Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması Benzerlikler Farklılıklar Prof. Dr. A.Nüket ADIYEKE

Girit İle ilgili Akademik Yayınlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması Benzerlikler Farklılıklar Prof. Dr. A.Nüket ADIYEKE

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 29 Eki 2020, 17:20

Osmanlı Egemenliğinin Kurgulanması Açısından Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması
Benzerlikler Farklılıklar
Editör :


Prof. Dr. Osman KÖSE

TARİHTE KIBRIS

(İlkçağlardan 1960'a kadar)

Editör
Prof. Dr. Osman KÖSE


Prof. Dr. Ayşe Nükhet ADIYEKE
Mersin Üniversitesi / Mersin




XX. yüzyılda bilim, sadece merak konularıyla değil, çalışma biçimleriyle, özne-nesne ilişkisiyle de yepyeni açılımlar sağladı. Fizik biliminde başlayan bu değişim bilim insanlarına yeni ufuklar açtı. Newton fiziği esaslı determinist kuramlar ve bilgiler, büyük benzerliklerin, sebep-sonuç ilişkisinin iyi izah edilebildiği bir araç olarak uzun döneme yol gösterici oldu. Bunun sosyal bilimlerdeki karşılığı büyük çağ dönüşümlerinin, üretim ilişkilerinin ve sosyo-ekonomik yapıların teorilerle ve formülasyonlarla tespitini mümkün kıldı.

Fakat XX. yüzyılın başlarında Einstein’dan mülhem görecelilik ve ardından kuantum teorisi yeni bir bilimsel bakışı önümüze serdi. Bu yeni kuramda formülasyonlar, mutlak izah edebilirlikler hatta sebep-sonuç ilişkisi de yoktu. Özellikle atom altı dünyası için geçerli olan bu kaotik sistemde, ya da başka bir deyişle mikro kozmoslarda, her şey ünik ve suigenerist bir tarzda ele alınmaktaydı. Böylece bilim adamı (özne) araştırmasından (nesne) bağımsız olmaksızın bu yeni araçla farklı bakış açısıyla nesnenin mikro kozmoslarda farklılıklarını algılayabildi.

Biz tarihçiler bu konuda fizikçilerden daha şanslıyız. Zira bizim, tarihe bakarken hem ortaklıkları, geleneksel sebep-sonuç ilişkisini gören, hem de kuantum çerçevesinde tek tek mikro/ ünik olayları inceleyebilen çalışmalar yapabilme şansımız var. Dolayısıyla toplumların hangi ölçekte olursa olsun her iki tür tarihini yazabilme olanağına sahibiz. Bu çerçevede hareket noktamızı oluşturan temel sorumuz şudur: Neyi arıyorum? Newtoncu yaklaşımla, benzerliklerin arandığı çalışmalarda benzeşimler, ortaklıklar ön plana çıkmakta, kuantum teorisi yaklaşımıyla suigenerizmin arandığı çalışmalarda da sistem ayrılıkları “nevi şahsına münhasır” öğeler ön plana çıkarılmaktadır. Bunlardan birisinin ön plana çıkarılması diğerinin olmadığı anlamına da gelmemektedir.1

Osmanlı İmparatorluğu kurulup yayıldığı coğrafya ve yaşadığı dönem itibarıyla önemli farklılaşmaları içinde barındırmak durumunda kalmıştır. Hıristiyan dünyanın İslam dünyası ile kesişme coğrafyasında var olan Osmanlı, ortaçağ dünyasında kurulmuş, modern dönemleri yaşamış ve yıkılmıştır. Dönem ve coğrafya olarak farklılaşan bu iki değişim ekseni, Osmanlı sistemi içinde, zamana ve coğrafyaya koşut büyük üst sisteme bağlı farklı alt sistemlerin yaşamasını olanaklı kılmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, diğer imparatorluklar gibi imparatorluk özelliklerini içinde taşıyan bir sisteme sahiptir. Fakat aynı imparatorluk, yine diğerleri gibi kendi suigenerizmlerini içinde barındıran bir özelliğe de sahiptir.

Yukarıdaki anlatım çerçevesinde temel imparatorluk sistemi içerisinde de farklı alt (mikro) kozmosların yaşantısı söz konusudur. “Yerel geleneksellikler” olarak isimlendirdiğimiz2 bu sistem içinde, imparatorluk genelindeki hakim kurumlar ve sistemler de imparatorluğa bağlı farklı coğrafyalarda az veya çok değişikliklerle hayat buluyordu. İmparatorlukların geniş coğrafyalara yayıldığı göz önünde tutulunca bunun pek de yadırganmayacak bir durum olduğu anlaşılır. Genel açıdan bakıldığında Osmanlı coğrafyasının her yerinde sistem ve uygulamalar standart özellikler göstermektedir. Ancak yakından bakıldığında kendine özgü özellikler ortaya çıkmaktadır.

Bir başka tespit de tarihsel olguların epistemolojik veri aktarımı dışında, didaktik analizlerle ele alınmasıdır. Bu durum tarih disiplininin geçmiş ile bugün arasında köprü görevi görmesi neticesindendir. Bu çerçevede deyim haline gelmiş “tarihten ders almak” ve “tarihin tekerrür etmesi” kavramlarını yakın tarihte benzer olguları örnek göstererek temellendirme alışkanlığı da kimi zaman bu benzer olguların analizinde problemler yaratmaktadır.

Yakın tarihimizde bu benzeştirme gayretlerine en çok maruz kalan iki olgu Girit ve Kıbrıs Adaları’nın Osmanlı egemenliği altına alınması ve daha da fazla Osmanlı egemenliğinden kopuşudur. Bu çerçevede genel geçer yaklaşımlarla çoğunlukla iki adanın kaderinin benzeştiği vurgusu yapılır.

Ancak bu sadece her iki adanın da milliyetçilikler çağında çatışma alanı haline gelmesi ile yine her iki adanın da eski dünyanın stratejik merkezi noktasında yer alması dolayısıyla uluslararası güç dengelerinin değişiminde göz önüne alınan stratejik noktalar olması kaynaklı olduğu aşikârdır. Uluslararası diplomatik sorun bağlamında siyasal süreç olarak Kıbrıs Sorunu/Girit Sorunu karşılaştırması belli başlı maddeler üzerinde gerçekleştirilmektedir. Örneğin her iki adada yaşayan Rum nüfusun Yunan Milliyetçilik ideolojisi etkisi altına girmesi, yine her iki adada adem-i merkeziyetçi ayaklanmaların ortaya çıkması, bu ayaklanmaların yine uluslararası güç dengeleri tarafından yönlendirilmesi bu başlıklardan bazılarıdır. Sözünü ettiğimiz bu süreçteki karşılaştırma ve diplomatik boyut, gerek tarafımızdan yapılan bir çalışmada3, gerekse uluslararası ilişkiler alanında çalışan çok değerli akademisyenler tarafından ele alınmıştır.

Bu makalede ise her iki adada da Osmanlı egemenliğinin kurulması süreci ele alınıp benzerlikler ve farklılıklar noktasında karşılaştırmanın sonuçları değerlendirilmiştir. Her iki adanın Osmanlı egemenliği altına alınması, Osmanlı eyalet sistemi içinde kurgulanması ve eyalet sınırları, her iki adada da ekonomik ve toplumsal yapının Osmanlı egemenliği altında şekillenmesi karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.

Bu çabada ilk ele alınması gereken madde her iki adanın fethi süreci ve fetih politikasının karşılaştırılmasıdır. Burada en başta ortaya konulması gereken husus şudur: Girit’in alınması Osmanlılar açısından Akdeniz politikasında ve hakimiyetinde bir dönüm noktası değildi. Ancak Kıbrıs’ın alınması dönüm noktasıydı. Kıbrıs Akdeniz’in bir Osmanlı denizi haline gelmesinde ve Pax Ottomana kavramında Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli dayanağı haline geldi. Venedik için ise tersi bir durum söz konusuydu. Kıbrıs’ın kaybı Venedik için bir dönüm noktası değildi ancak Girit’in kaybı çok önemli bir dönüm noktasıydı. Başka bir deyişle Venedik’in Akdeniz’de tutunmasını sağlayan en büyük kale elinden çıkmıştı. Bu Venedik için sonun başlangıcı anlamına geliyordu. Bu nedenle savaş Papalık ve tüm Hıristiyan dünyasının ilgisine ve yardım desteğine sahne oldu.4

Osmanlı yönetimi Kıbrıs’ta 1571’de; Girit’te de yaklaşık seksen yıl sonra Hanya ve Resmo’nun fethi ile 1645’de başladı. Fetih yirmi beş yıl süren Kandiye kuşatmasının 1669’da sona ermesi ve Venedik’in anlaşma imzalamak zorunda kalmasıyla tamamlandı. Kıbrıs savaşı iki yaz seferi kapsamında iki yıl Girit savaşı ise Kandiye kuşatması nedeniyle yaz ve kış toplam çeyrek asır sürdü. Girit savaşının hem Osmanlı’nın askeri başarılarının görece daha az olduğu bir dönemde olması hem de çok uzun sürmesi ve çok insan ölmesi onu önemli kıldı. Girit’in fethi Osmanlılar için tam bir zorluklar mücadelesi oldu. Osmanlı fetihlerinin hemen hemen durduğu bir zamanda ele geçirilmiş olması Girit’in fethine farklı bir destanlaştırma sağladı. Savaşın ağır bedeli döneminde ve sonrasında toplumsal ve siyasal

psikolojik etkilere yol açtı. Bu etkilerle hem döneminde hem de sonrasında fetihnameler ve destanlar kaleme alındı.5

Kıbrıs için böyle bir yaklaşım söz konusu değildir. Öncelikle Kıbrıs Adası Osmanlı büyümekte iken alındı. Kıbrıs Adası’nın Osmanlı egemenliği altına alındığı dönem Osmanlı sisteminin tipik klasik kurumlarının en gelişmiş şekliyle tam olarak uygulandığı bir dönemdir. Merkezi yönetim, toprak sistemi, idari yapılanma açısından bu klasik Osmanlı kurumları Kıbrıs için net olarak uygulanmıştır. Bunun çok önemli bir sonucu olarak da Osmanlı idaresi Kıbrıs’ta klasik kurumlarını yapısal özelliklerine uygun olarak işletmiştir. Toprak sistemi, tımar, göçler ve toplumsal yapının şekillendirilmesi çerçevesinde Kıbrıs, Osmanlı’nın diğer coğrafyalarından çok da farklı olmayan bir tarzda yapılandırılmıştır.

Ancak Girit, Osmanlı yönetiminin klasik kurumlarının değişmeye başladığı, toplumsal yapıda çok ciddi sorunların kendisini hissettirdiği, ekonomik sorunların yaşandığı bir dönemde fethedilmiştir. Bu sebepten Girit’te Osmanlı yönetimi gevşek veya oldukça farklı bir şekilde örgütlenmiştir. Girit ele geçirildiği andan itibaren ayrıcalıklı bir yapıya sahip olmuştur. Bir başka deyişle Girit Osmanlı için “farklı” olmuştur. İki ada açısından bu farkların tespiti önemlidir.

Girit’in ele geçirildiği dönem ise yüz yıl farkla Osmanlı klasik kurumlarının yavaş yavaş tıkanmaya başladığı, gerek merkezde gerekse taşrada önemli ölçüde değişime uğradığı Osmanlı fetihlerinin durduğu ve fetih ideolojisine dayalı hazinenin sıkıntılarla karşılaştığı, Anadolu’da Celali isyanlarının merkezi otoriteyi sarstığı bir dönemdir. Girit’te, idare kurgulanmayı gerektiriyordu. Bu kurgu klasik kurumlarla olamayacağına göre farklılıkların sistematize edilmesi ile olacaktı. 6

Her iki adada da alındıktan sonra geleneksel fetih yönteminin tamamlayıcısı olarak hemen tahrir yapıldı ve Osmanlı idaresi tesis edildi.7 Kıbrıs’ta Osmanlı vergi ve nüfus uygulamaları fetihten hemen sonra 1572 de başladı. 8 Ancak bilinebildiği kadarıyla Kıbrıs’ta 1572’de tek tahrir yapıldı. Bundan sonra çeşitli cizye, avarız ve yoklama kayıtları oluşmasına karşın 1831 nüfus sayımına kadar bir daha bu kapsamda bir yazım gerçekleşmedi. 1831 nüfus sayımları ise Kıbrıs için çok önemli ve XIX. yüzyıla ait en ayrıntılı demografik verileri içerecek şekilde oluşturuldu. Oysa Girit’te tahrir işlemi, ilki Kandiye kuşatmasının sürdüğü bir tarihte 1650’de ikincisi 1670’de ve sonuncusu da Osmanlı tahrirlerinin hemen hemen durduğu geç bir tarihte 1704’de olmak üzere üç kez gerçekleştirildi.

Her iki adanın da Venedik egemenliğinden Osmanlı egemenliği altına alınması neticesinde adalardaki Katolik baskısı sona erdi. Daha önemlisi yine her iki adada yerli halka toprak üzerinde mülkiyet hakkı tanındı. Bu özellik Osmanlı genel sistemi içinde pek yaygın değildir. Yine her iki ada halkı millet sistemi içinde Venedik dönemine göre çok daha özgür bir hayat alanına kavuştular. Hatta iki adada da Müslümanlarla ilişki içinde oldukları, ticaret yaptıkları görülmektedir. Ne var ki her iki ada arasında Osmanlı yönetimi açısından çok bariz farklılıklar da vardır. Bu farklılıklar, Girit’in Osmanlılar’ın elinden hemen çıkıvermesinin de etmenlerinden birisidir.




1 Bu konuda bakınız; Nuri Adıyeke, “Kuantum Tarih Kurgusu (Makroskobik Tarihten Mikroskobik Tarihe)”, Türkiye’de Tarih Yazımı,
Ed. Vahdettin Engin-Ahmet Şimşek, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2011, s.369-381.
2 Adıyeke Nuri, “Osmanlı Siyasal Sistemi İçinde Yerel Geleneksellikler”, Düşünen Siyaset, Sayı 7-8, (Ağustos-Eylül 1999), ss.211-215;
Aynı dergi 2. Baskı, (Aralık 2004), ss.249-254.
3 A. Nükhet Adıyeke, Nuri Adıyeke, Kıbrıs Sorunu’nun Anlaşılmasında Tarihsel Bir Örnek Olarak Girit’in Yunanistan’a Katılması,
YÖK Stratejik Araştırmalar ve Etütler Milli Komitesi Yayını, Ankara, 2002.
4 Nuri Adıyeke, “Girit Savaşları ve Birleşik Hıristiyan Orduları”, Türkler, c. 9, Ankara 2002, s. 738-745.
5 Nuri Adıyeke, “Kandiye’nin Fethi ve Psikolojik Sonuçları”, XIII. Uluslararası Türk Tarih Kongresi, 4-8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt I. Kısım, T.T.K. Yayını, Ankara, 2002, ss.153-161; ayrıca Fethinden Kaybına Girit, Babıali Kültür Yayıncılık, İstanbul, 2006, ss.43-54.
6 A. Nükhet Adıyeke - Nuri Adıyeke, “Osmanlı Sistemi İçinde Girit Adası’nın Genel Çerçeveden Farklılıkları, Bu Farklılıkların Gerekçeleri ve Algılanış Biçimleri”, Yeni Türkiye Dergisi, (Rumeli-Balkanlar Özel Sayısı I), sayı 66, (Mart-Haziran 2015), ss. 1292- 1297.
7 Halil İnalcık, “Ottoman Policy and Administration in Cyprus After The Conquest”, Kıbrıs Tahrir Defterleri: Mufassal, İcmal ve Derdest), Tıpkıbasım, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2013, ss.23-34. Bu yazı ilk olarak şurada, Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi (14-19 Nisan 1969), Türk Heyeti Tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü yayınları, Ankara, 1971, ss.59-76.
8 Halil İnalcık tahrirleri Osmanlı’nın bir fetih yöntemi ve mütemmimi olarak görür. Bkz: “Ottoman Methods of Conquest”, Studia Islamica, 2, (1954), pp103-129. Bu makalenin Türkçesi için, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, (Çev: Oktay Özel), Söğüt’ten İstanbul’a, (Der: Oktay Özel- Mehmet Öz), İmge Kitabevi, Ankara, 2000.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması Benzerlikler Farklılıklar Prof. Dr. A.Nüket ADIYEKE

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 29 Eki 2020, 17:27

Her iki adada Osmanlı egemenliğinin idari yapılanması önemli farklılıklar içermektedir. Kıbrıs alındığı zaman bağımsız bir eyalet olarak ayrı bir “Beylerbeyilik” yapılıp, Anadolu’dan Alâiye, Karaman’dan İç-il, Zülkadir’den Sis ve Halep’ten Tarsus Sancakları buraya bağlanmıştı. Lefkoşa, Beylerbeyliğin Paşa Sancağı, Mağusa, Girne ve Baf kazaları ise sancağa çevrilerek toplam sekiz sancaktan oluşan Kıbrıs Beylerbeyiliği ya da Kıbrıs Eyâleti teşkil olunmuştu.9 Bu cümleden anlaşıldığı üzere Kıbrıs Eyaleti içinde Anadolu’dan Tarsus, Alaiye (Alanya),ve İçel sancakları bulunmaktadır. Sekiz sancaklı eyaletin sancaklarının yarısı, adanın tam kuzeyinde, Anadolu yakasında idi. Anadolu topraklarında olan İçel, Sis, Alaiye ve Tarsus sancakları tımarlı sancaklardı. Eyalet merkezi olan Lefkoşa’da tımarlı bir sancak idi. Fakat Ada’daki Girine (Girne), Baf ve Magosa sancakları salyaneli idi.10 Başka bir deyimle Kıbrıs adası alındıktan sonra idari olarak Anadolu’ya rapt edilmiştir. Sonraki dönemlerde de Cezair-i Bahr-i Sefid Beylerbeyliği adı altında başka adalar ilke birlikte mütalaa edilmiştir.

Kıbrıs Beylerbeyiliği’nin müstakil Beylerbeyilik statüsü 1670 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte ise, Kaptan Paşa’nın uhdesinde Cezair-i Bahr-i Sefid Beylerbeyiliği’ne bir sancak olarak bağlanmıştır. Bu idari bağlılık aşağıda söz edeceğimiz gibi Anadolu’dan nüfus göçürülmesiyle toplumsal bağla da desteklenmiş, böylece Ada’da köklü bir Türk kültürü oluşmasını ve yerleşmesini mümkün kılmıştır.

Halbuki Girit hiçbir zaman ne Anadolu ile ne de diğer adalarla birliktelik oluşturmamıştır. Fethedildiği andan, elden çıktığı ana değin bağımsız bir eyalet olarak örgütlenmiştir. İdari açıdan bu farklılık kilise örgütlenmesinde tersi bir şekilde kendisini göstermiştir.

Girit’te var olan Ortodoks kilisesi bağımsız bir dini otorite değil, Fener Patrikhanesi’ne bağlı bir kilisedir. Girit’teki metropolitlik her zaman Fener Patrikhanesi’nin ve İstanbul’un kontrolü altındadır. Kıbrıs’ta ortaçağlardan beri önemli bir Ortodoks kilisesi vardır. Her ne kadar Venedik döneminde bu kilise güdükleştirilmeye çalışılmışsa da Osmanlı döneminde tekrar ihya edilmiştir. Osmanlı döneminde sadece dini açıdan değil yönetsel açıdan da güçlü bir Kıbrıs Başpiskoposluğu vardır. Bu başpiskoposluk Osmanlı yönetimince, tarihsel misyonuna uygun olarak Fener Patrikhanesi’nden bağımsız addedilmiştir11.

İdari yapıdaki bu farklılık hukuksal yapıda ilginç bir şekilde benzerliğe dönüşmektedir. Her iki Ada’da Osmanlı genelinde görülmedik bir biçimde ilginç hiyerarşik bir kadı örgütlenmesi söz konusudur. Osmanlı genel sistemi içinde eyalet kadısı ile sancak veya kaza kadılığı arasında bir ast-üst ilişkisi söz konusu değildir. Oysa her iki Ada’da da merkezde bir baş kadı, sancaklarda ise ona bağlı sancak kadıları görev yapmaktadır. Kazalarda ise naipler yine sancak kadılarına bağlı olarak hukuk sistemini işletmişlerdir.

Daha Kıbrıs’ın fethi tamamlanmadan, başka bir deyişle Mağusa fethedilmeden önce, Lefkoşa’yı alan Lala Mustafa Paşa, Avlonya sancak beyi Muzaffer Paşa’yı “Kıbrıs Beylerbeyi” ve Ekmeleddin Efendi’yi de “ Kıbrıs Kadısı” olarak atamıştı. 1839 Tanzimat Fermanı’na kadar, Kıbrıs’ta adalet işleri, İstanbul’da bulunan Şeyhülislam tarafından önerilen ve Rumeli Kazaskeri tarafından tayin edilen ve Kıbrıs Türkleri tarafından “molla” diye de çağrılan bir “başkadı” tarafından idare edilmiştir. Mali kontrol yetkisine de sahip olan başkadı, Kıbrıs Osmanlı idaresinden çıkana kadar, en azından Müslümanların hukuk işlerinde şer’i ve örfi hukuku uygulamaktan sorumlu kılınmıştır. Osmanlı’nın 15 kazaya ayırdığı Kıbrıs genelinde ise, yine Rumeli Kazaskeri tarafından atanan “kadı naibleri” bulunmakta ve adaleti baş kadı adına bu naibler dağıtmaktaydı. İlk derece mahkemesi olarak görev

yapan kadı naiblerinin vermiş olduğu kararlar ise Lefkoşa’da valinin başkanlığında toplanan ve baş kadının da katıldığı “Kıbrıs Divanı”na götürülerek temyiz edilebiliyordu.12

Girit’te de Kandiye’de görev yapan Girit Kadısı adadaki hiyerarşik hukuksal örgütlemenin başında yer almaktadır. Herkes doğrudan kendi kadı askerine bağlıydı. Adada ise en üstte eyalet merkezinde oturan bir Girit kadısı vardı. Buna bağlı olarak üç tane de yine merkezden tayin edilen sancak kadısı bulunmaktaydı. Kazalarda, yaygın sistemde olduğu gibi kadı bulunmamakta, kadılarca tayin edilen naipler görev yapmakta idi.13

Bu iki yakın hukuki yapısal benzerliğe karşın bu gün araştırmacıların üzerinde çalışabileceği tarihsel kayıtlar açısından her iki ada için büyük bir sayısal uçurum söz konusudur. Ada’nın fethi çabasının sürdüğü bir dönemde başlayan Girit şeriye sicilleri en erken 1645 tarihine kadar inebilmektedir. Bu gün ulaşabildiğimiz bu erken tarihli Resmo ve Kandiye sicilleri savaş devam ederken dahi Osmanlı merkezi yönetiminin adada egemenliğin kurumsal yapılanmasını işletme çabası içinde olduğunun kanıtıdır. Yine adadaki Müslüman Türk varlığının sona erdiği 1924 yılına kadar bu kaynakların mevcut olması hem araştırmacılar açısından büyük bir kazanç hem de Girit tarihi araştırmaları açısından suigenerist bir özelliktir. Ada sicilleri gerek tarafımızdan, gerekse Yunanistan’da bu siciller üzerinde çalışma yapan akademisyenler tarafından Resmo sicilleri, Kandiye sicilleri etc. şeklinde ayrı ayrı adlandırılmıştır. Ayrıca her iki adanın da coğrafi ve demografik kapsam olarak hacimlerinin yakın olmasına karşın mevcut şeriye sicillerinin sayısında bariz bir fark bulunmaktadır. Tüm bilinen ve ulaşılabilen Kıbrıs şeriye sicillerinin toplam sayısı 80 civarındadır. Girit şeriye sicillerinin sayısı ise İraklion Vikelea Kütüphanesinde kullanıma açık yaklaşık 160 cilt, Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi’nde kataloglanmış yaklaşık 240 ve kataloglanmayı bekleyen tahmini 100-150 cilt ile toplam 500 cildin üzerine çıkmaktadır.14

İki adanın toplumsal yapısı ve bu yapının Osmanlı egemenliğinin meşruiyet dayanağı olarak Müslüman nüfusla dengelenmesi açısından ilginç bir karşılaştırma şeması ortaya çıkmaktadır. Bu karşılaştırma iki adadaki kültürel farklılığın temel nedenini de ortaya koymaktadır. Adalardaki nüfus oranları hemen hemen biri birine yakındır. Osmanlı yönetimi Kıbrıs’ta klasik düzenin bütün kurumlarının tesisiyle yetinilmeyip, yeni oluşturulan eyâlet idaresine sahip çıkmak ve Ada’yı “yurt” edinmek üzere 1571-1580 döneminde uygulanan iskân politikası çerçevesinde Anadolu’dan önemli miktarda çoğunluğu Müslüman olan nüfusu Kıbrıs’a yerleştirdi. Bunun sürgün, göç ettirme belli sistematik içinde, belli merkezlerden belli oranda haneler seçilerek ve belli iş meslek erbabı özellikleri gözetilerek yapılmış bir işlem olduğu anlaşılıyor. Bu konuda yapılan önemli çalışmalardan anladığımız kadarıyla bu işlem sadece boş harap kalmış yerleşimlerin şenlenmesi ya da ada da Müslüman nüfus varlığı oluşturmak değil aynı zamanda nitelikli insan gücü sağlama çabasını da içerisinde barındırmaktadır.15 Bu, adada güçlü bir Türk kültürünün doğmasına da yol açmıştır. Hatta bu göç ettirilenler mahallelerde karışık olarak ikamet etmişlerdir.16




9 Nuri Çevikel, “Osmanlı-Kıbrısı’nda-Müslim-Gayrimüslim-İlişkileri-Ve-İhtidâ-Meselesi-1746-1801”, ICANAS-38 (38th International Congress of Asian and North African Studies), 10-15 September 2007 Ankara. Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, II. Cilt (Tarih ve Medeniyetler Tarihi), 2012, s. 939.
10 Bu düzenlemeler için Bkz: Kavanin-i Al-i Osman Der-Hülasa-i Mezamin-i Defter-i Divan, Enderun Kitabevi, İstanbul 1979, s. 21-22; Aynî Ali Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eyalet Taksimatı, Toprak Dağıtımı ve Bunların Mali Güçleri, Bugünkü dile çeviren: Hadiye Tuncer, Gürsoy Basımevi, Ankara 1964, s. 11-12.
11 Balkanlar’da Sırplar’ın ve Bulgarlar’ın milliyetçililk mücadelelerini Fener Patrikhanesi’nden kopma ve bağımsız kilise kurma mücadelesine paralel yürüttükleri düşünülürse Kıbrıs kilisesinin bu ayrıcalıklı yapısının önemi daha kolay anlaşılır.
12 Turgut Turhan “Tarihsel Bakış Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi” Prof. Dr. Hicri Fişek Armağanı, AÜHFD, C. 57 (2008), S.2, s.256,257.
13 A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, “Newly Discovered In Turkish Archives: Kadi Registers And Other Documents On Crete”, TURCICA, Revue Etudes Turques, 32, (2000), s. 447, 448.
14 A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke, agm.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması Benzerlikler Farklılıklar Prof. Dr. A.Nüket ADIYEKE

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 29 Eki 2020, 17:31

Adaya göçürülen nüfus arasında esnaf ve zanaatkârların olduğu bilinmektedir. İster orduda görevli olduğu için Kıbrıs’a gelmiş ve fetihten sonra burada kalmış, isterse Anadolu’dan göçürülen nüfusla birlikte Kıbrıs’a gelmiş olsun, fetihten sonra adada bulunan zanaatkârların adanın ekonomik gelişmesinde büyük payları olduğu kuşkusuzdur.17

Girit Adası için bu gelişmeler geçerli olmamaktadır. Girit fethedildikten sonra, Kıbrıs’a olduğu gibi Anadolu’dan büyük çaplı göçürme yapılmamıştır.18 Girit’teki etnik dönüşüm yerli ahalide yaşandı. Anadolu’dan giden yönetici ve Bektaşilerin yanı sıra Ada’da birkaç kurum işletildi. Bunlar ihtida, yerli yeniçerilik ve karışık evliliklerdir. Bu üç kurum Ada’da bir dönem sonra önemli oranda bir Müslüman kitle oluşmasını sağladı. XVII. yüzyılda benzerine Kandiye ve Resmo’da bolca rastlanan ihtida sürecinin adanın Müslüman-Gayrı müslim nüfus dengesini oluşturmada bir devlet politikası olarak kullanıldığı ve bunu gerçekleştirmek için de yerli yeniçerilik, topçuluk, cebecilik, kale muhafızlığı gibi askeri; evlilik gibi sosyal kurumların araç olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Böylece kısa bir süre içinde Ada’nın toplumsal yapısı büyük bir etnik dönüşüme uğramış ve ciddi bir miktar Müslüman nüfus yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştır.19

Kıbrıs şeriye sicilleri üzerinde yapılan kapsamlı çalışmalarda Osmanlı egemenliği altında Kıbrıs’ta da ihtida olgusuna rastlandığı anlaşılmaktadır. Ancak Kıbrıs’taki ihtida vakaları nicelik olarak Girit ile karşılaştırılamayacak miktardadır. Nuri Çevikel 1746-1801 dönemine ait Kıbrıs şeriye sicillerinde toplam 150 ihtidâ kaydı tespit edildiğini ifade etmektedir.20

A. Efdal Özkul ise tüm Osmanlı egemenliği boyunca yaklaşık 500 kişinin ihtida ettiğini hesaplayabilmiştir.21

Bu sayı hem total olarak hem de oran olarak Girit ile karşılaştırılamayacak kadar azdır. Zira XVII. yüzyıla ait Girit Resmo sicilleri üzerinde yapılan çalışmada çok sayıda bireysel ihtida kaydına rastlanılmasından öte zaman zaman köylerin toptan (cemhu) ihtida ettiğinden kayıtlarda söz edilmektedir. Diğer yandan doğrudan ihtida kayıtlarının yanı sıra sicillerdeki sıradan dava kayıtlarında satır aralarında ilgili kişilerden söz ederken kullanılan nev müslim, mühtedi, mühtediye gibi ibarelere rastlanması, bir Müslüman’ın aile bağlarıyla ilgili bilgiler arasında ana babanın ya da kardeşlerinin Rumca isimlerle anılması, ihtida sürecinin doğrudan ihtida kayıtları ile sınırlı olmadığını, hatta bunun çok üzerinde olduğunu kanıtlamaktadır.22

Nitekim fetihten yaklaşık bir yüzyıl sonra 1700’lerin ortalarında, çeşitli kaynaklardan aktarılan bilgilere göre Ada’da 200.000 civarında Müslüman nüfus yaşamaktadır.23

Girit’teki bu oluşumlar buraya özgü özellikler ortaya çıkardı. Örneğin Müslümanlar Rumca konuşuyorlar ve lakapları yarı Türkçe yarı Rumca telaffuz ediliyordu. Hasanaki, Halilaki, Monolaki gibi isimler kaynaklarda sıkça karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla Adalılık Girit’te Anadolu’dan pek de unsurlar taşımıyordu. Girit’te, Kıbrıs’ta görüldüğü gibi bir Anadolu kültür öğesine pek rastlanmıyordu. Bunda da en önemli faktör adadaki Türkler arasında Türkçe’nin değil Rumca’nın konuşuluyor olması idi. Girit Adası’nda, Kıbrıs’ta olduğu gibi kültürel ve etnik açıdan Anadolu’ya bağlılık olmamıştır. Dolayısıyla Yunan propagandasının Girit’te toplumsal bir taban bulması daha kolay olmuştur. Hatta Yunan isyanı sırasında adada az sayıda da olsa irtidat (İslam’dan çıkma) olayları yaşanmıştır. 24

Ulaştığımız sonuçta Newton fiziği esaslı bakış açısıyla Kıbrıs ve Girit Adaları Osmanlı egemenliği altında ve Osmanlı egemenliğinden kopuşta hem imparatorluk merkezli sistem ve kurumların işletilmesi çerçevesinde, hem de her iki Ada’nın toplumsal ekonomik yapılanmalarında ve yaşanan siyasal süreçlerde benzerlikler formüle edilebilir. Ancak belli başlıklar halinde ele aldığımız temel maddeler Osmanlı egemenliği altına alınmasında ve merkezi sisteme ilişkin kurumları her iki adanın yapısal özelliklerine uygun olarak kurgulanmasında temel bazı yapısal farklılıklar ve kendine özgü suigenerist özellikler taşıdığını ortaya koymaktadır.


15 Bu konuda yapılan temel çalışmalardan bazı örnekler: Cengiz Orhonlu, “Osmanlı Türklerinin Kıbrıs Adasına Yerleşmesi (1570- 1580)”, Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi (14-19 Nisan 1969), Türk Heyeti Tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 1971, ss.91-97, Yusuf Halaçoğlu, “Osmanlı Döneminde Kıbrıs’ta İskân Politikası”, Kıbrıs’ın Dünü-Bugünü Uluslar Arası Sempozyumu, Gazi Magusa 28 Ekim-2 Kasım 1991), Ankara 1993, s. 57-61; Mehmet Akif Erdoğru, “Beyşehir ve Seydişehir Kazalarından Kıbrıs Adasına Sürülmüş Aileler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, XI, İzmir 1996, s. 9-15; Alaaddin Aköz-Doğan Yörük, “Aksaray Sancağından Kıbrıs Adasına Sürgün Aileler”, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi,II/1, Elazığ 2004, s. 83-97; Behçet Karaca, “XVI. Asırda Teke Yöresinden Kıbrıs’a Yapılan Sürgünler”, Osmanlı, IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 1999, s. 649- 652; Turan Gökçe, “1572-1573 Yıllarında Kıbrıs’ta İskan Edilmek Üzere Karaman ve Rum Vilayetlerinden Sürülen Aileler”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, II, İzmir 1999, s. 9-18; Ronald C. Jennings, Christians and Muslims in Ottoman Cyprus and the Mediterranean World, 1571-1640, Newyork 1993, s. 212-239.
16 Nuri Çevikel; “Kıbrıs Eyaletinde Müslim-Gayrı Müslim İlişkileri”, Osmanlı, C.IV, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s.279.
17 Mehmet Akif Erdogru, “Kıbrıs’ta İlk Osmanlı Esnaf ve Zanaatkârları Üzerine Notlar”, Osmanlı Öncesi ile Osmanlı ve Cumhuriyet
Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi Semineri, İstanbul 2003, s.211.
18 Molly Greene, A Shared World (Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean), Princeton New Jersey 2000, s.79.
19 A. Nükhet Adıyeke, “XVII. Yüzyıl Girit (Resmo) Şeriye Sicillerine Göre İhtida Hareketleri ve Girit’te Etnik Dönüşüm”, XIV. Türk
Tarih Kongresi (9-13 Eylül 2002), II/1, Ankara 2006, ss. 557-568.
20 Çevikel, agm, s.950.
21 Ali Efdal Özkul, “XVIII. Yüzyılda Kıbrıs Adasında İhtida Hareketleri, XV. Türk Tarih Kongresi 2006 Kongreye Sunulan Bildiriler, c.
IV/II, Ankara 2010.
22 A. Nükhet Adıyeke, agm, s.558
23 "l760'a doğru yaklaşık 200.000 Müslüman’a karşılık Hıristiyanlar henüz 60.000 idi. " Victor Berard; Les Affaires de Crete, Paris 1900, s. 63; "1779'da gezgin Savary'e göre Ada'nın nüfusu 350.200 kişidir. Bunun 200.000'i Müslüman; 150.000'iHıristiyan ve 200 Yahudi’dir.” Vital Cuinet; La Turquie d’Asie, c. I, Paris 1892, s. 540.
24 A. Nükhet Adıyeke / Nuri Adıyeke; “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidad Olayları”, Kebikeç, (İnsan Bilimleri için Kaynak
Araştırmaları Dergisi), sayı: 10, 2000, ss.107-113.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Kıbrıs ve Girit’in Karşılaştırılması Benzerlikler Farklılıklar Prof. Dr. A.Nüket ADIYEKE

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 29 Eki 2020, 17:37

Kaynakça

ADIYEKE A. Nükhet - ADIYEKE Nuri, “Newly Discovered In Turkish Archives: Kadi Registers
And Other Documents On Crete”, TURCICA, Revue Etudes Turques, 32, (2000).

ADIYEKE A. Nükhet - ADIYEKE Nuri, “Osmanlı Sistemi İçinde Girit Adası’nın Genel Çerçeveden Farklılıkları, Bu Farklılıkların Gerekçeleri ve Algılanış Biçimleri”, Yeni Türkiye Dergisi, (Rumeli- Balkanlar Özel Sayısı I), sayı 66, (Mart-Haziran 2015).

ADIYEKE A. Nükhet - ADIYEKE Nuri; “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidad Olayları”,
Kebikeç, (İnsan Bilimleri için Kaynak Araştırmaları Dergisi), sayı: 10, 2000.

ADIYEKE A. Nükhet, “XVII. Yüzyıl Girit (Resmo) Şeriye Sicillerine Göre İhtida Hareketleri ve
Girit’te Etnik Dönüşüm”, XIV. Türk Tarih Kongresi (9-13 Eylül 2002), II/1, Ankara 2006.

ADIYEKE A. Nükhet, ADIYEKE Nuri, Kıbrıs Sorunu’nun Anlaşılmasında Tarihsel Bir Örnek Olarak Girit’in Yunanistan’a Katılması, YÖK Stratejik Araştırmalar ve Etütler Milli Komitesi Yayını, Ankara, 2002.

ADIYEKE Nuri, “Osmanlı Siyasal Sistemi İçinde Yerel Geleneksellikler”, Düşünen Siyaset, Sayı
7-8, (Ağustos-Eylül 1999), ss.211-215; Aynı dergi 2. Baskı, (Aralık 2004).

ADIYEKE Nuri, “Girit Savaşları ve Birleşik Hıristiyan Orduları”, Türkler, c. 9, Ankara 2002.

ADIYEKE Nuri, “Kandiye’nin Fethi ve Psikolojik Sonuçları”, XIII. Uluslararası Türk Tarih
Kongresi, 4-8 Ekim 1999, Kongreye Sunulan Bildiriler, III. Cilt I. Kısım, T.T.K. Yayını, Ankara, 2002.

ADIYEKE, Nuri, “Kuantum Tarih Kurgusu (Makroskobik Tarihten Mikroskobik Traihe)”,
Türkiye’de Tarih Yazımı, Ed. Vahdettin Engin-Ahmet Şimşek, Yeditepe Yayınları, İstanbul 2011.

AKÖZ Alaaddin - YÖRÜK Doğan, “Aksaray Sancağından Kıbrıs Adasına Sürgün Aileler”, Fırat
Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi,II/1, Elazığ 2004.

Aynî Ali Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nda Eyalet Taksimatı, Toprak Dağıtımı ve Bunların Mali
Güçleri, Bugünkü dile çeviren: Hadiye Tuncer, Gürsoy Basımevi, Ankara 1964.

BERARD Victor, Les Affaires de Crete, Paris 1900. CUİNET Vital, La Turquie d’Asie, c. I, Paris 1892.
Çevikel Nuri, “Osmanlı Kıbrısı’nda Müslim Gayrimüslim İlişkileri ve İhtidâ Meselesi 1746-1801”, ICANAS-38 (38th International Congress of Asian and North African Studies), 10-15 September 2007 Ankara. Ankara, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, II. Cilt (Tarih ve Medeniyetler Tarihi), 2012.

ÇEVİKEL Nuri; “Kıbrıs Eyaletinde Müslim-Gayrı Müslim İlişkileri”, Osmanlı, C.IV, Yeni Türkiye
Yay., Ankara 1999.

ERDOÖRU Mehmet Akif, “Beyşehir ve Seydişehir Kazalarından Kıbrıs Adasına Sürülmüş Aileler”,
Tarih İncelemeleri Dergisi, XI, İzmir 1996.

ERDOÖRU Mehmet Akif, “Kıbrıs’ta İlk Osmanlı Esnaf ve Zanaatkârları Üzerine Notlar”, Osmanlı

Öncesi ile Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Esnaf ve Ekonomi Semineri, İstanbul 2003.[/b]
İdari Yapı, Seyahatname ve Kaynaklarda Kıbrıs

GÖKÇE Turan, “1572-1573 Yıllarında Kıbrıs’ta İskan Edilmek Üzere Karaman ve Rum
Vilayetlerinden Sürülen Aileler”, Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, II, İzmir 1999.

GREENE Molly, A Shared World (Christians and Muslims in the Early Modern Mediterranean),
Princeton New Jersey 2000.

HALAÇOGLU Yusuf, “Osmanlı Döneminde Kıbrıs’ta İskân Politikası”, Kıbrıs’ın Dünü-Bugünü
Uluslar Arası Sempozyumu, Gazi Magusa 28 Ekim-2 Kasım 1991), Ankara 1993.

İNALCIK Halil, “Ottoman Methods of Conquest”, Studia Islamica, 2, (1954). Türkçesi, “Osmanlı Fetih Yöntemleri”, (Çev: Oktay Özel), Söğüt’ten İstanbul’a, (Der: Oktay Özel- Mehmet Öz), İmge Kitabevi, Ankara, 2000, ss.443-472) Kıbrıs Tahrir Defterleri: Mufassal, İcmal ve Derdest, Tıpkıbasım, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2013.

İNALCIK Halil, “Ottoman Policy and Administration in Cyprus After The Conquest”, Kıbrıs
Tahrir Defterleri: Mufassal, İcmal ve Derdest, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara, 2013.

JENNİNGS Ronald C., Christians and Muslims in Ottoman Cyprus and the Mediterranean World,
1571-1640, Newyork 1993.

KARACA Behçet, “XVI. Asırda Teke Yöresinden Kıbrıs’a Yapılan Sürgünler”, Osmanlı, IV, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara 1999.

Kavanin-i Al-i Osman Der-Hülasa-i Mezamin-i Defter-i Divan, Enderun Kitabevi, İstanbul 1979

ORHONLU Cengiz, “Osmanlı Türklerinin Kıbrıs Adasına Yerleşmesi (1570-1580)”, Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi (14-19 Nisan 1969), Türk Heyeti Tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayını, Ankara, 1971.

ÖZKUL Ali Efdal, “XVIII. Yüzyılda Kıbrıs Adasında İhtida Hareketleri, XV. Türk Tarih Kongresi
2006 Kongreye Sunulan Bildiriler, c. IV/II, Ankara 2010.

TURGUT Turhan, “Tarihsel Bakış Açısıyla Kıbrıs Türk Hukuk Sistemi” Prof. Dr. Hicri Fişek
Armağanı, AÜHFD, C. 57 (2008), Sayı.2.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir