve Mağrib guzâtının vusûlde te’hirlerinin



502 on altısında P: altısında T.
503 ettirilip P: olup T.
504 Naima Tarihinde “Cezâyirli’nin” şeklindedir. Bkz. Târîh-i Naîmâ, III, s.1206.
505 deyip P: -T.
506 techîz P: te’hîr T.
507 vücûh-ı rüşvet ve maslahata her ne kadar mâl sarf edersen cümlesi makbûlümüzdür. Hemân nice takayyüd edesin P: -T.

hikmeti maʻlûm olmağın balyos demire urulup her nesi vâr ise mîrîye kabz olundu. Ve tercümanları boğulup deryâya atıldı.
[P61a] Âmeden-i Şehâdet-i Kapudân Voynuk Ahmed Paşa der-Girid
Bundan akdem müşârün-ileyh Ahmed Paşa donanma ile Foça limânında küffâr ile cengden sonra Cezâyir ve Tunus ve Trablus sefîneleri ve Mısır’dan navlun ile tutulan burtonlar ile bir yere gelip mecmûʻu Kandiye altına [T54b] vardıklarında kapudân paşa gemileri kenâra yanaştırmayıp deryâ tarafından ve sâir asker karadan ittifâk ile Kandiye kalʻasına ve sâir yola karîb olan Balistre nâm kalʻa fethine teveccüh edip vardıkda Recebin beşinci günü bi-avni’llâhi teʻâlâ fethi müyesser olup Hüseyin Paşa geri mekânına avdet ettikten sonra kapudândan top ve imdâd taleb olundukda “biz deryâya me’mûruz bizim mühimmâtımız ancak bize vefâ eder” deyip müsâʻade etmediğinden serdâr-ı gāzi muğber olup zîrâ mukaddemâ serdâr Hüseyin Paşa arz ve mahzar ile der-i devlete adamlar göndermiş idi. Ol adamlar Girid’e varıp Vezîr-i sâbık Mehmed Paşa’nın mektûbunda yazılan tesliyetlere mugayir ağızdan haber verip donanma ne şekil çıktığın söylemekle aʻyân-ı asker serdâr yanına cemʻ olup sefere taʻyîn olunan ümerâ ve beyler tekrâr birer tarik ile ocak ağalarına mürâcaʻat edip kalkdıkların ve lağımcı irsâl olunmayıp beş bin yeniçeri defteri gönderilip mevcûdları ancak iki bin olup Kandiye muhâsarasına yeniçeri Ağâsı ve altı bölük halkı ve cümle asker gelip “bizimle müttefikan metrise girilir ise biz dahi bezl-i makdûr ederiz” deyip arz olunmuşidi. Şimdi ise bir mikdâr hizmetkâr [P61b] ve cebelülerimiz ancak geldi. Bu hizmet bunlar hâsıl olmaz deyip azîm feryâd ettikte serdâr-ı bâ-vakar tekrâr istimâlet verip mâbeyninizde olan güft [ü] gûnun aslı yoktur. Vezîr-i a‘zam müstevfi asker ve lağımcı [T55a] gönderip donanma askeri gemilerden çıkıp bizimle metrise girerler. Sabredin deyû def‘-i meclis etmişidi. Bu esnâda kapudân paşa muhâlefet edip metrise girmek değil tob ve imdâd bile vermeyip “biz deryâya me’mûruz” dediğinden serdâr dilgîr olup umûmen asker-i İslâma tağyîr-i hâtır ve rehn târî olmuşidi. Ve bu esnâda rûy-ı deryâda küffâr gemileri görünmekle kapudân paşa donanma ile üzerine varıp biraz toplaştıktan sonra ayrılıp Resmo’ya gitdi. Anda dahi kapudân paşadan imdâd taleb olundukda yine mukayyed olmayıp “bunda da asker ve mühimmât

lâzımdır” deyip ve bu ise kendi bir iş görmek ve nâm kendinin olmak sevdâsıyla cezîrede olanlara imdâd vermeyip ruʻûnet eyledi. Tekrâr kalkıp Hanya’ya varıp baʻzı gemileri su almakla kalafata mübâşeret olunup ol mahalde kırk elli kadar kayıklara levend yazıp kendi karadan Amasya Beyi Ahmed Paşa’nın yanına gelip Suda kal‘asını kayıklar ile teshîre tasavvur olup kara cânibinden nerdübânlar tedârük ve kal‘aya çıkmak üzere mütehevvirâne hücûm etdi. Kazâ ile kal‘adan bir top gelip kapudân paşanın başını götürüp şehîd eyledi. Serdâr haberdâr [P62a] oldukta508 bir kapudân lâzım olmağın Bıyıklı Mustafa Paşa’ya emir edip ol sâʻat Hanya’ya gönderdi. Ve kapudânlık müşârün-ileyhe tevcîh buyurulmak içün der-i devlete arz olundu.
Âmeden-i Tafsîl

Müverrih der ki “vezâretle kapudân olan şehîd-i müşarün-ileyh Hezargradî Voynuk Ahmed Paşa ki ve Voynuk lakâbıyla şöhret şiʻârdır”. Foça [T55b] vak‘asından sonra İzmir’de ücretle tutulan İngiliz kalyonları ve sâ’ir donanma gemileri ile Girid’e vardıkta kâfirin donanması deryâya açılıp nâ-bedîd oldu. Donanma-yı hümâyûn Suda sâhiline karîb geldikte serdâr paşaya ki binip Kandiye limânında yatan küffâr kalyonlarına karşı geldikte Hüseyin Paşa “elbette varıp ceng edelim” deyû ibrâm edip baştardaya oklar attı. Her çend ki kapudân paşa âna “sen kara serdârısın çık umûr-ı deryâ bize mufavvazdır. Şimdi ceng mahâlli değildir” dedikte eslemeyip baştardaya biner tenbîh ederdi. Hele bir mikdâr ileri varılıp ceng ettiler. Lâkin kalyon cengine takat getirilmemekle yanaşıp yedekden taşra çıkdı. Küffâr kalyonları dahi karşı adaya varıp ki limânları andadır yattılar.
Ertesi gün deryâya açılan küffâr donanması zâhir olup adada yatan donanmaları dahi ânlara karışıp ol mahalde kapudân paşa dahi mukābele içün deryâya açılıp [P62b] Girid sâhilinde ancak duman ve alev görünüyordu. Mukābele ve ceng-i azîm olup İzmir’den tutulan kalyonlarının kapudânı kapudân paşaya sandal ile gelip cevâb edip “hemân siz bize dümdâr olun. Biz cinsimiz ile görün nice ceng ederiz” deyip ileri varıp gereği gibi ceng ettiler. Küffâr icâresinde olan İngiliz gemileri Suda sâhilinde yatıp cenge karışmayıp seyrâncı oldular. Âhir509 donanma-yı hümâyûn

508 oldukda P: olup T.
509 âhir P: -T.

kalyon cenginin su‘ûbetin görüp geri Hanya cânibine çekildiler. İngilizliler [T56a] dahi ceng-i azîmden sonra nâçâr geri çıkıp “niçün bizi bırakdınız ücret virdiğiniz dokuz bin guruşu alın biz bir dahi durmazız” deyip kapudânları kendin yere urup510 tehâzül ettiler. Zîrâ tabdıkları sûretler Girid kalyonlarının darb-ı topundan kırıldıkça çan çalıp i‘lâm ederlerdi. Girid küffârı dahi âyin-i bâtıllârı üzere günâh ettik deyip tövbeler edip yine top urdukları içün İngiliz kapudânı ziyâde müte’ellim olup ânın içün tehâzül ettiler. Cezâyir gemilerinden Sarıkuşak nâm sefîne ve bir dahi İngilizin akdarması ikisi kezâlik ileri çıkıp ceng-i azîm edip dilâverlik gösterip bi’l-âhire döndüklerinde Sarıkuşak sâlimen kenâra yanaşıp akabince düşman-ı küffâr irişdiler. Akdarma dahi sâhile başdan kara edip [P63a] yanaştı. Amma küffâr akabinde erişip darb-ı top ile talân edip âhir içinde bir yiğit ki bir mikdâr içinde511 malı var imiş. Kâfire kalmasın deyip barut hazînesine512 âteş verip akdarma muhterik oldu. Bundan sonra Suda kurbunda sâhilde tepe başında Balistre nâm kal‘aya kapudân paşa hücûm edip toplar urup Hüseyin Paşa dahi karadan havâle olup zebûn ettiklerinde ve yere bayrağı dikip dervâze’i ardına kodukları taşları kaldırıp kapıyı açmağa meşgūl iken yeniçeri ve Rumeli askeri tevakkuf etmeyip kanca ile aşıp içeri [T56b] girip sekiz yüz mikdârı kâfiri katl-i âm edip ve dizdârların esîr ettiler. Suda küffârı bu hâli görüp Müslümânlar gadr ederler imiş deyip513 ziyâde tedârük görüp tahassun ettiler. Balistre zabt ve feth olunduktan sonra kapudân paşa Suda kal‘asını kuşatıp esnâ-i muhâsarada top ile şehîd olup fethi müyesser oldu.
Âmeden-i Fitne-i Asker der-Cezîre-i Girid

Rumeli Beylerbeyisi Surnazen Mustafa Paşa kahraman serdâr Hüseyin Paşa’nın yed-i hükmünde olmaktan mutazarrır olup nihâni serdârlık tahsîli fikrinde olmağın sekbânbaşı Mahmud Ağa ile müttefikan dâ’imâ îkâz-ı fitneye sa‘y ve serdâr- ı kâmkâra muhâvere üzere idiler. Zîrâ müşârün-ileyh ile514 Mustafa Paşa Rumeli beylerbeyisi olup Girid’e vardikta [P63b] “eyâletim defterhânesi bana teslîm olunmak


510 urup P: urdu T.
511 içinde P: -T.
512 hazînesine T: hazîne P.
513 deyip P: -T.
514 ile P: -T.

lâzımdır. Eyâletimde düşen mahlûlâtı ben tevcîh ederim” deyip kendüyi çerağ eden Sofu Mehemmed Paşa’ya istinâd ile bu makūle evzâ‘-ı hâm ettikte Hüseyin Paşa “ben serdârım mahlûlât ve tevcîhât bana mufavvazdır. Senin alâkan nedir. Edebin ile otur” deyip defterhâne sûretin vermeyip bu sebebten aralarında şikâk vâkiʻ olmuş idi. Hüseyin Paşa-yı kahraman rüzgâr olup Surnazen Mustafa Paşa “âşikâre muhâlefete âhenk edemediğinden hufyeten hîle ve nifâka şürû‘ edip düşen mahlûlâtı satar müstahıkkına vermez” deyû askerî tâ‘ifesini dâ’ima ifsâda sa‘y ederdi. Çün kapudân Mustafa Paşa’nın şehâdeti haberiyle [T57a] kapudânlık Bıyıklı Mustafa Paşa’ya olmak üzere serdârın arzı der-i devlete gelip mukarrer-nâmesiyle Bıyıklı Mustafa Paşa’ya kapudânlık emri sadr-ı a‘zam ağalarından biri ile gönderildi. Vusûlünde dîvân olup a‘yân-ı asker mahzarında kırâat ve mazmûnunda “bu sene donanma mükemmel gönderilmişdir. Kandiye teshîrine saʻy ü ikdâm515 idesiz” deyip tasrîh olunmakla huzzâr-ı meclis bir uğurdan cevâb verdiler ki “donanma ile bize ne kadar cedîd asker ve mühimmât geldi. Âsitâne’ye defa‘âtiyle arz eyledik. Mâdâm ki bize asker ve cebehâne ve lağımcı gelmeye bizden dermân [P64a] yokdur. Bir tarîk ile metrise girmeziz. Donanma bize asker getirmediğinden mâ‘adâ küffâr ile cenge bizden asker alıp getirdi” dediler. Surnazen Mustafa Paşa ve sekbânbaşı Mahmud Ağa askerin bu mertebe hâric ez-edeb ve evzaʻ516 harekâtını görüp îkâz-ı fitneye fırsat buldular. Ve “Hüseyin Paşa’nın içeri Kandiye’ye gider şâtırın tuttuk. Serdârın küffâr ile gizli işi vardır” deyip leşkere âvâze bırakıp yeniçeri ve Rumeli askerini tahrîk ettiler. Ertesi Recebin yirmi ikinci gecesi ordu-yı hümâyûn eşkıyâsı guluvv edip ibtidâ sekbânbaşı kapısına varıp sûret-i mu‘âmele taşlayıp ba‘dehû serdâr sarayına hücûm ettiler517. “Murâdınız ne ise yarın görülsün bî-vakt cem‘iyeti giderin deyip” nasîhat olundukda dinlemeyip serdârın sarayına âteş urup kendüyi dahi katl içün içeri hücûm [T57b] ettiklerinde serdâr dahi hüddâmına urûn deyip izin vermekle mukābele ve def‘-i hâ’il eylediler. İçoğlanları ok ve tüfenk ile vâfir yeniçeri ve timâr sipâhisi katl idüp bi’z-zât paşaya kasd edip yeniçerilerden birini serdâr omuzundan kılıç ile şöyle muhrik çaldı ki bir omuzun geçip cânib-i âhara uyluğuna inince ayırtlanıp iki pâre eyledi. Hakkâ ki bu darb-ı hayret-efzâyı ile pehlivân-ı [P64b] cihân idüği müşâhede-i sağîr ve kebîr

515 ikdâm P: ihtimâm T.
516 askerin bu mertebe hâric ez-edeb ve evzaʻ P: askerin hâric ez-edeb bu mertebe evzaʻ T.
517 ettiler P: edip T.
oldu. Ve bu kadar cenglerde cebe ve cevşen giymeyip ve her vak’ada başından mukaddem destârın atıp518 Marko dedikleri hınzır-ı pelîd-endâmı şimşîr ve topus ve silaha el sunmadan kafasına bir muşt-i kahramânî darb ile atından yıkıp bende çekdiklerinden aʻceb ve ağreb ve bu fitne-i mütemâdide ihtifâ’i maʻkūl görüp piyâde bir taratan çıkıp Rumeli kethüdâsının vesâkında muhtefî oldu. Sâ’ir asker dahi bu kavgayı işitip küffâr çıktı mülâhazasıyla paşa sarayı cânibine cem‘ olup ve anların dahi erâzil ve eşkıyâsı bu şakîlere munzamm olmakla gürûh-ı azîme olup paşanın emvâl ve erzâkını519 yağma eylediler. Maʻrekede paşanın birkaç oğlanı maktûl ve bir kaçı mecrûh olup ve taze yollu olanların erâzil asker birer ikişer alıp götürdüler Ve emvâl ve eşyâsının gāret olanı alıp mâʻadâsını saray ile ihrâk bi’n-nâr ettiler. Andan paşanın kethüdâsı Veli Ağa’nın ve reisü’l-küttâb vekîli paşa-zâdenin [T58a] ve sâ’ir tevâbi‘ ve levâhıkının menzillerini yağma ve emvâl ve eşyâların tâlân eylediler. Yeniçeri ve sâ’ir askerî zümresinden olan bî edebler böyle bir gāzi ve mücâhid vezîre bunca hazîne ve eşyâsını ve gılmân-ı civânını yağmalâyıp fısk ü fücûr husûsunda kusûr komadılar. Bu cemʻiyette bir iki müfsîd ve münâfık yoluna sipehsâlâr ırzını böyle hetk edip [P65a] belki nâmus-ı devleti berbâd edegelmişlerdir.
Baʻdehu sekbânbaşı Mahmud Ağa âlemin herc ü mercin görüp eylediği fesâda nâdim olup nâ’ire-i fitnenin def‘ine sa‘y etmeğe başlayıp Surnazen Mustafa Paşa dahi serdârlık hayâlinden geçip ertesi beşer onar adam ile serdâr-ı ekrem olduğu mahalle geldiler. Sâ’ir beyler ve paşalar dahi gelip cem‘ oldular. Ve sekbânbaşı520 dedikleri fitne-engîz paşa tarafından birkaç beylerbeyleri ile sulh sûretinde taşra askere varıp “yoldaşlar murâdınız nedir. Düşman içinde ırz-ı devleti pâyimâlmı edersiz” dedikte cümlesi bir uğurdan “bizim şimden sonra durmağa dermânımız yoktur. Elbet şimdi kalkıp gidelim” deyip feryâd ettiler. Müslümânlar “bu âna dek çekilen zahmet ve meşekkat hebâ olur ve kabza-i teshîre giren memleketlerde kâfire verilip bu kadar cebehâne ve toplar nice olur” deyip “vakt-i asra dek cemʻiyet durup defaʻâtile muslihûn varıp gelip bi’l-âhire cebehâne ve toplar Resmo kalʻasına nakl olunup rûz-ı kasıma dek bekleriz. [T58b] Dahi ziyâde oturmağa kādir değiliz” deyû cevâb verdiler.


518 atıp P: -T.
519 erzâkını P: eşyâsını T.
520 sekbânbaşı P: sekbân T.

