KANDİYE’YE DOĞRU (2) BÖLÜM

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

KANDİYE’YE DOĞRU (2) BÖLÜM

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 19 Şub 2021, 15:15

KANDİYE’YE DOĞRU (2) BÖLÜM

Padişah buyruğu ve sadaret yazılarının okunmasından sonra Girit fethinin tamamlanması uğruna hazırlanmış noksansız bir donanmanın kapudanbaşı ile yola çıkardığı, Resmo’daki ordunun takviyesi için istenilmiş olan askeri alıp Çeşme’ye uğrayacağı ve oradan doğru Girit’e geleceği öğrenildi. Hatta donanmanın Ağrıboz’a gelmiş bulunduğunu da adı geçen Murat Ağa haber verdi. Padişah fermanının içeriğinden biri de şimdiye kadar fetih olunan kasaba ve köylerde oturmakta olanların barış ve güven altına alınması ve rahatlıkla alış veriş etmelerine dikkat ve gayret olunması uyarısı oldu. Birçok tarihi belge ile sağlandığına göre Gazi Hüseyin Paşa yalnız fetih ile uğraştığı zamanlarda Hıristiyan halkı avutmak için sözde adalet değil sürekli olarak etnik ve din ayrımı gözetmeden ciddi bir adaletle yönetmekteydi. Bu defa Venedikliler’in baskı yönetimi ve mezhep ayrımı altında canlarından bezmiş usanmış olan Girit Rumları Osmanlı idaresine geçenlerin refahını, din hürriyetini görerek fırsat buldukça beşer onar kaçarak orduya sığınmaktaydılar. Hatta Serdar-ı Ekrem bu gibilere iş bulup yerleştirmek ve ev halkıyla beraber geçimlerini sağlamaktaydı. Venedikliler’in dayanılmaz baskılarına ve Osmanlılar’ın anlayış ve yardımları ve adil davranmaları nedeniyle der ki: Osmanlı ordusu yerliler tarafından hoş karşılanmış adanın fethinde yalnız Venedikliler ve emirleri altında olup da yanılttıkları bir kısım yerli halkla uğraşmıştır.
Beklenen ilkbahar gelip çattı. Kandiye muhasarasında yapılacak olan sevkiyat ve nakliyatı konuşmak üzere Martın sekizine denk gelen Sefer ayının başında genişletilmiş bir toplantı yapılması uygun görüldü.
Toplantı tutanaklarında Serdar-ı Ekrem’in daha önce Kandiye kalesini ve ordunun geçeceği var sayılan yolları görmek için yaptığı keşif yolculuğu esnasında, arazinin kayalık ve mevcut yolların da çok sarp olduğunun anlaşılmış olmasına rağmen, askerin ve ağırlıkların deniz yoluyla gönderilmeyip karadan ve büyük zorluklarla altı günde yapılmasına karar verildiği ve kuzeyden giden Damasta yolunun tercih edildiği yazılıdır.
Bu doğrultuda bir karar çıkmasının nedenine tutanaklarda yer verilmişse de, bunun Girit sularında dolaşmakta olan Venedik donanmasının saldırı olasılığı olduğu anlaşılıyor. Keza tutanaklarda defalarca istenilen donanma, asker ve sairenin de gelip gelmediği hakkında bir kayıt görülmemiştir. Sonuç olarak harp şurasının kararları doğrultusunda Venedikliler’in etkisi de dikkate alınarak harekatın selameti için Osmanlı ordusunun zorlu bir yürüyüşle geçeceği muhakkak olan kayalık, dar ve sarp yolların çok kısa bir süre içinde genişletilip düzenlenmesine özel görevliler, denetimlerine de becerisi ve yararlılığı kanıtlanmış olan serdar kethüdası Veli ve diğer lâkabıyla Deli Selim Bey’i atadı. Böylece büyük Kandiye kuşatmasına karar verip düzenlenmiş olan harp şurası gerekli yerlere emirlerini göndermesinden hemen sonra her üç birliğin katılmasıyla büyük harekat başlatıldı.
Ele geçirilen yerlerin sınırına atanan üç kumandandan biri olan Kürt Mehmet bölgede olaylarla ilgili aşağıdaki raporu merkeze gönderdi:
‘’ Venedikliler’den Mermeri namındaki bir kapudan yaya ve atlıdan oluşan bir birlik ile Kandiye köylerine girip Osmanlı yönetimine topluca razı olmuş halkın arasından, eli ayağı tutanları yakalayıp direnmelerine karşın Kandiye’ye göndermektedir.’’
Serdar-ı Ekrem bunun üzerine anında dört yüz seçkin süvari hazırlayarak yazılı bir emirle beraber yolların genişletilmesini denetlemekte olan kethüda Selim Bey’in yanına gönderdi. Süvariler aceleyle Resmo’dan hareketle geceyi gündüze katarak beye ulaştılar ve özel emirleri ilettiler. Selim Bey aldığı emre uyarak denetime geçici bir görevli bırakarak süvarilerin başında dolu dizgin Kandiye’nin batısındaki Bofiro köprüsüne geldi. (7 Safer sabaha karşı)
Görüldüğü gibi istihbarata göre hareket etmek mümkün olmuyor, Venedikli kumandanın bulunduğu köylere gidilmeyip doğruca Kandiye kalesinin önüne geliniyor. Bunun nedenini anlamak mümkün olmadı.
Birlik köprüye varınca bir süre bekledi. Biraz dinlendikten sonra Metrisler adı verilen tepeleri aşıp kale hendeğine doğru ilerledi. O sırada kaleden çıkan bir Venedik birliği hücuma geçti. Bu arada top ateşi açıp iki yüz kadar gülle attılar. Osmanlı müfrezesi bu durumda çekilmek zorunda kalarak Bofiro köprüsüne çekildi. Köprüyü geçmelerine meydan kalmadan arkalarından yetişen 400 kişilik Venedik atlısıyla savaşmak durumunda kaldı. Sabaha kadar süren çatışmanın ardından Osmanlılar Venedikliler’i mağlup ederek 18 baş ve 4 esirin yanında, kalenin doğusundaki Kumkapı çayırındaki 4.000 koyunu da beraberlerinde alarak Resmo’ya döndüler. Savaşta ağır yaralanan beyler Resmo’ya vardıktan sonra vefat ettiler. Selim bey gelişinin ertesi günü Resmo’dan ayrılarak yol inşaatı görevine döndü.
Venedik kapudanının girişimini engellemek üzere gönderilen birliğin uyguladığı yöntem amacına ulaşmadığından harekâtın başarısız olarak kayda geçirildiği anlaşılıyor. Daha sonra bu konuda yazılacak olanlara dikkat edilmelidir. Kâtip Çelebi bu arada ‘’inhizam-ı a’da der ceng-i tasterol (?) ‘’ adı verilen bir olay anlatıyor ki başka kaynaklarda rastlanmamıştır. Bu nedenle aynen yazılması uygun görüldü:
‘’ Kandiye’nin doğusundan üç konak yeri uzakta düşmanın dört palangası bulunmakta her birinde üçer dörtyüz tüfekli birer süvari birliği bulunmaktaydı. Bunların yönetime sadık olan köy halklarını soyup soğana çevirdikten sonra eli ayağı tutanları Kandiye’ye sürmek fikrinde olduklarının anlaşılması üzerine, Hüseyin Paşa’nın kethüdası Veli Ağa’yı bir küçük birlikle Rebiülevvelin başında o yöne göndermişti. Evvela Kastro adındaki palangaya gidip muhasara ettikten sonra ansızın saldırıp gece yarısına kadar kararlılıkla yapılan savaşın ardından galip gelmesi düşmanın ise bozguna uğrayarak yenilmesi üzerine tümü kılıçtan geçirildi. Bu haber palangalara ulaştığında düşman çekilip Kandiye’ye firar etti. Adı geçen yerlerdeki köylerin tamamı ele geçirildikten sonra korunması için Tarsus sancağı arpalığının sahibi ve yöneticisi Mahmut Paşa tayin edilerek 2.000 asker ile yeni görevine gönderildi. Adı geçen palanga Resmo’ya beş atlı menzil mesafesindeydi.
Yukarıda adı geçen Kastro’nun kelime olarak anlamı kaledir. Palanga; ağaç ve toprakla yapılmış ve hendekle çevrilmiş küçük bir hisardır. Kasabaya verilen Resmo ismine Ritmo veya Retmo olarak da rastlamak mümkündür. Bu isimlerin üçü de Retimo ( Rethimno) isminden bozmadır.
Makalenin başında ‘’ Kandiye’nin doğu tarafından üç menzil uzak ‘’ ve sonunda adı geçen palanga ‘’ Retmo’ya beş atlı menzil uzakta idi’’ denilerek yeri belirtilmek istenen palanga (kastro, kale) adıyla anılan hisardır ki, Kandiye’den kuş uçuşu 63 kilometredir. Bu hesaba göre, mesafenin tamamı 166 kilometreye ulaşır.
Geriye kalan diğer üç palanganın hangileri olduğu kesin olarak belirtilmez, çünkü Kandiye’nin doğusunda uzanıp giden ve doğu sahilinde biten hat üstünde sadece dört değil, birçok Hisarcık ve palanga vardır.
Şimdi burada durup düşünmek gerekiyor; evvelâ yukarıda sözü edilen hudut başındaki Kamaryoti derbenti muhafızı Kürt Mehmet Ağa’nın çabası ile elde edilen bilgiler hatıra getirilirse sonra bu bilgiler üzerine kethüda Selim veya Veli Bey’in kumandasına gönderilen birliğin Kandiye önünde yaptığı harekât göz önüne getirildiğinde görülüyor ki, olayların yazılışında bir noksan bulunduğu zannı belirtilmişti. Şimdi de Katip Çelebi’nin anlattığı olaya dikkat edilse apaçık anlaşılacaktır ki, bu olay da aynı birliği ve habercisinin haberine uygun Venedik girişimini anlatmak istemektedir. O halde öyle geliyor ki, Venedik girişimini önlemek için gönderilen birlik evvelâ Palokastro hisarına gidip Çelebi’nin anlattığı harekâtı yaptıktan sonra Kandiye’ye uğrayıp burada da konu olan çatışmayı yapmıştır. Sözün kısası bu olayın anlatılmasında göze çarpan önemli bir yanlış yer almıştır. Her nasılsa bu olaydan bir süre sonra haberci tekrar gelerek Venedikliler’in yerli ahaliyi Osmanlılar aleyhine kışkırtarak genel bir başkaldırı çıkarmak için önemli çaba harcadıklarını haber verdi.
Sedar-ı Ekrem Kandiye muhasarasına büyük zorluklar verecek olan bu kışkırtmanın önünü almak için bizzat kendisi gitmeyi uygun gördü. Bunun üzerine yayan ve atlıdan oluşacak bir birliğin hazırlanması için emir verdi. Ve sakallı güzel şöhretiyle anılmakta olan Mehmet Ağa adındaki dilâveri birlik komutanlığına tayin etti. Yol inşaatı gözetiminde bulunan kethüdası Selim Bey’in de gelmesi için adam gönderdi. Selim Bey aldığı emre uyarak görevini bir başkasına devrederek Resmo’ya geldi. Beyin de verdiği bilgilere göre Venedikliler’in hududa defalarca sataştıkları ve halkı ayaklandırmakta olan çabalarının çok güçlü olduğu öğrenildi.
Serdar kethüdanın varışında durumun akışının oluşturduğu haber üzerinde olmalı idi ki, hazırlanmakta olan birliğe ‘’ Ankara eyaletinin Kırşehir Beyi Hacı Bektaş Kutsal köyünün Hayrat Sahibi Aslan lâkabıyla ünlü eşraftan esseyyid Yunus Bey adlı yiğitin kendi sancağı askeri ile katılması için emir verdi.
Her şey tamamlandıktan sonra Serdar-ı Ekrem Sakalı Güzel Mehmet Ağa ile Yunus ve Selim Beyleri bu birlikle beraber Resmo’dan hareket ettiler. Bölge sınırı güneyi sonunda Habib Ağa’nın koruması altında bulunan Kalime köyüne geldiler.
Varmalarından birkaç saat önce muhafız Habin Ağa’nın casus vasıtasıyla almış olduğu haberlere göre, o günlerde bir Venedikli şahıs ile Rizo kasteli nahiyesine bağlı Musuta köyüne gidip Rumlar’ı ayaklandırmak maksadıyla toplantı yapmakta idi. Bu haber üzerine Kalima köyüne geldikleri günün ertesinde, sabah erkenden kalkıp Musuta yolunu tuttular. Köye yakın bir yere yanaştıklarında halktan öğrendiklerine göre Venedikliler’in nerede ve neler yaptıklarını öğrendiler. Onları en kısa zamanda gafil avlamak için tarif edilen yere doğru seyirttiler. Meğer Venedikliler durumu öğrendiklerinden orasını terk ederek Pediye kasteline kaçmış olduklarından ortalığı bomboş buldular. Bu durumda Serdar-ı Ekrem Kethüda Salim Beyi ve Haydari Yunus Beyi kendisine ait olan sancağın askeri ile ve Tırhala sancağı alay beyi İbrahim Beyi bir bölük süvari ile takiplerine gönderdi. Kendisi maiyetindeki asker ile Musuta’da kaldı. Asker Peyda kasteline geldi fakat Venedikliler’i bulamadı. Onlar Kastel’e uğramadan doğruca Kandiye’ye gitmişlerdi. Bu durum karşısında oyalanmadan Kandiye yolunu tuttular.
İki hasım ‘’ Kandiye sahrasında ‘’ karşılaştı. Osmanlılar hücuma geçerek Venedikliler’in içine daldı ve onları dağıttı, bu arada birçoğunu öldürdüğü gibi 220’de fazlasını esir alarak Musata yöresine döndüler.

USTAZADE YUNUS BEYİN GİRİT FETHİ TARİHİ
EDİTÖR: Ali Ekrem ERKAL

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 4 misafir