GİRİT MÜSLÜMANLARI KİMDİR Prof. Dr. A. Nükhet ADIYEKE

Girit İle ilgili Akademik Yayınlar
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT MÜSLÜMANLARI KİMDİR Prof. Dr. A. Nükhet ADIYEKE

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 27 Haz 2019, 20:06

GİRİT MÜSLÜMANLARI KİMDİR HEM MÜBADİL HEM MUHACİR GİRİTLİLER
BİZ KİMİZ



Prof. Dr. A. Nükhet ADIYEKE


Girit Adası coğrafi konumu ve stratejik önemi açısından Doğu Akdeniz’de kilit konumundadır. Bölge aynı zamanda uygarlıkların kesişme noktası olduğundan tarihsel süreçte önemli kültürel akışlar burada izlenebilir. Bu akış doğrultusunda “Girit Uygarlığı” adıyla bir döneme damgasını vuran büyük bir uygarlık doğmuştur.
1669 yılında Kandiye’nin fethiyle Osmanlı egemenliğine alınan Girit’te Osmanlı yönetimi yaklaşık iki yüz elli yıl sürdü. Ada’nın Osmanlı egemenliğine alınması ile birlikte Ada’da oluşan Müslüman Giritli nüfusu, 18. yüzyılın ilk çeyreğinde Ada’nın Rum nüfusu ile başa baş bir duruma geldi. Adanın bu yapısı ve uzun yıllar bir arada yaşayan iki komşu topluluğun barışı 19. yüzyılda bilinen süreçler ve milliyetçi çatışmalarla bozuldu.
Girit’teki Müslüman Türk nüfusu, Ada’dan iki büyük göç dalgası ile Anadolu’ya taşındı. Bunlardan ilki 19. yüzyılın sonunda Girit Müslümanları’nın Ada’dan kaçış sürecidir. Diğeri ise Ada’nın Osmanlı egemenliğinden çıkışıyla burada azınlık statüsünde yaşayan Girit Müslümanlarının “Mübadele” anlaşması ile Ada’dan göç sürecidir. Bu iki büyük göç dalgası arasında zaman içinde peyderpey göçler de yaşanmıştır.
Osmanlıların Balkanlar’dan geri çekilmesi sırasında bölgede yaşayan Müslüman Türk nüfusun önce varlığını koruma çabası, ardından yaşadıkları acılar ve baskılar ile yurtlarını terk etme zorunluluğu olarak özetlenebilecek benzer senaryoların Adalar ve Girit’te de hakim olduğu tartışmasızdır. Gerek mübadil, gerekse muhacir olsun Girit göçmenlerinin kimlik tanımlaması benzer acılardan geçmiş ve Balkan coğrafyasında yurtlarını benzer gerekçelerle terk etmek zorunda kalmış göçmenlerden kısmen küçük farklılıklar gösterir. Örneğin Balkan göçmenleri ya da Yunanistan’ın diğer coğrafyalarından göç edenler için mübadil olmakla muhacir olmak kalın çizgilerle ayrıştırılmış ve kimlik tanımlarında öne çıkmışsa da Girit göçmenlerinde bu fark ilk aşamada kendini göstermez. Onlar kendilerini muhacir ya da mübadil olarak adlandırmazlar. Kimlik tanımlarında ilk ifade edilen öğe Giritli olmaktır. Girit’te bulundukları dönemde Ada yaşamında Giritli olmak kimliğin ayırt edici bir özelliği değilken Anadolu’ya geldikten sonra ayırt edici bir özellik haline gelmiştir. Zira Girit Müslümanları taşıdıkları bazı kültürel özellikleri nedeniyle yerleştirildikleri coğrafyalarda çeşitli tepkilere maruz kalmışlardır.
Bu kültürel farklılığın temel nedeni Girit Müslümanlarının büyük bir çoğunluğunun 1645-1720 yılları arasında ihtida (İslamiyet’i kabul) etmiş Ada’nın yerli halkı olmasıdır.[1] Bu noktada Ada’da Müslüman nüfusun oluşma sürecine kısaca değinmekte yarar var. 17. yüzyıla ait Girit Kadı sicillerinde, görülebilir ki fethin hemen ardından Girit’te yerli halk arasında yoğun bir ihtida süreci yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu özellikle Balkanlar’da yeni fethedilen yörelerde uyguladığı ve Anadolu’dan Müslüman nüfusu yeni topraklara göç ettirmek suretiyle nüfus dengesini sağladığı “şenlendirme” (toplu nüfus göç ettirme) politikasını Girit’te uygulamamıştır. Buna karşın Ada’nın ele geçirilişinden yaklaşık yüz yıl sonra Ada’da önemli bir Müslüman nüfus birikiminin oluşması, ancak bu din değiştirme (Müslümanlaşma) süreciyle açıklanabilir. Ada’nın Osmanlı egemenliğine alınmasından sonra Ada’da yerleşen iki guruptan biri Osmanlı memur ve bürokratları, diğeri ise başta Bektaşiler olmak üzere çeşitli tekke ve tarikatlardır. Bunlardan özellikle Bektaşiler Ada’nın fethine de katılmış ve Kandiye’nin fethinden önce ordugahta ilk Bektaşi tekkesini kurmuşlardır.[2] Bu iki gurup Müslüman nüfusun çekirdeğini oluşturmuş ve özellikle tekkeler yerli halk arasında Müslümanlığı yayarak fetihten yaklaşık elli yıl sonra toplam nüfusun üçte birini oluşturacak kadar yoğunluğa ulaştırmıştır.
Bunun bir tamamlayıcısı olarak da adada Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında evlilikler başlamıştı. Özellikle 1650’li yıllardan itibaren bu tür evliliklerin arttığı kaynaklardan izlenebilmektedir.[3] Girit sicillerinden izlenildiği üzere Ada’da Müslüman erkekler ile Hıristiyan kadınlar arasındaki evlilikler de bir hayli fazla sayıdadır. Bu tür evliliklerin yoğunluğu dönemlere göre farklılaşmaktadır. Girit’in alınmasından hemen sonralara tarihlenen defterlerde çok sayıda Müslüman-Gayrımüslim evliliklerine rastlanmaktadır.
Böylece kısa bir süre içinde Ada’nın toplumsal yapısında büyük bir etnik dönüşüm yaşanmış ve önemli miktarda Müslüman nüfus yüzyılın sonunda ortaya çıkmıştır. Bu Müslüman nüfus önceleri kendilerini Rumlardan ayrı görmezken 19. yüzyılda yaşanan olaylar ve maruz kaldıkları saldırılar karşısında Osmanlı, Türk kimliğine sarılmışlar ve kimlik tanımlarını Girit Müslümanları-Girit Türkleri eksenine oturtmuşlardır. Aynı kökenden beslenen, zaman içinde önce dinsel ardından siyasal olarak kimlikleri ayrışan ve çatışan iki toplumun sonuna kadar ortak kalan ana özelliği ortak anadilleri yani Rumca’dır.
Bu anadil özelliği ve taşıdıkları çeşitli dinsel kimlikler (özellikle Bektaşilik) nedeniyle Giritliler göç sonunda yerleştirildikleri bölgelerde çeşitli yöresel tepkilere maruz kalmışlardır. Bilinen bu olaylar Girit Müslümanlarının kendi içlerine kapanmalarına, kapalı bir yaşam kurgulamalarına yol açmıştır. Bu gün dahi pek çok şehirde varlığını sürdüren Giritliler mahallesi ve köyleri (Mersin İhsaniye, Side Hamidiye, Tarsus Melemez, Kuşadası Osmaniye…) bunun açık bir göstergesidir. Bu ve benzeri kaygılarla sonradan gelenler daima önceden gelenlerle buluşmaya, onların yanına sığınmaya çalışmıştır.
Genel ifadede kendilerini öncelikle Giritli olarak tanımlayan göçmenler, yerleştikleri yerlerde birbirlerinden, yine kendi ifadeleriyle “Eski Giritliler – Yeni Giritliler” olarak ayrılmaktadırlar. Küreselleşme bir yandan bütün dünyayı sınırlarına ulaşılabilir bir köy haline getirirken diğer yandan ihmal edilmiş çeşitli kültürel kimliklerin de vurgulanmasını sağladı. Etnik ve dinsel kimliklerden farklı olarak genellikle memleket ve kültür kökenli kimlik tanımı Giritliler arasında da son yıllarda popüler oldu. Eski Giritliler yeni Giritliler ayrımını farkına vardılar. Bu ayrımda tarihsel süreç belirleyici oldu. Diğer yandan Giritliler geçmişlerine dönmeye ailelerinin köklerini bulmaya merak sardılar. Bu amaçla önce çeşitli dernekler kurma çalışmaları sosyal medyanın hızla devreye girmesiyle sanal ortamda buluşmalara kadar uzandı.
Mübadil (yeni) Girit göçmenleri ile muhacir (eski) Girit göçmenleri arasında belirgin farklılık göç sürecinde karşı karşıya kaldıkları maddi kayıplarda ortaya çıkmaktadır. Bilindiği gibi Mübadele sürecinde Uluslar arası Mübadele Komisyonları denetiminde gerçekleşen tasfiye işlemleri kısmen de olsa mübadillerin maddi kayıplarını karşılamış, bıraktıkları mallara karşılık Türkiye’de kendilerine mülkler tahsis edilmiştir. Diğer yandan mübadele sırasında gerçekleşen bu tasfiye çalışmalarının Mübadele anlaşmasının 3. maddesi gereği 1912 sonrasında gelenleri kapsadığı da malumdur. Bu kapsamda 1912 ve sonrasında Girit’ten kaçarak gelenlere ilanlarla duyurular yapılmıştır.[4] Ellerinde mülkiyet belgeleri olan Giritlilerin bu haktan yararlanmaları sağlanabilmiştir. Ancak uygulamada bunun ne kadar başarılı olduğu tartışmalıdır. Zira kaçarak gelenlerin çok büyük kısmı 1896-1911 yılları arasında yoğunlaşmaktadır. 1911’den sonra da kaçış sürecinin devam ettiği bilinmekle birlikte sayı önceki döneme kıyasla oldukça düşmüştür, zira Ada’da Müslüman nüfus da zaten oldukça azalmıştır. Ayrıca 1912 ve sonrasında gelenlerin de büyük bir kısmı canlarını kurtarma kaygısıyla hareket ettiklerinden mallarına ait vesikaları yanlarına alma konusunda ne kadar başarılı oldukları da sorgulanabilir.