“İçlerinde ma’kûl gördükleri kimesneyi bu haber ile Âsitâne’ye gönderip varıp gelince donanma gitmesine râzı olurmusuz” dediklerinde rûz-ı Kasıma değin mehel verilip hezâr mücâdeleden sonra bu kavil [P65b] üzere karar verilip defʻ-i meclis olundu. Ve muharrik-i fitne olan sekbânbaşı dahi bi’z-zarûrî teskîne çalışıp “yoldaşlar bu cem‘iyeti giderin rûz-ı Kasım’da sizi İslambol’a göndermeğe ben dahi ta‘ahhüd ederim. Elem çekmen” diyerek her ne hâl ise halkı teskîn ettiler. Ve bu kavl-i karârı ordu kadısı sicil ve hüccet edip asker tarafından Çatalbaş Bey bir Prezin Alaybeyisini Âsitâne’ye gönderdiler. Çün asker ile serdâr paşanın mâbeyni ıslâha yüz tuttu521. Tefahhus edip522 civân ve gılmânını buldurup paşaya teslim ettiler. Uhûd-ı sâbık üzre mutmaʻînü’l-hâtır olduktan sonra paşa taşra çıkıp cümle leşkeri daʻvet edip ol Vezîr-i gayûr bâ-vücûd kemâl-i cemʻiyet şecâ’at ve tegallüb süfehâ tahtında makhûr olduğundan ziyâde müte’essir olup defʻ-i savt ile bükâ edip “bire Allah’dan hayâ etmezler ırz-ı devlet ve nâmus-ı vüzerânın hürmet ve ri‘âyetin bilmezler bu ettiğiniz bî- edeblik nedir ben pâdişâh-ı İslâmın vekîli ve vezîri ve cümlenizin serdârı ve müşîri değilmiyim benim cürmüm ve kusûrum nedir ki bu eziyyet ve hakârete müstahak oldum. Kâfire şâtır gönderdi demişsiniz. Tutulan şâtırı getirin göreyim. Bu kadar zamandır dîn-i mübîn uğruna mal ve canımla saʻy ve hizmet [T59a] etmiş emekdâr vezîr iken böyle kabih ve töhmeti bana nice [P66a] isnâd ve iftirâ edersiz Allah’dan korkmazmısız a‘dâ-yı dîne karşı ırzımı pâymâl etdiniz. Ve muhâlif-i dîn olan milletlerden bir zümre serdâr ve zâbitlerine bu resme ihânet ettikleri hiç mesmûʻmudur. Cümle mâlımı gāret edip yine benden ulûfe istersiz. Bu ne kötü insâfsızlık ve edepsizliktir” deyip zâri zâri ağladı. Hâmir mâye-i fesâd olan sekbânbaşı Mahmud Ağa vehâmet-i âkıbetten havf edip paşanın kalkıp ayağına düşüp “devletli vezîr askeri tâifesi kendin bilmezler bir alay delikanlı kullarındır. Bilmezlikle ettikleri kabâhatlerinden cümlesi şermsâr olup afv ve lütfunuzu ricâ ederler. Bu makūle küstahlıkları selefde vüzerâya belki mülûke dahi olageldiği maʻlûm-ı devletinizdir afv edin. Baʻde’l-yevm emrinizden hâriç hareket etmeyip cümlesi uğurunuzda cân ve başların523 fedâ edeceklerine ben mütekeffilim” diye ayağını öpüp azîm niyâz ile


521 ıslaha yüz tuttu P: ıslah oldu T.
522 edip P: olup T.
523 Emrinizden hâriç hareket etmeyip, cümlesi uğurunuzda cân ve başların P: emrinizden cân ve başların T.

serdârı hoş hâtır eyledi. Ve yeniçeri paşaya muâvin olmak üzere taʻahhüd ettiler. Bu cümle fitne mündefiʻ olup on gün geçti. Ertesi gün baʻzı fitne engîzler Rumeli askerin tahrîk edip “yeniçeri serdâr ile müttehid olup cürm-i töhmeti sizin üzerinize yıkdılar” deyip ayağa kaldırıp yeniçerinin üzerine hücûm ettiler. Yeniçeri dahi silâhlanıp mukābele kast ettiklerinde [P66b] yeniçeri ihtiyârlarından sözbilir birkaç adam varıp Rumeli askerine pend ü tahzîr edip fitne’i teskîn eylediler. Serdâr-ı ekrem dahi “bundan sonra [T59b] bunlara bir gayri söz muhâlâtdandır ve nefʻi dahi yoktur. Hemân Resmo kalʻasına ziyâdece adam konup cebehâne hıfz oluna ve askere icâzet verile” deyip der-i devlete arz edip merhûm kapudân paşanın muhallefâtını tahrîr ve defterini kadıya mühürletip kapudân kethüdâsını cümle metrukâtı ile iki çekdirmeye vazʻ ve irsâl olundu.
Âmeden-i Muhâsara-i Kandiye Sâniyen

Çün zümre-i leşkeriyân edepsizlik edip serdârın emvâl ve eşyâsını gāret eylediler. Ve tevassut-ı muslihîn ile fitne mündefiʻ olup Hüseyin Paşa serdârlık makāmında mekîn oldu. Kara Hoca ve deryâ beyleri bir yere gelip meşveret edip “kapudân paşa düştü bâri bu seferimiz hebâ olmayıp bir hizmette bulunmağa bezl-i makdûr edelim” deyu serdâr-ı ekreme kağıd yazdılar ki “biz deryâ askeriyle taşra çıkıp size imdâd etmekle metrise524 girseniz gemi levendi ile ve kürekçi ve Cezâyir ve Tunus gemileriyle balyemez topları çekip size imdâd ederiz. Hemân bir iş görülmeğe şürûʻ ve ihtimâm olunsun” deyu mektûbu Sarı Ali Ağa525 kapudân ile gönderdiler. Vusûlünde serdâra kuvvet-i kalp gelip aʻyân-ı askeri cümle çağırdıp “çûn beni kâfir ile mütehiddersiz kalʻa almak isterseniz metrise hâzır olun. [P67a] kürekçi ve cengçi imdâdına muhtâcız derseniz donanma gemilerinde olan kürekçiler taşra çıkıp metrise maʻan girerler. Ve sefîneler top nakline iʻânet ederler. Bundan sonra özr ü bahâne etmesinler” [T60a] deyip gönderdikte sekbânbaşı ve sâir ru’esâ-yı asker inâd ve muhâlefetine kādir olmayıp cümlesi nâçâr fermân-ı serdâra itâʻat getirip kasım526 esnâsı iken bî-vakit metrise girmeğe cümlesi rızâ verdiler. Kara Hoca Paşa ile iki bin kadar yeniçeri gönderdi. Ve dört bin kadar kürekçi ve on kıt‘a balyemez top ve zağarcı

524 metrise P: -T.
525 ağa T: -P.
526 kasım P: kasıma dek T.

başı dahi bin beş yüz kadar yiğit ile Şa‘banın yirminci günü orduya dâhil ve ertesi İsneyn gecesi metrise girildi. Dahi ertesi yeniçeri metrisiyle toplar önünde bir lağım atılıp ol mağlatada üç dört bin kadar kâfir çıkıp metrislerin üzerine hücûm ettikte yeniçeri ve Rumeli ve Anadolu askeri hâzır bulunmakla üzerlerine yürüyüp bi- avnillâhi te‘âlâ gālib geldiler. Küffârdan kırk kadar baş ve dil alınıp iki yüz kadarı hâke düşüp münhezimen rücuʻ ettiler. Ve metrisleri sürüp taşra tabyalar üzerine varınca küffârdan yedi sekiz lağım atılıp her birinde düşman hücum edip cümlesinde aʻdâ makhûr ve asker-i İslâm mansûr oldular.
Selh-i Şa‘banda gece ile metris önünde olan iki metîn tabyaya hücûm olunup küffâr üç dört [P67b] yerden lağım atıp sabâha dek azîm ceng eylediler. Bi-avnillâhi te‘âlâ asker-i İslâm galebe edip tabyaları kabza-i tasarrufa getürdüler. Ve içinde hendeğe girmeğe dehlizler açdılar. Râvî eydür “Hüseyin Paşa askerinin bî edebliğinden münkesîrü’l-hâtır olmağın bilâ zahmetîn [T60b] cebr ü unf ile cenge sürüp muhârebe ve mukātelede katʻâ mehel te’enni etmezdi”. Tabyalar feth olunca küffâr yetmiş yedi lağım atıp hâsıl-ı kelâm yirmi bin kadar ehl-i İslâm telef oldu. Hattâ bir def‘a Deli Marko’nun tabyasına birkaç odanın yeniçerisi gönderilip hücûm ile ileri yürüdüklerinde meğer mel‘ûnlar bir kuyu tasnîf edip içini sivri kazıklar ile doldurup ağzına zenberekli kepenk şeklinde kapak yapmışlar mahşerden numune. Evvelâ yürüyüş günü ki asker hendek kenârına doğru yürüyüp tabyaya çıkıp aşağı indiklerinde kuyunun üzerine uğrayıp kepenge basan içine düşüp kapanırdı. İleriye gidene ne hâl olduğunu asker bilmeyip geriden birbirine basıp gelirlerdi. Tâki üç yüzden mütecâviz adam kuyuya düşüp kapağı açılmaz oldu. Sâ’ir gāziler üzerinden geçip dört yüz mikdârı yeniçeri hendekte işrâf ettiler. Sekbânbaşı geriden imdâd yetişdirmeyip gāziler müttehayyir kaldılar. Deli Marko dedikleri laʻîne lağım at dediklerinde “ben bu kadar bin altın harç edip bu lağımı düzdüm üç dört yüz Türk içün niçün527 atarım” dedi. [P68a] “Bâri taşra bir mikdâr leşker gösterin. Ol ki528 dahi ziyâde Türk gele bâri birkaç bin Türk cem‘ olup lağım atdığıma değe” deyip atmazdı. Hak te‘âlâ ol gāzileri hıfz eyledi. Lağım haberin alıp cümle ricʻü’l-kahkarî ettiklerinde küffâr lağım atıp vâfir guzât telef oldu. Humbaradan ise bî-had kimesne telef ve sakat oldu. Sekbânbaşı

527 niçün P: -T.
528 ol ki P: -T.

Mahmud Ağa’nın bir ayağını humbara urup [T61a] pâralâyıp Haseki Hüseyin Ağa yanında bulunmakla anın havme-i sadme-i sadâ-yı humbaradan zehresi çâk olup Mahmud Ağa çadırına götürüldükte hurd olan ayağı topuğundan katʻ olundu529. Dört beş gün zinde olup fevt oldu. Ve yine ol humbaranın bir pâresi Rumeli Vâlisi Surnazen Mustafa Paşa’nın alnına isâbet etmekle ol dahi mecrûh oldu. Ve Surnazen Paşa dâ’imâ serdâr-ı bâ-vakārın taraf-ı hilâfında idi. Veliyyü’n-niʻamî Sofu Mehmed Paşa katlinden sonra bir mikdâr aşağı kayıp menkûp sûretinde olmuş idi. Serdâr-ı Gāzi Rumeli eyâletini bi’l-vekâle kapudân Bıyıklı Mustafa Paşa’ya tevcîh edip Surnazen Paşa rehnâke menkûb kaldı. Güyâ serdâr-ı gāzinin inkisârı yerin bulup bunlar ettikleri nifâkın mücâzâtına giriftâr oldular. Mahmud Ağa fevt olup yeniçeri zâbiti olmamakla zağarcıbaşı başbuğ taʻyîn olundu530. Kapudân Ahmed Paşa’nın şehâdeti haberi arz ve mahzar ile der-i devlete [P68b] geldikte Şa‘ban-ı şerîfin yedinci günü Bıyıklı Mustafa Paşa’ya kapudânlık mukarrer-nâmesiyle ocak tarafından Girid’de asker ahvâli görülmek içün Kör Hüseyin Ağa Girid’e gönderildi. Mâh-ı Şa‘banın yirmi üçünde Girid’den Çatalbaş Bey İslambol’a arzları ve mahzarları götürdükte mâh-ı mezbûrun yirmi beşinde üç bin kadar yeniçeri ve bin sipâhi yazılıp Girid’e me’mûr oldular. Ramazanın altıncı günü merkūm Kör Hüseyin Ağa Girid’e varıp hatt-ı hümâyûn ve emr-i şerîfi serdâra götürüp vezîr-i a‘zam mektûbunda “Hanya muhâfazasında olan yeniçerilerden ve gayrıdan bin beş yüz nefer yeniçeri ihrâc idesiz” [T61b] demekle Hanya’dan anlar metrise gelip ve bey gemileri Galos’a peksimede gidip küffâr gemileri Suda etrâfında gezmekle kaldırılıp ve Girid’de cümle asker ne mikdârdır umûmen defter olunup defteri Hüseyin Ağa’ya verildi. Ve sekbânbaşı şehîd oldu. “Yeniçeri’i istihdâma kul kethüdâsı ve sâ’ir ocak ağalarını gönderesiz. Zîrâ bu asker bu kal‘anın küfüvü değildir” deyip serdâr arz eyledi. Âsitâne’de ocak ağalarının ta‘ayyûn ve tasallutu hadden mütecâviz531 olup tâ‘yin olunsalar da Girid’e gitmekten imtinâʻ ve adem-i inkıyâdları nümâyân olmağın ancak Kör Hüseyin Ağa’ya sekbânbaşılık verilip geri Girid’e me’mûr ettiler. Asker metrisde cân ü başla çalışırken bir gece elli birinci cema‘atin cümle neferi ve elli üçün nısfı [P69a] ve on dördüncü cema‘atleri mukaddemâ mânde olmakla on dokuz ve otuz sekizin neferi cümle gidip

529 olundu P: edip T.
530 taʻyîn olundu P: olup T.
531 mütecâviz P: birûn T.

ve kırk birincinin dahi bir mikdârı firâr edip yedi sekiz odanın yalnız çorbacıları kalıp sâ‘ir askere de532 fütur gelmekle hizmetten soğudular. Zirâ muhâsara esnâsında metrisden asker çıkarıp kaldırmak bâʻis-i ihtilâl ve sû-i tedbîr idi. Serdâr rızâ vermeyip “şimdi metrisden bin beş yüz adamı çıkarıp Âsitâne’ye göndermek hatâdır. Mâʻadâsı dahi gitmeğe râgib ve ceste ceste firâr ederler iş muʻattal olur” diye gördü olmadı. Kör Hüseyin Ağa fermân ile me’mûr olmağın ol mikdâr yeniçeri çıkarmıştı. Sâirlerine dahi bâʻis kelâl olup kaçmağa [T62a] başladılar. Bundan sonra yine on dört oda kaldırılıp askere ye’s-i tâm gelmekle gittikçe hizmette tekâsül gösterir oldular. Çün Kör Hüseyin Ağa Girid’e varıp bu kadar yeniçeri odaların metrisden çıkarıp ke’enne Girid ahvâline muttaliʻ olup geldikte serdâr-ı kâmkâr kendisine me’mûlü mertebe ri‘âyet ve ikrâm etmediğinden dilgîr olup Âsıtâne’de sû-i hâline müteʻallik sözler söyledi. Vezîr-i a‘zam Murad Paşa ve sâ’ir ocak halkı dahi Hüseyin Paşa’nın iştihâr ve nâmdâr olduğunu hazm etmeyip izâlesine bir bahâne kaydında olduklarından [P69b] Kör Hüseyin Ağa’nın lağvına vücûd verip vezîr-i aʻzam Girid’de olan askerin ba‘zısına hufyeten mektûb gönderip “Hüseyin Paşa askere cevr-i cefâ ve düşen zeʻâmet ve timârı müstahıkkına vermeyip kal‘anın fethi bâbında tekâsül ve ihmâl eder imiş ve askerin evzâʻ-ı nâ-hemvârı ânın sû-i tedbîri olduğundan533” derler. Eğer vâkiʻ ise hüccet ve sicil eyleyip gönderesiz deyip sipâriş eylemiş. Ve bu desîseye Hüseyin Paşa vâkıf olup bu denlü bezl-i makdûrdan sonra hizmet bilinmediğinden elem çekip yeniçeri a‘yanını ve Rumeli ve Anadolu ve sâ’ir eyâletlerin ümerâ ve beylerbeyisini ve ihtiyârlarını da‘vet edip zikr olunan ahvâli cümlesine takrîr ve tefhimden sonra “bakın ihtiyârlar ve gazâ yoldaşları benim sa‘y ve hizmetimde eğer kusûrum ve nâ müstahıkka dirlik verdiğim var ise söylen kelâm-ı hak ne ise [T62b] dirîğ etmen dünya ve ahirette sizden hak şehâdeti isterim” dedikte cümlesi bir ağızdan cevâb verdiler ki “bizim bu cezîrede üç dört seneden beri meksimizin ancak sizin görüp gözetmeniz ile olduğuna delildir. Ve illâ bu makūle bir kalʻa-i azîme muhâsarasına üç beş sene yaz ve kış oturup ale’t-tevâli ceng ü kıtâle tahammül ne mümkündür. Biz534 sizden her vecihle hoşnûd ve zerre kadar rencîde olmadık ve düşen mahlûlât seyfî şahbâzlara verip nâ müstahıkkına [P70a] vermediniz. Kal‘a husûsunda aslâ taksîrât eylemediniz.

532 askere de P: askere dahi T.
533 olduğundan P: olduğundandır T.
534 biz P: bizim T.

Zuhûr eden nâ-şâyeste vaz‘ dört seneden beri âlâm ve şedîd ve muhâsaradan ve kıtâlden müncerit gelip bıçak kemiğe dayanıp tahammülden kalmakla ve biz bu kal‘anın küfüvü olmamakla min-ba‘d durmağa mecâlimiz kalmadığı ecilden zuhûr eylemiştir. Mukaddemâ bu ahvâl arz ve mahzar olunup irsâl olunmuştu. Ve hâlâ yine hakīkat-i hâl ne ise tekrâr arz ü mahzar olunup göndeririz” deyip dağıldılar. Serdâr dahi eyâletlerden535 ve ocak halkından başka başka mahzar ve mucebince hüccet ettirip Âsitâne’ye gönderdi. Vusûl buldukta ashâb-ı devlet nâçar sükût ettiler ve illâ sû’i-kasd mukarrer idi. Şevvâlin üçüncü günü Haydar Ağazâde Mehmed Paşa kapudân olup sekbânbaşılık verilen Kör Hüseyin Ağa ile ma‘an Girid’e me’mûr oldular. Zîrâ Haydar Ağazâde’ye Sultân verilip şânı terfi‘ olundu. Vezîr [T63a] olacaktır deyip erâcif şüyû‘undan vezîr-i a‘zam müsteşʻîr olup kapudânlığa ref‘? eyledi. Mâh-ı mezbûrun sekizinde kapudân paşa iki kadırga ile teveccüh etti536. Ve mukaddemâ asker tarafından Asitâne’ye gönderilen Prizren Alaybeyisi Girid’e varıp hatt-ı hümâyûn ve emr ve mektûb ibrâz ve kırâ’at olundukta mukaddemâ arz olunan umûrun cevâbına müteʻallik537 “aslâ ta‘arruz olunmayıp ancak kal‘a fethine mukayyed ve askere lüzumu kadar [P70b] harclık zahîre verilip metrisden ayrılmayasız” denmiş. Vezîr mektûbunda “Çatalbaş bey ile dört beş bin538 kadar asker Girid’e imdâd ve zahîre gönderilip539 Bey gemileri ile ve birkaç kıtʻa burton ol askeri geçirmeğe gönderesiz” denilmiş540 “hülâsâ-i kelâm kal‘a-yı teshîre sa‘y ve ikdâm edeler. Eğer fethi müyesser olmazsa bir kadem geri çekilmeyip yerlerinde ber karâr duralar. İmdâdları birbiri ardınca yetişdirilir bir şeye zarûret çekdirilmez” denilmiş. Ümerâ ve a‘yân mahzarlarında kırâ’at olundukda cümlesi sem‘an ve tâ‘aten deyip ziyâde dikkatle hendeğe varınca küffâr elliden mütecâviz azîm lağımlar atıldığından gayri başka on üç lağım hâzır edip her gün bir fitlden dört beş lağıma âteş etmekle yeniçeri odalarında birkaç oda neferâtıyla ve bir sancağın dahi nısfı kadar askerini bastırdı. Katî çok adam şehîd olmakla541 sâ’irlerine dahi havf düşüp cümle bir yere geldiler. Ve paşaya dediler


535 eyaletlerden P: eyaletleri T.
536 etti P: eyledi T. 537 müteʻallik P: -T. 538 bin T : -P.
539 Girid’e imdâd ve zahîre gönderilip P: ve zahîre ve imdâd gönderildi T.
540 gönderesiz denilmiş P: gönderilmişti T.
541 olmakla P: oldu T.

ki “makdûrumuz ziyâde çalışıp [T63b] dikkat ettik. Bir vecihle zafer saltanattan müyesser olmayıp humbara ve lağımlar cânımıza kâr etdi. Dahi metrislerde durmağa kudret kalmadı. Bâ husûs eyyâm-ı şitâ karîb olup metrisler dolar elbette çıkarız ve arâmızdan beşde birimiz harçlıkçıları gönderip bâkī kalanlar ile bir mikdâr alarga olup mukābelesinde bir kal‘a binâ edip cebehâne ve topları anda koyup ve cedîd asker ile [P71a] bir mikdârımız evvelbahâra dek bekleyip sâirimiz donanma ile gideriz def‘atle ahvâlimizi arz eyledik. Taraf-ı saltanattan bize merhâmet ve icâzet olmadı. Min-ba‘ad durmağa kādir değiliz” dediklerinde serdâr “fermân-ı hümâyûna mugāyir vazʻa kādir değilim” deyip cevâb verip tekrâr “elbette bizi ihrâc ile vâllâ rûz-ı Kasıma dek metrisde durursak bâkī kalanımız güzîdesi dahi telef olup maslahat görülmez” deyu feryâd ve ibrâm etmeleriyle defʻi mümkün olmayıp kendilerin ibrâmıyla çıkarıldığı sicil ve hüccet ile metrisden çıkıp beşte biri harçlıkçı taʻyîn olunup donanma ile gönderildi. Bâkī Rumeli askeri sene-i sâbıkada kışladığı köprü tarafından birkaç top koyup Hüseyin Paşa Anadolu askeri ile Nazarta semtine topların koyup542 döğmekten hâli olmayıp bir münâsib yerde bir kalʻa binâsı içün taş ve kireç ihzârına mübâşeret edip ve hüccet ve mahzar Alacahisâr Alaybeyisi ve Tırhala’dan bir çeribaşı eline verip “bu asker vilâyetlerine varıp bir mikdâr dinlenip [T64a] gelmeyince bir dahi muhâsaraya kādir değillerdir” deyip vâki‘ hâli der-i devlete arz edip gönderdi. Zirâ kal‘a-i üstüvâr Kandiye ki önü deryâ üç tarafı hendek-i amik ile muhît yemîn ü yesârdan deryâ ve karadan hırâset açık iki metîn tabya ile mesned olup ve pişgâhında olan hisâr-ı fezâda dahi543 beş büyük tabyası var idi ki her biri[P71b] bir hisârdan metîn idi. Geçen sene hezâr zar zor ile iki büyük tabyası alınıp hülûl-i şitâ iktizâsıyla metrisden çıkıldikta küffâr ferce bulup geri aldıktan sonra tekrâr istihkâm verip evvelkiden ziyâde metîn kılmıştı. Bu senede on bir metîn tabyasının birisini teshîr edip pişgâh-ı hisârda bâkī tabyalardan geçip kal‘a hendeğine varmak müyesser olmuşidi. Lağım ve humbara kesretinden asker muzdarib olup nâçâr el çekdiler. Şevvâlin sekizinde Rumeli kadıaskeri Abdülaziz Efendi maʻzûl olup Memikzâde yerine geçti. Kabakulakzâde bu vazʻdan dilgîr olup “Memikzâde bana takaddüm etmesini kabul etmem” deyip ertesi divâna varmamakla onuncu günü Dolmacızâde Abdurrahman


542 koyup P: -T.
543 dahi T: -P.

Efendi’ye Anadolu kadaskerliği tevcîh olundu. Ve bu esnâda ulûfe talebiçün sipâhiler cemʻiyet edip ağaların taşladılar. Sipah ağaları vezîre varıp “sipâhiler bizi pârelerler bâri devletlü bizi sen katl veya azl eyle” deyu feryâd ettiklerinde ulûfe içün defterdâra [T64b] takaza ve ikdâm olmağın hazîne zarûretini telhîs edip avârız cemʻi fermân olunup Galata ve İstanbul havâlisinden avârız malı ber-vech-i istiʻcâl cemʻ olunup alâ hilâfi’l-âde defterdâra teslîm ve sipâh mevâcibine tevzîʻ olunmak içün mü’ekked fermân ısdâr kılındı. Müverrih Galata kadısı olmağın Galata [P72a] nevâhîsiyle bin beş yüz doksan bir hânedir. Mâl-ı avârız beş gün içinde cemʻ ve teslîm eylediğini yazmışlar. Sâir mevâziden dahi bu vecihle âcilen cemʻ ve sipâha ulûfe verdiler.
Âmeden-i Müşâvere

Âsitâne’de Girid seferi içün müşâvere olunup serdârdan gelen arz ve mahzarlar mûcebince Kandiye kurbuna kal‘a binâsı ma‘kūl görüldü. Ve Zi’l-ka‘de evâhirinde Girid seferine me‘mûr olan Kenan Paşa ve Sekbânbaşı Kör Hüseyin Ağa üç yüz kadar yeniçeri ve yetmiş seksen kadar sipâh ile varıp Girid’de orduya dâhil oldukta dört beş bin cedîd derice askeri dedikleri lâf [ü] güzâfa çıkıp “serdârın ve askerin ciğerleri hûn oldu”. Vezîr Süleyman Paşa varıp Resmo kalʻası muhâfazasında ve Mehemmed Paşa Hanya muhâfazasında kaldı. Kandiye’de olan küffâr ne mikdâr adam imdâda geleceğin Sakız keferesinden haber alınmakla takviyyet-i kalb hâsıl edip her bâr yine taşra çıkıp tecâvüzden hâli olmayıp deryâdan imdâdı eksik olmamakla gittikçe kuvvet buldu. Zil’l-hiccenin yirmi birinde küffârın [T65a] piyâde ve süvâri Kırmızı Manastır tâ‘bir olunur mahalle çıkıp bir mikdâr piyâdesi dahi asker-i İslâmın menzilleri semtine hurûc ettikte serdâr ol tarafa seğirdip biraz ceng ile küffârı döndürüp hendeklere tıkdı. Ol cengde serdârın sağ kolu tüfenkle mecrûh olup [P72b] ba‘dehû cerrâhlar kurşunu çıkarıp kemiğe zarar olmadı. Ve evâhir-i Zi’l-hiccede kapıcıbaşlardan Girid’e gönderilen Şeyhzâde İbrahim Ağa vusûl bulup serdâra gönderilen hil‘ât ve hatt-ı hümâyûn ve mektûbu verip “mefhûmunda kal‘a binâsına icâzet ve bir mahâll-i münâsibde iki üç yere kal‘alar binâ olunup ve cedîd askeri vardıkda ol kal‘alara girip muhâfaza edeler. Ve dört beş seneden beri zahmet çeken askere icâzet verile” deyû fermân olumakla cümle asker mesrûr olup du‘âlar ettiler.

Vakāyiʻ-i Sene Sittîn ve Elf

Zikr-i Ahvâl-i Binâ-i Kal‘a-i Cedîd der-Girid

Fermân-ı hümâyûn üzere vüzerâ ve ümerâ ve a‘yân-ı asker bir yere gelip kal‘alar binâsıçün müşâvere eylediler. Tahmîn olundukda biri Kastra544 demekle ma‘rûf küçük kal‘a kurbunda ve biri Kandiye’nin taraf-ı şarkīsinde545 Nazarta nâm mahalde ve biri dahi Kandiye mukābelesinde ibtidâ kondukları yurd yerinde top erişir mahalle yapılmak üzere karar verilip küçük kal‘a kurbunda olana mübâşeret ve bir küçük [T65b] kal‘a yapılıp cebehânenin ekserini mahâll-i mezbûra nakl eylediler. Ve serdâr dahi dört beş senedir asker-i İslâmla bu kadar âlâm ve şedâid görüp iki üç def‘a yaralanıp askerden dahi nice cevr ü zarar çekip mecrûh olmakla asker-i cedîd geldikte cezîreden kalkıp [P73a] bir gayri hizmete istihdâm olunmak içün kendüyi arz ve ricâ eylemişti. Kaldırmak ma‘kūl görülmeyip kaldırılmadı. Ve yurdlarında tahmîn olunan kalʻa yerine paşalar ve ordu kadısı ve sâ’ir ûmûr dîde mühendisler ile varılıp cürmi ve irtifa‘ı tahmîn olundukda “iki yüz elli bin guruş ile ancak hâsıl olur” deyip ve ordu kadısı imzâsıyla defteri ve kal‘a ne şekil olacaktır deyû tasvirini kapucıbaşı Şeyhzâde ile irsâl eylediler. Geldikte erkân-ı devlet müşâvere edip Vezîr-i a‘zam Hanya defterdârı Mehmed Paşa’ya “Girid malından edâ eyleyesiz” deyû emr-i âli gönderildi.
Âmeden-i Nakl-i Girid

Evâsıt-ı Şaʻbanda Serdâr Hüseyin Paşa’dan Deli Bayram nâm kimesne geldi ki sâbıka silahdâr Paşa’nın çaşnigir başısı imiş. Mektûblar götürüp mazmûnunda Zadra’dan Kandiye’ye üç bin mikdârı kâfir geçip serdâr dahi asker ile Kandiye mukābelesinde yeni binâ olunan kalʻa önünde mâbeynleri dört bin adım tamâm bir mil-i şerʻîdir otururken Kandiye küffârı dahi ol melâʻîne munzam olup bir gün çıkıp orduya kasdları mukarrer oldukta serdâr teyakkuz [T66a] ile “üç gün tamâm atlar eğerli” olunup cümle asker ile546 beklendi. Tâki bir gün vakt-ı gurûbda melâʻîn çıkıp tabur düzmeğe iştigâl ettiler. Ale’s-sabâh ceng ve mukābele olunup bi-avni’llahi teʻâlâ

544 Naima’da “Kastro”, Fezleke’de “Kasteru” şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s. 1255, Fezleke, s. 1065.
545 Kandiye’nin taraf-ı şarkīsinde P: Kandiye mukābelesinde şarkīsinde T.
546 üç gün tamâm atlar eğerli tenbîh olunup cümle asker P: -T.

melâʻîn münhezim ve nicesi maktûl oldular. Altmış [P73b] dil tutulup bâkīsi kalʻaya kaçtılar. Ve asker elbette vatanımıza gideriz yeni asker gelsin deyu ibrâm ettiklerinde serdâr rûz-ı Kasıma iki ay kalarak icâzet vermek üzere taʻahhüd ile teskîn eylemiş. Hâlâ müceddeden askerin gelmesi mühimdir deyip tahrîr eylemiş. Kara Çelebizâde’ye gelen mektûbda mestûr olan Podora ve Todora547 kalʻası ahvâli sual olundukda mezbûr Deli Bayram şöyle cevâb verdi ki “sâbıka feth olunan kılâʻdan mezkûr Todora kalʻası ki donanma-yı İslâm asâyiş edecek limân ağzında vâkiʻdir. Mükemmel neferât ve mühimmât var iken vezîr Murad Paşa hasekilik iʻtibârıyla Hanya Ağalığı’na gönderdiği Ahmed Ağa nâm mütesellîd ve nâdân yirmi mikdârı firkate düzüp levend ile donâtıp korsanlığa gönderdikte harbî ve mu‘âhid ve belki müslümân gemileri bile ellerine girse sarılıp alırlardı. Ve peydâ ettikleri doyunmluktan kendüye hisse dahi getirirler imiş. Mezkûr Todora kal‘ası neferâtı dahi ol fırkatelere girip kal‘a hâli kaldığını kâfir duydukda gemiler gönderip bir hücûm ile istilâ eylemiş ve hâlâ küffâr gemileri Girid önünde gezip katʻ-i tarîk ederler548” diye haber verdiler.
Âmeden-i Keyfiyyet-i Vusûl-i İmdâd be-Cezîre-i Girid

Kapudân Haydar Ağazâde [T66b] boğazdan gemilerle Girid’e zahîre ve imdâd götürmeğe me’mûr olmuşidi. [P74a] Şa‘banın on sekizinci günü beyler ile Kandiye mukābelesinde olan Küçük kal‘a altına vardılar. Üç yeniçeri çavuşu ve dört çorbacı ve yüz elli kadar nefer ile taşra çıkarıp ve yüz yirmi kîse akçe ve üç bin otuz yedi zirâʻ çuha ve kırk çift549 meşk ve yüz yetmiş üç arka kırbası ve bir mikdâr mühimmâtı acele ile taşra bırakıp deryâ tarafında bir iki kâfir gemileri görmekle akılları başlarından gidip ıcâleten demir alıp geri Sakız cânibine çektirip gittiler. Askerin kimi gemilerde kalıp taşra çıkanlar dahi zahîre ve yağmurluk ve silâhını alamayıp bir mertebe havf ile kalkdılar ki cezîrede olan asker cümlesi sebt ve la‘n ettiler.






547 Naima’da Todra şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s. 1267.
548 ederler P: ederlerdi T.
549 çift P: -T.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 12:52

Âmeden-i Serdâr [ve] Galebe-i Küffâr-ı Girid

Mâh-ı Şa‘banın hilâlinde Kandiye Cenerali tarafından defterdâr-ı küffâr550 mesâbesinde olan mel‘ûn idi. Elçilik ile çıkıp serdâra buluştular. Serdâr-ı şecâ‘at-şi‘âr dahi erbâb-ı düşman içün müzeyyen ve müsellah leşkeri saf ender saf dizip orduya tertîb ve ârâyiş verdi. Elçiler buluşdukta netîce-i şekāvet bu idi ki niceye dek ceng ü âşûb ola hâlâ sizde mukaddemâ ahz ve mahbûs olan Ceneral oğlu ile bize esîr olan Ayamavra551 beyini ve sâir sizlerde tutsâk olanlar ile bizde olan üsârî-i müslîmîni mübâdele edip baʻde’l-yevm kâʻide-i mukannene olsun ki [P74b] tarafeynden her kim tutulursa [T67a] üçer yüz guruş bahâya552 kesilip sizden tutulanlar yüz guruşunu verip iki yüzü yine bizim Ayamarko malından tekmîl oluna. Ayamarko dedikleri Kandiye’de ayni ile Malta’da Sancuvan dedikleri perestiş ettikleri sanemdir ki melâʻîn ana emvâl-i kesîre vakf edip ânın hazâ’in ittihâz etmişler idi. Serdâr-ı nâmdâr bi- tamâmihi kelâmların istimâʻ ettikten sonra “biz Ceneral oğlunu ıtlâk etmeziz ve Ayamavra Beyi halâs olmak kat‘a murâdımız değildir ve bizden esîr olanlar içün dahi kat‘â âzürde hâtır olmazız. Zîrâ biz bunda li-vechi’l-lâhi gazâ niyetine gelmişiz. Şehîd ve esîr olanların ecirleri aliyyullahdır. Eğer bi’l-cümle kal‘a’i teslîm ve bi’l-külliye cezîreden kasr-i yed ederseniz size amân verip me’men-i meskeninize îsâl ederiz. Gayri tarîk ile musâlaha kabulüne imkân yokdur” deyip iskât eyledi. Elçiler cevâbların alıp iskât olunduktan sonra melʻûnların murâdı orduda İslâm askerini bir hoşca tecesssüs etmek imiş. Etrâf ve cevânibi bir hoş gözden geçirip bir gece ale’l-gafle çıkıp şebhûn etmek tedbîrin etmişler. İttifâk ol mahalde Venedik tarafından bir nâmdâr Hırvat beyi ile birkaç bin kâfir imdâd gemiler ile gelmiş imiş. Ânlar ile istinsâr edip orduyı basmak hayâline bir vakt-i ihtiyâr [P75a] edip ol vakitte kapudân bir uğurdan çıkıp orduya hücûm etmek üzere kavl ü karâr olunup [T67b] ittifâk bir kâfir bâ‘zı sebeb ile melâʻîne buğz etmiş imiş. Kal‘a hendeğinden hufyeten çıkıp serdâra gelip küffârın ne vakit çıkacakların haber verdi. Ve İslâma gelip vezîr ol nev Müslümâna vâfir ri‘âyet edip ve leşkeri müheyyâ ve yevm-i mevʻûddan mukaddem çıkıp ve askeri iki bölük edip553 sağ


550 küffâr P: -T.
551 Naima’da “Ayamavri” şeklindedir. Târîh-i Naîmâ, III, s. 1269.
552 bahâya P: bahâ ile T.
553 bölük edip T: bölüp P.

tarafa ki Rumeli ordugâhıdır. Piyâde ve süvâri askeri cerrar husûsan yeniçeriler ile Kör Hüseyin Ağa sekbânbaşıdır. Âna ısmarlayıp bâkī asker-i güzîde ile kendisi sol cânibde ki cânib-i bahrdır açılıp orduyı hâli kodular. Ve kal‘adan çıkacak a‘dâ güzergâhlarında kemîne girdiler. Şa‘banın on altıncı günü küffâr dahi müsellah ve müretteb on bin mikdâr melâ‘în iki bölük olup iki kapudân çıkıp ve orduya hücûm gösterdiler. Ve pusuda olan mahalleri geçdikleri gibi serdâr-ı gāzi pusudan çıkıp ardların alıp sekbânbaşı dahi554 kafalarından hamle edip seyf kodular. Küffâr bu hamle-i nâgâhı görüp ilerisi ordu-yı İslâm kafaları şimşîr-i hasm-ı intikām mütehayyir olup her çend kaçmağa her tarafa cân attılar. Gāziler etrâfı ihâta etmeğin necâta yol bulmayıp mecmuʻ-ı seyfden geçip ancak sekbânbaşı pusudan [P75b] geçerek hareket etmeğin düşmanı sonraca taʻkîb edip ol gürûh-ı mekrûhdan üç yüz mikdârı kâfir afitân ü hîzân ileriden ayrılıp dağılıp halâs olup sâiri tuʻme-i tîğ-i bî-dirîğ oldu. Lâşe-i küffâr ile deşt- i dere dolup [T68a] vech-i arz ten-i bî-ser ve ser-i bî-tenden ve hûn-ı surh-i düşmandan görünmez oldu. Guzât-ı İslâm cenâb-ı hakka hamd ü şükür edip serdâr-ı kâmkâr ru’ûs- i melâʻînden kulleler yaptı. Bu gazâve-i kübra ve hecme-i azîmi vukuʻu haberi evâil-i Şevvalde İstânbul’a geldi. Ramazân evâ’ilinde Kırım Hânı asker-i Tatar ile birâderini Boğdan gāretine gönderdiği haberi geldi ve Tatara tâbiʻ olan Kazak tâifesinin baş hatmanı birâderini der-i devlete gönderip arz-ı ubûdiyet eyledi.
Âmeden-i Dimeş

Şevvâlin yirmi dördünde kapudân-ı cedîd Ali Paşa İslambol’a gelip vâsıl oldu. Ve Zi’l-ka‘adenin sekizinde üç sene Girid muhâfazası şartıyla ibtidâdan altışar akçe ile bin nefer sipâhi yazılıp kapudân paşa bu cedîd sipâhiler ile kış içinde sâ’ir me’mûr olan asker ile Girid’e ulaşdırmak fermân olunmuşidi. On ikisinde me’mûr olan asker ki Mustafa Paşa zamanından beri olan küttâb ve zu‘âmâ ve çavuşân ve yeniçeri ocağından dört oda neferi ile ve sol ulûfeci bölükleri tahmînen dört bin kadar [P76a] asker gemilere girip müheyyâ oldular. On sekizinci günü on sekiz kadırga donanıp kapudân paşa kendinin yedek gemisi ile Akdeniz’e revâne oldu. Taşra bey gemileri dahi birikip Sakız’a andan Girid’e varıp bu kadar askeri bir kenâra çıkardıktan sonra sene-i âtiyye evâ’ilinde selâmetle döndüler. Kış faslında cümle [T68b] bir hafta içinde

554 dahi P: -T.

bir vecihle serîʻan donanma çıkdığı maʻhûd olmayıp vezîrin takayyüd ve himmeti sebebiyle tebşîr-i ilâhi teshîl eyledi. Müverrih der ki “kapudân Ali Paşa Rodos Sancağı’na mutasarrıf ve ümerâ-i bahrden olup Şevvâl evâhirinde İslambol’a geldikte kendüye vezâret verilmek murâd olunup tuğ ca‘iz ki kırk bin guruş verilmek muktezî olmağın vezâretten i‘râz ve hemân zî kadîmiyle kalmak üzere iltimâs edip ta‘yîn olunan asker ve zahîre ile Girid’e gönderildi”.
Âmeden-i Garîbe

Mukaddemâ yazılan bin nefer güzîde Girid sipâhilerin silâhdâr bölüğüne kethüdâ olan Allahverdi Kethüdâ serdâr Hüseyin Paşa’dan arz ile bu mâh hılâlinde der-i devlete geldi. Mazmûnu budur ki “mezbûr Girid Cezîresi’nde dört beş seneden beri vâki‘ olan cenglerde elli altmışdan ziyâde baş ve dil getirip muhârebelerde on beşden ziyâde atı düşdüğünden gayri nice def‘a yaralanıp iki elleri tüfenk ile urulup mecrûh olmakla vücûda gelen hidemât-ı kesîresi [P76b] mukābelesinde yevmi otuz akçe vazife-i teka‘üd ihsân buyurula” demiş. Nefsü’l-emr müşârün-ileyh serdârın sağ yeri az kalmışidi. Vezîre varıp arzını verdikte etrâfından nice ibrâm ü ilhâh ile ricâlar olunup güçle beş akçe terakkī verdiler. Bâ-husûs yeniçeri ocağından on beş bin kadar nâ müstehakkın kırkar ellişer akçe tekā‘üd [T69a] yerler.
Âmeden-i Ahvâl-i Girid
Cezîre-i mezbûre şarkīsinde Estiye nâm hisâr henüz küffâr elinde olup gerçi taşra kurâ ve nevâhîsi mukaddemâ Habib Ağa yediyle zabt olunmuşidi. Amma kal‘a feth olunmayıp bu âna dek kalmışidi. Kal‘a binâsı tamâm olup askere icâzet verildikten555 sonra serdâr-ı gāzi bi’z-zât teveccüh kasd edip Şa‘banın on üçüncü günü Kandiye’[ye] beş pâre sefîne ile yüz yirmi beş556 at ve sekiz yüz Frenk imdâda gelip taşra çıkmakla geri tevakkuf iktizâ eyledi. Ol semte muhâfızada olanlara imdâd içün Aşcı Ali Ağa’ya biraz yeniçeri koşulup gönderildi. Habib Ağa ile Ali Ağa hisâr-ı mezbûr civârında nice cengler edip cümlesinde gâlib geldiler. Ve kal‘ayı muhâsara



555 verildikden T: vereliden P.
556 yüz yirmi beş P: yüz beş T.
ettiler. Lâkin küffârdan imdâd557 gelip Ramazanın ikinci günü Yerapetre hisârı üzerine düşmekle varoşu cenginde mezbûr Habib Ağa şehîd olup bölük558 ağalığı Mehmed Kethüdâya verildi. Bi’l-âhire bin kadar kâfir Estiye kurbunda cengde münhezim[P77a] olup sa‘b ve sengistândan sahrâya indikleri hînde gāziler kılıç koyup asırdan ışâya değin beş yüz kırk esîr ve yirmi kapudân ve bir Ceneral katl ettiler. Ve Madrin Padero dedikleri mel‘ûn dahi helâk oldu. Ve doksan kaçkun der-zincîr olunup beş yüz baş ile mansûr geri dönüldü. Iyd-ı adhâ arefesi günü Mehmed Ağa bu denlü esîrler [T69b] ve başlar ve bayraklar ile serdâra gelip iltifât ile behremend oldu.
Vakāyiʻ-i Sene İhdâ ve Sittin ve Elf

Muharremü’l-hârâmın dokuzunda devletten gönderilen donanmayı hümâyûn elli günde Girid’in Ayakasra nâm limânına varıp asr vaktinde lenker-endâz oldular. “Akşâmadek cümle askeri taşra çıkarıp kapudân paşa559 gemiler ile Sakız’a avdet eyledi” deyû serdâra haber gelince taşra dökülen asker ol mahall-i vahşet-engîzde on bir gün oturup sekizer guruşa bârgirler tutup ekseri piyâde levâzımı arkasında on gün gidip mâh-ı mezbûrun yirmi birinde orduya dâhil oldular. Evâhir-i şehirde Mısır’dan gönderilen on kıt‘a kalyon dahi gelip Hanya’ya zahîre döktü. Bi-avnihi teʻâlâ me’kulât-ı müstevfî yığılıp Girid halkına refah ve gınâ geldi. Ve küffâr dahi azîm tedârük görüp cümle kalyon ve çekdiri altmış pâre gemi çıkarmak üzere olduğunun haberi geldi. Bu mâh içinde Sarı Ahmed Paşa Mısır’dan [P77b] azl ve kapıağalığından çıkan Hâdım Abdurrahman Paşa’ya verildi. Ve umûr-ı garîbedendir ki bu mâhhilâlinde Kandiye küffârı tamâm zaʻîf olduklarından muhârebe ve firâra sebükbâr olmak560 daʻiyesiyle ehl ü iyâllerin ve nefâyis-i emvâllerin bir büyük kalyona doldurup Venedik’e gönderdiklerinde ümerâ-i bahrdan Mehmed Paşa kalyonu alıp bunca ganâ’im ve benât u benîn-i aʻdâ ele girdiği haberi geldi.







557 imdâd P: -T.
558 bölük P: -T.
559 paşa P: -T.
560 olmak P: -T.

Vakāyiʻ-i Donanma Tevcîhi

Mâh-ı mezbûrun [T70a] yirmi üçüncü günü otuz kalyon ve otuz sekiz kadırga ve altı burton561 ve altı mavna ve bir kaç âteş gemisi müretteb ve mükemmmel alay ile donanıp tersâne önünden kalkıp şenlikler ederek Sarayburnu önüne gelip Kapudân Ali Paşa cümle kırmızılar giyip sıfat-ı celâl üzere el öpüp selâmlayıp Beşiktaş önüne varıp demir bıraktılar. Gemiler yeniçeri ve sâ’ir ceng eri ile memlü ve enva‘-ı âlât ile müheyyâ cümleden biri gemi yakacak şişeli top dâneleri ve çengelli şişeler bu makūle aʻcûbe tedârükler görülmüş idi. İki günden sonra andan kalkıp Bahr-ı sefîde doğru revâne oldular. Vezîrin yaptığı gemi dahi mümkün mertebe termîm ve donanmış idi. Çehâr-şenbih günü Gelibolu’ya varıp anda dinlenip mâh-ı Recebin dördünde Sakız’a varıp cümle bey gemileri anda gelip cem‘ olup mecmû‘ı [P78a] yüz elli gemi olup Recebin on ikinci günü Girid’e saldılar.
Muhârebe-i Donanma

Bir muvâfık rüzgâr ile gidip Nakşepâre adaları kurbuna vardıklarında meğer Değirmenlik boğazında altmış pâre kefere donanmasına rast geldiler562. Toplaşmağa başlayıp asker-i İslâm hayli ceng edip kâfir gemilerinin seren ve dümen âlâtların şikest ve harâb edip akşâma dek döğüştüler. Akşâm olduğunda ayrılıp “mahall-i cengden geride [T70b] yüz mil mikdârı mesâfede olmakla ceng iktizâ ederse gemilerde asker suya saklamak iktizâ eder” deyû geride kalan Nakşepâre adalarına dönülüp gece yürüyüp mezbûr adaların limânına girip yattılar. Küffâr gemileri ardlarına düşüp limândan taşra gözedir imiş. Donanma-yı hümâyûn gemileri gece anda sulanıp ale’s- sabâh gafletle birer ikişer çıkarken melâʻînin gemileri donanma üzerine hücûm edip ceng-i azîm peyveste oldu. Kapudân paşa askere istimâlet verip donanmayı iki kol edip bir bölüğüyle kendisi ve bir bölüğüyle563 tersâne kethüdâsı Pusulacı Oğlunı baş edip düşmana hamle eylediler. Kapudân Paşa baştardasıyla ve oğlu ve ba‘zı etba‘ı ve çerağları olan sefîne sâhibleri cümle on bir564 pâre bey sefîneleriyle kendüye


561 ve altı burton P: -T.
562 geldiler P: geli T.
563 bölüğüyle P: bölüğe T.
564 on bir P: bir T.

müte‘allik idiler. Muhkem ceng edip [P78b] kâfirin birkaç sefînesini yakıp harâb eylediler. Küffâr sefînesinin biri sağ cânibine yakın durdu oturdu mülâhazasıyla Kapudân Paşa baştardasıyla üzerine varıp muhkem ceng-i âzim ederken kâfir gemileri üşüp baştardayı ortaya aldılar. Sâir beyler bu hâl-i dehşet-engîz565 ile yedeklerinde olan kalyonları bırakıp kapudâna dahi imdâd etmeyip deryâya açıldılar. Kapudân bu hâli görüp kâfir sefîneleri dahi baştardaya sarılmağın mütehayyîr iken oğlu yetişip baştardayı yedeğe alıp tahlîs eylediler. Tersâne kethüdâsı ve sâ’ir beyler [T71a] cemîʻan yeniçeri kadırgaları alarga olup yardımlık etmediklerinden kapudân muzdârib olup bey gemilerine ve yeniçeri kadırgalarına buyruldılar yazıp “bu tuhfeliğin sebebi nedir elbette ikdâm edip cenge girsünler” deyip sandallar ile tersâne çavuşların perâkende ettikte gemilerinden tüfenk doğrultup “yanaşma bizden âteş içine girer yokdur” deyû uğratmadılar. Ve bir kadem ileri cenge varmadılar. Paşa bu halden serâsime olup566 Kerbelâ cengine yalnız etbâ‘ıyla girip vüsʻünden ziyâde ihtimâm edip ammâ mukāvemet mümkün olmayıp rüzgâr düşman gemilerine muvâfık olmakla baştarda küffâr arasından tahlîs olunduktan sonra gayri hücûm etmedi. Vezîr-i a‘zamın ol vak‘a mend kalyonu567 ve sipâh memlû bir kalyon dahi[P79a] muhterik olup cebeci gemileri âlâtsız ve mühimmâtsız meydânda muzdarib ve bir kaç kalyon ortada kalmağın tehallüf eden bey gemilerine ve yeniçeri kadırgalarına mü’ekked buyruldu gönderip “elbette şu meydânda kalan kalyonları yedekleyip çıkarsınlar” deyû tenbîh- i ekid edegördü. Müfîd olmayıp birisi yaklaşmadı. Rüzgâr dahi olmamakla ol ceng yerinde kalan kalyonlara küffâr üleşip568 Anadolu beylerbeyisi Ahmed Paşa kalyonunda ceng ederek şehîd oldu.
Vakāyiʻ-i Sû-i Tedbîr

Gurre-i Muharremde Girid imdâdı içün üç sene [T71b] muhâfaza şartıyla îcâb ve iktizâ eder bir hâl yok iken iki [bin] nefer sipâhi yazılıp hilâf-ı kānûn altışar akçe ile deftere kayd olundu. Mukaddemâ yazılan üç bin nefer dahi569 minvâl-i muharrer


565 hâl-i dehşet-engîz P: hâli görüp dehşet-engîz T.
566 olup P: oldu T.
567 -P: dahi T.
568 üleşip P: ulaşıp T.
569 dahi P: -T.

üzere oldu. Selefde serhad kullarının kānûnı başka defter yazılıp eda-yı hizmet ettikten sonra yoklanıp mevcûdu asıl deftere geçerdi. Devlet-i Aliyye’nin sâir kānûnları bu vakitlerde ilgâ olduğu gibi bu husûsda dahi beş bin neferi Girid bahânesiyle kānûn-ı kadîme mugāyir deftere kayd ettiler. Ekserinin bu maʻnalar mefhûmu değil iken ve ızdırar yoğiken ve cümle aşağı bölüklere kā’il iken ve on sene beklemek teklîf olunsa cânlarına minnet iken bunların biri halkın hâtırına gelmedi. Ve umûra vâkıf olan ukalâ dahi bunların [P79b] zamanında harf söylemek değil dâirelerine bile uğramadılar. Sâir umûr-ı devlet dahi buna kıyâs oluna ki cümle muhtel ve müşevveş ânın için nizâma halel göründü. “Zîrâ kānûna riʻâyet halkın gāret ve hiyânetine el vermeyip tenk gelmekle vukelâda vukūf ve şuʻûru olmadığından gayri kendi mansıbları himâyesinden mühimleri olmayıp andan dahi âciz ve mütehayyir birkaç günlük emânetkâr şeklinde vaktimizi hoş geçirelim fesâd-ı âlemi biz mi ıslâh etsek gerek olur eyle görelim” diyerek ahvâl-i âlem bu şekle girdi. Françe [T72a] lulardan yedi sefîne istîcâr olunup Muharremin yirmi beşinde mezbûr sipâhiler gemiye girip Beşiktaş’tan sâlıp selâmetle Girid’e vardılar. Medârisden Muradiye ve mehteriye mahlûl oldukta müfti silsile edip mesâne-i sahne-i Çâkerzâde yedinde altmışlı iʻtibâr edip bi’l-cümle yedi ru’ûs tevzîʻ olundu. Sefer mevâcibi evâhiri Muharremde çıkıp ancak yeniçeriye verildi. Ol dahi zuyûf akçe idi. Sipâhiler gurre-i Saferde ulûfe talebi içün ağalarına ve kâh paşaya tereddüt ve feryâd ederek ahirü’l-emr defterdârı sengsâr ve mugalata ile menzilin başına dâr ettiler. Reisü’l-küttâb sâbıka mevkufatçı Fethi Mehmed Efendi ile hoca-i pâdişâhî ve Reyhan Ağa’nın muaʻrefe-i kadîmesi olduğuna binâ’en kendüye bir kitâb yazmak emr ve sipâriş olundu.
Âmeden-i Vakāyiʻ-i Elçi-i Venedik

[P80a] Mukaddemâ Gürcü Paşa vezîr iken İngitere balyosu tavasut-ı sulh edip ânın istisvâbı ile Gürcü Paşa Venedik’den elçi talep etmişidi. Hâlâ doksân yaşında başı ve elleri raʻşe-nâk bir kâfir-i hîle-nâk elçi olmak üzere Saferin on dokuzunda Galata’ya konduruldu. “Kelâmının me’âli daʻvetiniz ile geldik. Her sene Kandiye’den yirmi bin guruş cizye nâmına verilip dört yüz bin guruş dahi donanma harcı gönderilip sulh olalım”. Tarafeyn âsûde hâl olsun demekle kelâmından mekr ü hîle [T72b] taʻvîk istişmâm olunmağın vücûd verilmeyip eline bir topuz verilip Edirne’ye gönderildi.

Taʻkīben adam gönderilip Edirne’de habs olundu. Ve Saferin on dokuzuncu İsneyn günü idi hilâl-i bahâr oldu.
Vakāyiʻ-i Ahvâl-i Donanma

Rûz-ı hızırda kapudân Çâvuşzâde Mehmed Paşa donanma ile çıkıp boğazı hâli bulmakla Akdeniz’e revâne olmuşidi. Ve Girid’e varıp Hanya’da dört gün ârâmdan sonra on iki bey gemisine cebehâne ve mühimmât koyup cezîrenin cenûb tarafından deniz kenârında Selse nâm hisârın halkı itâʻat suretinde serkeş küffâr olmakla dört top ile muhâsaradan sonra Şaʻbanın yirmi dördüncü günü feth eyledi. Bin beş yüz kadar esîr alınıp ol kadar dahi tuʻme-i şimşîr oldu. Serdâr tarafından icâzet olmamakla “mezbûr kalʻa [P80b] halkını mutîʻ ve harâc güzâr eyledi” deyu iʻtirâz olundu. Kapudân Paşa oradan dönüp yüz kadar gemiyle Rodos’a vardikta altmış pâre kalyon ve çekdiri ve küffâr donanması gelip taşrada lenger-endâz olup bir zaman limânda muhâsara eyledi. Kırk gün kadar bekleyip kâhi kalyonları gelip limâna top atardı. Küffâr rüzgâr üzerinde olmakla beri tarafdan çıkmağa ikdâm olunmayıp bi’l- âhire kapudân paşa birkaç çekdiri ile cezîre ardından dolaşıp [T73a] Zaklisa semtine revâne olacak küffâr dahi gidip sâ’ir gemiler âhar sâlde yol bulup ve kapudân paşa der- i devlete geldikte ma‘zûl olmuştur.
Vakāyiʻ-i Ahvâl-i Cezîre-i Kandiye der-
Girid

Kandiye muhâsarasında olan asker-i İslâm tarafından arz ü mahzar gelip “bu cânibin ahvâli perişândır ve asker kılletinden mevcûd olanların dahi ulûfeleri vakt ü zamanıyla gelip erişmediğinden za‘af-ı hâl kemâlde olup kal‘a almak değil şimdiye dahi alınan kılâʻı dahi muhâfazaya iktidâr yokdur. Bu sâlde vezîr-i aʻzam umûmen yeniçeri ve sipâh ocaklarıyla hareket zahmetin ihtiyâr ederlerse muhtemeldir ki cezîre umûmen dâhil-i kabza-i teshîr ola. Ve illâ incâ-i zarûret hükmü ile muhâfazadan el çekip canımıza amân ile makarr-ı İslâm olan kılâʻı küffâra teslîm ederiz” deyip feryâd etmişler. Üç gün ale’t-tevâlî huzûr-ı hümâyûnda müşâvere [P81a] olunup hak sözü söylemeğe kādir değil söyleyenler dahi kendi arzlarına ve nice fikre mebni havf ve ricâ semtlerin ri‘âyet ederek söyleyip işe yarar bir şâfi cevâb verilmediğinden söz uzayıp gündüzde huzûr-ı hümâyûnda ve gecelerde vüzerâ ve ulemâ hânelerinde müşâvere
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 17:48

ederlerdi. Üçüncü gün ba‘de külli kelâm-ı makalât müşâvereye böyle hitâm verildi ki hâlâ Silistre Vâlisi sadr-ı aʻzam-ı sâbık Siyavuş Paşa [T73b] ünvan-ı serʻasker ile Benefşe’den Girid’e geçip aşağı olan bölük ma‘an gideler. Ve bunları Girid’e geçiren bey gemileri ile Girid’de serdâr olan Hüseyin Paşa Âsitâne-i sa‘âdete gelip tekmîl-i mühimmât-ı donanmadan sonra kapudânlık şevket [ü] şânıyla azm-i Deryâ-yı Sefîd etmek üzere re’yine karâr verildi. Ve Silistre eyâletini vezîr Sarı Kenan Paşa’ya verdiler. Cemâziye’l-evvelin ikinci günü Süleyman Paşa azl ve mühr-i hümâyûn kapıcılar kethüdâsıyla serdâr Hüseyin Paşa’ya ihsân buyrulup “eğer senin vücûdun Girid Cezîresi’nde lâzım570 değil ise karadan gelesin. Eğer hareketinde dîn ü devlete zarar terettüb edecek mahzûr ihtimâli var ise hizmet-i muhâfazada olasın” deyip hatt- ı hümâyûn ısdâr olunup mühür ile maʻan irsâl olundu. Kâ’immâkâmlık hılʻati Surnazen Mustafa Paşa’ya ilbâs olundu.
Defterdarlık çün Süleyman Paşa izhâr-ı acz ile pençe-i [P81b] mihnetten tahlîs-i girîbân oldu. Defterdâr Halıcızâde Mehmed Paşa dahi maslahatgüzârlıkdan izhâr-ı acz edip nefsinde elinden iş gelmeyeceği cânib-i saltânatın maʻlûmu olmağın ertesi azl olup defterdarlık merhûm vezîr Mustafa Paşa kethüdâsı Laffâf Karagöz Mehmed Ağa dedikleri laza tevcîh olundu. Netîce-i kelâm Süleyman Paşa azlin ve bu tebdîlât ve tagayyürâtın lüzûmunu ilkâ eden hayr hâhların murâdı [T74a] sû’-i tedbîr ve hayr-ı mahz idi. Lâkin edâya ağrâz-ı fâside karışıp tevcîhâtı nâ-maʻkūl vecih üzre ettikleri zuhûr-ı emr-i kazâya vesîle oldu.
Vakāyiʻ-i Sadâret-i Kā’immakām

Surnazen Mustafa Paşa mukaddemâ beyân olunduğu üzere571 mühr-i şerîfi kapıcılar kethüdâsıyla Girid Serdârı Deli Hüseyin Paşa’ya gönderilmişti. Ol gün kâ’immakam Surnazen Paşa’ya sadâret-i uzmâ hılʻati ilbâs olunup Sipâhi Mehmed Ağa nâm kimesne mühr-i şerîfi döndürmeğe ale’s-sabâh istiʻcâl gönderildi. Erkân-ı devlet Vezîr-i aʻzam tehniyesine destbûs edip ol dahi kānûn üzre hılʻatler giydirdi.





570 lâzım P: -T.
571 mukaddemâ beyân olunduğu üzere P: mukaddemâ olunduğu beyân olunduğu üzere T.

Vakāyiʻ-i Hikâye-i Garîbe

Mühr-i şerîfi Girid Serdârı Deli Hüseyin Paşa’ya getiren kapıcılar kethüdâsı bevvâbân Benefşe’den üç defʻa Girid’e salıp adem-i müsâʻade-i rüzgâr ile kenâra yanaşmak müyesser ve emâneti sâhibine teslîm mukadder olmayıp üçüncü defʻada yine Benefşe sâhiline [P82a] yanaşmış iken avdetine meʻmur olan Sipâhi Mehmed Ağa erişip teblîğ-i fermân-ı celîlü’ş-şân etmekle ikisi maʻan hem-rikâb der-i devlete gelip Hâtem-i Süleymanı Siyavuş Paşa’ya teslîm572 ve hakīki vezîr-i aʻzam oldu. Mezbûr Sipâhi Mehmed Ağa’nın vusûlünde kapıcılar kethüdâsı yine mühr-i şerîfi Hüseyin Paşa’ya götürmek murâd edip ve muʻâvedette tereddüd edip baʻde [T74b] nizâʻin avdet etdiği mervîdir. Yevm-i mezbûrda tersâne emîni Salih Efendi ve Ermeni cizyedârı Topkapılı Mustafa Mahmudpaşa semtinde Sarı Solağın hânesinde giriftâr-ı dest-i talebkârân olup hemen ol gece vezîr-i aʻzama mühür geldiği şükrânesi kurbân olup zîr-i çınar-ı pür-veyl sâyesinde ihyâ-i leyl baʻdehu mahalle hâmuşane çerzil ettiler.
Vakʻa-i Ahvâl-i Donanma-yı Hümâyûn u Küffâr ve Muhârebe-i Azîme der-Cezîre-i Girid
Girid’de olan asker-i İslâm üzerine kalʻadan deryâdan yirmi bin kadar kâfir çıkıp âteş-i harb-i kıtâl dört beş sâʻat mümted olup taraf-ı İslâmiyândan ancak bin kadar merd-i meydân şerbet-i şehâdeti nûş edip on binden ziyâde küffâr-ı hanâzir âzim-i be’sü’l-masîr olup meydân-ı cengde Katırcı oğlu Mehmed Paşa cibilliyetinde muzmarr olan şecâʻat ve hüneri izhâr ettiği haberi cemâziye’l-evvelde vusûl bulup bâʻis-i sürûr-ı ehl-i [P82b] İslâm olmuşidi. Bi-hükm-i Hüdâ donanma-yı ehl-i İslâm inhizâm olduktan sonra kapudân-ı müşrikîn laʻîn bî-dîn otuz kadar çekdirme ile Kandiye’ye varıp birkaç gün tevakkuf ve ârâm ve mühimmât-ı ceng ü kıtâli itmâmdan sonra bir gün vakt-i duhâda on bin kadar piyâde ve süvâri ile kal‘adan çıkıp karavul hizmetînde olan guzât-ı İslâm üzerine havâle-i şimşîr-i intikām edip pazâr-ı ceng-i kıtâl-ı germ olduğu haberi serʻasker Hüseyin Paşa’ya vârid olacak [T75a] âmme-i


572 teslîm P: -T.

sipâha iblâğ-ı haber ve kendisi bî-tevâkkuf ol cânibe ılgar edip kendüyi manend-i ezder sıfat küffâra urup serbâzân-ı tarafeyn beyninde bazâr-ı harb ü ceng üç sâʻat mümted olup mehâzil-i Frenk meydân-ı cengde mağlûben âzim-i hisâr ve yedi müteʻayyen kapudân ve efrâd-ı askerden iki yüz kâfir esîr olup573 birkaç yüz dahi cân-ı ber- cehennem574 derecât-ı siccîne azm eyledi. Taraf-ı İslâmiyândan dahi Avlonya sancağından maʻzûl Ömer Bey ve Rumeli ocak zâdelerinin bir kaçı izz-i şehâdete nâil oldular. Kâfir çekdirmeleri mağlûben Girid’den dönüp Sakız etrâfına birkaç gün sâye- endâz-ı nühûset olup Mısır’dan gelir bir burton ve şaykalara sed-i râh ve altısını giriftâr ve ikisini tebâh ettikten sonra kapudân paşanın İstanköy’de idüğünden haberdâr olmağın bî pâk [P83a] ve bî pervâ kalkıp ol cânibe doğru bal-küşâ-yı bâdbân oldu. Kapudân Paşa bi’z-zarûrî defʻ-i hâ’il mülâhazasıyla Rodos’da gemileri yağlamak münâsebeti ol maʻkal-i azîme tahsîne bahâne etmeğin melâʻîn tekrâr Sakız tarafına gelip Cezâyir semtinden tahminen otuz bin kile mikdârı buğday ile Sakız’a gelirken bir kalyonu ahz etmekle Sakız ahâlisi hâtır-ı perîşân ettikleri haber-i muvahhaş vusûl buldu.
Mısrâʻ:

Çunîn bâde hemîşe duşmen-i dîn

Şeceʻât575-i Hünerverân-ı Asker-i Lutf İhsân

[T75b] İbtidâ kabzâ-i küffâra giriftâr olan mavnayı kayık ile varıp tahlîs edip getiren Küçük Mehmed huzûr-ı serdâra gelip dâmen-bûs oldukta serdâr-ı ekrem iskemle üstünde oturur idi. “Gel şehbâzım pâdişâhın etmeği sana helâl olsun. Senin gibi gayretli dilâveri Allah teʻâlâ berhudâr eylesin” deyip alnını ve gözlerini öptü. Ve arkasında olan samur kürkü çıkarıp giydirdi. Ve kendi eliyle başına iki gāzi çelengi sokdu ve kendüye iki yüzden mütecâviz altın verdi ve maʻan576 giden adamlarına tevziʻ etmek içün bir kîse guruş ihsân edip bu istiʻdâdına riâʻyet içün seni akrânından mümtâz mertebeye nâil ederiz elem çekme deyip tatyîb-i hâtır eyledi. Küçük Mehmed bu iltifat ile [P83b] izzet ü şân tahsîl edip asker beyninde bi’l-benân oldu. Küffâr

573 olup P: -T.
574 ber-cehennem P: cenehennem T.
575 شﺟﻌﺎب .lıtdımlı ay ednelkeş
576 altın verdi ve maʻan T: altın ve maʻan P.
baştardasına top yetişdiren Topçu Kara Mehmed’i serdâr-ı ekrem huzurûna getirip “berhüdâr ol kerâmetlü pâdişâhımızın niʻmeti sana helâl olsun” deyip ve yetmiş akçe sipâhilik ulûfesiyle çerağ edip yüz altın harçlık ve bir kat libâs-ı fâhire verip kalbini mesrûr eyledi. Ve gazâ ve cihâddan yüz döndürmeyip sadâkatle hizmete bezl-i himmet edenleri alâ-merâtibihim hılʻat-ı fâhire ve ihsân ile mahsûd-ı akrân eyledi. Ferhat Paşa nâm bî-âr henüz cenge şurûʻ etmezden mukaddem bindiği kalyonu Rumeli tarafında [T76a] baştan kara edip firâr ârını ihtiyâr etmişidi. Ol gece bir filuka gelip mezbûr kalyonu ihrâk bi’n-nâr eyledi. Dört geceden sonra boğaz ağzında Rumeli sığlarında başdan kara olan iki mavnayı dahi küffâr filukası ihrâk bi’n-nâr ve zuʻm-ı fâsidlerince ehl-i İslâmdan ahz-i sâr eyledi. Ferhad Paşa’yı gönüllüler taʻyîn eyledi577. Tutup getirdikleri gibi sû-i ameline göre çökertip boynun urdular. Yeniçeri Kethüdâsı Yusuf Ağa’nın dilâverlerini cenge tahrîs etmeyip ibtidâ kendi sefînesi ile firâr ve yedeğini küffâra verdiği töhmet ile ahz olunup kendü ile firâr eden çorbacıların eşbehlerinden yedi çorbacı ile otağın [P84a] ard kapısında boğulup cüsseleri deryâya ilkā olundu. Ve sâbıka kapudân li-maslahatin yedek gemisi ile azm-i sefer etmeğin baştartardaya Sivas Vâlisi Çerkes Osman Paşa niyâbeten süvâr olmuşidi. Ânın taksîrâtı sâbıkası ile tertîb- i cezâ iktizâ etmeğin boynu urulup deryâya ilkā olundu. Küffâr ihrâk ettikleri mavna kapudânlarından Tophâneli Sipâhizâde Mehmed kapudân meydân-ı cengde sâbit kadem olmayıp sâhil-i selâmet özlediği içün katl olundu. Ve yine mavna kapudânlarından Pusulacızâde Mehmed kapudân dahi meydân-ı cengde ve kadırga kapudânlarından Arap Kasım ve bunların emsâli bir kaç kimse selâmet-i derkenâr vâdisine azm ihtiyâr edip gemilerini âteş-i578 gadre giriftâr [T76b] eyledikleri içün ibreten li’n-nâzirîn salb olunup illette iştirâki olanların cümlesini ahz-i siyâset ve âmme-i askere mûcib-i ibret kılındılar. Yeniçeri ağası Sührab Mehmed Paşa sadr-ı aʻzamın kadîmi dostu olup evâil-i hâlde taraftarlığa müteʻallik nice hizmeti sebkat etmişidi. Ol hukūka riʻâyet katl olunmayıp ağalıkdan azl ile iktifa ve maktûl Osman Paşa mahlûlundan Sivas mansıbı ile yine kâm-rân eyledi. Dergâh-ı Âli kapıcıbaşılarından hizmetle ordu-yı hümâyûnda bulunan Ali Hoca’ya yeniçeri ağalığı tevcîh olundu. Bi-avni’llahi teʻâlâ [P84b] mehâzil-i müşrikîn saf-ı sipâh-ı müʻminîn


577 eyledi T: olunmuşidi P.
578 gemilerini âteş-i P: -T.

karşısına gelmeğe ikdidârları olmadığından bakıyye-i sefîneleri Bozcaada’ya tahsîn etmek fikrinde olup bi-hükm-i cinsiyet imdâdlarına gelen on üç pâre Düka ve Malta gemileri dahi diyâr-ı nuhûset medârlarına çekilip gittiler. Baştardada ve sâir gemilerde olan kürekçiler ve asker firâr edip kürk ve peksimât ve sâir âlât u mühimmât târmâr olmakla müceddeden tedârük ü levâzım umûr-ı mühim olmağın serdâr-ı aʻzam ol maslahat Memâlik-i Mahrusa’nın her tarafına ahkâm-ı şerîfe irsâl eyledi. Ve mah-ı Zilkaʻdenin dördüncü günü ordu-yı hümâyûn ile Anadolu hisârı sahrâsından kalkıp Bozcaada karşısında karîb Eski İstanbul nâmıyla şöhret bulan mahalde Çaybaşı nâm mevziʻe nüzûl eyledi.
Vakāyiʻ-i Deli Hüseyin Paşa

Girid Cezîresi’nde [T77a] serdâr olan Vezîr Deli Hüseyin Paşa mukaddemâ serdârlıkdan maʻzûl ve rikâb-ı hümâyûna daʻvet olunmuş idi. Katʻ-ı menâzil ederek Edirne’ye vâsıl olup mah-ı Şevvâlin on ikinci Cumʻa gününde rikâb-ı hümâyûna ruy- mâl ettikte katline karar verilmiş iken ber muktezâ-yı takdîr-i bârî mazhar-ı iltifat-ı şehriyârı olup mâh-ı mezbûrun on dördüncü Pazar günü kapudânlık mansıbını Cavuşzâde Mehmed Paşa’nın azlinden Hüseyin Paşa’ya ihsân olundu. Baʻzı ashâb-ı vukūf nakli üzere sadr-ı aʻzam Deli Hüseyin Paşa’nın sûʻ-i hâlini ve zulm ü [P85a] taʻaddiye müteʻallik ahvâlini pâdişâha bildirip bu kadar senede bu kadar bin kîse akçe ve mühimmât gönderildi. Hazîne iddihârına meşgul olup bir iş görmedi. Ve dahi buna benzer aleyhine nice kelimât söyleyip geldiği gibi katl olunmak musammem idi. Lâkin mezbûr teberdârlıkdan çıkma olmakla dârüssaʻâde ağası gizlice sâhip çıkıp Dârüssaʻâde Ağası Solak Mehmed Ağa Sadr-ı aʻzamın oğulluğu olmakla tahlîsi içün ricâ etmişler idi. Reîsülküttâb Şâmizâde ve Gürcü kethüdâsı Solak Mehmed Ağa ile müttehid olmağın paşa-yı müşârün-ileyhi sadr-ı aʻzamın pençesinden tahlîs husûsunu dârüssaʻâde ağası ânlara tenbîh ettikten sonra saʻadetlü Vâlide sultân hazretlerine dahi [T77b] ricâ etmiş idi. Hülâsa-i kelâm “bu kadar zamandır Girid gibi bir cezîrede579 hizmeti sebkat eden bir vezîr-i nam-dâra töhmetle katl olunsun mûcib-i katl bir töhmeti bulunup istiftâ olunmağa muhtâcdır dediler. Sadr-ı aʻzam ayak basıp zâlimdir dedikte hâlâ şikâyetçileri yok. Bu esbâb-ı hafiyye ile katl etsek halk icrâ-i garaza haml ederler.

579 zamandır Girid gibi bir cezîrede P: zamandır ki Girid Cezîresi’nde T.

Bu taʻdâd580 ettiğiniz töhmetler sübût bulmağa muhtâctır. Sübût bulduğu takdirce istiftâ olunmalıdır” deyip cevâb verildi. Sadr-ı aʻzam Şâmizâdeyi gönderip müftî efendiden fetvâ-i katl taleb eyledi. Müftî Efendi Hüseyin Paşa’nın zîr-i himâyede [P85b] olduğunu bilirdi. Ve “sûret-i şer‘iyeye ifrâğ olunacak bir töhmeti yok. Izdırâba düşüp hüsn-i hâl ile defʻ olunmasını re’is efendiye ricâ edip581 sâhib-i devletin bize hâtırı kalmamak üzere bu kâr-ı mekrûhı bir hâl etmeği sizden bilirim” deyip ibrâm u ilhâh eyledi. Re’is efendi dârüssaʻade tarafını irzâ içün damen-dermiyân edip sadr-ı aʻzama gelip “sultânım şeyhülislâm efendi hayr-hâhınız du‘âlar etdi. Mutlak zulme binâ’en tecvîz-i katl içün fetvâ verilir. Lâkin üzerine bir şey sübût bulmamağın böyle nâm-dâr adamı katl etmekte mahzûrât vardır. Ahretlerin sakındığımız gibi dünyaların dahi sıyânet üzerimize lâzımdır” dediler deyû i‘tizârdan sonra “bu re’y ü tedbîri der- miyân ettiği Hüseyin Paşa’ya bir mansıb verile. Harc ve şiddet-i batş [T78a] muktezâsıyla lâ-büd zulm eylese gerekdir. Şâkileri tahrîk olunup ol bahâne ile hakkından geline.” Sadr-ı aʻzam dahi tefekkür edip bu tedbîri münâsib görüp katli içün ibrâmdan feraʻ oldu ve kapudânlık mansıbını tevcîh etdirdi ki deryâ beylerinden ve adalardan celb-i mâl ettikte zamîr icrâ oluna. Lâkin dârüssaʻade tarafından ve sâ’ir ocakdaşlarından582 Deli Hüseyin Paşa’nın tarafdârları ve akrânları kendüye nihânî haber verip “olmaya ki deryâ beylerinden ve tersâneden ve adalardan celb-i mâl [P86a] sevdâsına düşmekle şikâyetçi getiresin. Bin cânın olsa birini halâs edemezsin” deyip tenbîh-i azîm ve ta‘lîm ettiler. Paşa-yı müşârün-ileyh kapısı mükemmel etba‘ı çok masrafı ziyâde idi. Lâkin eskiden Girid’den peydâ etmiş müddehar vâfir altını olmağın kapudânlıkda celb-i mâla muhtâc olmayıp havfından iffet üzere hareket edip şikâyet etdirmedi. “Hattâ ümerâ-i deryâ â‘detâ veregeldikleri gulâm ve sâʻat ve çuka ve kumaş ve ihrâm makūlesi hedâyâyı kabul etmedi” deyip nakil ederler. Ve tedbîr hünerkârlığı sebebiyle zafer bulmadıkları içün kapudânlıktan azl ettiler. Sonra Rumeli’nden şikâyetler ile arz u mahzarlar ile gelmeğin zafer bulunup katl etmişlerdir. Nitekim tafsîli gelse gerekdir.





580 taʻdat P: kadar T.
581 edip P: olunup T.
582 ocakdaşlarından T: ocakdaşlardan P.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 17:57

Vakāyiʻ-i Tebdîl-i Serdâr-ı Cezîre-i Girid

Girid Cezîresi’nde serdâr olan Tavukçu Mustafa Paşa bi’l-iktizâ serdârlık rütbesinden tenzîl ve ol maslahat-ı azîme Ankebut [T78b] Ahmed Paşa’nın uhde-i kifâyetine tahmîl olunup cezîreye vardıkta serdâr-ı sâbık hakkında bâʻis-i iştigâl-i gazab-ı pâdişâhî olacak baʻzı mevâd arz ve îrât olunmağın sâdır olan fermân-ı hümâyûn mûcebince katline istiʻcâl ve ser-i maktûʻu der-i Devlet-i Aliyye’ye irsâl olundu.
Nasb-ı Kā’immakam

Âsitane’de Köprülüzâde vezîr-i aʻzam Mehmed Paşa hazretlerinin mizâcları münharif ve zimâm-i azimeti Üngürus Seferine mutasarrıf [P86b] olmakla Şam vâlisi oğlu Vezîr-i mükerrem Ahmed Paşa’nın mülākatına kemâl-i şevk ve garâmından nâşi menzil ile getirdip vakt-i harekette Âsitâne-i saʻâdete kā’immakam nasb eyledi.
Daʻvet-i Kā’immakam Ahmed Paşa be-Edirne

Vezîr-i aʻzam Köprülü Mehmed Paşa hazretlerinin inhirâf-ı mizâcı müştedd ve taʻdîl-i mesâlih-i ibâd hususu mümtedd olmakla temşiyet-i umûr-ı mühimme-i devlet içün Âsitâne-i saʻâdette kā’immakamı olan oğlu Vezîr-i mükerrem Ahmed Paşa Edirne’ye daʻvet olunup Bostancıbaşı İbrahim Ağa’ya Âsitâne-i saʻâdette kā’immakamlığa bekâm oldu.
Vefât-ı Sadr-ı Âli

Vezîr-i aʻzam Köprülü Mehmed Paşa hazretlerinin sinni doksanı mütecâviz olup ilâve-i illet olan inhirâf-ı mizâcına bu denlü hâzık ve etıbbânın müdâvât ve tedbîrleri katʻa te’sîr etmeyip ecel-i müsemmâsı hulûl etmekle sene-i mezbûre Rebiʻü’l-evvelinin yedinci gecesi583 terk-i kâr-ı bâr-ı hayât eyledi. Vezîr-i müşârün- ileyh nisbet-i meşhûresi üzere Vilâyet-i Anadolu’da Köprü nâm kasabada serîr-i âverde-i giribân-ı [T79a] vücûd olup bâliğ-i nisâb-ı şibâb oldukta azm-i Âsitane-i


583 gecesi P: günü gecesi T.



Saʻâdet-meâb ile baʻzı kibârda hizmetine intisâb edip taʻlîm-i merâsim-i âdâb ettikten sonra bir tarîkiyle sermâye-i neyl-i murâd olan Harem-i Hümâyûna duhûl ile şerefyâb oldu. Bir müddet mürûrunda hâs oda ağaları zümresine idrâc ve ândan mirâhorluk mansıbı ile [P87a] ihrâc olunup baʻdehu vezîr-i aʻzam Hüsrev Paşa sadâretinde tabl-ı alem ihsânıyla mükerrem oldu. Bu vech üzere ale’t-tevâli nice eyâlet ve elviye vâli olarak bin altmış altı senesinde maʻzûlen Âsitâne-i Saʻâdet’de meks üzere iken Şam-ı Trablus eyâleti ihsân ve mansıbına revâne olmak üzere fermân olunmuşidi. Lâkin biraz müddetten beri tavâ’if-i askeriyeden baʻzen ağalar nâmına zor pâzu-yı bâğî ve tagallüb ile umûr-ı dîn ü devlete müşâreket emrini muʻtâd ve ıslâh-ı âlem nâmıyla cihân-ı kevn ü fesâdı bir hoşça ifsâd eden serriyye-i şekāvet iʻtiyâd-ı hânumân nizâm-ı devleti berbâd edip mesned-i cürüm ve siyâsete gelen vüzerâ ve vükelâ ol hıyânet pîşelerin inzâm re’y ve itttifakları ile ola geldiklerinden her kankısı pâye-i fetk ve rikkate kadem bâsdı ise ol yaramazların ya hukūk-ı imdâd ve iʻânetlerine mükâfat yâhud eslâf hakkında mânzûrları [T79b] olan gadr ve zararlarından mübâlât fikrinden nâşî cezâ ve tedmîrlerine ikdâmdan tehâşi etmekle yevmen-feyevmen tegallüb ve şekāvetleri izdiyâd ve nâire-i fitne ve fesâdları iştidâd bularak dâmen-i umur-ı devlet dest-i taʻarruz ve müşâreketlerinde vakt-i keşmekeş-i ihtilâl olup kalmışidi. Esâs istilâları ihtimâl-i tezelzülden mahrûs olduğundan min-baʻd umûr-ı devletin hâlât-ı evlâ-yı nizâmına ricʻatten me’yûs olup [P87b] nâçâr vükelâ-yı devletin ekseri dahi584 hevâdârlığı ve tuğyânları olmadan gayri çâre bulamadıklarından kahr ve tedmîrlerinden dest-keş dâmân re’y-ı tedbîr ve muntazır-ı cilve-i takdîr olmuşlar idi. Lâkin bu Devlet-i Aliyye’nin te’yîdine vaʻd-i ilâhi sebk ettiğinden idare-i aliyye-i rabbâniye ol yârâmazların tertîb-i cezâları mukaddemâtta temhîd ve vezîr-i müşârün- ileyhin sadâretiyle cemʻiyet-i bağî tagallüblerin tebdîl eyledi. Keyfiyet-i nasbı ile 585 ol vakitte dârü’s-saâdeti’ş-şerîfe ağasının kâtibi bulunan Durmuş Efendi’den menkuldur ki vaktâ ki umûr-ı muhtele-i devletin encâmı neye müncer olsa gerekdir deyu vezîr-i aʻzam Boynuyaralı Mehmed Paşa hazretlerinin kemâl-i acz ve rehâveti sebebiyle azli karârdâde-i saltanat olup ancak kime tefvîz-i emânet-i uzmâ olunsa deyü fikr ve hayret üzere iken Şam-ı Trablus Vâlisi olup Sultân Bayazid’de vâkiʻ Demirkapı


584 dahi P: -T.
585 ile P: -T.



Sarayı’nda [T80a] âmâde-i azîmet-i râh olan sâhib-i tercüme Köprülü Mehmed Paşa şiddet ve salâbetle maʻrûf pîr-i cihân dîde olmak hasebiyle Dârüssaʻadetü’ş-şerîfe Ağası Solak Mehmed Ağa terbiyesiyle enseb ve evlâ görülmüş Nâgâh Ağa efendimiz hazretleri beni çağırtıp “var Köprülü Mehmed Paşa’ya benden selam eyle ve mühr-i şerîf ile ikrâm olunacağın iʻlâm edip hufyeten al getir” deyu tenbîh etmeğin ber-vech- i müsâferet sâkin olduğu saray-ı mezbûra varıp [P88a] ağa tarafından tebliğ-i selâm ve me’mûr olduğum vech üzre inhâ-i peyâm-ı merâm eyledim. Paşa yı müşârün-ileyhi gāyet sebük sâmân ve nizâm-ı ahvâlin cemʻiyet etbaʻ ve havâşisi gibi perîşân bulduğumdan böyle adam ile sadâret-i uzmânın ne münâsebeti vardır deyu bana hayret elvermiş idi. Lâkin böyle bir müjde-i beşâret engîzi ifâde ettiğimde kat’â hıffet sürûr ve ihtirâz göstermeyip izhâr-ı suret-i salâbet ve vakar ettiğinden sâire tercîh olunmasına bâ’is ne idiğin fehim edip bu adamda başka hâlet var deyu ol müşâhede ettiğim cünbüş-i bî-niyâzânesinden ne denlü metânet ve salâbet üzre hareket edeceğin anladım. Hattâ etbâʻından biri sultânım siz sarâydan gelince bâri oradan buradan bir mikdâr bisât-ı beyt tedârükinde olsak dedikte “hâcet yok bu halk fî-mâ baʻd öyle hizmetlerde size zahmet belki [T80b] nöbet vermezler. Devlet-i aliyye bizden hizmet ister kerru ferru haşmet istemez” deyip cevâb eyledi. Elhâsıl oldukça bir bârgire süvâr olup sarây-ı hümâyûna dâhil oldukta Vezîr-i aʻzam Boynuyaralı Mehmed Paşa’dan istirdâd-ı mühr-i şerîf içün ağanın odasında bir mikdâr tevkıf ve tedmîr-i eşkıyâya dâir kendüye baʻzı hıdemât-ı müşkile teklîf olunup baʻdehu huzur-ı hümâyûna çehre sâ-yı müsûl oldukta mühr-i sadâret-i uzmâ kendüye [P88b] teslîm ve ilbâs-ı hılʻat-ı vezâret ile tekrîm olunduktan sonra vezîr-i aʻzam-ı sâbıkın alay ile sadr-ı aʻzamlara mahsûs olan sarâyına ricʻat ve bu hâlet-i gayr-i me’mûle halk değil belki kendü etbaʻı dahi mübtelâ-yı hayret oldu. Fi’l-hakīka inân-ı umûr-ı devlet yed-i kifâyetine teslîm olunduktan sonra erbâb-ı şekāvet ve tuğyân evvelki gibi fırsat-ı bağy ü udvân bulamayıp çârub-ı şimşîr ile sâha-i umûr-ı devleti levs-i taʻaddîlerinden tathîr ettiğinden nâşı mesned-i izz ü ikbâlde kemâ-yenbağî imtidâd ve istiklâl bulup beş sene iki ay vezâret ile kârgâh-ı devlette ihrâz-ı şöhret nâm-ı kâm ve düşman-ı dinden ahz-ı intikām ettiğinden mâʻadâ cerâ’id-i mahkeme-i hayrâta nice sukûk yer ve asâr-ı sebt ve tescîl ve Memâlik-i Mahrûsa’da cisir ve ribât ve mekteb ve sebîl gibi vâfir me’ser ve hasenât vakf u tesbîl eyledi. Ez-cümle Divânyolu’nda vâkiʻ Hammâm-ı Vâlide mukābelesinde bir dârü’l-hadis ve bir kitabhâne ve bir türbe bünyâd [T81a] edip hîn-



i586 ihtizârda türbe-i merkūmeye defn olunmasını vasiyyet etmeğin vefâtı Edirne’de vâkiʻ olmuşiken menzil arabasına tahmîl ve İstanbul’da vâkiʻ türbe-i mezkûresine defn olunmak emrinde taʻcîl olundu.
Vakāyiʻ-i Sadâret-i Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa587

Merhûm-ı müşârün-ileyhin oğlu olup hastalığı vaktinde temşiyet-i umûr ve ahkâm içün birkaç gün Kā’immakam olan Ahmed Paşa hazretlerinin zâtında olan [P89a] rüşdü sedâd ve liyâkat ve istiʻdâddan mâʻadâ pederi merhûm-ı müşârün-ileyh hidemât-ı Devlet-i Aliyye’de mücerreb âdamlar istihdâm ve tevfir-i etbâʻ ve huddâm ile mesâlih-i devlete yoluyla nizâm verip harekâtı muvâfık-ı rızâ-yı sultân-ı enâm olmakla makām-ı sadârette bîgâne istihdâm olunsa öyle bir mertebe dâire perâkende vü perîşân olacağı zâhir u nümâyân olmağın pâdişâh-ı kâr-gâh hazretleri yine sadr-ı aʻzam-ı mütevvefânın kârhâne-i devlete verdiği nizâmın bekâ vü devâmıçün oğlu vezîr-i müşârün-ileyh Ahmed Paşa hazretlerini pederi makāmında istihdâm etmeği mülâhaza ve tasmîm ve sene-i mezbûre Rebiʻü’l-evvelinin sekizinci günü mühr-i hümâyûnu vezîr-i müşârün-ileyh hazretlerine teslîm buyurdular.
Vakāyiʻ-i İrsâl-i Hılʻat ve Şimşîr be-Cânib-i Serdâr-ı Girid

Girid Cezîresi’nde serdâr-ı asâkir-i nusret-şiʻâr olan vezîr-i mükerrem Ankebut Ahmed Paşa’ya avâtıf-ı aliyye-i mülûkâneden hatt-ı hümâyûn-ı iltifât- makrûn ile kılınç ve kaftan irsâl ve ihsân olundu.
Hikâyet-i Azîmet-i Sefer-i [T81b] Kandiye berâ-yı Vazîr-i Aʻzâm Köprülüzâde Fâzıl Ahmed Paşa
Gāzi ve mücâhid-i fi-sebîlillâh merhûm Köprülüzâde vezîr-i aʻzam ve serdâr- ı ekrem Fâzıl Ahmed Paşa hazretleri Engürüs cihâdından avdet ve rikâb-ı hümâyûna yüz sürdükten sonra pâdişâh-ı âlem penah hazretlerinin dergâh-ı saltanat medârlarından Kandiye seferine izin [P89b] ve icâzet ricâ eyleyip “nusretli pâdişâhım

586 hîn-i P: -T.
587 Vakāyiʻ-i Sadâret-i Köprülüzâde Fazıl Ahmed Paşa P: Vakāyiʻ-i Sadâret-i Fazıl Köprülüzâde Ahmed Paşa T.



devletinde Nemçe’nin ahvâli murâd üzre görüldü. Lâkin Venedik keferesinden dahi intikām alınmak ve Kandiye kalʻası feth olunmağa saʻy-ı ihtimâm oluna olaki cenâb- ı588 bâri teʻâlâ hazretleri ol kalʻayı feth ve teshîr edip zahmetînden ümmet-i Muhammed-i halâs ede. Bu kadar senedir ki saltanat-ı Âl-i Osman’a bayağı velvele verdi. Ve dillere dâstân olup hemân pâdişâhımın yümn-i himmet ve duâ-yı hayrları ile bu mesâlihi dahi görmek gerekdir” dedikte pâdişâh-ı âlem-penâh hazretleri dahi izîn verip andan levâzım-ı seferiyyeye mübâşeret olundu. Ve on iki seneden beri mahbûs olan Venedik elçisi bu müşâvereden haberdâr oldukta Vezîr-i aʻzâma buluşup sulhe kemâl mertebe rağbet gösterdi. Ve her maddeye râzı olup lâkin Suda limânına rızâ vermedi. “Suda kalʻası bizim karşımızdır. Ol olmayınca bizim mâbeynimizde şerefimiz olmaz” dedi. Venedik elçisine teklîf olunan mevâd bunlardır. Suda kalʻası hedm oluna ve senede on [T82a] iki bin frengi altın Kandiye kalʻası harâc vere ve Kandiye küffârda kala ve ber-vech-i peşîn hedâyâ tarîkiyle yüz bin altın vereler. Ve bu sene aldığı palankaları geri vere ve Osmanlı Kandiye karşısında binâ eylediği kalʻa-i cedîd hedm ola ve Suda limânı anlarda ola ve Yedi kalʻada olan Müslümân esîrleri azâd ola ve birkaç [P90a] teklîf dahi var idi. Cümle rızâ verdi. Ammâ Suda kalʻasının yıkılmasına ruhsat vermeyip “bir taşına bin başımız fedadır” deyu cevâb verdi. Sadr- ı aʻzam dahi “inşâallahu teʻâlâ Suda değil belki lütf-i hakkla Kandiye kalʻasın verirsiz” deyip kelâmın hatm eyledi. Ve levâzım-ı seferiyyeye mübâşeret olunup on aded balyemez top ve elli bin kantâr barut ve sâir mühimmât ümerâ-i deryâ ile Girid’e gönderilip selâmetle vusûl buldu. Vâfir asker dahi gönderildi. Evvelden dahi cezîre-i mezbûrede vâfir top ve cebehâne ve asker-i firâvân var idi. Pes Benefşe’ye varınca yollarda zehâir ve sürsat tedârük olunup ve sadr-ı aʻzam dahi pâdişâh-ı âlempenâh ile maʻan İslambol’dan hareket ve sayd ü şikâr ederek Edirne’ye geldiler. Ve Anadolu vâlisi Karaman ve Adana vâlileri Edirne’ye vusûl buldukları gün hılʻat giydiler. Venedik keferesi dahi üzerine sefer takayyüd olduğun tahkīk bilince sulhnâme gönderip kemâl-i mertebe tâlib ve râgıb oldu.

588 cenâb-ı T: -P.

Venedik Cumhûrundan Gelen Nâme [T82b]Sûretidir.

Şevketlü ve kudretlü ve nusretlü şehin-şâh Sultân Mehemmed Şâh öteyaka ve Rumeli’nin ve Arab ve Acem ve Bağdad ve Basra ve Mısır ve Haleb ve Şam-ı cennet meşâm ve şark ve garp ve dahi buna göre nice memleketlerin ve vilâyetlerin pâdişâhı [P90b] hazretlerinin hümâyûnlarına bir Allah’ın inâyetiyle Venedik Doj’u Devleti Kontarino tarafından tekrîm ve taʻzîm ile duʻâlar takdîmininden sonra allâmü’l-guyûb olan Allahu azîmü’ş-şân hazretine maʻlûmdur ki bu ceng esnâsında Devlet-i Aliyye ile kadîmî dostluğu ve meveddeti tecdîd eylemek arzusu cumhûrumuzdan karâr-dâde olup ve derûnumuzdan dûr olmamışdır. Ve bedhâhların elemi ve reʻâyanın tesellî-i hâtırı içün sulh u salâhın muhabbeti tarafımızdan bu kadar sene hıfz olunup ol sebebden hatt- ı hümâyûn-ı saʻâdet-makrûnumuz ile Âsitane-i saʻâdetinize irsâl olunan Cüvanbaşta nâm gulâm-ı mergûb elçimizi müddet-i medîd ol câniblerde kalmıştır ki ahvâl-i sulh u salâhı göre ve lâkin nice mevâniʻ zuhûr edip bu âna değin husûle gelmemiştir. Biz hod devlet rağbet ve tekrîminde ve ırz-ı nâmus-ı saltanatınızda lâyık-ı kemâl-i riʻâyet ve tâm ve tesellî-i hâtır olmalarına ve kendi memleketinizi hıfz etmek muktezâsınca takayyüd olunup imkân-ı vech üzre saʻy ve dikkat eylemişiz ki Devlet-i Aliyye’nize lâyık rağbet ve tekrîmimiz taraf-ı hümâyûnları merrebü’l-bâl olup şân-ı şevketiniz âfâkta âlî olmak arzumuz olduğu maʻlûm-ı hümâyûnları [T83a] ola. Ve geçen senelerde askeriniz Nemçe ve Macar seferlerine meşguller iken Kandiye ve sâir yerlerde olan askerlerimizi hareket ettirmeyip sükût eylemeleri şâhid ve kâfidir ki derûnumuzda olan rağbet ve muhabbetinizi [P91a] herkes bildi. Ve lâkin cumhûrumuzun hıfzına halel verdin. Ve mümkün olmayan ahvâlleri terk olunup kīl ü kāl defʻ ü refʻ olmasına şefkat-i hümâyûnları ricâ olunur. Ve bundan akdem bu ceng [ü] cidâle bâʻis olan şimşîr-i kazâ cûyânınız ile haklarından geldiğiniz gibi sulh ve salâhın itmâmına merhamet-i hümâyûnları bî-dirîğ buyurula bâkī vesselâm.
Ezîn Cânib

Amma gerçi melʻûn bu makūle nâmeler tahrîr eder. Ve sulhe kemâl mertebe rağbet gösterir. Ve lâkin hîn-i müzâkerede sulhden baʻîd olacak söz verir idi. Ol ecilden mümkün olmaz idi. Ve’l-hâsıl bin yetmiş altı senesi Zilkaʻdesi gurresinde pâdişâh-ı âlempenâh hazretleri alaylar ile Edirne’de sarây-ı hümâyûna dâhil olup ve ol

gün vezîr-i aʻzam hazretleri alaylar ile Timurtaş menziline nüzûl ve menzil-i mezbûrda birkaç gün meks olundu. Baʻdehu bir vakt-i mübârekede teveccüh ve aʻzîmet olunup Serez’e andan Selanik’e andan Yenişehir’e vâsıl oldu. Ancak asker-i İslâm gün be-gün durmayıp tedrîcle Girid’e mürûr ederdi. Kapudân Paşa donanma-yı hümâyûn ile589 dört beş defʻa Girid’e sefer edip asker geçirir idi. Bi-hamdillâhi teʻâlâ Girid Cezîresi’nde asker çoğaldı. [T83b] Ve küffârın tabûru kalʻadan taşra iken havfından bozup kalʻaya kapandı. Ve dahi Yenişehir’den azîmet olunup İstefe’ye ve andan Eğriboz’a ve andan Benefşe’ye vusûl buldu. [P91b] Andan sonra bunca mühimmât ve zahîre ile Cezîre-i Girid’e geçmek üzere mübâşeret olunup ve lâkin baʻzı ukalâ vezîrler sadrâzamın geçmesine çendân ruhsat vermeyip menʻ sevdâsında oldular. Zîrâ küffârın cümle donanması yolları kapatmış idi. Fi’l-hakīka kemâl-i mertebe mahûf ve muhâtara idi. El-iyâzı billâhi teʻâlâ yüz karalığından havf olunurdu. Zîrâ bizim donanmamız ancak çekdirmeleri olup kalyonlarımız yok idi. Küffârın donanması çok ve hem kalyonları dahi var idi. Ol ecilden mukāvemete iktidârımız yok idi. Ancak sâhib-i devlet hazretleri aslâ bir kimesnenin cevâbına bakmayıp ve gayret-i İslâmiye kemerin bend-meyân edip mütevekkilen ale’l-hayyi’l-kayyûm ubûr-ı deryâya cür’et eyledi. Ve donanmâ-yı hümâyûn kırk sekiz pâre çekdirme ve birkaç fırkateler ile Girid Cezîresi’ne teveccüh ve bâdbân-küşâ-yı azîmet eylediler. Ve Çuka Adalarında küffârın kalʻasından dört cânibe âteş işâretleri gösterdiler. Ve’l-hâsıl ol gece sabâha değin kürek çektirip sabâh gün doğarken selâmetle gelip Hanya’ya dâhil oldular. Gerçi gece yarısında küffârın donanması bizi görüp üzerimize estiler. [T84a] Ve lâkin bizim donanmamız mahsûs kürek çekmeğe mükemmel donanmış olduğundan bir sâʻat mikdârı olmadan geride gâib oldular. Ve Hanya’ya dâhil olduğunda azîm [P92a] şenlikler oldu. Ve bu esnâda Benefşe’den dört pâre büyük fırkateler Hanya’ya gelirken fırtına ile Küçük Çuka Adası’na düşüp fırkatelerin ikisi asker yüklü ve ikisi dahi590 at ve koyun yüklü olup bi-hamdillâhi teʻâlâ askerin cümlesi selâmet karaya çıkdı. Ve lâkin atların ve koyunların ayakları bağlı olmakla helâk oldular. On gün kadar asker-i İslâm cezîre-i mezbûrede kalıp ve deryâda boğulan hayvânların lâşeleri çıkdıkça yiyip nafaka ederlerdi. Ve bunlar bu hâl üzere iken Hanya’dan bir korsan fırkatesi mahall-i


589 donanma-yı hümâyûn ile P: donanma ile T.
590 dahi P: -T.

mezbûre uğrayıp bunlar dahi fırkateye görünce feryâd ü figân edip hücum ettiler. Fırkate dahi bunların bu mertebe üşendisinden korkup alarga eyledi. Aç adamlar cânlarına kâr etmiş belki batırırlar diye korkdu. Ancak içlerinden birkaç adam alıp bâkīlerine dahi mümkün mertebe peksimat ve zahîre bırakıp “inşeallahu teʻâlâ gelir sizi alırız” deyip ale’l-acele fırkate Hanya’ya gelip haber verince sâhib-i devlet ziyâdesiyle müte’ellim olup ve der-akab fermân edip üç kıtʻa çekdirme ve dört fırkate taʻyîn olunup ve lâkin hava ziyâde serd olduğundan çekdirmeler korkup top altına kadar varmışken geri geldiler. Sâhib-i devlet gayretinden[T84b] gazaba gelip çekdirme beylerini divânına getirdip deynek eyledi. Az kaldı ki [P92b] bunları katl ede. “Tiz durman gidin” deyu zor eyledi. Mezbûrlar dahi çıkıp gittiler. Çünki varıp ertesi gece yatsıdan sonra bir vakitte mahalline varıp gördüler ki “limânda bir kalyon yatar aya aʻceb düşman kalyonumudur nedir” deyu korkdular. Meğer mezbûr bir potac kalyon Venedik’den zehâir ile Kandiye’ye gelirken fırtına ile bocalayıp gece yarısında gelip limâna girip demirlemiş. Bu esnâda İslâm askeri dahi kalyonu görünce taş ve kayalar arasında gizlendiler. Bir sâʻat mikdârı geçdikten sonra rüzgârın şiddetinden demirleri kesilip kayalara düşünce kumsala oturdu ve lâkin pârelenmedi. İçinden kâfirler taşra dökülüp kalyonu korumağa tedârük üzre iken asker-i İslâm dahi dört yüz kadar var idi. Bildiler ki bu kalyon düşman teknesidir. Cümlesi bir uğurdan hûlayıp kimi kılıç ve kimi taş ile ura ura zebûn ettiler. Sandalı taşra kıyıda bulunup netîce-i kelâm kalyonu zabt eylediler. Andan sonra üşendi ile bir mikdârı yük çıkarıp kurtardılar. Ol mahalde çekdirmeler dahi gelip bir birlerinden korkdular. Hele bir birleriyle söyleşip biliştiler. Hemân der-akab kalyona ve çekdirmelere dolup mesrûran revâne oldular. [T85a] Ve selâmetle gelip Hanya’ya dâhil olup ümmet-i Muhammed mesrûr olup küffâr-ı dûzah-mekîn mahzûn [P93a] oldu. Baʻdehu sâhib-i devlet Kandiye’yi tahmîn etmek içün bu levâzıma mübâşeret olunup yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı591 ve âna göre bir mikdâr asker ile geşt [ü] güzâr ederek Kandiye’ye geldiler. Ordu-yı hümâyûna gelip yirmi dört seneden beri ve Kandiye altında taş yasdanıp ve toprak döşenen gāzi ve mücâhid-i fî-sebîlilillâh asâkir-i İslâmı görüp ve azîm alaylar ile duʻâ ve senâ ederek ve gülbank-i Muhammedî çekerek Kandiye altına varıp cânib- i erbaʻasın gereği gibi geşt ü güzâr eylediler. Ve küffâr-ı hâksâr dahi kalʻadan bunlara


591 kul kethüdâsı P: -T.

yirmi kadar top attı. Yalnız bir adam şehîd olup gayri bir zarârı olmadı. Andan sonra varıp merhûm Gāzi Hüsyin Paşa’nın sarâyına nüzûl eyledi. Ertesi kuşluk vaktinde ocak ağaları ve iş erleri olanlar ile binip tophâne’i ve müceddeden binâ ve ihdâs olunan kalʻayı ve sâir keşfe muhtâc olan mahalleri görüp ve gereği gibi vukūf tahsîl eyledi. Çünki gayri menzile daʻvet eyleyip yine alaylar ile ordu-yı hümâyûnda olan mîr-i mîrân ve alay beyleri ve sâir bellü başlı olan zâbitler ve iş erleri cümle maʻan gelip ve cümlesi [T85b] bir ağazdan “devletlü vezîr hoş geldin sefâ geldin yirmi dört seneden beri bizler bu cezîrede yetîm kaldık” deyu bir mertebe gözyaşları döktüler ki taʻbîri mümkün değildir. Ve sadr-ı aʻzam hazretleri yağlığın yüzüne tutup belki bir sâʻat mikdârı ağladı. [P93b] Ve cümle gāzilere tesellî hâtır edip herbirine gûnâ-gûn iltifâtlar ve nevâzişler eyledi. Baʻdehu cümlesi el kaldırıp dergâh-ı kibriyâda yüz tutup gözleryaşı dökerek duʻâ ve senâlar eylediler. Ertesi gün fermân edip Kandiye kalʻası altına sıçan yoluyla varılıp Cuhûd tabyası semtinden kalʻa’i seyr etti592. Ve yine üçüncü gün Aktabya tarafından seyr eyledi. Bu vecihle kalʻanın dört tarafı temâşâ olundu. Paşalar ve yeniçeri ağası ve kul kethüdâsı birkaç enderun ağaları ve iş erleri bile gezdiler. Ve bu ahvâle kefere işkillenip vâfir top ve tüfenk ve humbara attı. Bi- hamdillâhi teʻâlâ kimseye isâbet etmeyip ancak bir Mısırlı dilâveri mecrûh oldu. Gerçi kalʻanın etrâfı müşâhede olundu. Ve lâkin kangı tarafından
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: YENİÇERİ KÂTİBİ HASAN EFENDİ’NİN TEVÂRÎH-İ CEZÎRE-İ GİRİD ADLI ESERİ: TAHLİL VE METİN

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 17 Haz 2019, 18:02

muhâsara olunacağın kimseye işâʻa etmediler. Ve beş gün ordu-yı hümâyûnda eğlenip baʻdehu avdet olunup Hanya’ya gelip dâhil oldu. Ve evvelbahârda lâzım olan mühimmât-ı seferiyye tedârükine mübâşeret olundu. Ve bu esnâda Hanya kalʻasında Bolpaça denmekle maʻrûf bir yarar [T86a] fırkate kapudânı dil almak arzusuyla fırkatesin donatıp Hanya limânından kalkıp Kandiye etrâfında gezerken nâgâh küffârın iki fırkatesi rast gelip firâra âr etmekle mütevekkilen alellah küffârın fırkatelerine çatıp üç sâʻat mikdârı azîm ceng edip ikisin dahi söyündürüp zapt eylemiş iken Kandiye [P94a] karşısında olan Tavşan Adası’ndan küffârın çekdirmeleri görüp imdâdlarına gelip yetişdiler. Bu sebeble Bolpaça derdmend dahi kaçıp güç belâ gelip Küçük kalʻa altında baştan kara edip kurtulmuştur. Merkūm Bolpaça’nın teknesinde yüz yirmi kadar levendi var idi. Yekûnu otuz levend kurtuldu. Anlardan dahi nısfi mecrûh idi. Ve kendi Bolpaça dahi iki yerinden mecrûh olup netîce-i kelâm küçük kalʻadan bunların cengini görenler bi’l-


592 Cuhûd tabyası semtinden kalʻa’i seyr etti P: Cuhûd tabya tarafından seyr ettiler T.

cümlesi tahsîn ettiler. Ve Bolpaça gelip sâhib-i devlete buluştuğundan sâhib-i devletin bu cengden haberi olmakla Bolpaça’ya vâfir inʻâm ve ihsân593 eyledi. Ve kendisine bir fırkate taʻmîrine fermân edip ihdâs olundu.
Hikâyet-i muʻâreke-i Mısır Beyi Rahmetüllahi aleyh bin yetmiş yedi senesinde mâh-ı Cemâziye’l-âhiri gurresinde cânib-i Mısır’dan iki bin Mısır kulu yirmi bir kıtʻa kalyon ve yedi kıtʻa şityeye? süvâr olup Girid Cezîresi’ne gelirken bi- emrillâh azîm fırtınaya uğrayıp her biri bir semte perâkende olmakla içlerinden bir kalyon selâmetle Hanya’ya gelip dâhil oldu. Ve ertesi gün bir kalyon dahi gelip ammâ küffâr-ı [T86b] hâksâr Mısır kullarının bu gûne perişân olup ve gemileri birer birer Hanya’ya geldiğinden haberdâr olunca on üç kıtʻa kalyon donatıp [P94b] ve gelip Hanya önünde lenger-endâz oldular. Hikmet-i bâri594 Ramazan-ı şerîfin üçüncü günü Mısır Beyi üç pâre kalyon ile gelirken akşâm namazından sonra Hanya’nın önünde küffârın kalyonları içine uğrayıp halk terâvih namazında iken top sadâsından âlem lerzân oldu. Ne hâl ise gecede ikisi küffârın595 içinden fısat bulup top atarak selâmet ile gelip dâhil oldu. Ammâ Mısır Beyi’nin kalyonunu on üç kefere kalyonu muhâsara edip yol vermediler. Yatsı vaktinden ertesi öyle vaktine dek şol mertebe ceng olundu ki atılan top hesâba gelmez idi. Cümle halk el kaldırıp ağlayu ağlayu dualar ederledi. Karşımızda görürdük ancak çâremiz yok. On üç kalyon bir kalyonu ortaya almış toplar idi. Amma biri yanına yaklaşmağa kādir değil idi. Öyle bir ceng etmişdir ki devri Ademden beri görülmüş değildir. Bir yanar âteş içinde kalmış iken cümlesine cevâb verirdi. Vezîr-i aʻzam bu hâli gördükte mütehayyîr olup Hanya limânında mevcûd ve hâzır bulunan596 on pâre çekdirmelerin her birine birer kapıcı başı koyup “tez durman gidin imdâdına yetişin bugün gayret-i İslâm günüdür. Bir tarîkiyle [T87a] yedeğe mi alırsız yoksa bir gayri vecihle imdâd edesiz” deyu acele gönderdi. Lâkin cekdirmeler [P95a] varıp yanaşmak mümkün olmadığından geri kaçtılar. Sâhib-i devlet kemâl mertebe gazaba gelip Keskin Paşa ile Mançe Çarık oğlunu katl edip ve mûcib-i ibret içün lâşelerin dahi üç gün597 meydândan kaldırmağa izin vermedi. Ve’l-hâsıl Mısır


593 ve ihsân P: -T. 594 bâri P: hüdâ T. 595 küffârın P: -T.
596 mevcûd ve hâzır bulunan P: hâzır ve mevcûd bulunan T.
597 üç gün P: on gün T.

beyi gördü ki cebehâne ve asker tükendi. Gayri bi’z-zarûrî kendi eliyle kalyonu âteşe yakıp düşmana vermedi. Ve içinden üç adam yüze yüze gelip kenâra çıkdılar. Ve Mısır beyi dahi birkaç adam ile sandala süvâr olup kayalara kaçıp gelirken düşman filukaları yetişip ve tutup esîr eylediler. Zîrâ sandalları dahi fenâ-pezîr olup su ederdi. Ol ecilden kaçıp gelemediler. Eğer çekdirmeler mahall-i mezbûrda olalardı elbette ol vakitte beyi alırlardı. Netîce-i kelâm şöyle ceng oldu ki taʻbîri mümkün değildir. Ve hattâ gülleleri tükenip toplara gülle yerine sivliye ve aslanlı kîselerini doldurup düşman gemilerine atarlardı. Altmış kîse akçe attılar. Küffâr kalyonlarının gövdelerine sivilyeler saplanıp sonra kâfirler söküp çıkardılar. Düşman kalyonlarını gördü kim cümlesinin sakatları var idi. Kimisinin direği kırık ve kiminin dahi598 başı ve kıçı dağınık bu minvâl üzre gittiler. Baʻdehu birkaç eyyâm mürûrundan sonra beyin etbaʻından [T87b] beş nefer599 ademisi sekiz bin guruşa [P95b] bahaların kesip ve sadr-ı aʻzam hazretlerine mektûbu gelip sâhib-i devlet kendi hazînesinden verip halâs eyledi. Mezbûr esîrlerden haber alındı ki ehl-i İslâmdan dört yüz mikdârı şehîd oldu. Ve küffâr kalyonlarından iki bin kadar kâfir mürd oldu. Hanya etrâflarında deryâ civârında çıkan lâşe kokusundan halk zahmet çeker idi. Ve Mısır beyi dahi kendi tahlîsi içün sâhib-i devlete mektûb gönderip ricâ eyledi. Ve lâkin küffâr-ı laʻîn beyi bahâya kesmeğe ruhsat vermeyip mukaddemâ Resmo kalʻasında bir kral oğlu ahz ve esîr olup hâlâ Âsitâne’de Yedikule’de600 mahbûs olmakla mesfûr kral oğlu ile mübâdele olunmağa tâlib olup ve vârid olan mektûbunda “şevketlü kudretlü pâdişâhımızın başıçün Yedikule’de olan mesfûr kral oğlu ile mübâdele olunup bu bîçâre601 kulunuzu halâs buyurulmak bâbında lütf-i merhâmetleri ricâ olunur” deyu azîm niyâz eylemiş idi. Sâhib devlet mîr-i mezbûrun ahvâline ziyâdesiyle müte’ellim oldu. Nihâyet istedikleri esîr bir vecihle mümkün olmadı. Eğer kefere bî-dîn mîr-i mezbûru bahâ ile verse idi sâhib-i devlet kendü hazînesinden kırk bin guruş vermek cânına minnet idi. Bi’l-iktizâ Kandiye fethine dek te’hîr olunup hîn- i fetihde iki tarafdan esîrler halâs olduğundan mîr-i mezbûrun602 dahi halâsı müyesser [P96a] oldu. Mâ bâkī gemiler dahi küffâr kalyonları Hanya önlerinde bekleyip lenger-

598 dahi P: -T.
599 nefer P: -T.
600 Yedikule’de P: -T.
601 mübâdele olunmağa tâlib olup ve vârid olan mektûbunda şevketlü kudretlü pâdişâhımızın başıçün Yedikule’de olan mesfûr kral oğlu ile mübâdele olunup bu bîçâre P: mübâdele olunup bu bîçâre T.
602 mezbûrun P: mezbûr T.

endâz olduklarını haberdâr olunca doğru Hanya’ya gelmeğe havf eylediklerinde iki kalyon Esfakiye’ye [T88a] ve altı kalyon Yalıpetra’ya ve on kalyon Anabolu’ya düşüp ve varıp askeri Anabolu’dan irâd eylemek içün on pâre çekdirme gemileri taʻyîn olundu. Ve bir şitye? dahi küffâr kalyonlarından iki kıtʻa kalyona rast gelip anlar dahi iki kalyon ile ol mertebe ceng eylediler ki şityede mevcûd olan yüz otuz nefer Mısır kullarından on üç nefer esîr olup bâkīleri cümle şehîd oldu.
Azîmet-i Fâzıl Ahmed Paşa be-Cânib-i Kandiye

Bin yetmiş yedi senesinde mah-ı Zilkaʻde-i şerîfin603 yirmi ikinci Hamîs604 günü Vezîr-i aʻzam Fazıl Ahmed Paşa Hanya’dan Kandiye’ye teveccüh ve azîmet edip asker-i firâvân ile gelip düşmana605 gürlük içün Kandiye karşısında bir buçuk sâʻat Servili çeşme dedikleri yerden bir ucu Kandiye altına varınca bunca sancaklar ve bayraklar me[h]terhâneler ile kat ender kat alaylar gösterip ve düşman dahi burcu bârularından seyr [ü] temâşa edip ve kahrından alaylara top ve şâhiler atardı. Bir mertebe alaylar oldu ki taʻbîri mümkün değil. Bu uslup üzere gelip otâk-ı hümâyûnda nüzûl eyledi. Ve der-akab azîm divân edip Ahmed Paşa’ya ve defterdâr Ahmed Paşa’ya ve yeniçeri ağası vezîr [P96b] İbrahim Paşa’ya ve Anadolu vâlisi Kara Mustafa Paşa’ya samur kürkler giydirip ve sâir ocak ağalarına ve beylere sâde hılʻatlar giydirdi. [T88b] Fi’l-cümle üç yüz elli hılʻat giydirildi. Ve baʻdehu cümle iş erlerin husûsan Kara Mustafa Paşa ve Pehlivân Mehmed Paşa daʻvet olunup ve serdâr Ahmed Paşa ki aslından Frenk beyzâdelerinden olup ve yedi sekiz sene Girid Cezîresi’nde serdâr olmakla Kandiye’nin cevânib-i erbaʻasın anlayıp bilmiş idi. Bu müşâvere-i azîmede “muhâsara ne vecihle iktizâ eder” deyu her birinden su’âl olundukda kimi deretabyası ve donuzdamı ve Cuhûdtabyası tarafından muhâsara olunmağı münâsib gördüler. Fe’emmâ müşâverede her biri bir türlü cevâb verip muhassıl-ı kelâm Aktabya tarafından karavul şekli sipâh ve silahdâr ve bir mikdâr ehl-i timâr taʻyîn olunup ve kendilerine ihtiyâten dört beş adet balyemez top taʻyîn olundu. Amma dere tabyası tarafından Vezîr-aʻzam ve yeniçeri ağası ve Rumeli kolu taʻyîn olundu. Ve Anadolu kolu Mustafa Paşa’ya ve Rumeli kolu sancaklarından birkaç sancak verildi.

603 Zi’l-kaʻde-i şerîfin P: Zi’l-kaʻdenin T.
604 hâmis P: -T.
605 düşmana P: -T.

Ve serdâr kolunda beş yüz Şamlı ve birkaç yeniçeri odaları ve bir sancak dahi Rumeli ve Anadolu taʻyîn olundu. Ve üç bin Mısır askeri606 vezîr-i aʻzam koluna taʻyîn olundu. Vech-i meşrûh üzere müşâvere tertîb ve tahmîn olunduktan sonra ertesi gün metrise duhûl olundu. Amma bu kalʻa muhâsarasın [P97a] sâir kalʻalar muhâsarası gibi etmediler. Vezîr-i aʻzam tertîb ettikim sıçan [T89a] yoluyla topları kullara çektirip ve yeniçeriyi bir uğurdan metrise komayıp günde ikişer yüz üçer oda kodular ki izdihâmda adam telef olmaya. Ve topları dahi metrise vazʻetmeyip ibtidâ Rumeli tarafına altı adet balyemez top konuldu. Ve bu esnâda küffârın donanması gelip çadırlarımızı toplamasın deyu ol tarafa muhâfazacı taʻyîn olundu. Ve Anadolu koluna dahi üç aded top vazʻ olundu. Ammâ bu cezîrede dökülen yirmi dört vukıyye on aded kalʻagüp topları henüz metrise komayıp İslambol’dan gelen on beş aded topları ibtidâ kodular. Ve Sadr-ı aʻzam otağın kalʻa607 kurbunda İncirli deresi demekle maʻrûf bir mahalle kurdular. Kurşun ve top ve humbaradan gāyet muhâtara idi. Herbiri yer altında birer gār ve kulübe peydâ edip mütevekkil oldular. Çünkü toplar metrise vazʻ olundu. Kefere-i bî-dîn bir sâʻatte kalʻadan üç yüz elli pâre top ve elli beşer vukıyye elli aded humbara attı. Ve kurşun dahi kıyâsdan hâriç bi-hamdillâhi teʻâlâ bu kadar âteşden kimesneye zarar olmadı. Ol hengâmda Rumeli gāzilerinden bir dilâver yiğit kalʻa altından bir kâfirin başın kesip ve kılıcın dahi maʻan alıp sadr-ı aʻzam hazretlerine getirdi. Ol kâfirin [P97b] kılıcında yâ fettâh yazılı bulunup fethe işâret-i fal-ı mübârek [T89b] ve alâmet-i hayırdır. Feth ve nusrete delâlet add edip ol gāziye yüz altın ve bir eyü timâr ihsân olundu. Ve ertesi gün cebecilerbaşı Kanca nâm gāzi kendi yoldaşları ile kalʻa altından birkaç kelle ve birkaç dil getirip sâhib-i devlet âna dahi hılʻat giydirip ve üç yüz altın ihsân eyledi. Bu Kanca dedikleri gāzi dilâver aslı Aydınlı idi. Yirmi seneden beri Kandiye altında bayrağıyla608 eşer idi. Ve çok yararlılıkları var idi. Baʻdehu ertesi gün kalʻadan iki nefer kefere firâr edip geldiler. Ve haber verdiler ki küffâr gāyet zebûndur ve zahîreleri dahi yokdur. Ve lâkin lağımlarına ziyâdesiyle mukayyed olmuştur. İki günde bir üçer beşer kefere kaçıp gelirlerdi. Ve gelen keferelerden Müslümân olanlara iktizâsına göre riʻâyet ve ikrâm olunurdu. Ve Müslümân olmayanlara dahi taʻyîn verilip çadır mehter başısı yanında olurlardı. Ve

606 askeri P: kulu T.
607 kalʻa P: -T.
608 bayrağıyla P: -T.

baʻdehu küffâr-ı laʻîn mezbûr Kanca’nın metrisin basmak üzere hücum eyledikte Gāzi Kanca gâfil bulunmayıp gelen kâfirlere kılıç urdu ki iki yüz mikdârı Hırvat keferelerinden ancak beş altı kadar kâfir güçle kurtuldu. Ertesi gün ale’s-sabâh Gāzi Kanca bunca kelle ve esîrler ile sâhib-i devlete gelip sâhib-i devlet dahi kendisine hılʻat-i fâhire giydirip [P98a] vâfir inʻâm ve ihsân [T90a] eyledi. Ve bu kadar ceng ve muʻârekede Kanca’nın yalnız üç adamı şehîd olup ve on dört ademisi dahi mecrûh oldu. Lâkin zararlı değil idi. Ve bundan sonra Güllük tarafından Katırcıoğlu ve Karaman Paşası kendi eyaletiyle ve beş yüz Mısır609 askeri ve beş yüz kadar sâhib-i devlet sekbânlarıyla ve beş aded balyemez top ile metrise girip küffârın gāyet zebûn ve ser-nigûnluğuna delâlet olundu. Ve bundan sonra Kuşaklı Manastır tarafından Mahmud Paşa beş adet havân toplar ile taʻyîn olunup kalʻaya gece ve gündüz aralık vermeyip cevânib-i erbaʻasından kat-ender kat der-agûş olunup bir mertebe tarafeynden top ve tüfenk atılır idi ki dumânı dumâna rû-yı âsumânı mu ʻazzam kara bulutlar gibi bürüyüp zemîn ve âsumân titrer idi. Ve bu hengâmda gece ve gündüz lağımlar dahi atılıp metrislerde olan asker top tüfenk ve humbara ve lağım sadâsından birbirlerinin musahebet ve seslerini işitmezlerdi. Kalʻadan ve taşradan ekall mâ yekûn iki bin beş yüz pâre top lâ-yenkatiʻ atılırdı. Gözler görmemiş610 ve kulaklar işitmemiş bir yanar âteş ve duman ki gökyüzünde güneşi bürüyüp aslâ güneş fark olunmazdı. Ve dahi sene-i mezbûr Muharremi gurresinde Küçük Mirahur rikâb-ı hümâyûn cânibinden gelip611 sadr-ı aʻzam hazretlerine [P98b] hatt-ı hümâyûn ve kılıç kaftân ve serâsere kaplı [T90b] sammur kürk getirdi. Sâhib-i devlet dahi kethüdâsın ve içağaların ve cümle sekbânları ve alaybeylerin cemʻ edip iki sâʻat mikdârı yerden istikbâl içün alay edip ve küffârın gözü karşısında şenlikler ile otağa götürüp ve otakdan dahi Vezîr-i aʻzam karşı çıkıp envâʻ ikrâm ile istikbâl edip kılıcı kuşanıp ve kürkü giyip ve hançeri takındı. Ve cümle paşaları ve sâir ocak ağalarını ve beylerini daʻvet edip ve kıyâma kalkıp cümlenin muvâcehesinde hatt-ı şerîfi okudu.






609 Mısır P: -T.
610 görmemiş P: görmemiş değil T.
611 rikâb-ı hümâyûn cânibinden gelip P: rikâb-ı hümâyûndan gelip T.

Hatt-ı Hümâyûn Sûretidir

“Sen ki Vezîr-i aʻzam ve serdâr-ı ekremim Ahmed Paşasın. Selâm selâmet encâm-ı şahânem ve peyâm-ı meserret resân-ı mülûkânem ile seni teşrîf buyrduğumdan sonra maʻlûmun olsun ki hâliyâ sen ve kullarım ne hâlde ve ne ahvâldesiz. Dergâh-ı vâhibü’l-atayadan tazarruʻ ve niyâz ederim ki seni ve dîn [ü] devletim uğurunda taş yastanup ve toprak döşenen gāzi ve mücâhid-i fî-sebili’llah kullarımın cümlesini mansûr ve muzaffer eyleye. Ve küffâr-ı düzeh-karârı dâ’imâ müdemmer ve makhûr eyleyip Ümmet-i Muhammedî envâʻ-ı fütuhât-ı cemile ile mesrûr eyleye. Benim lalam göreyim seni Devlet-i Aliyyemin ve vüzerâ ve mîr-i mîrân ve ümerâ ve sʻâir bu gazâ-yı ekberde olan sunûf-ı asâkir kullarımı cümlenizin hazret- i Allah celle şânuhû muʻîn ve nasîriniz [P99a] ve yâver-i dest-gîriniz olup cümle müşkil [T91a] işlerinizi âsân ve cünûd-ı aliyyesin muʻîn ve meded-resân eyleye. Benim lâlâm hâliyâ hakkında mezîd-i inâyet-i mülûkânem pertev endâz olup hâssa kürklerimden bir top serâsere kaplı sammur kürk ve bir sâde serâser kaftân ve esyâf-ı fâtihatü’l- eknâfdan bir kabza-i murassaʻ şimşîr add ve ve tedmîr-i sâhib kırânı ile seni teşrîf ve iʻzâz eyleyip küçük mirâhor kulum ile ihsân ve irsâl olunmuştur. Olki merâsim-i taʻzîm ve tevkīr edâdan sonra kürkü giyip ve kılıcı kuşanıp hizmet-i hümâyûnda cân başla çalışıp aʻdâ-i dîn [ü] devletimden ahz-ı intikāma sayʻ ve ikdâm eyleyesin. İnşallahu teʻâlâ asâkir-i nusret me’serim mansûr ve muzaffer olup küffâr-ı laʻîn müdemmer ve mugahhar olalar. Seni ve sâir cümle612 kullarımı cenâb-ı rabbü’l-izzet hazretlerine emânet eyledim. Rûz şeb duʻa-i hayr-ı icâbet-eser-i mülûkânem seninle ve maʻan olan guzât-ı muvahhidîn kullarımla biledir. Hazret-i Allah celle şânuhu dest-gîriniz ve muʻîn [ü] zâhiriniz ola” amin.
Fîmâbaʻd küffâr-ı hâksârın donanma-yı menhusesi Kandiye Kalʻası karşısında Tavşan Adası’na gelip otuz kalyon ve altı mavna ve yirmi sekiz çekdirmeler cezîre-i mezbûrede demirleyip meğer mesfûrların tedârükleri ve kasıdları sabâha iki sâʻat kalarak gelip ve asker döküp metrisleri basmak üzere olmakla fi’l-hakīka gelip vakt-i mezkûrda metrislere asker döktü. [P99b] Kalʻadan dahi uğurun kapulardan bunca küffâr taşra hûladılar. [T91b] Asker-i İslâm dahi hâzır ve müheyyâ bulunup

612 cümle P: -T.

kuşluk vaktine değin düşman-ı bî-dîn ile kılıç urdular ki tahrîri ve takrîri mümkün değildir. Metris etrâfı küffâr lâşeleriyle doldu. Elhamdülillâhi teʻâlâ Ümmet-i Muhammed’in uğurları küşâde ve mansûr ve muzaffer olup ve çok küffâr ahz ve esîr edip gāziler tok doyum oldular. Ve bunca ceng u kıtâlde avn ve inâyet-i hakla asâkir- i İslâmdan yüz elli kadar yiğit ancak şehîd oldu. Ve kendi asker-i menhûsesinden on bin kadar küffâr mürd oldu. Ve bu muhârekede küffâr-ı hâksâr bir lağım attı. Zemîn [ve] âsumân lerzeye gelip lütf-i hakla asker-i İslâma zararı olmayıp kendi tarafına isâbet eyledi. Ve sâhib-i devlet mezkûr cengde ekalli otuz bin guruş gāzilere inʻâm eyledi. Mezbûr Kandiye kalʻası lağım ile şöhret bulmuş bir kalʻadır ki yirmi dört seneden beri cânib-i etrâfını üç kat birbirinin altından lağım eylemiştir. Kalʻa-i mezbûrun cânib-i erbaʻasında lağımdan hâli el ayası kadar yer yoktur. Vezîr-i aʻzam hazretleri küffârın lağımlarını ibtâl eylemek içün azîm tedbîrler edip ve kendi kolundan üç dört kol lağımlar yürütüp ve Ankebut Ahmed Paşa kolundan dahi üç kat lağımlar yürüttüler. Bu üslub üzre küffârın lağımlarını buldukça ibtâl ederler idi. Ve kalʻadan hendek başında olan tabyasının önünde birkaç kefere metrislenip [P100a] İslâm askerine kurşun613 atarlardı. Ve gece olunca tabya içine kaçarlardı. Meğer kâfirler üç arşun kadar yer altında iki üç kantar gelir614 kazgan humbaralarından [T92a] on aded humbara gömmüş ve yemleme eylemiş mahzâ serdengeçdiler bunlara hûladıkda âteş edeler. Bu kasd üzre iken bir gece birkaç dilâver yiğitler bu kâfirlerin metrislerinden bir nesne kapmak sevdâsıyla vardılar. Küffâr dahi haber alıp serdengeçdiler ile muhârebe ederlerken humbaralar âteş aldılar. Lütf-i hakla İslâm askerine zarârı olmayıp yine kendilerine isâbet edip kendi tabyasının parmaklıkların ve sîperlerin bozup bu esnâda asker-i İslâm dilâverleri dahi fırsatı ganimet bilip der- akab Allah Allah sadâsıyla hûladılar. Küffâra öyle kılıç çekdiler ki üç yüzden mütecâviz kâfirleri kırdıkdan sonra iki bellü başlı kapudânlarını ve yirmi kadar Soltât keferelerini tutup esîr eylediler. Ve mesfûrları sâhib-i devlet hazretlerine getirdiler. Sâhib-i devlet dahi şâd olup ol gāzilere vâfir inʻâm ve ihsânlar eyledi. Elhamdülillâhi teʻâlâ güzel yüz aklıkları oldu. Bundan sonra kalʻada olan Ceneral’in hazinedârı mesâbesinde bir hizmetkâr oğlanı var idi. Mezbûr oğlan aslından Müslümân sulbü olup


613 İslâm askerine kurşun P: askerine İslâm kurşun T.
614 gelir P: –T.

yedi sekiz yaşında iken bir tarîkiyle kâfire esîr düşüp kâfirler dahi mezbûr oğlanı aldayıp kendilerine mutâbaʻat ettirmişler. Hâsıl-ı kelâm [P100b] oğlan büyüyüp on yedi on sekiz yaşına girdikte yine [T92b] Ceneral hizmetînde olan mü’min esîrler mezbûr oğlana “sen sulb-i Müslümân evlâdı iken seni aldayıp kendilerine mutâbaʻat ettirip müşrik ettiler. Hayfa sana gadr oldu. Rûz-ı cezâda huzûr-ı Mevlâda senin hâlin nice olur” deyu oğlana münâsebet düştükçe terbiye ederek hidâyet-i hâdi erzânı olup İslâm tarafına meyl ve muhabbet eyledi. Ve bundan sonra “bunun çâresi nice olur” deyince üsârî-i müslîmîn dahi “bir gece seninle firâr edip ehl-i İslâma gideriz” deyu ittifâk olunup bir fırsatını gözetirler iken bu esnâda Venedik615 Cumhûru’ndan iki reis kapudânlar gelip kalʻanın burc bârularını keşf edip “zebûn olan yerlerini müstahkem ettireler” deyu taʻyîn olunmuşlar. Mahzâ kapudân-ı mesfûrlar kalʻa muhâsarası ilminde mâhirler öyle olsa Ceneral ve birkaç dahi Başbuğ olan iş erleri ve mesfûr gelen kapudânlar maʻan kalʻanın cânib-i erbaʻasın gezip keşf eylediler. Ve müşâvere edip cevâb olundu ki “bu kalʻanın karası tarafından alımı yoktur. Ve illâ iki yalılar-ı cânibden denize dökündü döküp ve üzerine tabyalar ihdâs olunup ve balyemez topları vazʻ olunursa kalʻa zahmet çeker. Zîrâ Kumkapısına sefîne gelemez olur ve hem kalʻanın içine havâle olur. Bir gayri zahîresi ve imdâdı münkatiʻ olur” deyu [P101a] tahmin eylediler. Bu müşâverede mezbûr
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir