HANYA MUHASARASI IV.

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Cevapla
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

HANYA MUHASARASI IV.

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 07 Mar 2020, 23:13

HANYA MUHASARASI IV.
Ordugahın gerilerindeki karakol sorumlularından,eğlenceye olan düşkünlüğünle tanınan,Teke Sancağı Alay Beyi Musa Bey,14 Cemadi-el-ahire tarihinde,piknik amacıyla bir arap piyade ve özel hizmetlisi olduğu halde askeri bölgenin dışına çıkarak bir hayli uzaklaşır.Pusuya düşürülen Musa Bey,özel hizmetlisiyle beraber öldürülür.Kaçmayı başaran arap,karakola dönerek durumu ilgililere iletir.Bunun üzerine olay yerine bir müfreze gönderildiyse de orada öldürülenlerin çıplak ve başsız cesetlerinden başka bir şey bulunamaz.Cesetler karargaha getirilerek gömülür.
Venedikliler,kalenin tahribinin ikinci gününde,yani Cemadi-el-ahire tarihinde,rahnenin korunması amacıyla Osmanlılar’ın bu rahne karşısına yerleştirdikleri yedi topu yok etmek ve rahne üzerinde siperler yapmak girişiminde bulunurlar.Osmanlılar bunca zorluk ve kayıpla meydana getirdikleri eserlerini takviye etmek için tüm güçleriyle Venedikliler’i devamlı bir top ateşi altına alıp,nefes aldırmadan uzaklaştırmak ve tekrar yanaştırmamak için dört gözle top başında beklerler.
Ertesi gün,Venedikliler yine aynı girişimde bulunurlar ve bu defada aynı yenilgiyle geri çekilmek zorunda kalırlar.Üstelik arkalarından yetişenlerin kılıç hücumuna uğrayarak bir hayli telefat verirler.
Bütün bu gelişmelere rağmen Osmanlılar bir türlü hücuma geçmemektedir.Venedikliler’in rahne altına lağım açma ihtimali varken hücumun bekletilmesinin nedeni kumandanlartarafından bir türlü anlaşılamaz.Bunun üzerine kumandanlardan bazıları serdara baş vurur.Serdar,tüm kumandanların bir araya getirilerek birbirlerine danışmalarına karar verir.Sonuç olarak,ertesi sabah namazdan sonra hendek kenarında kurulu beş topun bir fitilden ateşlenmesiyle hücumun başlatılmasına karar verilir.Bu kesin karar bütün birliklere ulaştırılarak,kararlaştırılan anda herkesin kendi mevziinde hazır olmasına dair uyarıda bulunulur.
Venedikliler’in bunca ateşine göğüs germiş ve canını siper etmiş olan erlerin Hanya Kalesi’ne ayak basacaklarını umdukları o büyük günün öncesindeki gece heyecan,doğal olarak doruğuna ulaşmıştır.
Şafak sökmeye başlar.17 Cemadi-el-ahire sabahı namaz kılır.Hücum safı düzülerek topçular emir beklemeye başlar.Nihayet beklenen an gelip çatar:’’Ateş!’’ emri verilir.Fakat heyhat!Tembih edilenin aksine topçular,hep birden değil de tek tek ateş etmeye başlar.Bu yanlış,Osmanlılar’ı istenilen neticeye götürmez;endişeli bir bekleyiş içinde bulunan Venedikliler’i uyarır.Kale üzerine koşuşan Venedikliler,bu sayede hücum hazırlıklarını görerek Osmanlılar’ın planını anlamış olurlar.Bunun üzerine askerin bir takımı derhal top başına geçer,bir takımı da tüfek ve taş kumbarası atmaya hazırlanır.Bir taraftan da uzun mızraklarla donatılmış saflar dizip rahne karşısında bekler duruma gelirler.Osmanlılar artık topçuların hatasına bakmayarak çaresizlik içinde,adet olduğu üzere ‘’Allah Allah’’
naralarıyla hücum eder.Kol kol,alay alay artçı kuvvetler öncüleri takip eder.
O güne kadar birbirini sadece uzaktan görmekle yetinmiş olan Osmanlılar ve Venedikliler karşı karşıya gelirler.Birbirlerinin kanına susamışçasına dövüşmeye başlarlar.
Osmanlılar,hücum harekatına dört askeri kıta tayin etmiştir:

BİRİNCİ KITA:Serdengeçtiler,rahneye doğru bir noktaya yönlendirilmişlerdir.
İKİNCİ KITA:Haseki Ali Ağa yeniçeri eratı ve samsuncubaşı kendi kolu eratı,Kapı kulesi tarafına gitmişlerdir.
ÜÇÜNCÜ KITA:Cezayir ve Tunus askeri,metrislerden dışarıda kalarak açıkta hareket ettikten sonra rahneye doğru yürümüşlerdir.
DÖRDÜNCÜ KITA:Bahriye askeri,sandallarla doğu ve batı sahiline çıkar.
Çarpışma dört saat devam eder.En çok direnenler yeniçeri ve samsuncu askerleridir.Bunlar sahil kulesi yan toplarının atışlarından pek çok telefat verirler.Cezayir ve Tunus askeri ise açıkta hareket ettiğinden aralarında yaralananların sayısı çoktur.Bahriye askerlerinin de esmeye başlayan sert bir rüzgardan sandalları öteye beriye dağıldığından,pek faydaları olamaz.Serdengeçtiler ise Venedikliler’in ilk ateşine göğüs gerenler olmuştur.Ancak bu kahramanların çok azı hayatta kalabilmiştir.
Kısaca söylemek gerekirse,dört saatlik bir çatışmanın sonunda Serdar’ı Ekrem,çekilme emri vermek zorunda kalır.Bunca hazırlık yabana gitmiştir.Bunca kayba karşın hiçbir netice alınamaz.Hareket tarzlarıyla Venedikliler’i hücumdan haberdar eden topçuların itaatsizliği ile bazı akıncıların emir beklemeden başlarına buyruk olarak hücum başlatmaları,bozgunun nedenleri arasındadır.
Serdar,disiplinsizlik nedeniyle bunca kaybın boş yere verilmesine çok üzülmüş olduğundan bir müddet ağzını bıçak açmaz.Öfkesine hakim olamayarak kimsenin yüzüne bakmak istemez.Fakat sonunda kendini toparlayan serdar,mateme bürünmüş.takdir edilmeyi bekleyen bitkin ve yaralı mücahitlere yanaşıp hatırlarını sorar,onları hoş tutarak,iltifatlarla gönüllerini alır ve sevindirir.Daha sonra şehitlerin yerine evlat ve kardeşlerini tayin eder.
Bu acı sonuçlu saldırıda Alacahisar Beyi Davut Bey ve binden fazla tımar sahibi,yeniçeri ve paşa ağaları telef olur.Beyzade çorbacılar,odabaşılar ve ağalardan da bazıları ya yaralanmış ya da şehit olmuştur.Küçük Hasan Paşa ve yeniçeri ağası Murat Ağa,yaralılar arasında bulunmaktadır.
Askerin başına buyruk bu hareketine karşın serdar hiçbir olumsuz davranışta bulunmaz.Bir ordunun saldırı gücünün,amirlere olan itaati ile doğru orantılı olduğunu bilen serdar,o şartlar altında,askerlerini disiplinsizliğe sevk edebilecek bir baskı yerine,başıboşluklarının tekrarını önlemek üzere şevkat ve sevgi ile yaklaşıp onları yeni galibiyetlere teşvik etmeye çalışır.
İbrahim Halil Efendi,Gazavat-ı Girid adlı eserinde bu olaylara şöyle rivayet eder:
‘’Serdar-ı mücahit selefte ahval ne minval üzere gittiğün bilip ol ecelden zaduri igmaz-ı ayn habanin tutup muaccilen feth-i hisara azim ikdam eyledi.’’
öğütler verilip,harp esnasında bilgisizlikten yapılabilecek uygunsuz bir hareketin doğurabileceği maddi zarar etraflıca anlatılır.Rahne karşısına yerleştirilmiş olan toplara diğerleri ilave edilerek Venedikliler’in oraya yanaştırılmamasına bir kat daha dikkat edilir.Aynı gün kuşatmanın akış tarzı,asker,hazine,zahire ile ilgili ihtiyaçları belirtir bir serdarlık yazısı gönderilir.
Muhasara esnasında Osmanlılar’ın gösterdikleri dayanıklılık,Kale Rumları’nı düşündürmeye başlamıştır.Hele burcun tahribinden sonra büsbütün umutsuzluğa düşerek,Osmanlılar’ın pek yakında zafere ulaşacak kaleyi ele geçireceklerine dair şüpheleri kalmamıştır.Bütün bunları dikkate alarak mal ve can güvenliklerini sağlamak üzere tedbirler düşünmeye başlarlar.Venedikliler ise kendilerini henüz böyle bir fikre hazırlamamışlardır;direnmeye devam etmeye kararlıdırlar.
Venedikliler’in bu kararlı tutumları karşısında,sonuç vermeyecek bir direnmeye kurban olmak istemediklerinden,Rumlar,aralarında anlaşarak teslim olma kararı alır.Bu kararlarını bildirmek için de içlerinden birini akşama doğru ordugaha gönderirler.
Evliya Çelebi olanları şöyle nakletmiştir:
Küffardan biri resen-bazlık (ip cambazlığı) ederek nüzul edip Serar-ı ali (tebarın,tebbar,tebareke) sırasıyle:tebar=kavim,kabile,nesil,ocak:tebbar=helak,telef olmak;tebareke=mübarek,muazzez olsun (bu üç manadan biri)huzuruna geldi:
-Sultanım,eğer kale içindeki benim evimi ehl-i eyalimi bana ihsan edersen sana müjdem var.
-Murad ve maksudun her ne ise din-i Muhammedi hakkıyçün sana ihsan ederim,cümle reayasını zabit nasbeylerim.Bilcümle tekalif-i örfiyeden seni ve evlatlarını muaf ve müsellem ederim.
Diye yemin edip keferenin gerdanına bir aman dest mali (mendili) bağladı.Keferenin cümle ricası kabul olundukta:
-Sultanım,küffar içeride de iki fırka oldular,kalede kırılmaktan ise de Osmanlı’ya teslim olup haraç-güzar reaya olalım diyorlar.Venedikliler,yok,elbette imdadımız gelinceye kadar cenk eyleriz.Bilcümle kırılırız yine kaleyi teslim etmeyiz diyorlar ve imdatlarına da gelmek ihtimali galiptir.Birçoğu top,tüfenk ve lağımdan helak oldular.Mevcutları liman tarafı emin olduğu için oraya cem olmuşlar.Şimdi tedarik oldur ki,liman tarafına…taşrada bir tabya bina edip on pare balyemez top ile kal’anın liman cihetini döğesiz ve içeri Rum mahallesine birkaç ok ile istimalet kağıtları ataşız,inşallah böyle etseniz kalenin fethi müyesser ola.
Deyü hak yüzünden birçok şeyler telkin eyledi.Bir kaç ok ile Rum mahallesine Rum lisanı üzere muharrer kağıtlar atıldı.Ol gica içerüden on adet Rum Bulgarı çıkıp İslam ile mübeşşer oldular.İsimlerini istekleriyle,Burmalı filan,Burmalı Sinan gibi tuhaf isimlere tahvil eylediler.Serdar-ı zafer şiar bunların kelam derunlarına asla itimad etmeyip yevmen fe yevmen göz açtırmayıp kaleyi döğerdi.
Gerçekten de serdar bu gibi sözlere önem vermeyip işini gerektiği gibi takip etmektedir.Hatta bildiri kağıtlarını Haseki Ali Ağa’nın eratından iyi Rumca bilen Güzel Ali adında bir yeniçeri gencine yazdırıp atmışlardır.
Osmanlıların hücumundan sonra Venedikliler,yapılması mümkün görünen ikinci bir hücumu da sonuçsuz bırakmak için,rahneden hiç ayrılmazlar.Osmanlılar ise kendilerini emellerine kavuşturacak olan fetih yoluna bu gedikten geçilerek gidileceğini bildiklerinden ikinci hücum için güzel bir plan kurarlar.Plana göre hücumlarından sonra toplanmış olan Venedikliler’i havaya uçurmak için rahnenin enkazı altında iki lağımı meydana getirmeye ve bunların tutuşturulmasıyla beraber hücum edip kale üzerine yapılacak siperlerden şehri ateşe vermeye karar verilir.
19 Cemadi-el-ahire tarihinde,sabah erkenden bu planın uygulanmasına başlanır.İkinci ve dördüncü metrislerden oluşturulan bir askeri birlik rahnenin yukarılarına doğru sözde bir hücum da bulunarak Venedikliler’le tutuşur.O sırada beldarlar,hücum eden erlerin ardında kalmış olan enkazın altında çarçabuk lağım tarzında iki büyük delik açıp barutla doldurur.Aynı zamanda rahne karşısındaki hendek kenarına da siperler sürerler.O arada ani bir çekilme emri verilir.Hücum eden erler hemen saldırı harekatına son vererek düzgün bir şekilde geriye çekilir.Elbasan Beyi Beyazıd Bey ile sancağının askerlerinin bir çoğu ve 78 yeniçeri bu harekatta kurban olurlar.
Askerler hendek kenarında siperler sürerken bir topun ateşleme malzemesinin infilakından kıl payı kurtulurlar.Lağımda o ara serdarla omuz omuza çalışan askerler duman içinde kalır.
Lağım vazifesi görecek iki delik ile siperler tamamlandıktan sonra liman tarafının da top ateşi altına alınabilmesi için Cezayir Eyaleti askerinin mevzilendiği yerde büyük bir tabyanın yapımına başlanır.Gece gündüz,ara verilmeksizin çalışılıp,20 Cemadi-el-ahire tarihinde büyük ve yüksek bir tabya meydana getirilir.On balyemez top kurulup kalenin liman kenarındaki evleri hedef içine alınır.Venedikliler,bu arada yaptıkları saldırılarda 18 askeri şehit ederek,dokuz kişiyi de yaralar.
O akşam serdar,ertesi gün için erkenden saldırı kararı alır;alınan karar üzerine 21 Cemadi-el-ahire tarihinde erkenden on topla donatılmış yeni tabya ile denizden 12 mavna liman etrafına ateş etmeye başlar.Evler yıkılıp ortalık bir harabe ve yangın yerine dönüşür.Liman o ana kadar açık bırakılmış olduğundan halk o tarafa yığılmıştır.Fakat bu defa orası da topa tutulduğundan kaçacak bir yerleri kalmayan insanların canhıraş çığlıkları ordugaha kadar akseder.Mavnalardan atılan topların gülleleri kaleyi aşarak ordugaha düşmeye başlayınca,donanma topçubaşına emir verilerek mavna ateşi kesilir.
Yalnız tabya ateşine devam edilir.Artık Osmanlı askeri kaleye yanaşabildiğinden muhasara kızgın bir biçim alır.İki taraf olanca kuvvetiyle dövüşmektedir fakat Osmanlı ordusu her gün 200 civarında kurban vermeye devam eder.Genel saldırının da iki gün sonra yapılmasına karar verildiğinden serdar,ordu ileri gelenleri ile beraber bütün askeri birlikleri denetim ve muayeneden geçirir.Gerekli düzenlemenin yapılmasının ardından tutulacak yola dair emir tekrarı yapılır.
22 Cemadi-el-ahire tarihinde devriye dolaşmakta olan Cezayir,Tunus ve Trablus kadırgaları,Venedikten Kandiye’ye sevk olunan araç ve gereçlerle dolu bir Venedik kalyonunu,Resmo açıklarında yakalayıp donanmanın karargahı olan Lzareto sahiline getirir.Kalyonun mürettebatındanileri gelenler serdarın katına getirilip onurlandırılırlar.(22 Cemadiel ahire) Kendilerinden o andaki durum sorulduğunda,Venedik Cumhuriyeti’nin talebi üzerine kendi mezheplerinden olan devletlerin,yardım olarak muazzam bir donanma hazırlatmakta olduğunu söylerler.Serdarın emriyle kalyonun tüm mürettebatı hazırlanan bir gemide koruma altına alınır.
Ordu,23 Cemadi-el-ahire tarihinde saldırı hareketini kesip savunma durumuna geçer.Ertesi günkü asıl hücum için asker dinlenmeye bırakılır.O gün öğle üzeri iki saat kadar devam eden bir top atışı,dördüncü metrisi taciz eder ama daha sonra ateş kesilir.
24 Cemadi-el-ahire sabahı şafak atınca askeri birlikler bir tazelik ve çeviklik ile harekete geçerler.Harbin mukadderatının o gün ortaya çıkacağı düşünülmekte ve herkes neticeyi merak ve heyecan içinde beklemektedir.Serdar nihayet beklenen emri verir,her askeri birlik Venedikliler’in istenilen noktaya çekilebilmeleri için hücum hazırlıklarına başlar.Taarruzu yapacak olan askerler öğleye kadar hendek kenarındaki tabyalarda hazırlıklarını bitirip saflarını dizmiş,aynı şekilde kaleyi müdafa eden Venedikliler de kale üzerinde,bilhassa rahne tarafında mevzilerine girerler.
Hücum için yine dört askeri birlik görevlendirilir.
Önce topçulara emir verilir.Birbiri ardına beş top atılır.Venedikliler birinci hücumdaki gibi hareket edileceğini hesap ederek,topların atılmasıyla beraber rahnede daha önce Osmanlılar’ın hazırlamış olduğu lağımların üstüne gelip mevzilenirler.
Venedikliler’in harekatını gözlemekte olan Serdar-ı Ekrem,derhal lağımların ateşlenmesini emreder.Lağımların ikisi birden patlatılır.
200’ü aşkın Venedikli havaya uçar,kalanlar perişan bir halde,üç kısıma ayrılıp dağılır.Bir kısmı gediğin üst yanındaki yüksek tabyaya,diğerleri kale kapısıyla gediğin arasındaki Arslan tabyasına ve gedikli sahil arasındaki yüksek tabyaya koşup mevzilenir.Serdar,bu dağınıklıktan faydalanarak yüksek sesle hücum emrini verir.Dört askeri birlik,rengarenk bayraklarla harekete geçerek ‘’Allah Allah’’ naraları ile hücum ederler.Etrafı gümbür gümbür gürleten tekbir sesleri,zurnalar,nefirlerle ilerleyerek burcun en yüksek noktasına glip sancaklarını dikerler.Aynı zamanda Venedikliler’in siperler yaparak mevzilenmiş oldukları söylenen tabyanın da zaptına çalışırlar.
Venedikliler’in üç tabyadan,yani sağ,sol ve ön taraftan,aralıksız top ve tüfek ateşleri yağdırmaya çalışır.Tabyalar arasında,beden yolları üzerindeki toplar da aynı ateşe katılır.Bundan başka yollarda ayak oltası denilen engellerde döşetilip geçiş bir hayli zorlaştırılır.
Taarruzu gerçekleştiren Osmanlılar,bunca engele karşın gayreti elden bırakmıyarak tabyaların zaptına gayret gösterir.Bir saatlik bir dövüşmeden sonra burç üzerinde yapılan siperlere yeterli sayıda asker ve top yerleştirerek,hendeğe geri çekilir.Geri çekilmeleri,verdikleri kaybın üzüntüsünden ileri gelen,kendi başlarına kurdukları bir tertiptir aslında.Siperlerde bıraktıkları yeterli güç,Venedikliler’in tekrar oraya çıkmalarına imkan vermez.Fakat yine de bir zaman sonra Osmanlılar geri çekilme eğilimi gösterir.Bu durum üzerine Serdar,hemen yanlarına giderek bu zamana kadar bunca arkadaşlarının hayatları pahasına muhafaza edilen bu yerin elden gitmesine neden olmanın din ve devlet düşmanlarına hizmet olacağını,devletin bundan büyük zarar göreceğini,ruhlarını okşayıcı sözlerle anlatıp,ihsanlar vererek onları bu düşüncelerinden caydırmayı başarmıştır.
Serdar,kendine yakışır bir gayretle ikinci bir kendi başına buyrukluğu önlemeye muvaffak olmuş,böylelikle hem bir tehlikeyi savmış,hem de mevzilerini elde tutmayı başarmıştır.Ayrıca,yeniden torba ve harar siperleri yaptırıp etrafı bayraklarla donatarak,siperlerini bir kat daha güçlendirtir.
Böylece burcun üstü Osmanlılar’ın müstahkem bölgesi olunca,kalenin dört bir yanı da ateş alanlarına girmiş olur.
Bu ikinci hücumda da sağ kol AlayBEYİ Mustafa Bey,Köstendil Beyi Kaya Bey ve Alacahisar Beyi Mahmut Bey,serdengeçtiağası Yusuf Ağa,yeniçeri serdengeçti ağası Deli Kurd ve daha bir çok kumandan ile önemli sayıda asker şehadet ordusuna katılır.Yanya Beyi Arslan Paşa ile bir hayli çorbacı ve ordubaşıyla birlikte askerin çoğu yaralanmıştır.
Ertesi gün bir üçüncü hücuma karar verilir.Bunun için yalnız ileri karakolların harekatına önem verilir.25 Cemadi-el-ahire günü öğle üzeri,Gözepe (Giuseppe)adlı genç bir Venedik askeri,Cezayir askeri metrislerine gelip Müslüman olur.Oradan Haseki Ali Ağanın metrislerine getirilen genç,Mehmet olarak adlandırılıp,Çorbacı Deli Hüseyin’in emrine verilir.Mehmet,kale içindeki ahalinin acınacak bir durumda olduğunu ve büyük sıkıntı çektiğini,Venediklilerin ise savunma güçleri azaldığından nerede ise teslim olacaklarını anlatır.
Venedikli asker,aslında neslinin ve ailesinin Müslüman olduğunu ve babasının 30 yıl önce Mora sahilinde Venedikliler’in ele geçirdiği bir gemiden esir edilip Venedik’e götürüldüğünü,burada Hıristiyanlaştırıldığını,daha sonra orada evlendiğini ve kendisinin bu evlilikten olduğunu,doğumdan bir yıl sonra babasının öldüğünü ve Hıristiyan olan annesinin hala Venedik’te yaşadığını anlatır.Haseki Ali Ağa,bu ifadesi üzerine Mehmet’i kendi özel hizmetine alır.
Hak dine dönen Mehmet’in anlattıkları doğru çıkar.Dediği gibi mahsurlar çok zor bir durumda bulunmaktadırlar.Edindikleri bilgilere göre,Venedikliler’in muhafızları,kaptanları,topçuları sayıca çok azalmış,çoğu ölmüştür.Donanma içinde ve ordugahın gerilerindeki bölgelerde bulunan askerden başka,sadece muhasara ile görevli,kırk elli bin kişi olduğunu tahmin ettikleri askerin üçüncü hücumda kalenin bütünüyle ele geçirileceğini ve o durumda yok olacaklarını anladıklarından,bir araya gelerek kurtuluş çaresi aradıkları ortaya çıkar.Netice olarak herkesin mal ve canının güvence altına alınması şartıyla,kaleyi teslim etmekten başka çare bulamadıkları anlaşılır.Asker ve halkın ileri gelenleri oybirliğiyle bu doğrultuda karara varırlar.
Yabancı kaynaklara göre,bu sıralarda sur üzerine yeni rahneler açılmış ve Venedikli subay ve askerlerin büyük çoğunluğu öldürülmüş,geri kalanların çoğu da yaralanmıştır.Bunun yanı sıra ordunun bütün araç gereçleri yok olmuş veya tükenmiş olduğundan ve yardım gelme ümidi de kalmadığından kaleyi teslime mecbur kalmışlardır.
USTAZADE YUNUS BEY’İN GİRİT FETHİ TARİHİ
EDİTÖR:ALİ EKREM ERKAL

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 6 misafir