Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Osmanlı Dönemi Girit Türk Tarihi
Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 16:51

temelleri atılan bu gelişme, Hıdiv İsmail ile birlikte daha sistemli bir içeriğe kavuşur (Baer 1968: 150). Ordu ile Mısır milletinin inşası arasında kurulan denklem, Osmanlıca’nın yerine Arapça’nın ikâme edilmesi ile birlikte değerlendirildiğinde Hıdiv’in, Osmanlı hakimiyetine son vermenin çarelerini aradığı açığa çıkar. Kısacası sorun, merkezî yönetim ile taşradaki idare arasında cereyan eden idarî bir anlaşmazlığın ötesine geçerek iktidarın yeniden paylaşılmasına dönük bir içeriğe kavuşur. Kaldı ki 1869 yılının yaz ayları boyunca Avrupa başkentlerine yaptığı gezilerde, Hıdiv’in bağımsızlık ya da en azından Osmanlı hakimiyetini gevşetmenin yollarını araştırdığı görülür.
Hıdiv İsmail, bağımsız Mısır’ın yaratılması için Avrupa ülkelerinden sağlayacağı desteğin çok önemli olduğunu düşünür. Özellikle Süveyş Kanalı’nın açılacak olması İsmail Paşa’yı, Mısır’ı, Avrupa sistemine bağlayarak Osmanlı egemenliğini yıpratma konusunda daha istekli hâle getirir. Bu nedenle sıklıkla Avrupa ülkelerine seyahat eder ve protokolde kendisine bağımsız bir ülkenin hâkimi gibi muamele edilmesine çalışır. Osmanlı bürokrasisinin özellikle yurt dışındaki Osmanlı temsilcilerinin, Hıdiv’in karşılanma şekliyle yakından ilgilenmeleri de konuya gösterilen dikkati ve özeni berraklaştırır. Mesela, 1869 yılının Haziran ayında Berlin’e yaptığı ziyaret sırasında Prusya Kralı’nın, Hıdivi Saltanat-ı Seniyye’nin mahkûmu makamında tutmak mu‘âmele-i müstakîmesinden insirâf ve udûl itmemiş olduğu ve müşârünileyhe zât-ı hazreti pâdişâhînin tâbi‘-i mümtâzı mu‘âmelesini icrâ ettiğini, Berlin Sefareti haber verir (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 865, Ek 1. 12 Haziran 1869). Başka bir ifade ile Osmanlı veya bu sınırlar içinde Bâbıâlî iktidarı ile Hıdiv arasındaki yüksek tansiyon, Avrupa siyasetinin de gündemine girer. Nitekim Hıdiv, Berlin ziyaretinin ardından Londra’ya gider. Londra’da Dışişleri Bakanı Lord Clarendon ile görüşür. Görüşmeden kısa süre sonra Osman- lı’nın Londra Büyükelçisi Musurus, Clarendon’dan bir randevu alır.
Lord Clarendon ile Kostaki Musurus arasındaki görüşme, Hıdiv ile Bâbıâlî arasındaki mücadelenin, Mısır’ın bağımsız ya da tâbi bir ülke olarak kalıp kalmayacağıyla ilgili olduğunu tamamen berrak hâle getirir. Clarendon, Hıdiv İsmail ile mülakata, müşârünileyhe zât-ı şevket-simât-ı hazreti pâdişâhînin bir tâbi‘i olduğunu hatırlatarak başladığını Musurus’a nakleder (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 867, Ek 1. 1 Temmuz 1869). Clarendon’un Hıdiv ile sohbetine giriş olarak seçtiği cümle bile konunun Avrupa siyaset çevrelerinde de iktidara ilişkin bir muhtevaya sahip olduğunun anlaşıldığı- nı gösterir. Kaldı ki Clarendon, Hıdiv’in bağımsızlığa, dolayısıyla iktidara sahip olmaya dönük ihtirasının tamamen farkında olduğunu göstererek metbû‘-ı meşrû‘-ı mu‘azzamına sadâkat ve itâ‘atkârlıkda devâm itdikce ve arz-ı Mısır Memâlik-i Mahrûse’nin eczâ-yı mütemmimesinden ma‘dûd ol-


169

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 16:53


dukca kendisinin Mısır idaresinde kalacağını belirtir (BOA. İ. MTZ., (05),
21 / 867, Ek 1. 1 Temmuz 1869).
Clarendon’un, Hıdiv ile görüşmesi hakkında Musurus’a bilgi verirken seçtiği cümleler, sorunun özellikle Osmanlı yönetimi tarafından nasıl algılandığının ipuçlarını da ele verir. Hıdiv’e, padişahın bir kulu olduğunun hatırlatılması, İngiltere’nin bu iktidar mücadelesinde tarafını seçtiğini ima ederken itaat ettiği sürece geleceğe ilişkin korku duymaması gerektiğini belirtmesi de Bâbıâlî’ye zımnî bir uyarı olarak kabul edilebilir. Zira İsmail Paşa, Clarendon ile yaptığı görüşmede, Bâbıâlî’nin kendisi hakkında İstanbul’da çevrilen entrikalara izin verdiği ve bu nedenle korku içinde olduğunu belirtir (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 867, Ek 1. 1 Temmuz 1869).10 Nihayet Clarendon, İngiliz siyasetinde her- hangi bir değişme olmadığını -yani Osmanlı bütünlüğünden (şimdilik) taviz veril(e)meyeceğini açıkça vurgularken Mısır’da müstakil bir idare idealini dolayısıyla İsmail Paşa’nın iktidar talebini reddeder.

