93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLERİ

Girit İle ilgili Akademik Yayınlar
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 18 Kas 2020, 18:57

3.Girit Muhacirleri
93 Harbi'ne katılmadığı halde Berlin Kongresi'ne katılmak isteyen Yunanistan'ın bu isteği reddedilmiş, sadece kendisine komşu olan Osmanlı vilayetlerinin durumunun görüşülmesi esnasında görüş beyan etmesine müsaade edilmişti. Bu çerçevede Yunanistan, Tesalya, Epir ve Girit'i talep etmiş ancak bu, Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmemiştir (Karal, 1988: 112-113). Daha sonra büyük devletlerin aracılığında 1881'de imzalanan bir protokolle sadece Tesalya ile yetinmek zorunda kalmıştır (Karal, 1988: 114).
1821'den beri Girit adasında yaşayan Rumların çıkardıkları isyanlardan dolayı Ada’nın idaresi bir problem haline dönüşmüştü. Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmesinden sonra da dış politika hedefleri belirlenirken ilk dikkate alınan Girit oldu. Yunan isyanına da fiilen katılan Girit bundan sonra devamlı olarak ayaklanmalar ve iç karışıklıklara sahne oldu. Osmanlı yönetimi gerek bu isyanları yatıştırmak ve Rum nüfusu Yunanistan’ın politik etkisinden korumak, gerekse Avrupa devletlerinin Osmanlı İmparatorluğu’nun iç işlerine müdahale etmelerine fırsat vermemek amacıyla Ada’da ard arda reform projeleri uygulamaya koydu (Adıyeke, 2013: 138). Ada’da düzeni sağlamak üzere gönderilen Sadrazam Ali Paşa, 1868'de bir nizamname yayınlayarak Hıristiyanlara geniş haklar tanımak zorunda kaldı. Bu sayede Ada’da nisbî bir sükunet sağlandı (Karal, 1988: 118).
Osmanlı Devleti aleyhine sonuçlanan 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşını fırsat bilen Rumlar 1878'de tekrar ayaklandılar. Ada’ya gönderilen Gazi Ahmet Muhtar Paşa ile isyancılar arasında Avrupalı devletlerin baskı- sıyla "Halepa misakı" imzalandı. 1868 nizamnamesinin genişletilmiş bir şekli olan bu misak, aynı zamanda adanın yeni idare anayasası özelliğini taşımaktaydı. Bu durum, Müslüman halkın daha kötü bir duruma düşmesine sebep oldu (Kassab, 1999: 697; Karal, 1988: 119).
1896-1897 yılları, Girit sorununun Osmanlı Devleti açısından en yoğun olarak hissedildiği ve aynı zamanda Osmanlı, Yunanistan ve Büyük Devletler arasında bu sorun çerçevesinde diplomatik ilişkilerin en yoğun olduğu dönem olmuştur (Adıyeke, 1993: 336).
Bu dönemde Büyük Devletler, Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında muhtemel bir savaşı önlemek ve Yunan işgalinin Ada’da yarattığı etkiyi silmek amacıyla Ada’yı işgal altına almaları gerektiğine inandılar. Ada’ya çıkmalarının ardından da Yunanistan kuvvetlerini geri çekmek istediler. Ancak Yunanistan’ı diplomatik girişimlerle durduramayınca Osmanlı Devleti ile çatışmayı göze almasına seyirci kaldılar. Osmanlı ordusunun Yunan kuvvetlerini ağır yenilgiye uğratması üzerine Yunan hükümeti Girit’le ilgili düzenlemeleri kabul etmek zorunda kaldı. Neticede 18 Aralık 1897’de uzlaşma sağlanarak Girit, Osmanlı egemenliği altında muhtar bir vilayet oldu. 1896 olayları ile başlayan süreçte bilhassa 1898’de çıkan Kandiye olayları ile ivme kazanan Ada’daki huzursuzluk neticesinde 60.000 Müslüman, Girit’ten göç etmek zorunda kaldı (Adıyeke, 2013: 140-141).
Girit Muhacirlerinin Karahisar-ı Sahib'de İskan Edildikleri Yerler ve Nüfusları Yukarıda bahsedilen huzursuzluklardan dolayı Ada’yı terk eden muhacirlerin bir miktarı Karahisar-ı Sahib'e gelerek burada iskan edilmiştir. Bunların bir kısmı İzmir üzerinden, bir kısmı da İstanbul üzerinden sevk edilmiştir.
1898 sonlarından itibaren Girit'ten İzmir'e gelen muhacir sayısı günden güne artmaya başlamış49, hükümet bir yandan bunların geri döneceği beklentisi ile geçici barınma çözümleri üretmeye çalışırken, diğer yandan da bunları Ada'ya geri dönmeleri hususunda ikna etmeye çalışmıştır. İlk aşamada İzmir'e gelen 3000'i aşkın nüfusun bir kısmı burada kalırken bir kısmı da Aydın vilayeti kazalarına yerleştirilmiştir (Adıyeke, 2013 145).
Muhacirler, İzmir ve çevresinde kalma ısrarlarına rağmen Konya vilayeti başta olmak üzere Anadolu'nun iç kesimlerine sevk edil- meye başlamışlar, bu çerçevede 1898 yılında İzmir'den nakledilen 21795 kişiden 1000 kadarı Karahisar-ı Sahib'e gönderilmiştir. İlerleyen tarihlerde İzmir'de muhacir sayısının artması ile birlikte tekrar bir toplu sevk yapılmış, 11180 kişiden oluşan bu muhacirlerden 4180'i Aydın, Ankara vilayetleri ile Karahisar-ı Sahib sancağına sevk edilmiştir (Adıyeke, 2013: 146- 147).
1899 yılında İstanbul'a gelen Giritli muhacirler de burada bir müddet geçici olarak ikamet ettirildikten sonra, daimi iskan bölgelerine sevk edilmişlerdir. Bunlardan İstanbul'da misafirhanelerde geçici olarak ikamet ettirilen 108 nüfus ile mahallelerde dağınık bir şekilde yerleştirilmiş durumda olan 921 nüfus Girit muhacirinin daimi iskan edilmek amacıyla peyderpey Karahisar-ı Sahib'e gönderilmelerine karar verilmiştir. Bu çerçevede 6 hane 23 nüfustan oluşan ilk muhacir kafilesi 1899 yılı Haziran ayı başında demiryolu ile Karahisar-ı Sahib'e gönderilmiştir. Bunu yaklaşık 3 hafta sonra 16 nüfustan oluşan bir diğer kafile takip etmiştir50.
1899 sonbaharında 25 hane 80 nüfus Girit muhaciri daha Karahisar-ı Sahib'e gelmiştir. Bu muhacirler, merkez kazaya 4 saat mesafede Gazlıgöl mevkiinde ve şimendüfer istasyonu yakınında bir mevkiye yerleştirilmişler ve bunların oluşturduğu köyün adının padişah II. Abdülhamid'in adına izafeten "Hamidiye" olarak isimlendirilmesi kararlaştırılmıştır51.
Aynı tarihlerde 60 hane 195 nüfus Girit muhaciri, Karahisar-ı Sahib kasabası civarındaki boş bir araziye evler inşa edilerek yerleştirilmiştir. Ayrıca bunların kız ve erkek çocukları için mektepler yapılmıştır52. Padişahın ismine izafeten "Hamidiye" olarak isimlendirilen bu mahalleye 1902 senesinin sonlarına doğru 30 hanede 108 nüfus Girit muhaciri daha yerleştirilmiştir53.
Bu muhacirlerin büyük bir kısmı bir müddet sonra buradan ayrılarak başka bir yere gitmişlerdir54.
Bunlar için daha önce yapılmış olan evlerin, Sivrihisar tarafından gelen Bosna muhacirlerine kiraya verilmesi düşünülmüş55, ancak Girit muhacirlerinin tekrar dönmeleri ihtimali dikkate alınıp, dönüp dönmeyecekleri iyice tahkik edilerek boş kalan evlerinin Bosnalı muhacirlere kiraya verilmesi uygun görülmüştür56.
Daha sonra bu muhacirlerin Karahisar-ı Sahib'deki gayrimenkullerini satabilmek için izin talebinde bulunmaları dikkate alındığında57 tekrar buraya dönmedikleri anlaşılmaktadır.




46 BOA., İ.DH. 1279/100718 (29 Zilkade 1309); BOA.,
DH.MKT. 1974/ 51 (25 Zilhicce 1309).
47 Hersek vilayeti Gaçka sancağında kaza. Bkz., Akbayar, 2001: 124. Gaçka, 1878'den sonra Avusturya-Macaristan sınırlarına dahil edilmiştir. Bkz., Sezen, 2006: 186.
48 BOA., BEO. 245/18341 (2 Muharrem 1311); BOA., BEO. 400/29944 (4 Zilkade 1311).
49 1898'de İzmir'e gelen göçmen sayısı 3000 civarında
iken, 1899'da 20000'i aşmıştı. Bkz., Ağanoğlu, 2001: 40. 50 BOA., Y.PRK.KOM. 10/30 (2-25 Safer 1317).

51 BOA., İ.DH. 1368/1317/C-21 (17 Cemaziyelahir 1317);
BOA., DH.MKT. 2269/79 (9 Receb 1317).
52 BOA., DH.MKT. 2270/68 (10 Receb 1317). Bu
muhacirlerin bir kısmı çok geçmeden başka yerlere göç etmişlerdir. Bunun sebebi, bölgenin havası ve suyuna uyum sağlayamamaları olarak gösterilmesine rağmen gerçekte ilgisizlik ve iskan memurlarının iyi muamelede bulunmamaları olduğu anlaşılmaktadır. Hükümet,
"...bunların (muhacirlerin) te'mîn-i istirâhat ve icrâ-yı san'at ve zirâatları zımnında hükümetçe bunca fedâkarlık ihtiyâr idilmekde olmasına göre..." bölgede görevli memurların tutumlarını eleştirerek, hem görevlilerin hem de bölge ahalisinin bu felekzede insanların başka yerlere göç etmelerine sebep olacak tutum ve davranışlardan kaçınmalarını istemiştir. Bkz., BOA., DH.MKT. 2373/142
(17 Rebiulevvel 1318)
53 BOA., İ.DH. 1405/1320/L-12 (11 Şevval 1320).
54 BOA., DH.MKT. 2672/5 (7 Zilkade 1326).
55 BOA., DH.MKT. 1300/36 (26 Ramazan 1326)
56 BOA., DH.MKT. 2677/21 (15 Zilkade 1326)
57 BOA., DH.MKT. 2834/16 (18 Cevvel 1327).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 08:59

Girit Muhacirlerinin Karahisar-ı Sahib'de İskan Edildikleri Yerler ve Nüfusları Yukarıda bahsedilen huzursuzluklardan dolayı Ada’yı terk eden muhacirlerin bir miktarı Karahisar-ı Sahib'e gelerek burada iskan edilmiştir. Bunların bir kısmı İzmir üzerinden, bir kısmı da İstanbul üzerinden sevk edilmiştir.
1898 sonlarından itibaren Girit'ten İzmir'e gelen muhacir sayısı günden güne artmaya başlamış49, hükümet bir yandan bunların geri döneceği beklentisi ile geçici barınma çözümleri üretmeye çalışırken, diğer yandan da bunları Ada'ya geri dönmeleri hususunda ikna etmeye çalışmıştır. İlk aşamada İzmir'e gelen 3000'i aşkın nüfusun bir kısmı burada kalırken bir kısmı da Aydın vilayeti kazalarına yerleştirilmiştir (Adıyeke, 2013:145).
Muhacirler, İzmir ve çevresinde kalma ısrarlarına rağmen Konya vilayeti başta olmak üzere Anadolu'nun iç kesimlerine sevk edilmeye başlamışlar, bu çerçevede 1898 yılında İzmir'den nakledilen 21795 kişiden 1000 kadarı Karahisar-ı Sahib'e gönderilmiştir. İlerleyen tarihlerde İzmir'de muhacir sayısının artması ile birlikte tekrar bir toplu sevk yapılmış, 11180 kişiden oluşan bu muhacirlerden 4180'i Aydın, Ankara vilayetleri ile Karahisar-ı Sahib sancağına sevk edilmiştir (Adıyeke, 2013: 146- 147).
1899 yılında İstanbul'a gelen Giritli muhacirler de burada bir müddet geçici olarak ikamet ettirildikten sonra, daimi iskan bölgelerine sevk edilmişlerdir. Bunlardan İstanbul'da misafirhanelerde geçici olarak ikamet ettirilen 108 nüfus ile mahallelerde dağınık bir şekilde yerleştirilmiş durumda olan 921 nüfus Girit muhacirinin daimi iskan edilmek amacıyla peyderpey Karahisar-ı Sahib'e gönderilmelerine karar verilmiştir. Bu çerçevede 6 hane 23 nüfustan oluşan ilk muhacir kafilesi 1899 yılı Haziran ayı başında demiryolu ile Karahisar-ı Sahib'e gönderilmiştir. Bunu yaklaşık 3 hafta sonra 16 nüfustan oluşan bir diğer kafile takip etmiştir50.
1899 sonbaharında 25 hane 80 nüfus Girit muhaciri daha Karahisar-ı Sahib'e gelmiştir. Bu muhacirler, merkez kazaya 4 saat mesafede Gazlıgöl mevkiinde ve şimendüfer istasyonu yakınında bir mevkiye yerleştirilmişler ve bunların oluşturduğu köyün adının padişah II. Abdülhamid'in adına izafeten "Hamidiye" olarak isimlendirilmesi kararlaştırılmıştır51.
Aynı tarihlerde 60 hane 195 nüfus Girit muhaciri, Karahisar-ı Sahib kasabası civarındaki boş bir araziye evler inşa edilerek yerleştirilmiştir. Ayrıca bunların kız ve erkek çocukları için mektepler yapılmıştır52. Padişahın ismine izafeten "Hamidiye" olarak isimlendirilen bu mahalleye 1902 senesinin sonlarına doğru 30 hanede 108 nüfus Girit muhaciri daha yerleştirilmiştir53.
Bu muhacirlerin büyük bir kısmı bir müddet sonra buradan ayrılarak başka bir yere gitmişlerdir54.
Bunlar için daha önce yapılmış olan evlerin, Sivrihisar tarafından gelen Bosna muhacirlerine kiraya verilmesi düşünülmüş55, ancak Girit muhacirlerinin tekrar dönmeleri ihtimali dikkate alınıp, dönüp dönmeyecekleri iyice tahkik edilerek boş kalan evlerinin Bosnalı muhacirlere kiraya verilmesi uygun görülmüştür56. Daha sonra bu muhacirlerin Karahisar-ı Sahib'deki gayrimenkullerini satabilmek için izin talebinde bulunmaları dikkate alındığında57 tekrar buraya dönmedikleri anlaşılmaktadır.



49 1898'de İzmir'e gelen göçmen sayısı 3000 civarında iken, 1899'da 20000'i aşmıştı. Bkz., Ağanoğlu, 2001: 40.
50 BOA., Y.PRK.KOM. 10/30 (2-25 Safer 1317).
51 BOA., İ.DH. 1368/1317/C-21 (17 Cemaziyelahir 1317);
BOA., DH.MKT. 2269/79 (9 Receb 1317).
52 BOA., DH.MKT. 2270/68 (10 Receb 1317). Bu muhacirlerin bir kısmı çok geçmeden başka yerlere göç etmişlerdir. Bunun sebebi, bölgenin havası ve suyuna uyum sağlayamamaları olarak gösterilmesine rağmen gerçekte ilgisizlik ve iskan memurlarının iyi muamelede bulunmamaları olduğu anlaşılmaktadır. Hükümet, "...bunların (muhacirlerin) te'mîn-i istirâhat ve icrâ-yı san'at ve zirâatları zımnında hükümetçe bunca fedâkarlık ihtiyâr idilmekde olmasına göre..." bölgede görevli memurların tutumlarını eleştirerek, hem görevlilerin hem de bölge ahalisinin bu felekzede insanların başka yerlere göç etmelerine sebep olacak tutum ve davranışlardan kaçınmalarını istemiştir. Bkz., BOA., DH.MKT. 2373/142 (17 Rebiulevvel 1318)
53 BOA., İ.DH. 1405/1320/L-12 (11 Şevval 1320).
54 BOA., DH.MKT. 2672/5 (7 Zilkade 1326).
55 BOA., DH.MKT. 1300/36 (26 Ramazan 1326)
56 BOA., DH.MKT. 2677/21 (15 Zilkade 1326)
57 BOA., DH.MKT. 2834/16 (18 Cevvel 1327).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 09:43

4. Karşılaşılan Güçlükler
Karahisar-ı Sahib'e gelen muhacirlerinin hem iskanları esnasında hem de iskan edilmeleri sonrasında bir takım sorunlar yaşanmıştır. Aslında bu sorunlar Karahisar-ı Sahib'e münhasır olmayıp genel anlamda diğer bölgelerde de yaşanan sorunlardır.Bunları genel olarak şu şekilde sıralayabiliriz. Muhacirler için uygun arazinin tespiti, yerel yöneticiler ve yerli halk ile muhacirler arasındaki arazi anlaşmazlıkları, muhacirlerin iaşe, ibate, eğitim, sağlık vs. sorunları.
a) İskan Yerlerinin Tespiti
93 Harbi'nde Osmanlı Devleti, baskı ve zulümden kaçarak kendisine sığınan muhacirleri öncelikle geçici iskan yerlerinde barındırıp iaşelerini temin etmiş, daha sonra da kalıcı iskan bölgelerine sevk ederek iskanı sürekli hale getirmeye çalışmıştır. Bu meyanda İstanbul, Edirne, Makedonya, Şumnu Varna ve Batı Trakya-Rodoplar bölgesi geçici iskan bölgeleri olarak kullanılırken, Hüdavendigar vilayeti başta olmak üzere Aydın, Kastamonu, Karesi, Adana, Suriye, Ankara, Konya, Selanik ve Edirne vilayetlerine daimi iskan amacıyla çok sayıda muhacir sevk edilmiştir (Ağanoğlu, 2001: 185).
Daimi iskan yerlerinin tespitinde coğrafi özellikler, topoğrafik yapı ve sosyo- ekonomik bazı hususiyetler dikkate alınmakta idi. Öncelikle iskan mahallinin, yerleşime uygun olması; arazinin taşlık, kayalık, bataklık olmaması ve en azından muhacirin kendi zorunlu ihtiyaçlarını temin edecek ölçüde ziraata elverişli olması gerekmekte idi58. Ayrıca, muhacirlerin iskan edilecekleri yerler ile geldikleri yerlerin havası, suyu ve iklim şartlarının uyuşması59, yerli halk ile aralarında ünsiyet hasıl edebilmeleri, bölge halkının yardımlarının temin edilebilirliği60, zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasında bölgenin coğrafi şartlarının uygunluğu da dikkate alınmakta idi.
İskan ettirilecek arazinin boş olması yani önceden yerleşilmiş bir mahal olmamasına da dikkat edilmekteydi. Bununla beraber muhacirlerin, devlet tarafından kendilerine tahsis edilen bölgeye yerleşmek istememeleri ve bu hususta inat ve ısrar etmeleri durumunda talep ettikleri bölgeye gidişleri esnasında devletten yardım talebinde bulunmayacaklarına dair senet vermeleri gerekmekteydi. Ancak, böyle bir uygulama neticesinde muhacirlerin sefil ve perişan oldukları görülerek, bunların lehine bir uygulama içerisine girilmiştir. Mesela; 1908'de Bulgaristan’ın Karamihal köyünden gelen muhacirler, kendilerine yeni bir yer tahsis edilene kadar iskan edilmek üzere Kütahya’ya sevk edilmişlerdir. Burada göçebe bir hayat yaşayan bu muhacirlere, Konya ve Ankara vilayetlerinden birinde iskan etmeleri teklif edilmesine rağmen, bunlar kabul etmeyerek, Sandıklı kazasının Akdağ üzerindeki Büyük Yayla’da iskan edilmek istediklerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine bahis konusu arazinin daha önceden meskun olup olmadığı ve iskana elverişli olup olmadığının Muhâcirîn İdâre-i Umûmiyesi tarafın- dan araştırılması istenmiştir61.
Konuyla ilgili bir diğer örnek de 1887 sonbaharında Sandıklı kazasında iskan olunan Hersek muhacirlerinin durumu ile ilgilidir. 106 nüfustan ibaret olarak Sandıklı kazasında iskan olundukları halde kıtlıktan dolayı İzmit yakınlarındaki Karamürsel kazasına göç ettikleri anlaşılan bu muhacirler, tam olarak iskan ve henüz arazi tahsis edilmemiş oldukları için fakr u zaruret halinde Karamürsel’e geri dönmek zorunda kalmışlardır. Ancak daha sonra bunların devletten izinsiz olarak iskan mahallerinden göç etmelerinin kendilerine yapılacak yardımlardan mahrum olmalarına sebep olacağı hatırlatılarak derhal Sandıklı kazasına dönmeleri gerektiği ilgili makamlara tebliğ edilmiştir62.
Muhacirlerin iskan edilecekleri arazinin boş olmasına dikkat edilmekle birlikte, bu arazinin tasarrufunun ve gelirlerinin başka bir kişi ya da kuruma ait olup olmadığının da iyi tetkik edilmesi icap ediyordu. Aksi takdirde muhacirler ile, arazi üzerinde tasarruf hakkı olan ya da gelirini üzerinde bulunduranlar arasında ciddi sorunlar yaşanabiliyordu. Mesela 1899'da Karahisar-ı Sahib'in Gazlıgöl ılıcası dahilinde henüz iskan edilmiş olan Girit muhacirleri, üzerine yerleştikleri arazinin Karahisar-ı Sahib ibtidaiye mektebinin masraflarına karşılık olmak üzere maarife tahsis edildiği iddiasıyla buradan kaldırılmak istenmiştir63. Bu hususta Maarif-i Umumiye Nazırının ısrarına rağmen muhacirler"...muhâcirîn-ı merkûmeye tahsîs idilen mevki'-i iskâniyyenin tebdîl ve tağyîrine gidilmek kâbil olamayacağı ve husûsuyla Karahisar'da kâbil-i iskân başka bir cihet olmadığı..." gerekçesiyle yerlerinden oynatılmamışlardır64. İskan ile ilgili sorun bu şekilde halledilmiş olmakla birlikte, muhacirler için daha sonra yapılması düşünülen cami ve mektebin masraflarının bu ılıcanın ve arazisinin gelirlerinden karşılanması gündeme geldiğinde yine gelirlerin maarife ait olduğu iddiasıyla anlaşmazlık hasıl olmuştur. Mesele, cami ve mektep masraflarının "muhâcirîn tahsîsâtı"ndan ödenmesi kararıyla halledilmeye çalışılmış ise de bir müddet daha devam etmiştir65.
Muhacirlerin iskanı ile iş bitmiyordu. Geçimlerini temin edebilecekleri, tarıma mü- sait bir miktar arazinin de tahsis edilmesi icap etmekteydi. İskan edildikleri halde uzun süre geçmesine rağmen hala kendilerine arazi tahsis edilmemesi66, mevcut arazilerinde yeni gelen muhacirlerin de hissedar edilmeleri67 gibi hususlar muhacirlerin yakınmalarına, şikayetlerine sebep teşkil etmekteydi. Ayrıca iskan edildikleri halde ziraat için tahsis edilen arazinin sonradan ziraata elverişli olmadığının tespit edilmesi de sorun olabilmekteydi68.




58 BOA., DH. MKT 1863/71 (24 Muharrem 1309).
59 Mesela, 1899 yılında geçici olarak İstanbul'da ikamet ettirilen Girit muhacirlerinin Karahisar-ı Sahib'e sevk edilmeleri kararlaştırılmış, ancak "arazi-yi hâliye taharrîsine me'mûr komisyon" tarafından Karahisar-ı Sahib'in deniz seviyesinden 1000-1200 metre kadar yüksekte bir yer olması dolayısı ile mutedil bir iklime sahip olan Girit muhacirlerinin buranın iklimine uyum sağlayamayacakları açıklaması yapılmıştır. Bölgenin, iklimi benzerlik gösteren Rumeli taraflarından gelecek muhacirler için daha uygun olacağı belirtilmiştir. Neticede Girit adasının yüksek bölgelerinde yaşayan muhacirlerin diğerlerinden ayırt edilerek Karahisar-ı Sahib'e gönderilmelerine karar verilmiştir. Bkz., BOA., A.MKT.MHM. 507/2 (9 Safer 1317)60 Bu hususa bir misal olmak üzere, 1888'de Yenipazar ya da Karahisar-ı Sahib’de iskan edilmeleri ile ilgili tercih durumu söz konusu olan Pola (لاوپ) muhacirlerinin durumunu zikredebiliriz. Bahis konusu muhacirlerin evvela 80 hane olarak Dırac (Durazzo) sancağına gönderilmesi öngörülmüş ancak, Dırac sancağı halkının lisanına aşina olmadıkları ve oranın havasına ve suyuna uyum sağlayamayacaklarından dolayı, Yenipazar ya da Karahisar-ı Sahib sancağı dahilinde yerleştirilmeleri düşünülmüştür. Bunlar Yenipazar’da iskan olunurlarsa, evleri için lazım olacak kerestenin de orada önceden yerleşmiş olan halk tarafından karşılanabileceği, eğer Karahisar-ı Sahib’e yerleştirilecek olurlarsa bunlar için inşa olunacak hanelerin -Yenipazar’da olduğu gibi olmayıp kerestelerinin vs. muavenetin bura halkı tarafından karşılanamayacağı belirtilmiştir. Dolayısıyla bunların haneleri için gerekli bütün masrafların ve nakliye masraflarının devlet tarafından karşılanması icap edeceği dikkate alınarak ve tabii ki muhacirlerin arzuları da göz önüne alınarak, Yenipazar’da iskan edilmeleri kararlaştırılmıştır. Bkz., BOA., DH.MKT. 1519/92 (27 Şevval 1305); BOA., DH.MKT. 1525/40 (16 Zilkade 1305).
61 BOA., DH.MKT. 2672/34 (7 Zilkade 1326).
62 BOA., DH.MKT. 1455/2 (27 Muharrem 1305).
63 BOA., A.MKT.MHM. 507/24-3 (1 Rebiulahir 1317).
64 BOA., A.MKT.MHM. 507/24-2 (8 Rebiulahir 1317).
65 BOA., A.MKT.MHM. 507/24-7 (21 Cemaziyelevvel
1317).
66 Karahisar-ı Sahib sancağının Eskiköy karyesine yerleştirilmiş olan Silistre muhacirlerinin iskan edileli iki sene olduğu halde henüz kendilerine arazi verilmemiş olduğu için çoluk çocuklarıyla beraber perişan bir durumda olduklarını ve gereğinin yapılmasını arz ettikleri dilekçeleri, Seyyidgazi merkezinden çekilen telgrafname ile İstanbul’a iletilmiştir. Bkz., BOA., DH.MKT. 202/10 (24 Receb 311).
67 Muhacirlerin iskan olundukları köylerdeki arazi, idarelerine kifayet etmediği halde daha sonra başka bir muhacirine dahi bu araziden yer tahsis edilmesi ve dolayısıyla arazilerine müdahale edilmesi kendilerini mağdur etmekte idi. Bu sebepten muhacirlerin bir kısmı başka bölgelere taşınmakta ve mağduriyetleri daha da artmaktaydı. Bu mağduriyetin tespiti ve giderilmesi için bölgelerine gönderilecek bir memur ile tahkik edilerek gereğinin yapılmasına çalışılmıştır. Mesela bkz., BOA., DH.MKT. 234/50
(6 Zilkade 1311).
68 1899'da Karahisar-ı Sahib'de Gazlıgöl Hamamı bitişiğinde inşa edilen evlere yerleştirilen Girit muhacirlerine ayrıca ziraat etmeleri için 4500 dönümlük bir arazi tahsis edilmiş ancak bu arazinin kumluk olduğu ve en az iki sene dinlendirilmedikçe istenilen verimin alınamayacağı için değiştirilmesi gereği hasıl olmuştur.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 10:57

b) Yerli Halk ve Yerel Yöneticiler İle Muhacirler Arasındaki Arazi Anlaşmazlıkla- rı
Muhacirlerin iskanı için belirlenen arazinin boş devlet arazisi olmasına özellikle dikkat edilmesine rağmen, yerli halk, aşiretler, bazen de yerel yöneticiler bu arazilerde hak iddia ederek muhacirlerle karşı karşıya gelmekteydiler. Bu araziler ziraata uygun, münbit araziler olduğundan ekseriyetle yerli halk veya aşiretler tarafından tasarruf edilmekte ya da mera olarak kullanılmakta, dolayısıyla sık sık anlaşmazlıklara sebep olmaktaydı69.
Buna mukabil zaman zaman muhacirlerin de köylülerin tapulu arazilerine mü- dahil oldukları vaki idi. Bu hususta yapılan şikayetler neticesinde sorun, bazen muhacirlerin başka bir yere iskan ettirilmeleri ile çözülmeye çalışılıyordu. Mesela, Ertuğrul sancağının Bahçecik köyü dahilindeki Ormantaş ve Mercimekçalı isimli meralarda iskan eden Rumeli muhacirleri, köylüler tarafından, arazilerine tecavüz ettikleri iddiasıyla şikayet edilmişlerdir. Bunun üzerine bu muhacirlerin Karahisar-ı Sahib sancağında uygun bir yere gönderilmeleri kararlaştırılmıştır70.
Arazi anlaşmazlıkları yüzünden çıkan çatışmalarda zaman zaman her iki taraftan da ölen ve yaralananlar olmaktaydı. Mesela, Aziziye kazasına tabi Bayad nahiyesinde müsafereten ikamet eden 20 hane Bosna muhaci-rinin yerli ahalinin tapulu arazisine tecavüz etmelerinden dolayı meydana gelen anlaş- mazlık neticesinde yerli halktan 3 kişi öldürülmüş ve 7-8 kişi ağır yaralanmıştır. Muhacirlerden de 3 erkek 2 kadın yaralanmıştır. Muhacirlerin bu serkeşâne hareketlerinden dolayı toplu surette iskanları ileride de sakıncalı olacağından, bu gibi sorunların önlenebilmesi için bunların müteferrikan iskan edilmelerinin daha uygun olacağı düşünülmüştür71. Konuyla ilgili olarak bir başka örnek de Sandıklı kazasına tabi Dazkırı nahiyesinin Bozangirliler köyü sakinleri ile civardaki muhacirler arasındaki anlaşmazlıktır. Mezkur köyün sakinleri, bazı muhacirlerin kendilerine ait mera ve tarlalarını ekip biçerek zapt ettiklerini, köy halkından bazılarını darp ederek yaraladıklarını ifade ederek bu durumun kendilerini sefalete ve perişanlığa düşüreceğinden bahisle şikayette bulunarak, gereğinin yapılmasını talep etmişlerdir.72
İskan sırasında bazı görevlilerin de devlet arazisini elde edip, daha sonra muhacirlere daha sonra satarak gelir temin ettiği anlaşılmaktadır. Bu durum yerli halk ile muhacirleri karşı karşıya getirmiş, her iki tarafın da mağduriyetine sebep olmuştur. Nitekim, Karahisar-ı Sahib Asakar-i Zabtiyye Taburu Hesab Emini Ali Sabri Efendi, 1885 senesinde 25 hane olarak Karahisar-ı Sahib'in Mecidiye köyüne yerleşmiş olan Provadi muhacirinin yaklaşık bir yıl sonra 14 hanesinin köyü terk etmesi esnasında kayınpederi üzerine arazi tefrik ederek daha sonra buraya gelen muhacirlere bu arazileri satarak devlet arazisini ve civar köylülerin tasarrufunda bulunan araziyi zapt etmiştir. Bunun üzerine Ali Sabri Efendi ile civarda bulunan Sibsin, Bozhöyük, ve Çıkrık köyleri ahalisi arasında anlaşmazlık ortaya çıkmıştır. Köylüler Sabri Efendi'nin ve sonradan gelen muhacirlerin arazilerine müdahale ve hayvanlarını men ettikleri iddiasıyla şikayette bulunmuşlardır.Yapılan tahkikat neticesinde Sabri Efendi'nin bahis konusu araziyi daha sonra bu köye gelen 18 hane 99 nüfustan oluşan muhacirlere para karşılığı verdiği ve dolayısıyla kendisinin ve sonradan gelen muhacirlerin devlet arazisine tecavüz ve fuzuli yere ziraat ettikleri anlaşılarak gereğinin yapılması istenmiştir.
1893'te Rusya ve Bulgaristan tarafından gelen 40 hane kadar muhacir, Karahisar-ı Sahib Sancağı'na bağlı Çobanlar köyü civarında hükümet tarafından satılan araziyi satın alarak buraya yerleşmişlerdir. Ancak bunlar henüz yerleşeli 5 ay olmuş iken Karahisar-ı Sahib eşrafından Nuri Paşa ile Meclis İdare azasından Hacı Ali Efendi'nin himayesindeki Ermeni milletinden birkaç kişi, Çobanlar köyüne gidip köy halkından 40 kişiyi kışkırtarak muhacirlerin ekili arazilerine zarar verdirmişlerdir. Muhacirler mahkemeye müracaat ederek mağduriyetlerinin giderilmesini talep etmişlerdir. Bunun üzerine olayın soruşturularak gereğinin yapılması, Muhacirin Komüsyonu tarafından Dahiliye Nezareti'ne arz edilmiştir74.
Muhacirlerin meskun bulundukları yerlerde temizlik ve beslenme yetersizlikleri ile barınma imkansızlıklarından hasıl olduğu anlaşılan bazı salgın hastalıklar da önemli bir sorun teşkil etmekteydi. Sıtma ve Tifüs gibi hastalıklar, alınan tedbirlere rağmen ölümlere dahi sebep olabilmekteydi. Nitekim, Karahisar-ı Sahib sancağına bağlı Dazkırı nahiyesinde hastalık zuhur ettiği ihbarı alınması üzerine görevlendirilen tabip tarafından yapılan muayenede bazı köylerde humma-yı naibe (nöbetli sıtma) hastalığı teşhis edilmiştir. Ayrıca, Hasandede isimli muhacir köyünde ise bir aydır etkili olan humma-yı tifoidi'nin (tifus) 15 kişinin ölümüne sebep olduğu tespit edilmiştir. Bu hastalıkların yayılmasını önlemek için yeterli miktarda ilaç ve bir tabibin acilen gönderildiği ve köy halkının sağlıklarının korunması hususunda gerekli önlemlerin alınarak neticesinin Sandıklı kaymakamlığına tebliğ edildiği, Karahisar mutasarrıflığından Hüdavendigar valiliğine telgrafname ile bildirilmiştir75.





Bunun üzerine muhacirlere geçimlerini temin edebilecekleri nitelikte, ziraata uygun başka bir arazi araştırılmıştır. Yapılan tahkikat neticesinde hazineye ait olup senelik on-on beş bin kuruş bedel ile ihale kılınmakta olan ve tahminen 500 dönümlük Gazlıgöl Çayırı’nın ilaveten bu muhacirlere verilmesi uygun görülmüştür. Ancak Maarif Nezareti tarafından gönderilen bir tezkere ile bahsedilen arazinin padişah tarafından daha önceden maarife tahsis edildiği ve mezkur hamama ait olduğu cihetle bu arazinin muhacirlere tahsis edilemeyeceği ifade edilmiştir. Bkz., BOA., İ.DH.. 1369/1317/ B-07 (16 Receb 1317).
69 BOA., DH.MKT. 213/30 (28 Şaban 1311); BOA.,
DH.MKT. 213/60 (29 Şaban 1311).
70 BOA., DH.MKT. 431/4 (1 Rebiulahir 1313).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 11:21

5. Muhacirlere Yapılan Yardımlar
Muhacirlere yapılan yardımlar içerisinde en öncelikli olanları nakliye ve iskan masraflarının karşılanması ile, yemeklik ve tohumluk zahire ihtiyacının temini idi. Bu tür yardımların sağlanmasında devlet, imkanları nispetinde elinden geleni yapmakla birlikte, bilhassa muhacir nüfusunun artış gösterdiği dönemlerde "tasarruf kâidesine riâyeten" muhacirlerin iskan mahallerine sevki esnasında hasıl olan masraflardan mümkün mertebe kurtulmaya, bunun için de halkın ve mahalli yönetimlerin yardımlarını etkin kılmaya çalışmakta idi76.
Ancak, Vilayet makamı ile Muhacirin Komisyonu arasındaki karşılıklı yazışmalardan bu hususta mahalli yönetimlerle devlet arasında tam bir mutabakat sağlanamadığı anlaşılıyor. Nitekim, Hüdavendigar Valiliğinden Muhâcirîn Komisyonu Riyaseti'ne gönderilen, Sandıklı kazasına nakledilecek 7 hane muhacirin sevki için gerekli olan araba ve hayvanatın masrafının halk tarafından karşılanamadığı için mal sandığından karşılanması teklifini içeren 25 Zilkade 1306 (23 Temmuz 1889) tarihli bir telgrafa77 verilen cevapta, muhacirlerin nakil masraflarının mal sandığına büyük bir yük getirmesi hasebiyle diğer vilayetlerde olduğu gibi burada da ahalinin yardımıyla veya mahalli belediyesi tarafından ya da başka bir şekilde karşılanması öngörülmüştür78.
Yine Aydın'dan Sandıklı kazasına sevk edilen muhacirlerin iskan masrafları ile bu hususta görevlendirilen memurlara verilecek harcırahın karşılanmasına dair Hüdavendigar Valiliği'nden Muhâcirîn Komisyonu'na gönderilen 23 Cemaziyelahir 1308 (3 Şubat 1891) tarihli bir başka telgrafta "...ta'yînât talebiyle mürâcaat iden muhâcirîne virilecek ta'yîn bedelinin devâir-i belediyyeye ve vesâit-i nakliyyelerinin dahi kurâ-yı mütecâvire ahalîsine tahmîli câiz olmayacağından..." bahsedilerek bu muhacirlerin masraflarının nasıl karşılanacağına dair bir çare bulunması dile getirilmiştir79.
Devlet, yerel yönetimlerin bu husustaki beyanlarına rağmen muhtemelen güvenmediği için muhacirin ne derecede yardıma muhtaç olduğunu ve bunların ihtiyaçlarının mahalli yönetimler tarafından ve yahut bölge halkının yardımları ile sağlanıp sağlanamayacağını yerinde araştırmak için tahkikat memurları görevlendirmekte idi80.
Muhacirin iskanı mümkün olduğunca geciktirilmeden, biran önce gerçekleştirilmeye çalışılmasına rağmen bu hususta zaman zaman aksaklıklar yaşanmakta idi. Ancak "şân-ı hükümet-i seniyyeye gayr-ı muvâfık" addedilen bu olumsuzlukların giderilmesi için biran önce gerekli tedbirler alınmakta idi. Nitekim, 1893'te Karahisar-ı Sahib sancağının Aziziye kazasında iskan edilmek üzere gönderilen 107 hane Bosna muhacirinin henüz iskan edilmediklerinden sefalete düştüklerinden dolayı tekrar Bosna’ya döneceklerini beyan etmeleri üzerine birkaç gün zarfında iskanlarının gerçekleştirilmesi gerektiği Hüdavendigar Vilayeti'nden bildirilmiştir. Bunun üzerine bunlardan bir kısmı halkın ianesi ile Aziziye kasabasında iskan edilmiş, bir kısmı da aynı kasabada münasip bir yere yerleştirilmiş ve ziraat edebilmeleri için de yeterli miktarda arazi tahsis edilmiştir. İçlerinde fakir durumda olan 40 hanenin halkına çift hayvanları, tohum vs. karşılığı olarak ödenmesi gerekli olan 39600 kuruşun henüz gönderilmemiş olan havalenamesinin de biran önce gönde- rilmesi Maliye Nezareti'ne bir telgrafla bildirilmiştir81. Bu muhacirlerin iskan edilmelerinde büyük yararlıkları görülen Muhâcirîn Komisyonu Kalemi eski katiplerinden Kırşehri Polis Komiseri Mehmed Şakir'e mükafat olarak 5. Rütbeden Mecidiye Nişanı verilmesi uygun görülmüştür82.
Devlet, göçmenlerin merhamete muhtaç insanlar olduklarını dikkate alarak ulaşım masraflarını üstlenmiştir. Bu amaçla da İskân-ı Muhâcirîn Komisyonu bütçesine göçmen giderleri adı ile bir miktar para tahsis etmiştir.Tersâne-i Âmire veya İdâre-i Mahsûsa vapurları ile taşınan göçmenlerden ücret talep edilmiyordu. Bu göçmenlere birer ilmuhaber veriliyor, ilmuhaber ihtiyaç sahibi muhacirlere dağıtılması karar almayanlardan normal ücret isteniyordu
(Kocacık, 1980: 150).
İncelememize kaynaklık teşkil eden vesikalarda böyle bir belgenin mevcudiyetine dair herhangi bir bilgiye rastlanmamakla birlikte, fakir durumda olan muhacirlerin ücretsiz nakledilmeleri ile ilgili taleplerin devlet tarafından dikkate alındığı ve gereğinin yapılması hususunda ilgili mercilere talimat verildiği anlaşılmaktadır. Nitekim iskan edilmek için Karahisar-ı Sahib’e gitmek arzusunda olan, zaruret ve ihtiyacından dolayı 6 nüfustan oluşan ailesiyle beraber meccanen vapura bindirilmesi talebini konu edinen dilekçenin sahibi, Bosna muhacirlerinden Süleyman isimli şahsın bu arzuhali Bahriye Nezareti'ne takdim edilerek gereğinin yapılması istenmiştir83.
Yine Sandıklı kazasında iskan talebinde bulun 11 hane Hezargrad muhacirinin fakir hallerinden bahisle
meccanen nakilleri hususunda Salih isimli bir muhacirin istidası, Muhacirin Komisyonu Riyaseti'ne takdim edilerek gereğinin icrası talep edilmiştir84.
Muhacirlere yapılan yardımlar içerisinde önemli kalemlerden birisi de yemeklik ve tohumluk zahire yardımı idi. Her haneye beşer kile tohumluk ve nüfus başına ikişer kile yemeklik hesabı ile yapılan bu yardım, muhacirlerin durumlarını düzeltip, üretime geçmeye başlamaları durumunda geri ödenmek esasına dayanmakta idi. Bu yardım genellikle aynı olmakla birlikte, nakdi olarak da yapılmaktaydı. Bu bağlamda Karahisar-ı Sahib'e gelen muhacirlere yapılan zahire yardımları hususunda belgelerden tespit edebildiğimiz bazı rakamları şu şekilde zikredebiliriz:
1887 yılında Kütahya ve Ertuğrul sancaklarındaki zahire fazlasının, her haneye beşer kile tohumluk ve nüfus başına ikişer kile yemeklik hesabı ile toplam 24740 kile (İstanbul kilesi) olarak Karahisar sancağındaki ihtiyaç sahibi muhacirlere dağıtılması kararlaştırılmıştır85.

Ancak aynı yıl 50 bini Karahi- sar-ı Sahib'den, 50 bini de Kütahya sancağının ihtiyaç fazlasından karşılanmasına rağmen 350 bin kile zahireye daha ihtiyaç duyulmuş olup bu miktarın hazineye çok büyük bir yük getireceği dikkate alınarak 250 bin kilenin de daha sonra Aydın vilayetince tedariki yoluna gidileceği ifade edilmiştir86.
1890'da iskan edilmek için Karahisar-ı Sahib sancağına sevk edilmiş olan muhacirlerden çoğunun yemeklik ve tohumluk zahire ihtiyaç duymakta olduklarından kendilerinin çift hayvanları mevcut olup mahsul zamanında geri ödenmek üzere bunlara 2000 kile zahire verilmesi hususu Hüdavendigar vilayetinden gönderilen bir telgrafla Sadaret'e bildirilmiştir87.
1890'da Karahisar-ı Sahip sancağına sevk edilmiş olan muhacirinden çoğunun acilen yemeklik ve tohumluk zahire ihtiyaçları bulunduğundan, bunlara mahsul vaktinde geri ödenmek üzere 2160 kile zahire verilmesi için Hüdavendigar vilayetine izin verilmiştir88.
1903'te Sandıklı kazasının Ballık köyü civarında Örmekapu isimli mahalde iskan edilmiş olan 20 hane Hezargrad muhacirinin tohumluk ve yemeklik zahire ihtiyacı için 6240 kuruşa ihtiyaç duyulduğu Hüdavendigar vilayetinden Muhacirin-i İslamiyye Komisyonu'na bildirilmiş olup bu meblağın 1318 yılı muhacirin tahsisatına mahsuben Hüdavendigar vilayeti emvaline havale edilmesi hususu Maliye Nazırı tarafından ifade edilmiştir89.

Gazlıgöl Hamamı civarında iskan edilmiş olan Girit muhacirlerinden 20 hane muhacire ziraat için gerekli çift hayvanları, tohumluk ve yemeklik zahire alımı için Muhacirin İdaresi’nin 1319 senesi (Rumi) tahsisatına mahsuben 40000 kuruş tahsis edilmiştir90.
Muhacirlere yapılan tohumluk ve yemeklik zahire haricinde, Ziraat Bankası vasıtasıyla borç para da verilmekteydi.
Nitekim 1907 yılında Sandıklı kazasına yerleştirilmiş olan 27 hane Hezargrad muhacirine Ziraat Bankası sandığından 8100 kuruşun kefalet-i müteselsile ile borç verilmesi kararlaştırılmıştır91.
Muhacirlere yapılan yardımlar, iskan süreciyle sınırlı kalmamış, daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Fakirlere, hastalara veya herhangi bir tabi afete maruz kalarak geçimini temin edemeyecek durumda kalanlara belediye dairesinden yardımlar yapılmıştır. Nitekim, Bosna muhacirlerinden olup Karahisar-ı Sahib sancağında fakir ve hasta olarak ikamet eden Arif ve Hasan'a belediye tarafından bir ev ve geçimlerini temin edecek miktarda maaş tahsis edilmiştir92.
Karahisar-ı Sahib'de 1889 senesinde meydana gelen bir yangında dükkanı ve eşya- ları yandığı için ailesiyle beraber perişan olan Bosna muhacirlerinden Hoca Abdüllatif'e "...bu gibi muhtâc olanlara belediyece maaş tahsîs idilmesi sûretiyle i'âşesi usûl ve emsâli iktizâsından bulunmuş olmağla..." belediye dairesince maaş bağlanmasına karar verilmiştir93.

Muhacirler içerisinde yardıma muhtaç olanlara yapılan yardımlar elbette ki sadece resmi kurumlar tarafından yapılanlardan ibaret değildi. Karahisar-ı Sahib eşrafından ve halktan bazı kimseler de ayni ya da nakdi yardımlarda bulunmakta idi94.
Bunun haricinde kimsesiz veya fakir muhacir çocukları belli bir yaşa kadar ya evlatlık olarak alınmakta yahut da himaye amacıyla ücret mukabilinde hizmetçi olarak istihdam edilmekte idi. Bu muhtaç ve mağdur çocukları himaye altına alan kişilerin genellikle muhacir kökenli olmaları dikkat çekicidir95.

Karahisar-ı Sahib'de iskan edilen muhacirlere dönemin padişahı II. Abdülhamid de bizzat yardımlarda bulunmuştur. II. Abdülhamid, muhacirlerin iskan edildikleri bazı yerlerde mektep ve mescit inşasına ön ayak olmuş, inşaat sürecini yakinen takip etmiş ve bunların tefrişine katkıda bulunmuştur. Nitekim, 1884 senesinde Bolvadin kasabası civarındaki Kureyş mevkiindeki boş araziye yerleştirilen Silistre ve Rusçuk muhacirleri için bir mektep ve mescit inşa edilmesi kararlaştırılmıştır. II. Abdülhamid'in adına izafeten "Hamidiye" ismi verilen bu köyde yapılacak olan mektep ve mescidin96 tezyin ve tefriş masraflarının 75000 kuruştan 1000 liraya kadar olan miktarının padişah tarafından karşılanması ve mescidin daimi masrafları için de bir vakıf oluşturulması kararlaştırılmıştır. Bunun için o civarda senelik 1500 kuruş kadar gelir getiren iki değirmen ile bir miktar arazi bulunarak mübayaasına teşebbüs edilmiş ise de daha sonra Bolvadin kasabası içinde 40000 kuruşa satılan bir hamamın senelik 5000 kuruş olan geliri vakfa dahil edilmiştir97.
1884'ün Aralık ayında başlanan mektep ve mescidin inşaatının önemli bir kısmı tamamlanmış ise de kış mevsiminin gelip çatmasıyla çalışmalar bahara ertelenmiştir. Mescit ve mektebin resmi ile keşif defteri ve mazbatası, padişahı bilgilendirmek için İstanbul’a gönderilmiştir98.

1885 Haziranından önce (1302 senesi Ramazan ayından önce) tamamlanan mektep ve mescit, padişahın gösterdiği lütuf ve ihsana mukabil olarak onun doğum günü olan 16 Şaban Pazar günü (31 Mayıs 1885) bir törenle; kurbanlar kesilerek, hatimler ve dualar okunarak hizmete açılmıştır. Törene, Karahisar-ı Sahib mutasarrıfı Necib Bey, Mirliva Osman Seyfi Paşa, kadı efendi, Mevlevi Tarikatı postnişini Kemal Efendi, liva memurları, askeri fırka ve kumandanlar, ulema, eşraf, askeri zabitler, Bolvadin kazası müftüsü Osman Efendi, Bolvadin kazasının hükümet erkanıyla, civardan bir çok ahali iştirak etmiştir. Akabinde de muhacirlerden ve civar köylerden 152 kimsesiz çocuk sünnet edilerek birer kat elbise giydirilmiştir. Ayrıca bando ve musîka eşliğinde kutlamalar yapılarak, "padişahım çok yaşa" nidaları ile padişaha şükranlar ifade edilmiştir99.

Muhacirler, kendilerine gösterilen teveccühten dolayı padişaha teşekkürü havi bir de mazbata göndermişlerdir100.

Devlet, bazen kendi imkanları ile bazen de halkın yardımları ile muhacirlere yeni memleketlerinde mümkün olduğunca rahat bir hayat yaşatmaya çalışmıştır. Ayrıca onların asli vatanlarındaki hukukunun
korunması hususunda da gayret sarf etmiştir. Mal varlıklarını satabilmek, kiralayabilmek için özgürce serbest dolaşım hakkına sahip olma gibi hususlarda ilgili devletler nezdinde teşebbüslerde bulunmuştur (Ağanoğlu, 2001: 208).
Muhacirler her ne kadar yerlerini yurtlarını terk ederek yeni bir vatan edinmişler ise de asli vatanları ile bağlarını koparmamışlar, oradaki akrabaları ile irtibatlarını devam ettirdikleri gibi mal varlıkları ile ilgili hukuki işlemlerini de sürdürmüşlerdir101.



75 BOA., DH.MKT. 143/15 (15 Rebiulevvel 1311).
76 BOA., DH.MKT. 1649/125 (23 Zilhicce 1306).
77 BOA., DH.MKT. 1641/113.
78 BOA., DH.MKT. 1649/125 (23 Zilhicce 1306).
79 BOA., DH.MKT. 1805/37.
80 Nitekim, Karahisar-ı Sahib'de bulunan Bosna
muhacirlerinin yardım taleplerinin Maliye Nezareti'ne bildirilmesi üzerine Beytülmal Müdürü Hasan Efendi tahkikat memuru olarak görevlendirilmiştir. Bkz., BOA., DH.MKT. 1474/15 (18 Rebiulahir 1305).
81 BOA., BEO. 245/18341 (2 Muharrem 1311).
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 14:50

SONUÇ
93 Harbi'ne müteakiben Balkan ülkeleri tarafından zulüm ve katliamlara maruz kalan yüz binlerce Müslüman-Türk ahali, kitleler halinde Osmanlı Devleti'ne göç etmeye başladı. Bir kısmı yaya olarak veya bulabildikleri araçlarla Edirne üzerinden İstanbul'a ulaşmaya çalıştılar. Diğer bir kısmı, istasyon ve limanlardan Babıali tarafından tahsis edilen trenlere veya yerli, yabancı vapurlara binerek yine İstanbul'a ulaşmaya çalıştılar. Bir kısmı ise Selanik gibi bazı liman şehirlerinden İstanbul'a uğramadan direk Anado- lu'nun muhtelif liman şehirlerine gelmeye çalıştılar. Bunların çoğu, Hüdavendigar, Aydın, Kastamonu, Adana, Ankara ve Konya vilayetlerine sevk edilerek yerleştirildiler. En çok muhacir yerleştirilen bölgelerin başında Hüdavendigar vilayeti gelmekteydi. Bu vilayete bağlı sancaklardan birisi olan Karahisar-ı Sahib'e de diğer sancaklara nazaran daha az olmakla birlikte bir miktar muhacir gönderilmiştir. 1884-1885'ten itibaren Bulgaristan ve Bosna-Hersek muhacirleri, 1898'den sonra da Girit muhacirleri kitleler halinde peyderpey Karahisar-ı Sahib'e sevk edilerek genellikle Karahisar merkez, Sandıklı, Bolvadin ve Aziziye kazalarındaki boş devlet arazilerine müstakil olarak yerleştirilmişlerdir.
Mümkün mertebe arazisi hayat şartlarına uygun ve verimli yerler olmasına dikkat edilen bu yeni yerleşim birimleri, şehir dışında köy; şehir dahilinde ise mahalle statüsünde yerler olup bunlar genellikle Osmanlı Devleti'ne ve padişaha duyulan minnet ve şükranın bir nişanesi olarak Hamidiye, Mecidiye, Selimiye, Sultaniye, Mahmudiye gibi isimler ile tesmiye edilmiştir. Bazen de servi, Cuma, Cumalı gibi muhacirlerin geldikleri yerleşim yerlerine izafeten isimler konulmuştur. Ayrıca rahat ve huzurun tesisi temennisi ile Tefrihiye, Ümraniye ve Saadet gibi isimler de verilmiştir.

Muhacirlerin nüfusu hakkında net bilgiler edinmek mümkün olmamakla birlikte Karahisar-ı Sahib Sancağı dahilinde 1885-1886 yılları itibarıyla 805'i Rumeli muhaciri olmak üzere toplam 2725 nüfus, 1891-1892 yılları itibarıyla toplam 2432 nüfus muhacir mevcuttur. 1892-1893 yılları arasında 1010 nüfus
Rumeli muhaciri daha yerleştirilmiştir.1896-1897 yıllarında Rumeli, Bosna-Hersek ve Kafkasya muhacirleri ile birlikte toplam muhacir sayısı 6263'e ulaşarak büyük bir artış göstermiştir. 1898'den sonra gelmeye başlayan Girit muhacirleri de dikkate alındığında bir kaç yıl sonra bu rakamın çok daha arttığı muhakkak- tır. Bulgaristan tarafından gelen muhacirlerin toplam nüfusları ile ilgili kısmen de olsa bilgi edinmek mümkün olmakla birlikte Bosna- Hersek ve Girit muhacirlerinin toplam nüfusları hakkında sağlıklı bilgi edinmek maalesef pek mümkün değildir. Bunlar hakkında ancak kaynakların elverdiği ölçüde lokal bilgiler verilebilmektedir.
Muhacirlerin iskanları esnasında ve iskanları tamamlandıktan sonra bir takım sorunlarla da karşılaşılmıştır. Bu sorunların başında muhacirlerin yerleştirildikleri arazilerin tasarrufu hususunda yerli halkın, aşiretlerin ve bazen de yerel yöneticilerin müdahaleleri gelmekteydi. Bu arazilerin ziraata uygun, münbit araziler olması hasebiyle ekseriyetle yerli halk veya aşiretler tarafından tasarruf ediliyor olması, bu anlaşmazlığın temel sebebini teşkil etmekteydi. Arazi anlaşmazlıkları yüzünden çıkan çatışmalarda zaman zaman her iki taraftan da ölen ve yaralananlar dahi olmaktaydı. Bazı yerel yöneticilerin ve eşraftan kimselerin menfaatleri icabı yerleşik halkı muhacirlere karşı tahrik ederek karşı karşıya getirmeleri de bu tür sorunlara zemin oluşturmaktaydı.
Muhacirlerin meskun bulundukları yerlerde temizlik ve beslenme yetersizlikleri ile barınma imkansızlıklarından hasıl olduğu anlaşılan sıtma ve tifus gibi bazı salgın hastalıklar da önemli bir sorun teşkil etmekteydi. 1279/100718;1321/1312/L-21;

Muhacirlerin iskan bölgelerine nakilleri, iaşe ve ibate masrafları devlet, mahalli yönetimler ve yerli halk tarafından karşılanmış, kendi ayakları üzerinde durabilecek duruma gelene kadar bu yardımlar devam et- miştir. Yiyecek, giyecek, barınma gibi zorunlu ihtiyaçların karşılanması ile birlikte, tarımla uğraşanlara arazi ve tohum verilerek kendi geçimlerini temin edebilmelerine imkan sağlanmıştır. İhtiyaç sahiplerine Ziraat Bankası vasıtasıyla borç para da verilmiştir. İskan sonrasında bunların eğitim, ibadet ve sağlık hizmetlerine yönelik yardımlar ile iş ve istihdam sağlanması bağlamında hem yerel yönetimlerin hemde bölge halkının yardım ve destekleri devam etmiştir. Buna ilaveten dönemin padişahı II. Abdülhamid tarafından da bizzat yardımlar yapılmıştır. Böylece devlet, hem kendi imkanları ile hem de halkın yar- dımları ile bu müşkilpesend ve mazlum insanların yeni vatanlarında mümkün olduğunca rahat bir hayat sürmelerine gayret göstermiştir.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: 93 HARBİ SONRASINDA KARAHİSAR-I SAHİB'E (AFYONKARAHİSAR) YERLEŞTİRİLEN BULGARİSTAN, BOSNA-HERSEK VE GİRİT MUHACİRLER

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Kas 2020, 14:53

KAYNAKÇA
A. Başbakanlık Osmanlı Arşivi
(BOA) Belgeleri
Bâb-ı Âlî Evrâk Odası Belgeleri (BEO):

1368/1317/C-21; 1369/1317/ B-07;
1405/1320/L-12; 1412/ 1321/Ca-30;
1417/1321/L-06; 1430/1322/L-41.
İrade Defter-i Hakani (İ.DFE): 3/1312/Za-03.
İrade Şûrâ-yı Devlet (İ.ŞD): 84/5000; 108/6448;
119/7149.
Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV): 60/27;
69/59.
Sadaret Mektûbî Kalemi Mühimme Odası
Belgeleri (A.MKT.MHM.): 507/2;
507/24; 521/25; 523/48.
Şûrâ-yı Devlet Belgeleri (ŞD): 1550/7; 2511/18;
2594/10; 2594/12.
Yıldız Mütenevvi Maruzat Belgeleri (Y.MTV):
18/30; 108/19.
Yıldız Perakende Evrakı Dahiliye Nezareti
Maruzatı (Y.PRK.DH): 1/82.
Yıldız Perakende Evrakı Komisyanlar
Maruzatı (Y.PRK.KOM): 7/45; 10/30.
Yıldız Sadaret Resmî Maruzat Belgeleri
(Y.A.RES): 28/45.
B. Şer'iyye Sicilleri
Afyonkarahisar Şer'iyye Sicilleri (AŞS):
(Defter no / belge no) 615/138;
615/145; 615/175; 615/238; 618/66;
618/114; 626/467; 629/638; 629/707;
629/718; 653/ 211; 644/ 866.
C. Salnameler

23/1715; 245/18341; 400/29944; Hüdavendigâr Vilayeti Salnamesi (HVS): H. 412/30866; 606/45426; 1044/78273;3072/230326.
Dâhiliye Nezâreti Mektûbî Kalemi Belgeleri (DH.MKT): 100/27; 140/31; 143/15; 177/46; 202/10; 209/39; 213/30; 213/60;

1303 Tarihli HVS; R. 1307 Tarihli HVS;
H. 1310 Tarihli HVS.
D. Araştırma Eserler ve Makaleler
Adıyeke, A. Nükhet. (1993). Osmanlı Kaynak-
larına Göre Türk-Yunan İlişkilerinde

234/50; 344/34; 345/75; 402/28; 431/4; Girit Sorunu (1896).

1300/36; 1388/77; 1397/27; 1402/121; 1403/9; 1445/110; 1455/2; 1462/53;
1474/15; 1519/92; 1525/40; 1641/113; 1649/125; 1741/42; 1790/74; 1805/37; 1834/106; 1840/59; 1856/10; 1863/71; 1882/113; 1915/62; 1940/81; 1947/68; 1947/71; 1959/44; 1963/57; 1971/10; 1974/51; 1983/51; 1987/45; 2269/79; 2270/68; 2373/142; 2672/5; 2672/34; 2677/21; 2834/16.
http://web.deu.edu.tr/ataturkilkeleri/p df/dergisayi3/c1_s3_nukhet_adiyeke.p df adresinden 28.08.2016 tarihinde erişildi.
--------------------------- (2013). Girit'ten Kaçmak; Girit'ten Göçmek İki Büyük Göç Dal- gası Arasında Girit Muhacirleri. (Edi- tör: Ali Fuat Örenç, İsmail Mangalte- pe), Balkanlar ve Göç, (s. 137-158), Bur- sa.

İrade Dahiliye (İ.DH): 1021/80530; Ağanoğlu, H. Yıldırım. (2001).Osmanlı'dan

Cumhuriyet'e Balkanlar'ın Makûs Talihi Göç, İstanbul: Kum Saati Yay.
Akbayar, Nuri. (2001). Osmanlı Yer Adları Sözlüğü, İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.
Bayar, Muharrem. (2004). Bolvadin Tarihi (II.
Cilt). İstanbul: Bilge Yayıncılık.
Bosna-Hersek İle İlgili Arşiv Belgeleri (1516- 1919), (1992). Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı
Yayınları.
Dedeić-Kırbaç, Amra. (2013). Boşnakların
Türkiye’ye Göçleri, Akademik Bakış 2006). İmparatorluktan Ulus
Devlete Göçler, Trabzon: Serander
Yayıncılık.
Karal, Enver Ziya. (1988). Osmanlı Tarihi, (VIII.
Cilt). 3. Baskı, Ankara: TTK. Yayınları.
Karpat, Kemal H. (2010). Osmanlı'dan
Günümüze Etnik Yapılanma ve Göçler, (Çeviren: Bahar Tırnakçı), İstanbul: Timaş Yayınları.
Kassab, Sawsan Agha. (1999). II. Abdülhamid
Döneminde Osmanlı Vilayetlerine
İskan Edilen Giritli Göçmenler,
(Editör: Güler Eren, Kemal Çiçek, Cem Oğuz) Osmanlı 4 (s. 697-702),

Dergisi, Sayı: 35, 1-19. Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

http://www.akademikbakis.org/eskisi
te/35/36.pdf adresinden 23.06.2016
tarihinde erişildi.
Demir, Ömer & Acar, Mustafa. (1993). Sosyal

Kocacık, Faruk. (1980). Balkanlardan
Anadolu'ya Yönelik Göçler (1878- 1890), Osmanlı Araştırmaları I,
İstanbul: 137-190.

Bilimler Sözlüğü, 2. Baskı, İstanbul: -----------------------(1999). Rumeli'den

Ağaç Yayıncılık.
Emgili, Fahriye. (2012). Boşnakların Türkiye'ye Göçleri (1878-1934), İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları.

Anadolu'ya Yönelik Göçler ve
Sonuçları, (Editör: Güler Eren, Kemal
Çiçek, Cem Oğuz) Osmanlı, 4 (s. 655-
660), Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

Güneş, Mehmet. (2014). Kafkasya Saydam, Abdullah. (2010). Kırım ve Kafkas

Muhacirlerinin Karahisar-ı Sahib’de İskânı ve Karşılaşılan Sorunlar (1861- 1895), Tarih Okulu Dergisi, Sayı: XVIII, 421-452.
Halaçoğlu, Ahmet. (2002). Bulgar Mezâlimi, (Editör: Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca)Türkler, (13. Cilt) (s. 308-315), Ankara: Yeni Türkiye
Yayınları.
İpek, Nedim. (1994). Rumeli'den Anadolu'ya Türk Göçleri (1877-1890), Ankara: TTK. Yayınları.
-----------------(1999). 93 Muhacereti, (Editör: Güler Eren, Kemal Çiçek, Cem Oğuz) Osmanlı 4 (s. 661-668),Ankara: Yeni Türkiye Yayınları.

Göçleri (1856-1876), 2. Baskı, Ankara:
TTK Yayınları.
Sezen, Tahir. (2006). Osmanlı Yer Adları, Ankara: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayınları.
Şimşir, Bilal N. (1987). Bulgaristan Türkleri ve
Göç Sorunu, Bulgaristan'da Türk
Varlığı Bildiriler Kitabı 7, Haziran 1985
(s. 47-66), Ankara: TTK. Yayınları.
Ülküsal, Müstecip. (1966). Dobruca ve Türkler, Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları.
Yılmaz, Mehmet. (1996) Konya Vilayetinde
Muhacir Yerleşmeleri 1854-1914,
Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 17 misafir