Ancak 1912 yılı öncesinde, 19. yüzyıldaki çatışmalar sırasında kaçarak gelenlerin böyle bir şansı yoktu. Pek çoğu Ada’daki mal varlığını tasfiye edemeden kaçmak zorunda kaldı. Pek azı göçten önce mal varlığını nakde dönüştürmek amacıyla, yok pahasına elden çıkardı. Ada’yı terk edenlerin yok pahasına sattığı bu malları ele geçirmek amacıyla Rumların bu dönemde birbirleriyle yarıştıkları ve Rum bankalarının bu kişilere bolca kredi sağladıkları anlaşılmaktadır. Perakis “Muslim exodus and land redistribution in Autonomous Crete (1898–1913)” başlıklı makalesinde bu süreçte Ada’da mülkiyetin el değiştirmesine ve yeni bir zengin sınıfın ortaya çıkışına değinmektedir. Bu zengin sınıfın ortaya çıkışında Müslüman nüfusun mal varlığının ele geçirilmesi süreci de oldukça etkili olmuştur.
Göçmenlerin Osmanlı vilayetlerine kaçışlarının ardından bu ailelerin yerleştirilmesi (iskanı) ve yaşamlarını idame ettirecek üretim araçlarının sağlanması Osmanlı otoritelerinin 19. yüzyılın sonunda en çok karşı karşıya kaldıkları ekonomik sorunlardandır. Özellikle Akdeniz, Ege ve Marmara kıyılarında Mersin’den Mudanya’ya yerleştirilen Girit göçmenleri için zaman zaman köyler ve mahalleler inşa edilmiştir.[5] Bu gün dahi varlığını sürdüren bu yerleşimlere Osmanlı Devleti’nin göçmenlere ihsanının nişanesi olarak Osmaniye, Hamidiye, İhsaniye, Selimiye, Kadiriye gibi isimler verilmiştir.
Girit göçmenlerinin ve mübadillerinin ortak noktalarından biri Ada’da bıraktıkları akrabalarıdır. Özellikle ihtidalar (İslam dinine geçme) iki toplum arasında farklı dinlere mensup ailelerin ve akrabaların varlığına yol açmıştı. Bu akrabalar gerek 19. yüzyıldaki göç sürecinde gerekse Mübadele uygulaması sırasında ayrılmak zorunda kaldılar. Yine bu gün Türkiye’de yaşayan bazı Giritli ailelerin aile adlarının (lakapların) Girit’te yerli Rumlar arasında bu gün de yaygın olarak bilinen soyadları olması bu akrabalık bağlarını güçlendirmektedir.[6] Son dönemlerde Girit derneklerinin faaliyetleri içinde kimi Giritliler Ada’da kalan akrabalarını bulmaya, onlarla buluşmaya ve görüşmeye başlamışlardır.
[1] A. Nükhet Adıyeke, XVII. Yüzyıl Girit (Resmo) Şeriye Sicillerine Göre İhtida Hareketleri ve Girit'te Etnik Dönüşüm, XIV. Türk Tarih Kongresi Ankara: 9 - 13 Eylül 2002 Kongreye Sunulan Bildiriler, IX. Dizi - Sayı 14a, II/I, TTK, Ankara 2006, ss.559-569.
[2] Horasanizade Mevlana Derviş Ali Dede’nin kurduğu tekke için bakınız: Orhan F. Köprülü, "Usta-Zade Yunus Bey'in Meçhul Kalmış Bir Makalesi; Bektaşiliğin Girid'de İntişarı", Güneydoğu Avrupa Araştırmaları Dergisi, Sayı.8-9, İstanbul Üniversitesi Yay.1979-1980, ss.37-86.
[3] Nuri Adıyeke, “Girit’te Cemaatler Arası Evlilikler”, Kebikeç, (İnsan Bilimleri İçin Kaynak Dergisi), Sayı.16, 2003, s.20 vd.
[4] Ahenk (İzmir), 19 Kanun-u evvel 1339 (1923).
[5] Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Tuncay Ercan Sepetçioğlu, Girit’ten Anadolu’ya Gelen Göçmen Bir Topluluğun Etnotarihsel Analizi: Davutlar Örneği, Ankara Üniv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, Ankara 2011.
[6] Girit aile adları ile ilgili çalışmalarımız sürmektedir. Bu çalışmalardan ilki A. Nükhet Adıyeke, Nuri Adıyeke, Girit Nikah Defteri ve Girit’teki Adları (1916-1921), Lozan Mübadilleri Vakfı Yay., İstanbul 2011.NOT dogruya dogru araştırma belgeleri Biz GİRİT halkıyız.
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 5 misafir