Bağımsız bir iktidar sahibi olma hayalinin suniliğine ilişkin Berlin ve Londra’dan alınan cevapların ardından Hıdiv, 1869 gezisinin son durağı olarak Petersburg’a uğramak ister. Ancak Ruslar, Çarın yaz tatili için Livadya Sarayı’na (Akmescit-Kırım) gittiği ve tatil süresince herhangi bir görüşmede bulunmak istemediğini belirterek Hıdiv’in talebini geri çevirirler. İsmail Paşa, Rusya’dan da aradığı desteği bulamayacağını anlayınca Mısır’a dönmeye karar verir. Petersburg’daki Osmanlı temsilcisi Komnenos Bey, Hıdiv’in Rusya’ya uğramayacak oluşunu değerlendirirken zann-ı âcizâneme göre bu hâlden buraca daha ziyâde hoşnûdî ve memnûniyet husûle gelmişdir (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 868, Ek 1. 16 Ağustos 1869) diyerek Rusya’daki atmosfe- rin de Prusya ve İngiltere’den farklı olmadığını iddia eder.

1869 yılındaki Avrupa ziyaretinin, Hıdiv’in beklediği etkiyi yapmadığını söylemek yanlış sayılmaz. 1869 senesinin, gerek Osmanlı gerek Avrupa tarihi açısından önemli bir anın başlangıcı olduğu belirtilebilir. Ocak 1869’da III. Napoléon’un çağrısı üzerine Paris’te bir konferans toplanmış ve Girit İsyanı’nın neden olduğu Osmanlı-Yunan gerginliği, tamamen Osmanlı tezleri doğrultusunda bir sonuca kavuşturulmuştur (Shaw – Shaw 2000 c. II: 194). Dolayısıyla Avrupa’da, Osmanlı’nın siyasî ve diplomatik prestijinin arttığı bir yıl söz konusudur (Kevkeb-i Şarkî, Nüsha 9, 12 Ramazan 1286 / 16 Aralık 1869). Ancak 1869’un asıl önemi Avrupa/Dünya siyasetinde etkisi XX. yüzyılda da devam edecek olan köklü ve yapısal bir denge değişiminin başlangıcını işaret etmesinde aranmalıdır. Hıdiv’in, 1869 yılının yaz ayları boyunca Avrupa ülkelerine yaptığı seyahat, Fransız- Alman nefretinin kayda geçirildiği Sedan Muharebesi’nden hemen öncedir. Başka bir ifade ile Hıdiv’in seyahatine, Avrupa diplomasi ve siyaset

170

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 16:55

çevrelerinde Fransa-Prusya Savaşı’nın fısıltıları eşlik eder.11 Kısacası kıta siyasetindeki yeni denge arayışının yarattığı huzursuz ortamın, Hıdiv’in ziyaretini senkronik olmaktan çıkardığı da iddia edilebilir. Nihayet bütün bu ziyaret macerasının, Hıdiv’in ihtirasları ile ilgili olduğu ve Bâbıâlî tarafından yakından izlendiği tespit edilir.

Hıdiv İsmail’in, Avrupa ülkelerine düzenlediği gezi, Bâbıâlî’nin şiddetle
itiraz ettiği iki temel konuda Avrupa’nın yardımına müracaat edilmesiyle
ilgilidir. Bunlar, Süveyş Kanalı ve Hıdiv’in imar faaliyetleri nedeniyle Mı-
sır’da giderek artan finansal ihtiyacı karşılamak için yeni borç alınması ile
Mısır hukukunu, Osmanlı hukuk sisteminin dışına çıkarmak için yeni bir
Usûl-i Mehâkim Nizamnâmesi yazılması şeklinde özetlenebilir (BOA. Y.
EE., 90 / 13, 18 R. Ahir 1286 / 28 Temmuz 1869; BOA. Y. EE., 90 / 20,
28 Şaban 1286 / 3 Aralık 1869).
Hıdiv İsmail’in bu iki konu üzerindeki ısrarını, Avrupa seyahatinden dönüşünde de sürdürdüğü anlaşılıyor. Bâbıâlî, kendisine sorulmadan alına- cak herhangi bir borcu onaylamayacağını ilân ederek aldığı kararı, Paris ve Londra elçiliklerine de iletir (Basiret, Numro 61, 19 Muharrem 1287 / 21 Nisan 1870). Bâbıâlî’nin, konuyu sert şekilde protesto etmesinin nedeni, hukûk-ı mukaddese-i Devlet-i Aliyye’nin ihlâl edilmesinden ötürüdür (Basiret, Numro 64, 26 Muharrem 1287 / 28 Nisan 1870). Nitekim Londra sefiri Musurus’un, Lord Clarendon’a sunduğu protesto mektubu da konunun borçlanmadan ziyade otorite meselesi ile ilgili olduğunu berraklaştırır. Musurus, 1867 yılında hıdivlik unvanının verildiği fermanda Bâbıâlî’nin izni olmadıkça Hıdiv’in borçlanamayacağının açıkça kayıtlı olduğunu belirtir (Basiret, Numro 77, 15 Safer 1287 / 17 Mayıs 1870).

Musurus’un sözlerinden önce de Bâbıâlî ile Hıdiv arasında, konu üzerinde ciddî bir anlaşmazlığın olduğu dikkati çeker. Sadrazam Âlî Paşa, Hıdiv’e gönderdiği mektupta, istikrâz-ı hâricîye lüzûm görüldüğü takdîrde emsâl ve sâbıkları vechile hâki-pâyi hümâyûn-ı hazreti mülûkâneden istîzân buyurulacak emre göre hareket edilmesi gerektiğini belirtir. Zira Hıdiv’e lûtfedilen fermânlar bunu zorunlu kılmaktadır (BOA., Y. EE., 90 / 20, 21 C. Evvel 1286 / 29 Ağustos 1869). Âlî Paşa’nın borçlanma konusundaki hassasiyeti, iktidara dönük kıskançlığın yanı sıra Mısır hazinesinin iflâsa sürüklendiğine dönük endişeyle birlikte değerlendirilmelidir. Âlî Paşa, dış borca başvurarak Hıdiv’in, Mısır’ın bugünü ve geleceğini ipotek altına almakta olduğunu belir- tir (BOA. Y. EE., 90 / 13, 21 C. Evvel 1286 / 29 Ağustos 1869). Nitekim Âlî Paşa, sadaret dönemi boyunca Mısır’ı, Avrupalı devletlerin kuklası hâline getirecek borçlanma konusunda oldukça dikkatli davranarak Hıdiv’in aşırı borçlanmasını engellemeye çalışır (Marlowe 1964: 283).12 Oysa Hıdiv İsmail,

171

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 16:57

Âlî Paşa’nın bu uyarısına açıkça meydan okur. Âlî Paşa’ya verdiği cevabın tonu, Mısır’ın şimdilik tâbi, ancak nihai hedefin bağımsızlık olduğunu açık hâle getirir. Hıdiv, idaresi kendisine terk edilmiş olan Mısır’da her türlü icra- atı yapmaya hakkı olduğunu ve borçlanma konusunda Bâbıâlî’nin iznini istemesi hâlinde fermanlarla kendisine tanınan yetkilerin anlamsız hâle gele- ceğini açıklar (BOA. Y. EE., 90 / 20, 28 Şaban 1286 / 3 Aralık 1869).

Borçlar üzerinden yürütülen tartışma, ordunun modernizasyonu ya da Hıdiv’in Avrupa gezisi sırasında yaşananlara benzer şekilde göründüğünden farklı olarak Bâbıâlî iktidarının sınırları ve kapasitesinin test edilmesi anlamına gelir. Yukarıda da vurgulandığı gibi Hıdiv’in başka bir merkeze tâbi olmak istememesi, Tanzimat Dönemi’nde kurulan bürokratik iktidarın etki alanının daraltılmasını çağrıştırır. Bürokratik iktidarın merkezi sayılan Bâbıâlî ile Hıdiv arasındaki mücadele o kadar açıktır ki Hıdiv, bütün girişimlerini adeta formel bir çatı altında toplayacak yeni bir Mısır hukuku yaratılmasını açıkça talep edecektir.
Hıdiv İsmail’in Mısır Hukuku’nu, Osmanlı hukuk dairesinin dışına çıkar- tarak Mısır’ı, Osmanlı sisteminden koparmayı amaçladığını söylemek yanlış sayılmaz. Aslında Mehmed Ali Paşa’dan itibaren Mısır hukukunu Osmanlı hukuk sisteminin dışına çıkarmaya dönük girişimlere başlanmıştır. Mesela Mehmed Ali Paşa 1843 tarihli Ceza Kanunnamesi’ni uygulamak yerine 1844 yılında kendi ceza yasasını hazırlamıştır. Mehmed Ali Paşa’dan sonra Mısır valisi olan Abbas ve Said Paşalar döneminde de ben- zer bir yol takip edilmiş ve 1851 tarihli ceza kanunnamesi 1855 yılına kadar uygulamaya konulmamıştır (Anderson 1968: 212-213). Bu kanun- namelerde idam cezası, Sultanın onayına bırakıldığı için kanunnamelerin Mısır’da uygulanması, Mısır’ın gerçek sahibinin Osmanlı padişahı olduğunu anlatıyordu. Başka bir deyişle Sultanın yaşam hakkına son verme yetkisi, iktidarın gerçek sahibini de işaret ediyordu. Dolayısıyla Hıdiv İsmail’in yeni bir hukuki yapı oluşturmaya çalışması, bu birikimin ışığında daha anlamlı hâle gelmektedir.

Hıdiv İsmail, 1866-1867 yıllarında Fransız Medeni Kanunu’nu tercüme ettirerek Mısır’da uygulamaya koymuştur (BOA. Y. EE., 91 / 29, Fi 3 Şaban 1284 / 30 Kasım 1867). Medeni kanunun ardından Hıdiv İsmail, Yeni bir Usûl-i Mehâkim Nizamnamesi hazırlanması ve Mısır Mahkemeleri’nin yeniden düzenlenmesini istiyordu. 1869 yılında Mısır parlamentosu sayılabilecek Meclis-i Nüvvâb’da nizamnâme hakkında yaptığı konuşma da (Terakkî, Numro 79, 8 Zilkaade 1285 / 20 Şubat 1869 ) konuya verdiği önemin işareti olmalıdır. Hıdiv, özellikle yabancılar ile Osmanlı tebaası arasındaki uyuşmazlıklarda daha etkin bir yapı kurmayı hayal ediyordu. Zira Mısır’da da, Osman-

172
[
/size]
Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:00

lı Devleti’nin diğer bölgelerinde olduğu gibi konsolosluk mahkemelerinin neden olduğu ciddî bir hukukî kaos söz konusudur. Ancak bu yeni nizamnâme ile asıl arzulanan şey, Mısır Mahkemeleri’ne yabancı hakimlerin alınması yoluyla Osmanlı iktidarını sınırlandırmaktır. Nitekim Bâbıâlî açısından Hıdiv’in projesi o kadar açıktır ki konuyla ilgili olarak hazırlanan nizamnâme suretini İstanbul’a getiren Nubar Paşa, beklediği cevabı alamaz. Sadrazam Âlî Paşa’nın Bebek’teki yalısında yapılan toplantıda, Mısır’ın bir Osmanlı toprağı olduğu ve ülkenin diğer bölgelerinde bulunan yabancı uyrukluların tâbi olduğu kuralların, Mısır’da yaşayanları da bağlayacağı vurgulanır. Ayrıca yapılacak genel bir hukûkî düzenleme ile birlikte Mısır’ın durumunun ele alınacağı da belirtilir (Basiret, Numro 47, 30 Zilhicce 1286 / 2 Nisan 1870). Öte yandan meselenin gündeme getirildiği ilk günlerde III. Napoléon’un konuya pek sıcak yaklaşmaması da Osmanlı yönetimini rahatla- tan bir başka faktör olmuştur (Basiret, Numro 45, 27 Zilhicce 1286 / 30 Mart 1870). Ardından Fransa-Prusya Savaşı’nın çıkmasıyla Osmanlı yönetimi Hıdiv’in isteklerini geri çevirebileceği daha uygun bir dış konjonktüre kavuşmuş- tur (Basiret, Numro 367, 28 Safer 1288 / 19 Mayıs 1871).

Avrupa’daki atmosferin de yardımıyla Bâbıâlî, bütün Osmanlı toprağını kapsayacak bir hukuk reformunun, Mısır’ı da içine alacağını hatırlatarak ülkenin ve iktidarın yekpareliğinin altını çizmiş olur. Dolayısıyla Hıdiv’in yeni bir usûl-i mehâkim nizamnamesine dönük arzusunun, Mısır’da ayrı bir idare hayali anlamına geldiği anlatılır. Nitekim Hıdiv’in Avrupalı devletlerin temsilcilerinden oluşan bir komisyonla konuyu görüşmesi, Bâbıâlî tarafından protesto edilir. Çünkü bu konu Osmanlı Devleti ile yabancı devletler arasındaki anlaşmaları ilgilendiren önemli bir sorundur ve Hıdiv ile değil doğrudan doğruya Bâbıâlî ile görüşülmelidir (BOA. İ. MTZ.,
(05), 21 / 873, Ek 3, 16 Muharrem 1287 / 18 Nisan 1870). Kaldı ki Osmanlı Devleti’nin bir toprağı üzerindeki uygulama için yabancı devletlerin değişiklik teklifi, devletin dayandığı iktidarın bölünmezliği ilkesinin te- melden sarsılması anlamına gelir ve Bâbıâlî’nin buna sessiz kalması makul değildir (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 873, Ek 1).

Bâbıâlî’nin söz konusu nizamnâmeye karşı çıkmasının iki nedeni olduğu görülür. Öncelikle kurulacak mahkemelerin, devlet memurlarının yargı- lanması da dahil olmak üzere oldukça geniş bir alanda etkin olması planlanır. Ancak daha önemlisi bu mahkemelerde, yabancı hâkimlerin sayısının Osmanlı hâkimlerinden fazla olması düşünülür. Nitekim bu durum, Bâbıâlî tarafından öyle garipsenir ki ülkenin, halkın ve devletin kaderinin, çoğunluğu yabancılardan oluşan mahkemelere terk edilmesine ve böylesi bir teklife taraf-ı Hıdivîden nasıl tecvîz olunabilmiş olduğuna dahî akıllar


173

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:03

iremeyüb (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 873, Ek 3, 16 Muharrem 1287 / 18 Nisan 1870) denilerek şaşkınlık ifade edilir.

Bâbıâlî’nin bütün protestolarına rağmen Hıdiv İsmail’in ısrarı,
nizâmnâmenin ifade ettiği anlamı gösterir. Dolayısıyla sorun, yeni bir nizamnâmenin ötesinde Osmanlı Sultanı’nın Mısır’daki varoluşu ile ya- kından ilgilidir. Nitekim Hıdiv’in, Bâbıâlî’ye rağmen meseleyi Avrupa Devletleri’nin gündemine sokarak destek araması şüpheye yer bırakmaz. Hıdiv İsmail, en yakın çalışma arkadaşı Nubar Paşa’nın görevlendirdiği bir adam aracılığıyla Fransa’da kendi tezlerinin propagandasını yaptırır.Mısır’ın kadim müttefiki olarak Fransa’nın Hıdiv’e destek verdiği, Paris Sefiri Cemil Paşa’nın ilettiği bilgiden anlaşılıyor. Cemil Paşa, konu ile ilgili ola- rak Fransız Hariciye Nazırı’na, Mısır’ın Osmanlı toprağı olduğu ve sorunun ancak Bâbıâlî ile görüşülerek çözülebileceğini söyler. Osmanlı temsilcisi, Hıdiv’in konunun propagandası için tuttuğu adamlara nazır ya da memur diye hitap edilmesinin açıkça Osmanlı’nın haklarının ihlâl edilmesi anlamına geldiğini vurgular. Cemil Paşa, Mısır’ın bir Osmanlı toprağı olduğu ve Kahire’de bağımsız bir devlet başkanının bulunmadığını belirtir. Hatta Fransız Nazıra, Parlamentoda Mısır lehine yapacağı konuşmayı hatırlatarak konuşmakta özgür olduğunu ancak yapacağı konuşmanın padişahın Mısır üzerindeki haklarında asla bir değişiklik yapmayacağını anlatır (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 885, Ek 4, 15 Haziran 1871).
Cemil Paşa ile III. Cumhuriyet’in Hariciye Nazırı arasında geçen konuşma, II. İmparatorluğun yıkılmasından sonra da Fransa’nın Mısır siyasetinin değişmediğini gözler önüne serer.13 Benzer şekilde Nubar Paşa’nın adamının Londra’da konuyla ilgili olarak destek arayışlarına verilen cevap da XIX. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren konvansiyonel hâle gelen İngiliz siyasetinin devam ettiğini kanıtlar. İngilizler, Hıdiv’in temsilcisine açıkça kendisini bir muhatap olarak kabul edemeyeceklerini ve ancak Saltanat-ı Seniyye’nin büyükelçisi aracılığıyla yapılacak bir görüşme için randevu verebileceklerini belirtirler (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 885, Ek 5, 27 Hazi- ran 1871). Başka bir ifade ile İngiltere, Mısır’ın Osmanlı toprağı ve Hıdiv’in de Sultan’a tâbi olduğunu bir kez daha ifade etmiş olur.

İngiltere’nin verdiği destek ve Fransa-Prusya Savaşı ile birlikte kıtadaki yeni statüko arayışları, Bâbıâlî’nin iktidarını paylaşmama ısrarını sürdürmesine yardım eder. Nitekim yabancı hakimlerin sayısının azaltılması ve kurulacak mahkemelerin etkinlik alanının daraltılmasına ilişkin yeni bir düzenleme yapılmadığı sürece Hıdiv’in önerisinin onaylanmayacağı açıkça belirtilir (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 885, Ek 3). Çünkü Hıdiv’in teklif ettiği önerinin kabul edilmesi yabancı aktörlerin iktidara ortak olması

174

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:05

demektir. Avrupalılar, yeni bir düzenleme istiyorlarsa bu yalnızca Mısır’a özgü olamaz. Osmanlı ülkesinin bütününü kapsayacak yeni bir nizâmnâme yapılması ve bunun Mısır’ı da kapsaması daha uygun olur. Nihayet böyle bir kanunun yapılması ise yüzlerce yıldır devam eden kapitülasyon rejiminin tartışmaya açılmasını gerekli kılar ki Avrupalıların bu konudaki tavrı gayet açıktır (BOA. İ. MTZ., (05), 21 / 885, Ek 6, 29 R.Ahir 1288 / 18 Temmuz 1871).

Avrupalı Devletlerin aracılığına başvurularak Osmanlı üzerinde yaratılmaya çalışılan baskı, yukarıda da vurgulandığı gibi konunun Hıdiv açısından önemine işaret eder. Gerçekte, Usûl-i Mehâkim Nizâmnâmesi, örneğine diğer başlıklarda da rastlandığı biçimde Mısır’ı, Osmanlı hakimiyet dairesinin dışına çıkarmak için verilen mücadelenin ayrıntılarından biridir. Mısır Hukukunun, Osmanlı Hukukundan ayrıştırılmasına dönük talep, Hıdiv İsmail’in, Mısır idaresinin başına geçtiği andan itibaren hayalini kurduğu bağımsızlığın, yasal alt yapısının ikmâl edilmesi anlamına gelir.
Bağımsız Mısır hayalinin hukukî çerçevesine önemli bir katkı anlamına gelecek yeni nizâmnâme girişimi sırasında yaşananlar, Tanzimat Döne- mi’nde iktidarın ve siyasetin ağırlık merkezinin de Bâbıâlî olduğunu berraklaştırır. Çünkü Mısır idaresinin Hariciye Müsteşarı Nubar Paşa’ya, nizamnâme için iktizâ iden irâde-i mehâbet-âde-i cenâb-ı pâdişâhî, Bâb-ı Âlî cânib-i sâmîsinden istihsâl kılınacağı (Basiret, Numro 42, 23 Zilhicce 1286 / 26 Mart 1870) belirtilerek, Hıdiv’in muhatabının Bâbıâlî olduğu efkâr-ı umûmiyeye de ilân edilir. Hıdiv’in Usûl-i Mehâkim Nizâmnâmesi ile ilgili isteğinin geri çevrilmesinde Âlî Paşa’nın oldukça önemli bir rolünün olduğu anlaşılıyor. Nitekim Paşanın ölümünü takip eden 1872 yılın- da, Hıdiv’in bu konudaki ısrarının daha da arttığı ve Bâbıâlî’nin konuya direnmekte eskisi kadar güçlü davranamadığı görülüyor (BOA. İ. MTZ.,
(05), 21 / 895, Ek 3. 11 C. Evvel 1289 / 17 Temmuz 1872). Ancak şimdilik padişahın nizamname ile ilgili bütün iradesini Bâbıâlî’ye terk ettiğini açıklaması, Bâbıâlî’nin Tanzimat Dönemi’nde eriştiği kuvvet ve iktidarın boyutlarını da gözler önüne serer.

Bâbıâlî’nin kazanmış olduğu güç, Hıdiv İsmail’in, bağımsız Mısır idealine dönük çabalarının engellenmesinde de bürokratik sınıfı siyasetin mimarı konumuna yükseltir. Özellikle Tanzimat’ın ikinci kuşağı denilebilecek Âlî ve Fuad Paşalar başta olmak üzere dönemin önemli devlet adamları ile Hıdiv arasında, antipatik bir duygu birikiminin olduğu açıkça gözlenir. Kısacası Hıdiv ile mevcudiyetini Bâbıâlî’ye borçlu olan sivil bürokratik kadro arasında Mısır’daki iktidarın hüviyetine ilişkin çok net bir mücadele tespit edilir. Nihayet bu mücadelenin varlığını yukarıda anlatılanlar şüpheye yer bırak-

175

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:08

mayacak şekilde ele verir. Kaldı ki Bâbıâlî kadrosu ile Hıdiv’in birbirlerine karşı pek de sıcak duygular beslemediği ve soğukluğun iktidar ilişkilerinden kaynaklandığını iki tarafın başvurduğu imalar daha da berrak hâle getirir.

İktidar Mücadelesinde Simgesel Fragmanlar: Bâbıâlî ile Hıdiv İsmail arasındaki iktidar mücadelesinde simgesel anlatımın en açık gözlendiği olaylar arasında Hıdiv’in 1869 yazında gerçekleştirdiği Avrupa gezisi yer alır. Seyahat boyunca Hıdiv, Osmanlı temsilciliklerini dışlayarak gittiği ülkelerin liderleri ile doğrudan görüşmeler yapmayı denemiştir. Bâbıâlî açısından bu durum, meşruiyetin açıkça ihlâl edilmesi anlamına gelir. Sadrazam Âlî Paşa’nın deyişiyle,

“Devlet-i Aliyye’nin erkân-ı â’zamından oldukları cihetle bilâd-ı ecne- biyyede bulundukları müddetce Süferâ-yı Saltanat-ı Seniyye ma‘iyyet-i aliyyelerinde bulunmak ve vâsıta-i mu‘âmelât-ı resmiyye anlar olmak kâ‘ide-i külliyye iktizâsından olduğu hâlde süferâ-yı müşârünileyhin bu vazîfeyi ifâ itmeleri bayağı iğbirâr-ı âlîlerini müstelzim olub kendüleriyle mu‘âmelâtda irâ’e buyurulan âsâr-ı bigânegî ve tebâ‘üd dahî ma‘a’t- te’essüf müşâhade kılınmışdır.” (BOA. Y. EE., 90 / 13, 18 R. Evvel 1286 / 28 Haziran 1869)

Başka bir ifade ile Hıdiv, Avrupa gezisi boyunca Osmanlı temsilciliklerinin aracılığına olabildiğince az müracaat ederken bizatihî bir iktidar sahibi olduğunu anlatmaktadır. Protokol kurallarına uyulmaması, Bâbıâlî açısından sorunun hakimiyet/iktidar arzusu ile yakından ilgili olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ele verir. Kaldı ki Hıdiv İsmail ile Bâbıâlî arasındaki çatışmayı besleyen bağımsız Mısır ideali, kişisel nefret/husûmet hislerini de beraberinde getirir. Hıdiv İsmail’e yazdığı mektupta devlet işlerine şahsî hislerin karıştırılmaması gerektiğini (BOA. Y. EE., 90 / 13, 21 C. Evvel 1286 / 29 Ağustos 1869) belirtmesi, en azından Âlî Paşa’nın sıcak duygular beslemediğini açığa çıkarır. Nitekim Âlî Paşa, her ne kadar devlet işlerine kişisel duyguların karıştırılmaması gerektiğini söylese de Asir aşiretinin Yemen’de çıkardığı isyanın bastırılması için Hıdiv’in önerdiği yardımı geri çevirmekte de herhangi bir sakınca görmez (Basiret, Numro 355, 14 Safer 1288 / 04 Mayıs 1871). Diğer bir ifade ile Bâbıâlî ile Hıdiv İsmail arasındaki iktidar mücadelesinin, şahsî hisleri şekillendirdiği kadar onlardan beslendiği de söylenebilir. Kaldı ki İbnülemin Mahmut Kemal İnal da Âlî Paşa’nın ölüm haberini getiren telgraf memuruna Hıdiv İsmail’in bin altın bağışladığının rivayet edildiğini nakletmektedir (İnal 1982: 25).

Kişisel duyguların da eşlik ettiği bu güç ve otorite çatışmasında sık sık sembollerin de devreye sokulduğu görülür. İstanbul’dan, Paris Sefiri Cemil Pa-


176

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:10

şa’ya gönderilen telgrafta, Hıdiv İsmail’in, Fransa’nın en ünlü heykeltıraşlarından Condier’e, iki adet heykel sipariş ettiği haber verilir. Anlaşıldığı kadarıyla heykellerden birinin Mehmed Ali Paşa, diğerinin de İbrahim Paşa’yı tasvir etmesi düşünülür ve Cemil Paşa’nın konuyu araştırması istenir (BOA. HR.SYS., 940 / 3, Ek 2. 2 Mayıs 1870).
Cemil Paşa, konu ile ilgili gerekli araştırmaların ardından İstanbul’u bilgilendirir. Hıdiv İsmail, heykeltıraş Condier’e, İbrahim Paşa’yı tasvir eden bir heykel ısmarlar ve çalışma tamamlanır. İbrahim Paşa’nın heykeli, kaidesinden itibaren 16 metre yüksekliğinde olup kaidesine kazınan kabartmaların birinde Akka Muhasarası ve diğerinde de Konya Muharebesi resmedilir (BOA. HR.SYS., 940 / 3, Ek 4. 3 Mayıs 1870). Osmanlı-Mısır macerasında birincinin dramatik yenilgilere uğradığı anların fotoğrafının çekilmesi oldukça manidar bir göndermedir. Zira Konya meydan muharebesiyle, İbrahim Paşa’ya, İstanbul’a giden yollar açılmış, yalnız Anadolu değil, Osmanlı saltanatı da tehlikeye girmişti (Altundağ 1988: 64).

Osmanlı-Mısır mücadelesindeki en önemli aşamalardan birini işaret eden Konya Muharebesi’nin yanı sıra heykelin kaidesine Akka Muhasarası’nın da kazınması oldukça anlamlıdır. Türklerin korkulu rüyası Büyük Savaşçı İbrahim (Mitchell 2001: 32)’in heykelinin kaidesine kazınan bu muhasara, Akka’nın düştüğü ve bütün Suriye toprağının İbrahim Paşa’nın ordusuna açıldığı ana işaret eder. I. Napoléon’un, Mısır işgalindeki ilk başarısızlığı olan Akka yenilgisinin aksine İbrahim Paşa’nın zaferi ve onun resmedilme- si, hayli önemli olmalıdır. Böylece 1798’de başlayan Fransa-Mısır yakın- laşmasının takdis edilmesi, dolayısıyla anti-Osmanlıcı algının yakın geçmi- şe atıfta bulunularak pekiştirilmesi sağlanır. Ayrıca Hıdiv’in, Avrupalılık kompleksinin (Dunn 2006: 9; Gershoni-Jankowski 1986: 42-43) yanı sıra yeni programının ideolojisinin, kültürel-genetik kodları da simgesel ama açıkça ilân edilmiş olur.

Hıdiv’in, Osmanlı hakimiyetinden bu sınırlar içinde Bâbıâlî iktidarı- kurtulmak ve bağımsız bir ülkenin sahibi olmaya dönük tutkusu, aynı heykeltıraşa havale ettiği kendi büstlerinde daha da berrak şekilde görülür. Kendisi için yaptırdığı büstler bronzdandır. Ancak Hıdiv’in büstlerini özgün kılan asıl ayrıntı, başlarının üstüne konulmuş olan yıldızlı krallık tacıdır (BOA. HR. SYS., 940 / 3, Ek 4, 3 Mayıs 1870). İbrahim Paşa’nın heykelinin kaide- sine işlenen muharebelerin ardından kendi başına koydurduğu krallık tacı, XIX. yüzyıldaki Osmanlı-Mısır mücadelesinin içeriğini betimleyen oldukça somut bir işaret gibi görünür. İbrahim Paşa’nın heykeli ile Hıdiv’in büstleri yan yana düşünüldüğünde, Mısır’ın bağımsızlık öyküsünün aşamaları ve arzu edilen sentez gözler önüne serilmiş olur. Kısacası Mehmed Ali Paşa ile

177

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Kullanıcı avatarı
eyuphuseyin
Site Admin
Mesajlar: 6926
Kayıt: 05 Haz 2019, 22:41
Konum: İstanbul
Teşekkür etti: 1098 kez
Teşekkür edildi: 27 kez
İletişim:

Re: Tanzimat Döneminde İktidar Oyunları Hayrettin Pınar

Mesaj gönderen eyuphuseyin » 14 Ara 2019, 17:14

başlayan bağımsızlık hayali, Hıdiv ile gerçekleştirilmiş olur. Nihayet Cemil Paşa’nın, eserlerin Mısır’a götürülmemesi için Fransız hükümeti nezdinde girişimlerde bulunması, heykelin ve büstlerin taşıdığı simgesel anlamın far- kında olduğunu ispat eder (BOA. HR. SYS., 940 / 3, Ek 4. 3 Mayıs 1870).14
Hıdiv’in Avrupa’ya sipariş ettiği bu eserlerin, Mısır’a ulaşmasını engellemek için gösterilen çaba, yalnızca bir yıl önce Avrupa gezisi sırasındaki imalarla birlikte değerlendirildiğinde daha anlamlı hâle gelir. Yukarıda bahsedilen ve Bâbıâlî’nin dikkatle izlediği 1869 yazındaki seyahat, Hıdiv’in açık ve gizli sembollerle yüklü iktidar ihtirasını anlatır. Bu gezi sırasında Hıdiv, 1869 sonbaharında açılması düşünülen Süveyş Kanalı’na, Avrupa Devletlerinin hükümdar ve devlet başkanlarını davet eder. Hıdiv’in bu daveti, protokol üzerinden ima edilen açık bir mesaj olmalıdır. Kaldı ki Bâbıâlî de durumun tamamen farkındadır ve Hıdiv’e bağımsız bir hükümdarı bir ülkeye yine o ülkenin sahibinin davet etmesi gerektiğini hatırlatır (BOA. Y. EE., 90 / 13,
18 R. Ahir 1286 / 28 Temmuz 1869). Nitekim Hıdiv, kendisine yöneltilen bu sert ikazın ardından daveti, Devlet-i Aliyye’nin önemli bir ismi olmak sıfatıyla gerçekleştirdiğini söyleyerek adeta günah çıkarır (BOA. Y. EE., 90 / 20, 10 C. Ahir 1286 / 17 Eylül 1869).

Hıdiv’in kanalın açılışı için yaptığı davetler, gerçekten de bütün dünyaya bağımsız bir devletin başında bulunduğunun ilân edilmesini anlatan an- lamlı bir gayrettir. Hıdiv, Avrupalı kral ve kraliçelerin kanalın açılışında sahne almasının, kendisini eşit bir muhatap olarak kabul ettiklerini simgelediğini düşünür (Marsot 1986: 68). Bu kabulün doğal sonucu ise Osmanlı tâbiiyetinin en azından fiilî olarak anlamsızlığını işaret etmesidir. Nite- kim kanalın açılışını, Mısır’ın bağımsızlığının resmi hâline getirmek için son derece görkemli bir tören düzenlenir. Açılış için ünlü İtalyan besteci Verdi’ye bir opera sipariş edilir. Adına Aida denilecek opera için Verdi’ye
150 bin altın frank ödenir. Ancak opera kanalın açılışına yetişmez ve aynı bestecinin Rigoletto isimli ünlü eseri sahnelenir. Her ne kadar Aida operası kanalın açılışına yetişmese de dünya prömiyeri için Kahire Opera binasının seçilmesi de hayli anlamlı bir mesaj olmalıdır (Bosworth 1999: 64-65). Verdi’ye sipariş edilen Aida operasının Emperyal Mısır hayalinin açık bir izdüşümü olduğunu söylemek yanlış sayılmaz (Stewart 1969: 194-195; Hourani 1992: 283). Nihayet Avrupa’nın, kral ve kraliçelerinin huzurun- da operalı bir açılış Hıdiv’in, Mısır’ın geleceğine ilişkin rüyasının, İstan- bul’dan bağımsız olarak şekillenmesine dönük arzusunu anlatır.

Hıdiv’in sembolleri de kullandığı iktidar mücadelesine Âlî Paşa, benzer yöntemlerle cevap verir. Mustafa Fazıl Paşa’nın yurda döndükten hemen sonra Maliye Nâzırı olarak görevlendirilmesi, sürgündeki Yeni Osmanlılar kadar

178

Ma ida thelis na su ğo,oste va zis çe nase
Se hrisoprasina dendra,na thetis na kimase.

Sana ne dememi istersin,yaşayıp var olman için
Altın yeşili ağaçların altında,yatıp uyuman için

Cevapla

Kimler çevrimiçi

Bu forumu görüntüleyen kullanıcılar: Hiç bir kayıtlı kullanıcı yok ve 2 misafir