1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

RESMO’DA MÜSADERE VE MÜZAYEDELER

Gönderilme zamanı: 19 Eyl 2019, 10:58
gönderen eyuphuseyin
RESMO’DA MÜSADERE VE MÜZAYEDELER

YUNAN AYAKLANMASI SIRASINDA GİRİT RESMO’DA MÜSADERE VE MÜZAYEDELERE DAİR BİR İNCELEME
A. Nükhet ADIYEKE
Nuri ADIYEKE

ABSTRACT
The purpose of this study is to demonstrate that the confiscations to those participated in the Greek Rebellion were by no means limited in Candia and Chania regions but extensively occurred in Rethimno as well. This study accordingly evaluates the testimony of those Rethimno confiscation register books from the Prime Ministry’s Ottoman Archive and Rethimno kadi records. We argue that confiscation and auction practices following the uprising have led to substantial change of in the ownership of goods and properties in Rethimno. Therefore, a number of real estates in the districts and the centre have passed into the hands of Muslims.

Ülkemizde 19. yüzyıl Osmanlı tarihi alanında araştırma yapan akademisyenlerin önemli bir kısmı bu dönemdeki tüm dış politika ilişkilerini Osmanlı bürokrasi/diplomasi metinlerinin diliyle anlatmaya eğilimlidirler. Bunun birkaç istisnası olmakla birlikte Osmanlı belgelerinin söylemine yansıyan devletin resmi ideolojisi bu tarihçilerin çalışmalarıyla ve eserleriyle 21. yüzyıla taşınmış gibidir. 19. yüzyılda özellikle imparatorluğun Balkan coğrafyasında uluslaşma sürecine paralel çatışmalar yaşanmıştır[1]. Bu olaylar Osmanlı merkez teşkilatının gözünde “isyan”, çatışmaları yaratanlar ise “asiler”dir[2]. Bu bakış açısının bir sonucu olarak da eğer çatışma Osmanlı askeri kuvvetleri tarafından bastırılır ve “asiler” yakalanırsa cezalandırılmaları gereklidir.

Bu sürecin bir parçası olan ve 1821’de Mora’da başlayan Yunan hareketinin[3] kıvılcımları kısa sürede başta Adalar olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nda Rum nüfusun yaşadığı birçok coğrafyayı sardı[4]. Osmanlı merkezi yönetiminin “isyan” olarak değerlendirdiği bu kalkışma farklı dönemlerle ve aralıklarla 1829’a kadar sürdü. Daha ilk evresinde 1821-1824 yıllarında özellikle Batı Anadolu ve Adalarda gerçekleştirilen askeri harekatla kısmen bastırıldıktan sonra sıra “isyana katılanların” cezalandırılmasına geldi.

Bu kalkışmaya dahil olan coğrafyalarda Osmanlı merkezi yönetiminin isyancılara uyguladığı cezalardan biri de “müsadere”dir[5]. Arapça bir kelime olan müsadere, ortaya çıkan zararın karşılanması amacıyla zarara doğrudan ya da dolaylı olarak yol açanların mal ve eşyasına el konulması anlamına gelir[6]. Özellikle eşkıyalık ve asilik nedeniyle idam edilenlerle firarda ya da sürgünde ölenlerin malları İslam hukukuna göre müsadere edilir[7]. Müsadere, yukarıda adı geçen kişilerin tüm mallarını kapsar. Ancak burada şahsilik ilkesi uygulanır. Suçlunun eşine, çocuklarına ve diğer mirasçılarına ait olan mallar müsadere edilmez. Suçlunun yalnız kendi malı olan menkul ve gayrı menkuller ile alacakları müsadereye dahildir[8].

Çoğunlukla Osmanlı merkezi sistemi içinde kul kökenli yöneticilere uygulanan müsadere yöntemi ender olarak belli dönemlerde belli guruplara da uygulanmıştır[9]. Bunlardan biri de 1821’de başlayan Yunan Ayaklanması’nın etkilediği kitlelerdir. 1821’deki ilk kalkışmanın hemen ardından Batı Anadolu, İstanbul ve Adalar’da yaşayan gayrimüslim reayadan ayaklanmaya katılanlara bir cezalandırma yöntemi olarak müsadere uygulanmıştır. Ahmed Cevdet Paşa gerek Mora’da, gerekse diğer yerlerde itaat etmeyen, Müslümanlar aleyhine ayaklanan reayanın katl, esir, köle edilmesi ve mallarının Müslüman askerleri tarafından ganimet olunmasını ilan eden fermanın 24 Recep 1236 (27 Nisan 1821)’da ilan edildiğini bildirmektedir[10].

Buradan hareketle Batı Anadolu ve Adalar’a el konulan malların tespiti için merkezden özel görevliler ve yazıcılar gönderildi[11]. Görevliler el konulan malların kayıt işlemini gerçekleştirdikten sonra el konulan malların bir kısmı taliplerine satıldı. Bir kısmı ise “canib-i miriden zapt edilerek” iltizama verildi. Satışlar Anadolu’da ve Adalar’da birkaç yıl sürdü.

Batı Anadolu’da gerçekleştirilen el koyma işlemine ilişkin bilgileri M. Kütükoğlu “Yunan İsyanı Sırasında Anadolu ve Adalar Rumları’nın Tutumları ve Sonuçları” adlı çalışmasında aktarmaktadır. Buna göre müsadere işlemi İzmir, Kuşadası ve Ayvalık’ta isyana katılan Rumlar’ın mallarına uygulanmıştır. Ayvalık ve civarında Rumlara ait bir milyonu aşkın zeytin ağacına el konulmuştur. İzmir’de ise mallarına el konulan Rum tüccarların Avrupalı tüccarlardan alacakları da hazine adına tahsil edilmiştir[12]. Yine bu bölgede el konulan malların taliplerine satıldığı da anlaşılmaktadır[13].

Müsadere işleminin Adalar’da gerçekleştirildiğine dair ilk örnek Filiz Yaşar’ın “Yunan Bağımsızlık Savaşı’nda Sakız Adası” adlı çalışmasında yer almıştır[14]. Sakız’da “Müslümanların mallarına kesinlikle dokunulmaması, uygulamanın sadece ayaklanmaya katılmış gayrimüslimleri kapsadığını” [15] düşündürmektedir. Diğer yandan burada Latinlerin de ayaklanmaya katıldığı ve mallarının müsadere edildiği anlaşılmaktadır[16].

Kaynaklar

Müsadere işleminin Yunan hareketinin ilk raunduna katılan Girit’teki uygulamasına dair ilk örnek Vasilis Dimitriadis’in “o Kodikas ton Tision” başlığıyla tıpkıbasım olarak yayınladığı kayıtlardır[17]. Bu çalışmada ayaklanmaya katılan reayanın firari olanlarıyla çatışmalarda mirasçı bırakmaksızın ölenlerin el konulan mallarının dökümü yapılmıştır[18]. İraklion’daki Vikelea Kütüphanesi’nde, Kandiye şer’iye sicilleri arasında bulunan müsadere defterine dayanarak yapılan bu çalışmada, müsadere kayıtlarının yanı sıra ayaklanmaya katılanlardan mirasçıları hayatta olanlara mallarının geri verildiğine dair bilgiler de yer almıştır[19]. Buna göre Kandiye ve kazalarında toplam 4.429 kişi ayaklanmaya katılmış[20] ve bunların toplam 4.053 adet mallarına el konulmuştur[21]. Kandiye’nin yanı sıra yaptığımız araştırmalarda müsaderenin Hanya[22] ve Resmo’da da uygulandığını tespit ettik.

Resmo sancağı müsaderelerini esas alan bu çalışma, öncelikle Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde ML. VRD. TMT tasnifi içinde yer alan 16198 numaralı Resmo müsadere defterinin gün ışığına çıkmasıyla oluşmuştur. Bunun yanında 1821-1831 yıllarına ait Resmo şeriye sicilleri ile BOA. D. BŞM. MHF. (d-1336-969) tasnifinde yer alan müzayede kayıtları, Resmo’da müsadere uygulamasını tespite olanak sağlayan bulguları bize ayrıntılı olarak sunmuştur.

Resmo’da müsadere uygulamasının ayrıntılarını elde ettiğimiz kaynakların ilki (ML. VRD. TMT no.16198) temettuat tasnifi içinde yer almasına karşın temettuat defteri değil müsadere defteridir. Ancak kişilerin el konulan mallarının yazım formatı, temettuat kayıtlarının formatına çok benzediğinden yanlışlıkla bu tasnif içine konulmuş olmalıdır[23]. Defterin başlangıcında “Resmo sancağı kurasından hengâm-ı muharebede firar eden ve halik olan bila-varis reayanın canib-i miriye aid eşcar ve hanat ve arazi ve sair emlaklerinin mikdarını mübeyyin müfredat defteridir” açıklaması yer alır[24]. Ancak defterin herhangi bir yerinde tarih bulunmamaktadır. Defterde Resmo kazası ile Milopotamu, Ayavasil ve Amariye kazalarına bağlı köyler sırayla yazılmış ve bu köylerden ayaklanmaya katılanların isimleri, durumları ile mallarının dökümleri kaydedilmiştir. Defterin sonunda yer alan bilgi notunda bu kayıtların daha önce de gönderildiği, ancak önceki defterde mirasçıları olanlar belirtilmediği için yeniden düzenlendiği aktarılmaktadır. Yeniden yapılan bu düzenleme ile mirasçısı olanlar listeden çıkarılmıştır[25].

Yukarıda anılan defterin Kasım 1826 tarihli bir kopyası da Kamil Kepeci tasnifinde bulunmaktadır (KK. d. 5872). Defterin başındaki açıklama kısmı yukarıdaki defter ile hemen hemen aynıdır (s. 2). Defterin sonunda ise bu defterin “hengam-ı muharebede ehl-i islamın ve bila-varis kafirlerin mahlul olan eşcar ve arazi ve emlak-ı saireleri” olduğu kaydı yer almaktadır. Ancak yapılan incelemede Resmo kentinde ve bağlı bölgelerinde bila varis vefat eden Müslüman bulunmadığı için sadece bila-varis firari ve ölmüş Rumların mallarının yazılı olduğu belirtilmiş ve defterin sonu, Resmo Muhafızı Mehmed Sohrab Paşa, Resmo Kadısı İbrahim Ethem, yazım görevlisi eski Haremeyn naibi Seyyid Mehmed Raşid Beğ ve muhasebe görevlisi katib Mehmed Emin Beğ tarafından mühürlenmiştir[26].

Bu iki müsadere defteri Resmo kent merkezini içermemektedir. Kent merkezine ait müsadere bilgilerini ise yine Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde D. BŞM. MHF tasnifi içinde yer alan d-1336-969 numaralı defterden elde etmekteyiz. Bu defter de esas olarak eski Resmo muhafızı Osman Paşa ile Resmo’da ayaklanmayı bastırmakla görevli Osmanlı ordusunun hesap defteridir. Defterde ordunun gelirleri ve giderleri kaydedilmiştir.

Gelir kalemi içinde önemli bir bölümü Resmo’da müsadere edilen malların satışı oluşturmaktadır. Harcama kalemi içinde ise askerlerin mutfak ve silah giderleri önemli bir yer tutmaktadır. Ancak biz bu defterin özellikle müsadere edilen malların satışı kısmı ile ilgili verilerine yoğunlaştık. Buradan da Resmo kaza merkezi ile bağlı köylerde el konulan malları tespit ettik. Defterdeki satış kayıtlarının bulunduğu kısım “Resmo kalesi derununda isyan eden gâvurların menazil ve dekakin ve eşya-yı sairelerinden bi’l-iktiza füruht olunarak esmanı umur-u seferiyeye sarf olunmuş olan” cümleleriyle başlamaktadır[27]. On iki sayfadan oluşan defterin ilk bölümünde (ss. 2-4) Osman Paşa zamanında yapılan satışlar ile bunların nerelere sarf olunduğu, s.10’da yine Osman Paşa zamanında yapılan ancak nerelere sarf olunduğu bilinmeyen satışlar ile ss. 10-12’de yeni Resmo muhafızı Mehmed Sohrap Paşa zamanında yapılan satışlar yer almaktadır. Adı geçen defterde el konulan kıymetler arasında eşyalar, sermaye akçeleri ile alacaklar da yer almaktadır[28].

Çalışmada yararlandığımız kaynakların üçüncü ayağını Resmo şeriye sicilleri oluşturmaktadır. Bunlardan 415 numaralı sicilin ss. 395-422 arasında başı ve sonu eksik müsadere kayıtları bulunmaktadır. Bu müsadere kayıtları ML. VRD. TMT 16198 ile paraleldir. Ancak buradaki kayıtlarda her kazada varisi olmayan kişilere ait bilgiler sıralandıktan sonra hemen ardından bu kazada varisi bulunanlar ve malları iade edilenler de listelenmiştir. Resmo şeriye sicillerinden 68 ve 253 numaralı defterler ise Resmo kaza merkezindeki müzayedelerin kayıtlarını içermektedir. Bunlardan 68 numaralı sicilin ilk kırk dört sayfası tamamen bu satışlara ayrılmıştır. 253 numaralı sicilde ise s. 124 ile s. 138 arasında müzayede kayıtları diğer hükümlerle birlikte karışık olarak yer almaktadır. Bu müzayede kayıtlarının sicillere girmesi ise oldukça ilgi çekicidir. Girit valiliğinden 2 Aralık 1830 tarihiyle yazılan emirde Resmo’da şimdiye kadar el konulan mallardan taliplerine satılanlarının bildirilmesi istenmiştir. Aynı emirde şimdiye kadar yapılan satışlar sicile kaydedilmemişse müşterilerin kadı mahkemesine çağrılarak ellerindeki belgelerin denetlenmesi ve sicile işlenmesi isteği de yer almıştır[29]. Böylece satışlar bu emir üzerine sicile yazılmıştır. Resmo şeriye sicillerindeki bu müzayede kayıtları da BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969 ile paraleldir.

Gerek Resmo şeriye sicillerindeki, gerekse D. BŞM. MHF. d-1336-969’deki müzayede kayıtlarından Resmo kaza merkezinde mallarına el konulan kişilere ait kayıtları da böylece tespit etmemiz mümkün olmuştur.

Elimizdeki kaynaklarda gerek müsadere kayıtları, gerekse el konulan malların satışına ilişkin kayıtlar standart bir formatta yazılmış değildir. Biz bu çalışmada tüm bu kayıtları standart hale getirmeye çalıştık. Bu da karşımıza birçok sorun çıkardı. Özellikle el konulan malların dökümünü yapmakta oldukça zorlandık. Çünkü bazı kayıtlarda mallar ayrıntılı olarak yazılırken bazılarında toplu olarak yazılmış ve “tüm malları” biçiminde ifadeler kullanılmıştır. Yine bazı kayıtlarda bir kişiye ait malların dökümü açık olarak belirtilirken, bazılarında birkaç kişinin malı birlikte yazılmıştır.

Kayıtlarda zaman zaman eksiklerle de karşılaşmaktayız. Bazen el konulan malın kime ait olduğu, bazen kime satıldığı, bazen de mahallesi ya da satış tarihinin yazılmadığı görülmektedir. Kayıtlarda ender olarak malın cinsi tanımlanırken (örneğin enginar tarlası, üzüm bağı) kayıtların büyük bir çoğunluğunda “tarla”, “bağ” gibi genel terimler kullanılmıştır. El konulan ağaçlar çoğul olduğunda “eşcar”, tekil olduğunda ise “şecr” biçiminde yazılmıştır. Zeytin ağaçları ise “dip, sak, fidan” biçiminde ayrıştırılmıştır. El konulan evler bazen “hane”, bazen de “menzil” olarak yazılmıştır.

Kaynakları incelerken karşılaştığımız temel sorunlardan biri de özel adların, özellikle Rumca adların okunmasıdır. Rumca yer adları ve kişi adlarında pek çok hatalar görülebilirse de bunlar adların Osmanlıca harflerle yazılmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Kayıtlar temel olarak üç guruba ayrılmıştır: 1. Ayaklanmaya katılan kişilere ve bunların el konulan mallarına (müsadere) ilişkin olanlar, 2. El konulan mallardan satılanların satış kayıtları (müzayede) ve 3. El konulan malların sahiplerinden mirasçısı olanlara geri verilenlerin (iade) kayıtları.

1. Müsadere

Müsadere, yukarıda da belirtildiği gibi ayaklanmaya katılanlara, devlete baş kaldıranlara uygulanmış bir ceza idi. Nitekim, Resmo’ya ait müsadere defterinin başında “Resmo sancağı kurasından hengam-ı muharebede firar eden ve halik olan bila-varis reayanın canib-i miriye aid eşcar ve hanat ve arazi ve sair emlaklarının mikdarını mübeyyin müfredat defteridir” ibaresi yazmaktadır[30]. Benzer şekilde “hengam-ı mehabda bila-varis firar eden ve halik olan reayanın bağ ve zeytin eşcarlarıyla emlak-ı saireleri[nin] canib-i miri için zabt ve tahrir olunacağı” diğer belgelerde de[31] açıkça yazılıdır.

Bu çerçevede merkezi yönetim isyana katılmayanların mallarına dokunulmaması için de gereken önlemleri almıştır. Resmo şeriye siciline işlenen bir emirde kendi işi ile meşgul olup isyana katılmayan reayanın kesinlikle sıkıntıya sokulmaması emredilmiştir[32]. Bunun devamı olarak, 15 Ağustos 1830 tarihli bir emirde ise ayaklanmaya katılmayanlardan mallarına bir şekilde el konulanlar olduysa bunların sahiplerine iade edilmesi ısrarla tembih edilmiştir[33].

Resmo’da da müsadere işlemlerinin 1820 yılının sonlarında başladığı anlaşılmaktadır. Yazım işi için, Haremeynü’ş-Şerifeyn eski yazıcısı Seyyid Mehmed Raşid Efendi İstanbul’dan görevlendirilmiştir[34]. Kandiye sancağı, Divan-ı Hümayun hocalarından Hüseyin Kamil Efendi tarafından[35], Hanya[36] ve Resmo sancakları da Seyyid Mehmed Raşid Efendi tarafından yazılmıştır. Girit yöneticilerine ve Seyyid Mehmed Raşid’e gönderilen bir emir 10 Rebiü’l-evvel 1243 (1 Ekim 1827) tarihini taşımaktadır[37]. 1830 yılının sonlarına kadar devam eden on yıllık bu süreçte Mehmet Raşit Efendi’nin sürekli görev yaptığı düşünülebilir.

Müsadere kayıtları, Osmanlı tahrir geleneğinde olduğu gibi hane esası ile yazılmıştır. Hane reisinin erkek ya da kadın olması diğer yazımlarda olduğu gibi önemli değildir. Esas olan emlakın sahibi olmasıdır. Bu çerçevede erkeklerin yanı sıra çok sayıda kadına da müsadere defterlerinde rastlanmaktadır. Deftere önce malı müsadere edilen kişinin aile adı, lakabı, kendi adı, mesleği veya memleketi gibi kimlik bilgileri yazılmaktadır. Bunun yanı sıra kayıtların büyük bir kısmında bu kişilerin oturdukları ve mallarının bulunduğu mahallenin ismi de yazılmaktadır. Müsadere ve müzayede kayıtlarından, Resmo ve nahiyelerinden 915 kişinin malının müsadere edildiği anlaşılmaktadır[38]. Ayrıca; Aya İliya Manastırı rahiplerinin Ortakapı Mahallesi’nde, Ersani, Arkadi ve Somato manastırları rahiplerinin Çiço Mahallesinde kullandıkları birer ev müsadere edilmiştir.

Malları müsadere edilen kişiler üzerinde yapılan çalışmada belli ailelerin isimleri öne çıkmaktadır. Kayıtlarda bir kereden çok rastlanılan bu aileler; Muskaki ailesinden 7, Papadaki ailesinden 5, Sabuncaki-Sabuncuoğlu ve Domadi ailelerinden 4’er hanenin malları mirileştirilmiştir. Daskalaki, Fokaki, İskenderi, İstamataki, İstavropula, Kacamidi, Manusaki, Mestaraki, Mihalioğlu, Paçuraki, Papulayaki, Bolanaki, Luvaki, Karamani ve Kırmıdaki ailelerinden 3’er hane, Alaca, Bacuraki, Badelaki, Blaca, Canidaki, Cirmotaki, Corcopula, Fakidarapula, Ferinonaki, Harca, Harikonaki, Kaçanaki, Kalomana, Kamilopula, Katopula, Kokoli, Kuklaki, Polani ve Yakomidopula ailelerinden de 2’şer hanenin malları müsadere edilmiştir.

Malları müsadere edilenlerin hemen yanına kişinin durumu ile bilgi verilmiştir. Burada; firari, asi, halik, esir(e) ve mürted ibarelerine rastlanmaktadır. Kayıtların bir kısmında da bu konuda hiçbir bilgi yoktur. Bu çalışmada “firari” olarak sözü edilenlerin ayaklanmaya katılıp hayatta ve kaçak olanları, “asi” olarak söz edilenlerin ise ayaklanmaya katılan ve kaçmamış olanları işaret ettiği düşünülmüştür. Halik ise ölenlerdir. Her ne kadar Osmanlı hukukunca zımmi statüsündeki tebaa esir edilemese de bu ayaklanmaya katılan Rumların esir edilebileceğine dair fetvanın[39] pratik hayata geçirildiği ve bazı kişilerin esir edilerek kayıt altına alındığı görülmektedir. Mürted ise İslam dininden çıkarak Hıristiyan olanları ifade etmektedir[40]. Müsadere defterlerinde kayıtlı 713 kişinin durumları Tablo-1’de gösterilmiştir.

Tablo 1: Resmo Sancağında Malları Müsadere Edilenlerin Durumu

1)

2)


Devletleştirme defterlerinde kişiye ait bilgilerden sonra yer bilgileri gelmektedir. Bu noktada bir çok kez kişi ile malı aynı mahallede olmakla beraber kimi kez bazı kişilerin başka mahalle veya özellikle köylerde malı olduğu da tespit edilebilir. Esas olan malın kayıtlı olduğu mahalle sistemidir. D.BŞM.MHF. d.1336-969 numaralı müzayede defterde “kale derununda olan menazil ve ….” nın kayıtlı olduğu yazılıdır. Bu defter nefs-i Resmo defteridir. Diğer kayıtlar nefs-i Resmo’nun yanı sıra Resmo Nahiyesi, Ayavasil, Amarya ve Milapotamu nahiyelerinin köylerini de kapsamaktadır.

Resmo merkezinde Çiço, Topaltı, Çalık, Ortakapı, Kastel ve Soltat odaları mahallelerinde yoğun bir devletleştirme yaşanırken, Uzunyol, Server Ağa, Ayasofya ve Aksaray mahallelerinde daha az sayıda kişinin malları zapt edilmiştir. Kumkapı, Ayalazaru, Şehidler, Hacı Cami, Hüseyin Paşa, Yeni Mahalle, Ayaerzaru, Kemerodaları, Liman, Ayaandri ve Yalı mahallelerinde ise birkaç hanenin malları müsadere edilmiştir.

Köylere gelince; Bahçelik karyesi merkeze oldukça yakın olmasının da etkisi ile nefs-i Resmo ile beraber çok yazılmıştır. Bu köyde 79 hanenin malına el konulmakla yoğun bir müsadere yapıldığı anlaşılmaktadır. Bunun ardından Acipopoli, Brika, Fudala, Milidoni, Piki köylerinden de çok sayıda hanenin malları müsadere edilmiştir. Anuya, Aya Konstanti, Aya Yani, Doridi, Dusvaspiti, Grazo, Hro Manastırı, Karoti, Kefali, Magaritis, Mesyi, Milos Misi, Piskopi, Rostoka, Yanudi, Yarani köylerinden daha az sayıda kişinin malları devletleştirilmiştir.

Amanatus, Andanaso, Anilaki, Anuya, Avros, Aya Dimitri, Aya Paraski, Ayabartinez, Değirmenlik, Drozidi, Emtato, Espilli, Esteri, Ezele, Galos, İstanbul, Kariye, Kastalos, Kataermanos, Kiryana, Kofi, Koksar, Marola, Melaki, Milos, Misi, Perika, Prinkara, Rostoka, Saytores, Seli, Udroz ve Yareni köylerinden de bir veya birkaç hanenin malları müsadere edilmiştir.

Amarya nahiyesi merkezinden, Andaros/Anadanasu, Apastolos ve Manastraki köylerinden çok sayıda; Ayosini, Brakari, Hrisis, Kaloberd, Karines, Misanyo, Pistapi, Rizari, Soruno’da bir veya birkaç ailenin; Ayavasil nahiyesinden ise Kumya köyünden çok sayıda, Acıpalis, Aktora, Ankoselyana, Ayayanni Kayimno, Ayayisli, Drimosko, İspili, Kumya, Lambeni, Meksurma, Melatis, Murna köylerinden az sayıda hanenin malları müsadere edilmiştir.

Milapotamu nahiyesinden ise, Marulos, Milidoni ve Aya Yani köylerinden çok sayıda, Ağlada, Alga, Amnato, Angeliyana, Aya, Brino, Eskepasti, Fodula, Grado, İskorodilo, Kalyo, Lanka, Logdos, Magaritis, Ortakarye, Perinos, Piskopi, Rumaras, Rumlu köylerinin her birinden de birkaç ailenin malları zapt edilmiştir.

Yukarıda ismi geçen köylerden Hromanastırı, Piki, Murna, Kaloberd ve İspili çeşitli vakıflara ait köylerdir. Müsadere kayıtlarında bu köylerin vakfa ait olduğu yazılırken diğer köylerin “mukataa-yı miri”ye ait olduğu bazen yazılmış bazen yazılmamıştır.

Malın sahibine ve yerine ait bilgilerden sonra müsadere edilen malın nitelik ve niceliğinin yazıldığını görüyoruz. Bu çerçevede devletleştirilen serveti gruplandırdığımız zaman genel olarak, sermaye akçelerinin, bazı eşyaların, evlerin, iş yerlerinin, tarımsal arazilerin, ağaçların ve niteliği tam belli olmayan bazı kıymetlerin yazıldığını görüyoruz. Kayıtlarda hiç bir hayvana rastlamamamız, hayvanların müsadere edilmediğini veya kaydedilmediğini düşündürtmektedir.

Sermaye Akçeleri: D.BŞM.MFH. d-1336-969 numaralı defterde Nefs-i Resmo’da el konulan sermaye akçeleri incelendiği zaman bunların belli kişilerde olan alacaklar veya kaynağı belli bloke paralardan oluştuğu görülmektedir. Bunlara ek olarak hazır zeytin yağı, zeytin pirinası ve deri gibi hemen paraya çevrilebilecek emtia da bu gurup içinde yer almıştır. Burada işletmelerin üretim araçları veya eşyası kaydedilmemektedir. Kaydedilen servet, sermaye veya çıktı bedelidir. Resmo merkezi dışında bu şekilde sermaye akçelerine el konulduğuna dair bir ipucuna rastlamadık. Bu çerçevede devletleştirilen servet Tablo-3’te gösterilmiştir.

3))

4)

Kadı sicillerinde de bu deftere girmeyen benzeri kayıtlara rastlanmıştır. Firari Paçuraki Masyo’nun, Kumkapı Mahallesi’ndeki 1.400 kuruş bedelindeki dükkanı ile beraber dükkandaki 20 küp ve 2 adet fıçı müsadere edilmiş,[41] mürted demirci Veli’nin de Ortakapı mahallesindeki demirci dükkanına el konulduğu zaman dükkanının içindeki 96 kile demire de el konulmuş ve bu demirler demircibaşına teslim edilmiştir[42]. Bu kayıtların yanı sıra sicillerde birçok kişi için müsadere kaydına bilcümle emlakı ve eşyası gibi genel tabirler yazılmıştır ki bu da bize yukarıdaki tespitlerin çok üzerinde bir eşyanın müsadere edildiğini düşündürmektedir.

Evler: Müsadere kayıtları incelendiği zaman devletçe el konulan servetlerin başında menzillerin, hanelerin geldiği anlaşılmaktadır. Tüm kayıtlardan sayılabildiği kadarıyla toplam 532 tane ev zapt edilmiştir. Bu evlerin 362’si Resmo merkezde, 90’ı Resmo köylerinde, 18’i Ayavasil nahiyesinde, 29’u Amarya nahiyesinde ve 33’ü Milopotamu nahiyesindedir.

Müsadere ve müzayede defterlerinden bu evler hakkında bir takım genel çıkarımlarda bulunmak mümkün görünmektedir. Köylerdeki evlerin büyük bir kısmının tek odalı olduğu söylenebilir. Az sayıda 3-5 odalı ev bulunmaktadır. Kent merkezinde 2 ve daha fazla odalı evler çoğunluktadır. Evlerin çok büyük bir kısmı savaşın etkisi ile harap durumdadır. Nitekim 221 hanenin yazılı olduğu müsadere defterindeki sağlam ev sayısı sadece 5’dir. Nitekim diğer kayıtlarda da evlerin çok büyük bir kısmının “harap” veya “harabe” olduğu yazılıdır.

Kent merkezindeki evler bu konuda bir parça daha şanslıdır. Bu evler daha az yıpranmıştır. Evlerin bedelleri konusunda ancak şu şekilde bir fikir yürütebiliriz. Eğer bir kişinin sadece evi müsadere edildi ve bu ev de müzayede ile satıldı ise ancak o zaman evin fiyatını örneklendirme şansına sahibiz. Diğer türlü kişinin bütün malları ortak olarak fiyatlandırılmakta ve bunun içinden kaç kuruşunun ev için belirlendiğini tespit etmemiz mümkün olmamaktadır. Nitekim, müzayede kayıtlarında tespit ettiğimiz bu tür kayıtlar sonucu şu bilgileri sunabiliriz: Klasik Osmanlı kentlerinde olduğu gibi bariz bir evlerin daha pahalı olduğu bir mahalle öbeklenmesine rastlanmamıştır. 40 kuruşluk tek virane bir odanın ötesinde en ucuz ev, 3 tane 100’er kuruşluktur. En pahalı evler ise Kırmıdaki Anagnosti’nin Yalı mahallesindeki 8.100 kuruş değerindeki evi ve Muskaki Yanni’nin Kastel mahallesindeki 6.500 kuruşluk evidir. Her iki evi de müzayedeler sırasında İlyanzade Osman Ağa satın almıştır. Bunların dışında evlerin ortalama fiyatları 250-2.500 kuruş arasında değişmektedir[43]. Evlerin tamamlayıcısı olarak kimi zaman evlerdeki kuyular da ayrıca belirtilmiştir. Bu çerçevede Resmo merkezinde 47 evde kuyunun olduğu da kaydedilmiştir.

Bütün bu kayıtların ve bilgilerden başka daha bir çok kayıtta bazı insanların hanesi ve diğer emlakinin birlikte yazıldığını da bir kez daha vurgulayalım.

İşyerleri: Resmo’da müsadere edilen işyerlerinin başında dükkanlar gelmektedir. Kayıtlarda dükkanın yanı sıra mağaza kimi zaman da depo veya antrepo veya mahzen olarak belirtilen yapılar da bu çerçevede düşünülmelidir. Resmo merkezinde 28 adet böyle dükkan ve benzeri mal müsadere edilmiştir. Yine Resmo merkezde 3 adet un değirmenine el konulmuştur. Adada zeytinciliğin önemli olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede Resmo köylerinde 4, Milopotamu köylerinde de 2 adet zeytin değirmeni de müsadere edilmiştir. Zeytin değirmeninin olduğu yerlerde ayrıca zeytin yağı işliği (karhanesi) de müsadere edilmiştir. Resmo köylerinde çeşitli zeytin yağı işliklerinin hisseleri (toplam 3,45 hisse), yaklaşık yarısı kadar da Milopotamu’da zeytin yağı işliklerinin hisseleri müsadere edilmiştir.

Tarımsal Araziler: 1820’lerde Osmanlının genelinde olduğu gibi, Girit’te de zenginliğin ve servetin önemli ağırlık noktasını toprak oluşturmakta idi. Bu çerçevede yapılan müsaderelerde toprak da önemli bir yer tutmaktaydı. Tarımsal arazi tarla, bağ ve bahçeler olmak üzere üç kısımda yazılmıştı.

Hububat üretiminin yapıldığı tarlalar, Girit’teki tüm Osmanlı egemenliği süresince, Osmanlının başka memleketlerinde olmadığı biçimde özel mülkiyete açık olmuştu[44]. Dolayısıyla mülkiyet olan bu tarlalar müsadere sırasında da önemli bir el koyulacak servete dönüşmüştü. Kayıtlarda tarlalar “kıt’a” yani adet olarak yazılmakla birlikte, yukarıda da açıklandığı üzere muzur ve dönüm olarak da birimlendirilmişlerdir. Hububat tarlalarının yanı sıra az sayıda enginar tarlaları da ayrıca yazılmıştır. Tarlaların kayıtlarına kimi zaman “suhor tarla” ibaresi düşülmekle, sulanabilen tarlaların özellikleri ayrıca belirtilmiştir.

İkinci tür toprak, bağlardır. Girit’in çok eski tarihlerden beri bağcılık konusunda önemli bir coğrafya olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede adada önemli miktarda bağın da müsadere edildiği anlaşılmaktadır. Bağlar adet/kıt’a olarak yazılmış, ardından da “ırgat” ile ölçümlendirilmiştir. Kayıtlarda, bağlar ile ilgili son olarak bağın durumu hakkında da açıklama bilgileri vardır, zira çok sayıda üzüm bağının çatışmalar sırasında harap olduğunu yine bu kayıtlardan öğreniyoruz.

Arazi sınıflamasında üçüncü grupta bahçeler mevcuttur. Çok farklı ürünlerin üretimi ve tarım şekillenmelerinin yaşandığı bu grupta da bahçeler adet olarak belirtilmekten başka, dönüm ve tahta olarak da birimlendirilmektedir. Bahçeler kimi zaman evlerle beraber yazılmış, evlerin bir parçası gibi de görülmüştür. Kimi zaman da bu topraklar mülkiyet gereği, bir bütün olarak değil de belli bir hisse olarak müsadere edilmiştir.

Tarla bağ ve bahçelerin ölçülerini belirlemede farklı ölçü birimleri kullanılmıştır. Tarlalar, “...muzurluk” biçiminde kaydedilmiştir[45]. Bağlar için ise “... ırgatlık” ifadesi kullanılmıştır[46]. Bahçe için kullanılan “...tahta” terimi ise yukarıdakilerden daha küçük bir birimi ifade ediyor olmalıdır[47]. Bu farklı ölçü birimlerinin yanı sıra dönümün de kimi zaman bahçe için kullanıldığını görüyoruz.

Tarımsal araziler her zaman ayrı bedellerle yazılmayıp, başka servetlerle beraber yazıldığından, diğer alanlarda olduğu gibi, müsadere edilen malların toplam değeri içindeki payını hesap edebilme olanağımız yoktur. Buna rağmen genel bir tablo oluşturması açısından Resmo’da müsadere edilen tarımsal arazinin genel görüntüsü Tablo 5’te ortaya konmaya çalışılmıştır.

5)

Ağaçlar: Müsadere edilen ikinci tür tarımsal zenginlik ise ağaçlardır. Ağaçları da iki grupta incelemek mümkündür. İlk gurupta meyveli ağaçlar, ikinci gurupta da kereste ağaçları düşünülmelidir.

Meyveli ağaçların başında da Girit ekonomisi için hayati bir yere sahip olan zeytin endüstrisinin[48] esası olan zeytin ağaçları gelmektedir. Müsadereler sırasında Resmo’da sayısı on bine yakın zeytin ağacına el konulmuştur. Bu ağaçların yazımı yapılırken verimlilik esası çerçevesinde fidanlar ve büyük ağaçlar ayrı ayrı yazılmışlardır. Ağaçlar bahçe veya tarla içinde ise bu durum da kayıtlara girmiştir. Hanelerin çok büyük bir kısmında birkaç tane zeytin ağacının olduğu görülmektedir. 22 ailenin zeytin ağacı sayısı ise yüzün üzerindedir. En çok zeytin ağacı sahibi İstanbul köyünden firari Estayi Musuru olup el konulan ağacının sayısı da 489’dur. Onu 365 adet ağaçla Perika karyesinden firari Satyo Çomoni izlemektedir.

Zeytin ağacından sonra sayısal olarak en çok turunçgil, harnup, dut, incir, armut, nar, ceviz ve kayısı ağaçlarına el konulduğu tespit edilebilir. Müsadere edilen ağaçların sayı ve yerleşim miktarı tablo 6’da gösterilmiştir.

6)

El konulan “müsemmereli” ağaçların yanı sıra, “müsemmeresiz” 77 adet meşe, 53 selvi, 47 çınar, 38 palamut, 29 asmalı çınar ve 5 adet kavak ağacı da müsadere edilmiştir. Müsadere edilen bütün ağaçların bir kısmının yanmış olduğu kayıtlarda yer almıştır.

Diğer servetler: Diğer servet olarak isimlendirdiğimiz olgunun başında tespit edilemeyen malları anmamız gerekir. Çünkü kayıtların önemli bir kısmında kişinin bütün emlakinin müsadere edildiği yazılıdır ki bütün emlakinin içinde yukarıda sistemleştirilen malların dışında da bazı servetlerin olabileceği akla gelmektedir. Nitekim Spili köyünden firari Yori Fişekli’nin mallarının yazımında kullanılan “eşya-yı saire”[49] ibaresi bu anlamda kullanılmış olsa gerektir. Keza Tablo-4’teki kayıtlar da bize çeşitlendiremeyeceğimiz bazı eşyaların müsadere edilmiş olduğunu düşündürtmektedir.

Kategorize ettiğimiz bu servete kaynaklardan ekleyebileceklerimiz sınırlıdır. Örneğin; Milopatomu’ya bağlı Fodula köyünde, firari Papa Minoli’ye ait 4 adet kovan buna eklenebilir. Bunun ötesinde başkaca somut verilere sahip değiliz.

2. Müzayede

Ayaklanmalara katılan asilere ait servete devlet tarafından el konulmasının birinci aşaması müsadere, mülkün devletleştirilmesi idi. Sürecin ikinci aşaması ise “müzayede”dir. Müzayede, devlet tarafından el konulan malların, “umur-u cihada sarf edilmek için” açık arttırma yolu ile “taliplere layıklı kıymetleriyle”[50] satılmasıdır. Satışlar, Resmo’da merkezde “marifet-i şer’-i şerif ve vücuh-u memleket ve cümle ahali ve dellalbaşı marifetiyle” yapılmıştır[51]. Bu çerçevede de 2.199 kuruşluk dellaliye resminin ödendiği anlaşılmaktadır. Müzayededen malı alanların ellerine de “…hin-i hacette ibraz eylemeleri için li-ecli’l-sened” ve buyruldu verilmekte ve bunu güzelce saklamaları bildirilmektedir[52]. Nitekim 1830 senesinde bu eski senetlere dayanarak kayıtların kontrol edilip yeniden defterler hazırlandığı anlaşılmaktadır. Bu arada senet ve buyruldusunu zayi eden El-Hac Bekir Efendi’nin durumu miri defterlerden ve dellalbaşının defterinden kontrol edilmiştir[53]. Bu cümleden hareketle kullandığımız miri defterlerin ve kadı sicillerinin yanı sıra dellalbaşının da tuttuğu bir üçüncü defterin olduğunu da anlıyoruz ki bu defterler maalesef kayıptır. Malları satın alan kişiler, malın vergisini de eskiden olduğu gibi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır[54].

El konulan malların satışını ifade eden “müzayede” uygulaması belirtildiği gibi sadece Resmo kaza merkezinde yapılmıştır. Resmo kazasına bağlı köyler ile diğer kazalardaki el konulan mallar müzayede ile satılmamış, Resmo muhafızı Sohrap Mehmed Paşa tarafından iltizama verilmiştir. Bu kazaların iltizam bedelleri Tablo-7’de gösterilmiştir[55].

7)

Kadı huzurunda yapılan müzayede satışları, mutlaka kadı sicillerine işleniyordu. Nitekim 68 numaralı Resmo sicilinin tamamı bu kayıtlara ayrılmıştır. 210 adet müzayede satış kaydının olduğu bu defterden başka 253 numaralı sicilde 17, 43 numaralı defterde de 1 satış kaydı bulunmaktadır. Bu çerçevede ayrıca bir de müzayede defteri hazırlanmıştır. Bu defterde hem satılan mallar kaydedilmiş, hem de elde edilen malların nasıl değerlendirilerek gelirlerin nerelere harcandığı belirtilmiştir.

Müsaderelerle müzayedelerin koordineli bir şekilde işlediği görülmektedir. Kayıtlardaki en erken tarihli müzayede kaydı 31.12.1820, en geç ise 16.12.1830 tarihlidir. 1821-1824 yılları arasında çok yoğun bir müsadere ve müzayede gerçekleşmiştir. Nitekim ayaklanmanın en ateşli olduğu dönem de bu dönemdir. Bu tarihlerden sonra 1830 yılına kadar bir azalma söz konusu ise de 1830 yılında da bir müzayede artışı gündeme gelmiştir. 1830 tarihinde kayıtların çoğalmasının önemli bir nedeni; daha önceden hazırlanan defterlerde vakıf kayıtlarının ve varisi olan kişilerin kayıtlarının net olmamasıdır. Bu çerçevede yeni bir defter hazırlanması ve bu defterin hazırlanması sırasında vaktiyle satış işlemi yapıldığı halde bir şekilde kayda girmemiş işlemlerin sağlam bir şekilde düzenlenerek yeni kayıtların derhal İstanbul’a gönderilmesi istenmiştir[56].

Hıristiyan reayanın toplam 330 bin kuruş bedelin üzerinde malı müsadere edilerek satılmıştır. Bu malların hemen tamamı Müslümanların eline geçmiştir. Müsadere bedelleri incelendiği zaman; 12 kayıtta müsadere fiyatı yazılmamıştır. En düşük bedel 9 kuruş yazılmıştır ki (büyük ihtimalle yanlış yazılmıştır) bu bir dükkan için oldukça düşük bir fiyattır. Nitekim 100 kuruşun altında 70 ve üzerinde 4 adet kayıt bulunmaktadır. En yüksek fiyatlı satış işlemi 26 Aralık 1821 tarihinde Acemoğlu Ahmet Bey’in Ayaandre, Fransokana, Gonya karyelerindeki firarilerin mallarının tümünü 14.682 kuruşa almasıdır[57]. Bunun ötesinde çok büyük bir yığılım 100-600 kuruş (129 adet satış) arasında öbeklenmektedir. 601-1.500 kuruş arası (54 adet satış), 1.501-5.000 kuruş arası (22 adet satış), 5.000 kuruş ve üstü (7 adet satış) şeklinde bir dağılım söz konusudur.

Yukarıda müsadere defterlerinden de izleneceği gibi farklı gruplarda önemli bir servet önce devletleştirilmiş sonra satılmış yani devlet kanalıyla el değiştirmiştir. Bu çerçevede tüm mülkler için malın yerine, konumuna, sağlamlık durumuna yani talep fiyatına göre bir bedel oluşmaktadır. Bu da geniş bir yelpaze oluşturmuştur. Örneğin ev fiyatları 150 kuruş ile 4.670 kuruş arasında değişmekte idi.
Müsadere ve müzayede kayıtları incelendiği zaman malları müsadere edilenlerin hemen hepsinin Rum olduğu görülmektedir. Müzayededen mal alanların ise birkaç istisna dışında hemen hepsi Müslüman’dır. 70 kuruş ile 14.682 kuruş arasında değişen müzayedelerde farklı alıcı türlerine rastlanmaktadır. Alıcıların bir kısmı şöyle ya da böyle ellerindeki para ile bir şeyler almaya çalışan sıradan insanlardır. Bir gurup ise ellerinde büyük bir sermaye olan ve mal toplayan zengin ailelerdir. Bir başka grup da bir şekilde yönetim ile ilişkili olan görevlilerdir. Son grup ise kadınlar ve Hıristiyanlardır.

Mal satın alan kişiler üzerinde yaptığımız çalışmada da belli ailelerin adları öne çıkmıştır. Bu ailelerin başında Bionaki ailesi gelmektedir. Bionaki Molla Ahmed ve Mehmet beylerin zaten önemli bir servete sahip oldukları ve Resmo’daki tüccarlarla ticari ilişki içinde oldukları görülmektedir. Nitekim, Tablo 3’te de görüleceği üzere Benaki Muskaki, Kırmıdaki Yani, Paçuraki Masyo ve Hıromanastırlı Esperizo’nun toplam 11.363 kuruşluk sermayeleri müsadere edildiğinde Bionaki Ahmet Efendi’nin elinde idi. Müzayedeler sırasında Bionaki ailesinin önemli ölçüde mal satın aldığı görülmektedir. Bu aileden başka Karpuzzade ya da Karpuzoğlu, İlyanzade ya da İlyanoğlu, Urfinaki ya da Urfinaoğlu ve Abdaki ailelerinin çok sayıda mal satın aldığı göze çarpmaktadır. Bunun yanı sıra Alemdaroğlu, Azimoğlu, Barbadisoğlu, Bilaloğlu, Bolanaki, Boldunaki, Çaçaronoğlu, Damulaki, Dizdaroğlu, Ebrasanaki, Hatibzade, Kalapsaroğlu, Kekeraki, Kokoraki-Kokalaki, Komeraki, Musabeyoğlu, Sakalidaki-Sakallıoğlu, Salihoğlu, Şabanaki-Şabanoğlu-Şabanzade ve Yusuf Ağa aileleleri de çok kez müzayede ile mal satın almışlardır.

Mal alanların bir kısmının da resmi görevliler olduğu görülmektedir. Müzayede ile mal alanlar arasında 63 adet ağa, 40 adet beşe veya yeniçeri bulunmaktadır. Mısır askerlerinden başka Dergah-ı Ali görevlileri, gönüllü ağaları, Resmo kalesi topçusu, alemdar ağası, solak ağası, ser turna, subaşı, dizdar, azep ağasının yanı sıra Resmo Gümrük emini, Liman reisi, Liman çavuşu, cerrah başı, odabaşı, muhzır ağası, pazar başı, dellal başı ve kapı katibi müzayededen mal alanlar arasındadır. Bu görevlilerin yanında, Piskopi İmamı Es-seyyid Nureddin Bey de önemli miktarda mal satın almıştır[58]. Ne derece yeniçeri esnaf ilişkisi vardır bilmiyoruz ama mal satın alanların içinde fırıncı, debbağ, demirci, semerci, tütüncü, bakkal ve kasap gibi esnaf da bulunmaktadır.

El konulan malları müzayede ile satın alanların büyük bir çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmaktadır. Bir kayıtta Kapı Yazıcısı Papadaki Minoli ve oğlu Nikoli’nin mal satın aldığı tespit edilmiştir[59]. Papadaki Minoli’den söz edilirken “...hala sarayda sadakat ile din uğruna hizmet ve gayret eden kapı yazıcısı...” ifadesi kullanılmıştır[60]. Papadaki Minoli ve oğlu 1823-24 yıllarında mal satın almışlardır. Ancak tam olarak tarihini tespit edemediğimiz ordu hesap defterinde yer alan müzayede kayıtlarında sonradan Kapı Yazıcısı Papadaki Minoli’nin de mallarına el konulduğu anlaşılmaktadır[61]. Bunun dışında, Hıristiyan tebaadan mal alan tek kişi Makridaki Konstantin’dir ki bu kişi de 230 kuruş bedelli birkaç tane bahçe satın almıştır[62]. Müşteriler arasında az sayıda da olsa (12 adet) kadın alıcıya rastlanmıştır.

Resmo kaza merkezinde müzayede ile satılan mallardan ve diğer kazalardaki malların iltizama verilmesinden sağlanan gelir Tablo-8’de gösterilmiştir[63].

8)

El konulan mallardan sadece bir kişiye, eski Resmo müftüsü Suphi Efendi’ye devlet tarafından bağış yapıldığı tespit edilmiştir. Piskopi köyünden Estago Minoli’nin evi, Suphi Efendi’ye Osman Paşa’nın buyrultusu ile hediye edilmiştir[64]. Bu uygulama ile ilgili başkaca bir örneğe rastlamadığımız için bunun yaygın olduğunu düşünmüyoruz.

Kimi zaman müsadere edilen malların yerel yöneticiler tarafından farklı şekillerde kullanılarak rant elde edildiğini görmekteyiz. Örneğin Resmo muhafızı Mehmed Paşa’nın Bahçelik köyünde el konulan bazı tarlaları ve bahçeleri bazı kişilerle ortak olarak ektirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Merkezden gönderilen emirde, bunların tümüyle hazineye ait olduğu ve gelirlerinin de hazineye aktarılması gerektiği belirtilerek bu şekilde kullanılmasının önüne geçmek amacıyla müsadere edilen malların derhal satılması istenmiştir[65].

Az sayıda farklı uygulamalara rastlansa da kaynaklar müsadere edilen emvalin çok büyük bir kısmının müzayede yolu ile satılıp kayda girdiğini elde edilen gelirin de ordunun masrafları için harcandığını göstermektedir[66].

3. İade

Müsadere ve müzayede olunan emlakin İslam hukuku çerçevesinde iki açıdan mülkiyet problemi ile karşılaştığını görüyoruz. Bunlardan ilki vakıflarla olan problemdi. Zira, el konulan malların vakfa ait olması durumunda vakıf gelirinin ayrılarak vakfa teslimi gerekiyordu[67]. Nitekim merkezden gelen uyarılarda Resmo’da yapılan yazımlarda, köylerin hangi vakfa bağlı olduğunun yazılmadığı bunun yazılarak bildirilmesi istenmişti[68].

Vakıf mülkiyetinden daha karışık olan konu ise yazım sırasında mülk sahibinin hiçbir mirasçısı bulunmaz iken bir müddet sonra eski mülk sahibinin mirasçılarının ortaya çıkması olmuştur. Bu çerçevede birçok kez bazı kişiler malları müsadere edilenlerin varisi olduklarını sicile işletmişlerdir[69]. Özellikle 415 numaralı sicilde bu tür kayıtlar çoktur. Sözü edilen sicilde bu kişiler kimi zaman sadece “varisi mevcut” ibaresi ile tanımlanmakta, kimi zaman ise varisleri ve durumları hakkında ayrıntılı bilgi verilmektedir. Kaç çocuğu olduğu, bunların kaçının hayatta olduğu, kaçak olup olmadığı tanımlanmıştır[70]. Burada önemli bir husus varislerin “isbat-ı vücud” etmeleri[71] yani mahkemede hazır ve hak sahibi olduklarını ispat etmeleridir.

İsyana katılıp kaybolan, firari olan ve ölenlerin sonradan ortaya çıkan mirasçılarının yazılarak, bu kişilerin müsadere defterine eklendiğini görüyoruz[72]. Bu şekilde Resmo merkezinden başka Acipopoli, Anuya, Aya Konstantinu, Banodi, İstanbul, Karoti, Kefali, Mesyi, Milidoni, Milos, Perike, Piki, Piskopi, Prasos, Yarani ve Zoridi köylerinden 194 kişinin mirasçılarına malları geri verilmiştir. Bu çerçevede iade edilen malların genel bilançosu Tablo-9’da görülmektedir.

9)

Özellikle 1830 yılında ayaklanmanın bitip, hayatın normale dönmesi ile bu sorun çok karışık bir hal almıştır. Nitekim 15 Ağustos 1830 tarihli bir ferman ile Girit’te asayişin sağlandığı, isyana katılanlar için genel af ilan edildiği bildirilerek artık herkesin işi gücü ile ilgilenmesi ve cemaatlerin birbirlerine gadr etmeyeceği vurgulanmaktadır. Bu çerçevede savaş sırasında emr ve iradesi olmaksızın ehl-i İslamın reayaya, reayanın da ehl-i islama geçen mallarının eski sahiplerine veya mirasçılarına devredilmesi bildirilmiştir[73].

Yukarıdaki fermana dayanarak bazı taleplerde bulunulmuş ve bunlar sonuçlanmıştır. Talepte bulunanlardan biri Pavli’nin kızı Ezmaradi (Ezmaragadi)’dir. Ezmaradi 1824 yılında 250 kuruşa Ahmed Beşe’ye satılan Çiço Mahallesi’ndeki evini, 1831 yılında bu parayı ödeyerek geri almıştır[74]. Daha karışık bir örnek ise Arkiri veled-i İstirati’nin davasında yaşanmıştır. Bu kişi kardeşi Çizmeci Minoli’nin Çalık Mahallesi’ndeki evinin kendisinin hakkı olduğunu savunmuştur. Yapılan incelemede evin Muhtaki Mehmed’e 400 kuruşa satıldığı anlaşılmıştır. Mehmed Efendi evi aldıktan sonra üç-dört yüz kuruş masraf yaptığını belirterek hak talep etmiştir. Bilirkişi marifetiyle yapılan incelemede Mehmed Efendi’nin eve 153 kuruş masraf yaptığına karar verilmiştir. Bu paranın yarısı kira parası olarak kabul edilmiş ve Arkiri’nin 477,5 kuruşa evi geri almasına karar verilmiştir[75].

Mülk iadesinin uzun bir süre gündemden düşmediği anlaşılmaktadır. Bu çerçevede 1856 yılı sonlarında bir takım işlemler olmuştur. Girit’ten Maliye Nezareti’ne gönderilen bir yazıda, Girit’te isyan eden asilerin mallarının eskiden müsadere ve müzayede edildiği fakat köylerden bazılarında firarilerin geri gelerek mallarını geri almak için dilekçe verdikleri belirtilmiştir. Bu kişilerin, mallarını geri alabilmeleri için şu üç koşulu taşımaları gerektiğine karar verilmişti: 1-Talep edilen malların maliki olduklarının mahkeme önünde ispatı, 2-Kendi vatanında ikamet etmesi ve 3-Devlete asi olmadığını ispat etmesi[76].

Bu tarihten sonra Ocak 1857 tarihli bir yazıda da Girit adasındaki Kandiye, Hanya ve Resmo’da el konulan firari emlakına dair işlemlerin, istenildiği gibi çözümlendiği belirtilerek tekrar teyid isteniyordu[77].

El konulan firari emlakı ile başka bir sorun da, resmi müsaderenin dışında bazı şahısların bu tür mallara yasadışı olarak el koymalarıdır. Ne var ki bu tür emlakın tespit edilmesinde sorunlar yaşandığı görülmektedir. Nitekim Girit valiliğinden çıkan bir yazıda bu tür durumlar hakkında bilgi ve belge verenlerin ödüllendirileceği belirtilerek bunun pek çok şeyi aydınlatacağı ifade edilmiştir[78].

İade işlemleri çok geç tarihlere kadar yönetimi uğraştırmıştır. 27 Mayıs 1882 tarihli Şura-yı Devlet Tanzimat Dairesi tezkeresinde, “altmış sene önce” Girit’te müsadere edilen mallarını talep eden reaya ile ilgili kararlar alınmıştır. Buna göre malları müsadere edilen kişiye malının verilebilmesi için; kişinin adaya geri dönmesi ve malının bulunduğu yerde ikamet etmesi, emlakını bizzat idare edip başkasına satmaması veya emlakını vekile devredip kendisinin yeniden Yunanistan’a gitmemiş olması şartları aranmakta idi. Aksi takdirde sahibine iade edilen mala devlet tarafından tekrar el konulabilecekti[79].

Örneklerden izleneceği üzere, iade işlemi hukuksal açıdan oldukça karışık ve zaman olarak da bir hayli uzun bir sürecin içine yayılmıştır.

Sonuç

1821 yılında başlayan Yunan ayaklanması birçok yerde olduğu gibi Girit adasında da Rumlar arasında önemli bir taraftar bulmuştur. Özellikle İsfakiye bölgesinde başlayan ayaklanmaya adanın Kandiye, Hanya ve Resmo kent merkezlerinden ve buralara bağlı kırsal alanlardan birçok kişi katılmıştır. Osmanlı yönetimi bir taraftan ayaklanmayı bastırmak için askeri önlemler almış, diğer taraftan da yıldırmak için malını mülkünü terk edip ayaklanmaya katılanların mallarına el koymuştur. Bu haliyle Girit’te yaşananlar, Osmanlının farklı coğrafyalarında yaşanan süreçlerden farklı değildir.

Resmo’da ayaklanmaya katılarak malları müsadere edilen ve malları varislerine iade edilenlerin toplamı yaklaşık olarak ayaklanmaya katılanların sayısını vermektedir. Buna göre mallarına el konulan 719 kişi ile malları varislerine iade edilen 194 kişinin toplamı 913’dür[80]. Bu da bu dönemde Resmo’da yaşayan cizye yükümlüsü nüfusun % 12,5’idir[81]. Şüphesiz ki malları müsadere edilen ve iade edilen bin kişiye yakın olan bu sayı ayaklanmaya katılan kişilerin tamamı değildir. Gerçek sayıya ulaşabilmemiz için, müsadere edilecek malı olmayanları da bu listeye eklemek gerekir ki bu konuda en küçük bir bilgiye sahip değiliz. Resmo’dan ayaklanmaya katılanlar Kandiye’den katılanlardan daha az sayıdadır. Ancak iki kentin nüfusunu göz önüne aldığımızda Rum nüfusun ayaklanmaya katılma oranının birbirine yakın olduğu tespit edilebilir.

Müsadere defterlerinden çıkan sonuçlara göre Yunan ayaklanmasına katılanların ekonomik açıdan homojen bir yapısı yoktur. Kimi zaman birkaç ağacı veya bir evinden başka bir mülkü olmayan birisinin, kimi zaman da gerçekten önemli bir servete sahip bir kişinin bu ayaklanmaya katıldığını tespit etmek mümkündür. Etnik açıdan ayaklanmaya katılanların çok büyük bir kısmını Rum-Ortodoks reaya oluşturmasının yanı sıra az sayıda Müslümanın da ayaklanmaya katıldığı ifade edilebilir. Aslında bu Müslümanların da bir süre önce Müslümanlığa geçen eski Rum-Ortodoks cemaatinin üyeleri olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Zira bunlardan bazıları yukarıda da ifade edildiği gibi “mürted” olarak kaydedilmiştir.

Müsadere defterlerinin incelenmesi Resmo’da XIX. yüzyılın ikinci on yılındaki ekonomik durum hakkındaki bilgilerimizi pekiştirmektedir. Örneğin; zeytin ve zeytin sanayiinin ekonomide çok önemli bir yerinin olduğu görülmektedir. Zeytinciliğin ardından tarla tarımı, bağcılık ve meyvecilik de daha küçük ölçekte hayat bulmaktadır. Toprak parselasyonundan yaygın olan biçemin küçük ölçekli tarım olduğu anlaşılmaktadır.

Yine müsadere ve müzayede defterleri, Resmo şehir merkezinde belli ölçüde dükkanların, mağazaların ve mahzenlerin varlığı bu kentteki ticari hayatın mekanlarını bize göstermektedir. Ne var ki yine bu defterler bize birçok binanın, ağacın çatışmalar sırasında yandığını, harap olduğunu anlatmaktadır. Bu çerçevede kentteki ekonomik hayatta önemli bir durağanlık yaşandığını düşünmek pek de yanlış olmaz.

Yaşanan müsadere ve müzayede süreçleri Resmo’da mülkiyetin önemli ölçüde el değiştirmesine yol açmıştır. Rum-Ortodoks cemaate ait pek çok taşınmaz mal Müslüman nüfusun eline geçmiştir. Müsadere ve müzayede işlemlerinin sıkı bir şekilde kayıt altına alınması ise devletin herhangi bir spekülasyonu önleme ya da en azından kontrol altına alma çabasının bir göstergesidir. Ne var ki, geç tarihli belgeler bu konuda yönetimin her zaman başarılı olamadığını, çok az da olsa bir takım spekülasyonların olduğunu göstermektedir. Hayatın normale dönmesinden sonra başlayan, haksız müsadere edilen malların iadesi çerçevesinde, mülkiyet sorunu epey bir müddet daha devam etmiştir.

Ayaklanma sırasında yaşanan müsadere ve paralelinde yaşananlar belki de Girit’te kırk yıl sonra patlayan çatışmaların nedenlerine bir tuğla koymuş oluyordu.

BELGE 1.png
BELGE 1.png (201.14 KiB) 1561 kere görüntülendi
BOA. ML. VRD. TMT. NO: 16198, s.2
BELGE 2.png
BELGE 2.png (165.34 KiB) 1561 kere görüntülendi
BOA. ML. VRD. TMT. NO: 16198, s.18

Re: RESMO’DA MÜSADERE VE MÜZAYEDELER

Gönderilme zamanı: 19 Eyl 2019, 11:07
gönderen eyuphuseyin
BELGE 3.png
BELGE 3.png (271.56 KiB) 1560 kere görüntülendi
BOA. D. BŞM. MHF d-1336-969
BELGE 4.png
BELGE 4.png (115.43 KiB) 1560 kere görüntülendi
BOA. KK. d. 5879
BELGE 6.png
BELGE 6.png (312.12 KiB) 1560 kere görüntülendi
RESMO ŞERİYE SİCİLİ NO 415
70900618_10220248080618357_855719899551498240_n 7.jpg
70900618_10220248080618357_855719899551498240_n 7.jpg (46.14 KiB) 1560 kere görüntülendi
RESMO ŞERİYE SİCİLİ NO 253


Bu makale Kebikeç 32 / 2011 s.137'de yayınlanmıştır.

[1] “Kuşkusuz her başkaldırma, potansiyel bir devleti amaçlayan bir eylem değildi. Aynı biçimde, ayrı bir devlet kurmakla sonuçlanmış olan her eylem de başlangıcında da ayrı bir devlet amaçlayan bir ayaklanma olarak da algılanmamalıdır. Sınırlı isteklerle başlayan bir isyan, rastlantılar sonucu “bağımsızlığa” ulaşmış olabilir.” Herkül Milas; Yunan Ulusunun Doğuşu, İletişim Yayınları, 1994, s. 68.
[2] Bu konuda tam anlamıyla bir terim kargaşası yaşanmaktadır. Bu satırların yazarları da dahil olmak üzere çoğu kasıtsız belge diliyle isyan, tuğyan, asi, şaki terimlerini kullanmaktadır. Bkz. A. Nükhet Adıyeke-Nuri Adıyeke; “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidat Olayları”, Kebikeç, Sayı: 10, 2000.
[3] Bu süreç Türkiye’de yapılan çalışmalarda çoğunlukla “Yunan İsyanı”, Yunanistan’da yapılan çalışmalarda ise “Yunan Bağımsızlık Savaşı” olarak adlandırılmaktadır.
[4] Richard Clogg; Modern Yunanistan Tarihi, İletişim Yayınları, 1997, ss. 19-65.
[5] Müsadere İslam hukukuna göre bir cezalandırma yöntemidir. Ahmet Mumcu; Osmanlı Devleti’nde Siyaseten Katl, Birey ve Toplum Yay., Ankara, 1985, s. 147.
[6] M. Zeki Pakalın; Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c: II, İstanbul, 1993, s. 625.
[7] Mumcu; age, ss. 152-155.
[8] Mumcu; age, s.155
[9] Müsadere yöntemi, Tanzimat’ın ilanının ardından 1840 tarihli ceza kanunnamesinin yürürlüğe girmesiyle tamamen kaldırılmıştır. Mumcu; age, s. 178.
[10] Ahmed Cevdet Paşa; Tarih-i Cevdet, c. 11, 2. baskı, Dersaadet, 1309, s. 168.
[11] Mübahat Kütükoğlu; “Yunan İsyanı Sırasında Anadolu ve Adalar Rumları’nın Tutumları ve Sonuçları”, Üçüncü Askeri Tarih Semineri – Türk Yunan İlişkileri, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Yay., Ankara, 1986, ss. 133-159.
[12] Kütükoğlu; agm, ss. 143-145.
[13] Kütükoğlu; aynı yer.
[14] Filiz Yaşar; Yunan Bağımsızlık Savaşı’nda Sakız Adası, Phoenix Yay., Ankara, 2006.
[15] Yaşar; age, s. 185.
[16] Yaşar; aynı yer.
[17] O Kodikas ton Tision, Edit: Vasilis Dimitriadis - Dionisia Daskalu, Iraklio, 2003. Kandiye müsadereleri için ayrıca, BOA., KK. d. 0837.
[18] O Kodikas..., s. 2
[19] O Kodikas..., s. 146.
[20] O Kodikas..., s. 325.
[21] O Kodikas..., s. 335.
[22] BOA ML. VRD. TMT. No.16089; 63 sayfadan oluşan defterin başlangıcında “Hanya sancağı kuralarından hengâm-ı muharebede firari ve bila-varis halik olan reayanın canib-i miriye aid olan eşcar ve hanat ve arazi ve emlak-ı sairelerinin mikdarı” cümlesi yer almaktadır.
[23] A. Nükhet Adıyeke; Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı 1896–1908, TTK, Ankara, 2000, s. 86, dipnot: 340.
[24] BOA. ML. VRD. TMT. No 16198, s. 2.
[25] BOA. ML. VRD. TMT. No 16198, s. 23.
[26] BOA., KK. d. 5872, s. 67.
[27] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969, s. 2.
[28] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969, ss. 3-4.
[29] VIBMA (Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul Bölge Müdürlüğü Arşivi), RŞS (Resmo Şeriye Sicili) no. 253, s. 140.
[30] BOA. ML. VRD. TMT. no. 16198, s. 2.
[31] RŞS no: 243, s. 47.
[32] RŞS no. 43, s. 205; RŞS no: 243, ss. 63-64.
[33] RŞS no. 253, s. 132.
[34] BOA. ML. VRD. TMT. no. 16198, s. 23.
[35] O Kodikas … s. 2.
[36] BOA. ML. VRD. TMT. no. 16089, s. 23.
[37] RŞS no. 253, s. 47.
[38] Bu sayı büyük olasılıkla eksiktir. Özellikle 415 numaralı Resmo şeriye sicilindeki kayıtların başının ve sonunun eksik olduğunu daha önce belirtmiştik.
[39] Yukarıda dipnot: 10.
[40] Bu konuda bkz: Adıyeke A. Nükhet – Nuri Adıyeke; “Yunan İsyanı Sırasında Girit’te İrtidad Olayları,” Kebikeç, (İnsan Bilimleri İçin Kaynak Dergisi), sayı. 10, 2000, ss. 107-113. Bu makale, Dr. Elias Kolovos tarafından Yunancaya çevrilmiştir. «Οι αποστασίες από το ισλάμ στην Κρήτη στη διάρκεια της Ελληνικής Επανάστασης, μτφρ. Ηλ. Κολοβός. ΚΡΗΤΟΛΟΓΙΚΑ ΓΡΑΜΜΑΤΑ, sayı: 19, (2004), ss: 33-41.
[41] RŞS, no: 68, s. 2.
[42] RŞS, no: 43 s. 208.
[43] Ev fiyatları müzayede defterleri ile kadı sicilleri arasında farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıkların bir kısmı yapılan yazım hatalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin; Makro Çizmeci’nin Çalık mahallesindeki evi müzayede defterinde 300, kadı sicilinde 3.000, Esteryanu zevcesi Mektepula Erkiri’nin Server Ağa mahallesindeki evi defterde 325 kadı sicilinde ise 3.250 kuruş yazılıdır. Farklılıkların bir kısmı ise başka sebeplerle olsa gerek; Çizmeci Estami Yanni’nin Soltat Odaları mahallesindeki evi defterde 550, kadı sicilinde 750 kuruş, Bolanaki Mihali’nin Çiço mahallesindeki evi defterde 2.000 kadı sicilinde 2.500 kuruş, Andonaki Aci Yorgi’nin Yalı mahallesindeki evi defterde 4.000 kadı sicilinde ise 4.675 kuruş bedel ile yazılmıştır.
[44] Gilles Veinstein-Yolande Triantafyılıou Balandé; “Les Inventaires Après Décès Ottomans de Crète” Probate Inventoires A New Source for the Historical Study of Wealth Material Culture and Agricultural Development A.A.G. Bijdragen No: 23 Wageningen, Afdeling Agrarische Geschiedenis Landboowhogeschool, pp. 191-204; A. Nükhet Adıyeke; “XVII. Yüzyıl Girit (Resmo) Kadı Sicillerinde Zımmi Davaları”, Pax Ottomana-Studies in Memoriam Prof. Dr. Nejat Göyünç, (Editör: Kemal Çiçek), Sota Haarlem, 2001, ss. 85 vd.
[45] Muzur (mim-vav-ze-re)= 4643.36 m2. olarak Bursa’da kullanıldığına dair bakınız: Muzaffer Şerbetçi; Türk Haritacılık Tarihi 1895-1995, İstanbul, 1999.
[46] Irgatlık ölçüsü konusunda Osmanlı ölçü sistemlerine ilişkin çalışmalarda herhangi bir bilgiye rastlayamadık. Ölçünün bir işçinin işleyebileceği alan olduğunu düşünüyoruz. Ancak bunun kaç metrekare olabileceği konusunda herhangi bir önerimiz bulunmamaktadır.
[47] “Tahta”, Halil İnalcık; “Introduction to Ottoman Metrology”, Turcica, XV (1983), s. 317’de “a sheet” olarak gösterilmiştir. Ayrıca “Tahta: Sebze bahçelerinde ayrılan küçük yer.” Türkçe Sözlük, c. II, TDK, Ankara, 1988, s. 1402. “Tahta: Tarlanın ekilmeye hazırlanmış ya da ekilmiş parçalarından her biri”, Yeni Tarama Sözlüğü, (Edit: Cem Dilçin), TDK, Ankara, 1983, s. 200.
[48] Girit’teki zeytincilik hakkında: Evangelia Balta; “Olive Cultivation in Crete at the time of the Ottoman Conquest”, Osmanlı Araştırmaları/Journal of Ottoman Studies, XX (2000), ss. 143-164; XIX yüzyıl için; Adıyeke Nükhet-Nuri Adıyeke; “Olive Production in Crete in 19th Century”, Bulgarian Historical Review-Revue Bulgare d’Histoire, (3-4), 2006, pp. 155-167.
[49] RŞS., 68, s. 4.
[50] RŞS., 243, s. 128.
[51] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969, ss. 3-4.
[52] RŞS., no: 68, s. 7. 1821-22 [1237] yılına ait alıcısının ve değerinin boş bırakıldığı, Resmo divanından çıkmış, Mihali ve biraderi Minoli’nin Espili köyündeki malların müzayedesine dair buyruldu, BOA., C. Maliye no: 11835.
[53] RŞS., no: 68, s. 43.
[54] Örneğin RŞS., no.253, s. 124 ve RŞS., no.68, s. 4.
[55] BOA D. BŞM. MHF. d-1336-969, s. 12.
[56] 2 Aralık 1830 tarihli ferman, RŞS, no: 253, s. 140. Böyle bir işlem için, RŞS, no: 68, s. 4.
[57] RŞS, no: 68, s. 26.
[58] RŞS., no:68, s. 14.
[59] RŞS., no.68, ss. 22-23.
[60] RŞS., no.68, s. 23.
[61] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969, s. 10.
[62] RŞS no.68, s. 28.
[63] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969.
[64] RŞS no.253, s. 92.
[65] RŞS no.253 s. 128.
[66] BOA. D. BŞM. MHF. d-1336-969. Bu defterde müzayede ile elde edilen gelirin yanı sıra Osman Paşa’nın ordu için yaptığı tüm masraflar da işlenmiştir. Askerin iaşesi ve diğer masrafları kalem kalem kayıt altına alınmıştır.
[67] Kütükoğlu; agm., s. 144.
[68] BOA. ML. VRD. TMT. no.16198, s. 23; RŞS., no: 253, s. 47.
[69] Örneğin RŞS., no: 415, ss. 395, 404, 405, 417 vb.
[70] “Mersum halik olub iki nefer kızları firare olmağla diğer bir nefer kızı mevcud idüğü”, “mersumun iki nefer oğlu ve üç nefer kızları nasraniyyeler firar etmiş ve diğer iki nefer kızları mevcud idüğü” RŞS no. 415, s. 395.
[71] RŞS., no: 415, s. 404.
[72] RŞS., no: 415, ss. 395-422.
[73] RŞS., no. 243, s. 132.
[74] RŞS no. 68, s. 46.
[75] 1247 (1831-32) tarihli bu muamele; RŞS no. 68, s. 46.
[76] BOA., A. MKT. NZD. no: 199-14
[77] BOA., İ. DH. no: 367-24291. Yazının ekinde de olur verildiği görülmektedir.
[78] BOA. A. MKT. NZD. no: 368-95 (Ekim 1861).
[79] BOA., A. MTZ. GR. 1 no: 4-17.
[80] Bu sayı büyük olasılıkla eksiktir. Özellikle 415 numaralı Resmo şeriye sicilindeki kayıtların başının ve sonunun eksik olduğunu daha önce belirtmiştik.
[81] 1854-55 tarihli cizye sayımında Resmo’da 7.263 adet cizye yükümlüsü tespit edilmiştir. BOA. ML. VRD. CMH. no. 1335. Bu sayıları özellikle cizye yükümlüsü sayıları ile karşılaştırdık. Çünkü kayıtların her biri kendi başına bir nüfusu ifade etmekten çok bir haneyi ifade etmektedir. Bazen aynı kayıtta isyana katılan ve mallarına el konulan bu kişilerin çocuklarının da ölmüş ya da kaçak olduğu yazılmaktadır. Ancak bu çocukların sayılarını tespit etmemiz mümkün olmadığından her bir kişiyi bir hane olarak kabul ettik.

https://adiyekeleringiritcalismalari.bl ... girit.html