GİRİT TÜRK TOPLUMUNUN OLUŞUMU

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

GİRİT TÜRK TOPLUMUNUN OLUŞUMU

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 18 Ağu 2019, 15:07

GİRİT TÜRK TOPLUMUNUN OLUŞUMU

Girit’te Müslüman-Türk toplumunun oluşmasını sağlayan faktörleri Ustazade Yunus Bey üçe ayırarak incelemiştir.En uygun ve mantıklı yöntemin bu olduğunu düşünerek,ben de çalışmalarımı bu şekilde sınıflandırdım:
1)Yerleşme:Sözleşmeli askeri kurranın,şözleşmelerinin bitiminde adaya yerleştirilmeleri.
Kapıkulu askerinin fetihten sonra geriye gönderilmeyip evlenme yasağı kaldırılarak adada görevlendirilmeleri.
2)Göç:Asker ile yönetici ailelerinin ve İmparatorluğun her yöresinden,halkın adaya ihtiyari göçü.
3)İslam’ı seçme (İhtida):Hıristiyanlık’tan ayrılıp Müslümanlığı seçenlerin Türk İslam toplumuna katılımı.

YERLEŞME

‘’Hıristiyan aleminin Doğu Akdeniz’deki son kalesi olan Girit Adası’nın Türkler tarafından fethini önlemek için sarf ettiği gayret ve bu arada katlandığı maddi ve manevi fedakarlıktan sonra,Osmanlılar adayı alınca,Hıristiyanlar’ın adayı geri almak maksadıyla yapacakları muhakkak olan saldırılara karşı hazırlıklı olmaları,tedbirli davranmaları gerekmekteydi.Bunun için de adada Türk ve Müslüman unsurların iskan ettirilmesi fikri öncelikle benimsenmiştir.’’

Aslında Hanya’nın fethinden itibaren (1645) kapıkulu askerleri dışında sözleşmesi biten askerler adada kalıp yerleşmeye başlamıştı bile.
Uygulamaya,1669’da Kandiye’nin tesliminden sonra,Yurtyeri’ni oluşturan,İnadiye Kalesi ve Brusa kasabasındaki (Kandiya Nova) muhacirleri ve asker ailelerini mecburi iskana tabi tutmak suretiyle,fethi müteakip Venedilliler’in ve yerli ahalinin tamamıyla terk ettiği Kandiye’ye göç ettirilmelerinin ardından Kandiye civarındaki Suriyeli ve Mısırlı birliklerin adaya yerleştirilmesi ile başlanmıştır.
Venedikliler’in 1669’da yapılan sözleşmeyle Granbusa,Spinalonga ve Suda adacıklarını saldırı maksadıyla ellerinde tuttukları,1691 tarihinde adayı almak için giriştikleri harekatla kanıtlanmış olur.Osmanlılar’ın yaptığı gibi,adayı geriye almak için Hanya’yı muhasara ederler.Ne var ki,buralara Osmanlı vatandaşlarının yerleştirilmiş olması sebebiyle Venedikliler Hıristiyan ahaliden bekledikleri desteği bulamazlar.Dolayısıyla hezimete uğrayarak adayı ebediyen terk etmek zorunda kalırlar.

Adanın dışa karşı korunmasının yanı sıra,iç güvenliği de çok önem taşımaktaydı.Din ve milliyet itibarıyla devlete daima başkaldırabilecek bir durumda olan Ortodoks Rum unsurunun yaşadığı adada,devlet otoritesinin,güvenliği sağlamak üzere kendine yakın olan Müslüman Osmanlı tebaası ile devletin kurucu unsuru olan Türk kökenlileri adaya yerleştirmek istemesi kadar tabii bir tedbir düşünülemezdi.Böylelikle,doğal olarak adada Rum cemaati yanında alternatif bir Müslüman cemaati de teşekkül edecekti.Bunun içinde adanın Türk ve Müslüman unsurlara iskan ettirilmesi fikri benimsenip uygulanmıştı.
Hanya’nın fetih tarihi olan 1645’ten başlayarak 1690’lara kadar devam eden,sözleşmeli askerin terhisini müteakip,adada alıkonulup iskan ettirilmesi,Girit’te Müslüman Türk cemaatinin oluşmasını sağlayan ilk önemli adımdır.Bunların yanında,kapıkulu askerleri de adadan çekilmeyip,haklarındaki evlenme yasağı kaldırılarak burada süresiz olarak görevlendirilmişlerdi.Bu suretle onların da adaya yerleşmeleri sağlanmıştı.
Bu hususta Ustazade Yunus Bey şunları yazmaktadır:

‘’…Fazıl Ahmet Paşa’nın murafakatında bırakılan kurrayı askeriyedir ki,sekenenin asıl göze çarpan en büyük kısmını vücuda getirmiştir.
‘’Bu madde,öteden beri ecnebiler arasında söylene söylene,tarihçe ehemmiyeti mülhezim bir mesele rengini aldı ve bir çok mubahasata zemin olarak,garip garip hükümler çıkarıldı,mütalaalar yazıldı.
‘’Demek isteniyor ki:
‘’Fatih mufarakatında asker bırakılmadı ve memalik-i Osmaniye’den hiçbir muhaceret olmadı.Binaenaleyh,Girit’in ahali-i müslimesi cebren ve kahren kabul-i islam etmiş olan rumlardan teşekkül etmiş oldu.’
‘’Meselenin İslamiyete taalluku hasebiyle bu defa dahi akıl ve mantık payimal edilerek,
Mahzen bir şaibe,hakaret isnad edilmiş olmak için indi birtakım sanialar yazılıp tarih sahifelerine geçirildi.Hakikatın anlaşılmasıyçün vesaik-ı resmiye ve mazbuta ile meselenin ta’mih ve tetkiki icab eder.
‘’Mesele üçe ayrılır:Biri asker bırakıldığına,diğeri muhaceret vukua geldiğine ve öbürü de cebren kabul-ü İslam ettirildiğinde.
‘’Asker bırakıldı,hem de külliyetli.Bu madde iki cihetli tahakkuk eder:
‘’Biri akıl ve mantık ile ve diğeri,mahkeme-i şer’iyye sicilatının kuyudat-ı resmiyesi ile.
‘’Girit cesiresinin bir devlet-i İslamiye tarafından feth ve zaptı tehlikesine doğru bir sür’at0ı mütezadiyesiyle ilerleyip girmeye başlayınca,Avrupa Katolik hükümetlerinin mütelaşiyane bir surette belde olarak tahkimine fiilen gösterdikleri şitap ve gayret piş-i mutaalaya alınınca fatihin ba’delfeth Girit’i Rumlara terk ile askeri alıp gitmeyi hangi akıl,hangi kıyas-ı kabul ve tecviz eder?’’
Evliya Çelebi de seyahatnamesinin,adanın iskanıyla ilgili bölümünde kendisine has yöntem ve üslubuyla şunları yazmaktadır:
‘’Allah’ın azameti yetmiş koldan,yetmiş-seksen bin Müslüman gazileri,kol kol bu yedi yüz yetmiş millik ada içine dağılıp,bir çoğu ganimet malına,nice gulam ve cariyelere nail oldu.Bu kar ve ganimetleri,bu sevinç ve şenlikleri gören bir çok garipler orada yerleşip kaldı.’’
Adaya yerleştirilen askerleri,tabi oldukları statü nedeniyle üç grup içinde incelemek gerekir:
a) Çoğunluğu teşkil eden,sözleşmeli Anadolu ve Rumeli askerlerinden adada kalanlar:
Bunların Anadolu’dan gelenleri Türk kökenli,Rumeli’den gelenleri ise,başta Türkler olmak üzere,Arnavut,Boşnak,Makedon,Pomak gibi Osmanlı unsurları üyeleriydi.Yani bu gruba giren askerin çoğunluk itibariyle Türk kökenlilerden oluştuğu söylenebilir.
b) Kapıkulu askerleri:Fetihten sonra da adada görevlendirilen bu askerler üzerindeki evlenme yasağı kaldırılıp,yerli kızlarla evlenmelerine imkan verilerek adada yerleşmelerine olanak sağlanmıştır.
c) Suriyeli ve Mısırlı sipahi ve yeniçeriler:Girit’teki Osmanlı ordusunun bir bölümünü teşkil eden Suriyeli ve Mısırlı sipahi ve yeniçeriler fetihten sonra da adada görevlendirilerek Resmo,Kandiye ve Sitiya bölgelerine yerleştirilmişlerdir.Abadyotlar’la karıştırılan askerler bunlardır.
Kandiye’de bulunan askeri güçler hakkında bir fikir vermek için Ustazade Yunus Bey’in Girit Fethi Tarihi’ndeki bazı kayıtları aktarmakta yara görüldü.Bu kayıtlar Kandiya Askeri Gücünün tümünü göstermeyip,sözü edilen yıllarda şeriat mahkemelerine işi düşen birlikleri belirtir.
904 sayfa resmi konacak !
Birliklerin tümündeki asker sayısı tespit edilemese de,bireyleri isimleriyle kaydedilmiş kıtalar bu hususta fikir vermektedir.Bunlardan 1083 senesinin künye defterinde,isimleri de belirtilmek suretiyle 2993 kişi ve 1085 senesine ait defterde de yine 2993 kişi görülmektedir.Şeriat mahkemelerindeki kayıtlı sosyal olaylardan,fetihten sonra çok miktarda askerin adada bırakıldığı ve bu askerlerin sosyal yaşamda etkili olmaya başladıkları anlaşılmaktadır.

GÖÇ
Osmanlı askerinin adaya ayak basmasından itibaren,ordunun ardından bir göç hareketinin başladığı,başta asker aileleri ve yakınlarından,din görevlilerinden,tüccar,esnaf ve sergüzeştçilerden oluşan kimselerin adaya gelerek,harekat sahalarının civarına yerleştikleri,hatta ordugah civarlarında kasaba,köy ve dergah kurdukları Kandiye civarındaki İnadiye Kalesi,Brusa kasabası ve Horasanlı Dergahı örnekleriyle kesinlik kazanmaktadır.
Kendi istekleri dışında Anadolu’dan adaya göç ettirilenlerin olduğu iddiaları da vardır.Konya ve Karaman civarından bazı kimselerin adaya sürülerek zorla iskan ettirildikleri söylenmektedir.Ancak bu rivayetleri doğrulayan herhangi bir belgeye ulaşamadık.
Kandiye’nin ilk sakinlerinin,İnadiye Kalesi ve Brusa kasabalarından (Yurtyeri-Kandiya Nova) göç ettirilen ilk muhacirlerden olduğu fetihnamelerde kayıtlıdır.Aynı kaynaklara göre bu kafile iki bin kişi civarındadır.
Söz konusu yerleşimcilerin önemli bir bölümünü,terhis edilmiş olan sözleşmeli askerlerin aileleri teşkil eder ki,bunlar da,sefer esnasında ve fetihten hemen sonra Anadolu’dan ve Rumeli’den gelip yakınlarının yanına yerleşmişlerdir.
Kandiye’ye iskan ettirilenlerin küçük bir bölümünü,muhasara esnasında,Kandiye’yi terk edip de Yurtyeri’ne gelip sığınan Rumlar’dır.Bu Rumlar,terk ettikleri meskenlerine dönerek eski işyerlerinde tezgahlarının başına geçmişlerdir.
Fazıl Ahmet Paşa’nın 1086 (1675) yılının sonuna doğru yaptığı İnadiye ziyaretinin de adanın iskanı ile ilgili olduğunu Gazavat-ı Girit yazarı İbrahim Halil Efendi’den öğreniyoruz:
‘Çün sahib-i devlet (Fazıl Ahmet Paşa) kaleye karib oldukta ammen sükkun-ı kale muhacirler ve oturaklar zükur ve ünasıhuruç ve tedarikin görüp ve alaylar tertip edip ol vezir-i asaf tedbir-i muayeneden ubur eyledi.’
İbrahim Halil Efendi Ankebud Ahmet Paşa için şöyle yazmıştır:
‘’Ve dahi şimmen rahm ve şevkati ol dereceye yetmişti ki,her kande zuafa-yı ibadullah görse veya bulunduğun bilse ibtimac-ı azim ile ahvalin sorup siyanet ve hırasete bezl-i ma-husl ederdi.
‘’Alel husus Kandiye fethi mübini etrafa şüyu buldukta ihtiyar-ı hicret birle pay-ı ikamet koyup tavattun etmeye gelüp biddefaat vusulleri müyesser olan gureba-yı muhacirin fevafilin nail-i himayet ve muavenet ve iskanları için menziller tertip ederek esbab-ıikramların temin kılardı.’’
1080 tarihinde yazılmış bir Mevlit-i nebi kitabının baş tarafındaki ikinci sayfanın kenarında da şu kayıt görülmüştür:
‘’Sene 1081 Rebiülahir üçüncü günü Çarşamba,derya yüzünde manend-i tufan bir azim telatum olup liman içinde yatan gemilerden üç çektirme hurdahaş olup adamları hazermeşak ile kurtulup karaya ayak bastılar ve Mustafa Reis’in dört kat anbarlı kalyonu zuhur ile çıkagelip nice muhacirin-i fatihin alası ve ednası ve garibi selametle vusul bulup Kandiye’de mekan ettiler.’’
Bu kayıt ,1081 (1670) yılında göçün hala devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Muhaceretten söz eden bu kaynakların dışında,Kandiye şeriat mahkemelerinin bu gün dahi mevcut olan defter kayıtlarından,göçü belgeleyen çok önemli sosyal kayıtlara rastlanmaktadır.
Mesela,Osmanlı ordusunun kumandanlarından bazılarının ailelerinin de Kandiye’ye yerleştikleri şeriat mahkemelerinin tutanaklarıyla sabittir.Bu ailelerin Kandiye’de ikamet etmiş olduklarını gösteren tutanakları içeren bazı defter ciltleri tarihleri ile aşağıda verilmiştir.
69487511_10219986435077382_2661029395774308352_n.jpg
69487511_10219986435077382_2661029395774308352_n.jpg (86.16 KiB) 1381 kere görüntülendi

Adanın diğer merkezlerinde de bu gibi yerleşimlerin olduğu nazarı dikkate alınmalıdır.
Yüksek rütbeli yerleşimcilerin yanı sıra,müderris,öğretmen,imam ve tüccar gibi ilim irfan sahibi,ticaret erbabı,seviyeli ve kişilikli kimselerin de adaya gelip veya getirilip yerleştirildikleri ve geldikleri yerler,tarihleriyle şeriat mahkemeleri kayıtlarında görülmektedir:
68423102_10219986436597420_5428348224123437056_n.jpg
68423102_10219986436597420_5428348224123437056_n.jpg (63.11 KiB) 1381 kere görüntülendi
[/color][/i][/b]

Fethinden Mübadeleye kadar GİRİT Olayları
Ali Ekrem ERKAL
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 3 misafir