Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar

Girit İle ilgili Akademik Yayınlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Tem 2019, 17:53

Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar
İbrahim Gül, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İ. Bakır Arabacı, Fırat üniversitesi
Giriş


Göç toplumsal hayatın vazgeçilmez bir olgusudur. İnsanların şu ya da bu sebeple bulundukları yerlerden başka yerlere gitmesi anlamına gelen göç kavramı beraberinde bir takım sıkıntıları getirmektedir. Göçün ortaya çıkması da bir zaruretten kaynaklanmaktadır. Yani bir bakıma otaya çıkan yeni koşul ar insanları göç etmeye zorlamaktadır. Bunun sonucunda göç edilen yerlerde yeni sorunlar ortaya çıkmakta ve bunlar birtakım sosyal travmalara (ciddi sıkıntılara) yol açmaktadır.
Alevilik-Bektaşilik, İslam dininin farklı bir yorumu olup, Hak- Muhammed-Ali üçlemesine dayanan bir inanç biçimidir. Hacı Bektaş Veli’nin Dört Kapı Kırk Makam öğretisi, Vahdet-i Vücut felsefesi üzerine inşa edilmiştir. Alevi-Bektaşi toplumu, İslam’ın temel prensiplerini yani Şeriatı kabul etmekle birlikte yeterli görmez. Bunun ilerisindeki Tarikat, Marifet ve Hakikat kapılarına kadar ilerlemeyi hedefleyen inançlar bütünüdür.
Göç, Alevi-Bektaşi toplumunun inançlarını yaşaması noktasında önemli sıkıntılar çıkarmıştır. Bu toplumun inancının temel prensibi, “Eline, diline, beline sahip olma” yeni kuşaklara aktarılamamıştır. Diğer taraftan görülme-sorulma ve düşkünlük ile yol kardeşliği anlamına gelen musahiplik kurumu işlemez hale gelmiştir. Şehirlerde cem yapmak sorun haline gelmiş ve bu toplum Hakka ibadet etmekten geri kalmıştır. İnançlarını tam olarak yaşayamayan bir kısım Alevi-Bektaşi gençleri maalesef ateist olmuşlardır. Bu çalışma ile göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu bir takım sıkıntılar ele alınarak bunlar tartışılmaya çalışılmıştır. İlgililerin konuya dikkatleri çekilmeye çalışılmıştır.

Problem Durumu
Göçün farklı tanımları yapılabilir. Sözlükte göç, ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret (TDK, 2018) olarak tanımlanmaktadır. Tanımdan göçün bir keyfiyetten değil bir zorunluluktan ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu sebepler daha çok geçim sıkıntısı, daha iyi bir iş bulma ümide, çocukları için daha iyi bir gelecek hazırlama telaşı olabilir. Böylece daha çok dağlık kesimlerde ikamet eden Alevi-Bektaşi toplulukları şehirlere göçmeye başlamıştır.
Mekânsal değişiklik anlamına gelen göç, bireyin psikolojik durumu başta olmak üzere topluma dair olan hemen her şeyi etkileyen bir olgudur (Güvenç, 1996: 21). Göçle birlikte farklı bir ortama giren bireyin psikolojik durumunda önemli değişmeler meydana gelir. Birey yeni geldiği çevreye uyum sağlamaya çalışırken, sosyolojik anlamda ise yeni geldiği çevrenin kültürünü tanımaya ve bu kültürün içinde var olmaya gayret gösterir.
İnsanlar için inançlar vazgeçilmez bir olgudur. İnançsız bir insandan bahsetmek mümkün değildir. Hiçbir şeye inanmadığını söyleyen birisi de bir düşünsel eylem sonunda böyle bir karara varmaktadır. Hacı Bektaş Veli "akıl a gidilmeyen yolun sonu karanlıktır" diyerek, inanca u1aşmanın önkoşulunu akla bağlamıştır (Temren, 1998: 302). İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özel iği düşünen bir varlık olmasıdır. Her insan kendisine verilen akıl sayesinde düşündüğü için inançlar kişiye özgüdür.
Alevi-Bektaşi toplumunun inanç yapısı İslam dininden farklı değildir. İtikat konusunda bir farklılığın olmadığı ancak ibadet ve yaşam biçiminde farklılıkların olduğu görülmektedir (Gül, 2014: 120). Alevi-Bektaşiler cami yerine cem evine gitmekte ve burada farklı bir şekilde ibadet etmektedirler. Sünni İslam anlayışında kadın ve erkeğin bir arada ibadet etmesi hoş karşılanmazken (Sorularla İslamiyet, 2018), Alevi-Bektaşi toplumunda kadın- erkek bir arada ibadet edilmektedir. Sünni kadınlarla

karşılaştırıldığında kadınları daha özgür olduğu görülmektedir (Bozkurt, 1993: 108-109)
Alevi-Bektaşi inancında bir mürşide bağlanmak esastır. Her pir ve mürşidin bağlı olduğu bir ocak vardır. Her Alevi bu ocaklara bağlı olan dede-babalar tarafından yılda bir defa görgü-sorgudan geçerler. Üzerinde kul hakkı olan veya küçük günah işlemiş kişiler dede tarafından yargılanır ve müşkülatlar hal edilir. Bu erkâna uymayan kişiler düşkün bırakılır yani toplum dışına atılırlar Özbilgin, 2011: 412). Bu göçlerle birlikte düşkünlük kurumu neredeyse işlemez duruma gelmiştir. Şehirlerde bunu gerçekleştirmek zorlaşmıştır.
Cem, Alevi-Bektaşi toplumunda yapılan bir ibadet biçimidir. Cemin dinsel işlevi ön planda olup on iki hizmet yürütülür. Onun sosyal ve eğitsel bir yönü de bulunmaktadır. Cem, toplumsal yapının gereği kendi inanç eğitim kurumlarına sahip olmayan Alevi-Bektaşi toplumu için aynı zamanda eğitim kurumu olarak işlev görmüştür (DABF, 2008: 40). Alevi-Bektaşiler köylerde yaşarken köyde büyük bir evde toplanıp cem yaparken, şehirlerde bunu yapmak zorlaşmıştır. Cem evi olan şehirlerde bunu yapmak bir dereceye kadar mümkün iken olmayan yerlerde böyle bir ibadet yapılamamaktadır. Cemlerde saz çalındığı için böyle ibadeti bir apartman dairesinde gerçekleştirmek zordur.
Musahiplik yol kardeşliği anlamına gelen bir kavramdır. Musahiplik, evli olan kişilerin pir ve cem erenleri huzurunda, Hakka yürüyünceye kadar bu ikrarlarında duracaklarına, birbirlerine yardım edeceklerine ve birbirlerini kollayıp gözeteceklerine dair dini bir törenle, gerçekleştirilen manevi bir kardeşliğin adıdır (Korkmaz, 2005: 482; Tur, 2002: 421; Yıldız,
2005: 123; Bulut, 2013: 103). Musahip kişilerin üzerlerine Fetih suresinin 10. ayeti de okunur, musahip canlar bu ikrarlarından dönemezler. Ancak şehir yaşamında musahiplik olmak ve bu kurumu işletmek oldukça zordur (Gül, 2016: 95).
Alevi-Bektaşi toplumunda inançların gelecek kuşaklara aktarılması da önemli bir sorun olarak çıkmaktadır. Okul arda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi içinde Alevilik-Bektaşilik konuları yer alsa bile, dersi Alevilik-Bektaşilik konusu hakkında

çok bilgisi olmayan Sünni öğretmenler anlatmaktadır. Diğer taraftan Alevilik-Bektaşilik çoğu zaman sapık mezhep görüldüğü için Alevi-Bektaşi öğrenciler çoğu zaman kendilerini gizlemektedirler (Erdemir vd., 2010: 70). Köylerde cemlere katılan çocuklar ve gençler bu yolun bilişsel, psiko-motor ve duygusal yönlerini gözlemleyerek öğrenirlerken, şehirlerde bunu gerçekleştirmek zordur.
Buraya kadar özetlenen açıklamalardan göçün Alevi-Bektaşi gençlerinde bir takım sosyal travmalara olduğu sebep olduğu anlaşılmaktadır. Bu çalışmanın amacı Alevi-Bektaşi gençlerinin görüşlerine göre, göçün Alevi-Bektaşi toplumundan oluşturduğu bu olumsuzlukları ortaya çıkarmaktır. Bu amaçla aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:
1. Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu sosyal travmalar nelerdir?
2. Bu olumsuzlukları gidermek için neler yapılmalıdır?
Yöntem
Araştırmanın modeli
Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu sosyal travmaları ortaya çıkarmayı amaçlayan bu çalışmada nitel araştırma yöntemi kul anılmıştır. Nitel çalışma, konu hakkında çalışmaya katılanların görüşlerini ayrıntılı şekilde ortaya koymaya ve derinlemesine bilgi edinilmesine yardım edeceği için nitel araştırma deseni tercih edilmiştir (Creswel , 2003 ve Miles ve Huberman, 1994).
Çalışma grubu
Araştırmanın çalışma grubunu, köyden Samsun iline göç etmiş, Atakum ilçesinde ikamet eden olan 12 Alevi-Bektaşi inancına sahip vatandaş oluşturmaktadır. Görüşmeye katılan kişilere ilişkin bilgiler Tablo 1’de verilmiştir.

Tablo 1 Araştırmaya Katılanlara İlişkin Kişisel Bilgiler

Kişi Cinsiyet Yaş Tahsili Ocağı Memleketi
1 Erkek 41 Lisans Hubyar Ladik
2 Erkek 50 Lise Gülerli Ladik
3 Erkek 48 Yüksekokul Kemallı Havza
4 Erkek 60 İlkokul Hubyar Ladik
5 Kadın 60 İlkokul Hubyar Ladik
6 Erkek 67 İlkokul Piribaba Havza
7 Erkek 66 İlkokul Piribaba Havza
8 Erkek 52 İlkokul Pir Sultan Ladik
9 Erkek 64 Lise Keçeci Havza
10 Erkek 62 Yüksekokul Kureyşhan Muş
11 Erkek 71 İlkokul İmam Rıza Zile
12 Kadın 36 Ortaokul Ali Pir Civan Gümüşhacıköy


Araştırmanın amacına uygun olarak kolay ulaşılabilir durum örnekleme yöntemi kul anılmıştır (Patton, 1990).
Veri toplama aracı
Araştırmada görüşme tekniği kul anılmıştır. Görüşmede yarı yapılandırılmış görüşme formu kul anılmıştır. Alevi-Bektaşi vatandaşlara “Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu sosyal travmalar nelerdir?”, “Bu olumsuzlukları gidermek için neler yapılmalıdır?” soruları yöneltilmiştir. Bu kişilerle yarım saat süreli bir görüşme yapılmıştır. Görüşmecilerin söyledikleri yazılı olarak kadedilmiştir.

Verilerin çözümlenmesi
Verilerin analizinde betimsel ve içerik analizi yöntemlerinden yararlanılmıştır. Önce her bir görüşmeciye bir numara verilerek kodlama yapılmıştır (G1, G2,G3…). Görüşmeler içinde geçen kavramlar taranarak kategorilere ve temalara ulaşılmaya çalışılmıştır (Neuman, 2012: 663).
Bulgular
Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu sosyal travmalarla ilgili olarak yapılan görüşme sonunda elde edilen bulgular Tablo 2’de verilmiştir.

Tablo 2 Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar
resim 1.png
resim 1.png (19.04 KiB) 2167 kere görüntülendi
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Tem 2019, 17:59

Tablo 2’de vatandaşların görüşleri incelendiğinde, görüşmeciler “şehirde cem ibadetini usulüne uygun yapılmadıklarını” ve “Alevi olduğunu gizlediklerini” belirtmişlerdir. Sırasıyla “çocuklara Aleviliği anlatamadım”, “şehirde görgü-sorgu, rızalık, düşkünlük kurumlarının işlemediğini”, “her cuma gecesi cem yapılamadığı”, “dedelerin nasihatlerinin dinlenmediği”, “çocukların ne Alevi ne Sünni olduğu”, “maddiyatın inancın önüne geçtiği”, “Alevi olduğunu söyleyip sıkıntı yaşadığını”, “çocukların ateistliğe yöneldiği”, “herkesin kendi yöresine göre cem yaptığı”, “dedelerin bilgilerinin yetersiz olduğu” olarak sıralanmaktadır. Bunların dışında, “Alevi olduğunu çocuğundan bile saklayan kişiler olduğu”, “Alevilerin asimile olduğu”, “çocuklara Aleviliği kendisinin öğrettiğini” görüşlerine de rastlanmaktadır. Bu görüşlerden yola çıkılarak on kategori ve dört tema oluşturulmuştur.
Görüşmecilerin bazılarının çarpıcı görüşleri hiç değiştirilmedin aynen aşağıya çıkarılmıştır. Şehirlerde cemi yapılamamasıyla ilgili görüşler:
“Alevilik ve cem ibadeti önceden daha tertipli ve düzenli ve bilinçli yapılırdı... Küsülü olanlar barıştırılır. Hak sız olanları dede cezalandırırdı… Dedenin yaptığı muhabbetleri çok dik k atli dinlerdim (G1)”.

“Esk iden k öylere dedeler gelirdi. Cem yapılırdı. Şehirlerde ise tanıdık yok . Şimdi herk es işinin peşinde (G3)”.

“Köyde cemler daha doğal ve içten inançla yapılırdı. Cemler gece yarısına k adar sürerdi. On ik i hizmet yapılırdı. Dedeler k ış mevsimi boyunca cem yaparlardı. Şehirde cem en fazla 4 defa cem yaptık (G5)”.

“Dedeler k ışın gelirdi. Her dedenin bir rehberi vardı. Dedeler saygı vardı (G7)”.

“Köyde ask erliğe k adar ceme k atıldım. Esk iden k öylerde Alevilik iyiydi. Ask erden sonra işe girdim. Tayinim Sivas’a çık tı. Ondan sonra cem görmedim (G9)”.

Alevi olduğunu gizlediğine yönelik görüşler değiştirilmeden aynen aşağıya çıkarılmıştır:
“İlk şehre geldiğimde k omşulardan Alevi olduğumu sak ladım, diyemedim. Şu anda herk es biliyor. Düzgün bir adam olduğumu anlatıncaya k adar epey sık ıntı çek tim (G2)”.

“Alevi olduğumu herk ese rahat diyemiyoruz. Sünniler k adar rahat k endimizi ifade edemiyoruz (G5)”.

“İller Bank asında çalıştım. İşyerinde Alevi olduğumu biliyorlardı. Apartmanda Alevi olduğumu açık layamadım ve duymuşlar. Herhangi bir tepk i görmedim (G7)”.

“Sivas’ta çalıştım. Alevi olduğumu söyledim ama orada Kürt-Türk ayrımcılığı var. Benim Alevi olduğuma inanmadılar. Ondan sonra gittiğim yerlerde Alevi olduğumu sak ladım. Çocuk larıma Aleviliği anlatamadım (G9)”.

“Şehirde Alevi olduğumu sak ladım. Alevi olduğumu söyleseydim bundan zarar görürdüm. İşyerinde Alevilere atan tutan oluyordu ama bir şey diyemiyordum (G12).”

Aleviliği yaşamaya yönelik görüşler değiştirilmeden aynen aşağıya çıkarılmıştır:
“Şehirlerde Alevilik yok . Köylere göre daha zayıf, insanlarımız ateistliğe doğru yöneliyor. Sadece bir Allah inancı var gerisi yok (G1)”.

“Şehirlerde görgü-sorgu tam yapılamıyor. Herk es k endi dedesine görülüyor. Cem evlerinde yol her şeyin üstünde dediğimizde, bazıları dernek her şeyin üstünde diyor. Şehirde musahiplik bulmak zor. Kimse birbirine pek tanımıyor (G4)”.

“Şehirde her yerden insan var. Cemlerde birbirine uyum sağlamıyor. Görgü - sorgu son bir yıldır yapıyoruz. Musahibim var. Bu cem evinde hizmetler tam yapılmıyor. Her Cuma cem yapılmıyor (G8)”.

“Alevilik te sistematik eğitim yok . Kitabi bilgiler yok . Ç ocuk ları Alevi olarak yetiştiremedim. Aleviliği sadece teorik bilmek yetmiyor. Aleviliği yaşayarak öğrenmek gerek ir. Bunları yapamadım. Çocuk lara eline, diline, beline sahip olmayı, k ul hak k ı, ayrımcılık yapmamayı çocuk larıma öğrettim (G10)”.

“Çocuk larım ceme k atılırlar. Arada k öye giderim. Bizim k öyümüzde cem yapılmıyor ama yanımızdak i k öyde cemlere k atılıyorum. Samsun’da yapılan cemlerin erk anı bize uymuyor. Şehirde birlik ve beraberlik olmalı (G11).

Aleviliğin geleceği temasına yönelik görüşler değiştirilmeden aynen aşağıya çıkarılmıştır:
“Aleviliği yaşatmak için böyle bir çalışmaya k üçük yaşta başlanılmalı. Kuran k ursu gibi değil daha çağdaş bir eğitim verilmeli. Cem evlerinde saz, gitar k urları verilmeli. Çocuk lara İngilizce, matematik gibi dersler veri lmeli. Bunlar ücretsiz olmalı. Onları sık madan Alevilik yolu hak kında bilgiler verilmeli. Cem evleri dershane gibi olmalı. Böylece dershanelere verilecek paraları da cem evine bağış yaparlar (G1)”.

“Devletin imk ânlarından yararlanamıyoruz. Devlet; Diyanete yaptığı yardımı bize de yapmalı. Aleviliğin İslam’ın özü olduğu anlatılmalı. Bir din adamına zırhlı otomobil veriliyor. Cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınması gerek ir. Din derslerinde Alevilik dersleri olmalı. Sünni hocalar bu k onuda eğitilmeli (G3)”.

“Devlet baba olmalı. Dini inançlara göre istek leri yapmalı. Cem evlerini ibadet yeri saymalı. Ok ullarda Alevilik dersi olmalı ama bunu inanç önderleri vermeli. Dernek yöneticileri türap ve alçak gönüllü olmalı. Yolu yürütmeli (G4)”.

“Aleviliği gençlere dedeler anlatmalı. Dedeler ilk ok ul mezunu bu k onuda yetersiz k alıyorlar. Devlet Diyanete yaptığı yardımı bize de yapmalı. Cem evlerini tanımalı. Elek trik ve su parasını ödemeli. Dedeler devlet yetiştirmeli. Bunun için bir ok ul olmalı (G6)”.

“Yol ehli k işiler bir araya gelmeli. Cem evleri dernek lerden bağımsız olmalı. Çocuk ların Alevilik le ilgili bilgileri var. Çocuk ları daha çok cem evlerinde görmek gerek ir (G8)”.

“Şehirde cem evine geliyorum. Devlet camiye ne verirse bize de vermeli. Dedelere de maaş verilmeli. Görevliler atamalıdır (G9)”.

“Devlet Alevilere de destek vermeli. Cemevi giderleri devlet tarafından k arşılanmalı. Aleviliği çocuk larıma anlattım ama çocuk larım Aleviliği yaşayamıyorlar. Şehirlerde Alevilik bitmiş gibi. Herk es işinde gücünde (G12)”.

Görüşmeye katılanlara bu olumsuzlukları gidermek için neler yapılması gerektiği sorusuna verilen cevapların dağılımı Tablo 3’te verilmiştir.

Tablo 3 Bu Olumsuzlukları Gidermek İçin Neler Yapılmalıdır?

resim2.png
resim2.png (15.42 KiB) 2165 kere görüntülendi
Tablo 3’te vatandaşların görüşleri incelendiğinde, görüşmeciler “devletin cem evlerinin statüsünü tanıması”, “cem evlerinin derneklerden ayrı olmasını”, “herkesin cem evlerinde tek çatı altında birleştirilmesini” önermişlerdir. Bundan başka “Aleviliğin küçük yaşta öğretileceğini”, “bu yolun kâmil insan yetiştirmeye yönelik olduğunun anlatılmasını”, “Alevilik derslerinin yetersiz olduğunu”, “Sünni öğretmenlere Alevilik eğitimi verilmesini”, “dernek yöneticilerinin alçak gönül ü olmasını”, “dedelerin bir okulu olması gerektiğini”, “görgü cemlerinin birlikte yapılmasını”, “bilgili dedelerin iş başına getirilmesini” istemişlerdir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Göçün Alevi-Bektaşi Toplumunda Oluşturduğu Sosyal Travmalar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 15 Tem 2019, 18:03

Tartışma
Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu sosyal travmalara yönelik görüşler birlikte değerlendirildiğinde, bu görüşlerin dört tema ve on kategoride toplandığı görülmektedir. Bu kategori ve temalar; Cem ibadeti (cem yapamama ve farklı şekilde yapılması), İnancını gizleme (sakladım, saklamadım), Aleviliğin geleceği (inançtan kopma, bireysel öğrenme, kurum yokluğu, nedenleri), Aleviliği yaşama (dünya işine önem verme, sistemin işlememesi) olarak sıralanmaktadır.
Aleviler cem evlerinde cem ibadeti yaparlar. Normal olarak kışın her cuma gecesi cem yapılması gerekir. Ancak görüşmecilerin çoğunluğu şehirlerde cem yapılamadığından bahsederken bazıları da yapılan cem erkânlarının kendisine uymadığından yakınmaktadırlar. Kısacası, göç ederek Samsun’a gelen Alevilerin önemli bir kısmının cem ibadetini yapamadığı söylenebilir. Atakum ilçesinde yapılan cemlere farklı yörelerden gelen Aleviler katılmakla birlikte, bazıları yapılan cemlerin erkân farklılığından ibadete tam anlamıyla kendisini verememektedirler. Böylece inançlarını tam anlamıyla yaşayamamaktadırlar. KONDA’nın (2007) yapmış olduğu bir araştırmada Alevilerin % 79’u inançlarını özgür bir şekilde yaşayamadıklarını ifade etmişlerdir. Bulgular bu araştırma sonuçlarıyla örtüşmektedir.
Alevilik İslam inancının farklı bir yorumudur. Türkiye’de yaklaşık 13 milyona yakın Alevi vatandaşın yaşadığı bilinmektedir (Özbolat, 2014). Bu kadar bir nüfusa sahip insanların laik bir ülkede kendilerinin Alevi olduğunu gizlemesi akla uyar görünmemektedir. Görüşmecilerin çoğunluğu şehre geldiklerinde Alevi olduklarını komşularına söylemediklerini bildirmişlerdir. Bazıları söylemiş ancak bunun olumsuz etkisini görmüştür. Bulgu, aynı topraklar üzerinde yaşayan Alevi-Sünni vatandaşlar arasındaki inanç ayrılığının hoş görülmediğini göstermek bakımından önemlidir. Burada Sünni çoğunluğun kendilerinden daha az olan ve aynı zamanda İslam inancı içindeki bir inanç grubuna karşı hoş görülü olması gerekir. Şahin (2011), Alevi ve Sünnilerin birbirini iyi tanıması gerektiğini, bunların birbirini din dışı ilan ettiği sürece Alevi-Sünni sürtüşmesinin hiçbir zaman sona ermeyeceğini belirtmektedir. Bulgular Erdemir’in (2010) bulgularıyla da tutarlık göstermektedir.
Araştırmaya katılan Alevi vatandaşlar çocuklarına Aleviliği anlatamadıklarını ve böylece çocuklarının inançlarından saptığını dile getirmişlerdir. Bu çocukların bir kısmı asimile olurken önemli bir kısmı ise ateist olmaktadırlar. Bazıları ise ne Alevi ne Sünni bir inancı benimsiyor. Kısacası ortada bir yol izliyorlar. Bazı vatandaşlar çocuklarına Alevilik konusunu anlattığını söyleseler de çocuklar bu inancı yaşayamadıklarından uzun ömürlü olmamaktadır. Bazıları ise bu konuda inanç önderlerini (dedeleri) suçlamaktadır. Bir bakıma gençlerin eğitim seviyesi arttığı için dedeler eğitim bakımından geri kalmışlardır. Gençlerin inançsız kalması onların ileriki yaşamlarını olumsuz etkileyecektir. Aydın (2009), inancın insan hayatı için önemine dikkat çekerek, insanın kendisi ve çevresiyle barışık bir hayat yaşamasına imkân sağladığını ve insanı ümitsizlik ve başıboşluğa düşmekten alıkoyduğunu belirtmektedir.
Görüşmeciler Aleviliği yaşama konusunda da sıkıntılar yaşadıklarını dile getirmişlerdir. Bunun önemli nedenlerinden birisi olarak insanların işinin peşinde koşarken inancın gereğini yerine getirememesi, diğeri ise sistemin bozulmasından kaynaklanan nedenlerdir. Şehir yaşamında Aleviliğin temel ayinlerinden olan görgü-sorgu, insanların birbirinden razı olmasını sorgulama (rızalık), düşkünlük ve musahiplik gibi kurumların işletilememesidir. Bundan başka cem evlerinin olmaması veya bunların yönetiminden kaynaklanan nedenlerle her cuma gecesi cem yapılamamasıdır. İbadetlerin yapılamaması veya seyrek yapılması, Alevi inancının geleceği hakkında kuşkular doğurmaktadır. Bulgular Yıldız’ın (2011) şehirlerde geleneksel Alevi değerlerinin zayıfladığı ve Gül’ün (2016) şehirlerde musahiplik kurumunun yaşatılmasının zor olduğu bulgularıyla tutarlık göstermektedir.

Bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, şehirlere göç eden Alevi vatandaşların inançlarını yaşamaları ve bunları sürdürmeleri bakımından bir sosyal travma yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bundan başka bazı Alevilerin kimliklerini gizlemesi ve çocuklarına kendi inançlarını aktaramamaları Alevi inancının gelecekte ne olacağı sorunu gündeme getirmektedir.
Sonuçlar
Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu konusuna yönelik yapılan nitel çalışmada bazı önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Bunlar dört temada toplanmıştır. Birinci tema Alevilerin bir ibadet biçimi olan cemlerini yapamadıklarıyla ilgilidir. Bunun bir sonucu olarak Aleviler inançlarını tam olarak yaşayamamaktadırlar. İnançların insan üzerindeki etkileri dikkate alındığında, özel ik gençlerin bundan olumsuz etkilenmeleri kaçınılmaz görünmektedir. Diğer taraftan bazı Alevilerin kendilerini gizlediği ve komşularına Alevi olduklarını söylemekten çekindikleri ise günümüzde kabul edilebilir bir davranış olarak görünmemektedir. Laik Türkiye Cumhuriyetinde insanların önce insan olarak görülmesi gerekmektedir. Alevi- Sünni veya başka inançlardan olsun herkesin birbirini yeterince tanımadığını göstermektedir. Alevi vatandaşlar, çocuklarına inançlarını öğretemediklerinden yakınmışlardır. Devletin din işlerine bakan Diyanet İşleri Başkanlığının Alevi inanç evleri olan cem evlerini bir ibadet yeri olarak tanımamasının bunda önemli bir payı olduğu bir gerçektir. Son olarak faaliyet gösteren cem evlerinin bazı derneklerin bünyesinde faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Bu dernekler bu cem evlerini kendi görüşleri doğrultusunda kul anmakta ve gerçek yol ehli olan Aleviler bundan ciddi rahatsızlık duymaktadırlar. Devletin cem evlerine bir yasal statü kazandırması bu olumsuz durumların da önüne geçecektir. Böylece Türkiye’de farklı inançlar bir arada özgür bir şekilde inançlarını yaşayabileceklerdir. Bunun kazanımları, ülkemizin daha demokratik bir konuma gelmesine yardım edecektir.

Öneriler
Göçün Alevi-Bektaşi toplumunda oluşturduğu olumsuzluklara ilişkin başka il erde araştırmalar yapılması, Devletin göçün bu olumsuz sonuçlarına karşı önlemler alması önerilmektedir.
Kaynakça
Aydın, A., R. (2009). İnanma ihtiyacı ve dinî ritüel erin psikolojik değeri, Dinbilimleri Akademik Araştırma Dergisi, 9 (3), 87-99.
Bulut, H.İ. (2013). Alevi-Bektaşi Türkmen geleneğinde sosyal dayanışma ve kardeşlik kurumu olarak “musahiplik”. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Dergisi, 65, 101-118.
Creswell, J. W. (2003). Research Design Qualitative and Quantitative Approaches. (2nd Ed.) Thousand Oaks, Sage Publication.
DABF (2008). Alevi-Bektaşi inancının esasları, Danimarka Alevi Birlikleri Federasyonu (DABF).
Erdemir, A., Korkmaz, C., karaçalı, H. ve Erdem, M. (2010). Türkiye’de Alevi olmak, (1. Baskı), Mattek Matbaacılık Bas. Yay. Tan. Tic. San. Ltd. Şti
Gül, İ. (2014). İtikat, amel ve ahlak bağlamında alevi-bektaşi ve sünni inançların karşılaştırılması, Alevilik Araştırmaları Dergisi, 8, 117–130.
Gül, İ. (2016). Kentleşme sürecinde Anadolu Aleviliğinin bazı temel sorunları ve çözümönerileri, Alevilik Araştırmaları Dergisi, 12, 95–111.
Güvenç, B. (1996), Göç olgusu ve Türk toplumu, II. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Toplum ve Göç, Mersin: Sosyoloji Derneği Yayınları.
Konda (2007). Türkiye'de ne kadar Alevi var? http://www.haberturk.com/yasam/haber/18033- turkiyede-ne- kadar-alevi-var, Erişim: 12.4.2018.


Korkmaz, E. (2005). Ansiklopedik Alevilik-Bektaşilik terimleri sözlüğü, Anahtar Kitaplar, İstanbul.
Miles, M. B. ve Huberman, A. M. (1994). Qualitative data analysis. (Second edition). Sage Publication, California.
Neuman, W. L. (2012). Toplumsal araştırma yöntemleri: nicel ve nitel yaklaşımlar I‐II. Cilt (5. Basım). Yayın Odası, İstanbul.
Özbilgin, Z. (2011). Alevilikte düşkünlük, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, 60, 411-414.
Özbolat, D. (2014). "Ülke Genelinde 12 Milyon 521 Bin 792 Alevi Yaşıyor?", https://www.haberler.com/chp-li-ozbolat-ulke- genelinde-12-milyon-521-bin-5732812-haberi/Erişim: 12.4.2018.
Patton, M.Q. (1990). Qualitative Evaluationand Research Methods (2ndEd.). SagePublications, London.
Şahin, M., K. (2011). Alevî geleneğinde toplum ve aile kavramı,
Kelam Araştırmaları, 9(1), 263-284.
TDK (2018). Göç,http://www.tdk.gov.tr/index.php? Erişim: 15.02.2018.
Temren, B. (1998). Din Antropolojisi Açısından İnanç ve Din Olgusuna İlişkin Bir Değerlendirme, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 38(1-2), 301-311.
Tur, S. (2002). Erkânname Aleviliğin İslam’da yeri ve Alevi erkânları. Can Yayınları.
Yıldız, H. (2005). Alevi-Bektaşi Geleneğinde Musahiplik, Uluslararası Alevilik Bektaşilik Sempozyumu I, Isparta: SDÜ İlahiyat Fakültesi.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir